Category Archives: Kabala

Manevi Yasalar ve Dünyamız

Soru: Her manevi yasa, dünyamızda bir etkiye sahip midir?

Cevap: Hayır, her biri değil. Bizim dünyamızda manevi yasalar, en ilkel olan “vermek ve almak” dışında hiçbir şekilde ortaya çıkmaz.

Ancak dünyada, birlik olma eğilimi vardır. Örneğin, moleküller birleşerek daha karmaşık maddeler oluştururlar vb. gibi. Bu gücün mevcut olduğunu görüyoruz. Dünyamız da her ne olursa olsun yavaş yavaş birliğe doğru ilerliyor.

Soru: Eğer manevi yasalar dünyamızda tezahür etmiyorsa, bu, birinci ve ikinci kısıtlama yasalarının cansız, bitkisel ve hayvansal seviyede mevcut olmadığı anlamına mı geliyor? Bunlar sadece insan seviyesinde mi?

Cevap: Pratik olarak evet. İlk yasa, kişinin kendi iyiliği için alma yasağıdır. Biz bunu iptal edemiyoruz veya değiştiremiyoruz. Bu bizim dünyamızda mevcut değil. Bunun uygulamasını göremiyoruz.

Oysa ikinci kısıtlama yani ikinci yasa ise, Kabalistlerin bir aşamada egoist arzuların varlığını ortaya çıkardığından bahseder ki şimdilik perdeye sahip olmadığımız için Yaradan uğruna bile kullanamayız. Ancak, onları ıslah ettiğimizde, onların içine alabileceğiz.

 

O’nun Adı Yaradılışı Dolduran Işıktır

“O birdir” demek,  Eyn Sof ışığı anlamına gelir. “O’nun adı birdir” demek, hiç değişmeden oraya dâhil olan haz alma arzusu demektir. Bilgelerimizin ne ima ettiğini anlayın, “O’nun adı” Gematria’da arzudur yani “haz alma arzusu” anlamına gelir (Baal HaSulam, On Sefirot (TES) Çalışması, Cilt 1, Kısım 1, İç Gözlem).

O’nun adı, Yaradan’dan gelen ve yaradılışı dolduran ışıktır. İnsan aldığı şeyi nasıl hissettiğine göre, ona Yaradan’ın adı der. Yani ad; Yaradan’ın, yaratılışın kendi içinde hissetmesini istediği şeydir.

Arzu, her seferinde kendisini O’nun adına uygun hale getirmelidir. Bu şekilde Yaradan’ı farklı yönlerden tanırız çünkü O, farklı formlarda tezahür eder. Arzu da farklı şekillerde tezahür eder, böylelikle bu arzuyu taşıyan kişiyi her yönüyle tanıyabiliriz.

Soru: Bu arzu, kişide özlem ve hasretle birlikte büyür ve Reşimot’un ortaya çıkmasına neden olur. Onlu gruba geldiğimizde,  Reşimot orada da ortaya çıkıyor mu?

Cevap: Evet, buna benzer bir şeydir.

Soru: Bağ kurma esnasında ben nelere dikkat etmeliyim?

Cevap: Kalplerimizin birbirimize yaklaşmamızdan ne ölçüde etkilendiğine dikkat edin.

 

Partzuf— Manevi Bir Nesne

Soru: Partzuf nedir?

Cevap: Partzuf, Yaradan’a vermek adına ışığı alan manevi bir nesnedir ve üç bölümden oluşur: Roş, Toh ve Sof (baş, gövde ve bacaklar).

Baş (Roş), üst ışığı alma, onu hissetme ve ışığa benzeyerek, ihsan etme adına almak için onunla nasıl çalışılacağını anlama işlevini yerine getirir. Bundan sonra, ışığın hazzı baştan, Partzuf’un bedenine (Toh) geçer ve orada hissedilir.

Partzuf’un bedene kabul edemediği şey, onun kendisi tarafından almaktan engellenir ve Yaradan’ın rızası uğruna doldurulamayacak olan boş arzular, belden ve aşağısında (Sof)  kalır.

Soru: Prensip olarak, arzulardan bahsediyoruz. Partzuf, her insanda olan bir arzu mu, yoksa tüm insanlığın ortak arzusu mu?

Cevap: Her ikisi de. Genel olarak hepimiz, tüm insanlığı tek bir Partzuf olarak temsil ediyoruz. Öte yandan her birimiz ve her bir parçamız da Partzufim’e (Partzuf’un çoğulu) bölünmüş durumdadır.

Tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi, eğer bir tür haz görürsem, otomatik olarak kafamdaki seçenekler arasında gezinerek bundan en iyi şekilde nasıl keyif alacağımı araştırırım. Bunu onayladıkça, bu hazzı kendi içimde hissederim. Ancak hala bazı nedenlerden dolayı kabullenemediğim bir kısım var. Bu yalnızca maneviyatta böyledir, tüm hazlar Yaradan’la ilişkilendirilerek belirlenir.

 

Yaradan’dan Bir Armağan

Yaradan’dan Lişma’yı alması için kişinin çalışması için duyduğu ihtiyaç, sadece bir eksiklik ve Kli (kap) formundadır. Ancak, kişi bu doyumu asla kendi başına edinemez, bu daha ziyade Yaradan’dan bir armağandır. (Baal HaSulam, Şamati, Makale No 5, “Lişma Yukarıdan Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyacımız Vardır?”).

Soru: Doyuma ulaşmadaki başarısızlığıma neden Yaradan’ın bir hediyesi deniyor?

Cevap: Çünkü bunu O’ndan aldınız ve Yaradan için çalışma arzusundan başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Eğer buna sahipseniz yaratılışın sonuna kadar ilerleyebilirsiniz.

Bu nedenle Yaradan’dan aldığınız şey paha biçilemezdir. Bu armağandır.

 

Dünyanın Birlik Yoluyla Islaha İhtiyacı Var

Dünya milletleri, aramızda dostluk, işbirliği ve yakınlaşma içinde yaşamamız gerektiği konusunda yavaş yavaş hemfikir olacaklar. Sonuçta, başka şekilde insanlığı ileri götürme konusunda bir ilerleme sağlanamaz.

Dolayısıyla, insanlığın bir kısmının, ulusların arasındaki yakınlaşmanın sadece savaşları önlemek için değil; doğanın kendisinden, onun kaynağından yani Yaradan’dan gelen bir zorunluluk olduğunu anladığı bir duruma yaklaşıyoruz.

Ülkedeki bu zor durum, insanları Kabala bilgeliğine ilgi duymaya itecek. Her ne kadar Kabala’yı bir tür mucize, mistisizm veya ritüellerle ilişkilendirmeye alışık olsalar da, aslında Kabala tüm evreni, tüm insanları, tüm cansız maddeleri, bitkileri ve hayvanları, istisnasız evrenin tüm doğasını yani evreni kapsayan gerçekliğin yapısını öğretir.

Birlik yoluyla ıslah edilmesi gereken bir dünyada yaşadığımızı anlamalıyız. Önümüzde dünyanın tüm sakinlerini bu konuda düşünmeye mecbur edecek çok iş var. Realitenin en alt noktasına düşen bu dünyada reenkarnasyon yaşamamak için, tek kalpte tek adam olarak bağlanmadığımız sürece, dünyanın ıslahına, huzura, sükûnete, iyi bir hayata ulaşmanın başka yolu yok.

Kişinin bunu net bir şekilde idrak etmesi gerekir ki, bu hayatın karmaşası içinde, her gün etrafındaki milyarlarca insan karşısında ne kadar kafası karışsa da, zenginlik, güç, bilgi arzuları ile başkalarının kontrolüne düşmesin ya da tek kaygısı yemek, cinsellik ve aile olduğunda yine de hayatın amacından kopmasın.

 

Dünya Bizi İleriye İtiyor

Soru: Son zamanlarda kalbi ağırlaştıran bir eğilim var. Her zaman aktif olan insanların bir şeyler yapması çok daha zor hale geldi. Bu süreç nedir?

Cevap: Bugün Kabala çalışan insanlar, yeni bir sisteme girmeye ve onu anlamaya ve tanımaya başlıyorlar. Onlara o kadar çok bilgi verdim ki, kelimenin tam anlamıyla onun içinde yaşıyorlar. Bizim var olduğumuzu, birbirimiz arasında, bizimle Yaradan arasında ve bizimle dünyanın geri kalanı arasında bir karşılıklı etkileşim sistemimizin olduğunu anlıyorlar.

Bizler, Yaradan ile tüm dünya arasında bir ara bağlantıyız ve tüm bunları tek bir ortak sisteme bağlamalıyız. Bu süreci uygulamakta olduklarının farkına varmaya başlıyorlar.

Dış dünyaya erişimi kabul etmek onlar için zordu. Bizler her zaman, her yerden, daha fazla dostu çekmek için çalışıyoruz ki, onlar da manevi edinimi, Yaradan’ın ifşasını arzulasınlar.

Ancak burada biz, rahat yaşam koşulları dışında hayatta hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insanlara hitap ediyoruz. Elbette bu çok zayıflatıcı bir şey ve sizi yoldan çıkarır.

