Category Archives: Maneviyat

TANRI TERÖR EYLEMİ Mİ GERÇEKLEŞTİRDİ?

YORUM : Haftalık Fransız Mizah Dergisi Charlie Hebdo’nun ofislerine yapılan saldırıdan bir yıl sonra, dergide Tanrı’yı elinde saldırı silahı kalaşnikofla ve elleri kana bulanmış şekilde resmeden bir karikatür yayınlandı. Vatikan hemen bu karikatürü protesto etti.

M. LAITMAN’dan CEVAP : Vatikan neden kızgın ki? Gerçekten de Tanrı, bu karikatürde gösterileni yapmadı mı? Dünyadaki tüm bu problemleri kim yaratıyor?

Sonuçta Tanrı “Kötü eğilimi ben yarattım” der. (Kiddushin 30b) Korkunç suçların ve diğer her şeyin kökeni nedir? Kötü eğilimimiz, Yaratan’ın içimizde yarattığıdır. Bu nedenle O’na dön…

O bize kendimizi eğitmemiz ve ıslah etmemiz için kötü eğilimi verdi, ama bunu yapmıyoruz. İfadenin birinci cümlesi “Kötü eğilimi ben yarattım”, ikinci cümlesi ise “ Işığı da kötü eğilimin şifası olarak yarattım” der. Bu nedenle TORA’yı ( ışığı) almak ve onu doğru kullanmak gereklidir.

Kabala Bilgeliği, doğamızın kötü ve egoistik doğadan iyi ve özgecil doğaya nasıl değişebileceğini açıklar. Bu, Yaratan’ın bize tam olarak nasıl ifşa olacağının açıklamasıdır. Öyleyse bizler, kötü eğilimi ve iyi eğilimi doğru biçimde çalıştıracak ve Yaratan’ın seviyesine yükseleceğiz. İşte bu Yaratan’ın kötü eğilimi ne için yarattığını açıklar.

Sadece bir niteliği diğeri olmadan kullanırsak, kendimiz dışında suçlayacak kimsemiz olmaz ve üstelik her durumda onu içimizde var eden Yaratan’dır.

Bu nedenle ifadenin ikinci yarısı gereği Yaratan’a dönmeliyiz .

http://laitman.com/2016/01/god-carried-out-an-act-of-terrorism/

 

Kabala´nın Temel Amacı

Kapost-12-08bala´ya göre yaşam Işık`ta varoluştur, ihsan etmenin nitelikleridir.

Eğer bu koşulda yüzebilir ve onun ebedi akışını bilirsen, bu sınırsız bir varoluş diye hissedilir. Bununla beraber bizim realitemizin algısı kaybolur; zamanın, mekânın ve sınırlılığın algısı kaybolur. Kişi tamamen farklı bir sisteme girer.

Orada kendimizi diğerlerine ilişkin olarak ölçtüğümüz, başka sınırlamalar görünür.

Kendimizi buna alıştırmalı ve bu sistemin içine girmeliyiz. Bazen insanın üst dünyaları hissetmeye başlaması seneler alır. Bizim amacımız, bu dünyayı terk etmeden önce, yüksek realitenin hissiyatına gelmektir. Kabala´nın temel amacı prensipte budur.

01.11.2015 dersinden.

Git ve Keşf Et

Soru: Öğretmeniniz Rabaş´a ilk geldiğinizde size hemen yaşamın anlamını açıkladı mı?

Celaitman_2008-12-24_8202_wvap: Keşke bunu bana anlatabilseydi… Ben ilk defa öğretmenimin yanına geldiğimde, ona bir iki dersten sonra yaşamın anlamını edineceğim doğru yerde miyim diye sordum. Daha önce birçok yerde aramıştım ve ben şimdi bütün hayatım boyunca onunla çalışabilir miyim diye bilmek istiyordum.

Cevabı çok basitti: “Git ve bunu keşfet. Seni ne himayeme alırım ne de kovalarım; bilmen gereklidir ki, sen gerçekten doğru yerde misin diye kendin bunu soruşturmalı ve bulmalısın.“ Beni, bedenimi ve ruhumu dolduracağım en doğru yerdeyim diye ikna etmeye çalışmadı ki zaten buna inanmazdım. Bu nedenle, “Git ve bunu keşfet“, demişti.

