Category Archives: Kabala

Hayatın Bilgeliği Nedir?

Soru: Hayatınızda birdenbire ortaya çıkarsa, egoizmle nasıl başa çıkarsınız?

Cevap: Egoizm bunu her saniye sürekli yapar. Egoizm her dakika beni alt eder ve beni çeşitli düşüncelere atar. Ancak bu, başkalarından çalmak, onları aldatmak veya onlara zararlı bir şey yapmak istediğim anlamına gelmez.

Egoizm, en küçük eylemlerde bile, örneğin oturma, kalkma ve yürüme şeklimizde her an bize hükmeden şeydir. Her şeyde kendini gösterir: düşüncelerde, duygularda, niyetlerde, sözlerde ve eylemlerde.

Birinin veya diğerinin seçimi, konuşma şeklimiz ve davranışımız, egoizm tarafından içeriden araştırılır ve bizler hepsini incelemeli ve yavaş yavaş kendimizi düzeltmeliyiz. Ancak bu, ilginç bir görevdir.

Soru: Her seferinde kendime “Bunu neden yapıyorum?” diye sormam mı gerekiyor?

Cevap: Hayır. Eğer Kabala çalışırsanız, kendinize sorular sormayacaksınız; çünkü egoist olmayan ama özgecil olan başka bir enerjiden, üst ışıktan, etkileneceksiniz.

Her iki ışık da sizi etkiler. Bir binicinin iki dizginle bir atı kontrol ettiği gibi, size rehberlik edecek ve sizi ileri götüreceklerdir. Ayrıca, şu anda hangi güçlerin sizi yönlendirdiğini, hangisiyle ve nasıl ilerlemeniz gerektiğini ve onları birbiriyle nasıl dengeleyeceğinizi hissedeceksiniz. Prensip olarak, hayatın tüm bilgeliği, her iki gücü de doğru bir şekilde dengelemektir.

Hayatın Değerlerini Değiştirmemize Neden Olan Nedir?

Soru: Ölüm döşeğinde bile bir insanın saçma sapan düşünmeye devam ettiğini ve değerlerini değiştirmediğini görüyoruz. Bizi baskısıyla değiştirmek için krizin hangi ölçekte olması gerektiğini hayal etmek bile korkutucu.  Bir insanda bu hayatın değerlerini kökten değiştirecek olan, kim ya da nedir?

Cevap: Yaşamın değerlerini değiştirmek ancak,  bizi dünyamızın üzerine çıkaran, bizi saf hayvansal arzulardan çıkartan, daha yüksek bir gücün, daha yüksek bir ışığın etkisi altında mümkündür. Bu durumda, hayvansal arzuların yerini, doğanın bir sonraki seviyesinden ilerleyen insani arzuları alır. O zaman bizler, gelişimimiz hakkında konuşabiliriz.

Ve dahası insanda dünyamızın arzuları hüküm sürmektedir, başka bir şey değil. Kişi Kabalistlerin neyle ilgilendiklerini anlamaz. O, “Yaşıyorsan – yaşa, ölürsen – öl. Ne yapabilirsin ki? Hayat bu.” Diye düşünür. Ve sadece üst ışık kişiye parlarsa ve onun etkisi altında kişi, düşünmeye ve başka kararlar almaya başlar.

Kabala çalışmaya kim gelir? Hayatın anlamı hakkında soruları olan insanlar. Onlar zaten “mantık ötesi inanç” denilen, bir sonraki seviyedendir.

Bizler sabit bilgimizin içinde yaşıyoruz: neyse o. Fakat yine de “mantık ötesi inanç” denen bir seviye vardır. İnanmak; körü körüne inanç değildir, dindar olmak değildir. Bu, gerçeklik algısının bir sonraki seviyesidir.

Kadın Kabala Çalışırsa

Soru: Kadın Kabala çalışmaya başlarsa ve manevi olarak gelişirse ama kocası çalışmıyorsa, çalışmayı bırakmalı mı?

Cevap: Hayır, onu durduramazsınız. Eğer size, kendinizi, ruhunuzu geliştirme fırsatı verilirse, hiçbir koşuldada durmamalısınız. Sadece, bunu kocanıza sitem etmeden yapın.

