Dünya Niteliklerimizin Bir Yansımasıdır

Soru: Etrafımda gördüğüm her şey, benim bazı niteliklerimin yansımasıdır. Dışarıdan bir şey görerek, bir takım bilgiler alarak, kendimdeki bu görüntüleri nasıl fark edebilirim?

Cevap: Dışsal görsellerle ilgilenmiyorum! Bunların hepsi yanlıştır; onlar bizim uydurma fikirlerimiz ve bizim geçici, hayali dünyamızdır. Niteliklerimiz tarafından, sanki bizim dışımızda varmış gibi tasvir edilir ama o aslında bizim içimizdedir: galaksi, evren ve tüm içsel niteliklerimiz de öyledir.

İlk manevi derecede, o kadar alçak bir konum alır ki Kabala bununla ilgilenmez bile.

Diyelim ki bir köpeğim var. Köpeğin kendi dünyasını nasıl algıladığı, benim için ne fark eder ki? Ben, dünyayı daha yüksek nitelikler aracılığıyla hissetmekle ilgileniyorum. Kabala, düşük nitelikleri, yalnızca benzetme amacıyla, kendimizdeki üst nitelikleri nasıl geliştireceğimizi açıklamak ve daha alt derecelere inmemek için kullanır.

Kalbin Konuşması İçin Sessiz Olun

Soru: Siz devamlı olarak konuşmanın sessizlik içinde, kalpten olabileceğini söylüyorsunuz. “Kalbinden konuşmanın” ne demek olduğunu açıklayabilir misiniz?

Cevap: Bu, duygular aracılığıyla olur. Bir kişiye duygularınızı aktarmak istediğiniz ve bunun için uygun kelimeleri bulmak çok zor olduğunda, o zaman en iyisi susmaktır.

Bu, her insan için rahatsız edici değildir. Siz sadece sessiz kalırsınız. Böylece yavaş yavaş kelimeler olmadan birbirinizi anlamaya başlarsınız. Buna kalplerin sohbeti denir.

Soru: Öğretmeninizle sık sık sessiz kaldığınızı söylediniz. Bir şeyler söylemek zorunda olduğunuzu hissetmiyor muydunuz?

Cevap: Hayır, kesinlikle olmadı. Sadece onun yanında oturup düşünürsün ve o da öyle yapar.

Soru: Sizden bir şey söylemeye sevk etmedi mi? Hiç böyle bir şey olmadı mı?

Cevap: Hayır, gerek yoktu. Hiçbir şey yapmaya gerek yoktu. Bunlar öyle duygular, öyle anlardır ki her şey nettir. İçsel bir iletişim gerçekleşir; kelimeler olmadan, duyguların birinden diğerine ve geri akışıdır.

 

Birlik, Dünyayı Ve Her Birimizi Kurtaracak

Modern insan, Yaradan’dan gittikçe uzaklaşıyor ve giderek daha da kötüleşiyor gibi görünüyor, ancak bunun nedeni ışığın avantajının karanlıktan ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla, bu mesafe, tam olarak Yaradan’a yaklaşmanın işaretlerinden biridir ve Mesih’in nesline ait olduğumuzun bir işaretidir.

Bu, bugün ya da yarın üst ışığı ifşa etmeye başlayacağımız ve manevi merdiveni tırmanacağımız anlamına gelmez. Ancak dünyamızın, doğanın üst gücünün bizimle çok sıkı bir hesaplaşma içinde olduğu bir döneme girdiği açıktır ve bizim de acele etmemiz ve ilerlememizde bu güce mümkün olan her şekilde yardımcı olmamız gerekiyor.

Dünyayı ve her birimizi ancak birliğimizin kurtaracağını insanlara anlatmalıyız; aksi halde insanlık kendi kendini yok etme aşamaya gelecektir.

Mesih’in dönemi, insanların, Kabala bilgeliği ve Zohar Kitabı tarafından bize iletilen mesajı daha iyi anlama kapasitesine sahip oldukları bir zamandır. Bu mesaj, yukarıdan bize yaklaşmak ve kendini ifşa etmek isteyen bir gücün olduğunu söyler. Bu güç, kendisini keşfedebilmemiz, ona ulaşabilmemiz ve ona benzer hale gelebilmemiz için, duygularımızı ve zihnimizi değiştirmeye çalışır.

“Yukarıdan” demek, bu gücün bizim gibi egoistçe almaya değil, tamamen ihsan etmeye yönelik olduğu anlamına gelir. Yukarıdan demek ihsan etme, aşağıdan demek ise almak anlamına gelir.

