Yaradan Bağın İçindedir

Soru: Kongre sırasında birçok şey yaşadık. Bunu nasıl koruyabiliriz ki sadece bir kongreden sonrakine yaşamayıp, deneyimi her gün çoğaltalım?

Cevap: Kongrede, bağ kurduğunuzda Yaradan’a yakınlaştığınızı sizlere kanıtlamaya çalıştım. Bunu net bir şekilde hatırlamanız, kalbinize kazımanız gerekir.

Yaradan’a yalnızca birbirimizle bağ kurarak yakınlaşırız çünkü öncelikle O, bağımızın içindedir.

Soru: Hem gizlenmede hem de ifşada mı?

Cevap: Her yerde, her zaman.

The Creator Is Within Connection

 

Islahın Metodu, Bölüm 2

Kabala — Doğa Kanunlarının Anahtarı

Soru: Neden doğa bizi egoist ve ona zıt olarak yarattı? Amaç nedir?

Cevap: Böylece tam olarak egoizmimizden dolayı, yaratılanlar olarak ne kadar korkunç olduğumuzun farkında oluruz.

Soru ortaya çıkar: egoizmimizin ebedi, kusursuz bir yaşama ulaşmanın önündeki tek engel olduğunu görürsek, bunu nasıl düzeltebiliriz? Ego yardımıyla kendimizi, toplumu, çevreyi ve her şeyi nasıl değiştirebiliriz?

Bu noktada, gerçekten kendimizi değiştirmek için bir ihtiyaç ortaya çıkar. Bu konuda dini ve dini olmayan, mistik, Doğu vb. dahil olmak üzere birçok farklı metot, teori ve düşünce vardır.

Bu metotlardan biri de Kabala’dır. Kabala, diğer tüm metotlardan oldukça ayrı bir yerdedir çünkü onların başlangıcından çok önce, 6.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Kabala’ya göre Adem adında bir adam vardı. Tüm matrisi, tüm doğa sistemini ilk kavrayan kişi oydu ve onun planını, başlangıcını, seyrini ve sonunu ifşa etti.

Adem, Kabala biliminin temelini attı. Öğrencileri, Sim, Ham, Yafet ve Tora’da alegorik olarak anlatılan diğerleriydi. Onlar bu bilimi, eski Babil’de İbrahim’e kadar geliştirmeye devam ettiler.

Kabala, kişinin kendi üzerinde, egoizmi üzerinde nasıl birleşeceğinden bahseder. Bu durumda, doğanın genel gücünü, onun genel görüntüsünü hissetmeye başlayacağız. Doğanın ebedi, mükemmel, sonsuz ve en önemlisi birleşik ve bütün olduğu bizim için net olacaktır.

Eğer ona böyle davranırsak, o zaman onun gerçek yasalarını, gerçek formunu çözmeye başlarız. Sonuçta, bugün bunu hissetmiyoruz. Gerçekten onu bilmiyoruz ve gerçekten görmüyoruz.

The Method Of Correction, Part 2

 

Yaradan’ın Eşsizliği, Bölüm 5

Yaradan Nasıl Hissedilir?

Kabala kişiye şunu önerir: Üst gücü hissetmek istiyorsanız, benzer şekilde düşünen bir gruba girmeli ve onun içinde erimeye başlamalısınız. Ne olurlarsa olsunlar, kolektifin görüşlerini ve arzularını kendinizinkilere tercih ederek, görüşlerinizi ve arzularınızı net bir şekilde onlarınkiyle değiştirerek, “kendinizin dışına” nasıl çıktığınızı hissetmeye başlayacaksınız. Aynı zamanda diğerlerine dahil olduğunuz,  ancak başka türlü davranamadığınız size nettir. Kendinizin dışına çıkmak ve bir şeyi sevmeye başlamak zorundasınız.

Kendinden çıkmak Yaradan’ı edinmenin ilk aşamasıdır. Buna egoizmin kısıtlanması denir. Kendim yerine başkalarını hissetmeye başlamak için kendimi kısıtlamalıyım.

Bunu yaptığım ölçüde, tamamen farklı bir dünya, insanlar ve nesneler arasında farklı bağlantılar hissetmeye başlarım. Onları birbirine bağlayan ihsan etme ve sevginin genel gücünün varlığını hissederim.