Ona, bunun sizi çok iyi hissettiren hobiniz olduğunu söyleyin ve manevi maceralara sahip olmak, bazı maceralar aramaktan daha iyidir. Bunu kabul edecektir.

Soru:  Ya çalışmayı durdurmamda ısrar ederse?

Cevap: Neden? Eğer karısı diyelim mi ezoterizmle, manevi bir şeyle ilgileniyorsa, o bununla övünebilir bile.

Yorum: Bir erkek, bir kadının değişeceğinden, gelişiminde onu aşacağından ve ayrılacağından korkar.

Cevabım: Korkuyor olabilir, ancak onu başka bir şeye tercih ettiğinden emin olmalıyız. Bir adam her zaman karısının yanında olmasını, ona bakmasını ve ona hizmet etmesini ister. Bu nedenle, ona tam olarak elde ettiği şeyin bu olduğunu göstermeliyiz.

Yorum: Ama bir kadın olarak, bir erkeğin seçimini etkileyemem. Sonuçta, benimle birlikte gelişmek ve manevi olarak büyümek kendi seçimi olacaktır.

Cevabım: Elbette. Maneviyatta herhangi bir şeyi zorlamak imkansızdır. Bu nedenle maneviyatta zorlama olmadığı söylenir, herkes istediği kadar, yapabildiği kadar çalışır. Belki Kabala çalışmak istemiyor ama yogayı veya başka bir şeyi tercih ediyordur. Olsun.

Sevgiyle, başka birinin böyle şeyler yapmasına izin vermelisiniz. Bunda yanlış bir şey yok, o hala eşiniz, hayat arkadaşınız olarak kalır.

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Ağustos 2020

“Sevgi tüm günahları örter” – bu ilke tüm yaratılışı kapsar. Çünkü yaratılışın amacı, bağın, birliğin üst derecesi olarak sevgiyi edinmektir. Ve bu koşula ulaşmak için önce bunun tersini hissetmeliyiz yani nefreti, reddedilmeyi, günahı.

O, kötülüğü ifşa eder, biz de iyiliği ifşa ederiz ve O’nu bu şekilde ediniriz.

“Kötü eğilimi ben yarattım” – Yaradan egoizmimizin kötülüğünü ifşa eder,  biz de iyi eğilimi ifşa etmeliyiz: bütün kötülükleri örtecek birlik ve sevgiyi. Bu bizim manevi çalışmamız olacak. İşte bu şekilde Yaradan’ın ortakları oluruz.

Yeni bir çağda yaşıyoruz ve bugün dünyada ifşa edilen suçlar bir grup insana, bir kişiye veya bir millete değil, birlikte herkese aittir. Bu zaten gerçekten yeni bir çağda olduğumuz ve dünyanın kapalı, bütünsel bir hale gelmeye başladığı anlamına geliyor.

Çözüm, herkesi saran mutlak, ortak sevgiye ulaşana kadar, yeni kötü hissiyatımıza yani birliğimize uygun olmalıdır -tüm gezegeni saran ve küresel olan darbe ne kadar çok olursa, buna karşı çare daha küresel olmalıdır-

Doğanın bizleri – onu kabul edip iyi bağlarla birleşebilmemiz için- içine yerleştirmek istediği  bütünsel dünyanın ilk darbesini yaşıyoruz.  Ama direniyoruz. Bundan sonra iki yol vardır: iyi yol ve ıstırabın yolu.

Onlardan biriyle ya da aralarında ilerlememiz gerekecek. Kabala, daha iyisini seçmemize yardımcı olur.

Egoizmin Büyümesi, Gelişimi Belirler

Soru: İnsanların birbirleriyle bağlantılarını kaybetmelerinin, aile içinde birleşmekten korkmalarının ve bir eş bulamamalarının nedeni nedir?

