Geçmiş Hakkında Ağlamaya Değer Mi?

Soru: Toplum, Koronavirüs’ten sonra nasıl yaşanacağı ve ne yapılacağı konusunda bölünmüştür. Bazıları virüs öncesi döneme döneceğimize dair endişelerini dile getiriyor. Ve bazıları her şeyin geri dönmesini istiyor, böylece daha önce olduğu gibi yaşayabiliriz. Ne yapmalıyız ve Koronavirüs’ten sonra nasıl yaşamalıyız?

Cevap: Birçoğu böyle düşünmek istese de, bu dönemi geçirdiğimizi sanmıyorum. Koronavirüs henüz yapması gereken şeyi yapmadı: Bizi integral (bütünleşik) bir topluma doğru ilerletmeyi. Bu arzuyu henüz hissetmedik; biz kendimizde de hissetmedik. Bu nedenle, hepimiz bunu unutup, bir önceki duruma dönersek iyi olmaz.

Önceden yakında üçüncü bir dünya savaşı olabileceğini, Dünya’nın havasının, suyunun, okyanuslarının vs. sürekli olarak kirleneceğini düşündük. Sonunda anlaşıldı ki ya Dünya bizi yok edecek ya da biz onu yok edeceğiz. Öyle umutsuz bir varoluşumuz vardı ki, eskiden yaşadığımız şekilde yaşamanın ne kadar iyi olduğunu bilmiyorum.

Herhangi bir plan olmadan, neden ya da ne için olduğu belirsiz bir şekilde, sadece kendimiz için olabildiğince alarak, olabildiğince fazla dünya etrafında uçup, uçuş için milleri toplayarak, hatta zaman zaman nerede olduğumuzu bile unutarak yaşadık.

Aynı zamanda, her birimizin bir dairesi olmasına rağmen, çocuklarımız tamamen evsiz kaldı. Ne tür insanlar olduğumuz belli değil. Nasıl ve ne için var olduğumuzu hiç anlamıyoruz.

Ne için? Sadece zamanı doldurmak ve diğerleri gibi olmak için. Sanki birisi, bir yerlerde bizim için bir tür yaşam tarzı yarattı ve biz bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.  Zavallı, mutsuz, kafası karışmış insanlık, hiçbir şey düşünmeden yaşamaktadır.

Konserlerdeki veya diğer toplu etkinliklerindeki kalabalığı gözlemleyin, Roma İmparatorluğu’nun 21. yüzyılda ve 1. yüzyılda bir araya gelmesi arasında bir fark görmeyeceksiniz.  Aynı güdülenmeler, aynı zevkler: “göstermelik/uyutucu eğlence”

Önceki yaşam tarzının o kadar bulutsuz ve mükemmel olmadığını anlamalıyız ki bunun için çabalamalıyız. Ya şimdi, sadece geçmiş yaşam tarzına dönmekle kalmayıp, bir şekilde onu düzeltmek için bir fırsata sahipsek? Bunu yapmaya çalışalım. Doğal çevremizi kirleten, bizi boğan ve birçok hastalığa neden olan, tüm üretim süreçlerini tekrar açmamaya çalışalım.

Şimdi atmosfere, suya, bitkilere ve hayvanlara neler olduğuna bir göz atın. Her şey nasıl düzeldi ve insan biraz sakinleştiğinde dünya ne kadar rahatladı. Doğayı daha iyi yapalım. Burası bizim evimiz!

Geçmişe dönmek için ağlamamız gerektiğini düşünmüyorum. Çalışmak, yaratmak, çocuk doğurmak ve gelişmek istiyor muyuz? Doğru. Ancak yine de, tüm bunları çevresel ve sosyal koşulların kendimizden gerçekten memnun olmamıza izin verdiği çerçevede, bir tür normal sürece yönlendirmek gerekir.

