Category Archives: Yaradan

Manevi Hayatın Nabzı

Herhangi bir durumu yalnızca onludaki dostlar arasındaki bağ veya kopukluk açısından ve mümkün olduğunca içsel olarak değerlendirmeliyiz. Bu, hedefimize doğru daha hızlı ilerlememize yardımcı olacaktır.

Dostlarla ne kadar yakın veya ne kadar uzak olduğumuzu sürekli kontrol ediyorsak, Yaradan’ın bize karşı tutumunu ve O’nun, Adam HaRishon’un tek ruhuna geri dönmek için edinmemiz gereken bağın temellerini bize öğretme şeklini çok çabuk keşfedeceğiz.

Buradan, dünyada olan her şeyin sadece aramızdaki bağa bağlı olduğunu ve dünyayı düzeltmenin sadece aramızdaki bağ yoluyla mümkün olduğunu anlayacağız. Bağımız aracılığıyla Yaradan’a ne kadar çok kontrol verirsek, dünya o kadar iyi olur. O zaman, onlular arasında bağ kurmaya başlayacağız: onluyla onlular, yüzler, milyonlar birlikte… Ama herkes, içimizde tek bir onlu olarak hissedilecektir.

Yaradan’ın her zaman aramızda daha büyük bir gizlenmeyle ya da daha büyük ifşayla var olduğunu keşfedeceğiz. Ve bu şekilde, manevi yaşamın nabzının bu atışını, sürekli bir daralma ve genişlemeyi, aramızdaki birliğe ve Yaradan ile bağa doğru giderek daha fazla ilerlediğimizi hissedeceğiz.

Pozitif Gurur

Soru: Kendini sevmek gurur mudur?

Cevap: Kendini sevmek gurur bile değildir. O tamamen egoizmdir. Gurur, insanın kendinden bir şey çıkardığına ve bunun onu diğerlerinden üstün kıldığına inandığı zamandır.

Soru: Doğamın, doğal niteliklerimin üstesinden gelmekten gurur duyabilir miyim? Diyelim ki gruptaki çabalarım sayesinde güç kazandım. Böylece dostlarımın ve amacın önemini artıracak güce sahip olduğum için gurur duyarım, haklı mıyım?

Cevap: Eğer bu, dostun önemi, amacın önemi, Yaradan’ın önemi yani bizi yaratılışın amacına götüren her şeyle ilgiliyse, o zaman elbette bu pozitif bir gururdur. Bunun hakkında tam olarak şöyle yazılmıştır: “Ve onun kalbi, Efendi’nin yollarında yüksekti.”

Yaradan Gerçekten İyi mi?

Bir İzleyicinin yorumu: “Siz, ‘Yaradan iyidir’ diyorsunuz. Oğlum bir araba kazasında öldü, 17 yaşındaydı. Buna ‘İyi Yaradan’ mı deniyor?! O’nu asla affetmeyeceğim! ”

Cevabım: Sizi anlıyorum. Sizin gibi acı çekmiş olan pek çok insan sizinle aynı şekilde düşünüyor. Ama hiçbir şey yapılamaz. Tüm perspektifi gördüğünüzde, o zaman tüm insanlık tarihinde, her şey ifşa edildikten sonra Yaradan’ı suçlayabilecek tek bir kişi bulamayacaksınız.

Bu süre içerisinde, hiçbir şey yapılamaz.

Soru: Bu nedir? Neden insana ıslah verildi?

Cevap: Yaradan’ın Kendisinin doğal olarak insanlara ifşa ettiği bu tür kazalarla, O, insanları ıslah eder.

Soru: Bu durum içindeki bir kişi, Yaradan’la ilgili olarak aniden değişebilir mi? Yoksa her zaman bu nefret içinde mi olacak?

Cevap: Hayır, bunu yapabilir ama elbette, yukarıdan yardım alırsa.

Soru: Neyi ıslah ediyoruz? “Islah için verilmiştir” dediğimizde – bu nedir?

Cevap: Yaşama, ölüme, şansa ve Yaradan’a karşı tutumumuzu ıslah ederiz. Kendimize karşı tutumumuzu ıslah ederiz. Islah ettiğimiz en önemli şey, evrene, her şeye karşı tutumumuzdur. Bu her şeyi içerir.

