Category Archives: Yaradan

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Eylül 2020

Kişi, bir binayı inşa etmek gibi, ruhu kendi arzusu ile inşa etmez aksine Yaradan’ın onu inşa etmesini bekler. O’na yapılan doğru talep, onlu içindeki birlikten Yaradan’a geçer. Ben sadece bu yapıyı isterim ama Yaradan’ın onu nasıl inşa edeceğini bilmem.

Özellikle bizler  3. Tapınağı inşa ederken.

Koronavirüs, bizim zamanımızda, bağlanmaya başlamak zorunda olan yaratılış unsurları arasındaki uygunsuz bağ nedeniyle ortaya çıkar. Bağların ortaya çıkması amaçlanan alanlarda, gelişim programına göre ıslahın sonuna doğru virüsler, çatlaklar gibi, kırılma yerlerinden ortaya çıkar.

Koronavirüs maskelerle, evde oturarak ve okulları kapatarak durdurulamaz. İnsanlar arasındaki ilişkilerde, en yüksek derecede bir ıslah yapılmalıdır. Kendimizi ıslah etmeye ve doğru bağ kurmaya başladığımızda, böylece virüsü devre dışı bırakacağız. “Sevgi bütün günahları örter!” diye yazılıdır.

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 5

Aile Soyunun Devamı – Manevi Parçanın Aktarımı

Soru: Yahudi halkının atalarının birçoğu – Musa, Davut ve Süleyman – dünya milletlerinden eşler aldılar. Ve sadece Yahudiler, Babil sürgününden döndüklerinde bilgeler, diğer milletlerle karışmamalarını özellikle şart koştu. Bunun nedeni neydi?

Cevap: Bu, kırk yıllık çölde dolaşma sürecinde bir ulus yaratan Musa’dan geldi. Onları onlulara böldü ve her kabilenin yasalarını açıkça belirtti. Ve sonra Yahudiler bu şartları yerine getirmeye başladılar.

Soru: Manevi bir yükselişteyken her türlü insanı absorbe edebilecekleri söylenebilir mi? Geri kalanı kendi ideolojisini benimsedi ve ona katıldı. Neredeyse hiçbir dış nitelik yoktu. Ve sonra bu kayboldu.

Cevap: Evet. Ayrıca aile soyu baba tarafından devam ettirildi. Ve ancak altıncı yüzyıldan itibaren anne tarafından devam edilmesi düşünülmeye başlandı.

Soru: Bunun sebebi nedir?

Cevap: Prensip olarak, bunların tümü koşullara bağlıdır çünkü önemli değildir. Baba veya anne tarafından, bir insanın manevi parçasının nasıl aktarıldığına bağlıdır. Bu, üst gücün çocukta kaldığı ve onu yaradılış hedefine, birliğe götürdüğü koşullar ile ilgilidir.

Sonuç olarak, tarihin sonuna bakarsak, evrensel birlik, İsrail ile dünya milletleri arasında ve İsrail içindeki tüm kabileler ve toplumun diğer kısımları arasında hiçbir farkın olmayacağı bir koşula ulaşmalıdır çünkü herkes birleşmeli ve bir olmalıdır. Bütün bunların hepsi hala yolda.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Ağustos 2020

İnsanın çalışması, Adem’in ruhunun tüm kırık parçalarını yeniden birleştirmekten ibarettir. Yaradan,  bize onları bir araya getirme ve hangi yolla birleştiklerini anlama fırsatı vermek için, onu kasıtlı olarak parçaladı. Ta ki bu bulmacayı tamamlayıp tek bir bütün haline gelene kadar.

Bu, sürekli değişen bir milyar parçadan oluşan bir bilmecedir. “Bu işi bitirmenin bize bağlı olmadığını” henüz  “ondan kurtulamayacağımızın” farkındayız. Benden istenen tek şey dahil olmam.

Bireysel ruhlarımızı Adem’in ruhunda birleştirerek, Yaradan’ın ortakları ve Adem’in oğulları (Bnei Adam) olarak adlandırılırız. Bu çalışma bizi Adem’in oğullarına dönüştürür çünkü O’nun benzerliği için, bir kap inşa etmede Yaradan’la birlikte çalışırız.

Karşılıklı garantiye ulaşma arzusu bizi Yaradan’a getirir çünkü bizi ancak O birleştirebilir. Yaradan üst ışığa – bize karşılıklı garanti veya bağ hissini verebilecek tek güce sahiptir.

 

Neden Kendinizi Feda Etmelisiniz?

