Category Archives: Tabiat

Koronavirüs Pandemisi Boyunca Kim Mutludur?

Soru: Koronavirüs dönemi çalkantılı, trajik ve dramatiktir. Ve hala mutlu olan insanlar var.  Çocuklar!  Aileleriyle birlikte evde kalan küçük çocuklar. Ne isterlerse yaparlar.

Tüm bunların iyi bir nedenden dolayı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bize bir mutluluk adası gösteriliyor. Ne amaçla? Neyi anlamamız gerekiyor?

Cevap: Küçük bir çocuk olmanın iyi olduğunu. 🙂

Soru: Bu çocuklara bakıp onların yaydığı mutluluğu benimseyebilir miyiz?

Cevap: Çocuklar başlangıçtaki, doğal egoizm seviyelerinde bulunurlar. Bu egoizm olarak kabul edilmez. Başkalarına kötülük dilemezler. Başkalarına zarar verme, onlar pahasına kazanmak için çeşitli planlara sahip değillerdir:  bilinçaltında içimizde var olan, diğer kişi ne kadar kötü hissederse, benim için o kadar iyi. Ama çocuklar buna sahip değildir ve bu nedenle virüs onlar için bir tehdit değildir.

Soru: Yani virüs, diyelim ki çocukça düşünen bir kimse için tehdit oluşturmuyor mu?

Cevap: Çocukça değil. Bu, ilk, doğal, bencillik olarak sınırlı düşünmedir.

Yorum: Başka bir kişiye zarar vermek istemeden yaşayabileceğimiz ve bu şekilde düşünebileceğimiz bir duruma ulaşırsak, o zaman ne olacak?

Cevabım: Sadece bu egoizmi kendi içimizde tutarsak ve birbirimizle bağlantılı olduğumuz, para, şöhret, gücü ve önceden beri yetişkin dünyasıyla ilgili olan diğer tüm sosyal egoist seviyeleri ortadan kaldırırsak, o zaman elbette, herhangi bir virüsten korkmazdık.

Soru: Öyleyse şimdi bir tedaviye, panzehire mi sahibiz?

Cevap: Hayır, bu kolay değildir. Sürekli olarak onunla ilgili düşünüyor ve onun içinde kendimizi algılıyorsak, birbirimize zarar vererek sosyal egoizmden nasıl kurtuluruz? Kimsenin bizden daha iyisini yapmaması için, kendimizi başkalarıyla karşılaştırırız, böylece her zaman şanslı, önemli, özel vb. olduğumuzu hissederiz. Her insanda var olan ve bilinçaltında çözülmesi gereken şey budur.

Soru: Ve bundan kurtulamıyor muyuz?

Cevap: Mümkün ama kendi başımıza değil. Eğer doğru toplumdaysak ve kendi üzerimize özel bir üst güç çekiyorsak, ancak üst ışığın yardımıyla kurtulabiliriz. Üst, çünkü bu ihsan etme gücüdür, sevginin gücüdür, insanların, egoizmimizin üzerinde çekim gücüdür. Bu yüzden üst güç olarak adlandırılır.

Ve o zaman birbiriyle oynamak isteyen – oynarlar, ama zarar vermek istemezler-küçük çocuklar gibi birbirimize bağlı olacağız. Onlar henüz buna sahip değiller. Ve sonra bu on yaşına yaklaştıkça başlar. On beş yaşına geldiklerinde genellikle tamamen egoisttirler. Şimdiden diğerlerinden daha iyi olmayı ve başkalarını onlardan daha kötü hissettirmeyi düşünürler. Okulda nasıl davrandıklarına bir bakın.

Yorum: Her zaman bizi değiştirebilecek olan üst ışıktan bahsediyorsunuz. Biz egoistiz ve dünya seviyesinde ne kadar istesek de hiçbir şey yapamayız – ne politikacılar ne de psikologlar, hiç kimse. Sadece bizim kendi üzerimize çekebildiğimiz ışık.

Kimse bunun ne anlama geldiğini anlamıyor, ama siz bununla ilgili konuşmaya devam ediyorsunuz.

Benim Cevabım: Virüs ile ilgili olan net miydi?

Şimdi o net olacak. Bunu çalışacağız, başka seçeneğimiz yok. Bu tür virüsleri inceleyerek neyin iyi neyin kötü olduğunu yavaş yavaş çözmeye başlayacağız. Ve bu şekilde ışığa ulaşacağız.

Soru: Üst ışığın ne olduğunu ve nasıl çekileceğini açıklayabilir misiniz?

Cevap: Çok basittir. Doğada, olumsuz bir güç vardır ve olumlu bir güç vardır. Ve bunlar tamamen eşdeğerdir. Olumsuz bir güç, sözde egoist güç; içimizde uyandırılır, böylece ona paralel bir olumlu gücün, özgecil gücün içimizde uyandırılışını talep ederiz ve bu egoist ve özgecil iki güç, içimizde dengelenir.

