“Boşluğu Nasıl Açıklarsınız?” (Quora)

Boşluk, yerine getirilemeyen benzersiz bir arzu kategorisidir. Bu yüzden insanlar sahip olmak istedikleri içerikten kendilerini boş hissederler.

Hissettikleri boşluğu sorgulamaya başlayan insanlar, hayatın anlamını keşfetme arzusunu hissetmeye başlayanlardır. Başka bir deyişle, arzularımızdaki boşluk hissi, hayatın anlamı ve amacı, hayatımızın neden sona erdiği, öldüğümüzde ne olduğu, hayatımızı neden bu kadar saçma ve rastgele hissettiğimiz hakkında vb. gibi sorular sormakla örtüşür.

Boşluk, bu arada ulaşılamaz olanı elde etme arzusudur, çünkü özümüz haz ve zevkle doldurulma arzusudur.

Arzularım Üzerinde Kontrolüm Yoksa

Soru: Sürekli olarak iptalin dışsal ifadesinden, iptal oyunundan bahsettiğimize dair bir his var. Ama bütün hile şu ki, iptal etmeyi istemek zorundayım. Ve arzularım üzerinde hiçbir kontrolüm yoksa bunu nasıl isteyebilirim? Yukarıdan mı kontrol ediliyorum?

Cevap: Arzularınız üzerinde hiçbir kontrolünüz olmadığını hissediyorsanız, bu zaten büyük bir başarıdır. Gerçek şu ki üst dünyayı, Yaradan’ı ve içinde bulunduğumuz gerçek durumu ifşa etmek için kendinizi iptal etmeniz gerektiğini anlamanız da mutluluk verir.

Ve sonra nasıl devam edilir? Şu anda çalıştığımız şeyi yapmalısınız. Sadece uygulanması gerekir.

Sürekli derslere katılmalı, gruba daha yakın olmalı ve her zaman onlara daha yakın olmaya çalışmalısınız. Ve bu şekilde başarılı olacaksınız. Böyle devam edin!

Kabalistik Metodolojinin Temeli

Soru: Manevi bir kap nedir? Nasıl kırılır? Kırılan parçaları onluda nasıl bir araya getirebiliriz?

Cevap: Diyelim ki birisiyle iyi bir ilişkiniz oldu ve sonra ayrıldınız yani bir şekilde birbirinizden ayrı düştünüz, artık birlikte olamıyorsunuz ve eskisi gibi bağlantınız yok. Bu bir öncesi ve sonrası örneğidir.

Şimdi nefretin üzerine, eski bağları sevgiye kadar nasıl yeniden kurabileceğinizi görmeye çalışın. Bu, bu şekilde işler. Yaradan bizi kasten ayırdı, böldü ve uzaklaştırdı ki biz bu mesafeyi, zıtlığı ve çelişkileri aşmaya çalışalım ve böylece önceki birleşme durumuna geri dönelim, ancak 625 kat daha güçlü.

O zaman, bir zamanlar sahip olduğumuz küçük ışık, şimdi bizi destekleyen küçük aydınlatmadan 125 kat daha büyük olmak için beşle, başka bir beşle ve başka bir beşle daha çarpılacak. Bizi toplayan ve birleştiren Yehida’nın ışığına dönüşecek.

Bütün bu aşamalardan geçmemiz gerekiyor. Korkacak bir şey yok; asıl olan çalışmamızın prensibidir. En zor kısım birinci derecedir. O zaman her şey hareket etmeye başlayacak; ilke aynıdır.

Soru: Yaradan’ın varlığını, Yaradan’ın gerçekliğini, Yaradan’ın elini tam olarak nerede hissediyoruz? Hangi noktada?

Cevap: Bu, dostlarıyla, grubuyla gerçekten samimi bir bağ kurmak isteyen bir kişinin kalbinde hissedilir.

“Beyaz Rengin Manevi Anlamı Nedir?” (Quora)

İlk olarak, beyaz, bir renk değildir çünkü hiçbir şeyi emmez. Bir renk bir şeyi emer, ancak beyazın kavramı dışarıdan hiçbir şey almamasıdır.

Bu nedenle, beyaz yokmuş gibi hissedilir. Beyaz görünüşte şeffaftır. Hiçbir şey talep etmez ve kendine hiç dikkat çekmez.

