Arzuların Gelişimi, Bölüm 6

Arzuların Benmerkezci Yönelimi

Soru: Tüm arzular benmerkezci bir yönelime mi sahiptir?

Cevap: Kesinlikle! Her şeyi sadece sevgili kendim uğruna yapıyorum. Başkası uğruna bir şey yapsam bile, bu sadece o kişi benim için değerli ve önemli olduğu içindir.

Soru: Yani arzularımızın, bu arzuları bir insanda doldurmayı amaçlayan belirli bir niyeti mi vardır? Kabalistlerin dediği gibi arzularımızın programı, minimum çaba ile maksimum hazdır.

Cevap: Bu bir doğa yasasıdır. Başka bir deyişle optimizasyon, mümkün olan en düşük maliyetle ve her düzeyde mümkün olduğunca haz almak istediğim zamandır.

Nasıl oturduğumuza, nasıl bir şeyler yaptığımıza bakın. Zihinsel veya fiziksel herhangi bir hareket, ne düşünürsek ya da yaparsak yapalım, bize maksimum faydayı, hazzı ve doyumu sağlayacak şekilde yapılır. Bu esnada çok fazla enerji harcıyor olabiliriz, örneğin futbol oynarken olduğu gibi, bu önemli değildir. Önemli olan, çabalarımı her zaman yararım için optimize etmeye çalışmamdır.

 

Yaradan’ın Eşsizliği, Bölüm 8

Realitenin Algısı Nedir?

Soru: Doğanın amacı, tüm parçalarını kutupsal zıtlıkların durumuna göre geliştirmek ve sonra onları birleştirmektir. Bu neden böyledir? Böyle bir gelişimin anlamı nedir?

Cevap: Sadece bu şekilde her şeyi ifşa ederiz. Bizim edinimimiz, gözlemlediğimiz tüm parçaların ayırt edilmesi ve birleştirilmesinden oluşur.

Yorum: Doğamızın, alma arzumuzun sürekli geliştiğini, daha güçlü, daha egoistik hale geldiğini görüyoruz.

Benim Yorumum: Aynı şekilde, bunu entegre etme, tüm parçalar arasındaki bağlantıyı yakalama yeteneği de içimizde gelişir. Gerçeklik algımız bundan meydana gelir.

Ancak Kabalistik gerçekliğin bir sonraki farkındalığı, böyle bir gerçeklik olmadığıdır. Sadece içsel özelliklerimizi üst ışığa yansıtırız ve kendi hislerimizle yarattığımız bu tabloyu, içinde bulunduğumuz dünya olarak hissedip düşünürüz.

Soru: “Üst Işık” yeni bir terim. Kabalistler neden kaynaklarında “Yaradan” kavramı yerine onu kullanıyorlar?

Cevap: Yaradan / Üst Işık ihsan etme ve sevginin niteliğidir ve bu nedenle onu güneş ışığıyla, zihnin ışığıyla, daha yüksek bir şeyle ilişkilendiririz.

Üst ışığın arka planına, ihsan etme ve sevgi niteliğine karşıt olarak, tüm egoist arzularımız bu dünyanın üç boyutlu, canlı bir resmini çizer. Ama aslında bu mevcut değildir. Sadece içsel özelliklerimi gözlemliyorum.

Bu nedenle, üst ışığın özelliklerine daha yakın hareket ettiğim ölçüde; bu dünya, kendimi mutlak ışıkta bulana kadar yok olur ve anlaşılması zor hale gelir.

 

Dünya Gerçeklik Mi? İllüzyon Mu? Bölüm 8

Üst Işığa Ulaşmak

Soru: Eğer dünya güçlere bir tepki ise, bu benim sadece bir tepki olduğum anlamına mı geliyor? Eğer öyleyse, o zaman tüm bunlara ulaşan ben neyim?

Cevap: Gerçekten, ürettiğim şeye bir tepkiyim. Kendimi şu ya da bu şekilde hissediyorum.  Başım, bedenim, hislerim, kalbim ve diğerleri,  beni etkileyen şeylere otomatik, doğal, içgüdüsel tepkilerimdir ve nihayetinde bana kendimin, bedenimin, düşüncelerimin ve duygularımın hissiyatını verir.

