İnsanları Uzaktan Hissetme

Soru: Öğrencilerinizi,  sanal olarak öğretirken hissedebiliyor musunuz? Sonuçta önünüzde milyonlarca insan var. Onların isimlerini bile bilmiyorsunuz. Neye benzediklerini bilmiyorsunuz. Tam olarak ne hissediyorsunuz?

Cevap: Bu önemli değil. Geniş bir izleyici kitlesinde bu nasıl mı oluyor? Diyelim ki büyük bir salonda oturan, birkaç bin öğrencinin olduğu bir üniversitede öğretmenlik yapıyorum. Eğer ekranda onların önündeysem, bu ne kadar kötüdür ki? Modern teknolojik yeniliklerin hiçbir şeye müdahale etmediğine inanıyorum. Her şey kanallarımızı neyle doldurduğumuza bağlıdır.

Yorum: Yine de, hala çok sayıda insanı, hatta tüm insanlığı hissetmenin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Örneğin vücudum milyarlarca hücreden oluşuyor ama her hücreyi hissetmiyorum.

Cevabım: Vücut kendini nasıl yöneteceğini bilir; bunların hepsi kontrol altındadır.

Soru: Bununla birlikte, kişi yalnızca birkaç yakın insanı veya yaşadıkları durumları hissedebilir mi?

Cevap: Hayır. Ortak bir temayı hayata geçirmek istiyorsak ve ortak bir sonuca varmak istiyorsak, o zaman izleyiciler içindeki tüm insanlarla çok net ve yakın bir temas kurabilirim. Burada sorun yok. Her şey yalnızca ortak hedefimizi ne kadar anladığımıza ve kabul ettiğimize bağlıdır.

Soru: Diyelim ki, bazen karaciğerimde, midemde veya ciğerlerimde bir şeyler olduğunu hissediyorum. Aynı şekilde, Latin Amerika’daki, diyelim ki, Şili’nin bir yerinde öğrencilerin başına bir şey geldiğini hissedebiliyor musunuz? Onları bu şekilde hissediyor musunuz?

Cevap: O şekilde de ama sadece bu değildir. Bağımız sayesinde birbirimizi destekleyebilir, motive edebilir, ilgilenebilir ve içimizde taşıyabiliriz. Genel olarak bağı daha dinamik hale getirebiliriz.

Kırbaçla Mı Yoksa İsteyerek Mi?

Soru: Ahlaki normlara uyulmaması, bedensel cezayı gerektirmez ve kişi bunları takip edip etmemeye kendisi karar verir. Bunların uygulanmasıyla ilgili bir ceza ve ödül sistemi getirmenin gerekli olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Kişiyi, ahlaki standartların uygulanmasının, doğadan doğrudan ve derhal ödül veya ceza almaya yol açtığını anladığı bir seviyeye yükseltmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Soru: Ama henüz bu gerçekleşmediğine göre, cezaları bir eyalet yasası şeklinde uygulamak mümkün müdür?

Cevap: Muhtemelen yapabilirdiniz. Ama bu doğru değildir. Bu kırbaç yoluyla bir önlemdir. Farz edin ki, toplu taşıma araçlarında koltuğunuzu bir kadına vermediniz, sonra hesabınızdan bin dolar kayboldu. Ve eğer hamile bir kadın olsaydı, o zaman on bin dolar.

Soru: Kişiye bu şekilde normlara uymayı öğretmek mümkün müdür?

Cevap: Mümkündür. Ama bu, kişiyi düzeltmeyecektir.

Soru: Onu ne düzeltecektir?

Cevap: Ancak, korkudan değil bilinçli olarak, bunu yaparak ortak bir güce, ortak bir ruha yaklaştığını anlaması.

Kırbaç yöntemi, bu yasalara dikkat çekmek için sadece başlangıçta yardımcı olur, ancak daha sonrasında değil.

İyi Kazansın, Güçlü Değil

Soru: Çok kültürlülük, tüm kültürlerin eşit olduğunu ve var olma hakkına sahip olduğunu kabul eden bir kavramdır. Bu ifadeye katılıyor musunuz?

