Category Archives: Tabiat

Birbirine Bağlı Bir Dünyada İnsan, Bölüm 4

Değişmez Doğa Programında Özgürlük Unsuru

Soru: Baal HaSulam’a göre, karşılıklı garanti yasası tüm canlı organizmaların etkileşiminin temelini oluşturur ve alma ile ihsan etme arasındaki denge üzerine kurulmuştur.

Dahası, alma yasası, toplumun her üyesinin kendi bireysel, egoist sisteminin gerektirdiği şekilde yaşamak için ihtiyaç duyduğu her şeyi elde etmeye çalışmasıdır. İhsan etme yasası, her insanın tüm toplumun refahını önemsemesidir.

Kişi ihsan etme yasasına uymazsa, o zaman doğa tarafından kendisine gönderilen felaketler ve sorunlar tarafından darbe alır. Kişi bu yasaya nasıl uyabilir?

Cevap: Nasıl uyulacağı bir sorundur. Ve kişinin bu yasaya uymakla yükümlü olduğu gerçeği, bizde ortaya çıkan doğa imajından kaynaklanır.

Önümüzde tamamen bütünsel bir resim görürüz: İnsanın tüm egoizmleriyle, bilimsel ve bilimsel olmayan  “izmleri” ile dâhil edildiği, tek bir doğa. Doğanın bütünsel resminden kaçamadığımız ve kurtulamadığımız ortaya çıkar. İstesek de istemesek de, bu sistemin içindeyiz ve bunun dışında var olamayız.

Bu sistem sürekli olarak gelişmektedir: yüz binlerce yıl boyunca cansız seviyeden, on binlerce yıllık bitkisel seviyeye, binlerce yıllık hayvansal seviyeye ve tam anlamıyla onlarca yıldır insan seviyesine. Başka bir deyişle, doğa ne kadar yüksek organize edilirse, gelişim aşamaları o kadar hızlı gerçekleşir.

Tek soru, bu sistemde ne zaman kendimizi keşfetmeye başladığımızdır. Çok basit bir nedenden dolayı buna karşı olduğumuzu anlarız. Doğayla içgüdüsel olarak ilgilenmeyiz çünkü bizi özgürlük unsuruyla etkiler.

Doğanın üzerimizde nasıl çalıştığı konusunda hemfikir olabilir ya da aynı fikirde olmayabiliriz ve bu kapsamda kaderimizi belirleriz. Mutsuz insanlar olduğumuz ortaya çıkıyor. Doğa bize verilir, onun içinde yaşayabilir, çalışabilir, çoğalabilir, hayvanlardan farklı olarak akla gelebilecek her şeyi yaratabiliriz; bir sonraki, bilinçli seviyede. Ve bununla ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Her şeyi, başkalarının zararına ve görünüşte kendimizin yararına hareket ederek, doğal egoist doğamıza dayalı olarak yaratırız. Bütünsel doğanın, bizi farklı olmaya zorladığını anlamıyoruz. Kendi yararın için demek, başkalarının yararına demektir.

Doğa Sistemindeki Yerinizi Bulun

Baal HaSulam, ‘‘Barış’’ makalesi: Böylece, gözümüzün önünde gelişen tarih deneyimi ile kanıtlayarak deneysel neden bakış açısını ispatlamış oldum, yani insanlık için İlahi Takdir’in emirlerini kabul etmekten başka çare yok: iki deyişin anlattığı ölçüde, Yaradan’a mutluluk vermek için başkalarına ihsan etmek.

İlki, “Dostunu kendin gibi sev”dir ki bu manevi çalışmanın özelliğidir. Bu, içimize monte edilmiş olan kendi ihtiyaçlarını karşılayabildiğinden daha az olmamak kaydıyla toplumun mutluluğu için başkalarına ihsan etme ölçüsü anlamına gelir. Dahası kişi “Matan Tora” makalesi Madde 4’de yazıldığı gibi dostlarının ihtiyaçlarını kendisininkinin önünde tutmalıdır.

Soru: Artık kriz zamanında, kimsenin bir araya getiremeyeceği bazı pragmatik hesaplamalardan, üst yönetim yasalarına uymayı, bunlara dahil olmayı ve herkesin bir tür destek hissetmesine yardımcı olmayı içeren, üstlenmemiz gereken bağı ve daha yüksek seviyeyi anlayama nasıl geçebiliriz?

