Category Archives: Maneviyat

Çaresizlikten ve Endişe Etmekten Korkmayınız

Laitman_00003Soru: Yakın bir zamanda sokakta bazı insanlar ile karşılaşmış ve hiç beklenmeyen müdahaleler sonucunda kendimi çaresiz ve umutsuz bir halde bulmuştum. Nasıl etrafında daireler çizmeden, direkt olarak amacımıza odaklanabilirim?

Cevap: Bu kafa karışıklığı seni daha derinlerdeki anlayışlara getirmek üzere bilerek verilmiştir. Bu her aşamada, her seviyede ve herkesin başına gelir.

Bu noktayı açıklığa kavuştur ve bu daha açık ve net bir hale gelecektir. Sonrasında daha birçok buna benzer durumlar ile karşılaşacaksın ve  her zaman kendini çaresiz hissedeceksin. Çaresizlik, herhangi birşeyi düzeltme gücünün senin ellerinde olmaması ve durumun kontrolünün sende olmaması gerçeğinden gelir ancak aslında bu iyi birşeydir. Burada eksikliğini duyduğun şey ise, evsahibine tutunmak ve O’nunla iletişim halinde olmaktır

Yoluna devam etmekten başka yapabileceğin birşey yoktur. Herkes bu tarz koşullara, anlayışlara ulaşır ve sen onları güzel bir şekilde tarif etmene rağmen, hala üst Işık ile bir iletişimin yoktur. Bu tarz bir kontağın olsaydı bile, yine de bağlantı kopuklukları olacaktı ve bu yüzden de yol boyunca her kendini çaresiz hissettiğin belli bir noktada, bir seviyeden bir sonrakine yükselebilecektin.

Bu tıpkı Kral Davut’un Tehilim (Mezmur) Kitabı’nda yazmış olduğu gibidir: “Yüzünü benden gizledin ve ben korktum.” Bu, insanı biraz sarstığından ve kabukları (Klipot) ondan aldığından güzeldir. Kişi, korku, endişe, güvensiz ve kayıp olmuş durumlarındayken, aslında bu güzel bir şeydir. Tüm bunların nereden geldiklerini ve Yaradan’ın, nasıl, sizi O’na yapışmaya davet ettiğini görmeliyiz.

Günlik Kabala Dersi’ne Hazırlık 03/06/2014

Sihirli Tiyatro  

thumbs_laitman_433_02Soru: Kabala Bilgeliği’nin özel, doğaüstü güçler barındırdığını söyleyebilir miyim ?

Cevap: Doğaüstü olan bir şey yoktur. Kabala, güncel hakikatta nasıl davranmamızı ve bu esnada, yaşam zamanında nasıl cennete erişebileceğimizi açıklayan bir bilimdir.

Kabala kitapları sihir ile ilişkili değildir. Evet, onlara ”kutsal” denir çünkü onların yardımıyla nasıl ”kutsal” hale gelebileceğimi öğrenirim. Başka bir deyişle, ben ihsan etmeyi, dostumu sevmeyi, verici olmayı ve iyilik etmeyi nasıl yapacağımı öğrenebilirim.

Soru:  Kabala kitaplarını kötü bir şey için kullanabilir miyim? Örneğin, bazı kimseler belli bir kişiye karşı odaklanarak özel ritüeller düzenlerler.

Cevap: Bu bir tiyatrodur. Psikolojik olarak bunun biraz etkisi olabilir ama bundan daha fazlası olamaz.

Kendi gücüne sahip olan bir Kabalist’in kimseye zararı olamaz. Neticede o Yaradan’a yakındır ve kötülük de ondan gelmez.

Diğer yandan öyle durumlar vardır ki, Kabalistler’in faydası dokunur. İnsanlara çok büyük zararı dokunan büyük bir haini etkisiz (nötr) hale getirir.

Sonuçta, iyiye dayanabilmeyi ve verici olmayı öğrenmem gerekir. Yalnızca bu şekilde ortak, mutlak iyiliğe doğru hareket ederim ve nitekim bu da bana, kendime fayda sağlar.