Cevap: Bu hangi kültürler olduğuna ve bizi neye götürdüklerine bağlıdır. Güzel sözlere inanmıyorum.  Doğada, “çoklu”  hiç yoktur.  Doğada tek bir üst güç vardır. Onun gibi olmak istiyorsak, o zaman iyi bir paydaya geliriz. Eğer istemiyorsak, o zaman kötüye geliriz.

Yorum: Ama doğada böyle bir çeşitlilik var!

Cevabım: Bu çeşitlilik sadece güçlü olanın her zaman kazandığı insan doğasında mevcuttur. Birbirimizi yiyip bitirmemek için doğamızın üzerine çıkmak istiyorsak, o zaman kazanmak için iyiye ihtiyacımız var, güce değil.  Ancak o zaman hayatta kalabiliriz

Böylece Gizlilik Yaradan’ı Gizlemez

Soru: Yaradan, akıl ve duygulara göre ifşa olduğunda ne olur? Onu tamamen haklı çıkarır mıyım, çıkarmaz mıyım?

Cevap: Doğal olarak Yaradan’ı haklı çıkarırsınız. Ancak gerçek şu ki, ifşa, hiçbir yere gitmeyen gizlenme üzerinden gerçekleşir.

Diyelim ki Yaradan’ın eylemlerinde, kendime göre bir şeyler ifşa ettim. O, bana iyilik yapan iyi gibi gelir ve beni hedefe götürür. Ve sonra bu sanki gizliliğe girmişim gibi benden saklanır, ben sanki ifşanın içindeymişim gibi davranmak için, elimden gelenin en iyisini yapmalıyım.

Diğer bir deyişle, gizlilik beni Yaradan’dan izole etmez, aksine ifşa içindeymişim gibi davranmamı mümkün kılar.

Soru: Yaradan’ı kendim gizlediğimi söyleyebilir miyim?

Cevap: Elbette. Egoizmim O’nu benden gizler. İfşa koşulundayken, kendimi egomla ilişkilendirmiyorum ve onu Yaradan’dan gizliyorum.

Soru: Yani çift ve tek gizlenmede, Yaradan Kendini egoizmimden mi gizler?

Cevap: Pek çok farklı nüans vardır: Ya Yaradan Kendisini benden gizler ya da beni kendimden gizler.

Gerçek şu ki, her bir koşul dört dereceden oluşur ve her birinde kendimizi maksimum ifşa içindeymiş gibi kabul etmeliyiz. Yaşadığım koşullar ne olursa olsun, başıma gelen her şeye sanki tam bir ifşadaymışım gibi davranmaya çalışmalıyım böylece hiçbir karanlık, hiçbir gizlenme beni düşürmesin.

 

“2021 Yeni Yılından Ne Beklenmeli” (Medium)

Alışılmadık bir yılı bitirmek üzereyiz ve insanlık, bir sonraki için neyin beklediğini merak ediyor. 2021, şimdiye kadarki deneyimlerimizin amacının, insanlığı daha olumlu bir şekilde yeniden düzenlemek olduğu gerçeğini hepimizin hissedeceği, anlayacağı ve kabul edeceği bir yıl olacak. Karşılaştığımız zorluklar, bizi nasıl yeni bir gelişim aşamasına, yeni bir insan varoluşuna ilerlettiklerini incelememize yardımcı olmak için, bizim lehimize çalıştı.

2020, kutuplaşma, ekonomik kriz, doğal afetler ve dünya çapında bir kapanmaya neden olan küresel bir salgın ile tanımlandı. Virüs bizi düzenlemek, silkelemek ve toplumdaki, insan ilişkilerimizdeki ve gezegenimizle olan dengesizlikleri düzeltmek için geldi.

Bu, doğanın bizimle ilgilenme şeklidir. Covid-19 rastgele bir virüs değildir. Onun arkasında, bizim gezegenin büyük bir bölümünü yok etmemizden sonra harekete geçen doğal bir sistem vardır. Sanki doğa, “Yeter artık. Dünyayı mahvediyorsunuz. – Toprağı kuruttunuz, okyanusları kirlettiniz, havayı kirlettin ve toprağı çöp yığınları haline getirdiniz. Yeryüzü’nün kaynaklarını tükettiniz. Şimdi dünyayı yeniden inşa etmeye başlayın. ” dedi.