Bu gerçekten benim için, kandırılmadığımın ve maneviyatın hakiki metotlunu öğreneceğim, doğru yerde olduğumu anlaşılır kıldı. İlerde benim için gerçekten böyle mi değil mi diye tespit edeceğim. Kabala bilimi böyledir, sana aracı verir ama geri kalanı sana bağlıdır.

Kabala Dersi, Rusya 10/25/15

 

İstediğin Her Şeyi Dile!

Yayınlanma tarihi: 11 Kasım 2015

thumbs_laitman_740_01Gerçeke insanın O`ndan ne istediğinin önemi yoktur. Asil olan, her an istemesidir. Hiçbir zaman unutmaması gereken, O`ndan başkası yoktur, O iyidir ve iyilik yapar. Başına gelen en küçük şeyleri bile O`nunla ilişkilendirmelidir.

Zira insan genellikle O`ndan yardım isteme zamanının gelmediğini düşünür ve başarıya ulaşması için kendi gücüyle bireyler yapabileceğini düşünür. Ama bu yanlıştır! Fiziksel eylemler gerekli değildir. Bütün metot Yaradan`ı ifşa etmektir.

Ve bundan dolayı sen yönünü O`na ne kadar çok döndürürsen, kendini o kadar çok O`na bağlı hissedersin ve O`na daha fazla tutunursun. başına gelen her şeyi zamanla daha çok O`nun eline teslim edersin; bu nedenle daha az kederin olur. O Planı gereği seni geri iter, kendini saklar, sana çeşitli engeller gönderir. Ama bunların hepsine rağmen O`nu aramaya ve O`na yönelmeye alışırsın.

Bu en kısa ve güvenli olan yoldur. Özel bir zekâ gerektirmez, sadece istikrarlı olunmalıdır. Eğer insan kendini böyle ayarlarsa, Grubun yardımını unutmazsa ve sürekli Yaradan`a dönerse, ne için ve nasıl Yaradan`dan yardım isteyeceğini bilir. Yaradan’ın doğasını ve O`nun hangi isteklere cevap verip vermediğini anlar. Sürekli bir bağ kurma ve Yaradan ile diyalog içinde olma arzusu sayesinde, kişi O`nu tanımaya baslar.

Bunun ile ilgili söyle denilmiştir;” Elinden gelen her şeyi yap ama kaçma.” Bu demektir ki, her şeyi, küçük büyük olmasına bakmadan, O`ndan iste. Küçük bir çocuğun sürekli soru sorması gibi, her şeyi ellemesi ve annesine yapışıp; “Ver, ver, ver!” , demesi gibi. Böyle bir istekten sonra acillik gelir; “Neye ihtiyacım var, gerçekte ne istemeliyim, Mitsva (sevap) ve günah bunun neresindedir ve özgür seçimim nerededir ?” İnsan böyle öğrenir.

Aklın karışmasın ve her şeyin sana veya çevrene bağlı olduğuna inan. Sen su üç ögeyi birbirine bağlıyorsun; kendini, Grubu ve Yaradan’ı ve kendini doğru yöne doğrultuyorsun; Yüce Kudrete, O`na tutunmaya. Ve nasıl dua etmen gerektiğini buluyorsun. Duan sana, dostlarına yoksa Yaradan`a mi ilişkin? Ve bu zamanla açıklığa kavuşuyor.

Rabas`ın makalelerinden, dersten, 17.05.2011

 

 

Bu Hayali Dünya

thumbs_Laitman_407_01Soru: Geçenlerde, sizi, içinde bulunduğumuz hayali gerçeklik hakkında konuşurken dinlemiştim. Ama, ben şu anda sizi duyuyorum ve bana konuşuyorsunuz. Ve ben bunu anlamaya çalışıyorum, burada hayali olan nedir? Bu hayali ise, o zaman gerçekten varolan nedir?

Cevap: Doğru. Şu anda algılamakta olduğumuz, bize gerçeklik olarak gözüken, hayali gerçeklik olarak adlandırılır çünkü, bu, sadece bizim hayalimizde vardır.

