Category Archives: Kabala

Seçme Özgürlüğü, Bölüm 4

Hayatın Girdaplarında

Soru: Kişinin manevi gelişim arzusu dışında, bu dünyadaki tüm eylemleri ve koşulları önceden belirlenmiş midir?

Cevap: Kişinin manevi gelişime de belli bir yatkınlığı vardır. Kişi bir yere çekildiğini hisseder.

Bizim dünyamızda da sadece hayatın girdabına dalmıyoruz. Örneğin, yetmiş yaşımın zirvesinden geriye bakarsam, o zaman hep bir yerlere nasıl yönlendirildiğimi göreceğim. Bazen bunlar beni ülkeden ülkeye, toplumdan topluma götüren çalkantılı akışlar olsa da, yine de amaçlı hareketlerdi.

Yolculuğun belli bir aşamasında kişiye, kürekleri alma ve teknesini farklı bir yöne yönlendirme fırsatı verilir. Bunu anlamalı, bunun farkına varmalı, hangi yelkenleri yükselteceğinizi ve küçük yaşam geminizi nasıl kontrol edeceğinizi belirlemelisiniz.

Temelde insanların% 99,9’u bunu anlamıyor. Ancak bir şekilde kendilerini bir yere yönlendirmeye çalışan insanlar bulunmakta ancak onlar da nereye ve hangi amaç için olduğunu bilmiyorlar.

Bu nedenle, şu anki çalkantılı zamanımızda, girdaplar bizi bilinmeyen bir yöne götürdüğü esnada, temel olarak kaderinizi etkileme fırsatınız olduğunu, irade özgürlüğünüz olduğunu açıklayan Kabala bilimi ifşa olmaktadır.

İçinize yerleştirilmiş ilk verilerden etkilenmiş olmanıza rağmen, bu önemli değildir. Bununla birlikte, kendinizi çevre vasıtasıyla etkileme fırsatı da verilir. Her seferinde giderek daha doğru bir çevre seçmek gereklidir.

Esasen kişi çevreyi seçmez ama amaca göre onu net olarak bulur ve uygun çevreye girer. Bu nedenle, her şeyden önce, yaşamın amacını seçmelisiniz.

Eğer bir müzisyen, sanatçı veya bilim adamı olmak istiyorsanız, o zaman buna uygun olarak sizi çeken hedefe, ihtiyacınız olan hedefe yaklaşmak için,  içinde gelişeceğiniz çevreyi seçersiniz.

Soru: Yani, on binlerce yıllık insan gelişimi boyunca, seçme özgürlüğümüz yoktu. Ancak belli bir evrimsel aşamada, bu kişinin içinde ortaya çıktı. Kişiye kazara bir tür çevre bulmuş gibi gelir. Ve bu da henüz özgür irade değildir. Özgür irade, kişi zaten bu çevrenin içindeyken ve onunla çalışırken başlar mı?

Cevap: Evet. Bir insanın özgür seçimi, amacına ulaşmak için gereken tüm nitelikleri ve güçleri emmek için, kendini çevreye sunduğu ölçüde kendini gösterir.

Yüce Ruhlar İçin

Soru: Bir kişinin özel düşüşü, bir de grubun genel düşüşü vardır. Genel düşüş nedir? Ne ile ifade edilir? Hiç böyle bir şey oldu mu?

Cevap: Evet, oldu. Baal Şem Tov bile hizmetçisiyle birlikte nasıl bir düşüş yaşadığını anlatır. O anda hizmetçiye: “Bir şeyler okumaya başla, bir şeyler söyle!” diye bağırdı.

O da hiçbir şey yapamadı çünkü manevi seviyesini kaybetmişti. Sonra Baal Şem Tov ona sordu: “En azından ne hatırladığını söyle!” Hizmetçi yanıtladı: “Sadece alfabeyi hatırlıyorum.” Baal Şem Tov: “Alfabenin harflerini söyle!” diye sordu.

Bu büyük bilgelerin, alfabeyi bile unuttukları düşüşü hayal edebiliyor musunuz? Bu tam bir kapanmadır.

Soru: Şimdi anladım neden tüm bu yıllar boyunca insanların Kabala ile ilgilenmesine izin verilmediğini. Ama bence bu, bugün olmamalı mı?