Kabtv’den ”Yeni bir yaşam”, 18.1.2015

Denizi Ayıran Doğa

thumbs_laitman_744Midraş ”Beşalah”: Deniz henüz ayrılmamasına rağmen, İsrail oğulları dev dalgalara doğru daha derinden hareket etmeye devam ettiler. Su onların boyunlara kadar yükselmişti.

Musa elini yuvarlanan dalgalara doğru uzattı ve denize emretti, ”Yaradan adına, yolu aç!” Fakat deniz bu emre uymadı.

Deniz 6 günlük evrim içinde oluşmuş olan sınırlarını değiştirmek istemedi. Yaradan Musa’ya ekibinin sayısını artırarak denizi tehdit etmesini emretti. Ev sahibinin sopasını asi hizmetkarına kaldırdığında olduğu gibi. Fakat dalgalar geri çekilmedi ve kabarmaya devam etti. 

Daha sonra Şehina (Yaradan’ın mucizesi) denizin önünde belirdi ve deniz ayrıldı. ”Niçin şimdi, deniz, gittin mi?” diye sordu Musa. Cevap geldi: ”Ben yalnızca dünya kralının kendisi adına geriye çekildim!”

Uzak mesafede olan ülkelerde bile denizin gürültüsü ve kırılması duyulmuştu. Bu noktada, yalnızca Yam Suf  (son deniz) ayrılmamıştı, fakat bütün ülkelerdeki göller ve kuyular ayrılmıştı, hatta testilerdeki sular bile ayrılmıştı!

Nitekim bütün dünyada bir mucize ortaya çıkmıştı! Yam Suf  suyu (son deniz suyu) kendi malum yerini aldıktan sonra, dünya etrafındaki bütün sular ise kendi doğal seviyesine döndü. 

İnsanların hareket edişleri Bina’nın genel doğasında gerçekleşir ve Bina’nın tüm bölümleri, nerede olurlarsa olsun, Bina’nın doğasını Malhut’un doğasına gömmüştü. Nitekim şayet insanlar ihsan etme seviyesine erişirlerse, o zaman Bina her seviyede zincirleme bir olay şeklinde çalışmaya başlar. Bu nedenle, denir ki, ”göller ve kuyulardaki sular tüm ülkelerde ayrılmıştı ve hatta testi içindeki su bile ayrılmıştı.”

Soru: Deniz niçin Musa’nın emrine uymadı ?

Cevap: Egoizmden çıkabilmek için, bunun başarılması ancak  Üst Işığın yardımı ile, GAR de Bina etkisi altında ve büyük Hohma Işığı ile, ”Yaradan” adı verilen doğa ile olur.

Bunun yapılması için her çabanın harcanması gerekirdi fakat Nahşon dışında kimse bu fırsata teslim olmadı: ne Musa ne de Aron biliyordu, hatta rahipler bile ”Nahşon” doğası hakkında bir şey bilmiyorlardı.

Genelde kişinin önde ilerlemesine ilişkin bir doğası yoktur. Bitişe doğru koşan atletler gibi, bir liderin grubun önünde ilerlemesi gibi. Fakat bu grup bitiş çizgisine doğru beraber gelmelidir ve şayet birlikte koşmazlarsa o zaman ne birinci ne de sonuncu kişi bitiş çizgisine ulaşır.

Tüm grup için temel olan şey kutsal amaca doğru birliğe gelmektir. Grupta lider olan kişi önde olduğu için hızı tutmalıdır fakat her seferinde lider değişir. Bu şekilde herhangi bir kişinin karakteristik doğası yok olmaz fakat aksine bunların bir kişi rehberlik ettiğinde ve tüm insanlığa rehberlik ettiğinde en azından bir an için bile ortaya çıkması gerekir.

Diyelim ki, tüm insanlık bir dairedir. Ben bu dairenin  içinde genetik doğamlayım. Ben bu doğanın içinde iken, bir kere herkesin önünde ve bir kere de herkesin arkasında olmalıyımdır. Her bir kişi aynı şeyi yapar. Her bir insanın doğası iki kez kendini belli etmelidir: tüm insanlığın rehberi olarak ve insanların ona rehberlik ettiği şekilde.

Soru: ”İnsanlığa yol gösterme” kavramı bellidir, fakat neden tüm insanlık tarafından buna rehberlik edilmelidir?

