Category Archives: Yaradan

Yaratılışın Başlangıcından Sonuna

Baal HaSulam, “Kabala Öğretisi ve Özü”: Hareketin sonunun ilk düşüncede olduğu bilinmektedir. Kişi bir ev inşa etmeye başlamadan önce amacı olan daireyi düşünür. Sonuç olarak, projenin bu iş için uygun olup olmadığını inceler.

Bizim maddemizle de böyledir. Amacı öğrendikten sonra Yaratılışın tüm işleyişi, her köşede, girişte ve çıkışta, kişinin dostunu hissettiği gibi Tanrısallığı hissedene dek niteliklerini geliştirmek, insan türünü orta yerinden yetiştirmek için tamamen önceden düzenlenmiştir.

Bu yükselişler, ta ki amacını tamamlayıp gerçekleştirene dek derece derece düzenlenmiş merdivenin basamakları gibidir.

Baal HaSulam, inişlerin çıkışlarla aynı olduğunu düşünür, söylendiği gibi, kutsallığın içinde yükseliriz ve kutsallığın içinde düşmeyiz. Yaratılışın başından sonuna kadar tüm yolumuz sürekli bir yükseliştir. Bu herkes için aynıdır, çok başarılı olmayanlar, şanslı olanlar, bu seviyeleri hissedenler ve hissetmeyenler için bile.

Bizler sürekli yükseliriz. Her an ıslahın sonuna yaklaşıyoruz ve yapabildiğimizden daha yavaş ilerlememize ve çoğu kez yükselişler yerine düşüşler hissetmemize rağmen bu duygular tamamen özneldir. Aslında, mutlak anlamda, sürekli ilerliyoruz.

Kendimi Nasıl Kaybedemem?

Soru: Bugün ne olduğumun farkındayım. Bu bir şekilde bu dünyada yolumu bulmamı sağlıyor. Makalelerinizi incelediğimde ve videolarınızı izlediğimde, çoğu zaman Yaradan’a ulaşmanın, O’na bağlı kalmak anlamına geldiğini söylediğinizi duyuyorum.

Bu, benim içimde eğer Yaradan’a yakınlaşır ve O’nunla birleşirsem, var olmayı bırakacağım korkusunu uyandırmaktadır. Bu korku nedir ve Yaradan’a yapışma nedir?

Cevap: Yaradan’a yapışma, egoizminiz yok olduğunda ve onun önemi azaldığında ve bunun yerine, Yaradan olarak adlandırdığımız, ihsan etme niteliğinin öneminin ortaya çıkmasıyla elde edilir. Bu, diğer tüm niteliklerinizi, güçlerinizi ve niyetlerinizi yönetmeye başlar.

Bu, sizin dışınızdaki her şey için ihsan etme, bağ kurma ve sevgi niteliğinin, sizi Yaradan’a yaklaştıran araçlar olduğu anlamına gelir. Bu manevi bir niteliktir. Bunun yavaş yavaş sizin içinizde tezahür ettiğini hissetmeye başlarsanız, bu doğru yolda olduğunuz anlamına gelir.

Soru: Bu şekilde benzersizliğimi, bireyselliğimi kaybetmem mi?

Cevap: Hiçbir şey kaybetmezsiniz çünkü edindiğiniz nitelik de egoizminizden kaynaklanır, ancak bu ona zıttır.

Manevi Bayramlar, Bölüm 9

Her Şey Pesah’tan Başlar

Soru: Şu net değil, neden Purim’den sonra yani kişinin arzularını ıslah etmesinden, Yaradan’a benzer hale gelmesinden sonra, yeniden Pesah başlar?

Cevap: Çünkü tüm bayramlar (Hagim) bir çemberdir,  “Mechuga”, daire içinde hareket eden kelimesinden gelir.

Her şey Mısır’dan çıkışı temsil eden Pesah’tan başlar yani egoizmin ifşasıdır.

Firavun, içimizde gitgide ifşa olan egoizmi temsil eder.

Musa (Moşe), “Limşoh” kelimesinden, bizi egoizmden çıkaran ve Mısır’dan çıkaran güçtür.

On veba, bizi Mısır’dan çıkmaya iten on kısıtlamadır; onlar olmadan terk etmezdik.