Cevap: Hayır, günümüzde genellikle gerçekçi değildir. Bu tür özel koşullar sadece çok yüce ruhlara verildi. Bu akrobasidir, bir pilot için uçakla havada takla atmak gibi.

Ruh Adama Nasıl Öğretir?

Soru: “Kişinin ruhu ona öğretecektir”  koşulu,  bir insanda kendini nasıl gösterir?

Cevap: Ruhun adama öğrettiği söylenir, çünkü kendi içimizde geliştirdiğimiz ihsan etme, sevgi ve bağın bir niteliği olarak ruha giren ışık, içimizde bu noktaya etki eder. Dünyanın tam olarak nasıl ve hangi koşula doğru hızla ilerlediğini daha iyi anlamaya başlarız.

Gerçek şu ki, bunu maddi dünyada anlamıyoruz çünkü bizim niteliklerimiz, uçsuz bucaksız, integral, birleşik doğa sistemi ile tamamen bağlantısızdır. Onu hissetmiyoruz. Kabala’yı çalıştığımız zaman, bu bütünlüğü ve nasıl çalıştığını hissetmeye başlarız.

Uzun yıllar boyunca ve özellikle son zamanlarda doğa, kendisinin bütünlüğünü, karşılıklı bağımlılığını, mükemmelliğini ve bizi farklı açılardan etkileme, destekleme vb. yeteneğini ortaya koymaktadır.

Kabala ile ilgilendiğinde kişi bunu hisseder. Bu inanılmaz bir resimdir. Bu onu destekleyen doğadır. Kişi sonsuz, mükemmel bir koşulda olduğunu bilir ama yine de algılamaz/anlamaz. Bunu sadece azıcık hisseder, tıpkı dünyamızda var olan ama henüz bunun farkında olmayan bir bebek gibi.

Kötülüğün Farkındalığı Nedir?

Soru: Bağ kurmaya doğru hareket edememe – bu kötülüğün farkına varmak mıdır?

Cevap: Bağ kuramama, sevginin ne olduğunu anlamama, kötülüğün farkına varmadır. Sevgi nedir, biz bunu sadece onun zıttından öğreniriz. Bu nedenle, Yaradan, O’nun niteliğinin tam zıttı olarak egoizmi yarattı, böylece bizler doğal egoizmimizi fark ederek,  yavaş yavaş onun zıttına geçeriz.

Soru: Kötülüğün farkındalığı,  anlaşılabilir. Ama neden hep “nefret” gibi negatif bir kelime kullanıyorsunuz?

Cevap: Sevmeye zıt başka ne olabilir? Sevgi ve nefret, birbirine zıt iki özelliktir.

Soru: Kişinin kendi kötülüğüne mi yoksa komşusuna olan nefret mi?

Cevap: Kendi kötülüğümden, başkaları ile herhangi bir bağı hayal edemediğim gerçeğinden, içinde “Ben” imin kaybolduğu bir feshetmeden nefret ederim. Bu benim için imkansızdır.

Ancak Yaradan tarafından yaratılan şey budur. Ve bu nedenle, bağ kurma arayışının reddetmeye yol açtığı ve reddetmenin de gerçek sevgi hissine yol açtığı ortaya çıkmaktadır.

Düşüşlerden Kurtulma Yöntemleri

Soru: Düşüşlerden kurtulmanın yöntemleri nelerdir?

Cevap: En etkili yöntem,  uygun bir çevreye sahip olmaktır. Baal HaSulam makalelerinde çevrenin bir kişi üzerindeki etkisinin, her koşuldan kurtulmanın en önemli ve güçlü yolu olduğunu yazar; çünkü bir gruba katılırsınız ve istemeden sizi beraberinde çeker.

Bir grup hemfikir olmuş insanın içinde, farklı koşullardan geçer, birlikte çalışır, çalıştaylara katılırsınız, hatta mekanik olarak eylemler gerçekleştirirsiniz. Böylece, grup sizi etkileyecek ve herkes kendinden çıkabilecektir.

Soru:  Ve o zaman düşüş geçecek mi?

Cevap: Evet, ama tam olarak ne geçecek? Uygun topluma gelirseniz, manevi yükselişle ilgilenirseniz, eninde sonunda onlarla yükselmeye başlarsınız. Bu ilk şeydir.

