Monthly Archives: Haziran 2023

Kendinizden Özgürleşmek

Yorum: Bir ders sırasında kendinizle hesaplaşmamanızın harika bir şey olduğunu söylemiştiniz.

Benim Cevabım: Hesaplamalar sadece grupla ve insanlıkla ilgili olmalıdır. Kendinizle ne gibi hesaplaşmalarınız olabilir? Bu da aynı aldatma sistemine dahildir; sanki ben varım gibi ama Yaradan’dan başkası yok.

Bizler, O’nu hissetmesi gereken tek bir ortak Kli, Malhut yaratırız. Bu nedenle benim şahsiyetim yoktur. Ben sadece küresel maneviyata hizmet eden yardımcı bir unsurum.

Soru: Kişi her şeyi kendisi için faydalı olana dayanarak yapar: “Bu benim için faydalıdır ve bu değildir.” Bir Kabalist bunun tam tersini mi yapar: “Bunu kendi iyiliğim için yapmıyor olmam ne kadar harika”?

Cevap: Elbette, bir Kabalist her şeyi Yaradan’ın rızası için yaptığı için sevinir. Bu nedenle, burada kendimizi ayarlamak çok önemlidir. Eğer etrafınızdaki dostlarınız böyle düşünür ve böyle ilerlerse, bundan daha iyi ne olabilir ki?

Metodik, sakin ve yavaş yavaş kendimizi bir enstrüman gibi akort etmeye çalışmalıyız. Aylar geçebilir, hatta belki birkaç yıl ama tüm bu süre boyunca kendinizi uyumlamak için girişimlerde bulunmalısınız.

Zohar Kitabı’na Göre İlk Alıştırma

Bir kavşakta durduğunuzu hayal edin: Sola giderseniz kendi iyiliğiniz için, sağa giderseniz Yaradan’ın rızası için. İhsan etme yönünde ilerlemek için doğru niyeti nasıl seçebilirsiniz?

İhsan etmek için özlem duymalı ve her şekilde ona ulaşmaya çalışmalıyız. O zaman Yaradan bizi her zaman ıslah edecek ve bunu nasıl yapacağımızı öğretecektir. Önemli olan dostlarla birlikte hareket etmektir ve bize Yaradan’a yakınlaşma hissi verecek aramızdaki bağ biçimlerini aramaktır.

Öyle bir birlik yaratalım ki, içsel bağımız Yaradan’ın formunu, O’nun niteliğini ve karakterini bize ifşa edebilsin. Günden güne bu yönde ilerledikçe, Yaradan’ın kim olduğunu ve bizim kim olduğumuzu, bizi ayıran mesafenin ne olduğunu ve O’na biraz daha yakınlaşmak için ne yapmamız gerektiğini daha iyi anlamaya başlayacağız.

Her gün, bağ kurmayı arzuladığımız her an, bağımızın formunun birbirimize karşılıklı ihsan ederek giderek daha gerçek hale gelip gelmediğini kontrol etmeliyiz. Zohar’ın bize verdiği ilk alıştırma budur: onluda bağ kurmak ve Şehina’nın formuna yaklaşan karşılıklı ihsan etmeye ve karşılıklı bağa ulaşmak.

Bu fiziksel mesafe anlamına gelmez, daha ziyade içsel, manevi bir yakınlık hissi anlamına gelir.

Ancak bu doğru niyete kendi başımıza ulaşmamız gerekmez; önemli olan onu aramaktır. En önemli şey arayış, sorular, ona ulaşamadığımız için duyduğumuz içsel pişmanlıktır. Bundan, arzu edilen hedefe ulaşmamıza yardımcı olacak bir dua doğacaktır.

Yaradan, bizim için arzuyu düzenlemelidir ve O, aynı zamanda arzunun yerine getirilmesini, arzuya verilecek cevabı da düzenler. Bizim sadece arıyor olmamız gerekir.

 

Manevi Koşulun Kaybı

Yorum: İkinci Tapınağın yıkılmasından sonra Yahudiler manevi koşullarını koruyamadılar ve farklı ülkelere dağıldılar.

