Category Archives: Yaradan

Kabalistik Terimler: “Gimar Tikkun”

Gimar Tikkun, egoyu zıt niteliğe dönüştürdüğümüz zaman, egoizmin, ihsan etme ve sevgiye tam ve son ıslahıdır.

Burada Kabala bilimi yardımımıza gelir. Bu metodolojinin yardımıyla üst ışık, egoist arzuyu yavaş yavaş yeni arzulara yükseltir: ihsan etme, sevgi ve başkalarıyla bağ kurma. Bu, özümüzün tersi yönünde ciddi bir değişikliktir.

Soru: Bunun dünyanın benmerkezci algısından, dünyanın bütünsel algısına bir değişim olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Tabii ki.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Temmuz 2020

Bugün aynen dünkü gibi ilham alamıyorum. Bu yüzden gündüz ve gece yaratıldı, safhalarımızdaki değişiklikler. Bunun için minnettar olmalıyız ve bir önceki güne eklemek için her günü yeni olarak algılamaya çalışmalıyız.

Kralın hazinesine küçük bir fincanla girip, onu dolduruyoruz. Dışarı çıktığımızda gardiyanlar fincana çarpıyor, her şey dökülüyor ve fincan boş kalıyor. Hatırlamalıyız ki, sıfırla başlarsak, bu sıfıra geri döndüğümüz anlamına gelmez – bu yeni bir derecedir.

Yukarıdaki yardım, dostlara olan sevgimizi, dün elde edilen birlik ve bağa olan arzumuzu artırmamız gerekmemesinde yatar ancak eklemek için, sıfırdan ve hatta olumsuz bir tutumdan başlayabilmemize izin verilir. Büyük bir miktar bu şekilde birikir.

Her gün dünkü safhayı unuturum ve dostlarımda gördüğüm önemi, grupta çalışmayı, aramızdaki ilişkileri hatırlamam. Sıfırdan başlarım, hatta daha düşük bir derecede, tamamen reddedilişte. Bu yüzden çalışmak benim için daha kolay. Her gün çabalarım yenidir!

Her gün her şeye yeniden başlarız.

Bunun nedeni, her zaman daha önce sahip olduklarımıza ekleyebileceğimiz temiz bir sayfadan başlamamızdır. Bugün dün elde edilen yükseklikte başlasaydık, onu devam ettiremezdik.

Maneviyatın önemi artar ve azalır ancak esas olarak kişinin gruba karşı tutumunda ifade edilir. Manevi kap (Kli) böyle inşa edilir. Bu ego arzumuza, doğamıza karşı gider, tüm edinimlerimiz bir anda kaybolur, silinir.

Bu dünyada, Yaradan’dan, manevi Üst dünyadan hiçbir şey görmüyorum. Ama Kabalistik gruba katılıyorum ve bunun bana girebileceğim Üst sistem olarak verildiğini anlamaya başlıyorum. Manevi dünyadan, beni oraya dünyaya taşıyacak iki tekerlekli bir araba bana doğru iniyor.

Dünyamızda grup dışında manevi bir şey yok. Katılmam, eğilmem, kendimi iptal etmem çok zorsa – dostlarımın yardımıyla gerçekten ciddi bir yükseliş yaşayacağım. Grup bir uçan daire gibi, bizi bu dünyadan manevi dünya seviyesine taşıyor.

Binlerce yıldır egoist bir gelişme yaşıyoruz. Eskiler yeniyi doğururken öldü. Bugün, egoist ilişkilerin gerçek düşmanımız olduğunu anlamalıyız. Onların yerine karşıtları gelmelidir. Eski doğamıza karşı olmalarına rağmen onları değiştirmemiz gerekiyor.

 

İnsanlar Manevi Değişime Hazır Mı?

Soru: Görünüşe göre insanların çoğunluğu son derece manevi, soyut değerlerin algılanmasına henüz hazır değiller. Belki de çoğu insanın anlayabileceği bir tür günlük davranış kuralları yayınlamayı düşünmeye değer mi?

Cevap: Sizi anlıyorum ve bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim. Ancak büyük sorunlar üzerimize düştüğünde ve tüm dünya bunlardan muzdarip olduğunda, doğal olarak küresel, ayrılmaz, karşılıklı bir bağlantıda olduğumuz ve bununla ilgili bir şeyler yapmamız gerektiğine dair bir anlayış ortaya çıkar.

Ancak insanlar hazır olup olmadıklarını söyleyemezler. Onlar, asla manevi değişime hazır olmayacaklar. Asla! Başarılı olamayacaklar. Ama hayat bunu yapmalarını sağlayacak. Bence, buna rağmen bu nesilde olacak.

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 3

Soru: Sürgün nedir? İnsanlar arasındaki bu ilişki nedir?