Cevap: Gerçeklik algısının bir sonraki seviyesine yükselmek; sonsuzluk, mükemmellik, sınırsızlık ve en önemlisi tek, ortak, mükemmel, entegre bir gerçeklik hissine girdiğimiz gerçeğine dayanır.

Doğayı tamamen bütünsel bir sistem olarak hissetmeye başlarsak, içindeki yerimizi, hücrelerimizin onun içinde bulunduğu yeri de bileceğiz. Bu şekilde, bireylerin birliği ile bağlantılı olarak varlığımın anlamını anlayacağım ve her şey benim için netleşecek.

Asıl mesele kendinizi bireyciliğinizden, egoizminizden ayırmak ve doğaya bütüncül bir açıdan bakmaktır, böylece tüm resmi tek bir bütün olarak görürsünüz. Bu, ayrı nesneleri ve fenomenleri hissetmediğim, ancak tüm resmi gördüğüm tamamen farklı bir gerçeklik algısıdır.

O zaman kendimi tamamen farklı bir şekilde anlayabilirim: Bu resimde ben neredeyim? Onun içinde de değilim. Kendimi her şeyden ayrı hissediyorum. Yani, yanlış bir şekilde yaşıyorum. Bu, gerçek yaşamdan, doğanın tüm geniş resminden kopmuş, bir tür bilinçsiz durumda olduğum anlamına gelir. Bunu nasıl doğru bir şekilde algılayabilirim? İstediğim şey budur.

Ve eğer onu doğru bir şekilde algılamaya başlarsam, içindeki yerimi göreceğim ve herkesle entegre bir şekilde bağ kuramamamın nedenini keşfedeceğim. Bu, işimin ne olduğunu, görevimin ne olduğunu, diğerleriyle olan bağlantımın ne olduğunu ve başkalarının bana nasıl bağlandığını netleştirecek. Bu ebedi, mükemmel, ayrılmaz, birleşik doğanın seviyesine geleceğim; onun ve var oluşumun anlamını anlayacağım.

Şu anda, bunların ne için olduğunu kesinlikle anlamıyorum. Her şeye bakıyorum: Onlar var, dönüyorlar ve ben onlarla birlikteyim. Ama neden, bilmiyorum.

Çocuklara Değişmek Zorunda Olduğumuzu Nasıl Açıklayabiliriz?

Soru: Torunlarıma değişmemiz gerektiğini nasıl açıklayabilirim? Doğaya yakınlaşmalarına nasıl yardımcı olabilirim?

Cevap:  Doğa bütünsel olduğundan ve bizleri, onunla tam bir uyuma yönlendirdiğinden, doğaya yakınlaşmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Bizler bu sistemin içindeyiz. Bu nedenle, onlar bunu bir model olarak kabul etmeli ve aynı olmalılar – bütünsel olarak ona dahil edilmelidirler.

Sadece bu şekilde daha iyi bir hayata gelebileceğimizi açıklayın. Tam anlamıyla iyi olacağız.

Doğa Neden Bir Salgın Planladı?

Soru: Doğa dünyadaki düzeni yeniden sağlamak için bir salgın mı planladı?

Cevap: Koronavirüsün diğer tüm virüsler gibi doğanın kendisinden geldiği gerçeği, bizim için nettir.  Ama kendini göstermesine imkan verdiğimiz gerçeği,  zaten bizim sorunumuzdur. Sonuçta, kötü ilişkilerimiz yoluyla, bizler kendimiz doğada tüm dengesizliklere neden oluyoruz ve sonra virüsler ortaya çıkıyor.

Bunun nasıl başladığı önemli değil.  Neden bilmemiz gereksin ki? Birbirimizle daha fazla ıslah olmuş koşullar içindeysek, doğanın hiçbir olumsuz niteliği, bizim üzerimizde kontrol sahibi olmayacaktır.

Birliğin Özü ve Kökü, Bölüm 5

Neden sadece birlik olmuş insanlar futbol oynayabilir?