Benim Yanıtım: Bunlar artık Yahudi değil, daha önce on kabilenin ayrıldığı kayıp bir ulustu. Ülkeden ülkeye geçen iki kabile kaldı. Barınmalarına izin verilen yerlerde onlarca ya da yüzlerce yıl yerleştiler ve tekrar yola koyuldular.

Bu dikkat çekicidir. Tarihte bir ülkeden birdenbire kovulan böyle bir ulus yoktur. Bütün bir ulusun, yüzbinlerce insanın bir araya gelip başka bir ülkeye gittiği bir karşılaştırma düşünemiyorum.

Soru: Peki Yahudiler bununla nasıl bir ilişki kurdular?

Cevap: Önemli olan sahip olduklarımızı korumak ve muhafaza etmektir çünkü biz tek bir ulus olmalıyız.

Yorum: Bununla birlikte, Yahudiler bir arada olmalarına rağmen, hala maneviyattan yoksundurlar.

Benim yanıtım: Var ama eskisi gibi aynı seviyede değil. Maneviyat anlayışı – Yaradan’la bağ ve insanlarda var olan bir misyon – hepsi oradaydı, ancak bunun açık bir tezahürü yoktu.

Yazdıkları kitaplara bakın. Bir üst dünya olduğu, Yaradan’a ulaşma ve O’nun için çalışma anlayışını tamamen kaybetmediler. Bu kitapları alın ve okuyun. Ondan uzak olduklarını biliyorlardı.

Çoğunluğun Duası

Çoğunluğun duası, Yaradan’ın önünde yükselir ve Yaradan, çeşitli yollarla yükseldiği için Kendini bu dua ile taçlandırır. Bunun nedeni, birinin Hassadim’i, diğerinin Gevurot’u ve üçüncüsünün Rahamim’i istemesidir. Ve bu birkaç taraftan oluşur: sağ taraf, sol taraf ve orta.

Ancak kişinin duası tüm tarafları içermez; sadece bir yol üzerindedir. Ya Hasadim ya Gevurot ya da Rahamim’i istersiniz.

Bu nedenle, kişinin duası, çoğunluğun duası gibi kabul edilmek üzere oluşturulmaz çünkü çoğunluğun duası gibi üç çizgiyi de içermez (Herkes İçin Zohar, “VaYişlah,” Madde 45).

Ortak duaya, bir bütün olarak herkes için duaya gelmek, bir olmak için, çok zor içsel inceleme durumlarından geçmek ve şunu anlamak gerekir:

  1. Manevi amaç diğer tüm amaçlardan daha önemlidir.
  2. Buna tek başına ulaşmak mümkün değildir, ancak bireysel özlemlerden tek bir ortak özlem yaratarak, o zaman Yaradan’a benzer olacak ve üst ışık onu dolduracaktır.

Bu nedenle, yalnızca böyle bir istek, böyle bir dua duyulabilir yani üst ışığın ıslah edici eylemine neden olabilir.

Zohar Kitabı’nı okumak, birlikte olmamız gerektiğini anlamamıza neden olur çünkü kendimizden çıkmadan, ihsan etmeye, Yaradan’ın niteliklerine, üst dünyada var olmaya ulaşmak imkânsızdır.

“Yaratılanlara sevgisinden, Yaradan sevgisine” denir. Yaradan bize çevremizde birçok insan olduğu yanılsamasını verdi ve bu yanılsamayı yok etmeliyiz, tüm bunların benim içimde olduğunu anlamalı ve O’ndan tüm dünyayı benim içimde birleştirmesini istemeliyim.

O zaman çoğunluğun duası, kişinin gerçek duasına dönüşecektir.

Onlu, Yukarıdan Gelen Bir Sinyalin Yer Belirleyicisidir

Dostlar karşısında kendimi feshediyorsam, bu zaten benim Yaradan’a inandığımı gösterir. Bu nedenle dostlar karşısında kendimizi iptal ederek Yaradan’a daha da yakınlaşabiliriz. Neticede Yaradan, yaratılanlar olmadan var olmaz. Eğer bizler bağ kurarsak, bağımıza Yaradan denir. O’nu kendimiz yaratır ve O’nunla çalışırız.