Tora kişiyi etkileyen ve onun tüm arzularını geliştiren, onları doğru bir şekilde birbirine bağlayan bir ışıktır, böylece kişi yukarıdan gelen mesajı doğrudan alabilir, onunla dolabilir ve üst güçle bağ kurabilir.

Açık Tora ile meşgul olmak, kişinin yapabileceği türden bir çalışmaya başlamak anlamına gelir; bu, hayatın anlamını ve amacını keşfetmek isteyen dostlarla bağ kurmaktır. Bu yapmak için, “her biri dostuna yardım edecek” ilkesiyle hareket eden, birbirinin sevgisini kazanmak için çabalayan, giderek genişleyen bir çevreden oluşan bir grupta bir araya geliyoruz.

Bu savaş, bize tüm varoluş hakkımızın ancak birliğimize bağlı olduğunu açıkça gösterdi. Bugün bu zaten herkes için nettir.

 

Egoist Arzular Dünyamızın Temelidir

Soru: Genel sistemin parçalanması ne zaman oldu ve bu olgunun anlamı nedir?

Cevap: Kelim’in (Kapların) parçalanması, realitenin yaratılışının en başında meydana geldi. Sonuçta, onu yaratmak için doğanın tek gücüne yani Yaradan’a karşıt olan bu tür arzulara ihtiyacımız vardı.

Yaradan ihsan etme, tamamlama, sevme ve birlik olma arzusudur. Yaradan’dan bir şekilde farklı olacak ve yaratılış olarak adlandırılabilecek zıt bir arzunun ortaya çıkması için, verme arzusu birçok küçük egoist arzuya bölündü.

Her arzu yalnızca kendini nasıl tatmin edeceğini düşünür. Daha sonra evrimleştiğimiz doğamız, bu şekilde ortaya çıkmıştır. Egoist arzuların oluşumu, parçalanma sürecidir.

Bu arzular dünyamızın temeli haline gelmiştir: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğası.

Kırılma Neden Oldu?

“Kabala Bilgeliğine Önsöz” de kırılmanın, ışığın (hazzın) hazırlıksız bir arzuya girdiği süreç olduğu söylenir.

Bu, kişi kendi iyiliği için bir şey almak istediğinde olur. Ancak bu girişimleri yaparken, başarılı olamadığını görür çünkü dünyamızın tüm içsel doğası, ihsan etme ve sevgi niteliğine, Yaradan’ın niteliğine dayalı olarak var olur ve bizler alma ve kazanç elde etme niteliğini kullanmak isteriz. Bu nedenle Yaradan ile aramızda bir uyumsuzluk meydana gelir.

Soru: Birinci kısıtlama ilkesine göre ışık, hazırlıksız bir arzuya giremez. Nasıl oldu da ışık yine de ona girebildi ve dolayısıyla kırılma meydana geldi?

Cevap: Başlangıçta böyle bir engelleme yoktu; hiçbir zaman hiçbir yerde tezahür etmedi. Bu nedenle, ışık alma arzusuna girdiğinde, onların karşıtlığı nedeniyle ışık küçük kıvılcımlara bölündü ve arzu da küçük parçacıklara bölündü.

Bu, doğada yalnızca bir kez gerçekleşti ve bir daha olması mümkün değildir. Bu nedenle bugün görevimiz, tüm parçalanmış arzuları bir araya getirmek ve onları patlamadan etrafa saçılan ışık kıvılcımlarıyla doldurmaktır.

Soru: Bu tasarlanmış bir süreç midir?

Cevap: Elbette, tesadüfi bir şey yoktur; her şey ortak bir yasaya tabidir.

 

2024’te Neye İhtiyacımız Var?

Soru: 2024 yılında insanlar için dilekleriniz nelerdir?

Cevap: Barış için çabalamak. Hepsi bu. En önemlisi bu.

Soru: Bunun için ne gerekiyor?

Cevap: Bunu yapmak için, sadece barış için çabalamanız gerekiyor.

Soru: Herkesin bunu yapması gerekiyor mu?

Cevap: Herkes ve onun tüm tezahürleriyle. Öyle ki, bazı barış karşıtı eylemlerin nerede görünür olduğunu düşünmeye çalışın ve bunları nasıl sonlandırabileceğimizi araştırın. Bugün bunu yapacak tek bir metodolojimiz, teorimiz veya arzumuz yok.

Yorum: Tek bir barış çağrısı bile yok.

Cevabım: Evet. Yani dünya karışık bir durumda.

Soru: Peki her insan için dileğiniz bu mu?

Cevap: Evet, her biri için ayrı ayrı.

Soru: Peki, eğer barışın olmadığını görürseniz, nasıl yaşamalısınız?