Bizler üzerimize düşeni yapana kadar, doğanın sakinleşmeyeceğini daha ne kadar anlamakta başarısız olacağız? Suçluluğumuzu tek tük fark etmeye, gerçekte neler olup bittiğini anlamaya başlıyor gibiyiz. Sürekli bir şekilde yanıltıcı olan medya olmasaydı, insanlık sorumluluğunu uzun zaman önce kavramış olabilirdi.

Ve olabildiğince acımasız görünse de, doğal sistem bizimle oldukça nazikçe konuştu, neredeyse tarihteki diğer salgınlarda olduğu kadar acımasız değildi. Bize doğanın neyi istediğini anlamamız için zaman veridi. Ama uyarıyı dikkate almazsak ve rotamızı dengeye doğru değiştirmezsek, önümüzdeki yıl doğal olarak daha güçlü bir tepki bekleyebiliriz.

Yeni aşıların ortaya çıkmasıyla pandemi sona mı erdi? İnsani gelişimde bir sonraki aşamaya geçiyoruz, bu yüzden belli ki bazı değişiklikler olacak. Değişim bizim için rahatlama yönünde mi olacak? Bunu belirlemek zordur, çünkü genellikle gerekli düzeltmeler yapılana kadar, doğanın darbeleri en hafiften en ağıra doğru hareket eder. Örneğin, bir çocuktan bir görevi yerine getirmesini isterseniz ve o yapmazsa, muhtemelen bir dahaki sefere onunla daha sert bir tonda konuşursunuz.  Bu yardımcı olmadıysa, duruşunuzu güçlendirmeniz ve ona daha katı şartlar ve koşullar sunmanız gerekirdi.

Aşılarla ilgili bile, önümüzdeki yılın nasıl görüneceği alın yazısı değildir. Gerçekte, gelecek bize bağlı. Doğanın bize ne söylediğini, ne kadar anlamaya çalışacağımıza bağlı. Mesaj net. Çevreyi tahrip eden gereksiz şeylerin üretimine odaklandığı için, endüstrimizin yeni dünyaya uygun olmadığı açıktır. Mevcut eğitim sisteminin, doğa kanunlarıyla uyumlu olmadığı açıktır çünkü kendimizi, birbirimizle rekabet edecek ve bölünme yaratacak şekilde eğitiyoruz.

Bu nedenle,  yeni yılın ana görevi bütünsel bir dünya kurmak, birbiri için ve tüm doğayla, insan ortaklığı yaşamına girmek olmalıdır.

İnsanlığın değişiklikler yapması, gerçekten önemli olan ve olmayan şeyleri yeniden hesaplaması gerekecek. Vazgeçilmez olmayan her şeyden kurtulmalıyız, mağazalarımızın ve işletmelerimizin yaklaşık % 80’ini kapatmak zorunda kalacağımızı anlamalıyız. Elbette, insanların nereye ve hangi amaçla (yani, daha dengeli bir dünyaya) yol aldıklarını anlamadan, bu kadar büyük değişikliklere katılmalarının imkanı yoktur.

Bu arada, insanlar, bu kadar belirsizlik ve sosyal huzursuzluk varken nasıl bir insan toplumu inşa edileceğini sorgulayarak, geçimlerini nasıl sağlayacağından endişe duyarak, yaygın işsizlik endişesiyle bu yılı bitiriyorlar. Herkesin geleceğe umutla bakabilmesi için, herkesi hesaba katan yeni bir düşünce tarzını nasıl benimseyeceğimizi kendimize sormalıyız.

2021’in bir geçiş yılı olacağını düşünüyorum. İhtiyacımız olan tam geçiş birkaç yıl sürecek olsa da, en azından ulaşmamız gereken gelecekteki koşulları anlamaya başlayacağız. Gerekli olmayan şeyleri yaratmamalıyız. İnsan eğitimine, karşılıklı dayanışma içinde birbirimize yaklaşmayı hedeflemek için, kendimizi eğitmeye büyük önem vermeliyiz.

