Category Archives: Kabala

Engelleri Aşın ve Üst Dünyayı İfşa Edin

Soru: Zohar nedir?

Cevap: “Zohar”, “üst aydınlık” anlamına gelir. Bu, Arık Anpin olan Atzilut dünyasının baş seviyesinin ışığıdır. Kitap adını bu parlamadan alır çünkü birçok farklı filtreden geçerek yavaş yavaş kendini küçülten ve bizi etkileyen kaynaktan bahseder.

Soru: Zohar neden hikâye tarzında bir anlatım biçimine sahiptir?

Cevap: Hayır! Bu insanlarla ilgili değildir. Ne Tora, ne Zohar ne de Talmud insanlardan bahsetmez, sadece manevi seviyelerden bahseder.

Eğer bir tür manevi seviyede olsaydınız, seviyenizi örneğin Rabbi Şimon’un veya başka birinin seviyesine göre ölçerdik. İnsan bu şekilde ölçülür, adıyla değil. Adının ne olduğunun benim için ne önemi var ki!?

Konuştuğu seviye benim için önemli çünkü bu seviyede tüm perdeleri aşar ve manevi dünyayı görür. Bunun ona ne açtığı benim için önemli. Bazı mikro parçacıkların hızlandırıcısı gibi çalışır.

Bu nedenle, onun bir kişi olarak değil, tüm engelleri aşan ve bana üst dünyayı gösteren “mermi topunda” hangi güç ve kaç elektron volt olduğu hakkındaki verilerine ihtiyacım var.

 

Yaratılan Varlıklar Uğruna

Soru: On Sefirot Çalışması‘nda Baal HaSulam, Yaradan’ın tekilliğinin mucizevi niteliği hakkında yazıyor. Nasıl bir tekillikten bahsediyoruz?

Cevap: Gerçek şu ki, Yaradan tüm eylemlerinde kesinlikle iyidir. O, sadece verir ve ihsan eder; O, her şeyi yalnızca yaratılışın mutlak yararı için düşünür ve yapmaya niyet eder.

Kendisi hakkında bir düşüncesi yoktur, sadece yarattığı varlıkları düşünür. Kendisi için hiçbir arzusu yoktur ve bu nedenle olumsuz eylemlerin kaynağı olamaz. Sonuçta, O’nun yaptığı her şey sadece yaratılanlar içindir.

Soru: Bu bizim de kendimizi hiç düşünmediğimiz bir duruma gelmemiz gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet, ıslahımızın bir sonucu olarak aynı duruma gelmemiz gerekecek. “Mucizevi nitelik”, kendimi düşünmek değil, başkalarını düşünmektir.

Yaradan’a Girişi Açan Anahtar

Manevi çalışmada, içine bir anahtarın sokulması gereken bu dar anahtar deliği nedir?

“Dar”’ın tanımı, Hasadim (merhamet) eksikliği anlamına gelir. Bu eksikliği gidermeyi başardıysam, bu kilidi açmaya hazırım demektir.

Önümüzdeki tüm yol bir kilittir. Her adımda, daha fazlasını ortaya çıkarmak ve böylece hedefe doğru ilerlemek için, onunla belirli bir anahtara yani ihsan etme niteliğine uymamız gerekir.

Her aşamada kendimizi daha fazla ifşa ederiz ve kendi içimizde artan bir ihsan etme niteliği tezahür ettiririz ve böylece Yaradan’a yaklaşırız. Ve bunun için kilide tam olarak uyan anahtarı bulmamız gerekiyor.

Bizden ihsan etme niteliğini gizleyen kilit gruptur ve anahtar, bu gruptaki ilişkiler, dostlar arasındaki bağ ve sevgidir. İnsan kendinden kopmalı, on dostuna bağlı kalmalıdır. Benim için onlu manevi bir Kli’dir. Bu Kli’ye girmek için kendimi doğru bir şekilde yeniden biçimlendirirsem, kilidi bir anahtarla açarım ve Yaradan’a ulaşırım.