Soru: Bu, kişinin egoizmi üzerinde on darbe hissetmesi gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Onlar egoistik kötülüğün farkındalığında tezahür ederler. Doğanızın kötü olduğunu anlamaya başlarsınız.

Bir kişi Mısır’a girdiğinde, karanlık, tamamen umutsuzluk hisseder, hayatıyla, kendisiyle hiçbir şey yapamaz çünkü egoizm onu diri diri toprağa gömmektedir.

Bu Kabalistler tarafından, onların içsel duygularına dayanarak tanımlanmıştır.

Soru: Mısır vebalarından biri, tüm ilk doğanların öldürülmesidir. Bu ne anlama gelmektedir?

Cevap: Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onları öldürmek, kişinin egoizminin içinde geleceği görmemesi anlamına gelir.

Soru: Yani Kabalistler bu koşulları hissettiler ve bizim dünyamızın benzetmesini yaptılar örneğin, ilk doğanın öldürülmesi ve Mısır karanlığı, onları mı tarif ettiler?

Cevap: Manevi dünyadaki bu eylemlerin, dünyamızda bu tür sonuçlar doğuracağı kesinlikle açıktır. Bu yüzden bu, dünyamızın dilinde tarif edilmektedir.

Soru: Bu ilk doğan bebekler, gerçekten Mısır’da öldüler mi?

Cevap: Hayır. Tora, içimizde kendi üzerimizde çalışırken, üst derecelerde olan her şeyi tanımlar; Mısır’dan çıkmaya çalışma, “Tora” adı verilen ışığı, İsrail Toprakları olarak adlandırılan manevi bir yükselme durumu olarak alma ve benzeri gibi.

Kabala ve İnançlar, Bölüm 6

Fedakârlık  – Yaradan’a Yakınlaşma

Soru: Tüm inançlarda, yüksek güçlerin fedakârlıkla birlikte ele alınması kavramı uygulanmaktadır. Kabala’da nasıldır?

Cevap: Kabala’da da “fedakarlık” adı verilen bir konsept vardır.

Ancak burada bu, kişinin egoizmini feda ettiği, onu kullanmak istemediği ve egoizminin ona komuta etmesini istemediği şeklinde anlaşılmaktadır. Kişi, ondan vazgeçmek, onu özgecilik ve ihsan etme yönünde değiştirmek ister.

İbranice’de “Fedakarlık”,   “Karov” (yakınlaşmak) kelimesinden gelen “Kurban” dır. Kişi egoizmini ıslah etmek ister ve buna bağlı olarak Yaradan’a yakınlaşır. Bu fedakârlıktır.

Soru: Yani Tora’da, Tapınağa bağışlar hakkında yazılmış olan her şey tam olarak bunu mu ima ediyor?

Cevap: Sadece bunu. Bağışlar, gerçekte onların Tapınak’ta yaptıkları şeydir çünkü Tapınak, kişi ile Yaradan arasında bir iletişim yeridir.

Soru: İnsanlar oraya birbirleriyle birleşmek için mi geldiler?

Cevap: Tapınağa fiziksel olarak gelebilirsiniz, ancak bu hiçbir şey ifade etmez. Adam, mutlak fedakârlık, sevgi, ihsan etme ve bağ hissiyatı ile Yaradan’a yakınlaşmak için, kalbinin içinde egoizmini feda edebildiği- onu “kesip”, kurban ettiği bir yerde ortaya çıkar.

Soru: Peki, bunun tapınakta hayvanların feda edilmesi gerçeğiyle bir ilgisi yok mu?

Cevap: Hayır. Hepsi alegoridir, kök ve dal, neden ve sonuç gibi, başka bir şey değildir. Yani istediğiniz kadar hayvan öldürebilirsiniz, bu hiçbir fark yaratmayacaktır.

Soru: Yani yüce önder, diğerlerine yakınlaşmak için egoizmini feda mı etti?

Cevap: O, tüm insanlar arasında en ıslah olmuş kişiydi.

Soru: İçsel çalışmaların yanı sıra, bir kuzu aldı, kesti ve yediler mi?

Cevap: Evet. Tüm eylemleri aynı anda gerçekleştirdiler, en manevi, en yüksek eylemlerden en düşük, maddi olanlara kadar – birlikte ve aynı niyet içinde.

Twitter’da Düşüncelerim / 5 Mayıs 2020

Kırık parçaları bir sistemde birleştirirsek, karşılıklı bağı keşfedeceğiz ve sevgi ve bağlılığın gücünü ifşa edeceğiz.