İkinci olarak, yakınlarda grup yoksa o zaman, hemen interneti açmanızı, web sitemize gitmenizi ve her türlü dersi aramanızı öneririm. Her şeyden önce, “O’ndan başkası kimse yok” makalesini okumanızı tavsiye ederim.

Soru: Bir kitap açabilir miyim?

Cevap: Tabii ki, çünkü bir şekilde yazarla bağlantı kuruyorsunuz. Bu nedenle, en etkilisi olmasına rağmen çevre, sadece insanlar olmayabilir, aynı zamanda farklı medya kaynakları da olabilir.

Manevi Bayramlar, Bölüm 8

Purim’in Karakterleri Neyi Temsil Ediyor?

Soru: Purim Bayramı’nın karakterleri:  Kral, Kraliçe Ester, Mordehay ve Haman neyi temsil ediyor?

Cevap: Haman bizim büyük egoizmimizdir ki onsuz tam ıslaha ulaşamayız.
Ester, “gizlenme” kelimesinden, gizlilik içinde hareket eden ve her şeyin çevresinde döndüğü Malhut’u temsil eder.

Mordehay ( Mor-Dror ) hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, dürüst/erdemli adamın, Bina’nın niteliğidir. Sadece, gerçekten hizmet edebileceği durumu beklemektedir.

Ahaşveroş, bir kraldır, üstünde Yaradan vardır.

Bu insanlar tüm arzularımızı temsil etmektedir. Bütün bu aktör grubu, Purim’i canlandırmaktadır.

Soru: Gerçekten Purim’i, herkesin kostüm giyip maskeler taktığı, bir çocuk bayramı olarak görüyoruz. Neden böyle bir gelenek var?

Cevap: İnsanlar maskeler takarlar çünkü bu bayramın özünü:  her insan gerçekten kimi oynuyor, kim neyin arkasında saklanıyor ve neden tüm bunların gerekli olduğunu, tam olarak bilmemekteyiz.

Bu hikayeyi kendi içimizde, ruhun içinde, aramızdaki bağda doğru bir şekilde yapmaya çalışırsak o zaman, sonunda “Purim” denilen bir koşula ulaşırız.

Kader, öyle bir şekilde rolleri dağıtır ki, neden kesinlikle belirsizdir. Sonunda, her şey halkı yok etmek isteyen kötü adam Haman’ın tarafında olmalıydı, ama tam tersi ortaya çıktı: O, Mordehay için hazırladığı aynı darağacına asıldı.

“Kendinizi Nasıl Tanırsınız?” (Quora)

Esasında, bizler kendimizi tanımak için doğal bir ihtiyaca sahibiz, ama şu an kim olduğumuzu bulmak çok önemli değildir, çünkü şimdiki koşulumuzda, bizler küçük ve yoğun içgüdüleriyle hayvansal bedenlerimize sahibiz.

Diğer bir deyişle, bizler dünyamızda yemek, cinsellik, barınma ve aile gibi bireysel arzuların yanı sıra, para, onur, kontrol ve bilgi için sosyal arzulara sahibiz ve özünde bütün bu arzular bireysel çıkarlara yöneliktir.

Bizler kendi yararımıza olan niyetin üzerine çıktığımızda gerçekte kim olduğumuzu keşfederiz ve başkalarının ve hepimizin paylaştığı, ortak bütünün yararına olan bir niyetle ruhlarımızın temellerine ulaşırız.

Kabala bilgeliğinde, her niyet değişimi geçirmeye  ‘ıslah’ yapmak denir ve Kabala metodu bizlere bu tür ıslahları gerçekleştirmemiz için rehberlik eder, ta ki bizler varoluşta “son ıslah” (İbranice “Gimar Tikkun”) denilen, nihai, ebedi ve kusursuz duruma ulaşana kadar.

Kendi içimizdeki bu yolculuğa çıkarak ve diğerleri ve doğayla bağ içinde olarak, bizler kendi gerçek benliklerimizi tanımaya başlarız. Daha sonra, nasıl yüce manevi varlıklar olduğumuzu keşfederiz ve sadece durumun bu olduğunu ifşa etmemiz gerekir.

Yaradan’dan Ne Zaman Yardım Gelir?

Soru: Yaratan’ın bize yardım etmesini sağlamanın bir yolu var mı?