Tüm insanları, kendimle ilgili olarak üst güç tarafından açıkça idare edilen kuklalar olarak hissetmeye başlarım ve ben de, onlarla ve üst güçle ilgili olarak bu şekilde idare edilirim.

Tüm bunlar aynen böyle bir yolla devam eder (küçük adımlarla, kendi farkındalığımla)  Bana nüfuz eden, beni başkalarına bağlayan ve bu insan grubunun, hatta içlerinde tezahür eden bu genel gücün, Yaradan’ın uğruna kendim dışında hareket etmemi sağlayan bu üst güç hakkında hisler ve bilgiler biriktiririm. Bu şekilde ilerler ve bu olguyu incelerim/çalışırım.

Bu hisse “üst dünya” denir. Var olan, yöneten ve ben de dahil tüm bunları elinde tutan ihsan etme ve sevginin gücü,  “Yaradan” olarak adlandırılır.

Uniqueness Of The Creator, Part 5

 

Hayatın Anlamı, Bölüm 2

Neden Acı Çekiyoruz?

Baal HaSulam, “On Sefirot Çalışmasına Giriş”: 2. Aslında, çok meşhur bir soruyu cevaplamak için kalbinizle yola çıkarsanız eminim ki tüm sorular ve şüpheler ufuktan yok olacak ve geri baktığınızda onları yerlerinde bulamayacaksınız. Bu infial uyandıran soru tüm dünyanın sorduğu bir soru, aslına bakarsanız, “Hayatımın anlamı ne?” bir başka deyişle, bize çok pahalıya mâl olan hayatımızın sayılı yılları ve sayısız acı ve bunlardan çektiğimiz ızdırap, bunları sonuna kadar tamamlamaktan kim zevk alır? Daha da net olmak gerekirse, kime haz veriyorum?

Soru: Hayatın anlamı Yaradan’ı edinmektir. Eğer öyleyse, neden dünyamızda bu kadar çok acı çekiyoruz? Neden bu kadar acı deneyimliyoruz?

Cevap: Çünkü O’nu edinmek istemiyoruz. O’na yakınlaşmamak için tüm uzuvlarımızla ayak diriyoruz. Neticede, böyle bir yakınlaşma büyük acılara neden olabilir.

Yaradan, ihsan etme ve sevgi niteliğidir. Bizler egoistik bir alma niteliğiyiz, nefret, başkalarını reddetme niteliğiyiz. Bu nedenle, Yaradan’ın bazı niteliklerini (ihsan etme, sevgi, empati, vb.) edinmeye yavaş yavaş yaklaşmaya başladığımızda çok kötü hissetmeye başlarız. Hemen içgüdüsel olarak geri kaçarız.

Açıklama: Bana öyle geliyor ki, aksine, kişi, Yaradan kadar ihsan etmediği için değil, alma eksikliğinden dolayı acı çeker.

Benim Yorumum: Ben, dünyamızda içgüdüsel olarak hareket eden insanlardan değil, Kabala ilminin ne dediğini duyanlardan ve bizi her zaman küçük düşüren ve sınırlayan egoizmin üzerinde olacağımız koşula nasıl yaklaşabileceğimizden bahsediyorum.

Soru: Kişi alma arzusudur. Yaradan, almasına izin vermeyerek acı çekmesine neden olur ve kişide, yaşamın anlamını aramaya başladığı ve Yaradan’ı bulduğu bir eksiklik yaratır. Bir insan kendini iyi hissettiği, memnuniyet duyduğu ve haz aldığı zaman, hayatın anlamını düşünmeye başlayabilir mi?

Cevap: Hayır, başlayamaz.

Soru: Röportajlardan birinde size, “Bu, Kabala’nın sadece kaybedenler için olduğu anlamına mı geliyor?” diye sordular. Kendilerini bulmuş ve yapacak şeyleri olan normal insanlar, Kabala’ya ihtiyaç duymuyor mu?

Cevap: Onlar hiçbir şey yapamayacaklar. Acı çeken bir kişiye gelince, acı çekmek onun yiyecek hiçbir şeyi olmadığı veya her taraftan dürtüldüğü anlamına gelmez. Biz, ne için yaşadığımı bilmek istediğimdeki ıstıraptan bahsediyoruz. Bu, içimizdeki hayvansal seviyede değil  “insan” seviyesinde acı çekmekle ilgilidir.