Cevap: Egoizm. Sözde tüm iyi niyetlerimizi ve dürtülerimizi engelleyen başka bir güç yoktur. Başkalarına rağmen, başkalarına karşı, diğerlerinden daha fazlasını istememize neden olan sadece egomuzdur. Bununla ilgili hiçbir şey yapamayız. Bununla savaşmak işe yaramaz.

Bu nedenle, egoyu dengelemek için üst gücü nasıl alacağımızı bilmemiz gerekir. Bu, egoizmin üzerine çıkma metodudur ve Yaradan’ın seviyesine ulaşmak için onu kendinizin ve başkalarının yararına kullanmanıza izin verir.

Tüm gelişimimiz, içimizdeki egoizmin büyümesidir. Binlerce yıldır, her geçen gün insanlıktaki egoizm gittikçe artmaktadır.

Kabala bilimi,  onu nasıl doğru bir şekilde uygulayabileceğimizi açıklar. Bunun içinde bizlere, her şeyi kontrol eden ve bize nasıl göreceğimizi, değerlendireceğimizi, her şeyle nasıl bağlantı kuracağımızı ve egoist gücü doğru bir şekilde kullanacağımızı öğreten en içteki, en güçlü üst kuvvet tarafından yardım edilir. Bu şekilde hareket ederek, temelde kaderimizi değiştiririz.

Soru: Egoizmimiz aslında gelişimle mi büyüyor?

Cevap: Elbette! Gelişimi belirleyen egoizmin büyümesidir.

Soru: Bu bizi nereye götürür?

Cevap: Ya yıkıma ya da egoizmin doğru kullanımına.

Soru: Bunun bizim yıkımımıza yol açmayacağından nasıl emin olabiliriz?

Cevap: Her şey zaten doğanın programında belirlendi. Sonunda ölmeyeceğiz ve yok olmayacağız. Son dakikada egoizmimiz kendisinin tam tersine dönecek. Görecek, hissedecek  –  ama bu en son aşamada –  eğer bu adımı atmazsa yok olacak. Bu egoistçe onu zıt eyleme, kendisiyle çelişkiye götürecek.

İnsan – Doğanın En Yüksek Seviyesi

Soru: İnsan neden doğanın tacıdır?  Belki de doğada daha gelişmiş varlıklar vardır ve hayatımız onlara bağlı olabilir mi?

Cevap: Bilgi ve duyum sistemimizden, insanın en yüksek varlık olduğunu görüyoruz.

Tabii ki, doğanın tacı olarak adlandırılmamıza rağmen, egoizmimiz her şeyi yok ediyor.  Fakat cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğası sistemi içinde, insan yaratılışın en üst noktasıdır ancak zararlı ve çok kusurludur ama yine de zirve noktasıdır.  Eğer kendini düzeltir ve değiştirebilirse, o zaman her anlamda gerçekten doruk noktası olacaktır.

Biz insanlar, yaratılışın nihai amacıyız, şimdiki formumuzda değil ama başarabileceğimiz ve başarmamız gereken formda.

Bu varoluş biçimi, içinde doğduğumuz ve geliştiğimiz egoist doğamızın üstesinden geldiğimizde elde edilecektir. Bu nedenle bizler, kötü, genel sistemin tam zıttı olarak, onun ortak bütünlük arzusunun farkındalığına gelmeliyiz.

Egoist arzumuzu özgecil olan arzuya, mesafemizi ve ayrılığımızı bağ ve yakınlığa doğru ıslah ettiğimizde, gerçekten doğanın en yüksek seviyesi oluruz.

Twitter’da Düşüncelerim / 10 Ağustos 2020

Koronavirüsten maruz kalınan darbeler, nihayetinde tüm insanlığı teslim olmaya ve durulmaya ve bunun, istediğimiz şeyi yapmamıza: ne sağda ne de solda, izin vermeyecek üst gücün eseri olduğunu fark etmeye zorlayacaktır.

Sonuçta, biz insanlar onun içindeki tek zararlı unsuruz!