Cevap: Biri olmadan diğeri olamaz. Çünkü yalnızca bu şekilde kişinin gerçek doğası kendini belli eder. Tüm diğer nitelikler birbirine karışmıştır. Nitekim kişinin kendine has niteliği yalnızca Keter ve Malhut olarak kendini belli etmelidir.

Kabtv’den ”Ölümsüz Kitabın Sırları”, 30.4.2014

Yol Üzerindeki Kilometre Taşları

thumbs_Laitman_724Tu Bişvat, ”Ağaçların Yeni Senesi”, manevi çalışmanın, büyümenin meyvesini sembolize eder.  Manevi yolumuzun ilk aşamasında bizler bencil olan niyetlerimizi Lo Lişma‘dan özgeci niyete, ihsan etmek için ihsana yani Lişma‘ya dönüştürürüz. Bina özelliğini bir kez kazanan kişi, ”tarlanın ağacı” haline gelir.   

Daha sonra kişi ihsan etmek adına alma aşamasına doğru hareket eder ve tarladaki meyvesiz ağaç meyva vermeye başlar. Bu kişinin çalışmasının, onun seviyesinin sonucudur. Şimdi o ”ağacı”nı meyve vermesi için kullanır, ruhları doldurur ve onları ihsan etmenin kaynağı ile, Yaradan ile ilişkilendirir. Bu şekilde kişi Yaradan’a eşdeğer hale gelir ve ıslahı tamamlar.

Bizler Kabalistler olarak Tu Bişvat’ta kişinin tüm çalışmasının tamamlanışını görürüz. Kutlama yapılan tüm bayramların çift rolü vardır: Onlar yolumuzun belli bir bölümünü teşkil ederler ve aynı zamanda da onlar belli bir niteliği, tamamlanışın sembolünü barındırırlar.

Pesah, Mısır’dan çıkışın kutlanışı bizim neyi gördüğümüzü, egoizmi nasıl ve niçin terk ettiğimizi ifade eder. Sonuçta amacı bilmeden egoyu terk etmek mümkün değildir. Şavuot, Tora’nın verilişine ilişkin bayram, ıslahı kazanma hususundan daha fazlasıdır: Bizler bunu niçin edindiğimizi biliriz. Roş Aşana, yahudilerin yeni yılı, tüm değişimlerin başlangıcı ve son amacımızın da tohumları zaten ilk plan içerisinde ekilmiştir. Kefaret günü, Yom kipur bir kere daha niçin ıslah zincirlerinden geçtiğimizi bize hatırlatır. Aynı şey Hanuka ve Purim bayramları için de geçerlidir.

Dünyamızın bütün bu gelenekleri manevi ıslah yolumuzun aşamalarını, kilometre taşlarını sembolize eder. İşte onlar buradan gelirler.

Onlar pek özelmiş gibi görünmezler. Bizler Tu Bişvat’ta meyve ve tatlılar yeriz -ne kadar zayıf bir ipucu! Purim de daha çok çocuk bayramıymış gibi görünür. Fakat gerçekte, bunların hepsi önemli bayramlar olup, sonuçları ise en ikna edici olanlardır. Bunun nedeni ise onların neticelere yani çabalarımızın meyvesine işaret eder.

Purim ıslahı, yolun sonunu temsil eder. Daha sonra her iki kuvvet de, hem olumlu olan hem de olumlu olmayan birbirlerini destekler ve son gayeyi edinmek hususunda rol alır. Tu Bişvat aynı zamanda meyvenin olgunlaşmasını sembolize eder ve aralarındaki fark ise algılama seviyesidir. Tarla ağacı bitkisel bir seviyedir fakat Purim ise daha yüksek seviyelerdir.

21.1.2011 tarihli Kabala dersinin ilk bölümünden, ”Çünkü  insan  tarlanın  ağacıdır”

Kısa Hikayeler: Son Sürgün

Yahudiler İsrail topraklarına girdikten sonra, yani içsel olarak bağ seviyesini içsel çalışmayı kendileri üzerinde yapmaya, sevgiyi, iyiliği ve birbirleri içinde bütünleşmeye başladıktan sonra edindiler. Daha sonra yeni liderler ortaya çıktı. Kral Davut ve her nesildeki peygamberler.