Yorum: Birçok bilim adamı, ortaklığın, birlik olmanın, ilişki kurmanın, birbirleriyle yaşama ve işbirliği yapma eğiliminin, yaşamın en büyük ayırt edici özelliklerinden biri olduğunu söylüyor.

Benim Yorumum: Hayat birlik üzerine inşa edilir.

Soru: Gelişim, karmaşık yapıların bütünleşmesinin, birleştirilmesinin, ortak büyümesinin bir yoludur.

Bir yandan, servet, güç ve bilgi arayışında ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı ve birbirine bağımlı insanlar, kabilelere, imparatorluklara ve devletlere entegre edilir.

Bununla birlikte, cansız, bitkisel veya hayvansal doğaya bakarsanız, bir araya geldiklerinde bir çeşit süper-akıl edindiklerini göreceksiniz. Örneğin, canlı hücreler birleştirildiğinde, bir süper organizma oluştururlar. Ve insanlar sadece futbol oynamak veya en fazla kendi türlerini öldürmek için birleşebilirler. Neden böyledir?

Cevap: Çünkü cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde, doğanın tüm parçaları içgüdüsel olarak,  onların böyle yapmalarını sağlayan, daha yüksek bir gücün dış etkisi altında birleşirler. İnsan kendi içinde, egoizmine ters olan bu yöntemi, gücü ve birlik düzenini bulmak ve yaratmakla yükümlüdür.

Bu, insan dışındaki cansız, bitkisel ve hayvansal doğa koşullarında bulunmayan, insanları diğer her şeyden ayıran bencilliğe aykırı bir çalışmadır. Bu, insanların doğayı ifşa etmek için büyüyen bir akla, becerilere ve ilkelere sahip olmalarını sağlar. Onların altındaki her şey, cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerdedir.

Ancak, onların seviyesinde, insanın, toplumun seviyesinde, insanlar hiçbir şey ifşa edemezler. Sadece bazı ilkel bağımlılıkları keşfederler, daha da fazlasını değil. Sonuçta, sadece bir güçleri vardır yani ayırmanın egoistik gücü.  Onlar, özgecil olan, ikinci güce sahip değillerdir.

Bu nedenle, tek bir güçle çalıştıklarında hiçbir şey olmaz. Onlar, kesinlikle bencil gücü geliştirmek için birbirleriyle ilişki içinde olmaya çalışırlar. O zaman da bu, sürekli dürtüklemeler ve krizlerle çok kötü bir şekilde gerçekleşir.

Eğer insanların emrinde de olumlu bir güç olsaydı, olumsuz olana karşı çıkan bir güç, o zaman elbette her şeyde başarılı olurlardı.

Dünyaya Karşı Tutumunuzu Değiştirin

Yorum: İnsanlar iyi duygular ve özgecil sevgiyi kullanma eğilimindedir.

Cevabım: Gerçekten, insanlar bu niteliğe sahiptir. Herkesi kendileri için kullanmak istedikleri açıktır. Ancak bu aynı şeyi yapmamız gerektiği anlamına gelmez.

Eğer hayvansal yaşamının üzerine çıkmak ve bana verilen yıllar boyunca sadece bu hayvansal bedende var olmak istemiyorsam, bedenim varlığını sona erdirmeden önce sonsuzluk, mükemmellik, tüm doğanın algılanması seviyesine şimdi ulaşmak istiyorsam, o zaman dünyaya karşı tutumumu değiştirmeliyim.

Tamamen egoist nedenler için olsa bile, bunu yapmalıyım.

Soru: Bir kişi egoizmini özgeciliğe dönüştürmeden önce kaç yıl geçmesi gerekir?

Cevap: Bu kişiye ve içinde yaşadığı zamana bağlıdır. Zamanımızda, oldukça hızlı olabilir, 5 ila 15 yıl – ama bunlar yıllardır! Onlar yine de yıllardır.

Ne istiyorsunuz? Neden bize veriliyorlar? Hayatınızın sona yaklaştığını hayal edin. Ne için yaşadınız? Tüm iyiliği ve kötülüyü hissetmek için mi? Sonra ne olacak?

Bu nedenle, yılları,  tam olarak ilerlediğiniz hedefe ulaşmak için kullanmanız gerekir.