Yeni Hayat 1082 – Minimalizm Akımı

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Gerçek servet sonsuzdur. Bu, birbirine bir şeyler vermekle ilgili değil, başkalarını sevme kapasitemizle ilgilidir. İnsanların, onları köleleştiren mülkten kurtulmayı tercih ettikleri zamanlarda, eski kültürlerde de minimalizm vardı. Günümüzde, insanların daha fazla satın alırlarsa tatmin olacaklarına inanmaları için beyinleri yıkanmakta. Sadece memnun olma yöntemi, almak yerine vermeye dönüştürüldüğünde,  insanlık sınırsız tatmin hissedecektir. Gerçek minimalizm, tatmin olmuş hissetmek için sadece sevgi dolu insan ilişkilerine ihtiyaç duyulması anlamına gelir. Kabala yöntemine göre, ihsan etme ve sevgi niteliklerinin geliştirilmesi grup çalışması gerektirir. İnsanlar, kendileri hakkındaki düşüncelerini kısıtlamayı veya daraltmayı ve başkalarının iyiliği hakkında daha fazla düşünmeyi öğrenirler. Mal, mülk sahibi olmaya devam etsek de yaşam gücümüz, başkalarına verdiğimiz değerden ve tüm dünyaya olan sevgimizden gelir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1082-minimalizm-akimi/

Koronavirüs Öncesi ve Sonrası

Soru: Çalışmamız ve bağımız sayesinde dünyaya ıslah mı getiriyoruz?

Cevap: Evet, dünyaya olumlu bir unsur getiriyoruz çünkü onun birleşmesinden bahsediyoruz, insanların iyi bağlarla bağlanması gerektiğinden bahsediyoruz.

Elbette bu, dünyaya belirli bir olumlu yön,  bir tür ıslah getirir ancak bu yeterli değildir. Egoistik dünya için, bizlerin nispeten özgecil yanımız,  şüphesiz ki dünyanın gidişatının yönünü düzeltmek için çok küçüktür.

Dürüst olmak gerekirse, umarım şimdi, önceki koşullarımıza ve yönetim biçimlerimize döndüğümüzde, işletmeleri açtığımızda vb., yine de nasıl sınırlanmış olduğumuz ve nasıl farklı davranmamız gerektiği ile karşı karşıya kalacağız.

Soru: Karantinadan çıktıktan sonra, insanlar dünyanın farklı olduğunu anlayacak ve değişimleri sayesinde bunu kabul mü edecekler?

Cevap: Her durumu değerlendireceğimiz, belli bir içsel koşula geleceğimizi düşünüyorum: Koronavirüs öncesi ve sonrası.  Onları karşılaştıracağız ve işleri nasıl farklı bir şekilde yapabileceğimizi düşüneceğiz. İnsanların bizimle bir ilgisi olmasa bile, çağrılarımızı duysalar da, onlar gerçekliği bu şekilde algılayacaklar.

Soru:  İnsanların bu dönüm noktası nerededir? Acıyı biriktirmeleri mi gerekiyor,  böylece bir noktada bir değişme olacak ve bizi desteklemeye hazır olanların patlayan büyümesi başlayacak?

Cevap: Evet, bir yandan, bu acı ve memnuniyetsizlik birikiminden olacak.

Ancak öte yandan, bir öncekinden daha iyi bir koşul görmek için de farklı bir yol izlememiz gerektiğini anlamaya başlayacağız.

Bu nedenle, her türlü darbede göreceli bir eksiklik olabilir, ancak bunun yerine iyi bir geleceğe dair net bir vizyon olacaktır. Şuan eskiye dönerken yine de bunu düzeltmek isteyeceğimizi düşünüyorum.

Islahın Metodu, Bölüm 9

Birbirini önemsemek

Baal HaSulam, “Tanrı Sevgisi ve İnsan Sevgisi”: Şüphesiz 600.000 adamın yaşamda dimdik durmaktan ve geride dostunun doyurulmamış hiçbir ihtiyacı kalmadığını görmekten başka bir amacı yoktu ve onlar bunu tüm ruhları ve güçleriyle severek yerine getirdiler. Bu ulusun ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili endişe duymayan insanlardan oluştuğuna şüphe yoktur. Bu böyledir çünkü onun 600.000 gerçek dostu vardır.

Soru: Kişi bunu yapamadığı için mi bir tür toplumdan bahsediyoruz? Kişinin sadece örnekleri değil, insanlar arasındaki bu tür ilişkileri de görmesi mi gerekir?

Cevap: Elbette. Karşılıklı garanti, herkes birbirini desteklediğinde, kendinden ziyade başkalarını düşündüğünde, karşılıklı olarak birbirlerini güvence altına alırlar, bu karşılıklı garantinin yasasıdır.