Bu kişiler, İbrahim’in yolunu devam ettiren, ulusun birliği, bağ kurmaya yardım eden, büyüyen neslin eğitiminde yer alan yüce Kabalistler idiler.

Aynı zamanda egoları da büyümeye devam etti, insanların birbirlerine karşı hissettiği zıtlaşmaların arttığı, durdurulamayan bir süreçti.

Bu durum hem tarihsel hem de diyalektik açıdan gerekli bir safhaydı,  nitekim İsrail ulusunun insanların doğru şekilde nasıl yaşaması gerektiğine ilişkin tüm dünyaya örnek olmasına ihtiyaç vardı.

Bu nedenle, onlar İsrail topraklarına ulaştıktan sonra sürgüne girmek için, dünya ulusları arasında bir süre yaşamak için ve manevi seviyede tohumlar ekebilmek ve bunların içinde dinler, bilim, kültür vs. şeklinde oluşturmak için ayrı şekilde büyüdüler; bu safhanın sonuna gelindiği zaman, bu ulusları yetiştirmeye başladılar.

İsrail toprakları seviyesinden, Rabbi Akiva zamanı esnasında insanların temeli olmayan nefret seviyesine düşüşleri 800 sene sürmüştü.

Rabbi Akiva büyük bir manevi liderdi ve herkesin aralarındaki sevgiyi ve bağı güçlendirmesi için çağrı yaptı ve sordu: ”Bizler niçin dostunu kendin gibi sev kuralına uymuyoruz? Aslında bu Tora’nın genel kuralıdır!” Fakat kimse onu dinlemedi.

İnsanlar temelsiz nefret içine o kadar çok batmışlardı ki, onlar İsrail topraklarından sürüldüler. Onlar aralarındaki bağı kaybettiler çünkü onları bir arada tutan nitelik gitmişti ve birbirlerinden koptuktan sonra onlar dünyanın her yanına dağıldılar.

Tüm İsrail ulusu, manevi dünyayı edindikten ve manevi dünyayı hissetmiş olmalarına rağmen, daha sonra bunu bütünüyle unutarak ”dünyanın ulusları” seviyesine düşmüştü. Bugünkü hale kadar da bu bizim hâlâ içinde olduğumuz seviyedir.

Fakat bizler evrim planının parçasını bu şekilde yerine getirdik: bizler dünya uluslarına dinleri, kültürü, bilimi vs. götürdük. Orta Çağ’daki filozoflar bütün bunların bizim gerçek Tora’mızdan, Kabala bilgeliğinden kaynaklandığını söylediler.

Rabbi Akiva’nın, Rabbi Şimon Bar Yohai adında yüce bir öğrencisi vardı. Kendisi bu manevi metodu öğretmeninden aldı ve bunu Zohar kitabında ifade etti. Bu çok özel bir kitaptır. 2000 seneden beri bir nesilden nesle aktarılmıştır.

16. yüzyılda başka bir değerli Kabalist, ARI ortaya çıktı. O bizim anlayabilmemize uygun olarak Kabalist metodu bize açık bir şekilde ifade etti.

20. Yüzyılın başında başka bir öncü Kabalist, Baal HaSulam (Rav Yehuda Aşlag), Zohar’ı ve ARI’nin bilgeliğini anlayabileceğimiz bir dilde günümüzdeki nesle götürmüş oldu. O pratikte bilimsel Kabala’yı inşa etti. Bu şekilde içinde yaşadığımız dünyayı anlamamız ve tüm yaratılışı tamamıyla son ıslaha getirmek yani misyonu yerine getirmek için ne yapmamız gerektiğini idrak etmemiz ve mümkün oldu.

Bizler Kabalist metodu yerine getirmek zorunda olduğumuz zamanın içinde yaşıyoruz. Bizler güncel şekilde aynı tarihi kırılma içinden, bizlere dünyanın bencil seviyesinin ifşa olduğu seviyeden, insanlığın nereye doğru dönmesi gerektiği ve ne yapması gerektiğini bilmediği bir seviyeden geçiyoruz. Bu durum devrimlere, savaşlara, kendimizi neredeyse imha ettiğimiz durumlara ve  pratikte her şeye sebep olan yöne doğru gidebilir. Fakat bizler dünyayı kurtaracak metoda sahibiz.