Anahtarı bulmam, onu incelemem, kilide uydurmaya çalışmam ve anahtarı anahtar deliğine nasıl sokacağımı ve nasıl çevireceğimi öğrenmem gerekiyor. Anahtarı kilide sokacak güce sahip olduğumda kilidi açabilirim.

Sadece anahtarı kilide sokarken dostlarınızla çok güçlü bir bağ kurmanız gerektiğini hatırlayın. Eğer dostlarımla bağ kurarsam ve kendimi giderek daha fazla iptal edersem, sonunda anahtarı anahtar deliğine sokabileceğim ve onu çevirmeye hazır olacağım.

Ama kilitteki anahtarı çevirebilmek için, Yaradan’a dönüp bu kilidi açacak gücü O’ndan istemem gerekiyor. İşin üç aşaması vardır: Kendinizi kilide uygun bir anahtar olarak ayarlayın, ardından kilide girin ve son olarak kilidi açın.

Zohar’a Giriş

Soru: Kişi Zohar Kitabı’na giriş yaptığında kendisi için ne keşfeder?

Cevap: Kişi bu kitabın anlattığı uçsuz bucaksız dünyayı hissetmeye başlar. Dünya aniden küresel bir ekran gibi dört bir yandan önüne açılır.

Üstelik sadece bir ekran gibi uzaklaşarak hareket etmez, giderek buharlaşan karanlık ışıkla dolu bir küreymiş gibi yavaşça kaybolur ve sizinle genel güç olan Yaradan arasında karşılıklı bağ hisleri olan bir kozmosun içindeymişsin gibi bir his olur.

Bu arada, uzayda bulunmuş birçok insan bu şekilde hisseder. Dünya sakinlerinin etkisinden kopukturlar ve Dünya’nın sürekli baskısı altında olmalarına rağmen, hala insanlığın farklı bir amacı olduğunu, evrenin düşüncelerle dolu olduğunu hissederler ve bu büyük bir vizyondur. Bu his hakkında, uzayda var olduğu için değil, Dünya orada onlara baskı yapmadığı için bahsediyorlar.

Soru: İnsanlar defalarca manevi bir durumu görselleştirmeye ve bazı görüntüler veya 3D grafikler icat etmeye çalıştılar, ancak bunların hepsi çok sınırlı. Ve duyulara göre, kişi sadece ışığı mı algılar? Bunu kelimelerin ve görüntülerin yardımıyla aktarmak nasıl mümkün olabilir?

Cevap: Hiçbir şey aktarılamaz! İpucu yok! Makaleler var ve makaleye göre bir şeyler hissederseniz hissedersiniz; hissetmezseniz, o zaman yoktur.

Bu hisler aktarılamaz çünkü onlara yeterince uyum sağlayamıyoruz. Beş duyunuzda tuzlu, acı, tatlı veya bazı sesler, bazı kokular ya da dokunuşlar vb. hisler varsa, o zaman size bir şey aktarılabilir. Hatırlarsınız ya da anlarsınız.
Ve bu duyu organına ve arşivine sahip değilseniz, buna bağlı belirli bir dizi izlenim yoksa hiçbir şey yapılamaz.

İbrahim’in Grubunun Manevi Gelişimi

Bir seviyeden diğerine geçişin dört aşaması, on Sefirot’un durumuna veya Yaradan’ın dört harfli – “Yod-Hey-Vav-Hey” adına göre zorunludur. Yaradan tüm doğadır, onun dört gelişim seviyesi ve önceki durumdan sonraki duruma geçiştir. Ve böylece o, tüm adımların arasında ve her adımın içindedir.

Eğer bir geçiş durumu varsa, gelişimin en küçük aşamalarında bile mutlaka bu dördünden geçmelidir.