Eğer birleşirsek, tüm güzelliğin önümüzde olduğunu anlayacağız. Bu bilince ulaşmak, bizim gücümüz dahilindedir. Her şey, gözlerimizi açmaya, zihnimizi açmaya ve doğanın (“Tanrı” ve “doğa” için İbranice kelimeler, Gematria’da aynı sayısal değere sahip ) bizimle ne yaptığını anlamaya ne kadar istekli olduğumuza bağlıdır. Aramızdaki gelişmiş bağlar sayesinde, bütünlüğe ve tam doyuma ulaşmak için, gerçekte her şeyi yöneten yüce gücü ifşa edeceğiz.  Bu, sadece düşünürsek ve birleşmeye doğru hareket edersek bizi bekleyen olumlu gelecektir.

Başarılı Ebeveynlerin Sekiz İlkesi, 2. Bölüm

Yorum: Beşinci rol “filozof” dur. Ebeveynler, yaşam hakkında derin sorular sorarak ve onlara cevap vererek çocuklarının bir amaç bulmasına yardımcı olurlar. Bir ebeveynin böyle bir filozof olmasının doğru olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevabım: Çocukta, çocuğu düşündüren ve bir şekilde cevap vermeye çalıştığı, bu tür soruları uyandırmak gereklidir.

Soru: Bir çocukta hangi soruları uyandırırdınız?

Cevap: Bu çocuğun yaşına ve karakterine bağlıdır. Kolay değildir.

Elbette, evrenin temeli hakkında, yaşam hakkında, bizi çevreleyen doğa hakkında sorular.

Soru: Bir çocuğa “Ne için doğdum? Hayatın anlamı nedir? ” gibi sorular sorabilir miyiz? Yoksa onun için çok mu erken ve bunu yapmamalı mıyız?

Cevap: Bilmiyorum. Bu çok dikkatli yapılmalıdır. Tavsiye etmek istemiyorum.

Prensip olarak, çocuklar, bu sorulara çocuklukta sahiptirler. Sonra unuturlar. “Ne için yaşıyorum, nereden geliyorum, ne içinim, neyim?” ve bunun gibi. Bu hala hormon öncesi bir gelişmedir. Sonra hormonlar devreye girmeye başlar ve her şey bununla biter.

Yorum: Altıncı rol “model” dir. Bu ebeveynler kendileri için önemli değerleri tanımlar ve bunları çocuklarına aşılar.

Cevabım: Ben bu konuda emin değilim. Annemle babamın değerleri beni bir müzisyen yapmaktı. Tabii ki korkunçtu. Bunu hiç anlamadım ve anlayamadım. Kendi kendime mekanik olarak çalışmaktan, günde beş altı saat notaları çalmaktan ve bunun gibi daha pek çok şeyden hoşlanmadım. Bu monotonluk beni öldürdü. Dayanamadım ve kurtulmak için elimden gelen her şeyi yaptım.

Soru: Genel olarak, ebeveynlerin kendileri için önemli değerleri belirlemesi ve çocuklarına aşılaması doğru mu?

Cevap: İşte böyle sonuçlanıyor! Yapabileceğiniz hiçbir şey yok.

Soru: Bu, ana şeyin ebeveynleri eğitmek olduğu anlamına mı gelir, böylece onlara doğru değerler aşılanır mı? Ve sonra çocuklar onları takip edecekler.

Cevap: Evet, bu doğru!

Soru: Sekizinci rol “GPS navigasyon sesi” dir. Bu tür ebeveynlerin sesi, evden ayrıldıktan sonra bile çocuğun kafasında duyulmaya devam eder. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

Cevap: Doğru. Bu kalır ve bu çok önemlidir. Yine de, bu sadece bir kılavuzdur. Bu nedenle, ebeveynlerin sahip oldukları ve çocuklarına aşılamak istedikleri değerleri kontrol etmesi gerekir.

Soru: Başka bir deyişle, bu “kılavuzu” kontrol etmemiz gerekiyor mu?

Cevap: Evet. Bu, bugün bir sorundur.

Soru: Bu değerler temelde tamamen egoist mi?

Cevap: Elbette. Ebeveynleri eğitmemiz gerekiyor. Tüm bu değerleri alın ve ebeveynlere aşılayın ve bununla kendilerini eğitmelerine izin verin.

Geleceği Olmayan Toplum

Soru: Eski zamanlarda ahlaksız insanlar bilimin dışında tutuldu. Günümüzde bir kişinin ahlaki ilkeleri ile mesleği arasında hiçbir bağlantı yoktur. Bu durum iyileştirilebilir mi?