Hayatlarımızı ancak tutumumuzu değiştirerek ve onları iyileştirerek değiştirebileceğimizin farkına varmadan önce ne kadar acı çekmeliyiz? Bunu fark edene kadar doğa bize baskı yapmaya devam edecek! Doğa, şu anki varoluşa alışmamıza izin vermeyecek.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Ağustos 2020

Tüm doğayla – içgüdüsel olarak, parçası olarak değil, bilinçli olarak, çabalarla bağ kurmak …

Her geçen gün daha fazla insan, yaşadıklarının tesadüfi şoklar olmadığını, doğanın amacının insanları tüm doğa ile bilinçli bir benzerliğe getirmek olduğunu, toplumun doğası gereği gelişiminin planlanmış bir programı olduğunu fark ediyor.

Yaradan’ın ifşası için bir alan, ortak bir arzu yaratırsak, “O’ndan Başka Yok” kavramı gerçekten gerçek olur. Sonuçta, haz alma arzularımızı iptal ederek ve onların üzerinde hep birlikte bağ kurmayı dileyerek, şimdiye kadar var olmayan bir şey inşa ediyoruz.

Bu konuda  “Beni siz yarattınız” diye yazılmıştır.

Kimse başkalarına karşı nefret ile ilgili düşünmemeli ve onları iptal etmemelidir. Aksine, karşılıklı tavizler yoluyla, Yaradan’ın yaşayabileceği bir alan yaratabilmemiz için, her birine yer verilmelidir. Sadece karşıt görüşlerin doğru karşılıklı kullanımı, karşılıklı tavizlerimizin üzerine Yaradan’ın ifşaları için bir yer inşa etmemize izin verecektir.

Yeni bir varoluş şekline giriyoruz. Eğitim, insanlığı buna hazırlamalıdır. Sonuçta, eğitimin özü, insanlara doğada ve toplumda yaşamayı öğretmektir. Ve doğa bizden herkesin herkesle daha bütünsel bir işbirliğini talep etmektedir.

Evrensel eğitimimizdeki ana değişiklik budur.

Bizler daima doğanın etkisi altında geliştik. Ama bizim neslimizi özel kılan, bilinçli olarak gelişmeye başlamamız gerektiğidir. Doğa bizi hayvanlar gibi gelişmeye zorlamadan önce, bugün baskısının ardındaki amacı anlamamızı istiyor- egonun üzerinde birleşmek.

Olanları kriz olarak algılamayı bırakmalıyız. Doğa kendi yasalarına göre işliyor. Ama onları anlamıyoruz, bu yüzden onlara uymuyoruz. Bu nedenle, kriz doğada değil, bizim doğayı anlama eksikliğimizdedir.

600.000 Ruh Nereden Geliyor?

Soru: 600.000 ruh, bu rastgele bir sayı mıdır?

Cevap: Hayır. Kabala bilgeliği en kesin bilimdir.

600.000 sayısı, manevi sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Yaratılan varlık-Malhut,  Zeir Anpin-Yaradan ile bağ kurarak, O’nun altı Sefirot’unu edinir ve aralarındaki farklılığın yüksekliği ile çarpılır. Sonuç 600.000’dir.

Ancak gerçek şu ki, gerekli miktara ulaşmak için daha fazla bölünme vardır çünkü her şey duygularımızın çözümüne, farkındalığımıza, bağımıza ve birbirimizle karşılıklı bütünleşmeye bağlıdır.

Yeni Çağın İlk Kongresi

İki hafta içinde sanal bir kongreye gidiyoruz. Bu kolay bir bağ değil çünkü bizler, onun için hazırlanmaya milyarlarca yıl önce, yaratılışın başında başladık. Ve bu sadece bizim maddi dünyamızda, ondan önce manevi dünyalarda birçok eylem vardı.

Ve nihayet, bunu başarmak için kırıklığı, bağın zıt formunu hissetmeye başladığımız noktaya geliyoruz.

Şu anda, hepimizin birlikte ve Yaradan ile birleştiğimiz, yaratılışın programına, amacına doğru sürekli bir yükselişin başladığı, en düşük başlangıç noktasındayız diyebiliriz.

