Category Archives: Yaradan

“Kendinizi Nasıl Tanırsınız?” (Quora)

Esasında, bizler kendimizi tanımak için doğal bir ihtiyaca sahibiz, ama şu an kim olduğumuzu bulmak çok önemli değildir, çünkü şimdiki koşulumuzda, bizler küçük ve yoğun içgüdüleriyle hayvansal bedenlerimize sahibiz.

Diğer bir deyişle, bizler dünyamızda yemek, cinsellik, barınma ve aile gibi bireysel arzuların yanı sıra, para, onur, kontrol ve bilgi için sosyal arzulara sahibiz ve özünde bütün bu arzular bireysel çıkarlara yöneliktir.

Bizler kendi yararımıza olan niyetin üzerine çıktığımızda gerçekte kim olduğumuzu keşfederiz ve başkalarının ve hepimizin paylaştığı, ortak bütünün yararına olan bir niyetle ruhlarımızın temellerine ulaşırız.

Kabala bilgeliğinde, her niyet değişimi geçirmeye  ‘ıslah’ yapmak denir ve Kabala metodu bizlere bu tür ıslahları gerçekleştirmemiz için rehberlik eder, ta ki bizler varoluşta “son ıslah” (İbranice “Gimar Tikkun”) denilen, nihai, ebedi ve kusursuz duruma ulaşana kadar.

Kendi içimizdeki bu yolculuğa çıkarak ve diğerleri ve doğayla bağ içinde olarak, bizler kendi gerçek benliklerimizi tanımaya başlarız. Daha sonra, nasıl yüce manevi varlıklar olduğumuzu keşfederiz ve sadece durumun bu olduğunu ifşa etmemiz gerekir.

Yaradan’dan Ne Zaman Yardım Gelir?

Soru: Yaratan’ın bize yardım etmesini sağlamanın bir yolu var mı?

Cevap: O’na sordunuz  ve O ret mi etti?

Yorum: Evet.

Cevabım: Yani O size yardım etmek istemediğini mi söyledi?

Yorum: O’nun yardımcı olduğunu düşünmüyorum.

Cevabım: Peki size yardım etmesi için ne yaptınız?

Yaradan’ın yalnızca, kişinin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunda yardım ettiği söylenir. Diyelim ki omuzlarınızda ağır bir tahıl torbası kaldırdınız ve sizinle birlikte düşmek üzereydi.  O zaman yardım için çığlık atarsınız. Yaradan, bu durumda size yardımcı olur.

Bu nedenle, sadece ayakta durup “Yardım!” diye talep edemezsiniz.

Bu çalışmaya kendiniz başlamalısınız ve sonra tamamen ümitsiz bir durumda olduğunuz zaman,  bir sonraki adımı yalnızca Yaradan’ın yardımıyla atabileceğinizi anladığınız zaman, göreceksiniz ki O’ndan yardım alacaksınız. Sizi temin ederim.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 9

Bir düşünceye yol açan nedir?

Soru: Düşünceler ne ile ilişkilidir – arzu mu yoksa niyetle mi?

Cevap: Arzu edilen ile sahip olduğunuz arasında bir çelişki olduğunda, bir düşünce ortaya çıkar. Arzu edilen ile mevcut olan arasındaki fark bir düşünceye yol açar. Aksi halde ortaya çıkmazdı.

İstediğim şeyi hissedersem, o zaman hiçbir düşüncem olmaz. Arzuda bir çeşit doyuma sahibimdir hepsi bu.  Arzumun şu an içimdekinden tamamen farklı olduğunu hissediyorsam o zaman, arzulanan ve gerçekte var olan arasındaki fark düşünceye yol açar.

Bu düşünce, sırayla, belirli bir eyleme yol açar: beni bu durumdan daha arzulanan bir duruma götürecek olan kuvvetler vektörüne nasıl ulaşılır.

Soru: Aç olduğumu ve hemen bir miktarla tatmin olduğumu varsayalım, o zaman bir düşüncem bile olmaz. Eğer açsam ve etrafımda böyle bir doyurucu yoksa, nasıl yiyecek bulabileceğimi düşünmeye mi başlarım?