Bu birlik ve bağ metodudur; karşılıklı sevgiyi oluşturmak, dünyayı  ahenge doğru getirmek, üst gücün ifşası, insanlığın içselliğinin bizim dünyamız seviyesinden bütün bir sonsuz var oluşa doğru yükselişidir. Bizler bunu burada ve şimdi edinebiliriz.

Kab TV’den, ”Kısa Hikayeler”, 22.10.2014

Böylece Deniz Yanlara Çekilecek

thumbs_laitman_433_02Midraş “BeŞalah”: Önde İsrail’in çocuklarını, Yusuf’ın tabutunu taşırken görünce, deniz yanlara çekilecektir. Tıpkı, Yusuf’un, Potifar’ın karısından kaçmış olduğu gibi, denizde onun soyundan olanlar için yanlara çekilecektir.

Soru: Neden, denizin yanlara çekilmesi gereklidir?

Cevap: Çünkü, Yusuf herkesi birleştirir. Yusuf, Yesod’dur, kişinin tüm özelliklerinin Yaradan uğruna bağlandığı noktadır. Aslında, Yesod, tamamen birbirine zıt olan nitelikleri kapsayan yığını yaratır.

“Yusuf’u İsrailoğulları’nın önünde taşımak” demek, aralarında tam bir birlik geliştirmek demektir. Deniz, yargıyı temsil eder, birliğe zıt olan kuvveti, yaşama zıt olan güç. Eğer, bunun üzerinde birlik noktası ile ilerlersen, tıpkı bir koçbaşıyla birlikte, deniz yanlara çekilecektir.

KabTV “Ölümsüz Kitabın Sırları” 30/04/14

Yaradan’a Yapışmak

laitman_2008-12-24_8202_wMidraş, “BeŞalah: Halkın arasındaki dürüst kişiler feryat ettiler: “Yaradan’ın isteğini sabırla yerine getirelim”; zayıf olanlar dört gruba ayrılmalılar. Her biri kendi operasyon planının doğru olduğunu düşünür.

Reuven, Şimon ve Yizahar kabilelerinin temsilcileri korkmuşlardı ve Mısırlılarla yüzleşmektense, denize atlamanın daha iyi olduğuna karar verdiler. Musa onları yatıştırdı: “Korkmayın, sakin olun ve göreceksiniz Yaradan sizleri kurtaracak.”

Zevulun, Yuda ve Yusuf’un kabileleri şöyle dediler: “Gidelim ve Mısırla savaşalım.” Fakat, Musa onları düzeltti:”Yaradan sizin için savaşacak.” Dan, Gad ve Aşer kabileleri, Mısırlıların kamplarını ele geçirmeyi ve orada korku salmayı önerdiler. “Hayır” dedi Musa, “burada kalın ve bu plandan vazgeçin.”

Bu yazılar, İsrail’in, Yaradan için özlem duyan fakat,  üç çizgiyi meydana getirdiklerinden de, tek bir ulus olarak birleşemeyen 12 kabileye bölünmesinden bahsediyor. Üç çizgi; sağ, sol, orta.

Her çizgide gelişimin dört fazı olduğundan, üç kere dört, oniki kabile eder. Her biri, belli bir sırada geliştiklerinden onları birbirlerine karıştırmamamız gerekir, çölde, farklı sütunlarda.

Aralarındaki tüm problemler ve anlaşmazlıklar, onlara sadece Yaradan’ın yardımcı olabileceğini anlamaları adına gereklidir. Bu yüzden, sadece bir yerde kalmaları ya da kaçmaları ya da arzularını yok etmeye çalışarak onlara saldırmaları ya da arzularından kaçmaları değil de,  O’na yapışmaları gereklidir

Başka bir deyişle, etraflarında olan her şey, Yaradan tarafından düzenlenmiştir ve tam olarak oldukları yerde meydana gelir. “O’ndan başkası yoktur.” Geriye kalan tek şey O’na bağlanmaktır ve O her şeyi yerine getirecektir. Bizlere verilen tüm problemler, birliği edinmemiz adınadır.