Kişi, tüm bunları üst güçle ilişkilendirir ve aklına ve arzusuna aykırı yaptığı şeyi anlarsa, ancak bunların hepsi yine de adalet içinde ve en iyisi için yapılırsa, o zaman bu vasıtasıyla ıslah olur.

Soru: Ve bu tür koşullardan çıkabilir mi?

Cevap: Evet, çıkabilir.

 

“Neden Her Şeyi Bilerek Doğmuyoruz?” (Quora)

Genel olarak kendimiz, dünya ve gerçeklik hakkında tam bilgiyle doğmuş olsaydık, o zaman makinelerden veya robotlardan başka bir şey olmayacaktık.

Kabala bilgeliğinde “Yaradan” olarak adlandırılan, bizi yaratan gücün arzusu, bizleri tamamen ona benzerliğe ulaşacak şekilde yaratmaktır. Bu nedenle, özgür irade, seçim, karar verme ve eylem için bize alan verilir.

Eğer hiç problem, iniş ve çıkışlar yaşamazsak ve gerçeklik anlayışımız içinde gelişirsek, Yaradan ile benzerliğe ulaşmak imkânsızdır.

Bu nedenle, gerçekliğin tam edinimi için oldukça zorlu bir yoldayız. Ancak bu yol, sürekli olarak içsel bilincimizi şekillendirir.

Sonuçta, hayatımızın kaynağına, yaratma düşüncesine yani Yaradan’ın düşüncesine ve bizim için tasarlanan amacına ulaşacağız ve uygulayacağız. Bunu yaptığımızda, neden her şeyin hayatımızda olduğu gibi gerçekleştiğini ve Yaradan ile yeni bir benzerlik düzeyine yükselmemiz için bunun ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.

Twitter’da Düşüncelerim / 5 Şubat 2021

Sağlık Bakanlığı:”İsrail’deki salgınla mücadele tam bir başarısızlık”. Biz (BB organizasyonu) bunu uzun zaman önce söyledik, çünkü pandemi ve gelecek sorunları sadece bu vesileyle rekabetten birliğe geçelim diye ortaya çıkıyor ve herkesin tek hedefi sadece birlik olacak.

O zaman pandemi ortadan kalkacak!

Şu anda olan her şey sorunun kökeninin EGO olduğunu göstermeyi hedefliyor…

ABD Hazine Bakanı J. Yellen: “% 100 istihdam oranına geri dönmemiz uzun yıllar alacak” Ben: Dünya% 100 istihdam hedefleyen önceki sisteme geri dönmeyecek. Asgari istihdam ve kaynak tüketimi çağı ensemizde. Nüfusun tamamı sosyal eğitimle meşgul olacak.

Yaratan sadece bir grup insanın birlikte yarattığı isteği, duayı – O’na benzer olma isteğini duyar. Başka hiçbir istek kabul edilmez!

2020 Bize Ne Söylemek İstedi?

Yorum: Tanınmış ve saygın Time dergisi 2020’ye bir kapak ayırdı ve bunu “Şimdiye Kadarki En Kötü Yıl” olarak adlandırdı.

Kapakta, “Şimdiye Kadarki En Kötü Yıl” başlıklı uzun makaleyi resmetmek için “2020” sayısı siyah renkte ve üzerinde kırmızı işaret kalemiyle çizilmiş büyük bir “X” ile gösterildi.  Yazar, makalesinde şunları yazdı: “Geri kalanımız, doğaya ne kadar ihanet ettiğimizi doğrulayan doğal afetlerin tekrarlanmasına, fanteziler temelinde çekişmeli geçen seçimlere, neredeyse gezegendeki herkesin hayatını altüst eden, 1.5 milyon insanın hayatını sona erdiren ve muhtemelen bir yarasayla ortaya çıkan bir virüs için hazırlıklı değildik.”

Diğer bir deyişle, bu yılın üstünü çizelim, şimdiye kadarki en kötü yıl olan bu yılı insanlık tarihinden çıkaralım.

Cevabım: İnsanlar anlamıyor. Doğa insan ile oynuyor, ama insan trompet çalıyor.

Yorum: Bu yıl ağır bir şekilde üzerimize düştü… virüs!

Cevabım: Koronavirüs, doğa, bizim artık kabul edilemez müdahalemize tepki veriyor.

Soru: Yani o kadar berbat ettik, ya şimdi…?