Kim olduğumu bilmiyorum. Yaradan’ın akıl almaz olduğu gibi akıl almazım. Sadece çevremizdeki bir şeye karşı tepkilerimize ulaşırız.

Sonra, daha fazlasını elde ettiğimizde, aslında, üst ışığa ulaştığımızı göreceğiz. Bu bize kendimizin ve çevremizdeki dünyanın hissiyatını verir. Yavaş yavaş bize gelecektir.

 

Öğretmen Öğrenci Bağlantısı

Soru: Diyelim ki bir öğretmen seçtim ve iki ya da üç yıl sonra ondan öğrenecek hiçbir şeyim olmadığını ve hatta ondan daha fazlasını bildiğimi gördüm. Dünyamızda böyle şeyler müzik, spor vb.de olmakta. Kabala’da da olur mu?

Cevap: Evet, burada da aynı şey olabilir. Öğretmeni değiştirmeye değmesi, oldukça mümkündür. Ancak burada kimi değiştirdiğinizi anlamanız/bilmeniz gerekir. Ya daha fazla çaba göstermek istemediğiniz için ya da eski öğretmenle daha fazla ilerleyemediğinizden buna acil ihtiyaç duyduğunuz için öğretmeninizi değiştirirsiniz.

Soru: Öğretmen ve öğrenci arasında belirli bir bağ var mı?

Cevap: Öğretmen, öğrenciye daha yüksek enerjinin, daha yüksek ışığın ve daha yüksek bilginin iletkenidir. Bu nedenle, öğrencinin öğretmenine bağlı olması bizim için önemlidir çünkü bu bağ yok olmaz.

Yorum: Daha önce gruplar çok küçüktü ve bu nedenle öğretmen ve öğrenci arasında gerçekten yakın bir ilişki vardı. Bugün milyonlarca öğrenciniz var ve doğal olarak, sadece az bir kısmını biliyorsunuz.

Benim Yorumum: Kimi tanıdığım önemli değil, hangisinin kendini benim öğrencim olarak gördüğü, kişinin bana karşı tutumu/düşüncesi önemlidir. Bu kapsamda öğrenci içsel hareketiyle bana doğru koşar ve benim aracılığımla kişi daha yüksek bir güçle temasa geçer.

 

Seçme Özgürlüğü, Bölüm 3

Birey Neden Çevrenin Etkisine İhtiyaç Duyar?

Soru: Neden her şey böyle yaratıldı ki ben, birey olarak toplumdan etkileniyorum? Bu bana ne verir? Bunu, manevi gelişimim için nasıl kullanabilirim?

Cevap: Gerçek şu ki, çevreleyen toplumun yardımıyla kendimi kontrol edebilirim. Eğer kapalı bir sistemsem ve kendimle ve kendi içimde hiçbir şey yapamazsam, o zaman kuyruğunu kovalayan bir köpek gibi, nasıl dönersem döneyim, bunların hiçbiri işe yaramaz çünkü belirli özelliklere, niteliklere sahibim ve eğer onları kullanırsam o zaman o, aynı “ben” olur.

Kendimi kendimden nasıl çıkarabilirim ve dışarıdan üzerimde etkiyi kullanabilirim? Kabala biliminin bize çok ilginç bir ilke gösterdiği yer burasıdır.

Eğer çevreye karşı açık, seçici bir tutumum varsa: “Bu benim için iyi ve o kötü. Bunun beni daha fazla etkilemesini ve onun beni daha az etkilemesini istiyorum. ” gibi, o zaman bu şekilde üzerimdeki etki kaynaklarını seçtiğim, onları sıraladığım ve kendimi onların etkisine soktuğum söylenir. Bu nedenle kendimi,  çevreleyen toplum vasıtasıyla kontrol ederim.