Sonuçta, acı farklı seviyelerde hissedilir: ağrı çektiğim için veya düşük maaşım olduğu için acı çekebilirim.

Soru: Yani kişi bedensel acı yüzünden Kabala çalışmaya gelmez mi?

Cevap: Hayır, gelmez.

Meaning Of Life, Part 2

 

Kabalistik Kitapların Anlamı, Bölüm 3

Tora, Yaratılışın Planı Ve Onun Gerçekleştirilmesidir

Soru: Filozof Paulus Ricius (Paulo Riccio) 16. Yüzyılda, Tanah’ın gerçek anlamının zaman ve mekan koşullarına tabi olduğunu ve Kabalistik anlamının zaman ve mekan kısıtlamaları olmadan yüzyıllarca kaldığını yazdı. Bu ne anlama geliyor?

Cevap: Tanah’ın Kabalistik anlamı, zamandan ve dünyamızın koşullarından bağımsızdır. Bu anlam, Tora’ya hiçbir şekilde uygulanmaz. Sonuçta, özel manevi nitelikleri edinmiş bir Kabalist onu manevi ediniminden okur.

Soru: Tora’yı yorumlayan Zohar Kitabı, Tora’daki tüm olayların yüce sırlar olduğunu söylüyor. Hangi sırlardan bahsediyoruz? Bizden gizlenen nedir?

Cevap: Hiçbir şey. Yaratılışın tüm unsurları arasındaki içsel etkileşimleri anlamak için, kişinin bu etkileşimler düzeyinde olması gerekir. Onların nitelikleri karşılıklı ihsan, karşılıklı bağ, sevgi, birleşmedir yani bizim dünyamıza zıt olan tüm özellikler. Bu nedenle kişi, bu ters nitelikleri edinmelidir ve bu ölçüde, bu seviyede Tora’yı doğru bir şekilde anlayabilecektir.

Soru: Ama hala bizden gizlenmiş olan nedir?

Cevap: Tüm metot gizlenmiştir, evrenin başlangıcından son durumuna kadar, dönüşümünün tüm tarihi.

Soru: Yani kişi Tora’nın bir metot olduğunu söyleyebilir mi?

Cevap: Tora bir metottur, Tora yaratılışın planıdır ve onun her bir kişide ve hep birlikte uygulanmasıdır, bu planın sıralamasıdır, onun somutlaşmasıdır.

Soru: Kabalistik kitaplarda, özellikle Baal HaSulam ve Rabaş’ın kitaplarında Tora’nın tanım gereği, kaynağa geri dönen ışık olduğu yazılmıştır.

Cevap: Bu, Tora’nın tamamen farklı bir kullanımıdır, bunu kullandığımızda içimizde bazı değişiklikler meydana getirir.

Bunun nedeni üst süreçleri, ihsan etme, sevgi, birleşme, yardım, birbirine dahil olma, karşıt anti-egoist doğanın özelliklerine dayanarak çalışıyor olmamızdır ve sonra çalışma sürecinde, bizi değiştiren ışığı, belli bir gücü çekiyoruz. Bu, Tora’nın insan üzerindeki iyi etkisidir.

Soru: Kişi Tora adlı bir kitap olduğunu, Tora’nın bir metodu olduğunu ve bu kitabın doğasında var olan bir güç olduğunu söyleyebilir mi?

Cevap: Evet. Tora, tüm evrenin, onun tüm gelişim aşamalarından geçtiği yolun planıdır.

The Meaning Of Kabbalistic Books, Part 3

 

Yaradan’ın Eşsizliği, Bölüm 4

Doğanın Yönetiminin Kabalistik Teorisi

Soru: Kabala doğanın hangi yönetim teorisine bağlıdır?

Cevap: Kabala, ne biyoteizmin, ne çok tanrıcılığın, ne de koruyuculuğun sona ermesi teorisinin – hiçbir şeyin olmadığını söyler. Kişiyi Yaradan’a benzer hale getirmek için, insani gelişim ile uğraşan tek bir güç vardır.