Soru: Baal HaSulam daha sonra, karşılıklı garanti yasasını uygulamak için, belirli sayıda insanın gerekli olduğunu yazıyor. Neden böyledir?

Cevap: Çünkü kişi kendine, ihtiyacı olan her şeyi sağlayamaz. Bununla birlikte, eğer içinde yaşadığımız zamana, yaşam tarzımıza vb.ne bağlı olarak, belirli sayıda insan endişe duyuyorsa o zaman endişelenecek bir şeyimiz yoktur. Bizler sadece başkalarını önemsersek, kendimiz için endişelenmemize gerek kalmaz.

Yorum: Ancak Baal HaSulam, tek bir kişi bile egoizmin içine düşse ve sadece kendisi hakkında düşünmeye başlasa, diğer herkesin de birbirlerini önemsemekten vazgeçtiğini yazıyor.

Benim Yorumum: Biz burada, Baal HaSulam’ın mutlak yasalar olarak tanımladığı, mükemmel bir sistemden bahsediyoruz. Genel olarak, böyle olması gerekir.

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Temmuz 2020

Bir kadın bir şeyleri doğru bir şekilde tartabilir ve eğer ülkesini onun için önemli ve kıymetli olan evi olarak görürse, o zaman tüm çelişkili eğilimleri ve partileri uzlaştırabilir ve hepsini dengeleyebilir. Bunu sadece bir kadın yapabilir.

Zaman geldi. Üst ışık Malhut’ta parlar. Bu nedenle, kadınlar dünyayla çalışabileceklerini, düzeni yeniden sağlayabileceklerini erkeklerden daha iyi hisseder, kadın Malhut’tan gelir ve Yansıyan ışığı yükselterek, kendisinden önceki tüm Sefirotları birleştirir ve kontrol eder.

Tarih boyunca gölgede kalan kadın, şimdi ön plana çıkmalı ve insan toplumunun yeniden inşasına katılmalıdır. Ve erkekler buna hem fikir olacaklar. Doğa kadını öne çıkarıyor ve kimse itiraz etmiyor.

Bu süreç son birkaç yüz yıldır gelişmektedir.

Yeni Hayat 1081 – Birey ve Toplum Arasındaki İlişki

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Tüm insanlar eşittir çünkü onlar, doğa tarafından yaratılmışlardır. Dünyada gereksiz bir şey yoktur. Eğer bir parça kayıpsa, tüm sistem bir şeyden eksiktir. Herkes genel ruhun sistemi içinde önemlidir. Tıpkı vücudun her bir parçasının bütünün işleyişine farklı ama önemli bir katkı yaptığı gibi, toplumun, her bireyin eşsiz katkısına saygı duyması gerekir. Eğer bir kişi olmadan yapabilirsem, yaratılışın genel yasasını göz ardı ettiğimin bir işaretidir. Başkaları için garantör olmak, refahlarından endişe etmek ve herkesten sorumlu olmak herkese bağlıdır. Doğa bizleri, eşitliğin öneminin bu anlayışına doğru ilerletiyor. İnsan ilişkileri doğadaki yasalardan ne kadar farklı olursa, o kadar çok zarar görür ve acı çekeriz. Ya darbeler ve acılarla ya da farkındalık ve anlayışla gelişebiliriz. Sonunda, eşitliği şu ya da bu şekilde kucaklayacağız. Üst güç bizi egoist olarak yarattı ve kendimizi ıslah etmemiz için yer bıraktı. Islah olmuş bir toplumda, kişi annesinin elinde bir bebek gibi özgür hissedecek ve herkesin memnuniyetinden haz alacaktır.

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1081-birey-ve-toplum-arasindaki-iliski/

Bütün Acılar İçin, COVID-19 Bir Ceza Değildir (Linkedin)

Her gün, insanlardan bana sadece altı ay önce hayatın onlara gülümsediğini ve şimdi kaybolduklarını söyleyen e-postalar ve telefonlar alıyorum. Dünyaları yıkıldı ve hiç bir gelecek görmüyorlar. Bu yürek parçalayıcı. Her geçen gün insanlık daha fazla çaresiz, tedirgin ve yolunu kaybetmiş hissediyor. İnsanlar çocuklarını besleyemeyeceklerinden korkuyorlar.