Ama bu tam olarak, insanların artık normal bir şekilde var olmak için gerekli ihtiyaçlara sahip olduğu gerçeğidir ve bu ancak karşılıklı sorumluluk temelinde, evrensel bir insan topluluğu yaratılarak çözülebilir, bu da bize en sonunda üst ışığı alabilmemiz, onu kendimizden tüm insanlığa aktarmamız ve tüm dünyanın ıslahı için büyük bir ilerleme sağlar. Bunun için, biz şimdi pratik Kabala çalışmaya başlıyoruz.

 

Dostlar Değilse Kim Yardım Edecek?

Tek bir ana soru vardır: İnsan bir düşüşten kendisini nasıl kurtulabilir? Gerçekte, bizi en zor koşullarda kurtaran güvenilir çare, bir dostun yardımıdır. Benimle aynı derecede, aynı seviyede ve aynı doğadaki bir dost.

Ve eğer ben kendimi kurtaramıyor ve düşüş koşulundan yükselemiyorsam, o zaman bunu bir dostun yardımıyla yapabilirim. Bir dostum benimle bağ kurduğunda bana güç, enerji ve uyanış katabilir ve böylece beni kurtarabilir.

Bu nedenle, eğer ilerlemek ve manevi basamaklarda giderek daha yükseğe tırmanmak istiyorsak, o zaman tek yolumuz dostları bulmaya çalışmaktır, böylece onlarla birlikte birbirimize yardım ederek maneviyata yükselebiliriz.

Dostlar dışında yardım beklenecek kimse yoktur. Önemli olan birbirimizi desteklemek ve dostların yardım edeceğini ummaktır. Aslında bütün sistem öyle bir şekilde inşa edilmiştir ki, birlik olmak ve birlikte ilerlemek zorundayız. Bu nedenle birbirimize yardım etmekten başka seçeneğimiz yok. Hepimiz birleşeceğiz ve bağ ne kadar büyük olursa, yükseliş de o kadar büyük olur, yaratılış hedefine doğru o kadar yükseliriz.

Sonuç olarak, manevi merdiveni tırmanmak ancak birlik olup birbirimize yardım ettiğimiz ölçüde mümkündür.

Bir dostuma yardım ederek, aslında kendime yardım ettiğimi anlamak gerekiyor. Bir dostuma güç vererek, onun manevi derecelerinde yükseltmesine yardımcı olmayı isteyerek, ben kendimi yükseltirim. “Her biri dostuna yardım etti” desteğiyle, daha da yükselebiliriz.

Nihai hedefe ulaşıldığında, herkes herkesle bağ kurar ve herkes bir dostuna, bir dostu da ona dahil olur ve hepimiz ilk insan Adam HaRişon’a benzer bir sisteme dönüşürüz. Ama bu sistemin, bu Adem’in gücü, daha önce olduğundan 620 kat daha büyük hale gelir.

Yaradan bu sistemi yaratıp sonrasında bizi kırdığı için, bize egomuzun üstünde bağ kurma fırsatını verdi. Ve ayrılığımızın, egoizmimizin üstesinden geldiğimiz zaman, kendimizi, yaratılışın başlangıcında olduğundan 620 kat daha yüksek bir insan varoluşunun zirvesine yükseltiriz.

Bu nedenle, onlu ile başlayıp daha sonra daha da genişleyerek, birbirimizle ne kadar bağ kurar ve bağlanırsak, son ıslaha çok daha yaklaşırız ve sonunda bunu başaracağız.

 

“Bütünlük Ne Demektir?” (Quora)

Bizler sevginin, ihsan etmenin ve bağın üst gücünün yaşamlarımıza girdiğini hissettiğimiz zaman, bütünlüğü anlayabilir ve takdir edebiliriz çünkü yalnızca bu güç, gerçekten bütündür.

Bu üst güce, Kabala bilgeliğinde hem “Yaradan” ve hem de “Doğa” denir; yani Yaradan ve Doğa, niyetimizde üst güç ile aynı yörüngeye ulaşarak bütünlüğü deneyimlememiz için bizi değiştirme yeteneğine sahip olan sevgi ve ihsan etme gücü ile eşanlamlı olarak ele alınır.

Bu nedenle Kabala çalışmanın amacı, başlangıçta üst gücün hissini edinmektir. Bundan önce bütünlüğün ne olduğunu anlayamayız ve üst güç, kendisini bize özellikle en eksik niteliklerimizle göstermeyi seçer.

“Sevginin Ve İhsan Etmenin Üst Gücü Olan Yaradan’a Dönmek” (Quora)

Yaşamlarımızdaki en önemli ve ihtiyaç duyulan eylem – sevginin ve ihsan etmenin üst gücü olan – Yaradan’a dönmek ve O’nun bizi yarattığı bu durumdan – kötü eğilimden, başkalarının zararına kendi çıkarımız için egoist alma arzusundan – kendimizi ıslah etmemize yardım etmesi ve bizi ihsan etme arzusuna yönlendirmesi için O’ndan yardım istemektir.

