Category Archives: Kabala

Bir Sonraki Derecenin Doğuşu

Soru: Bir sonraki derecenin doğuşunu nasıl açıklayabilirsiniz?

Cevap: Bir sonraki derecenin doğuşu, erkek ve dişi parçalar arasındaki ilişkinin bir sonraki seviyedeki devamıdır. Üstelik bu seviye genellikle daha yüksektir.

Bir erkek ve bir kadından bir çocuk doğar. Ama bu çocuğun temeli, bir sonraki koşuldur.

Manevi erkek ve kadın ya da dünyamızdaki erkek ve kadın, bir çocuğun doğmasının sadece dışsal nedenidir. Diyelim ki bir çocuk doğacak; birbirlerini arzulayan bir çift ortaya çıkar, birleşirler ve ona hamile kalırlar, zira dünyamızda bedensel ifadelerinde belirli sayıda ruhun doğması gereklidir.

Neden aniden birbirleriyle flört etmeye başladıklarını, bir tür ilişki başlattıklarını kendileri de bilmezler. İçlerinden, doğanın kendisinden birini doğurmak gerektiğinde, onların içlerinde bir arzu uyanır. Biz kendi başımıza mı bir şeyler yapıyoruz? Bunlar her ne kadar bize kişisel arzularımız gibi görünse de, aslında ortak bir sistem geliştirme ihtiyacından kaynaklanır.

Bezelyeler gibi, bu alanın içindeyiz. Gerçekleşmesi gereken şey içimizde uyandırılır ve biz onu istemsizce gerçekleştiririz ama istemsiz olarak değil de edinimlerimize dayanarak da gerçekleştirebiliriz. Kabala buna rehberlik eder.

 

“Bir Anneden Öğrenilecek En İyi Şey Nedir?” (Quora)

Annem vefat ettiğinde, ki ben 70 yaşımı çoktan geçmiştim, bütün hayatım boyunca beni kollarında taşıdığını ve ancak ayrıldığı o anda benim gitmeme izin verdiğini hissettim.

Bebekken tamamen annelerimizin bakımına bağımlıyız ve annelerin bebeklerine gösterdiği doğal ilgi, diğer tüm insani arzulardan çok daha önemlidir. Bunun nedeni, annenin bebeğine bakma ve onunla bağ kurma arzusunun bizim diğer tüm arzularımızdan (yemek, cinsellik, aile, zenginlik, saygı ve kontrolden) önce gelmesidir.

Bir annenin çocuğuna gösterdiği ilginin, büyük önemini sık sık vurgularım çünkü insanlığı uyumlu ve barışçıl bir konuma getirmek için, bu şefkatli gücü kullanmamız gerekiyor. İnsan toplumunun iyi geleceği buna bağlıdır.

Kabala bilgeliğinde, Bina Sefira’sını, bir annenin çocuğuna gösterdiği ilginin bu dünyadaki örneğine bir şekilde benzeyen, bir koruma, sarma ve kalkan olarak, yalnızca vermeyi ve ihsan etmeyi arzulayan bir nitelik olarak ele alırız.

Eğer Bina‘nın bu gücünü kullanmak yani kendimizi ihsan etme gücüyle sarmak istersek, o zaman annesinin kucağındaki bir bebeğe benzer hale geliriz. Kabalistlerin “Hassadim‘in (merhamet) ışığı” dediği, doğadaki bir güç olan Bina‘nın özel gücünün korumasını kazanırız, bu da hayatımızdaki her türlü acıya neden olan olumsuz egoist güçleri uzaklaştırır.

Bir annenin bebeğine gösterdiği doğal ilgiye benzer şekilde, toplumdaki ilişkilerimizi bir şemsiye gibi kaplayan, yalnızca ihsan etmek isteyen yüce bir şefkat gücü hissi. O zaman birbirimize karşı olumsuz davranamayız çünkü zararlı egoist güçler aramızda mevcut olan ihsan etme gücü olan “anneden korkar”.