Cevap: Evet, dedikleri gibi: “sevgi ve açlık dünyayı yönetir.” Arzulananın yokluğu düşünceyi, gelişimi doğurur. Bu nedenle, “Yenilmiş olan için, yenilmeyen iki tane verirler” denilir.  Bir kişi, ceza veya acı çektiğinde, bu onu geliştirir.

Islahın Metodu, Bölüm 5

Neden Yaradan bizleri ıslah olmuş varoluşa getirmedi?

Soru: Baal HaSulam, “Yaradan Sevgi ve Yaratılan Sevgisi” başlıklı makalede, kişinin sadece tek bir pratik eylem gerçekleştirmesi, etrafındaki kişilerle ilgili olarak bir ıslah yapması gerektiğini ki bunun da kişinin daha yüksek bir güçle birleşmesine yol açacağını yazar.

O zaman şu soru ortaya çıkıyor: Yaradan ya da doğa,  bizi başlangıçta tüm bu eylemlerle uğraşmadan, ıslah olmuş olarak yaratamaz mıydı?

Cevap: O zaman nerede olduğumuzu hissetmezdik. Yaratılan varlıklar olarak kendimizi yalnızca iki zıt koşulda hissederiz/anlarız: karanlık – aydınlık, iyi – kötü, tatlı – acı vb. Onlardan sadece tek birini hissedemeyiz. Bu doğada mevcut değildir. Bu nedenle, bir yandan tüm olumsuz nitelikleri, diğer yandan tüm olumlu nitelikleri özümsemek ve aralarındaki bu sistemik sorunu çözmeye mecburuz.

Soru: Yani, Yaradan bizleri önceden ıslah olmuş olarak yaratamadı. Bu O’nun yapamayacağı bir şeyler olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Şimdilik böyle kabul edeceğiz ve sonra O’nun böyle yapmasının nedenini anlayacağız.  Belki şu an için neden bizi farklı şekilde yaratamadığı açık/net değildir, ancak bu Yapamadığı için değil, aksi halde duyarsız olacağımız içindir. Sadece tek bir durumu hissetmek, hiçbir şey hissetmemek demektir. Her şey sadece zıtlıkta, sadece kıyaslandığında algılanır.

Kabala Neden Önde Gelen Bir Dünya Dini Değildir?

Soru: Tüm dünya dinlerinin ana fikri, insanları ortak bir fikirde birleştirmek ve onları daha yüksek bir güce yükseltmekse, neden Kabala bu 6.000 yılda önde gelen dünya dini haline gelmedi?

Cevap: Kabala bilimi 6.000 yıl önce ve dinlerin temelleri de Eski Babil’de 3.500 yıl önce ortaya çıktı. Hıristiyanlık yaklaşık 2000 yıl önce ve İslam 600 yıl sonra ortaya çıktı.

Kabala bilimi bir din değildir. Buna inanmanıza gerek yoktur, sadece bunu gerçekleştirmeniz gerekiyor. Dinlerin ortaya çıkmasının nedeni ise Kabala biliminin gizlenmiş olmasıydı.

Kabala asılsız hiçbir şeyi onaylamaz; o, kişiyi, hakkında konuştuğu şeyi ifşa etmeye ve bulmaya teşvik eder. Bu Hochmat a-Kabala (Kabala bilgeliği), yani bilgelik adı verilen bir bilimdir. Kutsal eylemlerden, söylemlerden veya başka bir şeyden oluşmaz.

İnanmanız gerektiğini söylemez. İnanmak denen bir koşula gelmelisiniz. Ancak bu inanç, ihsan etme koşuludur, kişinin egoizminin üstüne yükselmesidir, dinlerin bahsettiği inanç değildir.