Birbirimize ve doğaya karşı tutumlarımızı buna göre ayarlasaydık yani kendimiz için bir şey alma talebimiz olmasaydı, kendimizi bugün karşılaştığımız sorunlardan arınmış, uyumlu ve huzurlu bir dünyada yaşarken bulurduk.

Başka bir deyişle, doğadan, onun herhangi bir seviyesinden – cansız, bitkisel, hayvansal ve insan – hiçbir şey istemediğimizde ve yalnızca herkesin yararını istediğimizde, o zaman bu, beyaz gibi davrandığımız anlamına gelir.

Böyle bir durumda bizi ne ayakta tutar? O zaman, var olmak için tam olarak ihtiyacımız olanı herkesten ve doğadan aldığımızı görürüz. Daha sonra elde ettiğimiz fazlalıkları başkalarının ve doğanın yararına kullanırız.

Daha sonra kendimizi başkalarına hizmetimizde geliştiririz; bu, toplumun karşılıklı olarak bu tür yöntemlere göre faaliyet göstermesi durumunda mümkündür — toplumun her bir üyesinin diğerlerine, onların ihtiyaçlarına nasıl hizmet edeceğini düşündüğü yerde.

Beyazın manevi anlamı budur. Buna karşılık, siyahın manevi anlamı benmerkezciliktir, bize başkalarına fayda sağlamaktan ziyade kendi yararımıza öncelik vererek hayatımızı mahvettiğimizi göstermek için.

Hayatımızın siyah tarafını görmek gerekir, çünkü eğer onu göremezsek, o zaman onu beyaza dönüştürmek istemeyiz yani ben-merkezli doğamızda yaşamayı, düzeltme gerektiren büyük bir sorun olarak hissetmiyorsak, ben-merkezli doğamızdan yeni bir özgecil, uyumlu ve barışçıl gerçekliğe yükselemeyiz.

Kalplerin Alevinde

Tüm gün ve gece, gündüz veya gece koşulunu hissettiğinizde, daima tetikte olmalısınız…

Alevler kendi kendine yükselene kadar dostların kalplerini uyandırmalısınız (Rabaş, Mektup 24).

Grupta karşılıklı garanti içindeysek, o zaman her birimiz yeni bir koşula, yeni bir arzuya geçmek için gruba girer ve çıkarız. Yani bu aşamalı bir süreçtir.

Bir alevi korumak bile değişken bir süreçtir çünkü oksidasyon, tutuşma vb. içerir. Bu tam olarak manevi bir temelden gelir.

Bu nedenle, karşılıklı destek için duyulan sürekli endişe, yavaş yavaş kalbimizdeki alevin kendi kendine yanmasına neden olur.

“Toplumlar Nasıl Değişir Ve Değişimin Başlıca Güçleri Nelerdir?” (Quora)

Doğamız zevk almak, haz almaktır ve haz alma arzumuz sürekli büyür. Gelişiminin bir sonucu olarak, tekrar tekrar yeni ve farklı mutluluklar talep eder. Aynı şekilde, haz alma arzusu ne kadar artarsa, insanlık kendini gerçekleştirmek için giderek daha karmaşık yollar geliştirir.

Şu anda eşsiz bir durumdayız. Kapitalizm sona ulaştı. Son 50 yıldır onu canlandırmaya çalışıyoruz, ama işe yaramadı. Bugün doğa bizi irademize karşı yeni bir koşula doğru geliştiriyor.

Geçmişte, toplum genelinde gerçekleşen geçişlere dahil olduk, çünkü bu geçişler egoist arzularımızın, doğamızın büyümesiyle uyumluydu. Kölelikten feodalizme ve ardından şimdi sahip olduğumuz kapitalizme geçmek için adımlar atarak toplumumuzun her derecesini geliştirdik.

Ancak bugün kapitalist bir sistemde kalarak huzur bulamayacağız ve kendi irademizin gücüyle bir sonraki gelişim düzeyini oluşturamayacağız, çünkü egoist gelişimimizin doygunluğuna ulaştık. Egomuzun artık yeni bir gelişim düzeyine ulaşması gerekmiyor ve bu nedenle geçmişte yaptığımız gibi sıradan araçlarımızla yeni bir koşul inşa etmeye ihtiyacımız yok.