Bu nedenle, ileriye doğru hareket eden dört gelişim durumu vardır. Birincisi, mutlak hayvan durumundan insan seviyesine kısmi bir çıkıştır. İnsan, dayanışmaya, bağa, ihsan etme ve sevgiye yönelik bir harekettir ama yine de ilk koşulu içindedir.

Bu yüzden İbrahim, 5.000 kişiyi Babil’den çıkarıp ilk Kabalistik toplumunu örgütlediğinde, bu,  onun yönetimi altındaydı. Yani bu, herkesin farklı olmasına rağmen birbirine eşit davrandığı, herkesin sadece birbirini ve toplumu önemsediği, kendisini umursamadığı manevi bir toplumdu. Esas olarak, bu onların idealiydi.

İbrahim, bu temel üzerine, bu ideale doğru ilerlemeye hazır olanları Babil’den çıkardı.

Olumlu ve Olumsuz Kıskançlık

Yorum: Kıskançlığın, Kabala’da bizi ilerleten iyi bir nitelik olduğunu söylediniz.

Cevabım: Evet, eğer kıskançlık iyiyse bir grup oluşturur, kötüyse onu yok eder. Bu nasıl bir kıskançlık olduğuna bağlı. 

Başkalarının çalışma şeklini kıskanırsam, ben de onlar gibi çalışmak isterim, kendim de böyle ilerlemek isterim. Kıskançlığın zeki, gelişmiş insanlar yarattığı söylenir. Dünyayı bilgiyle zenginleştirir. Bu ancak en iyi, akıllı, yetenekli, başarılı insanlar gibi olmak istediğim zaman iyi bir kıskançlıktır. Bir çocuğun böyle bir hissi varsa, o zaman harika! Ya tersi olursa?

Olumsuz kıskançlık, küçük, dar kafalı bir bencillik niteliğidir.

Soru: Kişi için, birisini başkalarının gözünde küçültmek neden bu kadar kolay? 

Cevap: Çünkü bundan fayda elde eder, kendini yükseltmeye gerek duymaz. Eğer başka birisi aşağıda ise, bu demektir ki ona göre ben daha yüksekteyim ve benden üstün birine kıyasla kendimi yükseltmem çok zordur.

Yorum: Modern, devasa mega kentlerin kültürü öyledir ki, kural olarak başkalarını küçülterek kendilerini yükselten insan grupları vardır. Herkes onların ateşi altına düşmekten korkar.

Cevap: Elbette. Biz böyle yaşıyoruz.

Kabalistik Bilgi Aktarmak İçin Diller

Yorum: Zohar Kitabı‘nda pek çok farklı isim var, ancak Baal HaSulam, özellikle Talmud Eser Sefirot’ta daha fazla manevi terminolojiye sahiptir.

Cevabım: Fark nedir? Bu sadece bir tanımlama. Manevi dünyayı tanımlamak için dört dilimiz var: Tora’nın dili, Talmud’un dili, efsanelerin dili ve Kabalistik dil.

Kabalistik dil en doğrudur çünkü tüm seviyeleri, nitelikleri ve etkileşimleri matematiksel ve fiziksel olarak tarif eder. Elbette bu lirik bir dil değil; bu kuru bir dildir. Ama ne yapabiliriz? Bilimde bu hep böyledir!

Diyelim ki şimdi ağlıyorsunuz ve üzgün hissediyorsunuz. “Ona on gram filan şeyden verin” diyorum. Sana enjekte ediyorlar, sen sakinleşiyorsun ve ben diyorum ki: “Şimdi bu heyecan seviyesinden şu heyecan seviyeye indi.”

Zohar, ne kadar “enjeksiyona” ihtiyacınız olduğunu ve hangi seviyeden hangi seviyeye ineceğinizi işte böyle anlatır. Ama aynı zamanda, duyularınızı aktarmaz. Ancak farklı bir formda yani farklı bir tanımla bunları aktaracaktır.