Soru: Bugün dünyada, başkalarını kurtarmak için kendilerini feda eden pek çok örnek bulabiliriz.  Doktorlar, bazen herhangi bir koruma olmadan 24 saat çalışarak hastaları kurtarıyor.  Birçok ünlü, kendilerini ve sermayelerini feda etmeye hazır olduklarını tüm dünyaya ilan ediyor.

Ayrıca siz, değiştirmemiz ve egoizmimizi feda etmemiz gerektiğini söylüyorsunuz.  Bu özgür irade mi?

Cevap:  Hayır, bu biraz farklıdır.  Bu tür güdüleri memnuniyetle karşılasam da, bu insanlığın ıslah olmuş hali değildir.

Mesele şu ki insanlığın, hastalara bakma veya başka bir şeye bakmak gibi sınırlı bir kapasitede değil, birbirine karşı tutumunu, egoizme ve özgeciliğe karşı tutumunu ıslah etmesi gerekir.

Bencillikleri dışında, yeşil alanları yok etmemek veya çevreyi kirletmemek için başkalarını öldürmeye hazır insanlar var.  Yeşil ekoloji  ve temiz hava için bu hareketlerin kesinlikle bencilce olduğunu görüyoruz.  Öyle ki, ateşli egoizmi olan insanlar, kendilerinden farklı olarak neyin iyi olduğu konusunda farklı bir anlayışa sahip olan başka bir kişinin hayatına zarar vermeye hazırdır.

Soru: Pandemi veya ekonomik kriz gibi olağanüstü durumlarda, yardım etmenin doğal olduğunu ve buna ıslah denmediğini mi düşünüyorsunuz?

Cevap: Evet.  Sadece doğamızın bizi birbirimize ne kadar yaklaştırdığını anlamamız ve insan eylemlerini doğru bir şekilde tanımlamamız gerekiyor.

Bir hastaya bakmak benim için zorsa, tedavisi için para veririm, sonunda onu iyileştirmiyorum, sadece ona karşı olan üzüntümü dindiriyorum.

Kabala’da, doğamızın temel bir ıslahından bahsediyoruz.

Soru: Yani, hastalarla empati kurduğum için değil, onun ötesinde iyi şeyler yapmalıyım.  Onlarla hiçbir ilgim olmasa bile, bunu daha yüksek bir amaç için mi yapmak zorundayım?

Cevap:  Nedeni tam olarak budur.

Süper Egoizm Tacı

Bizim bağımız, ruhun tamamlanmış on Sefirot’u ya da Üçüncü Tapınak haline gelmelidir. Tapınak bir yapıdır, aramızdaki bir bağlantı ağıdır.

Bugünün Koronavirüs salgını, bizlere Tapınağın parçalanmasını, yok edilmesini, ihlalini ifşa etmektedir. İlişkilerimizin ne kadar egoist olduğunu ve ne kadar bağ kuramadığımızı, komşumuzun başına gelenlere: yaşıyor mu ölüyor mu? ne kadar kayıtsız kaldığımızı göstermektedir.

Hastalık budur – hastayım çünkü etrafta olan birine yaklaşamıyorum bile. Koronavirüs, birbirimize olan nefretimizi ve reddedişimizi ifşa etmekte. Hastalık budur. Taç, bize egemen olan, süper egoizm olarak başımıza yerleştirilmiştir.

Twitter’da Düşüncelerim / 19 Ağustos 2020

Kuşkusuz, daha büyük bir karşılıklı bağa doğru gelişmemiz gerekecek. Sadece ilk küresel darbeyi aldık ama son birkaç yüzyıldır, hayatımızın üzerine inşa edildiği: ekonomi, eğitim, kültür temelini çoktan yıktı.

Doğa ve Yaradan bir ve aynıdır. Doğanın kanunları, Yaradan’ın emirlerine eşittir. Bizler, Doğa denilen mutlak bir yasanın içinde yaşamaktayız. Buna uyarsak iyi hissederiz. Uymazsak kendimize ve çevremize zarar veririz.

İnsanlık geri dönüşün olmadığını anlamalı.

Bu yeni koşullarda hayatı nasıl düzenleyeceğimizi bilmiyoruz. Darbeler gerçekten başlamadı bile ama şimdiden tam bir kargaşa içindeyiz, eski yöntemlerle varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz, geçmişe geri dönebileceğimize dair naif umutları sürdürüyoruz.

Koronavirüs, çözümdür. Kendimiz yerine başkalarını önemsemeye başlamadığımız sürece, virüs daha da şiddetlenmeye devam edecek, bizi “boğacaktır”. Ne kadar uzak veya yakın olursa olsun, her insanın sağlığını nasıl önemsediğimi düşünmeliyim.