Aslında gerçeklik bizim içimizdeyken, bize, biz gerçekliğin içindeymişiz gibi görünür. Herşey tam tersinedir. Bu, Kabalistlere, manevi dünyayı algılamaya girmeye başladıkları anda ifşa olmuştur. Tam şu anda, bununla hem fikir olmakta zorluk çekiyoruz. Ancak, Kabalistlerin bize söyledikleri budur.

Üst dünyayı hissetmeye başlayan kişi, şu anda algılamakta olduğumuz gerçekliğin, hayali olduğunu anlar. Bu gerçeklik, bize, büyük bir dünya içinde olduğumuz ve herşeyin bizi çevrelemiş olduğu, hayali bir resmi tasvir eden beş duyumuzda vardır. Özünde, her şey bizim içimizdedir.

Modern bilim adamları, son zamanlardaki keşiflerinde, yapılmış bir gerçekliğin, bir çeşit bilgisayar programı içinde olduğumuzu söylüyorlar. Ve hissetmiş olduğumuz dünyanın, objektif olarak var olduğunu söyleyemeyiz. Bu dünya bizim algılarımızda, duyularımızda mevcuttur.

İsrail Radyo Programından 103FM, 21.06.2015

Ne için Yaşıyoruz?

Laitman_00037Soru: Kabala bilgeliğinin “İnsan ne için yaşar” sorusuna cevap verdiğini açıkladınız. Ben hâlâ bu sorunun cevabının ne olduğunu anlamadım. Biz ne için yaşıyoruz?

Cevap: Yaşıyoruz ki, bu sayede “Ne için yaşıyoruz?” sorusunu cevaplayabiliriz. En nihayetinde, bu soruyu cevapladığımız zaman yaşamın amacını, anlamını edinmiş oluruz.

Soru: Yaşamın amacı nedir?

Cevap: Yaşamın amacı, kökü, üst gücü edinmektir. Onu edindiğiniz an, gelişimin yeni yolunu ifşa edersiniz. Bu üst güce, daha büyük bir yoldan benzer olmaya başlarsınız. Sonrasında, tamamen farklı bir şekilde, kendinizi ve sizi çevreleyen gerçekliği edinirsiniz. Yeni duyularınız ile bunu edinirsiniz. Daha yükseklerde bir dünyayı ifşa edersiniz.

Sonrasında, fiziksel dünyamız, sizin için sadece bir araç haline gelir. Ancak, sizin için en önemli olan şey, tıpkı bu güç ile aynı olmak için, tüm bütünlüğünde üst gücü edinmek ve ona benzer hale gelmektir. Yaşamın amacı budur.

İsrail Radyo Programından 103FM, 21.06.2015

Hayat Dolu Suyun Kaynağı

thumbs_Laitman_729_02Soru: İnsanlara, aralarında bağ kurmanın tek çözüm olduğunu nasıl mantıklı bir şekilde açıklayabiliriz?

Cevap: Açıkça, aralarındaki birlik insanlara güç verir. Ordular, politik partiler ve çeşitli organizasyonlar bu ilkeye göre kurulurlar. Birkaç kişi birlik kurar ve güç kazanır, özellikle de günümüzde.

Hatta kölelik zamanında bile, köleler arasındaki birliklerden hep korkulmuştur. Eğer yüz kişiden fazla kişi birleşirse, derhal orada neler oluyor, ne yapıyorlar, ne planlıyorlar diye kontrol edilir. Bu halkın güvenliği için gereklidir.

Ancak aramızdaki bağ ile eğer bu doğru bağ ise, bir güç kaynağının, bir aklın, yeni bir duygunun varlığını hissetmeye başlarız. Bunu hissetmek için kendimiz çaba harcamalıyız, ama bunu ihmal etmekteyiz. Eğer grubun merkezinden bir uyanış, yüksek bir ruh hali, bir sıcaklık, sevgi, bir sezgisel ve zihin açıklık durumu edinmiyorsam, o zaman grubun merkezine bağlı değilim demektir.