Cevap: İnsanın ahlaki seviyesini yükseltmemiz gerekiyor, aksi takdirde geleceğimizi terk etmek zorunda kalacağız çünkü sonunda kendimizi yok edeceğiz. Toksik maddelerin üretimini yasaklayan bir sözleşme var ama ona kim riayet ediyor ki? Kendimize getirdiğimiz her türlü kısıtlamaya rehberlik edemeyiz.

Dünyadaki bu tür şeylerin ona karşı çalıştığını görebilmesi için kişi yetiştirmeliyiz. Zehirli maddeler üreten bir toplum kendini mahveder. Böyle bir toplumun geleceği yoktur.

Yorum: Alçakgönüllülük, ahlaki olarak kendini geliştirme açısından diğerlerinden daha fazla ilerlemiş insanların doğasında vardır.

Onlar, başkalarına ders vermek istemezler.

Cevabım: Bu yanlıştır. Bu onların egoizmlerinin bir yansımasıdır.

Onlar kendilerini aşmalı ve fikirlerini, temellerini ve felsefelerini duyurmalılar çünkü bunların hepsi toplumun iyiliği içindir. Bir insanın bu yüzden kendini iyi ya da kötü hissetmesi, çekingenlik hissedip hissetmediği önemli değildir. Kişi bunu yapmalıdır!

Bir Sonraki Izdıraba Doğru! (Linkedin)

Harika!Covid-19 için bir aşı var!Bir sonraki ızdırabın pençesine doğru ilerleme zamanı geldi …

Gerçekten de Covid-19’u neredeyse bitirdik gibi görünse de, bunu aşmayı hak edecek hiçbir şey yapmadığımız nettir. Ve 2020’de yapmadığımız şeyi 2021’e sürükleyeceğiz. Gelişimimizin bir sonraki aşamasının bize sunacağı ek zorluklarla, hiç şüphe yok ki gelecek yıl bu yıldan daha zor olacak.

Biz ne yapmadık? Birbirimize bağlı olduğumuzu öğrenmedik; Onu derinlemesine anlamadık ve mesajını içselleştirmedik: birbirimize en az kendimize baktığımız kadar iyi bakmalıyız yoksa birbirimizi hasta ederiz.  Ayrıca iş piyasasının sonsuza dek değiştiğini öğrenmedik ve yeni çağa uygun yeni bir tane hazırlamadık. Bugün en önemli çalışmanın dayanışma ve karşılıklı sorumluluk inşa etmek olduğunu anlayamadık. Tek yaptığımız, kendimizi suçsuz görürken tespit edebildiğimiz her yanlış için birbirimizi suçlamaktı. Geçtiğimiz yıl, birini, başka görüşlere sahip olduğu için suçlamanın sadece kusurlu olmadığını fark edemedik; bu, kendinizede zarar verir, çünkü diğerini yok ederseniz, kendinizi de yok edersiniz. Başka birinin başka görüşlere sahip olduğu için hatalı olduğunu düşünürsek haklı olamayacağımızın farkına varmadık. Başkaları ne düşündüklerini düşünmedikçe, bizler de ne düşündüğümüzü düşünmezdik. Bu gerçektir, ve bu yıl bunun farkına varmaya yaklaşamadık.

Geçen yılki başarısızlıklarımıza geri dönmek için inşa etmemiz gereken iş piyasası, insanların gerekli olan şeyde çalıştığı, geri kalan insanların dayanışma geliştirmekle meşgul olduğu bir iş piyasası olmalıydı çünkü az önce de söylediğimiz gibi, bugün yapabileceğimiz en önemli iş birbirimizle bağ kurmaktır.

Gelire gelince, bu toplum yanlısı mesleklerle uğraşan herkes, insana yakışır bir yaşam için yeterli olacak bir gelir elde edecektir. Bu, mevcut yardım programlarının yerini alacak ve bu geliri elde etmek, toplumda, ülkede ve dünyada dayanışma inşa etmek için bu çabalara katılmaya bağlı olacaktır.

Yapılması olanaksız bir iş gibi görünse de ve tek bir yılda elde edebileceğimiz bir şey olmasa da, ilk adımı bile atmadık ve başarısız olduğumuz yer burasıdır.