Cevap: Kabala’da “sürgün” terimi ihsan etme ve sevgi niteliğinden, birbirleri arasındaki bağdan sürgün anlamına gelir.

Bir çeşit bağ içinde olan bir grup aniden egoist arzularla ele geçirildiğini hissetmeye başlarsa ve insanlar içsel olarak birbirlerinden uzaklaşırlarsa, bu onların firavun, egoizmleri tarafından yönetildiği anlamına gelir. Bu duruma maneviyattan çıkarılma denir. Bu fiziksel değil, duyusal bir hissiyattır.

Yorum: Tarihten bile, o dönemlerde uygulamada insanların fiziksel olarak sürgün edilmediği ve Babilliler olarak adlandırılan, Süryani sürgünü sırasında insanların yerinde kaldığı ve sadece yönetici elitlerin sürgün edildiği bilinmektedir.

Yaradan’ı Görmek

Soru: O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığına inanmaya hazırım. Ama Yaradan’ı nasıl görebilirim? Hiçbir fırsat yok.

Cevap: Ne demek fırsat yok? Var. Yaradan’ı görmek için Kabala çalışıyorsunuz.

Görmek, mutlaka gözlerinizle görmek demek değildir. Dünyada görmediğimiz ama hissettiğimiz birçok farklı şey ve olgu var. Bu nedenle, meselemizin üzerinde bir his geliştirmeliyiz ve o zaman Yaradan’ı hissedeceğiz.

Yaradan bir alandır. Örneğin, manyetik bir alan hissediyor musunuz? Hayır. Fakat bu alanı algılayabilecek bir aletiniz olsaydı, bunu hissedersiniz. Yaradan da bir alandır, ancak her şeyi içine dahi eder!

O’nu hissetmek için, bu alanı algılayacak özel bir duyu, özel bir araç geliştirmeniz gerekir ve o zaman Yaradan adını verdiğiniz niteliğin her şeyi doldurduğunu göreceksiniz.

Kabala ilmi bununla iştigal eder ve her bireyin Yaradan’ı ifşa etmesine imkan verir.

Kabalistik Terimler: “Üç Çizgi”

Üç çizgi, Malhut’un çalışmasının özüdür, kendini Yaradan’ın benzerliğinde inşa eden arzudur.

Sağ çizgi ihsan etme, sol çizgi almadır ve ortadaki çizgi, Yaradan’la benzerlikte onların birleşmesidir.

Soru: Sol çizginin, benim doğal arzum olduğunu söyleyebiliriz. Sağ çizgi, benim dışımda olan ve kendi üzerime çağırmam gereken bir güçtür. Birbirleriyle birleştiklerinde üçüncü çizgiyi mi elde ediyorsunuz?

Cevap: Birçok farklı orta çizgi türü vardır. Bu onlardan biridir.

Soru: Kabala’da “12 kabile” terimi de vardır. 12 kabileden bahsederken, herkes bazı insanların kabilelere ayrıldığını hayal etmeye başlar. Kabalistik bakış açısından, sonunda 12’yi veren, dört harfli HaVaYaH ile çarpılan üç çizgiden mi bahsediyoruz?

Cevap: Evet. Bu en eksiksiz HaVaYaH’dır: dört safha, her birinde üç çizgi, 12 kabileyi veya özel bir yaratılış çalışmasını oluşturur.

Son Neslin Zamanı Geliyor

Yorum: Şu anda Koronavirüsten sonra ne olacağı konusunda çok fazla spekülasyon var. Çoğunlukla iş olmayacağı gerçeğinden çok fazla korku var. İnsanların şu anda parası yok. Yeni virüslerden korkuyorlar, evlerini terk etmekten korkuyorlar, çocukları anaokullarına vb. göndermekten korkuyorlar.

Anketler, az sayıda insanın tünelin sonunda ışık gördüğünü gösteriyor. Kabalistler bunun “son neslin” zamanı olduğunu söylüyorlar.

Birçok insan bu “son” nesil kelimesinden korkuyor. Sonuçta, son ondan sonra hiçbir şey olmayacağı anlamına gelir.

Lütfen sıradan insanlara son neslin ne olduğunu açıklayın.

Cevabım: Son nesil koşulunda, yavaş yavaş kendimizi bir sonraki koşula, ruh koşuluna geçmeye hazırlıyoruz. Bunu yapmak için fiziksel olarak ölmek gerekli değildir, sadece yaşamaya başlamak, manevi bağ koşulunun içinde var olmak gereklidir.

Son neslin işareti, insanlığın, egoizmini ıslah etmeye ve ondan kurtulmaya yaklaşmış olmasıdır.

Tüm maddi ve egoistik değerleri sürdürmemiz gerekmeyecek. Artık maddi değerlere, maddi hayata dikkat etmeyeceğimiz noktada, sakin, basit bir şekilde var olabileceğiz. Sadece maneviyata doğru yani aramızdaki bağa doğru yöneleceğiz. Aramızda sadece karşılıklı bağa değer verdiğimiz bir koşula geleceğiz.