Doğanın Planını İnceleyin

Doğanın kendi gelişim planı vardır. Ama biz bugüne kadar kendi planlarımıza göre mi geliştik? Bizim yaptığımız tüm planlar çöküyor. Doğanın ne gibi planları vardır? Onları tanıyalım, onlara ulaşalım ve onlara bir göz atalım. Her zaman, en azından içinde bulunduğumuz şeyi tanımaya değer.

Bizi çevreleyen doğaya hiçbir şey yapamayız, biz onun bir parçasıyız. Bir şeyi istediğimizi sandığımız zaman bile, o da tamamen bu doğadan gelir. Ondan çıkamayız ve ben de kendimden çıkamam. Ne kadar çabalarsam çabalayayım, yine de kendi doğamın içindeyimdir.

Peki, ona göre sürekli değiştiğim bu içsel program nedir? Bunu anlamam lazım; aksi takdirde bu program beni kim bilir nelere iter. Şayet onu tanırsam, ona uygun olarak rahatça ve iyi bir şekilde gelişmem oldukça mümkündür. Ben kendimi iyi hissedeceğim ve herkes kendini iyi hissedecek. Artık insanlığın bu kadar cahil olmayı bırakmasının zamanı geldi.

Kabala bilgeliği bundan bahseder. Bu nedenle, bu şimdi ifşa oluyor ve her şeyden önce bizi, doğayı nasıl kendimize tabi kılacağımızı değil, kendimizi ona nasıl tabi kılacağımızı incelemeye çağırıyor.

Bu konuda karmaşık bir şey yoktur. Doğada yalnızca iki güç vardır; alma gücü ve ihsan etme gücü. İhsan etme gücü, bizi yaratan ve her şeyi canlandıran üst güçtür. Alma gücü ise tüm yaratılmış varlıkların gücüdür ve bir insanda hepsinden daha büyüktür. İnsanoğlu bunu kesinlikle mantıksız bir şekilde kullanır ve tüm doğayı ve etrafındaki herkesi onların aleyhine sömürür.

Bu, bize verilen her iki gücü de en iyi şekilde nasıl kullanacağımızı doğadan öğrenmemiz gerektiği anlamına gelir. Eğer bunu nasıl yaptığını görürsek, iyi olacağız. Doğaya ister Yaradan deyin, ister doğa deyin; fark etmez. Yani Kabala, doğa ile ilgili en doğal, bütünsel ve küresel bir bilgeliktir.

Yorum: Ancak bu çok zor bir şekilde anlatılıyor. Herkes bunu anlayamayacaktır.

Cevabım: Fiziğin ve diğer bilimlerin her şeyi çok daha kolay anlattığını düşünmüyorum. Aksine, Kabala basit bir bilgeliktir çünkü her şeyi herkesin anlayabileceği hislerle anlatır. Kabala’nın söyledikleriyle çalışmaya başladığınızda, bu eylemleri kendi üzerinizde deneyimlersiniz. Bunlar tamamen sizin içinizde oldukları için, size en yakın, en gerçek ve en elle tutulur hale gelirler.

 

Sağlıklı Egoizm

Yorum: Yaratılış planına aykırı olduğu için Kabala ile meşgul olmayan dış insanlara tüm sistemin tam bir resmini aktaramayacağınızı söylediniz.

Cevap: Onlar hiçbir şey anlamayacaklar! Mevcut nitelikleri göz önüne alındığında, onlara ne söylediğimi nasıl anlayabilirler? Ya da tamamen teorik olarak bile olsa, onunla nasıl bir şekilde aynı fikirde olabilirler? Peki o zaman ne olacak? Bu onların egoizmini yok edecek, bildikleri ve yaptıkları her şeyi yok edecektir.

Onların gözünde Einstein aniden küçük bir çocuğa dönüşecek, tıpkı farklı disiplinlerdeki diğer bilim insanlarının tamamen yüzeysel ve sığ görünmesi gibi. Sonra sırada ne var?