Belki bir grup insandan etkilenmek için iki saate, diğerinden üç saate ya da televizyonda bir haber dinlemeye, gazetede bir makale okumaya ya da internette gezinmeye ihtiyacım vardır. Hangi dış etkilerin seçileceğini sürekli olarak gözlemlemeliyim çünkü kendimi bu şekilde yaratırım. Bu, kendimi yaratma sürecimdir. Önemli olan budur. Bu benim özgür irademdir. Böyle bir fırsat, böyle bir özgürlük bize Yaradan tarafından verilir.

 

Üst Amaca Ulaşma Yolu, Bölüm 3

Dünyada Nüfus Değişikliğinin Nedenleri

Kabala ilmi, üst güçlerin, direkt ışığın dört safhasında, sonsuzluk dünyasının Malhut’ta ortaya çıkardığı ve sonra Tzimtzum Alef (ilk kısıtlama) aracılığıyla bize inen niteliğin basamaklanma sırasını inceler.

Sonra Partzufim Galgalta, AB, SAG, MA ve BON oluşur, daha sonra Atzilut, Beria, Yetzira ve Assiya dünyaları  ve daha sonra Adem veya ortak ruh olarak adlandırılan özel yapı oluşturulur ve bu ruhun parçalanması meydana gelir. Biz bu parçalanmanın parçalarıyız.

Egoizm, bir tür yükseliş imkanı yaratmak ve onunla çalışmak için gittikçe daha daha fazla tezahür ederken, genel egoist kitle giderek daha fazla parçalara ayrılır. Bu nedenle, dünyamızda çoğaldığımızı  – gezegenin nüfusunun büyüdüğünü hissediyoruz.

Tersine, birbirimizle olumsuz bir ilişkiye girersek, o zaman yıkım ve savaşlar başlar yani nüfusun belirli bir kısmı ortadan kaldırılır.

Bu bizim düşündüğümüz gibi savaşın insanları öldürmesi nedeniyle değil, ancak bu koşulda insanlığın çok sayıda insana ihtiyacı olmadığı için azaltılabilir. Eğer ıstırap varsa, daha az ruh da amaçlarını yerine getirebilir. Dünyadaki nüfus artışına veya azalmasına böyle bakmak gerekir.

 

Erkek ve Kadın, Bölüm 5

Kadın Erkek İlişkilerinin Gelişimi

Soru: Kabala bir erkek ve bir kadın arasında ilişki kurmaya nasıl yardımcı olabilir?

Cevap: İnsanlık geliştikçe bunun gittikçe zorlaştığını görmekteyiz. Eskiden erkek ve kadın arasındaki ilişkiler toplum tarafından düzenlendi: bir köy, küçük bir kasaba, dinler, yerleşik gelenekler vb.

Örneğin, erkeklerin hakları vardı, kadınlar yoktu ve her şey bu şekilde düzenlendi.  Her şey çok basitti. Bir kadın amacının ne olduğunu biliyordu. Bir erkek amacının ne olduğunu biliyordu.

Prensip olarak, ikisi de ne için var olduklarını ve nasıl yaşamaları gerektiğini anlamışlardı. Yeni bir aile türü icat etme, “taviz” veya başka bir şey gibi yeni işbirliği türleri konusunda hiçbir şansları yoktu. Her şey sakin ve açıktı.

Kız ailesinde, genç adam ailesinde büyüdü. Ebeveynlerinin ilişkisinden, bir aile hayatı yaşamanın ne anlama geldiğini gördüler. Bunun için büyüdüler, evlendiler ve bu şekilde var oldular.

Bütün bunlar insanlık, kendi çerçevesinin ötesine geçene kadar devam etti.

Egoizmin gelişiminde seviyeler vardır: yemek, cinsellik ve aile gibi temel arzular ve zenginlik, onur, güç ve bilginin toplumsal arzuları. Arzuların gelişimi temel olanların ötesine geçmediği sürece her şey sakindir; bu tür toplumlar normal bir şekilde var olabilir. Yüksek dürtülere sahip değillerdir.

Toplum, servet, güç ve bilgi ile ilgilenmeye başladığı seviyeye girer girmez sorunlar ortaya çıkar çünkü insanlardaki bu arzular yemek, cinsellik ve aile arzularından çok daha güçlüdür.