Bir sonraki gelişim derecemiz egomuza karşı çıkan bir gelişme olacaktır. Kendimizi olduğu kadar egoizmimizi de tersine çevirerek bir sonraki gelişim derecemize uyum sağlamamız gerekecek. Bugüne kadar gelişimimizi yönlendiren egoist gücün, şu anki çağımızda bizi giderek daha fazla sorun ve krize götüren olumsuz bir güç olduğunun farkına varmak için, bilinçli olarak büyümemiz gerekecek. Egoist arzularımızdaki olumsuzluğu fark ederek, karşıt bir duruma yükselmemiz gerektiği sonucuna varmamız gerekecek.

Bugün, ego artık bizi geliştirmiyor. Doğa bizi özgecil, birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olan kendi formuna göre geliştiriyor. Bu nedenle, kendimizi adapte etmemiz ve insanlığı doğa ile uyum içinde inşa etmemiz ve artık onunla çelişmeden gelişmemiz gerekiyor. Başkalarını kendi çıkarları adına sömürmenin egoist biçimlerinin çoğalmasına izin vermek yerine, insan toplumunda olumlu bağ ilişkileri geliştirmeliyiz.

Bugün yepyeni bir dönüşümün ve geçişin eşiğindeyiz. Artık egonun büyümesini doğal olarak takip ederek gelişemeyiz, çünkü ego aşırı şişmiş ve gelişimini doyurmuştur.

Bu çok zor çünkü insanlık egoist gelişmeyi doyurduğumuzu anlamıyor ve hükümetler de kesinlikle anlamıyor. Ahbap-çavuş kapitalizmi, savunucularının her birinin diğerlerini elinde tuttuğu ve herhangi bir değişiklik hakkında düşünmek istemediği bir durumdadır.

Bugün Kabalistler, insanlığın yakında nelerle karşılaşacağını açıklamayı kendi görevleri olarak görüyorlar, çünkü geçmişte yaşadığımız insanlığın çehresini değiştiren devrimlerin aksine, şimdi bir devrim zamanı değil, tam bir değişme zamanı ile karşı karşıyayız. Bunu açıklamayı başaracağımızı ve bunu yaparak insan toplumunun geçmesi gereken değişiklikleri anlamamıza ve hafifletmemize yardımcı olacağımızı umalım. Aksi takdirde, insanlık gelişiminin bir sonraki aşamasına çok fazla talihsiz acı ve ıstırapla geçecektir.

Birlikte Her Şeyi Yapabiliriz

Yaradan’ın içinde yaşadığımızı hayal etmeliyiz. O, kesinlikle her şeyi sarar, her şeyi doldurur, her şeyi kontrol eder ve her birimizi ayrı ayrı ve hepimizi birlikte hareket ettirir. Bu gerçekten içinde bulunduğumuz durumdur, bunu hissetmemize izin vermeyen sadece egoizmimizdir.

Yaradan’ın bu dünyada bir kişiye ifşası Kabala bilgeliğidir. Bunu nasıl yapabiliriz? Bizler, bir yandan Yaradan’ın dünyada var olduğu, onu kontrol ettiği, her şeyi yarattığı ve O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığı gerçeği için uygun çabayı gösteririz.

Öte yandan, bu duruma net bir şekilde gelmemiz gerekir ve net bir şekilde demek birlikte, bencilliğimizi ortadan kaldırdığımızda ve Yaradan’ı zorla ifşa etmeye ve O’na benzemeye çalıştığımız zaman demektir. Bütün bunlar birlikte, bizi O’nun ifşasına götürür.

Bu zor bir çalışma değildir. Sadece kalbimi ve düşüncelerimi, bunun için çabaladığım ve O’nu ifşa etmek istediğim gerçeğine ayarlamam gerekiyor.

Gurur Kötü Müdür? (Quora)

Gurur, diğer insanların üstünde olduğumuzu hissetmek istediğimiz egoist doğamızın önemli bir ifadesidir.