Cevap: O’na sordunuz  ve O ret mi etti?

Yorum: Evet.

Cevabım: Yani O size yardım etmek istemediğini mi söyledi?

Yorum: O’nun yardımcı olduğunu düşünmüyorum.

Cevabım: Peki size yardım etmesi için ne yaptınız?

Yaradan’ın yalnızca, kişinin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunda yardım ettiği söylenir. Diyelim ki omuzlarınızda ağır bir tahıl torbası kaldırdınız ve sizinle birlikte düşmek üzereydi.  O zaman yardım için çığlık atarsınız. Yaradan, bu durumda size yardımcı olur.

Bu nedenle, sadece ayakta durup “Yardım!” diye talep edemezsiniz.

Bu çalışmaya kendiniz başlamalısınız ve sonra tamamen ümitsiz bir durumda olduğunuz zaman,  bir sonraki adımı yalnızca Yaradan’ın yardımıyla atabileceğinizi anladığınız zaman, göreceksiniz ki O’ndan yardım alacaksınız. Sizi temin ederim.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 9

Bir düşünceye yol açan nedir?

Soru: Düşünceler ne ile ilişkilidir – arzu mu yoksa niyetle mi?

Cevap: Arzu edilen ile sahip olduğunuz arasında bir çelişki olduğunda, bir düşünce ortaya çıkar. Arzu edilen ile mevcut olan arasındaki fark bir düşünceye yol açar. Aksi halde ortaya çıkmazdı.

İstediğim şeyi hissedersem, o zaman hiçbir düşüncem olmaz. Arzuda bir çeşit doyuma sahibimdir hepsi bu.  Arzumun şu an içimdekinden tamamen farklı olduğunu hissediyorsam o zaman, arzulanan ve gerçekte var olan arasındaki fark düşünceye yol açar.

Bu düşünce, sırayla, belirli bir eyleme yol açar: beni bu durumdan daha arzulanan bir duruma götürecek olan kuvvetler vektörüne nasıl ulaşılır.

Soru: Aç olduğumu ve hemen bir miktarla tatmin olduğumu varsayalım, o zaman bir düşüncem bile olmaz. Eğer açsam ve etrafımda böyle bir doyurucu yoksa, nasıl yiyecek bulabileceğimi düşünmeye mi başlarım?

Cevap: Evet, dedikleri gibi: “sevgi ve açlık dünyayı yönetir.” Arzulananın yokluğu düşünceyi, gelişimi doğurur. Bu nedenle, “Yenilmiş olan için, yenilmeyen iki tane verirler” denilir.  Bir kişi, ceza veya acı çektiğinde, bu onu geliştirir.

Depresyonun Nedenleri

Soru: Bir Kabalist dünyadaki herhangi bir kişi gibi depresyona girebilir mi? Günümüzde milyonlarca insan depresyonda.

Cevap: Evet, ancak milyonlarca insan, bir şeylerden yoksun oldukları için bunalımdadırlar: yiyecek, bilgi, onur, güç, vb. gibi. Bir şeyler elde etmek isterler ama edemezler.

Depresyon, istediğimi elde edemediğim gerçeğinden kaynaklanıyor olabilir ya da artık hiç arzum olmadığı için olabilir.

Maneviyatta da aynı şey söz konusudur: Ya istediğim şeye ulaşamıyorumdur yani Yaradan ile bağa, Yaradan’ın ifşasına ya da onun için hiçbir arzum yoktur. Ve problem budur.

Gerçek şu ki, bir Kabalist sıradan bir insan gibi depresyona giremez. Başka bir sebep vardır: Yaradan’a ulaşamaz.  Bu aynı depresyon türü değildir.

Esas olarak hem maddesel hem de manevi depresyon, kişiyi ilerletmek için Yaradan’dan gelir. Ancak hala sadece maddi düzeyde olan ve bir grupla, Kabala bilimiyle, metodolojiyle hiçbir bağlantısı olmayan biri için depresyonla baş etmek çok zordur.

Onu ele geçirir ve ne zaman geçeceği belirsizdir çünkü kişi, üstesinden gelmek için araçlara sahip değildir. Ve Kabala bu düşüşlerin üstesinden nasıl gelineceğini ve onların sadece bir yükseliş çağrısı olduğunu öğretir.