Birleşmiş bir grup, daha yüksek dereceden etki yakalayan bir radyo teleskopu gibidir. Sıradan bir insan bunu hissedemez, ancak birleşmiş bir onlu bu özel, ulaşılamaz gücü yukarıdan alır. Bu güç, bu üst niteliği algılayan bir radar, bir uydu çanağı gibi davranan onlunun içinde açığa çıkar.

Böyle bir grup olmadan, Yaradan’ın ifşasına ulaşamayız. Sadece birbirimizle belirli bir şekilde bağ kurarak, ortak arzumuz olan bu radar çanağını yaratır, döndürür ve ayarlarız, böylece içinde Yaradan olarak adlandırılanı yani “Gel ve Gör”ü (Bo-Reh) yakalarız.

Yaradan’ın Kendisi bizim edinimimizin üzerindedir ve O’nu ifşa etmenin tek yolu birbirimizle bağ kurmak ve kendimizi O’na ayarlamaktır, tıpkı herhangi bir radyo alıcısının sadece gelen dalgayı alıp vericinin kendisini alamamasına benzer şekilde. Bu nedenle, bağımızdan daha önemli bir şey yoktur çünkü bu bizi Yaradan ile bağa götürür.

Arzularımı tek başıma ne kadar ayarlamaya çalışırsam çalışayım, sonunda Yaradan ile bağa ulaşamayacağımı ve dostlarla bir bağa ihtiyacım olduğunu anlıyorum. Ne de olsa, ancak onlar aracılığıyla Yaradan ile bağ kurabileceğim. Ben kendim son Sefira, Malhut’um ve dostlarım ilk dokuz Sefirot’umdur, bu adres aracılığıyla Yaradan bana ulaşır.

Dua için gerekli bir koşul, dostlarla o kadar bütünleşmiş olmaktır ki, bağımız dahilinde Yaradan’dan bir mesaj alabileceğimizi hissedelim. Bu mesajı yakaladığımda dostlarımla birlikte cevaplamak isterim. Onun aracılığıyla yükselebilir ve Yaradan ile gerçek bağa ulaşabiliriz.

Kalpteki Çalışma Metodolojisi

Kabalistik metodoloji çok basit ve dolaysızdır. Tora’da anlatılan tüm eylemleri kalpte yapmamız gerektiğini söyler.

Ancak insanlar bunu bir şekilde çarpıttılar, dışsal olarak görünür hale getirdiler: eğer bu eylemleri herkesin önünde fiziksel olarak gerçekleştirirseniz, o zaman harika bir iş yapıyorsunuz demektir.

Yorum: Ama kalplerimizi nasıl birleştireceğimizi anlamıyorsam, o zaman bu ümitsiz durumdan bir tapınak inşa ederek ve bir kuzu kurban ederek bunu dışsal olarak yaparım.

Benim Yanıtım: Elbette, bu en basit şeydir.

Aslında, içinizdeki bu hayvanı bulmalı, ortaya çıkarmalı, bunun sizin egoizminiz olduğundan emin olmalı, onu öldürmeli, kesmeli, derisini yüzmeli, bazı parçalarını yakmalı ve bazılarını yemelisiniz. Bunu nasıl yapacağınızı anlamak zorundasınız.

Soru: Bunu bana açıklayabilecek bir metod var mı?

Cevap: Elbette! Bu, Kabala metodudur.

Rabaş Gittikten Sonra

Soru: Öğretmeniniz, onunla tanıştığınızda zaten yaşlı bir insandı. Her halükarda vefat edeceğini biliyordunuz. Kendinizi onun ölümüne hazırladınız mı?

Cevap: O gittikten sonra, onun daha önce bulunduğu ortamda bir gün bile yaşayamayacağım benim için çok açıktı. Sadece onun yüzünden o yerde ve o insanlarla idim. Sadece! O olmadığı an ben de olmayacaktım.