Her birkaç saat ara ile nasıl bir şeyler yemeye ihtiyacım varsa, aynı şekilde gruba gelmek ve gruptan beslenmek için iştah ve açlık duyma ihtiyacı duymalıyım. Fiziksel olarak gruba gelmek zorunda değilim, ama grubun merkezini hissetmeliyim ve bu merkezden kendimi doyurmaya özlem duymalıyım.

Eğer halen bağ kurmanın kazancının ne olduğunu görmüyorsanız, bu hâlâ bu bağ üzerinde çalışmanız gerektiğine işaret eder. En yüce kabalist bile eğer inzivaya çekilirse, kendisinden çıkamaz. Kendisinden büyük ya da küçük, hiç değilse birkaç öğrenci ile bağlantıda kalmak zorundadır, böylece bu bağın içinde daha üst seviyedeki duygu ve akla erişecektir.

Her defasında böyle gelişir, aksi durumda ona hayat yoktur. Bir yerde duracak ve ölecektir, çünkü hayat her daim kendini yenilemek zorundadır.

Bu nedenle, insanlara gelip, onlara bağ kurmak için yardımcı olduğumuz zaman, bundan içebilmeleri için hayat dolu suyun kaynağını, aralarındaki bağlantının merkezini, nasıl keşfedeceklerini öğretmeliyiz. Bu sayede hayatın özünü edinebilirler. Birden bunun eksikliğini hissetmeye başlarlar, tıpkı küçük bir çocuğun birden annesini araması, koşup annesine gitmesi, ona sarılması ve sonra tekrar dönüp oyun oynamaya geri koşması gibi. Böyle insanlara hayatın kaynağını göstermeliyiz.

Çalıştay ve diğer etkinlikler sırasında aranızdaki bağda yeni bir içsel heyecan, keskin bir mutluluk duygusu, mevcut durumda ve bir sonraki durumda yeni açıklıklara erişmeye imkan veren derin bir anlayışın birden bire ortaya çıktığını hissetmelisiniz.

Dostlarla bağlantıda böyle özel bir hissiyat uyanmıyorsa bu bağa gelemediğinize işaret eder. Bunu kendi içimizde bulup keşfetmeli ve başkalarına öğretmeliyiz, çünkü mutluluğun, canlılığın, yaşama gücünün kaynağı bundadır ve bizim için açıklığa kavuşturmanın da kaynağıdır, çünkü bizim için yalnız duygular yeterli olmaz, biz aynı zamanda bu durumları açıklığa kavuşturmak, bu durumlara bilinçli katılmak, kendimiz “şafağı uyandırmak” isteriz.

Bu nedenle, grubun merkezinde keşfettiğiniz bu pınar manevi gelişmenin gücünün kaynağıdır. Ve insanlık için de bu güven duymanın, hoş bir duygunun aile, çocuklar, eğitim vb. konulara daha doğru bir tavır gözetmenin kaynağı, yani hayatlarının kaynağı demektir.

Bu çok özel bir noktadır. Gücün kaynağını, hayatın kaynağını, aklın ve kendi enerjimin kaynağını bulmak zorundayım ve birden bire yol açıklık kazanır ve kendi durumum doğru yöne doğru dengeye gelir. Güç ve sağlamlık elde ederim. Tüm bunlar grubun merkezinden edinilir.

Günlük Derse Hazırlık, 21.03.15

Evrenin Mini-Modeli

thumbs_laitman_227Soru: Zohar’da söyle denmiştir: “Toplantı yerinde ilk onun içinde bulunanlara ne mutlu, çünkü onlar sayesinde on kişiden az olmayan bir topluluk tamamlanmış olur ve onlar Şehina (Kutsallık) tarafından kutsanırlar.”

Topluluk tamam olunca, ıslahat olur. Şöyle yazılmıştır: “Kral’ın yüceliği insanların çokluğundadır.” Böylece bu ilk onluyu takip edenler, bedensel ıslahatla desteklenirler, bu da topluluğun ıslahıdır.”

“Tüm halk ilk onlunun izinden yürüdü” ne anlama gelir?

Cevap: Her manevi yapı on Sefirot’dan oluşur, ne daha az ne de daha çoktur. On farklı özelliği bir araya getirerek,  evrenin hiç bilmediğimiz, ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz olmayan parçaları da dâhil olmak üzere, bir mini-modelini oluştururuz.