Doğa İle Uyum Sağlamalıyız

Soru: Sık sık insanın doğadan öğrenmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Sıradan bir insan nasıl doğaya bakıp  bir şeyler öğrenebilir? Doğadan ne öğrenilebilir?

Cevap: Dünyevi doğamızı biraz inceledikten ve hepsinin tek, kapalı bir sistem olduğunu gördükten sonra, sadece bu birleşik sistemin nasıl tamamlayıcı bir parçası olabileceğimizi, doğanın bizimle huzurlu olması için nasıl uyum sağlayabileceğimizi öğrenmemiz gerektiğine inanıyorum.

Soru: Modern insanlar “doğadan öğren” konusuna şüpheci yaklaşıyorlar. İnsanlar genellikle doğayı tükenmez bir mineral kaynağı, bir dinlenme yeri, bir araştırma laboratuarı olarak algılamaktalar.

Sizin bakış açınızdan doğa nedir? Doğanın birliğinin özü nedir?

Cevap: Doğa, cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinden oluşan, tek bir bütünsel organizmadır. Bu seviyeler çok net ve sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır ve birbirlerine bağımlı hissederler.

Fakat insan seviyesinde egoizm arttı, çevreleyen dünyayı hesaba katmak istemiyorlar ve doğaya uyum sağlamak yerine, doğayı kendilerine uyarlamaya çalışmalar. Bu, insanın en büyük hatasıdır çünkü genellikle bencilce gelişmesine rağmen, tüm gelişimi, sonunda onu büyük sorunlara götürür.

Soru: Bu, insan seviyesi hariç tüm doğa seviyelerinde uyum olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: İnsan uyum sağlamalıdır.

Eski Değerlerin Üzerine Yükselmek

Soru: Virüsten önceki zamanlarda, kişinin temel değerleri aile, para kazanma, belki küçük bir işletmeye sahip olmaktı, büyük bir şirketten bahsetmiyorum bile. Ve şimdi, insanlar yavaş yavaş kişisel karantinadan çıkmaya başladığında, ne yapılacağı belirsiz. Birçok işletme düzelmeyecek, turizm olmayacak, uçaklar uçmayacak.

Bir insan nasıl yaşabilir? Krizden sonra dünya hangi değerlerle var olacak?

Cevap: Aksine, insanın gerçek değerlere sahip olacağını düşünüyorum. Başka birisi sizden kar edip, milyarlarca dolar kazanırken ve genel olarak bununla hiçbir şey yapmazken, sadece siz çalışın, para kazanın ve harcayın diye işletilen, gezegendeki tüm uçuşlar, satışlar ve diğer gereksiz faaliyetler, bunların hepsi az çok ortalamaya gelecektir. Tamamen değilse de, en azından dedikleri gibi normal bir seviyeye, “ düşecektir, ”

Bu nedenle,  insanlar,  her şeyden önce hayatlarındaki değerleri arayacaklar. Ne için yaşadığınızı soracak ve zaten değerli olan cevabı bulmaya çalışacaksınız. Doğru yolda olduğumuza inanıyorum.

Sonra her şey insanlara bağlıdır, banka hesaplarına bir milyar daha ve sonra bir milyar daha eklemek dışında, hayatlarında herhangi bir değer görmeyen aptallar ve yeni zenginler tarafından teşvik edilen, aldatmalara ve bazı promosyonlara yenilmemek gibi. Umarım insanlar daha yüksek bir şey aramaya başlar.

Ve yüksek değerler hayatımızın içinde değil, üstündedir. Eğer biterse, içinde aranacak ne var? Dahası, hayatta hiç mutluluk olmadığını görüyoruz. Farklı, daha güçlü, ebedi ve mükemmel bir şeye ihtiyacımız var. Bir insan, bu yaşamın tamamını ve ötesinde olanı kavrayabildiği ölçüde, “Bu yaşam ne için? “ sorusuna cevap vermelidir.

Daha fazla bir şey görmeyen hayvanlar gibi, sadece fiziksel varlığımıza önem verseydik, içgüdüsel olarak kendimize güvenir ve bundan memnun olurduk. Bu yeterli olurdu.