Rabaş gitti. Hastanede kollarımda öldü. Etrafında benden başka kimse yoktu. Cuma günüydü. Onları aradım ve hocamızın artık burada olmadığını söyledim. İnsanlar hastaneye gelmeye başladı. Aynı gün sabah 11’de cenaze töreni yapıldı. Kudüs’e gittik. Bütün bunları bir rüyadaymış gibi hatırlıyorum.

Benim diğerlerinden ve onların benden bu kadar kolay ayrılmaması gerektiğini ve birçok parçaya ayrılmamız gerektiğini hala düşünürüm. En sonunda bunu yapmak zorunda kalacağımı anladım. Aynı sistemde, aynı toplumda bir şekilde yeniden örgütlenmemiz gerektiğini düşünüyordum. Ne de olsa, Kabala’da toplum hakkında, grup hakkında yazılır yani bu benim bir şeyler yapmam gerektiği anlamına geliyor. Ve ben de denedim.

Sonunda diğerleri tarafından reddedildiğimi hissettim ve onlar da bana karşı aynı şekilde hissettiler ve her şey birçok parçaya ayrıldı. Bir grup Bnei Barak’ta, bir başkası Kudüs’te, üçüncüsü başka bir yerde kaldı. Beklediğim gibi oldu.

Soru: Bu, Rabaş’ın ölümünden sonra olacakların “filmini” kendiniz için oynadığınız anlamına mı geliyor?

Cevap: Kesinlikle. Şüphesiz. Rabaş ile bu konuda ipuçlarını kullanarak bile konuştum. Neden olmasın ki?

Aynı şekilde, bugün de ben gittiğimde olacaklardan bahsedebiliyorum; şimdiki gibi bir grup olmalı. Grubun çekirdeği, bugün bile güvendiğim insanlar. İsimlerini bile söyleyebilirim. Grubu, birlikte doğru bir şekilde yönetebilirler ve hiçbir şekilde orada burada ortaya çıkan diğer görüşlerin etkisinde kalmazlar.

Rabaş gittikten sonra da aynısı oldu. Hemen küstahlar ortaya çıktı. Öğretmenle birlikte köşede sessizce oturuyorlardı ama şimdi herkesin eşit olduğu hissine kapıldılar. Mümkün değil! Eşitlik yok.

Yönetim sisteminin içinde, çekirdekte olmayı beceremeyen, anlamayan ve içsel olarak henüz gelişmemiş insanlar var. Ve içsel hazırlığına göre, benimle olan bağlarına göre önde gidenler var. İçsel disipline sahipler; onlar bu görevi sürdürmeye devam edebilirler. Dolayısıyla bu şekilde organize olacağını düşünüyorum.

Genel Kaos

Soru: Modern dünyada, hızlı yakın ilişkiler çok yaygın, insanlar kelimenin tam anlamıyla herhangi bir önkoşul olmaksızın hızla bir araya gelip sonra ayrılabiliyorlar. Onlar ne kazanıyorlar, ne kaybediyorlar?

Cevap: Bu, düşüşümüzün gerekli yoludur. Bu durumda insanların ne kazandığını veya kaybettiğini söyleyemeyiz ve bu ancak düşüşümüzün sonunda netleşeceğinden, bundan hiçbir şey kazanmadığımızı, evliliğe ve aileye karşı tamamen farklı bir tutum paradigmasının gerekli olduğunu, kaybettiğimizi ve bu konuda çok şey kaybettiğimizi göreceğiz.

Ancak böyle bir atmosfer, modern kültürden kaynaklanmaktadır. Edebiyat, müzik, sinema; bak neler yapılıyor! Ve çocuklar bunun üzerinde büyüyorlar, tamamen farklılar. Farklı bir dünya görüşüne sahipler.

Bugün bir anne, 12-13 yaşındaki kızını bir jinekoloğa götürüyor, o da ona doğum kontrol hapı yazıyor ve o kadar. Anne artık kızının başına gelenleri düşünmüyor çünkü başka çare olmadığını biliyor. Ve kızı çekinmeden onunla sorunları hakkında kolayca konuşabilmektedir. Her şeyin yolunda ve normal olduğunu düşünüyor. Yani gençlerin hayata tamamen farklı bir yaklaşımı var, bu farklı bir kültür.