Cevap: Elbette! Bizler büyük, kapalı bir doğa sisteminin içindeyiz. Bilim adamları bunun hakkında konuşuyor. Time dergisi bu yılın çok kötü geçtiğini bildirdi. Dergi satmak zorunda, anlıyorum. Ama aslında insanlığa bu şekilde sunulması gerekmiyor.

İnsanlara nerede olduğumuzu, nasıl bir sistem içinde olduğumuzu, kapalı doğa sistemini ciddi bir şekilde açıklamalıyız! Bunlar kanunlar! Onları bir nebze bile kırarsak tepki veriyorlar.

Yorum: Ama kimse bana bunun bir kanun olduğunu söylemedi.

Cevabım: Okula geri dönün ve öğrenin. Okulda başka dersler oluşturun, böylece size herhangi bir “izm” öğretilmeyip, ciddi bir şekilde biyoloji, zooloji, botanik, doğa bilimleri, fizik, kimya vb. öğretilir, böylece her şeyin çok net ve katı bir şekilde birbirine bağlı olduğu bir sistemde var olduğumuz açıklanmış olur.

Time dergisinin öfkeli olması, sadece orada oturan aptalların olduğunu gösteriyor. Ben tamamen ciddiyim. Neden bu dergiyi eğitim amaçlı yayınlamıyorlar: “Arkadaşlar, biz buradayız… biliyorsunuz, kaybolduk.”

Yorum: Şimdi bu yıla bakalım. Üstünü çizmeyelim. Bunun sizin için insanlık tarihindeki en iyi yıl olduğuna dair bir hissiyata sahibim.

Cevabım: Harika bir yıl! Bu değişim yılı! Bu, doğanın bizlere, onun sisteminde daha fazla tahammül edilmesi imkânsız çarpıklıklara nasıl tepki verdiğini öncekinden daha açık birnşekilde gösterdiği ilk yıldır.

Soru: Oraya başka bir makale yazar mıydınız?

Cevap: Elbette! Onlar görevlerinin insanlara nasıl doğru tepki vereceklerini ve insanlığı nasıl değiştireceklerini öğretmek olduğunu anlayamıyorlar.

Bu yılın sonucu hakkında şunu söyleyebilirim: Evrenin tüm milyarlarca yılında ve milyonlarca insanlık yılında, bitip giden bu yıldan daha iyi bir yıl olmamıştı.

Bu, Yaradan’ın Kendisini bize daha net gösterdiği ilk yıldır. Yaradan, doğa, doğanın sistemi demektir.  Kendini daha net gösterirken şöyle söyler: “Çocuklarım, eğer böyle davranmaya devam ederseniz, size başka seçeneği olmayan sevgi dolu bir anne gibi öğretmek zorunda kalacağım. Sizi cezalandıracağım, döveceğim ve aynı zamanda size yardım edeceğim, size ne yapacağınızı ve nasıl yapılacağını göstereceğim.

Ancak başka seçeneğim yok çünkü onu iyi bir şekilde algılamıyorsunuz. Neden? Bana ne yazdığına bir bakın. Temsilciniz, medya, onların yaptıkları şeye, benim tavrımı-doğanın tavrını nasıl ifade ettiklerine bakın!” (Doğa adına konuşuyorum.)

İnsanlığa, sana, herkese karşı tavrım. Bakın, doğadan memnun olmadığımızı, son zamanlarda bize yaptığı şeyin başımıza gelebilecek en kötü şey olduğunu söylemekteler. Buna sevgi dolu bir anne mi deniyor? Bu, bir çocuğun ayaklarını yere vurup “Kötü anne!” diye bağırmasına benzemekte.

Ve doğanın başka seçeneği yok. Bunun tek bir koşulu var: bizi en iyi sonuca götürmek. Bir anne gibi.  Çocuğunun hayatında başarılı olmasını ister. Bir şekilde onu zorlamalı, ona yardım etmeli ve aynı zamanda onu eğmeli ve onu bu sisteme, en iyi sonucu alacağı bu formata sokmaya çalışmalıdır.

Doğaya, Yaradan’a sempati duymalıyız, O’nun böyle çocuklarla ne kadar zor bir işi var!

Yedi Yıl Bolluk ve Yedi Yıl Kıtlık

Soru: Mısır’da olmak (egoizm içinde), insanların geçirdiği “yedi yıl bolluk”tur. Bu koşul nedir?

Cevap: Onlar, Mısır’dan önce hiç olmayan, birlikte çalışmanın kendilerine yarar sağladığını anlamaya başlıyorlar.