Bu nedenle, kişi daha yüksek hedeflere ulaşmak için aileden ayrılır. Genel olarak burada, zamanımızda gördüğümüz kafa karışıklığı vardır.

 

Kabalistik Bir Grubun Amacı, Bölüm 4

Onlu’nun Yapısı

Yorum: İbrahim’den sonra, Musa manevi metodu geliştirmeye devam etti. Yahudi halkını onlulara, herkesin bir şekilde ihsan etme ve sevgi niteliğini ifade edebileceği küçük gruplara ayırdı.

Kitaplar bile Kabalistler tarafından bireysel olarak değil, onlularda, gruplarda yazıldı. İlginç bir şekilde, onlu, fiziksel on beden değil, bir grup arzu anlamına gelir. Bu nedenle iki kişi de onlu olarak kabul edilebilir.

Cevabım: Onlu tam bir ortak arzudur. Bu şekilde Zohar Kitabı yazılmıştır. Bizler son nesilde, son ıslahta olduğumuzdan, Zohar Kitabı’nı yazanlar gibi aynı grubu inşa etmeye çalışmalıyız.

Soru: Siz ve öğretmeniniz de bir onlu, bir grup muydunuz?

Cevap: Evet, ama bugünün aksine tamamen farklı bir koşuldu.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 5

Arzularımızı Dengelemek Mümkün Mü?

Soru: Doğu yöntemlerinde alışılageldiği gibi arzularımızın dengelenebileceği söylenmekte. Çok az istemek için ne yapılabilir? Sonuçta, ne kadar az istersen, o kadar az acı çekersin.

Cevap: Bu doğrudur ama sadece arzularımı haz veya ıstırap açısından değerlendirmeye başlarsam. O zaman daha az acı çekmeye istekli olduğum sonucuna varabilirim. Bu, daha rahat bir koşula ulaştığım, belirli  istemli bir uygulamadır.

Soru: Peki bu arzuları nasıl kontrol ederim?

Cevap: Prensip olarak, onları kontrol etmiyorum, ancak daha az haz alma veya daha az acı çekme arzusu, arzularımı ne kadar azaltabileceğimi kontrol eder ve belirler.

 

Dünya Gerçeklik Mi? İllüzyon Mu? Bölüm 7

Dünyayı neden bozuk görüyoruz?

Soru: Kişinin realiteyi ve dünyayı gerçek bir bozukluk olarak algıladığını duydum. Bu doğru mu?

Cevap: Evet, elbette.  Bizler her şeyi sadece duyu organlarımızda algılıyoruz ve onlar bozulmuş, ıslah olmamış ve parçalanmış olduklarından doğal olarak dünya da buna benziyor.

Gerçek şu ki, etrafımızdaki dünya mükemmeldir  ama onu mükemmel olarak algılamıyoruz çünkü onu parçalanmış, kusurlu duyu organlarımızda hissediyoruz. Bu yüzden dünyanın kendisi hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz ama sadece onu algılama şeklimiz hakkında konuşabiliriz.

Bizim metodumuz,  algımızı düzeltmek üzerinedir. O zaman dünyayı, kendimi düzelttiğim ölçüde mükemmel olarak göreceğim. Başka bir şey gerekmez. Dünyayı düzeltmem gerekmez. Aksine bu, Kabala’da tamamen yanlış bir hareket olarak kabul edilir.  İnsanlık tarihi boyunca insanların nasıl olduğuna ve hali hazırda dünyanın reformcuları olduğuna bakın.

Ancak, dünyaya Kabala Bilgeliği’nin önerdiği şekilde yaklaşırsak, kendimizi düzelterek, belli ki çevremizdeki dünyanın ideal, mükemmel, sonsuz ve ebedi olduğunu göreceğiz. Dünyada, kendimizi düzeltmekten başka yapılması gereken bir şey yoktur.

Bu nedenle, tüm bilgelik, kişiye kendini nasıl düzeltebileceği konusunda tavsiyede bulunmaya dayanır. Kendini nasıl düzeltir, bir bütünün ayrılmaz parçası yapar? Aksi takdirde, daha büyük sorunlara ve dünyanın daha yanlış algılanmasına batacağız.