İnsanları küçük düşürmek neden? Ciddi katkıları, bağlılıkları için onlara saygı duyuyorum. Onlar sağlıklı egoizmlerinin farkına varırlar ve mümkün olduğunca çok şey bilmek ve elde etmek için çabalarlar. Bu, yine de Yaradan’a giden çeşitli yollar geliştirir. Bilim, üst gücün bir önsezisine giderek daha fazla yaklaşıyor.

Bu nedenle hiçbir şekilde müdahale etmek istemiyorum. Çünkü Kabala’yı öğrenirlerse hiçbir şey yapamayacaklar! Onlar bunu anında unutacaklar! Egoist kendini-savunma sistemi anında devreye girecek ve “Bilimsel alanıma geri döndüm, hiçbir şey bilmek istemiyorum!” diyecekler, hepsi bu.

“Geleceğimiz Aslında Hangi Faktöre Bağlı?” (Quora)

Geleceğimiz, kim olduğumuzu, nerede olduğumuzu, nereye gittiğimizi ve gelişimimize rehberlik eden yasalarla kendimizi nasıl uyumlu hale getirebileceğimizi anlamaya bağlıdır. Bunu yaptığımızda kendimizi uyumlu ve huzurlu bir dünyada yaşarken bulacağız.

21. yüzyıla kadar, içimizde büyüyen egoist dürtülere göre geliştik. Bugün, insan egosu doruk noktasına ulaştı ve buna bağlı olarak artık daha sonraki gelişimimizde özgür seçim yapma olanağına sahibiz.

Bizim özgür seçimimiz nedir? Bu, bizim egoist doğamızın üzerine çıkma yeteneğimizdir.

Egomuzun üzerine çıkmak tek özgür eylemimizdir çünkü egoist dürtülerimizden kaynaklanan yaptığımız diğer her şey, bizi sürekli olarak kendimize yönelik hazlara doğru hareket ettiren, istemsiz bir programa göre işler. Bu nedenle, başkalarının yararını düşünerek ve hareket ederek, kişisel çıkarımızın üzerine çıkabildiğimizde, tüm egoist doğamızın dışında bir eylem gerçekleştirmiş oluruz. Bu özgür eylemde, kendini hedef alan bir yönde hiçbir haz tasavvur etmeyiz, bunun yerine tüm iyiliğin başkalarına yönlendirilmesini arzu ederiz.

Eğer özgür seçimimizin farkına varırsak, sonsuz ve mükemmel olan yeni bir yaşam algısı ve duygusuyla yeni bir doğaya yükselteceğiz.

Biz özgür seçimimizi kullansak da kullanmasak da, doğa yasaları ortaya çıkacaktır. Ancak, bu geçişe katılmazsak, hayatı giderek daha acı ve ıstırap verici olarak deneyimleyeceğiz. Egoist arzularımız asla tatmin olmaz. Sürekli olarak aradıkları hazlardan yoksun kaldıkça, kendimizi giderek büyüyen bir sorunlar ağına dolanmış olarak bulacağız.

Özgür seçim yeteneğimiz, bizi hayvanlardan ve doğanın diğer tüm parçalarından ayıran şeydir. Bu nedenle Kabalistler, tüm gerçekliğin insan için yaratıldığını söylerler: Doğuştan gelen egoist durumumuzun üzerine çıkabilen ve kendimizi doğanın kanunlarıyla -sevgi, verme ve bağ kanunları- uyumlayan, doğanın yegâne zeki yaratıklarıyız.

Önümüzde muazzam bir geçiş süreci ve hatta daha da şaşırtıcı bir hedefimiz var. Mevcut durumumuz, geleceğe doğru yol alırken karşılaştığımız yeni ve daha büyük zorluklara cevaplar aramamızı gerektiriyor. Bu gerçekten de olumlu bir durum ve ben bunu kaygıyla değil umutla karşılıyorum.