Bunun için insan zıt nitelikte yaratıldı – kişinin her şeyi sadece kendi yararına düşündüğü, tasarladığı ve hayal ettiği; kişinin kendi iyiliği için egoistik alma arzusu olarak. Kişinin aklında ve kalbinde kendi kişisel refahını düşünmediği tek bir hissi yoktur.

Kişinin ıslahı, doğasının üzerine yükselmekten ve bilinçaltında veya bilinçli olarak, yalnızca kendi yararı için yapma, düşünme ve hareket etme eğiliminin üstesinden gelmekten oluşur. Kişi kendisinden, sadece başkalarını düşüneceği, onların iyiliği için hareket edeceği, onlar için acı ve haz duyacağı tamamen ters bir model yapmalıdır.

Kişi şu anki hayvansal özünün üzerine tamamen yükselmeli ve bunun yerine her şeyi kendisinin dışında hissetmeye, yalnızca, “kendi dışındaki”  bu dışsal düşüncelerinin, arzularının ve niyetlerinin iyiliği için yaşamaya başlamalıdır. Nitekim içimizde sonsuz sayıda güç, sebep ve kaynak algılanmasına rağmen, sadece tek bir kuvvet vardır.

Günümüzde, dünyanın integral (bütünsel) olduğu ve belki de içinde sadece tek bir teorinin, tekniğin, gücün ve kontrol programının gerçekten işlediği anlayışına varıyoruz. O, sadece bizi farklı biçimde etkiliyor. Bu nedenle, bu teoriyi anlayabilir ve tekrar tek tanrıcılığa dönebiliriz. Başka bir deyişle, bizi farklı şekilde kontrol eden tek bir güç vardır ama tek amacı, bizi kendisiyle benzer olmaya götürmektir. Yani kendimiz için ilk mutlak bencil sevgi durumumuzdan, zıt koşula geliriz – kendimizin dışındaki mutlak özgecil sevgiye.

Uniqueness Of The Creator, Part 4

 

Zıtlıkların Birleşimi

Bir konuda iki zıtlık – bu, üst dünyaya, manevi boyuta, yani Yaradan’ın iki gücün kaynağı olduğu alana girişini belirleyen ana noktadır. Bize göre, kötülüğün gücü ve iyinin gücü, Klipa ve kutsallık, ihsan etme ve alma, iki zıt güç olarak ortaya çıkarlar. Ancak, Yaradan’ın çelişkisi yoktur ve her şey tek olana bağlıdır.

Bu sadece bize, duyularımıza ve anlayışımıza göre, birbiriyle çelişen iki güç olarak kendini gösterir. Yaratılış hakkında ne kadar çok öğrenmeye başlarsak, aralarında gördüğümüz mesafe ve çatışma o kadar büyük olur. Bu nedenle, maneviyatı algılayamayız, yazıldığı gibi;  ‘‘Çünkü İshak’ın içinde bir tohum çağrılır ve ona yanık bir adak sunar.” Bir şey diğeriyle çelişir: Bir yandan, onu öldürmeniz emredilir, öte yandan, o sizin yolunuzun devamı olmalıdır.

Bu nasıl mümkün olabilir? Bunu aklımızla anlamıyoruz; bu yüzden üst olanın aklını edinmeliyiz. Bu ilkelere uymaya çalışırsak, bizim için yeni bir realite inşa eden, ıslah eden ışığı çekeriz. Orta çizgi olarak adlandırılan, ifşa ettiğimiz bu yeni alanda, bu iki zıt çizgi, bir bütün olarak, birbirlerini tamamlayarak bir arada var olabilirler.

Bunu algılamak çok zordur, neredeyse imkânsızdır. İki çizgiyi orta çizgiye bağlayacak olan bir toplum ve yukarıdan gelen ıslah eden ışık olmalıdır. Orta çizgi Yaradan’dır. Yaradan’ın ifşası ya da iki zıt çizginin bağlantısı, bizi yavaş yavaş yaratılışın amacına, ıslahın sonuna götürür. Adım adım bu zıtlıklar büyür ve giderek daha fazla bağlanır. Tüm işimiz budur.