Bizim dünyamızda yetenek, kişinin bilgi zenginliği ile belirlenir ama manevi dünyada, farklı görüşlerin ortak bir hedefe ulaşmak için birleştiği ölçüde, bir araya gelen parçaların miktarı ile belirlenir.

Maddi dünyada, bir kabın boyutu miktar olarak ölçülür: bir litre, iki, bin… Kabın kapasitesi ne kadar büyükse, o kadar büyüktür. Bununla birlikte, manevi dünyada, bir kabın boyutu kapasitesi ile değil, çözünürlüğünü belirleyen: piksel sayısı yani farklı niteliklerin miktarı ile belirlenir.

Maddi dünyada kişi akıllı ve etkileyici olabilir. Ancak manevi dünyada, kişinin onlu ile bağı çok daha önemlidir ve muazzam bir manevi tatmin sağlar. Diğerleriyle bağ kurma yoluyla kazanılan farklı niteliklerin miktarı, manevi kabımın (Kli) kapasitesini belirler.

Virüs hafiflemeyecek. İnsanlık, doğanın bizi bütünsel davranışa: rasyonel tüketim ile evrensel birleşmeye, öncelikli olarak eğitime odaklanırken ve herkes arasındaki bağı güçlendirirken yalnızca ihtiyaçları karşılamak için çalışmaya zorladığını fark edene kadar, giderek daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktır.

İnsanlar ve hükümetlere gelince, bunu kaçınılmaz olarak kabul etmeli ve bu değişikliklere yardımcı olmalıdırlar.

Kışa yaklaşırken, perakende ve hizmet sektörlerinde ve diğer ilgili gereksiz sektörlerde kapanmalar ve iflaslar görmeye başlayacağız. Yavaş yavaş, her şey sadece temel unsurlara indirgenmelidir.

Harika bir kongre geçirdik. Yaklaşımımızın bu yeni koşullarda birleşmeye imkan verdiği nettir. Bunu kullanmaya devam edelim! Katılımcıların her birine sonsuz minnettarım. Bir sonraki kongreyi planlamaya başlayacağız – daha yüksek bir seviyede ama derecesini kendimiz belirleyeceğiz!

Hayatın Değerlerini Değiştirmemize Neden Olan Nedir?

Soru: Ölüm döşeğinde bile bir insanın saçma sapan düşünmeye devam ettiğini ve değerlerini değiştirmediğini görüyoruz. Bizi baskısıyla değiştirmek için krizin hangi ölçekte olması gerektiğini hayal etmek bile korkutucu.  Bir insanda bu hayatın değerlerini kökten değiştirecek olan, kim ya da nedir?

Cevap: Yaşamın değerlerini değiştirmek ancak,  bizi dünyamızın üzerine çıkaran, bizi saf hayvansal arzulardan çıkartan, daha yüksek bir gücün, daha yüksek bir ışığın etkisi altında mümkündür. Bu durumda, hayvansal arzuların yerini, doğanın bir sonraki seviyesinden ilerleyen insani arzuları alır. O zaman bizler, gelişimimiz hakkında konuşabiliriz.

Ve dahası insanda dünyamızın arzuları hüküm sürmektedir, başka bir şey değil. Kişi Kabalistlerin neyle ilgilendiklerini anlamaz. O, “Yaşıyorsan – yaşa, ölürsen – öl. Ne yapabilirsin ki? Hayat bu.” Diye düşünür. Ve sadece üst ışık kişiye parlarsa ve onun etkisi altında kişi, düşünmeye ve başka kararlar almaya başlar.

Kabala çalışmaya kim gelir? Hayatın anlamı hakkında soruları olan insanlar. Onlar zaten “mantık ötesi inanç” denilen, bir sonraki seviyedendir.

Bizler sabit bilgimizin içinde yaşıyoruz: neyse o. Fakat yine de “mantık ötesi inanç” denen bir seviye vardır. İnanmak; körü körüne inanç değildir, dindar olmak değildir. Bu, gerçeklik algısının bir sonraki seviyesidir.

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Ağustos 2020

“Sevgi tüm günahları örter” – bu ilke tüm yaratılışı kapsar. Çünkü yaratılışın amacı, bağın, birliğin üst derecesi olarak sevgiyi edinmektir. Ve bu koşula ulaşmak için önce bunun tersini hissetmeliyiz yani nefreti, reddedilmeyi, günahı.

O, kötülüğü ifşa eder, biz de iyiliği ifşa ederiz ve O’nu bu şekilde ediniriz.