Ama kendimizi, dünyamızın dar sınırlarında doğumdan ölüme ve daha fazlasına kilitlemeyi istemeden, biraz daha yukarı bakarsak, o zaman şu soruyu cevaplamamız gerekir: “Hayatın kendisi ne için verilir?”  Varoluşun anlamını arama susuzluğunu gidermek için cevap nerededir?

Doğa hiçbir şeyi boşu boşuna yapmaz. Ve eğer biyolojik olmayan varoluş sorusu bizim içimizde, biyolojik yaşamımızda ortaya çıkarsa, o zaman bizler bunun cevabı bulabiliriz ve bulmalıyız.

Bunun, acil bir istek olarak, içinde ortaya çıkan insanlar vardır ve bu soruyu sorana kadar hala gelişmesi gerekenler vardır; kendilerinden uzaklaştıramazlar ve buna bir cevap bulmak zorunda kalacaklar. Bu kolay değildir. Ama yine de doğanın çağrısında, içimizde meydana gelen bu soruyu ortaya koyma gerçeği harika bir şeydir.

Koronavirüs: Doğa Bizimle Başa Çıkacak

Soru: Virüsten ölüm oranı% 3 ila % 5 arasındaysa, belki bu % 3 ila % 5’in ölmesine izin vermek daha mı doğrudur? Yani, tüm süreçleri durdurmamak ve tüm dünyayı karantinaya göndermek, nüfusun % 3 ila 5’in ölümünden daha korkunç ve daha kötü olabilecek uzun bir krize neden olur.

Cevap: Birini diğeriyle ilişkilendirmezdim. Dünyaya tamamen farklı bir şekilde bakıyorum. Bir yandan, virüsün neden olduğu: insan vücudunun düzgün işleyişinin bozan bir hastalık var. Ve sonrasında kişi ölür.

Öte yandan, bu hastalığın insanlarda neden olduğu korku var. Aynı zamanda, insanlar korkudan, evlerine saklanıp ve birbirlerinden uzaklaşırlar. Üst yönetim açısından, biri diğeriyle ilgili değildir.

Bir yanda gönderilen virüs, diğer yanda da ona eşlik eden korku. Hepsi bu kadar. Ama belki de virüs olmadan tek başına korku yeterli olur muydu? Hayır, bir sebep olmalı.

Ayrıca virüsü korku olmadan göndermenin de bir anlamı yoktur. Ne için? Bunun, birinin diğeri ile kombinasyonuyla yapıldığı için. Dahası, bunlar doğada tamamen farklı iki sistemdir: korku ve paniğe neden olan problemler ve daha sonra hastalığa neden olan problemler.

Korku ve panikte iyi olan nedir? İnsanlığı kesinlikle gereksiz, çirkin ekonomik, politik ve maddi gelişmeden durdururlar.

Bu noktada insanlar kendilerini silkeleyip: “Ne yapıyorum? Buna ihtiyacım var mı? ” diye düşünebilirler. Bilinçsizce, ürettiğimiz ürünlerin % 50 ila % 70’i gereksizdir. Yani bizler duracağız ve bunu yapmayacağız.

Şimdi, birçok aile evde otururken, ailemize bakalım ve çocuklarımızın nerede zaman geçirdiği, ne yaptığı ile ilgili düşünelim. Ve tüm aile, evde ne zaman bir araya geldi? Ne zaman birlikte oturdular? Şimdi aniden, bir şekilde yaklaşmaya başlıyorlar. İlk başta ayrı odalarda, alışkın oldukları gibi farklı köşelerde otururlar. Ve sonra birbirleriyle konuşmaya başlarlar, hatta birlikte bir şeyler oynarlar. Sonuçta, zaman var ve bir fırsat var.

Her şeyi ne kadar değiştirdiğini görüyor musunuz? Dünyamız değişiyor! Bu nedenle, virüsün gerçekten iyi olduğunu söylüyorum. Tüm insanlığı silkeleyecek.

Bunca zaman gökyüzüne duman yaymaya devam etseydik, o zaman virüsten çok daha fazla insan ölürdü. Diyorsun ki: “Virüs bin kişinin hayatını aldı.” Ancak bu günlerde yaratmış olacağımız hava kirliliğinden dolayı, çok daha fazla insan ölecekti. Şimdi, biraz daha fazla küresel olan şeylere bakalım ve burada tamamen farklı hesaplamalar yapılabileceğini göreceksiniz.