Kabala Çalışmak Kolay Değildir

Soru: Kabalistik gruptan ayrılan insanlara ne olur? Bir şekilde bağlarını kesiyorlar mı, yoksa sistemde içsel olarak kalıyorlar mı?

Cevap: Ayrılanlar arasında hayatın bu dönemini fiilen unutan insanlar vardır. Sonuçta önemli olan insanın ne için yaşadığı ve ihsan etme dünyasına, üst dünyaya özlem duyup duymadığıdır.

İnsanlar bu arzuyu kaybettiklerinde, olağan maddesel değerler sistemine geri dönerler ve normal bir şekilde var olurlar ve başka hiçbir şeyleri yoktur. Bilinçaltında, beyinciğin arkasında derinlerde bir yerde, bir çeşit arka beyinle, başka bir şey olduğunu anlarlar, ancak : “Belki bir gün…” diyerek, bunu kendi içlerinde bastırırlar.

Ya da, insan bir güve gibi uçup sadece onun ışınlarının tadını çıkarmak istediğinde, hayat onlara artık o kadar düz görünmez. Aydınlanma devam ettiği için, zaten başka bir dünyanın ve başka bir yaşamın olduğunu hissediyorlar.

Bizden ayrıldıklarında, bu dünyada mutlak tam bir neşeye sahip olmadıklarını düşünüyorum. Bugün buna kim sahip ki? Daha yüksekte başka bir şey olduğu hissi insanı sürekli kemirir ama ulaşılması zordur: “Bunu sonraya bırakacağım.” der.

Ne yapabilirsiniz? Bu basit bir şey değil. 1975’ten beri Kabala’da olan biri olarak konuşuyorum. Burada gerçekten kalanlar, elbette ki kahramanlardır. Dünya grubunun ana kısmı, bu yüzyılın başında bize gelen insanlardır.

Bir Erkek ve Bir Kadın – Yaradan ve Yaratılan

Soru: Yaradan ve yaratılan ile karşılaştırıldığında, erkek ve kadın ilişkisi arasında ne gibi paralellikler kurulabilir?

Cevap: Yaradan ile yaratılan arasında var olan tüm hareketler, bağlar, yakınlaşmalar ve uzaklaşmalar, kadın ile erkek arasında gerçekleşir çünkü maneviyattaki bu durumlar, dünyamızdaki cinsiyet ayrımının kaynağıdır.

Başlangıçta ne dünya vardı, ne insanlık, ne de insanlar arasında ayrım. Bunlar tam olarak Yaradan yaratılanı yarattığı için ortaya çıktılar – Yaradan’dan alan bir şey.

Yaradan, yaratıcı ve gelişen eril bir güç olarak kabul edilir. Yaratılan, gelişmesiyle Yaradan’ın algısına ve O’nunla bir olma arzusuna ulaşan, alan, çoğalan ve genişleyen dişi bir güçtür. Bu yaratılış amacının içindedir.

Bedensel dünyada, biyolojik protein bedenlerimizde, bu dünyevi seviyede gerçekleşir. Protein seviyesindeki doğru uygulama aynı zamanda tüm yaratılışın tüm seviyelerinde, doğru duruma gelebilmesi için de gereklidir. Bu birlikteliğin ötesinde hiçbir şey yoktur.

Bu nedenle Kabala, güçlerdeki bu birliği inceler ve doğada her seviyede – insanlar arasında, doğanın parçaları arasında ve insan toplumunda – olan her şeyi ve bir kişinin her türlü politik, ekonomik, ticari, aile ve diğer sistemleri kendi doğasına göre yarattığını anlar.

Kabala, evrensel bir bilgeliktir çünkü en evrensel şeylerle çalışır: iki güç, Yaradan ve yaratılan. Bunların bir hiyerarşi aracılığıyla yavaş yavaş dört dünyaya nasıl indiklerini, dünyamızı nasıl oluşturduklarını ve onun içinde aynı farkındalığa nasıl ulaştıklarını açıklar. Her şey çok basittir.