Yani Kabala’nın dinlerle hiçbir ilgisi yoktur. Bu yüzden kim olduğunuz veya ne olduğunuz önemli değildir. Uyruk ve cinsiyet önemli değildir. Esas mesele, nerede ve ne için yaşadığınızı bilme arzusudur.  Kabala insanları hiçbir şekilde ayırmaz. Kim isterse gelir ve ona girer.

Twitter’da Düşüncelerim / 6 Nisan 2020

Burada üst güce ihtiyacımız var ve AB liderliği buna sahip değil! Virüs “birleşik Avrupa” yı bitirecek!

Koronavirüs salgını, AB’nin yararsızlığını göstermiştir. En üstte bundan faydalananlar hariç. Ulusal egoizmin bağ ve dayanışma hakkındaki çözümler ile iyileştirilemeyeceği anlaşıldı.

Eski dünya öldü, artık yok! Yeni bir dünyaya varacağız ve yeni insanlar olacağız. Bu basit bir süreç değil, ama çoktan başladı. Ve Koronavirüs bir taç olana kadar durmayacak (“korona” birçok dilde “taç” anlamına gelir, Keter) bizi çeşitli formlarda ve tüm seviyelerde Yaradan’la bağa götürerek.

Bugün, üst güç bütün ulusları birliğe, egonun iptaline, farklılıkların yok olmasına, egoist bir düzenden özgecil bir düzene doğru yönlendiriyor. Mesih’in çağına giriyoruz – Bizi Yaradan’ın yarattığı egodan ve doğası özgecilliğe çeken üst güç. Mesih; Moshech- çekmek kelimesinden.

Bir kez tek bir bütün olduğumuzu hissettiğimizde, bireysel ölümü hissetmeye son vereceğiz…

Hislerimizde yaşıyoruz. Eğer ilişkilerimiz egoistik ise, buna bu dünyada yaşam denir. Özgecil olurlarsa, sevgi, birlik üzerine kurulmuşlarsa – bu manevi, üst sistem, geleceğin dünyası olacak.

Üst güç (Yaradan), dünyayı ıslah etme, tüm gerçekliği değiştirmek ve herkesi tek bir beden olarak ilişkilendirmek için Koronavirüsü kullanıyor. Bu harika eylem, bizi birleştirmek, bir sisteme, bir insanlığa, tek kalbe sahip bir adama dönüştürmek içindir, böylece Yaradan’ı ifşa edebiliriz.

Böylece doğa bizi karşılıklı anlayış ve endişe konusunda eğitmeye başladı!

Kendimizi birbirimize isteksiz bir bağlılıkta buluyoruz: Başkaları tarafından enfekte olabilirim, ya bunun tersi. Virüs, aramızdaki kötü bağın bir göstergesidir. Bizi başkalarını umursamaya ve onların da bizi umursamasına zorlayacak.

Virüs bize dünyayı-doğayı dengeden çıkardığımızı gösteriyor.

Koronavirüs ilişkilerimizin arkasındaki gerçeği ifşa ediyor. Eğer farklı bir şekilde, doğa ile uyum içinde, egonun üzerine çıkarak birbirimizle iyi ilişkilerde yaşayabileceğimizi anlarsak, hızla salgından çıkabiliriz.

Ölüm Ve Ben

Soru: Zihnimiz ölümün kaçınılmazlığını kabul etmeyi reddeder. Kişi onu ölümle ilişkilendiren bilgiler aldığında, bir şey ona bu verilerin güvenilir olmadığını söyler. Bazen başkalarının ölümünü tahmin edebiliriz ama kendimizinkini tahmin etmede neredeyse her zaman hatalı olacağız.

Uzmanlar bize bilinçaltında gerçekleri görmezden geldiğimizi ve kendimizi sonsuzluk olmasa da uzun bir var oluş yaşayacak biri olarak algıladığımızı söylüyorlar. Neden böyle hissediyoruz?

Cevap: Çünkü hiçbir canlı varlık kendinin ölümlü olduğunu anlayamaz veya anlamamalıdır. Bu dünyadaki her şey bizi ileriye itmeli. Bizler bir şeyler yaratmalı, yürütmeli ve bizden sonrasına bir şeyler bırakmalıyız.