Dostlardan daha fazlası olmak için, hatta tek bir bütünden daha fazlası olmak için birlikte çalışmaya başlayacağız.

Soru: Sizce insanlık şimdi bu yönde ilerliyor mu?

Cevap: Kesinlikle net bir şekilde görüyorum. Dahası bu hareket oldukça yoğundur.

Soru: Doğanın bu bağa gelmemizi sağlayacağını söylüyorsunuz. Eğer buna direnirsek, bizi sürekli zorlayacak. Bir kişinin bunu hissetmesini nasıl sağlarım? Tamamen bir egoist olduğunu hissetmesi mi gerekiyor? Önemli olan şey bu değil mi?

Cevap: O bunu ilerledikçe hissedecek. Bir yandan, başkalarına yakınlaşması için baskı hissederken, diğer yandan bunu yapmaya başladığında, egoizminin direncini hissedecektir. Bağ kurmasını engelleyen şeyin egosu olduğunu anlayacak. Kişi nerede olduğunu, egoizminin nerede olduğunu bile bilmiyor.

Soru: Son neslin yasaları nelerdir?

Cevap: Prensip olarak, bunlar birlikten gelen yasalardır.

Soru: Kişi başka bir çıkış yolu olmadığını anlamalı mı?

Cevap: Kesinlikle! Başka seçeneğimiz yok. Zaten yola çıktık. Artık geri dönüş yok.

Soru: Yani şimdi görevim bununla hemfikir olmak, kabul etmek ve yavaş yavaş düzgün bir şekilde bu bağa doğru ilerlemek, onun hakkında konuşmaya ve düşünmeye başlamak mı?

Cevap: Kesinlikle. Var olan her şeyin entegre bir şekilde birbirine bağlı olduğunu anlayın. Ve birbirimizle ve doğanın geri kalanıyla karşılıklı olarak bağ içinde olmalıyız. Birbirimizi “kurtlar koyunlarla yaşayacak”, kadar çok sevinceye dek, görevimizi gerçekleştiremeyeceğiz.

Başka bir deyişle, tüm doğayı, insanlar birbirlerinin bakımını üstleneceği için, doğanın tümünün birbiriyle ilgileneceği karşılıklılık ve sevgiye yönlendirmeliyiz.

Soru: Her şey insanlarla mı başlar? Bu en üst mü? Bir kişi bu duruma ulaşır ulaşmaz, her şey çözülecek mi?

Cevap: Evet. Doğadaki bütünlüğe doğru gidersem, bütün doğa integral hale gelir.

Kişi bunu zaten virüsten görebilir. Ve virüs gitmemize izin vermiyor, bu yüzden, bu işten çıkabileceğimizi düşünmüyoruz. Bizler sadece küresel integral etkileşime doğru gitmeliyiz. Orada doğru, iyi, kolay bir varoluş bulacağız. Yani, burada kendimizi yeniden yapılandırmamız gerekiyor.

Soru: Kendimizi yeniden inşa etmemiz için insancıl, sevgi dolu bir doğa bizi büyük acıya götürebilir mi?

Cevap: Bizler, egoistler olarak değişmek istemiyoruz. Bize öyle geliyor ki, insancıl ve sevgi dolu doğanın bizi olduğumuz gibi kabul etmesi gerekiyor. Doğa bizi nihai, ıslah olmuş koşulumuzun tam tersi olarak yarattı ve bu koşullar arasındaki farkı öğrenip anlayabilmemiz için, yavaş yavaş bizi buna getiriyor. Ve sonrasında yetişkinler olacağız.

Neden Karşılıklı Bağı Hissetmiyoruz?

Soru: Hepimiz birbirimizle ve doğayla bağlıyız. Belli ilişki zincirleri var.

Örneğin, galaksilerin çarpışması, yıldızların oluşumuna neden olur. Yıldızlar, demirin oluşumuna neden olur. Demir, damarlarımızdan akar ve kalbimiz böylece atar. Sanki hepimiz ortak bir kalp atışıyla birbirimize bağlıyız.

Başka bir zincir: İki buçuk milyar yıl önce yaşayan ve oksijen oluşturan bakterilerin fotosentezi sayesinde bugün yaşıyoruz.

Başka bir örnek: Ortak bir bilinç var. Şu anda insanlar geçmiş kuşakların deneyim, bilgi, duygularının biriktiği bir yerde doğuyorlar.

Bu nedenle, bizler ortak bir nefes, ortak bir kalp atışı ve ortak bir bilinçle bağlıyız. Ve bunu anlasak da hissedemiyoruz. Aramızda henüz bilmediğimiz başka hangi gizli bağlar var?