Yaradan’ı değil bir virüs gördüğümüz sürece, bu insanlığın yanlış gelişiminin bir işaretidir. Yaradan içimizde O’nu anlama, Onu birlik ve ihsan etme gücü olarak ifşa etme uyandırır.

Doğanın yasalarına boyun eğdirebileceğimizi düşündük. Bugün yanlış yaptığımız belli oluyor. Doğa bizden daha güçlüdür ve yasaları dokunulmazdır. Karantina ve kısıtlamalarından yeni bir hayata ancak doğanın yasalarını anlayarak ve onlara göre çalışmaya başlayarak geçebiliriz.

Bir hissizlik safhasına düşebilirim, ancak onluya düşerek, onu Yaradan’dan geldiğini kabul edebilir, Malhut’un karanlık safhasını parlak bir Keter’e dönüştürebilirim. Dünya güzel!

Siyah bir safhayı, onun karanlığıyla parlayan manevi olarak kabul ederim. Yaratan karanlıkta, egonun üstünde bağ sunar. Bu yüzden onu sevinçle kabul ederim.

Çalışma, sevinç içinde olmalı, sanki ıslahın sonunu hak etmişim gibi. Böylece ıslahın ışığı çekilir. İfşadaymış gibi sevinirim …

Bana neyin hoş olduğunu ya da neyin olmadığını hissetmek istemiyorum. Bu bağlılıktan kopmaya, onun üzerinde yükselmeye, gerçekliği başkaları için iyi ya da kötü olana göre değerlendirmeye çalışıyorum. Böylece dışımdakileri görmeye başlayacağım. Mantık üstü inançla.

Kendinizden çıkın ve üst dünyayı hissedeceksiniz.

Üst dünyayı edinen Kabalistler, onun burada var olduğunu söylüyorlar. Hiçbir yere uçmamıza gerek yok. Üst dünya “burada bizimle”. Gerçeği dar bir parametreye göre algıladığımız için sadece bunu hissetmiyoruz: bu kendimi iyi mi kötü mü hissettiriyor?

Dünyanın integral doğası tezahür ediyor!

Koronavirüs, herkese karşılıklı garantinin güzel sözlerden daha fazlası olduğunu netleştirdi. Her biri diğerini enfekte edebildiğinde, birbirimiz için habersiz garantör oluruz. Bütün insanlık, karşılıklı bir sorumluluk sistemi oluşturur.

Zohar Kitabı: “Tıpkı insan vücudunun hiyerarşik bir yapıda organlara bölünmesi, birbirinin yardımıyla düzeltilmesi ve birlikte tek bir organizma içermesi gibi, bütün dünya için de böyledir: dünyaların tüm canlıları hiyerarşik bir yapıda organlardır. Tamamen düzeltildiklerinde gerçekten tek bir bütün olacaklar. ”

Herkesin başkalarından bağımsız olarak faaliyet gösterdiği bireyselleştirilmiş bir dünyadan, aniden ve farkında olmadan Koronavirüs bizi, herkesin sağlık, çevre, ekonomi politik, toplum sistemleri aracılığıyla birbirine bağlı olduğu yerde yeni, küresel ve ayrılmaz bir dünyaya geçirmeye yardımcı oldu.

Islahın Metodu, Bölüm 6

Komşu uğruna mı, Yaradan uğruna mı?

Soru: Baal HaSulam, Kabala metodunun iki kısımdan oluştuğunu yazar. İlk kısım, kişinin Yaradan ile ilişkisinin ıslah edilmesidir; ikinci kısım, kişinin dostlarıyla olan ilişkisinin ıslah edilmesidir. İkinci kısım tercih edilir. Gelişimin erken aşamalarında bu daha önemlidir.

Baal HaSulam ondan sonra çok ilginç bir şeyi vurgular: kişinin dostu ya da Yaradan uğruna çalışmasında hiçbir fark yoktur çünkü onun dışındaki her şeyin var olmadığını hisseder.

Neden Yaradan ve başka bir kişi için çalışmak arasında bir fark yoktur?