Ancak aynı zamanda da, tüm özelliklerimiz ve tüm dürtülerimiz bizleri parçalara ayırır. Egoistik durumumuzda kalacağımızdan ve ondan ayrılamayacağımızdan korkarız.

Tek çözüm, yukarıdan Yaradan tarafından gönderilmiş olunan koşula tutunmaktır, korkunun olmadığı gerçeğinin farkına vararak, Mısırlıları korkuturuz, egoistik arzularımızın bize ne şekilde tasvir edilecekleri önemli değildir ancak Yaradan’dan korkarız. Bu zaten farklı bir çeşit korkudur, Yaradan’ın büyüklüğünün korkusu. Eğer, bu korkuya sahipsek, kimse Mısırlılar’dan, egomuzdan korkmayacaktır.

Üstelik, Musa şunu söylemeye devam etmiştir: “Korkmayın, sakin olun, Yaradan sizin için savaşacak. Sizleri kurtaracak.” Bu yüzden, kişinin tüm arzuları, Yaradan’a bağlanmalıdırlar.

KabTV “Ölümsüz Kitabın Sırları” 30/04/14

Muskalar Bir Yalandır!

02123_1Soru: İbranice harflerinin özel bir güç içerdikleri ve bu nedenle de Kabala’da ustalaşmış kişilerin, insanları koruyan ve onlara yardım eden muskalar yazdıkları söyleniyor.

Bugüne kadar, her tür olay için çeşitli muskalar üreten tam bir endüstri oluşmuş durumda. Ve bu muskaların da tek sırrı üzerlerinde belli bir sırada, formülde ve şekilde yazılı olan İbranice harfler olmuştur. Bu muskaları yapmak için de tam bir teknik vardır.

İbranice alfabesindeki bu özel güç nedir? Bu harfleri doğru bir şekilde biraraya getirip, gerçekten güce sahip olmaları için neyi bilmeye ihtiyacınız vardır?

Bana bir muska yazmayı öğretebilir misiniz?

Cevap: Hayır. Muskalar bir yalandır. Sana nasıl kendi muskamı verebilirimki? İçinde varolan iki kuvvetten, alma ve ihsan etme kuvvetlerinden, harfleri içinde şekillendirmen için onları senin bilmen gerekir.

İlk önce bu kuvvetlerin, senin içinde, nerede varolduklarını bulman, aralarında onları ayırman, şu ya da bu harfi oluşturabilmen için, özel bir kombinasyon içinde onları oluşturman gerekir, özel bir özellik gibi. Sonrasında, her harf bir özelliktir. Bu konu, Zohar Kitabına Girişiçerisinde “Rav. Amnon Saba’dan Harfler” makalesinde açıklanmıştır.

Harfleri ve onları içinizde nasıl oluşturmanız gerektiğini öğrendiğiniz anda, tıpkı bir film makarası gibi üzerinizde çalışan programı anlamaya başlarsınız. Nerede olduğunuzu, programın neresinde olduğunuzu, olduğunuz yerde nasıl çalıştığınızı görmeye başlarsınız.

Onu “okursunuz”, bu programı tanıyan üye haline gelirsiniz, onu okuyan ve onu işlemeye başlayan.

Ve birden, içinde boş bir nokta farkedersiniz, durursunuz ve kendinizi programın içine sokmak istersiniz: “Hangi harfi eklemeliyim? Hangi şekilde?” Ve sonra yazmaya başlarsınız.

Bu, şu anlama gelmektedir, Yaradan’ın sizin için yazdığına, arzunuzu, aklınızı, hislerinizi, kişiliğinizi eklersiniz, tam olarak sizin için O’nun boş bıraktığı yere ve böylece O’nun ortağı haline gelmiş olursunuz.

KabTV’den “Yeni Bir Yaşam” 21/12/2014

Harfler Üst Gücün Sembolleridir

thumbs_laitman_433_02`Yeri Olmayan Dünya`  başlıklı blok yazısında söz edilen,  yukarının bu dünyaya etki eden iki gücünü (almak ve ihsan etmek) kayda geçirmek istersem, bunları bir grafik üzerinde göstermeliyim; bu güçlerden biri nasıl hareket eder ve diğeri nasıl hareket eder ve bunların her ikisi birden belli bir materyal üzerine nasıl etki eder.