Aslında yararı; daha çok anlamalarında, daha çok bilmelerinde ve kendi birliklerindeki bazı dünyevi başarılarında görürler. Ve buna “yedi yıl bolluk” denir.

Yorum: Bilim, bugün bile insanlar karşılıklı etkileşime girdiğinde bunun birçok fayda sağladığını kanıtlıyor.

Benim Yanıtım: Evet. Ama bu kesinlikle Yaradan’ı anlamaya doğru bir hareket değildir.

Soru: Ve sonra yedi yıllık kıtlık başlar. Bunun anlamı nedir?

Cevap: İçinde bulundukları şeyin onları doğru sonuca götürmediğini, onlara Yaradan’la, ulaşmak, ifşa etmek ve anlamak istedikleri şey ile bir bağ kurmadığını anlamaya başlarlar.

O zaman, Yaradan’a: Ne yapmalıyız? diye haykırmaya başlarlar. Sonuçta bu bizim arzumuzdur. Sonuçta, biz Yakup’un oğullarıyız. Yaradan’ı ifşa etmek, onu anlamak istiyoruz. Biz bunun için varız. Ve birdenbire her şeyin bize egoizm içinde verildiğini, Yaradan’ın niteliklerinde hiçbir şey verilmediğini anlarız. Hiçbir şekilde O’na yakınlaştığımızı hissetmiyoruz.

Onlar tarafından algılanan bu duruma “Pithom and Ramses” denir.

Soru: Neden bu yedi yıl devam eder? Yedi rakamı nereden geliyor?

Cevap: Ruh, on Sefirot’tan, on kısımdan oluşur; üçü baş kısım (Keter, Hochma ve Bina) ve baş kısımların yansıtıldığı yani onları doldurduğu, içinde hareket ettiği, yedi alt kısım.

Bu nedenle, yedi alt Sefirot (Hesed, Gevura, Tifferet, Netzah, Hod ve Yesod) ruhun başından alır. Ve böyle devam eder; yolun değersizliğini, boşluğunu ve çıkmazını fark etmeden önce yedi yıl bolluk ve ardından yedi yıl kıtlık. Bolluk egoizmde, kıtlık ondan kurtulma arzusundadır.

Yaradan’ın Büyüklüğü Nedir?

Her şeyden önce, hayatımın her anını düzenleyen bu güç dışında, önümde hiçbir şeyin olmadığını hissetmeye çalışmalıyım.

O beni zıt yönlerden uyandırabilir, ondan ve onludan ne kadar kopuk olduğumu hissettirebilir ve beni bu dünyanın ucuz cazibelerinden uzaklaştırabilir. Ancak ben, bu üst gücü, olan her şeyin ardında tasvir ederim ve tüm bozukluklardan/sıkıntılardan bağımsız olarak, her zaman onunla bağı ararım.

Yaradan’ı ifşa etmemin ardındaki sıkıntılar ne kadar büyükse, Yaradan benim için daha önemli hale gelir. Sıkıntılar, sanki odağı bir mercekle ayarlıyormuş ve Yaradan’ı bana yaklaştırıyormuşum gibi, Yaradan’ı algılamak için daha fazla çaba göstermeme yardımcı olur. Sıkıntılar ne kadar büyükse görüntü o kadar bulanıktır ve Yaradan’ın bunu yaptığını anlamak için daha fazla çaba gerektirir.

Sonunda anlaşılır ki Yaradan dünyamı gittikçe daha fazla doldurmaktadır çünkü O’nun her yerde benimle oynadığını ve tüm dünya O’nun ihtişamıyla dolana kadar giderek daha ustaca kafamı karıştırdığını anlarım.

Dostlarla birlikte çalışarak, odak noktasında Yaradan’ı ifşa ettiğimiz bir mercek oluştururuz.

Kabalanın Düşüncesi

Soru: İbrahim’in çevresindekileri toplayıp onlara birliği öğretmeye başladığı söylenir. On binlerce insan onu takip etti. Peki, kişi kendi içinde ne toplamaya başlar? Biraz destek ya da arzu mu arar?

Cevap: Kişi, tüm arzularını, düşüncelerini ve dürtülerini içinde toplamalı ve onları Yaradan’a, yani tek bir güce, tek bir amaca ve tek bir niteliğe – ihsan etme niteliğine – yönlendirmelidir. Kişi, kendi içinde değil, kendi dışında çalışır.