Bu nedenle fark etmez çünkü aynı şeyden bahsediyoruz; sadece kişiye farklı açılardan yaklaşıyoruz.

Zohar Kitabının Harfleri, Bağları Açıklar

Soru: Zohar’ın bahsettiği harfler, aramızdaki bağ türlerini mi ifade ediyor?

Cevap: Elbette! Sadece aramızdaki bağı! Ruhlar arasındaki bağ olmasaydı, Zohar’ın yazarları hiçbir şeyi edinemezlerdi. Her şey aramızdaki bağ ağında edinilir.

Neyi ediniriz? İhsan etme güçlerini. Bu ihsan etme güçlerinin toplamına, aramızdaki bağda ifşa ettiğimiz Yaradan (Bo-Re, Gel ve Gör) denir; bu, ihsan etme ve sevgi niteliğidir.

Bunu güçler formunda edinirsek, o zaman bu bizim arzumuzdur, ışığı ifşa etmek için bir kaptır. Onun içinde bir izlenime, ışığa ulaşırsak, o zaman bu Yaradan’dır, bir kapta, bir arzuda açığa çıkan ışıktır. Bunun dışında hiçbir şey yok.

Zohar’da veya Kabalistlerin tüm kitaplarında okuduğumuz her şey, niteliklerin denkliğine göre, bir kişinin, bir Kabalistin, arzuları dâhilinde ihsan etme gücüne erişmesinden edindiği izlenimlerdir. O bize arzularını, elde ettiği gücü, dışsal bir biçimde açıkladığı izlenimini anlatır.

Bunu müzikle, şarkılarla, güzel sözlerle ifade etmek mümkün olabileceği gibi Kabala, Talmud veya efsanelerin diliyle de anlatılabilir. Ama nihayetinde Kabalistler edinimleri bize anlatırlar.

Zaman ve Yıl Değişikliği

Soru: Yeni yılın arifesindeyiz. Neden yıl değiştiğinde insanlar bir tür heyecan ve tatmin hissederler? Bu fenomenin kökü nedir? Ne de olsa maneviyatta zamanın olmadığını biliyoruz. İnsanlar neden böyle algılıyor?

Cevap: Birincisi, maneviyatta dünyevi zaman yoktur ve dünyevilikte manevi zaman yoktur. Bu nedenle zamandan bahsetmek kolay değildir.

Esas olarak, zaman kavramı oldukça karmaşıktır. Bir yandan bu, içinde bulunduğumuz koordinatlara, zamanı neye ve nasıl ölçtüğümüze ve hiç var olup olmadığına bağlıdır.  Bu, tamamen öznel içsel duygularımız mı yoksa varoluşumuzun gidişatını bize her zaman dikte eden gerçekten bir tür sabit midir? Bütün bunlar basit değildir.

Ancak yıl değiştiğinde insanların heyecanlanması, manevi köklerle hiçbir ilgisi olmayan yaygın bir olgudur.

Zamanların başlangıcı, zamanların sonu ve bazı zamanlar, elbette varlar. Ancak “Yeni Yıl”ın kendisi, insanlar tarafından yalnızca bir tür referans noktasına sahip olmak için benimsenmiştir.

Yaradan Herkesi Gözetir

Soru: Genellikle Klipot‘a düştükten sonra yükseliyoruz. Bunların içine düştüğünüz ve geri dönemeyeceğiniz bir durum var mı?

Cevap: Hayır, bu pratikte olamaz çünkü Yaradan, üst güç, herkesi gözetir ve bir şekilde herkesi yükseltir. Yani birisinin düşüp düşmemesi önemli değildir. Hatta bunun için denir ki: Erdemli insan bin defa düşer ve kalkar.

Soru: Öyleyse sadece zaman farkı mı var, biri bir saniyede düşüp kalkıyor, diğeri bir yılda?

Cevap: Bu, kişinin kendini yükselmeye hazırlama hızına bağlıdır.