Bu iki gücün materyal üzerindeki net etkisini sembolik bir formda kayda geçiririm, sonra bu sembollere bakarak şimdi bu iki gücün bu materyale şu şekilde etki ettiğini bilirim.

Şimdi diyelim ki bu sembol bir harf, “Şin (ש) harfi olsun.” Harf bir semboldür, Şin harfi bizim materyalimizin içine basılmış olan bu iki gücün genel formudur, alma arzusudur, keyif alma arzusudur, çünkü bizim dünyamızdaki materyalin tümü budur.

22 harf ve 5 son-harf (Mantesepah) vardır. Hepsi toplam 27 harftir, bunlar sembollerdir, bu iki gücün kombinasyonları, standart formlarıdır, tıpkı bir malzemenin üzerine baskı yapan bir pres gibidirler, alma arzusudur, egomuzdur ve bu izlenimlerle yaşamaya ve değişmeye başlar.

KabTV , “Yeni Hayat”, 21/02/2014

İlave Değişiklikler

thumbs_Laitman_724Tora, “Levililer” 12:6 – 12:7: Ve, onun (kadının) doğurduğu oğlan ya da kız çocuğu için saf olma günleri tamamlandığında, Kohen’e (Halkın en yüksek mertebedeki Manevi sorumlusu), Buluşma Çadırı’nın girişine,  kurban olarak yakmak için ilk yılındaki bir koyun ve günah kurbanı olarak genç bir kumru ya da üveyik getirmelidir.

Ve bunu O’na (Yaradan’a) sunmalıdır ve onun için olan kefaretini etkiler ve bu yüzden kanının kaynağından saflaştırılacaktır. Bu erkek ya da kız doğuran kadının kanunudur.

Kurban sunmak, ilave arzular alıp düzelten Işık’ı onların üzerine aldığımda, kendimi düzeltebilirken, Yaradan’a yaklaşmak demektir. Başka bir deyişle, arzularımın içine kurban alırım ve onları Yaradan’a ihsan etme amaçlı kullanmak için kurban olarak sunarım.

Şimdi, yeni manevi resmimin, insan şeklinde doğumundan sonra, daha alçakta olan hayvan seviyesinde olan, içimdeki bu ilave arzuları belirlemem gereklidir. Bunun nedeni, kişinin halen ihsan etme amacıyla düzeltilebilinen bu özelliklere (yakma sunusu için bir koyun ve genç bir kumru ya da üvecik, v.b.) sahip olan fiziksel bir bedenden doğmasıdır.

Bunlar, ilave olan düzeltmelerdir, bu da, ben kendimi insan seviyesinde düzelttim ve bir sonraki seviyede doğdum ve geriye kalan, duran, bitkisel ve hayvan doğasında rahibe sunulan (Kohen’e) farklı arzulardır.

Kohen, adamın içinde yükselttiği ve onları düzelttiği, hayvan seviyesindeki arzuları (koyun, genç kumru ya da  üvecik) düzeltmenin en yüksek seviyesidir. İlk önce onların hayvansal yaşamlarını öldürür ve sonrasında onları revize edilmiş bir şekilde insan kullanımı seviyesine yükseltir.

Burada, Koşer kanunları da vardır; hayvanların nasıl kesilip, işlenecekleri, onları kimlerin yiyebilecekleri, hangi saatlerde yenebilecekleri v.b. Fakat tüm bunlar, manevi kategorilerdir, fiziksel değil.

“Ve, kanının kaynağından saflaştırılacaktır” demek, düzeltilemeyen arzuların düşüşü duracaktır. Kan, en alçakta, en saf olmayan arzudur.. Kan (ibranice: Dam), “Domem” (cansız) kelimesinin kökünden gelir. Bu arzuyu düzeltmek imkansızdır. Kanın kaynağının durması için sadece beklememiz ve bir sonraki seviyenin düzeltilmesine başlamamız gereklidir.

KabTV’den “Ölümsüz Kitabın Sırları” 2/12/14