Bizler, bu şekilde ıslah olmuş olacağız yani egoist arzumuzun yerine ihsan etme arzusunu edineceğiz ve manevi gerçekliği hissetmeye başlayacağız.

Şu anda egoist arzularımızda yozlaşmış bir maddesel gerçekliği, kısa ömürlü, geçici hazların ve eksik algıların gerçekliğini hissediyoruz. Manevi gerçekliği keşfederek, varlığımızın üzerinde sonu olmayan bir dünyayı, sonsuz ve mükemmel bir yaşamı da hissedebileceğiz.

Böyle bir ifşayı harekete geçirecek olan tetikleyici, bizim kendi talebimizdir; Yaradan’dan bizi manevi gerçekliğe yükseltmesini istememizdir. O, bizden böyle bir talep umar ve bekler. Bu nedenle hayatımız boyunca duadan daha önemli ve özel bir eylem yoktur yani ben-merkezli arzularımızdan kurtulmamıza ve birbirimizle bağ kurmamıza yardımcı olması için Yaradan’a dönmek. Dahası, birbirimizle bağ kurduğumuz ölçüde, Yaradan’ın sevgi ve ihsan etme niteliğinin bağımızı aydınlatmasıyla birlikte, aynı şekilde Yaradan’la da bağ kurarız. Bu aslında hayatımızda çok büyük bir öneme sahiptir.

Bir Kişiyi Etkileme Seviyeleri

Soru: Bazen ders sırasında hiçbir şey duyamıyorum; bu sanki kütük gibi olmaya benziyor ve bazen de her kelimeye sıkıca yapışıyorum. Hangisi daha iyi ve neyi hedeflemeliyim?

Cevap: Kişinin dersteki insanların genel alanıyla iki türlü bütünleşmesi vardır. Eğer düşüncelerinde ve arzularında onlarla hiç birlikte değilse, o zaman sadece yer kaplıyor demektir. O sırada pratik olarak içinden neredeyse hiçbir akım geçmez; bir alıcı bile değildir.

Zaten pek de fazla bir şey ona bağlı değil, belki de kendisine belli bir içsel, duyusal bilinç bütünlüğü verilmiştir. Bazen her şeyi açık bir zihinle algılarız, bazen de yarı bilinçli, yarı uykuluyuzdur. Bazı içsel psikolojik durumların bize müdahale etmesi oldukça olasıdır. Ve tüm bunlar bizi etkiler.

Bununla birlikte kişi, birlikte çalıştığı kişilerin genel sistemiyle olan bağına, daha önce onlarla ne kadar bağda olduğuna, bugün daha pasif olsa bile yine de ona yardım edeceklerine ve onunla ilgileneceklerine dair, onlarla bir anlaşma yapıp yapmadığına bağlıdır. Onlar sadece onunla değil, bu genel sistem içerisinde görevlerini üstlenebilecekleri noktayı geçici olarak terk eden herkesle ilgilenirler.

İnsanlar arasındaki etkileşim çeşitli düzeylerde gerçekleşir: duyusal ve bilgisel düzeyde, ya bizim dünyamız düzeyinde ya da daha derin katmanlarda. Bu bizim çalışma şeklimizdir.

Baal HaSulam, bir kişi yalnızca Çince konuşsa ve derslere otursa bile yine de bir şeyler hissetmeye başlayacağını yazar. Elbette bu zaman alacaktır ama bunun bir önemi yok. Belki de bu duyguların içine daha da doğrudan girecektir, zira kendi içindeki üst dünyayı, bu sistemi, bu içsel bağı, bu zinciri ifşa etmeye başlayacaktır.

1983 yılında Kabala üzerine yazdığım ilk kitabımda, dünyamızın bu güçlerden örülmüş bir sistem üzerinde yer aldığına dair hislerimi paylaşmıştım. O zamandan bu yana uzun yıllar geçti, ancak bu izlenim değişmediği gibi daha da güçlendi ve kendini daha fazla ifşa etti. İzlenim doğruydu. Biz bu sistemi Kabala’da çalışıyoruz.

Yorum: Ama derslerde kendine hâkim olamayan ve uyuyan öğrenciler var.

Cevabım: Önemli değil! Onların zamanı henüz gelmemiştir. Şimdilik içsel potansiyel biriktiriyorlar ve sonra bunu başaracaklar. Bir kişinin bünyesinin ne kadar karmaşık, ne kadar ciddi olduğunun, sahip olduğu farkındalık ve duygu eksikliğinin kuluçka döneminin ne kadar şiddetli ve uzun olduğunun pek de önemli olmadığını söyleyebilirim. Bırakın devam etsin.