Soru: Birinin ölümünü kabullenmenin, ölüm korkusunu yaşamanın bizim üzerimizde bir etkisi var mı?

Cevap: Ölüm korkusu, var olmama korkusudur. Artık var olmadığım bir dünyayı nasıl hayal edebilirim ki? Bu, egoizmin korkunç bir reddedişidir.

Dünya nedir? Var olan ben, dünyayı bilirim, anlarım ve hissederim. Ben onun içinde, merkezindeyim. Ama işte, birdenbire yok olurum.

Dünyada ne kalır? Bunu sadece duyularımdan algılayabilirim. “Ben” yoksam, o zaman bu her şeyin sonudur. Egomuz, dünyanın onsuz var olabileceği fikrini kavrayamaz.

Tek çözüm insanlara dünyanın ölümsüz, sonsuz ve mükemmel olduğunu açıklamaktır. Onu algılama şeklimizden tamamen farklıdır. Onu farklı görmek için sevgi ve ihsan etme niteliğine yükselmeliyiz.

Soru: Bu, egoizmimizden özgür kalıp, üzerine yükseleceğiz anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu egoizmin zıt niteliğinde göreceğiz.

Belirli bir nitelikte yaratıldığımız gerçeği bizi sınırlandırmamalıdır. Dünyayı farklı, çok taraflı olarak görmeliyiz. O zaman dünyayı ve kendimizi bir tür bağ içinde görebileceğiz.

Soru: Egoizmimin üzerine yükselirsem, sevgi ve ihsan etme niteliğine ulaşacağımı ve dünyayı sonsuz olarak göreceğimi mi söylüyorsun? Böylece ben de sonsuz mu olurum?

Cevap: Evet.

Soru: Yani, ölümün var olmadığı sonucu mu ortaya çıkıyor?

Cevap: Ölüm, ihsan etme niteliği içinde yoktur.

Soru: İnsanlar kendilerini sonsuz olarak algılayacaklar mı?

Cevap:
Evet, Kabala bilimi bunu bize açıklamaktadır. Bunu ancak, bunun için arzuya sahipsek yapabiliriz.

Manevi Hareket

Soru: Toplum ve bireysel manevi alanım arasında etkileşimi, nasıl doğru bir şekilde oluşturabilirim?

Cevap: Sadece grubun içinde olun ve grubun manevi hayatını yaşayın. Buna ek olarak, aileniz ve işiniz olabilir ama sizin manevi hayatınız grubun içindedir ve siz bununla birlikte ilerlersiniz. Her zaman bu şekilde düzenlenir.

Son derece önemli olan, her zaman doğru toplumda olduğumuzun, ona verdiğimiz ve ondan aldığımız hissidir. Çevre ile bu tür tutarlı hareketlerle ilerleyebiliriz.

Sonrasında bizler, bu toplumun arkasında üst güçler olduğunu göreceğiz. Bizler veririz ve alırız, veririz ve alırız ve onunla bu şekilde etkileşim içinde oluruz. Bisiklet tekerinin ileri ve geri, ileri ve geri dönerek bisikletin ileriye gitmesini sağladığı gibi. Manevi hareketimizi bu şekilde hayal edebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Nisan 2020

“Her şey sadece duanın gücü ile elde edilir” ve “insanın her gün dua etmesi iyidir”. Birlikten, bilerek Yaradan’a dönmemiz önemlidir. Eylemlerimizi, Yaradan’a dönmemize nasıl yardımcı oldukları açısından tartmalıyız.

Tüm manevi gelişim, Yaratan’ın bize olan etkisine bağlı olduğumuzu hissettiğimiz ölçüde, Yaratan’a yapılan çağrılarımızın bir sonucudur. Koronavirüs bu bağımlılığı anlamamıza ve manevi derecelere yükselmemize yardımcı olur.

İstatistiklere bakın: insanların yakın olduğu, kendilerini bir toplumun parçası olarak hissettiği yerlerde, Koronavirüs’den çok daha az kayıp var. Toplum ne kadar çok bölünürse, virüsün o kadar kurbanı olur.