Birlikte Çalışmak

Gelişimimizin şu anki aşaması dağıtımdır çünkü dünyanın birbiriyle doğru bağa veya dediğimiz gibi, karşılıklı garantiye (Arvut) ihtiyacı vardır.

Diyelim ki herkes aynı fikirde: “Evet, karşılıklı olarak birbirimize bağlı olmalıyız; aksi halde birbirimizi yeriz.” Ama nasıl karşılıklı bir anlaşmaya varabiliriz?

Kabala’nın devreye girdiği yer burasıdır. “Uslu bir çocuk ol” dediğimiz ilk aşamalar değil, Kabala, çünkü üst ışık olmadan, onun çekimi olmadan, siz kendinizi değiştiremezsiniz. Her zaman başkalarına karşı çıkacaksınız. Bu nedenle Kabala insanlar için gereklidir.

Doğa bizi karşılıklı garantiye mecbur kıldığından, insanlar birbirlerine karşı bir nezaketin gerekli olduğundan emin olmalılar. Küçük bir küre üzerindeyiz ve birbirimize tamamen bağlıyız. Bu bize bağlı değildir; bizi yukarıdan, doğadan zorlayan bir koşuldur ve hepimizi çevrelemiştir: “Ve şimdi, bunu çözün.”

Ya bir hesaplaşma ayarlayacağız ve sonra herkes birbirine bıçak saplayacak ya da bir şekilde anlaşmaya varmaya çalışacağız.

Ama hepimiz egoist isek ve sadece başkalarını kullanarak bir şeyi nasıl elde edeceğimizi düşünüyorsak, nasıl anlaşabiliriz? Aynı zamanda bunun artık diğeri üzerinden çalışmadığını, sistem yuvarlaksa o zaman birlikte hareket etmemiz gerektiğini anlıyoruz.

Bu sistemin merkezi herkes için ortak bir hedef olmalıdır: sistemin merkezi dışında ben değil, sen değil, herkesin kendisi için değil. Kendimizi, doğamızı nasıl değiştirebiliriz? Tarihte ilk kez, teknolojiyi, toplumu değil, insanın kendisini değiştirme ihtiyacına geliyoruz.

Ve o zaman Kabala, ıslahın gücünü çekmenin tek yolu olarak sahneye çıkacaktır.

 

Üç Çizgide Nasıl Çalışılır?

Soru: Üç çizgide çalışmanın farklı yolları olduğunu söylediniz. Ne demek istediniz?

Cevap: Diyelim ki, ben bir babayım, kocayım, öğretmenim ve vatandaşım. Tüm ilişkilerimde orta çizgide davranmalıyım: kendimle ilgili, her şeyle ilgili ve bilim, sanat, teknoloji, ekonomi, finans, doğaya karşı tavrım vb. her şeyde uygulanmalıdır.

Eylemlerimizin her biri arzudan gelir ve bu nedenle egoizmimiz tüm eylemlerde yer aldığı zaman, onların hepsi en uygun şekilde orta çizgiye uymalıdır, kesinlikle ihsan etmeyi, sevmeyi ve çevreleyen sistemi dengeli, nazik ve sakin hale getirmeyi amaçlamalıdır.

Bugün mutlak bir uyumsuzluk içindeyiz çünkü aramızda üç çizgi sistemi veya bütünsel bir karşılıklı bağ sistemi tezahür ediyor ve bunu kendi içimizde fark edemiyoruz. Dolayısıyla doğanın bize gösterdiğinin tam tersi bir durumdayız. Bizim açımızdan ne algımızda, ne eylemlerimizde ne de düşüncelerimizde herhangi bir şeye ya da kimseye karşı üç çizgi davranışı olmadığı ortaya çıkıyor. Bu yüzden tüm faaliyetlerimizde kriz içindeyiz.