Bir önceki geleneksel anaerkil-ataerkilliği terk ettiğimiz ve sonunda hiçbir yere varamadığımız geçiş dönemi böyledir; eski bağları kopardık ama yenileri de yok. Bu genel kaos, insanın doğasını düzeltmeden hiçbir yere gitmeyeceğimizi hissetmeye başlayana kadar peşimizi bırakmayacak.

Bu arada, insan faaliyetinin tüm alanlarında kaosa daha da derinden gireceğiz: politik, sosyal, vb. Toplumda çok ciddi değişiklikler var önümüzde.

Yeni Bir Duruma Uyanış

Yorum: Günlük hayatta bir kişi 20 yıl boyunca çalışırken, bir Kabalist tüm hayatı boyunca çalışır.

Benim Yanıtım: Öğrenme, bitmeyen bir özümseme sürecidir, malzemeyi özümseme ve onu idrak etmektir. Bu ebedi bir süreçtir.

Kabala bilimi ile diğer tüm bilimler arasında pek bir fark yoktur; sadece Kabala her şeyin nereden geldiğini anlatır ki bu da diğer bilimlerin kısmen biriktirdiklerine dayanarak açıkladıkları bir şeydir.

Soru: İnsanlara Kabala öğretirken, kişinin sürekli olarak materyale dalmasını, sürekli olarak araştırmasını nasıl faydalı hale getirebiliriz?

Cevap: Kişi, Kabala’nın kendi dünyası hakkında, sanki bir kabuk, bir küre aracılığıyla tüm insanlığı, tüm evreni ve onu yöneten bir güç hakkında konuştuğunu hissetmelidir. İnsanı bir koşuldan başka bir koşula sokar, onda “bu dünya”, “bu hayat” denilen çok ilginç bir rüyanın içindeymişçesine duygu ve düşünceler uyandırır.

Sadece ona materyali ilginç bir şekilde sunmak, ilgisini çekmek ve ona uyanabileceğini göstermek gerekir. Dışarıdan kendisini ve diğer herkesi uyuyor gibi görebilir çünkü onlara sadece doğuyorlar, yaşıyorlar ve ölüyorlarmış gibi geliyor. Bunun insanın içinde olduğunu, onun bu rüyasında gerçekleştiğini göstermek gerekir ama aslında tamamen farklı bir koşula uyanmalıdır.

Bu olacak. Eminim, ben iyimser biriyim.

125 Edinim Seviyesinde

Soru: Bir roman okuduğumuz zaman, onda anlatılanları farklı şekillerde hayal ederiz. Örneğin şöyle bir satırı alırsak: “Paris. Kadın verandada oturuyordu” dediğinde onu okuyan yüz kişi farklı bir Paris ve farklı bir karakter hayal eder.

Örneğin; On Sefirot’un Çalışılmasını okuyan Kabalistler, nasıl aynı materyali aynı şekilde algılıyorlar?

Cevap: Onlar materyali farklı derinliklerde algılarlar. Gerçek şu ki, aynı cümle 125 seviyelik edinimde algılanabiliyor ve bu nedenle ona farklı ama aynı üslupta, aynı yönde ve aynı anlayışta ulaşıyorlar. Bu durum, biraz da senin örnek verdiğin roman karakterini verandada otururken hayal etmemize benziyor.

Soru: Ama diyelim ki, mecazi anlamda, edinimin beşinci seviyesini ele alırsak, o zaman onun üzerinde olan herkes bu materyali tamamen aynı şekilde mi algılar?

Cevap: Evet. Bu bizim dünyamızda da böyle değil mi? Belli bir coğrafi yere gelirseniz orada diğerlerinin gördüğü şeyin aynısını görürsünüz. Sadece sizin duygularınız özneldir, sizinle kalırlar, ancak yine de oturup konuştuğunuzda bazı ortak şeylerden bahsedersiniz ve aynı zamanda her biri hala kendine ait bazı şeylerden bahseder.