Cevap: Bunun nedeni, egoizmimin sınırlarının ötesine geçmesi ve benim için, kimin için çalıştığımın önemli olmamasıdır. Kiminle uğraşacağını, kimden alacağını seçersen, o zaman elbette Yaradan diğer bazı insanlardan daha fazla tercih edilebilir. Fakat kendinizin dışında, egoizminizin dışında birisine verirseniz, o zaman kime gittiği önemli değildir. Bundan bir şey almazsam, sonsuzluğun içinde bir yere gider.

Soru: Yaradan mı yoksa sadece başka bir kişi mi, hatta çok önemli biri olsa da bir fark var mı?

Cevap: Benim için hiçbir şey yoksa ne fark eder ki? Boşluktur.

Soru: Ya bir şey varsa?

Cevap: O zaman bu artık ihsan etme değildir. İhsanın kendisi önemli olmalıdır, komşuya veya Yaradan’a olması önemli değildir. Tamamen ihsan etme, Yaradan’ın niteliğidir.

Hayatın Anlamı, Bölüm 6

Sürekli Hazzın Patenti

Soru: Bedensel yaşamda, arzumuzun yerine getirilmesi, hazzın kaybolmasıyla birlikte haz üzerinde hissedilir mi? Örneğin, susadığımda birkaç yudum su alırım ve aynı zamanda haz duyarım. Sonra kaybolur. Anladığım kadarıyla, Kabala’da sürekli hazzın patenti var.

Cevap: Kabala’da kişinin sürekli olarak daha fazla haz almasını sağlayan bir araç vardır. Bizim dünyamızda cansız, bitkisel ve hayvansal derecelerdeki herhangi bir haz,  arzularımızı ortadan kaldırır. Hem arzu hem de haz kaybolur – İki kat daha boş hissederim yani pratik olarak kendimi öldürürüm.

Kabala ilmine göre, hazzımı ortadan kaldırmayacak bir biçimde haz almalıyım. O zaman bu hazzı sonsuzluk olarak hissedeceğim. Ne kadar çok haz ve arzum olursa – daha da fazla haz, daha fazla arzu – sürekli daha fazla tatmin olmuş hissedeceğim. Bu nedenle, Kabala bilgeliğine almanın bilimi denir.

Soru: Yani, bir tür engel, direnç olmalı ki böylece haz, arzuyu yok etmesin. Bu nedir?

Cevap: Bu, ondan ayrıldığımda ve duygularımdan bağımsız olarak, onu hazla doldurmak için amacına uygun olarak kullandığımda, egoist arzumuzun üzerine bir yükseliştir. Dahası, yaşadığım haz benim tarafımdan, kendi iyiliğim için değil ama başkaları uğruna ya da Yaradan uğruna olarak hissedilmeli.

Soru: Bu, başka bir kişinin bu direnç haline gelebileceği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu başka bir kişi için yaparsam, kendimi soyutlarım. Arzumu yerine getirmekten ayrılırım çünkü bunu diğeri uğruna yaparım. O zaman arzum kaybolmaz. O, haz tarafından yok edilmez çünkü haz diğeriyle ilgilidir. Bu durumda, sürekli ve süresiz olarak haz alırım.

Soru: Yani, burada bir düzene sahibiz: Ben, başka bir kişi ve haz. Bir kişi yeterli mi yoksa bir grup insan, hatta tüm insanlık mı olmalı?

Cevap: Önemli değil. En önemlisi, benim dışımda olması. O zaman sürekli ve giderek daha fazla haz alabilirim.

Soru: Bu, Yaradan ile nasıl ilişkilidir? Yaradan bunun neresindedir?

Cevap: Yaratan tüm bunların sebebidir ve O’nun bizim üzerimizdeki sürekli olumlu ve olumsuz etkileriyle,   içinde devamlı, giderek artan bir şekilde haz alacağımız bir enstrümanı nasıl inşa edeceğimizi öğretir.

Soru: Neden “Ben, Yaradan ve haz” değil de, “Ben, başka bir kişi ve haz”?

Cevap: Bunun Yaradan mı yoksa başka biri mi olduğu önemli değildir. Ancak, burada Yaradan, kesinlikle herkesin yerini alan üçüncü bir kişi gibi davranır. Onunla Yaradan’ı memnun etmek için, kendinizi diğerlerini memnun etmeye yönelterek, sanki kendinizden tamamen kopmuş gibi olursunuz.