Mesela, Ortodoks Yahudilerin onlardan farklı olanlara karşı nefretiyle bölünmüş bir toplumda olduğu gibi.

Pesah, Firavun’un gücünün sonu, egoizmden çıkış, dünyevi, fiziksel doğanın otoritesi anlamına gelir. Firavun, bir düşüncenin- bizi Yaradan ile birleştiren kalpteki bir nokta-arzunun dışında tüm adamı yönetir.

Bizler bu nokta sayesinde Yaradan’a dönmeli ve ondan bizi dışarı çıkarmasını istemeliyiz.

Mısır – bizim şuandaki safhamız-herkes egoizminin içinde olduğundadır. Ama “İsrail Ülkesi” var – Yaratan için arzu. Mısır’dan İsrail topraklarına, bir arzudan diğerine geçiş, Mısır’dan göç olarak adlandırılır. Pasah kelimesinden Pesah – geçiş.

Mısır’ın kendini önemsemek, İsrail başkalarını ve Yaratan’ı önemsemek anlamına gelir, Yaradan’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmamasına rağmen! O’na haz vermenin tek yolu yaratıklarını sevmektir. Yaradan bana bir işaret verir:eğer başkalarını düşünürsem o zaman Yaratan için çabalıyorum.

Yaratan bilerek, içlerinde (içimizde)egoizmi, herkesin ne kadar kendini düşündüğünü ifşa etmek için yarattığı arzuyu parçalara ayırdı. Yaradanla yakınlık insanlarla yakınlıkla gelir, eğer niyet Yaradan’a yakın olmaksa, o zaman O kendisini insanlarla yakınlıkta ifşa etmeye başlar!

Koronavirüs salgını, Karantina, Mısır’dan çıkışa benzer, bizler Mısır’ı, ego-köleliğini birlik için terk etmeye hazırlanıyoruz. Birliğimizi hissetmeye başladığımızda,bu Mısır’dan ayrıldığımız ve İsrail topraklarına, doğrudan Yaradan’a yönelik bir arzuya gediğimiz anlamına gelir

Kabala biliminin metodolojisi, temel egoizmden “Islahın Sonu” olarak adlandırılan Yaratan ile benzerliğe kadar her şeyde tüm aşamalar boyunca kişiye rehberlik eder. İlerleme araçları bir gruptur.

Burası, gelişimin tüm aşamalarının egodan Yaratan ile benzerliğe kadar ifşa olduğu yerdir.

Şöyle diyen bir mektupla vuruldum:                                                                                                                                       -Kavga ederiz, gruptaki her dostun % 100 amaca bağlı olmasına rağmen, insanlar yola çok adanmış!

-Ben: Nereyi amaçlayarak, neye adanmışlar? Birlik hedef olduğu zaman! Birliğin hissi Yaradan’ın hissidir.

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 15

Yaradan’la Eşitliği Oynamak

Soru: Kabala okuyan bizler, eğer sadece dostların önünde O’nu hissetmenin rolünü oynarsak, ancak O’nun nitelikleri dışında, O’nun hakkında hiçbir şey bilmiyorsak Yaradan’ı nasıl hissedebiliriz? O’na yakınlaştığımızı ve bunun bir yanılsama ya da sadece hayal gücümüz olmadığını ama gerçek olacağını nasıl bileceğiz?

Cevap: Dostunuzla ilgili olarak sanki Yaradan’a benziyormuşsunuz gibi rol yapmaya çalışın. Ve bunun sizi ve dostunuzu ne kadar geliştirmeye başladığını göreceksiniz.

Sırası geldiğinde dostunuz da aynı şekilde size tepki vermeye başlayacaktır. Böylece, birbirinizi birlikte geliştireceksiniz ve Yaradan her ikinize de yardımcı olacaktır.

Esas mesele, her şeyi kendinizi Yaradan gibi tezahür ettireceğiniz bir şekilde yapmaya çalışmaktır.