Virüsün, mikrobu başkalarına bulaştırmamayı düşünmemizi zorunlu kıldığı gibi, yiyecek, su, konut ve güç kaynağı söz konusu olduğunda da başkalarını düşünmeye başlamak zorundayız. Ama olan şey yukarıdan bir ceza değildir; bu, birleşmek için, kendimizden ziyade birbirimizi düşünmek için bir çağrıdır. Sadece birlikte çalışırsak geleceğimizi garanti edebiliriz.  Çok uzun zamandır yaptığımız gibi, yalnız davranmak ve sadece kendimiz için endişelenmek, durumu daha da kötüleştirecektir. Ne kadar uzun süre oyalanırsak, kıtlık çemberine o kadar çok insan katılacaktır.

COVID-19, karşılıklı sorumluluğun ideal katalizörüdür: maske takmaz ve mesafemizi korumazsak, sadece virüse yakalanma riski taşımayacağız; başkalarına iletme ihtimalini de daha fazla arttıracağız.

Kendimize ve diğerlerine, şu ya da bu nedenle halen nefret ettiğimiz insanlar da dahil olmak üzere, herkese sıkı bir şekilde bağlı ve bağımlı olduğumuzu öğretmek zorundayız. Hepimiz bunun içinde beraberiz, tüm şehir, tüm ülke, tüm dünya.

Eğer çok fazla kişi hastalanırsa, gıda üretimi ve tedarik zincirleri aksayacak ve açlık insanları şimdiye kadar gördüğümüzden çok daha kötü bir çaresizliğe sürükleyecektir. Her Amerikalının temel ihtiyaçlarını, sadece esas ürünleri aldığını görmek için, her topluluk, şehir, eyalet ve tüm ülke bir araya gelirse,  hepimizin aynı teknede olduğumuzu anladıklarından dolayı, bu, ülkeyi yeni ve iyi bir geleceğe hazırlamak için yeterlidir. Ve o zaman Koronavirüs’ün verdiği tüm acılar için, bunun bir ceza değil karşılıklı sorumlulukta bir ders olduğunu anlayacağız.

Twitter’da Düşüncelerim / 6 Temmuz 2020

Bugün en büyük düşman – Sahte Haberlerdir(yanlış, kafa karıştırıcı bilgi) Anında, bilinçli veya bilinçsiz olarak yayılır. Bir çocuğun bozuk telefon oyunu gibi: haberler zincir boyunca iletilir ancak 1. kişi tarafından söylenen tek bir kelime bile 10. kişiye ulaşmaz. Biz sağırız!

Bir yalan dünyasında gerçeği söylesem yalancı olarak bilineceğim. Bu, 1. Tapınak döneminde kimsenin kral olarak tanımak istemediği kral Süleyman ile oldu. Kimse onun bilgeliğine inanmadı. Ama Sanhedrin’de bilgeler onu anladı. Bugün anlamak için kimler kaldı?

Gerçek haberlere, yani gerçeğe geri dönmek için çok sıkı çalışmayı gerekir. Bozulmuş yiyecekler yemeye alışkınız ve onları sindirmeyi ve iyi hissetmeyi öğrendik. Gerçekle yüzleşildiğinde, tıpkı taze yiyecek gibi, aklın hazımsızlığını elde edeceğiz. Üst ışığa ihtiyacımız var!

Bizler doğru şekilde bağ kurana kadar Koronavirüs geri çekilmeyecek. Doğru bağ formu, herkes başkalarını önemsemeye hazır olduğundadır. Sanki virüsün tek taşıyıcısıymışım gibi etrafımdakileri etkilememekten endişe duyarak sokakta yürümeliyim. Ardından salgın ortadan kalkacak !