Cevap: Bizler, ortak bir ruha bağlıyız. Bizim niteliklerimiz, hissiyatlarımız, deneyimlerimiz, düşüncelerimiz — tüm bunlar ortaktır.

Hiçbirimizin kişisel bir şeyi yoktur. Her birimiz için geriye kalan tek şey, ortak bir ruha bağlanmak ve tamamen birbirine bağlı sistemimizi hissetmektir. Ve bu olmadan, tek bir varlık gibi yalnız hissederiz. Ancak bu, gerçek durumumuz hakkında yanlış bir fikirden başka bir şey değildir.

Soru: Düşünceler ve arzuların yanı sıra başka neyle bağ kuruyoruz?

Cevap: Tamamen her şeyle. Başkalarından almadan veya kendimden başkalarına geçirmeden, kendim için sahip olacağım tek bir hücre, tek bir düşünce, tek bir arzu, tek bir dürtü, hiçbir şey yoktur.

Soru: Bunu neden hissetmiyoruz?

Cevap: Çünkü egoizmimiz bizi birbirimizden ayırıyor. Tamamen bağımlı ve birbirimize entegre olmamıza rağmen, öyle hissetmiyoruz. Egoizm, olduğu gibi bilincimizi alır ve birbirimizle mutlak, tam, mükemmel bir bağda olduğumuzu anlamayız.

Büyüleyici Bir Perspektif

Soru: Sonunda, bizi bir virüs aracılığıyla bir olmaya zorladıktan sonra, bağ kurma metoduna ihtiyacımız var mı yoksa bu darbeler birlik olmak için yeterli mi?

Cevap: Hayır, bu yeterli değil. Darbeler altında, sadece başlangıçta, metodolojiye getirildiğinizde ilerleyebilirsiniz. Daha sonra kendinizi ilerletmek istersiniz.

Bu nedenle, darbeler olmadan hareket, sizin kalıcı durumunuz olacaktır. Dahası, bu, darbelerin etkisi altında değil, gelecekteki iyi durumlara-ileriye yönelik özleminize olan çekiciliğin etkisi altında ortaya çıkacaktır.

Bağ metodumuzda hala öğrenecek çok şeyimiz var ve sonra anlayışımızda, duygularımızda, kendimize ve dünyaya olan güvenimizde, tam anlamıyla sürekli olarak nasıl yükselebileceğimizi göreceğiz. Bu o kadar heyecan verici bir ihtimal ki vazgeçmemelisiniz.

Soru: Bir kişi bir sonraki darbeleri beklemeden, acı çekmeden iyi bir şekilde ilerlemek için ne yapmalıdır?

Cevap: Ne yapılması gerektiğini öğrenmeli. En azından küçük bir grup insanla olabildiğince bütünsel olarak birbirine bağlı olmalı çünkü bu henüz tüm dünyayla mümkün değildir.

Bu şekilde kişi, darbelerden kaçınır. Ve ilaveten, bu bütünsel ilişkiye herkesi çekmeye ve birliğe çektiği kişilerle birlikte daha da yükseğe ilerlemeye çalışın.

Manevi Uyanış Ne Kadar Zaman Alır? (Quora)

Her insanın manevi uyanışı için geçen süre, hepimizin parçası olduğumuz kolektif sistemin durumuna, gittikçe daha da birleşmiş bir duruma dönüşen ve bu sistemde nasıl ihtiyaç duyulduğumuza bağlıdır.

Kişi, kolektif sistemin küçük bir parçasıdır (Kabala Bilgeliğinde “Adam HaRishon’un ruhu” olarak adlandırılır). Bu sistem, her insanın bu dünyadaki görünümünü ve nihai birleşmiş koşulumuza doğru gelişimini belirler.

İlk manevi uyanışımız istemsiz olarak gerçekleşir.  Bize yaşamın anlamı ve amacı hakkında sorular olarak ifade edilen “kalpteki nokta” adı verilen maneviyat arzusu verilir.  Bu tür sorular, bizi, onların yerine getirilmesi için bir yol bulana kadar, farklı çevrelere yönlendirir.

Bu yolda iken, o zaman sadece elimizde ne varsa yapmamız gerekir ve sonra daha fazla manevi uyanış almak için gereken zaman artık bize bağlı değildir.

Manevi yol; bilgi, anlayış ve nihayetin de edinim aşamalarına ayrılır.

Duyularımızda maneviyatın elde edinilmesi en uzun zamanı alır.

Manevi edinim, sadece sistemin aklını anlamak demek değil, aynı zamanda onunla bir ortak gibi çalışarak, tüm bağlantılarını tamamen içselleştirmek demektir.

Böyle bir duruma ulaşmak demek, parçası olduğumuz kolektif sistemle uyum içinde olmak, onun uyumuna katkıda bulunarak sistemden faydalanmak ve ruhumuzun kökünü keşfetmek demektir.