Uzun yıllar boyunca yeterince hazırlık yaptık ve bu adımı atabilecek birçok insanı bir araya getirdik. Geri kalanı, zaten doğru hazırlıktan geçmiş olanlara bağlanarak bunu yapabilecektir. Tıpkı dünyamızda olduğu gibi, bugün 21. yüzyılda doğan çocuklar daha önce elde edilen tüm ilerlemelere katılıyor ve geçmiş nesillerin ötesine geçiyorlar, çünkü ebeveynlerine bağlanıyorlar ve onlardan sahip oldukları her şeyi alıyorlar.

Kimin az ya da çok gelişmiş olduğuna bağlı olmadan, Kabalistik bir grupta da bu böyledir. Herkes hedefe, herkesin gücüne ve hazırlığına göre ulaşmaya çalışırsa, o hedefe ulaşacaktır.

Umarım bu konuya karşı ciddi bir tutumunuz vardır, çünkü Kabala bilgeliğinde, manevi çalışmada, Yaradan’ın edinilmesinde, üst realitede ve doğanın mükemmelliğinde, bu iki çizginin bağlantısından daha önemli bir şey yoktur. Zıtların bu birleşimi, bir insana ifşa edilen manevi alandır. Buraya girdiği zaman, bir sonraki dünyayı hissetmeye başlar. Birlikte çalışarak tüm bunları ilerletip başarabiliriz, herkesi bu dereceye yani gerçek manevi merdivenin başlangıcına çekebiliriz.

Bu andan itibaren her zaman üç çizgide, mantık üzeri inançla devam ederiz. O zaman tüm Tora ve tüm dünya bizim için netleşir. Tüm gerçeklik üç çizgiye ayrılarak etkileşimlerini ortaya koyan bir perspektif kazanmaya başlar. Sonuçta, şimdi artı ve eksinin nereden geldiğini ve bizi nereye götürdüklerini bilmiyoruz. Yine de, dünyamızın üstündeki ve dünyevi aklımızın zıtlıklarını manevi hisler ve akılla nasıl doğru bir şekilde bağlayacağımızı bilirsek, sınırsız ifşa elde ederiz, Yaradan’ın nasıl işlediğini, O’nun ne yaptığını ve O’nun gibi olmak için, “Tanrı gibi, iyi ve kötüyü bilmek.”  için ne yapmamız gerektiğini anlarız.

The Combination Of Opposites

 

Dünyanın 70 Ulusu — Manevi ve Tarihsel Yorum

Soru: Kabala’da dünyanın 70 ulusu kavramı vardır. “70” sayısı nereden gelmekte?

Cevap: Manevi köklerin dünyamızda buna karşılık gelen sonuçlar yaratması gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

Zer Anpin, yedi Sefirot’tan ve her Sefira onludan oluşur ve toplamda 70’tir.

Soru: Kabalistler, manevi açıdan arzularımızın 70 ulusa bölündüğünü yazdılar. Ancak tarihsel olarak çalışmaya başlarsak, farklı olabilir, 70 olması şart değil dimi?

Cevap: Hayır. Josephus Flavius bunu onayladı; sonuçta, büyük bir tarihçi olarak kabul edilir.

Romalılar tarafından yakalandı ve onlarla zapt edilen, yıkılan Judea’dan ayrıldı. Roma’da, yüzlerce kişinin gözetiminde, onun incelemelerini yazabilmesi için büyük bir enstitü kuruldu. Bu nedenle, bu gerçeklerin yanlış veya bir şekilde gerçekten uzak olduğunu söyleyemeyiz.

Soru: Kabalistler onun tezleriyle nasıl ilgililer?

Cevap: Özel olarak ilgili değiller çünkü o, manevi koşullar hakkında yazmamıştı. O, sonuç olarak dünyamızda olanları açıkladı. Fakat yine de kitabı şu sözlerle başlar: “Başlangıçta Yaradan, göğü ve yeri yarattı…” vb., Tora’da anlatıldığı gibi.

Soru: Bir Kabalist olarak, onun dünyamızda tanımladığı sonuçların, manevi dünyadan bildiğiniz, manevi yasalara açıkça karşılık geldiğini doğrulayabilir misiniz?

Cevap: Tabii ki. O, her şeyi tam olarak tarif etti.

Soru: Tarihçilerin bir şeyleri çarpıtması mümkün değil mi?