Soru: Bu, haz almak istersem, sadece bir yabancı bulmam ve onun için iyi bir şey yapmam gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Hayır. Bu böyle olmuyor. Sonuçta, bu şekilde bu kişiyi kendiniz gibi algılamaya başlarsınız, o size yakın olur.  Bir başkasına vermek ya da kendinize vermek – burada bir tehlike vardır, bunu kendinizle bağdaştıracaksınız ve sonunda onu egoist olarak memnun etmeye başlayacaksınız.

Kabala Neden Beyin Fonksiyonlarını İncelememektedir?

Soru: Düşünme şeklimizi inceleyen nörolojik bilimler vardır. Kişinin belirli bir gerçeklik modeli inşa ettiğini, yani onun için aşikâr olduğunu söylüyorlar. Örneğin süt alması gerekiyorsa, hangi dükkana gideceğini bilir ve oraya otomatik olarak gider.

Bu düşünme seviyesi yani beyinde ne olduğu, neden Kabala’da açıklanmıyor? Baal HaSulam, beş duyu olduğunu, bir şekilde işlenen ve içsel perspektifimizi yaratan veri girişi olduğunu söylüyor. Bu yapı arzunun ötesinde var olmaktadır. Bu, neden açıklanmadı?

Cevap: Bu yapı arzunun altında bulunur ve bilinçaltına aittir.

Kabala beynin bir hesap makinesi olarak işlev görmesiyle, kas hafızasıyla veya herhangi bir hafıza mekanizmasıyla ilgilenmez. Sadece ruhla ilgilenir.

Bizim arzumuz, ruh olarak adlandırılır. O fiziksel bedenimizin ve kafamızın içinde değildir.

Yaradan arzuyu yarattı. Bu, egoist olabilir yani sadece kişinin kendini sevmesine yönelik olabilir ya da içimizde, Yaradan’ın yardımıyla, özgecil bir arzuya yani başkalarına ihsan etmeye ve sevgiye dönüşebilir. Başka yolu yoktur.

Arzunun vektörünü : “kendi yararım için” den “başkalarının yararına” değiştirmeye paralel olarak, üst dünyayı hissetmeye başlarız ve ancak o zaman her şeyin nasıl çalıştığını, çalışma sinyallerinin nereden geldiğini vb. anlarız.

Madde, beyin vb. ile ilgili diğer şeyler Kabala’da çalışılmaz çünkü bizi ilgilendirmez. Bizler herhangi bir madde formunun bir parçası olmayan,  sadece saf arzuyla ilgileniyoruz. Bu şekilde bunu araştırıyor ve öğreniyoruz.

Bedensel Bir Grup Maneviyatı Nasıl Etkileyebilir?

Soru: Tamamıyla fiziksel, bedensel bir grup maneviyatı, niyetimi ve ışığı nasıl etkileyebilir?

Cevap: Grup,  fiziksel veya bedensel bir madde değildir. Grup, ihsan etme niyeti üzerine inşa edilmişse, kendi içinde zaten manevi olan insanlar arasındaki bağdır.

Yaradan’a benzerlik içinde, ihsan etme niyeti içinde olmak için, manevi eylemleri birlikte tamamlayacağız ve sonra Yaradan’ın niteliğini aramızda hissedeceğiz, O’nu ifşa edeceğiz. Bu nedenle, arzularımız ve bağımız bedensel değildir.

Prensip olarak, fikir çok basittir. Dahası, nasıl olması gerektiğini ve nasıl uygulanacağını zaten biliyoruz. Umarım bunu başaracağız.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 10

Niyetleri Belirleyen Nedir?

Soru: Toplum arzularımızı kontrol eder. O, insanların ne ile doldurulacaklarını belirler. Niyetleri, sadece üst güç mü değiştirebilir?

Cevap: Niyetler de toplum tarafından belirlenir. Fakat eğer bir kişi niyetini, içinde bulunduğu toplumun tersi olarak değiştirmek istiyorsa yani kişi onun içinde kalmak istemiyor, onun üzerinde yükselmek istiyorsa, o zaman kişinin neredeyse hiç şansı yoktur.

Bu nedenle, ya bu toplumun sınırlarının ötesine geçmeli, kendini fiziksel olarak onun etkisinden uzaklaştırmalı ya da başka bir üst gücün etkisini kendi üzerine çekmelidir. O zaman kişi kendini değiştirebilir. Aksi takdirde kişi başarısız olacaktır.