Yalnız kendi küçük dünyamızla uğraşıyoruz, ama gerçekte bunun hakkında çok bir şey bilmiyoruz ve tamamen anlayamıyoruz, kaldı ki tüm dünyaları kapsayan uçsuz bucaksız evrenin sözünü bile etmiyoruz. Bu nedenle de her biri bizim dünyamızdan milyarlarca kere daha büyük olan üst dünyalardan söz etmek tamamen hayali olur.

Ama eğer, birbirini tamamlayan on kişilik bir topluluk oluşturursak, bu “uçsuz bucaksız olanakları”  kavramak çok kolay hale gelir. Birbirleri ile bağ kurar kurmaz, tüm dünyaları kucaklayan genel güç bu topluluğu etkisi altına almaya başlar. Bu güce Üst Işık, ya da Yaradan denir.

İhsan etme koşulunda kalmak için, ahenkli bir bağlantıyı koruma çabası ile ve “komşunu kendin gibi sev” ilkesine göre karşılıklı her biri birbirini tamamlayarak, derhal üst gücü, benzer özellikler kuralına uymak,  çabalarımız üzerinde etkili olmak “zorunda bırakırız”. Üst güç bizi etkiler ve çabalarımızı birleştirecek ölçüde bize yardım eder.

Tek bir sistem haline geldiğimizde, aramızda olan her bozukluk ve rahatsızlığı hissetmeye başlarız; biri bir diğerine tutunur ve sonra başka biri ile bağ kurar ve böyle sürer… Bu durumda aramızdaki karşılıklı etkileşimi doğrudan hissetmeye başlarız. Birdenbire, evrenin uçsuz bucaksız gücünü ve özelliklerini, halen hiç farkında olmadığımız üst dünyalar da dâhil olmak üzere keşfetmeye başlarız.

Görürüz ki; “Ah, beş dünya da aramızda mevcuttur!” Birdenbire açıkça, her birinin de beş alt seviyeye bölündüğünü vb. kavrarız. Kişi, aralarında karşılıklı, tam bir ihsan etme ve sevgi bağı olan on kişi (bir minyan) ile tüm evreni keşfedebilir. Aralarındaki bağ yeterlidir; daha başka bir şeye gerek yoktur. Tüm evreni anlayıp kavramaya giden yol budur.

KabTV, “Ölümsüz Kitabın Sırları”, 21.01.15

Zamanın Sınırlarının Ötesine Geçmek

thumbs_laitman_546_03Zaman içsel, kişisel, psikolojik, bencil bir seçimdir, zamanı ölçtüğüm zaman, özlem duyduğum bir şeyi arzu etmem ve bu arzumu gerçekleştirmem arasındaki farkı ölçerim. Zamanı daima bir tatminsizlik olarak hissederim.

Eğer istediğim şeyi ister istemez derhal elde etseydim, eğer arzum hemen yerine gelmiş olsaydı, zamanı hissetmezdim. Buna zamanın ötesinde olmak denir. Örneğin, eğer arzum sonsuz bir hızla gerçekleşirse, zaman sıfıra yaklaşır.

Tüm doğal yapımız ve işleyişimiz ışık hızının altındadır bu oranla sınırlıdır. Bu nedenle de zaman var. Sonuçta zaman, hız ve uzaklık birbiriyle ilişkilidir.

Teorik olarak, eğer istediğimizi derhal edinirsek, zamanı hissetmeyiz.

Zamanın sıfıra eşit olduğu bir duruma eriştiğim zaman – ki bu hızın sonsuz olduğu ve uzaklığın da sıfıra indirgendiği durumdur – mekân bir noktaya mı dönüşür? Ne zaman bir eylemde bulur ve bu eylemi yapmayı ister istemez derhal aynı anda yapabilirim? Bu yalnız ihsan etme eyleminde mümkün olur ve bu bana bağlıdır.

Eğer, aramızda var olan ve herkesin bir diğerinden aldığı bağdan, herkesin bir diğerinde ihsan ettiği bir bağa doğru uzaklaşırsak ki bu kişinin verecek bir şeyi olduğu ve diğerlerinin de bunu almak istediği bir durumdur, bu durumda zamanı hiç hissetmeyiz.