Soru: Eğer dünyamızın tüm nesnelerinin ve olaylarının arkasında tek bir gücü değil de, başka bir güç görürse, o zaman bu onun farklı tanrılara hizmet ettiği anlamına mı gelir?

Cevap: Evet. Bu dünyada her birimiz bazı özel, küçük bir hedef için çabalıyor ve ona ulaşmaya çalışıyoruz. Dünyamızda insanın böyle çalışması, egoistçe, önemsiz ve boştur.

Kabala düşüncesi, tüm güçleri ayrı olarak bütünsel bir algıda görürken, kişinin benmerkezci dünya algısını değiştirmektir.

Mutluluğun Ne Olduğunu Anlamak!

Kırılma, görebildiğimiz, hissedebildiğimiz ve deneyimleyebildiğimiz doğal egoist arzularımızda ifşa olur. Bu nedenle, isteksizliğimizi, ıstırabımızı, yanlış anlamalarımızı, duygu karmaşamızı – tüm olumsuz duygularımızı- ifade etmek için elimizde zengin bir kelime dağarcığına sahibiz.

İnsanların çektiği zor, acı verici, dramatik durumlar hakkında pek çok roman yazılmış ve birçok film yapılmıştır. Acıyı tarif etmek için birçok sözcüğümüz, hislerimiz ve ifadelerimiz vardır. Ve iyi durumlar hakkında söylenecek neredeyse hiçbir şey yoktur – sadece iyi hissediyoruz,  hepsi bu kadar!

Neden mutsuzlukta olduğu kadar, mutlulukta da incelik yok? Sonuçta, biri diğerine karşı var olmakta değil midir? Ve bunların hepsi, mutluluğu anlamadığımız ve derinlemesine hissedemediğimiz içindir, bizler iyiliği kötülüğün üzerine inşa etmiyoruz.

Bunu yapsaydık, sevgiyi ifade etmek için şu anda sahip olduğumuzdan çok daha fazla kelime bulabilirdik. Acı hakkında durmaksızın konuşabilir, romanlar ve filmler yaratabiliriz. Ve iyi son çok kısa olur: sarıldılar, öpüştüler, birbirlerine gülümsediler ve film biter.

Sorun şu ki, gerçekten mutlu olmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz. Dünyamızda, kötülüğe karşı iyiyi inşa etmiyoruz, ki böylece tüm günahlar sevgi ile örtülür. Sevgiyi gerçekten anlamak ve bağın tüm yönlerini, bağdaki tüm gölgeleri ve duyumları ifşa etmek istiyorsak, o zaman daha önce var olan çelişkileri silmemeli, yalnızca sevgi ile örtmeliyiz.

Sonrasında bağımız, ıstırabın, parçalanmanın içinde olan, tüm nüansları, tüm incelikleri özümseyecektir. Bu nedenle, Yaradan basit bir kap yarattı, onu basit bir ışıkla doldurdu ve sonra onu kırdı, böylece bu kırılmada ne kadar incelik olduğunu, aramızdaki birçok çelişkiyi ve nefretin, reddetmenin ve uzaklaşmanın tezahürlerini ortaya çıkarabilecektik.

Dünyamızda, yalnızca tatsız deneyimlerimizi araştırır ve birbirimizle ilişkilerimizi sürekli olarak sıralarız. Bütün bunlar onları sevgiyle örtmek içindir. Şu an sevgi için renkli ifadelerimiz ve sözlerimiz yok ama onu acı gibi, aynı zengin renklerde hissedebiliriz ve böylece Yaradan’ı ifşa ederiz.

Aksi takdirde, O’na layık duygulara, ifade edecek sözlere sahip değiliz. Sadece beyaz hareketsiz ışık var ve başka hiçbir şey yoktur. Onu hissedemiyorum, içinde tutunacak hiçbir şeyim yok. O tüm evreni eşit ölçüde doldurur ve benim onu hissetme şansım yoktur.

Bu nedenle, üzüntü ile neşeyi, kötü ve iyiyi birleştirmeye çalışmalıyız. Ve o zaman, hoş olmayan duyguları ve eylemleri ifade etmek için sahip olduğumuz tüm zengin kelime dağarcığını, acı ve hoşnutsuzluğun tüm uçurumunu, Yaradan’ı onlara göre ifşa etmek için, olumlu izlenimler ve mutluluk duyguları olarak yansıtabilir ve aktarabiliriz.