Cevap: Yine de birleşme için çaba göstermeliyiz. Başka bir şey yok. Ve umuyorum ki, buna yönelik, herkesi birleştirmeye yönelik iç hareketimiz kazanacak ve dünyayı değiştirecektir.

Genel olarak, dünyanın durumu elbette çok ama çok sallantılı.

Soru: Ne ile ne arasında?

Cevap: Her gün, herkesin herkese karşı çok büyük, çok yönlü bir savaşının olması olasılığı arasında.

Soru: Peki bu acı, gerçekten herkes için mi olacak?

Cevap: Evet, elbette.

Yorum: Birisi dışarıda kalmayı düşünse.

Cevabım: Hayır, genel olarak dışarıda kalmanın mümkün olmayacağını düşünüyorum. Burada kesin bazı kararlar almamız gerekiyor.

Soru: Peki, asıl ve tek dileğiniz bu mu?

Cevap: Evet. Yalnızca dünyada barış arzusu.

Yaradan’ın Eylemlerini Nasıl Fark Ederiz?

Soru: İçimizde ifşa olan her arzu, direkt ışığın dört algısının akabinde gelir. Tüm arzularımızın ardındaki Yaradan’ın eylemlerini görmek için, bunu nasıl ifşa edebiliriz?

Cevap: Işığın tüm dostlarımızdan geçerek her birimize ulaştığı birlik sistemini, ancak birbirimizle olan bağımız sayesinde ifşa edebiliriz.

Işık onların içinden geçmeli, her birinde kendini ifşa etmelidir ve ancak o zaman son derecede olan sizler de onu ifşa edebileceksiniz. Dostlar sizin üzerinizde dururlar çünkü onlar sizden daha yüksektirler ve onlar, ışığın size yukarıdan aşağıya inme dereceleridir.

Soru: Aşağıdan yükselmek için onlarla nasıl bağ kuracağız?

Cevap: Onlara yardım etmelisiniz, arzularınızı, Hisaron’unuzu, talebinizi onlara eklemelisiniz. Ve sonra, bununla onları yukarı itecek, onlarla birlikte yükselecek ve onlarda uyandırdığınız ışığı alacaksınız.

Bu sistem, her birimizin Malhut’tan Keter’e kadar çalıştığı on Sefirot’tur; burada Keter Yaradan’dır ve Keter ile Malhut arasındaki ara derecelerin hepsi sizin dostlarınızdır.

 

Bu Herkes İçin Çözüm Olacak

Eğer araştırmaya başlarsak, olup bitenlerden bizim, İsrail halkının sorumlu olduğunu hemen anlayacağız. Biz, Tora’nın yolu denilen, düz ve doğru yolu takip etmedik. Bu nedenle artık yolumuzu düzeltmemiz gerekiyor.

Ve bu konuda birbirimizi desteklememiz ve güçlendirmemiz gerekiyor ki, ağıt yakmak ve pişmanlık duymak yerine, gerçeğin gözlerinin içine bakıp birlik, barış ve ortak uyum yolunda nasıl ilerleyeceğimizi ve bunu nasıl başarabileceğimizi çözebilelim ve düşmanlarımıza, evrensel uyuma giden yolun nasıl yalnızca herkes arasındaki birlikten geçtiğini açıklayabilelim, öyle ki kavga etmeyi ve birinin haklılığını kanıtlamayı bırakalım çünkü böyle bir yol çözüme götürmez.

Halkımızın gücü ancak birliktelikten gelir. Ve eğer birliğimizi Yaradan’a yöneltirsek, kendimizi yaratılışın merkezinde buluruz. Bu noktadan itibaren, sadece birilerini güç kullanıp yenerek değil, küresel birliğin her türlü düşmanlığın ötesinde mümkün olduğunu ve herkes için çözüm olacağını, herkese kanıtlayarak başarıya ulaşabiliriz.

Kendimizi adaletin zirvesinde hareket eden erdemliler olarak görmemeliyiz. Eğer öyle olsaydı, bugün bu durumda olmazdık.

Gerçekte durumumuz diğer uluslardan veya gruplardan daha iyi değil. Herkes tam bir karmaşa ve küresel parçalanma içinde. Bu nedenle, kimsenin arkasında bir gerçeğin olmadığını bilmeliyiz. Gerçek yalnızca Yaradan’a dönmek ve O’nun bizimle ilgilenmesi için O’na yaklaşmayı istemekte yatmaktadır.

İnsanlığın içinde bulunduğu tuzaktan kurtulmanın tek yolu, tüm insanlığı bir araya toplayan ve kimseyi o merkezin dışında bırakmayan, merkezi noktaya herkesin katılmak istemesidir. İyi ya da kötü olmayacak, uluslar ve dinler arasında anlaşmazlıklar olmayacak; bütün insanlar kardeş olduğundan, herkes diğerlerini bir topluluğun mensubu olarak kabul etmek zorunda kalacak.