Orta çizgi, tüm iyi ve kötü niteliklerimi, düşüncelerimi, arzularımı ve hareketlerimi herkesle iyi bir ilişki kurmaya yönlendirmem anlamına gelir. Asıl peşinde koştuğum şey budur çünkü bunu başarabilirsem ve hayatımda böyle bir yol izlersem, o zaman kendimi, insanlığı ve dünyayı mükemmel, ebedi, sonsuz ve her bakımdan iyi yapacağım. Bu nedenle, orta çizginin ne olduğunu çalışıyoruz.

Kabala bilgeliği, Bina ve Malhut‘un birleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Masah de Hirik‘i, ikinci kısıtlamayı (Tzimtzum Bet) ve diğerlerini oldukça derinlemesine inceler.

Ancak ortalama bir insanın buna ihtiyacı yoktur. Ona ancak şunu söyleyebiliriz: “Egoist olmana rağmen, her şeyi ne kadar kendin için istesen de, bunun üzerine çıkmaya çalış ve başkalarının durumunu da hesaba kat. Yapabiliyorsan, onların durumlarını seninkinden daha yüksek hayal et. Dene! En azından bir şekilde, bir kez bunu yapabilir misin? Ve aynı zamanda insanlığın böyle bir durumda nasıl var olacağını düşün. Hepsi bu.”

İnsanların bunu anlamasının gerekeceği bir duruma doğru ilerliyoruz; aksi takdirde kelimenin tam anlamıyla birbirlerini diri diri yiyecekler. Her şey bir insanın doğasında vardır ve kendimizi farklı ilişkilere içsel olarak hazırlamaya başlamazsak, bu gerçekleşebilir.

Son Islahtan Sonra Dünya Nasıl Olacak?

Her birey kendi yararı ile topluluğun yararının bir ve aynı olduğunu anlayacak ve bununla dünya tam ıslahına gelecektir (Baal HaSulam, “Barış”).

Birisine burada komünizm veya sosyalizmden bahsediyoruz gibi gelebilir ama aslında Kabala bilgeliği doğanın genel yasasını açıklar, buna göre tüm doğa herkesin herkese bağlı olduğu bütünsel bir biçimde birbirine bağlı ve bağlantılıdır.

Kabala bilgeliği, doğanın her bir unsuruna ve Yaradan olarak adlandırılan, onun genel gücüne fayda sağlamak için genel doğayı nasıl etkileyebileceğimizi açıklar.

Buna ister sosyalizm ister komünizm deyin, fark etmez, ancak bütünsel doğanın genel yasası başlangıçta tüm evrende işler. Hareket eden, her şeyi birbirine bağlayan ve tam bir birliğe götüren tek bir güç vardır. Doğanın tüm parçaları birbirine bağlıdır ve onları doğada başlangıçta yerleşik olan bu bütünsel bağımlılıktan çıkarmaya hakkımız yoktur.

Bu nedenle, bu yasayı çalışmalı ve bize daha uygun ve faydalı görünen herhangi bir değişiklik yapmadan, onu nasıl uygulayacağımızı bilmeliyiz. Görevimiz doğa kanunlarını çalışmak ve onlara uymaktır. Bu tavsiye bize Kabala bilgeliği tarafından verilmektedir ve bu tavsiyeye uyanlar kesinlikle başarılı olacaktır.

Son ıslahtan sonra, tüm insanlık öyle bir şekilde birleşecek ki herkes kendi kaderini anlayacak ve tüm gerçeklik bize başından sonuna açıkça ifşa edilecek yani Yaradan herkese ifşa olacaktır. Açık, şeffaf bir dünyada yaşayacağız ve karşılıklı işbirliği ve birlik içinde, sadece insanlarla değil, genel olarak tüm cansız doğa, bitkiler ve hayvanlarla kucaklaşarak nasıl doğru bir şekilde var olacağımızı bileceğiz.