Yeni Hayat 1080 – Mahremiyet Ve Sevgi

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Mahremiyet arzusu utançtan kaynaklanmaktadır. Ne hayvanlar ne de çocuklar utanmazlar ve mahremiyet de istemezler. Çocuklar egolarını hissetmeye başladığında, utanç hissederler, incinmekten korkarlar ve saklanmak isterler. Biz büyüdükçe, başkalarının mahremiyetini ihlal edersek, suç işlediğimizi hissetmeyi öğreniyoruz. Bugün ticari ve politik faktörler, bizi istedikleri gibi etkilemek için mahremiyetimizin içine giriyorlar. Yakında, idare edildiğimizin farkında bile olmayacağız. Bu tür mahremiyetin başkaları ve genel olarak toplum için dikkate alınması gerekir. Bizler, hiç kimsenin bir başkasına zarar vermek istemeyeceği şekilde, tüm toplumu eğitmeliyiz.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1080-mahremiyet-ve-sevgi/

Korona Partileri – Bu Dünyayı Umursamamanın Bir Göstergesi (Linkedin)

Onlar, COVID-19 salgınından beri etraftaydılar ama şimdi oldukça tuhaf bir şeye dönüşmüşler gibi görünüyor. İnsanlar, dünyanın her yerinde Korona Partileri, diğer adıyla, ′′ karantina partileri ′′ düzenlediler: ABD, Avustralya, Belçika, Estonya ve birçok ülkede gençler, her zaman yaptıkları gibi, kurallara itaat etmeyerek,  isyan ediyor gibi görünüyorlar.

Ancak son zamanlarda, sanki insanlar virüsle enfekte olmak için bu partilere kasten gidiyor gibi görünüyor. Testi pozitif çıkan veya zaten belirtiler gösteren insanların etrafında takılıyorlar ve virüse yakalanmada para için yarışıyorlar.

Ama burada mesele para değil, meydan okumadır. Üstelik yetkililere karşı meydan okuma bile değil, bu sınırlara karşı meydan okumadır! İnsanlar, özellikle de gençler, sınırları aşmak ve kendilerini özgürleştirmek için gittikçe daha fazlasını istiyorlar. Asileşiyorlar çünkü kurallar onları zincirlenmiş hissettiriyor ve kurtulmak istiyorlar.

Bunu çok önemli ve olumlu bir işaret olarak görüyorum. Bu, insanların doğdukları dünyanın algısından çıkıp, yeni bir algı edinmek istediklerinin, sınırları, emirleri, kısıtlamaları olmayan bir dünya edinmek istediklerinin bir işaretidir. Oysa bilmedikleri şey, aradıkları dünyanın, sadece egonun üzerinde var olduğudur.  Egoları tarafından yönlendirildikleri sürece, tek yoldan kaçmaya çalışmakla aynı tuzağa düşmeye devam edecekler, bunun onlara sadece zarar verdiğini keşfedecekler, sonra başka bir yoldan kaçmaya çalışıp, yeni yolun da onları başarısız kıldığını keşfedecekler.

Onları hissediyorum, onlara sempati duyuyorum ve tek dileğim, realitenin zincirlerini kırmak için yapmaları gereken tek şeyin, kendilerini değil birbirlerini düşünmek olduğunu keşfetmeleri!  Sınırsız bir dünya bulacaklar: bu, diğer insanlarla ilgili düşünmektir ki kendilerini özgürce yetiştirmek ve ifade etmek için verimli bir toprak keşfedeceklerdir. Kişi sadece vererek, çalışmanın kendisinden güç elde edebilir ve kişi sadece vermekle kendini tam ifade edebilir.

Tarihimizin belirsiz bir dönemindeyiz. Y jenerasyonları boş durmayacaklar ve yönlendirilemeyecekler; onlar aktif, zeki ve meraklıdırlar ve biz, dünyanın nereye gittiğine dair cevaplar vermeliyiz. Onlara değişimi nasıl deneyimleyeceklerini öğretmezsek – dünyanın tek bir birlik haline geldiğini, yaptığımız her şeyin herkesi etkilediğini, hayatlarımız, sağlığımız, zenginliğimiz ve mutluluğumuz için birbirimize bağımlı olduğumuzu ve birlikte çalışmadığımız sürece hiçbir şey başaramayacağımızı, eğer tüm bunları onlara göstermezsek, onların merakları, hayal kırıklığına, sonra öfkeye ve sonra şiddete dönüşecektir. Bu gerçekleşmeye başlıyor bile; boşa harcayacak vaktimiz yok. Buradan ya en tepeye yükselebiliriz ya da en dibe düşebiliriz.