Yaradan, egoizmimizin üzerine çıkabilelim ve ona karşı iyi bir doğa edinebilelim diye, hepimize egoist ve kötü bir doğa verdi.

İnsanlığın öylesi bir karanlığa düştüğünü, hakikatin nerede olduğunu, adaletin nerede olduğunu, barış içinde yaşamanın nasıl mümkün olduğunu kimsenin idrak edemediğini anlamalıyız. Bir yerde dış savaş yoksa iç savaş vardır. Bu nedenle doğru dengeyi sağlamak için kendimizi değiştirmeliyiz.

İnsanların, tüm insanları tek bir grupta, Yaradan’ın tek bir toplumunda birleştirebilecek üst gücü keşfetmelerini diliyorum. O zaman doğru koşul içinde olacağız.

Yaradan bizi tek bir halk olarak bir araya getirsin ve birbirimizle nasıl ilişki kuracağımızı, birbirimiz hakkında ne hissedeceğimizi ve düşüneceğimizi bize öğretsin. Aksi takdirde, bu savaşlar bugün de yarın da bitmeyecek, çok uzun yıllar devam edecektir.

Bu nedenle, Yaradan’dan bize gelişimimizde doğru yönü ve tüm uluslar ve insanlar arasında doğru tutumu göstermesini talep etmeliyiz.

 

Büyük Bir Şeye Ait Olma İhtiyacı

Soru: Diyelim ki bir insan maneviyata yatırım yapıyor ve belirli eylemlerde bulunuyor, bu eylemler vasıtasıyla yaptığı yatırımın aşamaları nelerdir?

Cevap: Bir kişinin yatırımı, Kabala çalışmaya başlamadan çok önce başlar.

Genel olarak dünyamızdaki herhangi bir eylem, bilinçsiz, zorlama veya yalnızca kişinin bedenini korumaya yönelik olsa bile, yine de kaydedilir ve dikkate alınır. Ancak kişisel olarak değil, insanı bir evrim ve içgüdüsel gelişimin bir aşaması olarak ileriye taşıyan bir makinenin parçası olarak dikkate alınır.

Daha sonra kişi az çok bilinçli olarak ya da hala zorla hareket etmeye başladığında, başkalarına bakar ve aynısını yapar; örneğin, dünya grubumuzda olduğu gibi.

Binlerce dostun ne yaptığına bakın. Dağıtımla uğraşıyorlar, geceleri uyanıklar, materyalleri bir dilden diğerine çeviriyorlar vb.

İnsan, neden yukarıdan bu şekilde yönlendirildiğini bile anlamıyor. İhtiyaç hissediyor: “Bunu yapmak zorundayım. Bu şekilde büyük bir şeye ait olduğumu hissediyorum.”

Yavaş yavaş, bu eylemler giderek daha bilinçli hale gelir. Onların içlerinde ilk başta hiç var olmayan bir his vardır. Onların içinde anlayış yükselir.

Sonuçta, sürekli aynı şeyi yaptığınızda, onun içine girersiniz. Eylemin kendisi, yaptığınız şeyle kurduğunuz temas yoluyla algınızı genişletir. Üzerinde çalıştığınız malzemeyi, onun davranış biçimini, tepkisini hissetmeye başlarsınız; Onun modeli sizin içinizde yaratılmaya başlar. Bu şekilde gelişiriz.

“Gelecekteki Savaşları Nasıl Önleyebiliriz?” (Quora)

Mevcut savaşta yaşanan acı ve üzüntü, bizim olumlu insani bağlardan yoksun olduğumuz hissini uyandırmalıdır.

Gelecekteki savaşları önlemek istiyorsak, birbirimize uyumlu bir şekilde bağ kurmamız ve bu bağa büyük önem vermemiz gerekiyor.

Dahası, yakınlığımız içinde karşılıklı sorumluluk koşulunu keşfetmeliyiz. Yani, eğer kişi başkalarına zarar verici bir şey yaparsa, o zaman hepimiz bu eylemin sorumluluğunu üstleniriz; oysa henüz toplum genelinde, herkesin bölücü ve olumsuz dürtülerinin üzerine isteyerek çıkmasını sağlayacak gerekli birleştirici ruhu yaratamadık.

Bu nedenle kalplerimizin yumuşaması ve insanlığı ancak kalpten kalbe olan bağımızın kurtarabileceğini anlamamız için tüm gücümüzle dua etmeliyiz. O zaman dünya barışı koşuluna doğru ilerleyebiliriz.