Zaman bir alışkanlıktır. Tamamen psikolojik bir parametredir ve bu zamanın bilimsel açıklamasıdır.

Özünde, eğer bunu gerçek hayata uygulamaktan söz ediyorsak, bize verilen zamanı doğru yönetmekten söz ediyorsak, bu durumda neye ihtiyacımız var? Saf ihsan etme eylemine erişmeyi bilmeye ihtiyacımız var, bununla zamanın, mekânın ve eylemin dışında var olacağımız bir seviyeye yükseliriz.

Gerçekten de eğer zaman sıfıra eşitse, hareket de, eylem de olmaz. Her şey aynı yere, o tek noktaya yerleşir. Bu duruma davranışımızı almaktan ihsan etmeye değiştirirsek erişebiliriz.

KabTV, “Yeni Hayat”, 22.04.15

Herkesin Kazandığı Oyun

thumbs_laitman_744Soru: Tüm hayatımız sanki bir tiyatro oyunu. Bu bize olup bitenin bir programı ya da planı var mı? Bu oyunun bir yönetmeni var mı?

Cevap: Doğayı inceleyip araştırdığımızda, her şeyin tamı tamına fizik, kimya, biyoloji ve zooloji kanunlarına göre çalıştığını görürüz. İnsan hayatı da belirli kanunlara göre çalışıyor olmalı. Doğanın tüm bireysel kanunları birleşir ve insanlığa hükmeder. Bir enerji alanın içindeyiz ve bu alan bizi şunu sorma durumuna getirir:  “Bu oyun nedir, bizi nereye götürüyor, ne için yaşıyoruz, hayatın amacı nedir?”

Dindar insanlar bu sorunu çok basit çözümlerler: Daha Yüksek bir Güç olduğuna inanırlar; onlara göre, endişe duymamalı ve bize ne olacağını düşünmemeliyiz.  Kabala ise çözümün, bu gücü saklandığı yerden dışarı çıkarmamız, gözlerimizi açmamız ve tüm yaradılışı görmemiz yoluyla olacağını söyler. Böylece tüm dünyalarda yaşamaya başlarız. Erişeceğimiz yükseklikten, her şeyin nasıl yönetildiğini ve özellikle neden başka türlü değil de böyle yönetilmesi gerektiğini görürüz.

Ve gerçekte bunu ele almamızın nedeni şudur; çünkü üst güç bizi, eğer biz bu oyunun koşullarının ne olduğunu keşfedip öğrenmezsek, eğer bu oyuna katılmazsak, üst gücün bilinçli partnerleri haline gelmezsek, hayatımızın tehdit altında olacağını anlayana kadar çok derinden bu oyunun içine sokar.

Soru: Bu hayat oyununu kazanmak ne anlama gelir?

Cevap: Kazanmak ancak, biz bunun gerçekten de bir oyun olduğunu keşfettiğimiz zaman mümkün olur, oyunun bizi nereye götürdüğünü, yönetmenin yani üst gücün programını ve buna nasıl aktif olarak katılacağımızı keşfederiz. Kabala bilgeliği bize bunu nasıl yapacağımızı öğretir. Bu oyunu keşfettiğimiz zaman, bunun dünyanın en yüce şeyi olduğunu görürüz. İhlal edilemeyen açık ve kesin kanunlara göre düzenlenmiştir ve bizi harika ve yüce bir amaca götürür. Bu oyun tamamen bizim kafamızı karıştırmak ve böylece içimizde hayat oyununun sırrını keşfetme arzusu uyandırmak için düzenlenmiştir.

Bu oyunun amacı tüm insanlığı Yaradan’a benzer hale getirmektir, bizi mutlak iyilik durumuna, sonsuz ve mükemmel hayata getirmektir. En sonunda sonsuz doyumu ediniriz ancak bu yolda tam bir kayıp edişi, bilgisizliğimizi, anlayış kıtlığımızı, günümüzde deneyimlediğimiz krizleri keşfetmek zorundayız. Bütün bunlar bu oyunun sırrını çözmemiz için olur.

103 FM Israil Radyo Programından, 17.05.15