Ve biraz ileriye bakarsanız, bu virüsün yardımıyla, gereksiz üretim, gereksiz bağlar, uçuşlar ve diğer tüm şeyleri reddederek, belki nazik bir anne gibi, güzel yaşlı Dünya’mızın çiçek açmasına, duyarlı ve sevgi dolu olmasına yardımcı olacağımızı anlayabilirsiniz. Bunda kötü olan nedir? Neden dünyaya bu kadar dar bir bakışla bakıyorsunuz?

Tüm sistemi daha açık bir şekilde kucaklayın. Dünyanızı yücelten gücün: “Düşünün, ne ile bu kadar meşgulsünüz?!” diye kendinizi silkelemenizi sağladığını anlayın.Bu, bilge virüsümüzün yaptığı şeydir. Doğada hiçbir şey boşuna olmaz. Her şey sadece biz insanları doğru bağa getirmek, nazik ilişkiler kurmak, böylelikle egoizmimizi kötülük olarak fark edip, iyiliğe dönüştürmek içindir. Ve bu olacaktır. Sizi temin ederim.

Doğa bizden daha güçlüdür. Arka ayaklarının üzerinde duran bir köpek gibi, bizi nasıl ayağa kaldırabildiğini görüyorsunuz. Ve bizler hazırız. Bugün insanlığın virüse nasıl tepki verdiğine baktığımda, muhtemelen bu insanlığın güzel, iyi bir geleceğe sahip olabileceğine, doğanın bizimle başa çıkacağına inanmaya başlıyorum.

Kabala, Üst Dünyanın Fiziğidir

Soru: Egoizmim büyüdükçe ve ışığın etkisi azaldığında, kendimi düşüş içinde bulurum. Ve tersi, ışık egoizmimi kapladığında, yükseliş gerçekleşir. Bu fiziğe mi benzer?

Cevap: Kesinlikle, bu fiziktir! Ancak bizler bunu hesaba katmak istemeyiz. Kendimizi duygularımıza veririz. Ve genel olarak, bu mutlak bir gerçekliktir. Kabala her şeye sahiptir: formüller, grafikler ve diyagramlar. Kabala, tüm diğer bilimlerin, doğanın niteliklerinin ve eylemlerinin temelidir.

Soru: Bu, cansız, bitkisel ve hayvansal doğaya bakıp, tüm yasaları oradan almanın ve sadece onları insan toplumuna uygulamanın mümkün olduğu anlamına mı geliyor? Ve yapılacak doğru şey bu mu?

Cevap: Nispeten, ama her şeyi değil! Çünkü cansız, bitkisel ve hayvansal seviyeler, bizim hayvansal kısmımızdır ve insan kısmımız, Kabala bilimi ile edinilir.

Yorum: Fizikte, evrendeki fiziksel bedenler arasında net etkileşim kuralları vardır. Ve insan toplumunda iletişimimizin net yasaları yoktur. İnsanlar birbirleriyle nasıl düzgün etkileşime gireceklerini bile bilmiyorlar.

Benim Cevabım:  Ne yazık ki, dünyamızda İnsan (Adam) seviyesine hitap eden böyle bir bilim yoktur.

Soru: Belki bir tür evrensel yasa vardır?

Cevap: Evrensel yasa mı, elbette bir tane var, ama o sadece Kabala’da öğrenilir. İnsanların doğru etkileşimlerinin ve onların cansız, bitkisel ve hayvansal doğayla,  Yaradan’la olan ilişkisinin yasasıdır. Kişinin egoizminin üzerine çıkması ve sadece negatif bir güçle değil, aynı zamanda pozitif bir güçle de çalışması gerçeğinden oluşur.

Bizim egoizmimiz negatif bir güçtür. Bizleri zorlar ve sadece bu dünyadan, var olan her şeyi almaya doğru iter. Ve Kabala bilimi, her iki gücün eşit olması ve birbirini dengelemesi için,  bunu ihsan etme niteliğiyle dengelemenin ne şekilde mümkün olduğunu açıklar. O zaman dengede olacağız. Başarmamız gereken budur.