Bu hedefe giden yoldaki ilk durak, iki hafta içinde düzenleyeceğimiz sanal bir kongre. Bu o kadar önemli değil gibi gelebilir ama önemi, ıslah olmamış bencil arzularımıza göre değerlendirdiğimizi anlamalıyız,  aslında kongreye katılan binlerce kişinin bu özel zamanda bir araya gelme arzusu çok önemlidir.

Bu, Koronavirüs döneminde düzenlenen ilk kongre. Şubat ayında, karantina başlamadan hemen önce büyük bir kongre düzenlemeyi başardık. Sanki son arabaya atlamıştık: Bir kongre düzenledik ve kapı hemen arkamızdan hızla çarptı.

Ve şimdi de Koronavirüs döneminde sistemimizi düzenlemeye başlıyoruz. Zaten ilk dalgasından geçtik ve bunun ne ile ilgili olduğunu anlayabiliyoruz. İnsanlık henüz ne olduğunu anlamıyor. Salgın gerilemeyecek;  bir gelişim silindiri gibi ilerleyecek ve insanlıktan yeni bir form oluşturacak.

Eğer sadece bu şekilde birbirimizle bağ kurabiliyorsak, bu devasa asfalt silindiri tam üzerimizden yuvarlanacak ve bizi yere yapıştıracak. Gelişim alanını beklemeyelim, ama kendi çalışmamız nedeniyle bunu yapalım. İyi davranmaları için, annelerinin cezalandırdığı yaramaz çocuklar olmamalısınız. Ve çocuğun çıkış yolu yoktur, şimdi bizlerin olduğu gibi, umutsuzluktan itaat etmek zorundayız, Koronavirüs ve bizim için sıradaki diğer virüsler bizden ne istiyorsa onu yapmak zorundayız.

Annenin yani doğanın, Yaradan’ın, neden bizi zorunlu tuttuğunu anladığımız ve onun taleplerini kendi rızamız ve iyi niyetimizle yerine getirmeyi isteyeceğimiz bir koşula yükselmemiz gerekiyor.

Yeni bir dönemin bu ilk kongresini, yeni bir duruma getirmek istiyoruz: eskisi gibi birlikte oturduğumuz, konuştuğumuz ve sarıldığımız zamanki gibi değil. Aynı odada oturmadığımız için üzüntü duymamalıyız; geçmişe üzülmemeliyiz. O zaten geçti. Yeni olan her şey, anlayış ve onay ile kabul edilmelidir.

Yeni koşullar, bizden daha fazla bağ talep etmekte. Ve maddesel değişikliklerin gerçekleştiğini görürsek, o zaman onlar bizleri daha da büyük bir içsel bağa uyandırmalılar, böylece dışsal formlar bizim kafamızı karıştırmaz, bir salonda birkaç bin kişinin oturması gerçeğiyle,  zaten bağlı olduğumuz yanılsamasını vermezler.

Şimdi böyle bir şey yok; aynı odada değiliz ve fiziksel olarak birlikte olmak için bile çabalamıyoruz. Tek kalp tek adam gibi manevi olarak birlikte olmak istiyoruz! Ve dolayısıyla bu, yeni bir çağda tamamen yeni bir kongredir. İçinde, geçmiş kongrelerden hiçbir şey yok: yeni bir seviye, yeni bir yaklaşım, yeni bir tutum. Ve buna, yükselmemiz gereken manevi bir seviye olarak bakıyoruz.

Herkesle bağlantıda olmak istiyorum ama nerede ve nasıl? Manevi seviyeye, kongremizin yapıldığı manevi yere, Yaradan’ın içindeki alana yükselerek. Hepimiz bu alana gireceğiz ve orada var olmak, O’nun içinde birbirimizle birleşmek isteyeceğiz. Yaradan,  “alan” olarak adlandırılır ve bizi bekleyen bu ilk manevi adımda, Yaradan’la birlikte birbirimize destek olmak için, kongremizi, herkesi bir araya topladığımız bu alanda yapıyoruz.

Size kalbimdeki duyguları iletemem. Ancak, yeni bir çağın ilk kongresinde bu durumu birlikte keşfedeceğimizi ve Yaradan’ın içinde, birlikte aramızdaki bağı hissedeceğimizi umalım.