Gurur, gerçekten ne kadar egoist olduğumuzu, kendimizi başkalarından daha fazla düşündüğümüzü ve önemsediğimizi anlamamız için verilmiştir. Böyle bir ifşa bizi, toplumun ve doğanın yararlı parçaları olmak istiyorsak, o zaman egoist doğamızın dışında, doğanın bağlantı ve özgecil gücüne göre hareket etmemiz gerektiği sonucuna götürmelidir.

Bu nedenle gurur olumlu bir niteliktir. Onun kontrolü altındayken önemsiz olduğumuzu ve gururumuzun kötülüğünün ve genel olarak egoist doğamızın bu farkındalığının, kendimiz üzerinde farklı bir kontrol arzusunu mümkün kılacağını, doğanın özgecil niteliğinin sınırsız kontrolünü anlamamız için bize verilmiştir. Başka bir deyişle, gururun kötülüğü bizi mutlak iyiliğe götürmek içindir.

Sonunda bizi kontrol eden yabancı bir güç olarak hissetmemiz için bize gurur verilmiştir. Bu, başkalarına fayda sağlamak yerine kendimize fayda sağlamaya boyun eğmemizi sağlar ve onu yabancı bir kontrol gücü olarak hissettiğimizde, doğanın özgecil gücünden güç (ve gerçek bir bağ) aramaya başlarız.

Manevi Doğuma Giden Yol

Bir insan mantık ötesi inançla gittiğinde, onun için ne kadar bildiği, ne bildiği, ne düşündüğü ve anladığı önemli değildir. Hiçbir şey öğrenmeye çalışmadan, gözleri kapalı, bilgisinin üstüne çıkar.

Bununla birlikte, kendi bilgisi, anlayışı, hissiyatlarının bir kısmına sahiptir ve hepsini aşmaz, kendini sınırlı bir insan yapmaz, bunun ötesine geçmeye çalışır. Eğer bu şekilde ihsan etme niteliğinde, dostlarına yaklaşma niteliğinde ve sevgi içinde hareket etmeye çalışırsa, bu eylemler onu İbur durumuna, manevi doğum koşuluna götürür.

Bu nedenle Rabaş şöyle yazar: “Bir kişi gözleri kapalı gidebildiğinde” yani, dünyamızı egoistçe ve başka bir şey olmadan gördüğü duyguları ve aklı tarafından yönlendirilmediğinde, ancak “mantık ötesi” gitmek istediğinde, bu “Bilgelere inan ve sonuna kadar git” dendiği gibi (inanç ihsan etme niteliğidir), o zaman bunu yaparak İbur denilen bir eylemi gerçekleştirir. Kendini teslim olma durumuna sokar. Ve yavaş yavaş manevi tohumun özelliği içinde kendini gösterir, gelişmeye başlar.

“Sadece iyilik ve nezaket hayatımın tüm günlerinde beni takip etsin; ve ben Rab’bin evinde günlerce oturacağım” (Mezmur 23).

Bu nedenle en önemli şey, Yaradan ile dolu bir dünya hayal etmeye çalışmaktan vazgeçmemek, O’nu ve kendimizi O’nun içinde hissetmeye başlamak için niteliklerimize, eylemlerimize ve niyetlerimize göre O’na nasıl yaklaşabileceğimizi düşünmektir.  Buna “Rab’bin evinde günlerce oturmak” denir.

Yaradan İçin Çalışmak

Soru: Yaradan için çalışmaya hazır olduğumda ve O’nun için çalışmaktan haz aldığımda, bu egoizm değil midir?

Cevap: Yaradan için çalışmak, herkesi sevmek, herkese sadece iyilik dilemek, bu arzuyu dünyaya yaymak ve Yaradan’ın kim olduğunu ve yarattıklarından ne istediğini herkesin anlamasını sağlamaya çalışmaksa, o zaman bu işin egoistçe olduğunu söyleyemeyiz. Bu işe daha fazla insanı çekmek ve onlara örneğinizi göstermek istiyorsunuz. Tabii ki, çeşitli egoistik eğilimler olabilir, ancak esasen, başkalarını çekmek için çalışarak, bizim konseptimize göre, özgecil olarak hareket edersiniz.

Yukarıdan bir egoist olarak kalmanıza izin verilmeyecek, ancak sürekli olarak ihsan etme niteliğine doğru ilerliyor olacaksınız.