Cevap: Romalılar da Flavius da o seviyede değildi. Gelecek nesiller için yaptıkları her şeyi kaydetmek zorundaydılar. Romalıların gözünde, onları sonsuza dek yüceltti. Bu yüzden onun için bu tür koşullar yaratıldı ve her şeyi tarif edebildi.

70 Nations Of The World—Spiritual And Historical Interpretation

 

Neden Bu Kadar Yavaş İlerliyoruz?

Soru: Yaradan mükemmelliktir. Öyleyse neden bu kadar ilkelce, çok yavaş ve böyle acıyla ilerliyoruz?

Cevap: Bizler hareket etmediğimiz için.

Sadece daha fazla bağ kurarsanız, Yaradan’a doğru hareket edebilirsiniz. Yaradan’ı ifşa eden cihaz, mümkün olduğunca çok farklı insan birlikte bağ kurar ve Yaradan’ı bulmak için aralarındaki tüm farklılıkları yok etmeye hazırdır.

Eğer Yaradan, tek, birleşik bir güç, değişmeyen bir alansa o zaman aranızda hiçbir fark olmadığından emin olmalısınız; yani farklılıklarınıza rağmen bağ kurmalısınız. Bu durumda, bu alanın bir detektörü haline gelirsiniz ve Yaradan sizin içinizde ifşa olur.

Soru: Yaradan’ı bu düşünce noktasından etkileyebilir miyim? Bunu nasıl yapabilirim?

Cevap: O’nu sadece tek bir yönde etkileyebilirsiniz, böylece O sizi ve tüm insanlığı hızlı bir şekilde İfşasına götürecek ve sizi O’nun yakınına çekecektir.

Why Are We Advancing So Slowly?

 

Kabala Ve İnançlar, Bölüm 3

Yorum: Kabala’da, kişi sadece Yaradan’a inanmak değil, Yaradan’ı edinmek, hissetmek zorundadır. Yaradan’ın seviyesine ulaşmanız gerektiğini ve ancak o zaman onun amacını ve size karşı tutumunu anlayabileceğinizi söyleyen neredeyse hiçbir metod yoktur.

Cevap: Kabala ve diğer metodolojiler arasında,  inanç ve edinim ile ilgili büyük bir karışıklık vardır çünkü diğer metotlar kör inanç uygular: Belli bir önermeyle hem fikir olurum böylece bu, benim için gerçek haline gelir.

Kabala bunu uygulamaz. Kanıt olmadan hiç bir şeye inanılmaz. Her şey edinilir. Bu çok ilginç bir cümleyle açıklanır: “Yargıç sadece gözlerinin görebildiği şeye sahiptir.” Bu görme yeteneğinin, gerçeklik algısının en kesin ve önemli organı olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, gördüğünüz şey gerçek olarak kabul edilir. Güvenilebilecek/ inanılabilecek tek şey budur, diğer her şey göz ardı edilebilir.

Dünyamızda da mahkeme tanıklarına “Gördün mü?” diye sorulur. “Hayır, duydum.” “Duymuş olmak” kanıt değildir. Eğer gördüyseniz ki çapraz sorgulama altında ayrıntılı olarak araştırılır, bu tanıklık gerçek olarak kabul edilir.

Soru: “Yaradan’ı görmek ve duymak” ne demektir?

Cevap: Yaradan’ın edinimi, dünyamızda olduğu gibi, seslerde ve görüntüde gerçekleşir. Sesler, “ses duydum” daki gibidir. Ayrıca, “bir vizyon gördüm” ki bu tamamen güvenilir bir kanıt olarak kabul edilir.

Soru: Öyleyse, Yaradan’ı görmek veya duymak, edinimin farklı seviyeleri midir? Yani bu kendi gözlerimizle görmekten mi bahsediyor?

Cevap: Hayır. Bizler bedensel algı organlarımızla hiçbir bağlantısı olmayan içsel görme ve işitmeden bahsediyoruz. Görme, Hohma ışığında ve duyma, Hasadim ışığında edinimdir.

Yaradan’ı görmek, en derin edinim, anlayış ve hissiyat seviyesidir. Duymak çok daha düşük bir seviye olsa da, yine de bir edinimdir.

Kabbalah And Beliefs, Part 3