Artık bir aşı olduğuna göre insanlar 2019 yaşam tarzına dönmek isteyecekler. Bu bir süre yükselebilir, ama yakında azalacaktır. Bizler geçen yıl boyunca değiştik; maddi mallar ve gösterişle değil, ilişkilerle ilgili, daha derin ve daha anlamlı yeni bir tatmine ihtiyacımız var. İşverenler personel arayacaklar, ancak bulmaları çok daha zor olacak ve hoşunuza gitsin ya da gitmesin, Covid-19’un bize gösterdiği yöne gitmek zorunda kalacağız: bedenlerde değil kalplerde bağa.

Ve eskisi gibi, 2021’de ne kadar uzun süre oyalanırsak, kesinlikle gelecek olan bir sonraki darbe daha acı verici olacaktır.

Biz Hayalperestlerdik

Gerçek şu ki, Yaradan tüm evreni doldurur. Hakikat (“Emet”), “Alef” – “Mem” – “Tav” (“א – מ – ת”) harflerinden oluşur, yani yaratılışta var olan üç güçten. “Alef – א” alfabenin ilk harfidir, Keter’dir, Yaradan’dır. “Tav – ת” alfabenin son harfidir, Malkut’tur. Ve “Mem – מ” ortadadır, Keter ve Malkut’u birbirine bağlayan Bina’dır.

Şunu anlamalısınız ki hakikat; düşüncemize ve duygularımıza göre bize görünen şey değildir. Dendiği gibi: “Gözleri var ama görmeyecekler; kulakları var ama işitmeyecekler. ” Yani, sanki kör ve sağır gibi nerede olduğumuzu hissetmeyiz, gerçek dünyayı hissetmeyiz, onun içinde dokunarak hareket ederiz.

Ancak bu ıslahın olduğu yerdir. Yaradan, bu gizliliği bilerek yarattı, böylece mükemmelliğe ulaşabiliriz, yani gizlilikten ifşaya, akıldan mantık ötesi inanca, Malhut’tan Bina’ya, almaktan ihsan etmeye gelebiliriz.

Kişi dış dünyayı hissettiğini düşünür ama aslında kendi içinde hapsolmuştur ve kendini içeriden hisseder. Bütün gerçeklik içimizdedir. Tüm evren, galaksiler, yıldızlar, gezegenler ve üzerindeki her şeyle dünya, hepsi “Ben”im.

Bu, sanki bilincimi kaybetmişim ya da rüya görüyorum gibidir. Bazen rüyamda bir yere yürüdüğümü, gerçekmiş gibi bir şeyler yaptığımı görüyorum. Ama sonra uyanıyorum ve gerçek realitenin hayal ettiğim gibi olmadığını görüyorum.

Maneviyat ifşa olduğunda da aynı şey bize olur. Bir rüyada olduğumuzu anlarız ve şimdi uyandık ve gerçek realiteyi gördük.

Mantık ötesi inanç, gerçekliğin şu anda hayal ettiğim gibi olmadığını anlamak anlamına gelir. Aslında ben, beni kontrol eden üst gücün, Yaradan’ın içindeyim. Ve önümde görünen uçsuz bucaksız dünya benim içimde ve tüm dünyamı doldurmak ve her şeyi bir düzene oturtmak için Yaradan’ın gücünü çekmeliyim.

İnsan, tüm evreni dolduran Yaradan’ı ifşa etmek için elinden gelenin en iyisini yapmalıdır. Bu da ancak onlu aracılığıyla, kaybolup dostlarınız içinde eriyerek mümkündür, onları o denli özümsersiniz ki Yaradan’ın tüm dostlarınızın arkasında olduğunu ve O’nu ifşa etmenizi beklediğini hissederiniz.

İşte bu şekilde inanç ışığını algılamaya, yani Yaradan’ı hissetmeye başlarım. Buna mantık ötesi inanç denir. Mantık, gözler tarafından görülen ve kulaklar tarafından duyulan eski gerçeklik duygumdu. Ama şimdi fiziksel algının ötesinde gerçekliği hissetmeye başlarım ve dostlarım aracılığıyla, manevi Kli’mi dolduran, Yaradan’ın, ruhumun on Sefirot’unun  ifşasına ulaşırım. Böylece ilk manevi ifşaya gelir ve daha da ileriye gitmeye devam ederiz.

