Daily Archives: Nisan 13, 2012

Yüksek Bilgiye Ulaşmanın Şartları

Kabala kitaplarında ne yazdığını bilmek, yazılan ile bağ kurmak anlamına gelir; aynı ”Ve Adem Havva’yı bilirdi” yazısındaki gibi. Yüksek mertebeler ile bağ kurduğumuzda yükselerek ve bağ kurarak bilgiyi elde ederiz. Bu sadece aramızda kurulan bağ ile mümkün olup, manevi dolumu ve bilgiye eriştiğimiz yeri hayal etmemizi sağlar.

Bu nedenle, eğer ne yazıldığını bilmeyi arzularsak da, yüksek bilgiye ulaşabilmemize sebep olacak ortam ve şartlardan kendimizi kopartmamalıyız. İfşanın gerçekleştiği yer, bizlerin bağ kurduğu yerdir. Aksi halde, manevi dünyanız hakkındaki yüksek bilgiye hayvansal, bedeni aklınızla erişmek istersiniz, bu da mümkün değildir.

Maneviyat sadece bağ içinde işler ve bağ yoğunluğunu baz alır. Daha sonra, herşey bir noktada toplanır ve tüm yaratılışın başladığı o ilk kıvılcım haline geri döner. Bizler eğer doğru yöne yönelmezsek, Kabala kitaplarında ne yazıldığını hiç anlayamayacağız. Bizler sonsuz yorumlarda bulunacağız fakat bununla da gerçeğe yaklaşamayacağız.

8.4.2012 tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. bölümünden, Zohar
Bu makale 11 Nisan 2012 tarihinde Dr. Laitman’ın blogunda 13:38’de yayınlanmıştır.

“Ben Uyuyorum ama Kalbim Ayakta…”

Kişi neyi gündüz neyi gece sayacağına karar verir: Onun için ne iyidir ve ne kötüdür.

Bazen, ona uyanış verilir, ruhun yükselişi, büyük Işık ve haz almanın ve maneviyata daha fazla yaklaşmanın ne kadar mükemmel olduğunu anlar. Bunu gündüz olarak adlandırır ancak gerçekte egoistik arzusunda olan Işık’tır. Egoizm zevk alır ve bu manevi gelişim olarak adlandırılmaz.

Ya da belki de kendini karanlıkta hisseder, tükenmiş olarak, fakat aklı bu koşulun gelişimi için faydalı olduğunu anlar. Ve bununla beraber  zevk alma arzusunda, hoş olmayan hisler deneyimler, denir ki: “Ben uyuyorum ama kalbim ayakta.” Zevk alma arzusu karanlığı hisseder fakat kalpteki nokta – Işık. Kişi bu karanlığın kendisi için faydalı olduğunu anlar, düşüş yükselişin önünde gerçekleşir ve bunun için hatta daha büyük arzulara hazırlanması gereklidir. Ve arzu karanlıktan gelir.

Bu yüzden herşey kişinin neye değer verdiğine bağlıdır, neyi gündüz neyi gece saymaktadır – uyumakta olan egoistik kalbinde ya da kalbindeki noktada, ne yanmakta ve maneviyat için özlem duymaktadır.

Eğer kişi birini diğerinden ayırmaya başlarsa, kendini niyetlendirebilmesi ve tamamen hedefe yönlendirmesine göre o zaman zaten iki noktası vardır. Bir nokta egosudur. Ve egoizmin iyi hiçbir şey hissetmemesi iyidir. Egoizmimde ne kadar daha karanlık hissedersem o kadar daha büyük (Aviut) arzum , hedefin varlığını arayan noktamın üzerinde olacaktır.

Ana konu bu iki noktayı ayırmak ve her zaman için onları birbirlerine karşı tutarak, kendimi nasıl tarif ettiğimi keşfetmektir. Beni Yaratan’a götüren yönü seçiyor muyum, yolum karanlık içinde olsa de, bunu iyi olarak kabul ediyor muyum? Sonrasında, doğru hareket ettiğim konusunda emin olabilirim çünkü egoizmim oraya doğru acele etmemle alakalı değildir, tıpkı bir hırsız gibi, herkesin önünde koşarak bağırmak: “Hırsızı yakalayın!”

Egom karanlığı istemiyor  ve ben egomun üzerinde yükselirim ve ihsan etmenin almanın üzerinde olmasını isterim. Ve bu benim günüm ile Yaratan’ın gününün aynı gün olduğu iyi bir koşuldur.

Ve eğer kötü hissetmekten ve gelişmek için ilgim olmamasından acı çekersem, bu eğlenmek için olan arzumu, egomu takip ediyorum demektir. Egoistik kalbimin olduğu yere doğru koşarım fakat kalpteki noktam beni çağırmaz: İşte bu farktır.

Kendimizi iki parçaya ayırmayı denemeye ihtiyacımız var: Hedefe sadakatle bağlı olan kalpteki nokta, her koşulda ihsan eden, ne olduğu önemli değildir ve kalbin kendisi, her zaman almaya istekli olan. İştahı sürekli olarak büyümekte olan. Karanlık kalbimde hüküm sürer ve kalbin noktasında bir Işık huzmesi vardır ki bu da kendimi doğru yönlendiriyorum demektir. Ve ben bunu çevre, grup, dışsal kuvvetler üzerinden başarırım ki bunlar kalpteki noktayı egoistik kalbin içinden dışarı çıkarıp onu hedefe doğru yöneltmek için gerekli olanlardır.

8 Nisan 2012’de yayımlandı.