“Kötü eğilimi ben yarattım” – Yaradan egoizmimizin kötülüğünü ifşa eder,  biz de iyi eğilimi ifşa etmeliyiz: bütün kötülükleri örtecek birlik ve sevgiyi. Bu bizim manevi çalışmamız olacak. İşte bu şekilde Yaradan’ın ortakları oluruz.

Yeni bir çağda yaşıyoruz ve bugün dünyada ifşa edilen suçlar bir grup insana, bir kişiye veya bir millete değil, birlikte herkese aittir. Bu zaten gerçekten yeni bir çağda olduğumuz ve dünyanın kapalı, bütünsel bir hale gelmeye başladığı anlamına geliyor.

Çözüm, herkesi saran mutlak, ortak sevgiye ulaşana kadar, yeni kötü hissiyatımıza yani birliğimize uygun olmalıdır -tüm gezegeni saran ve küresel olan darbe ne kadar çok olursa, buna karşı çare daha küresel olmalıdır-

Doğanın bizleri – onu kabul edip iyi bağlarla birleşebilmemiz için- içine yerleştirmek istediği  bütünsel dünyanın ilk darbesini yaşıyoruz.  Ama direniyoruz. Bundan sonra iki yol vardır: iyi yol ve ıstırabın yolu.

Onlardan biriyle ya da aralarında ilerlememiz gerekecek. Kabala, daha iyisini seçmemize yardımcı olur.

Twitter’da Düşüncelerim / 12 Ağustos 2020

Dünya artık bir anlam ifade etmiyor. Onu Koronavirüsten kaynaklanan sorunlar üzerinden görmeyi bırakmalıyız. Tüm doğanın işlevselliği bir değişime uğruyor ve virüs bunun sadece bir ifadesidir. Doğanın değişiminin amacı, insanı daha yüksek manevi duruma doğru değiştirme arzusudur.

Güncel gelişmeleri kriz olarak algılamayı bırakmalıyız. Doğa kendi yasalarına göre işler. Ve onları anlamadığımız için onlara uymuyoruz. Bu nedenle, kriz doğada değil, doğayı anlama eksikliğimizdedir.

Yaradan’ı ve başkalarına karşı şikayetlerden ziyade hayatın anlamını önemsiyorsanız, manevi olarak yükselebileceksiniz. Aksi takdirde, hayvansal bir koşulun içinde kalacaksınız.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Ağustos 2020

Tüm doğayla – içgüdüsel olarak, parçası olarak değil, bilinçli olarak, çabalarla bağ kurmak …

Her geçen gün daha fazla insan, yaşadıklarının tesadüfi şoklar olmadığını, doğanın amacının insanları tüm doğa ile bilinçli bir benzerliğe getirmek olduğunu, toplumun doğası gereği gelişiminin planlanmış bir programı olduğunu fark ediyor.

Yaradan’ın ifşası için bir alan, ortak bir arzu yaratırsak, “O’ndan Başka Yok” kavramı gerçekten gerçek olur. Sonuçta, haz alma arzularımızı iptal ederek ve onların üzerinde hep birlikte bağ kurmayı dileyerek, şimdiye kadar var olmayan bir şey inşa ediyoruz.

Bu konuda  “Beni siz yarattınız” diye yazılmıştır.

Kimse başkalarına karşı nefret ile ilgili düşünmemeli ve onları iptal etmemelidir. Aksine, karşılıklı tavizler yoluyla, Yaradan’ın yaşayabileceği bir alan yaratabilmemiz için, her birine yer verilmelidir. Sadece karşıt görüşlerin doğru karşılıklı kullanımı, karşılıklı tavizlerimizin üzerine Yaradan’ın ifşaları için bir yer inşa etmemize izin verecektir.

Yeni bir varoluş şekline giriyoruz. Eğitim, insanlığı buna hazırlamalıdır. Sonuçta, eğitimin özü, insanlara doğada ve toplumda yaşamayı öğretmektir. Ve doğa bizden herkesin herkesle daha bütünsel bir işbirliğini talep etmektedir.

Evrensel eğitimimizdeki ana değişiklik budur.

Bizler daima doğanın etkisi altında geliştik. Ama bizim neslimizi özel kılan, bilinçli olarak gelişmeye başlamamız gerektiğidir. Doğa bizi hayvanlar gibi gelişmeye zorlamadan önce, bugün baskısının ardındaki amacı anlamamızı istiyor- egonun üzerinde birleşmek.

Olanları kriz olarak algılamayı bırakmalıyız. Doğa kendi yasalarına göre işliyor. Ama onları anlamıyoruz, bu yüzden onlara uymuyoruz. Bu nedenle, kriz doğada değil, bizim doğayı anlama eksikliğimizdedir.