Başarılı Ebeveynlerin Sekiz İlkesi, 1. Bölüm

Soru: Harvard Kennedy Okulu Profesörü Ronald Ferguson, başarılı çocuklar yetiştirmeyle ilgili “Formül: Son Derece Başarılı Çocuklar Yetiştirmenin Sırlarını Çözmek” adlı kitabın ortak yazarlığını yaptı. O ve ortak yazar olan gazeteci Tatsha Robertson “İyi Ebeveynlerin 8 Rolü” nü sunuyor.

İlk rol, “erken öğrenme arkadaşı” dır. Ebeveyn, çocuk okula başlamadan önce bile öğrenmeyi ve yaparak öğrenmeyi ve problem çözmeyi eğlenceli hale getirmeye, çocuğun ilgisini çekmeye çalışır.

Bir çocuğun öğrenme arkadaşı olmak ne demektir?

Cevap:  Bir ebeveyn konuştuğunda, çocuğa önceden bu hisleri, bu ilişkileri tanıtır ve açıklar.

Soru: Aynı zamanda çocuğu sınıf birincisi olmaya teşvik eder mi?

Cevap: Hayır. Konu rekabet değil, doğru tavırla ilgilidir.

Soru: Nasıl bir tavır olmalı?

Cevap: Bir çocuğa bilginin çekiciliğini aşılamak.

Yorum: İkinci role “uçuş mühendisi” denir. Bu, çocuğun çevresini kontrol eden ve bir şeyler ters gittiğinde müdahale eden bir ebeveyndir.

Cevabım: Bu doğaldır. Çevre, kişiyi ve onun gelişimini belirler.

Soru: Bir sorun varsa, ebeveyn devreye girip çocuğu farklı bir ortama taşıyabilir mi?

Cevap: Kesinlikle!

Soru: Bu zorlama değil midir?

Cevap: Hayır. Bu, yukarıdan yapılması gereken bir ayarlamadır.

Soru: Ya çocuk orayı seviyorsa?

Cevap: Ne sevdiği önemli değil.

Soru: Bu boyutta mı? Neredeyse zorla mı? Tek kelimeyle onu başka bir okula mı götürüyorsunuz?

Cevap: Evet.

Soru: Çocuğu nasıl bir ortama götürmeliyim?

Cevap: Çocuğun gelişmesine yardımcı olan ve onu sınırlamayan ya da önünde yanlış idealler oluşturmayan bir ortama.

Soru: Doğru ortam ideali ne olmalıdır?

Cevap: Ücretsiz, kapsamlı şekilde geliştirilmiş, arkadaş canlısı, hiçbir şekilde kısıtlanmamış.

Soru: Bir ortamda olması gereken bu mu? Buna öğretmenler, sınıflar ve arkadaşlar dahil mi?

Cevap: Elbette, her şey.

Yorum: Üçüncü rol “iş bitirici” dir. Bir ebeveyn, çocuğunun başarılı olmak için gereken her şeye sahip olmasını ve çocuğun hayatını iyileştirme fırsatının kaybolmamasını sağlar.

Cevabım: Bunu yapmak için, önce ebeveyni eğitmeniz gerekiyor.

Soru: Bir çocuğun hayatını iyileştirmek için ana imkanlar nelerdir?

Cevap: Toplum, çevredir. Başka bir şey değil.

Yorum: Dördüncü rol “İfşa eden/ortaya çıkaran” dır. Ebeveyn-ifşa eden, onlara dünyayı ve onlara sunulan fırsatları göstererek, çocuğun dünya görüşünü genişletir ve onları müzelere, kütüphanelere ve sergilere götürür.

Cevabım: Doğru. Ben o şekilde yetiştirildim. Babam beni her zaman sinemaya götürürdü. O büyük bir film hayranıydı. Sadece sanatçılar, müzisyenler ve harika insanlarla ilgili filmlerin olduğu bir sinema salonumuz vardı. Bütün bu filmlere haftada bir gittik.

Soru: Bu, dünyaya bakış açınızı genişletti mi?

Cevap: Elbette! O zamandan beri, büyük sanatçılar, müzisyenler ve sanat insanları ile ilgili böyle filmleri görmedim.