Ve şimdi virüsün bize ne verdiğini anlamaya çalışın! Bizi bu dengeye nasıl götürüyor! Çok basit bir şekilde şöyle diyor: “Kendinizi evinizde kilitleyin, kendinizle meşgul olun, başkalarıyla iletişim kurmak için acele etmeyin. Bunu nasıl yapacağınızı bilmiyorsunuz, hadi bunu adım adım öğrenelim. Burada olumlu bir güç ve burada olumsuz bir güç ve böylece çalışacağız.”

Soru: Olumsuz güç, egoizm anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Egoizm olumsuz bir güçtür. Bizimle ilgili düşünülen şey budur. Ancak Yaradan ile ilgili olarak, ne olumsuz ne de olumlu bir güç yoktur. Sonuçta, ikisi de O’ndan gelmektedir.

Soru: Bu olumlu ve olumsuz güçler nelerdir, onları nereden alıyorsunuz?

Cevap: Ama aramızda varlar mı yoklar mı?! Sizi kullanmak istiyorsam, bu olumsuz bir güçtür. Aksine, sizi düşünüyor ve önemsiyorsam, bu olumlu bir güçtür.

Bu sadece, bir insanın bir insana karşı tutumu ile ilgilidir. Eğer diğerinin üzerine nasıl yükseleceğimi düşünürsem, bu olumsuz bir güçtür ve diğerini nasıl yükselteceğimi düşünürsem, bu pozitif bir güçtür.

Soru: Diğer kişinin üstüne çıkmanın ne anlama geldiğini anlıyorum, ama diğer kişiyi yükseltebilir miyim yükseltemez miyim?

Cevap: Hayır, yapamazsınız. Bu dürtüyü /arzuyu nereden alırsınız ki?

Soru: Öyleyse sadece kendi üzerime çektiğim üst ışık mı bu dürtüyü geliştirebilir?

Cevap: Evet.

Yorum: Üst ışığı nasıl çekebilirim?

Cevabım: Yalnızca bir grupta çalışıyorsanız.

Bu yüzden bize bir grup verildi. Dostlarımıza bakıp, onları egoizmimizden kıskanalım, onlardan daha düşük olmak istemeyelim diye;  bu şekilde birbirimizin ihsana yükselmeye başlamasına yardım ediyoruz.

Soru: Diyelim ki basit bir insan evde oturuyor ve hayatı hakkında düşünüyor ve böyle bir duruma ulaşmak istediğini anlamaya başlıyor. O bunu yapabilir mi?

Cevap: Adım adım. Telefon, video ve internet üzerinden iletişim kurmaya başlayın. Ve o zaman doğrudan iletişim kurma fırsatı gelecektir, iki metre mesafeden bile değil. Ve sonra herhangi bir engel olmadan tek bir bedende olduğunuzu hissedeceksiniz. Bu zaten virüs için tam bir tedavidir. Ve o zaman üzerinde bir taç olacaktır.

Koronavirüs Komünist Planı

Soru: Toplum nasıl olmalı? Komünist mi olmalı?

Cevap: Evet, ama bir zamanlar eski Sovyetler Birliği’nde olan ya da Karl Marx’tan okuduğumuz tür komünizm değil. Eşit özgür insanlardan oluşan bir toplumdur.

Doğa, bizden Yaradan’a benzememizi ister. Komünizm dediğimizden başka herhangi bir tür bağla, Yaradan ile benzerliğe ulaşamayız. Ancak Sovyetler Birliği’nde yayılan türde komünizmden değil, tamamen farklı, özgür, doğru bir şekilde birbirine bağlı insanlardan oluşan bir toplumdan bahsediyoruz.

En önemli şey eğitimdir. O günlerde Sovyet Rusya’da çok şey söylendi, ama kimse bu konuda hiçbir şey yapmadı, hepsi gösteri için yapıldı. Dolayısıyla, küresel toplum olarak, eğitimi doğa ile uyumlu bir şekilde düzenlemeliyiz.  İyi ya da kötü olduğu için değil, kendimizi mantıksız davranışlarımızdan kaynaklanan, doğal afetlerden ve darbelerden koruyabilmemizin tek yolu bu olduğu için.

Bizlerin çevreyi kirletmemiz bir yana, birkaç hafta içinde bile düşüncesizce ve aşırı üretimlerimizden biraz sakındık, doğanın ne kadar çabuk iyileşmeye başladığını gördük.

En önemli şey, doğanın bizleri hala birbirimize doğru bir şekilde davranmaya yani hayvan gibi değil insan gibi, tek ortak insan toplumu gibi hissetmeye zorlamasıdır. Bundan kaçamayız.

Eminim ki bu virüs tam anlamıyla yok olmayacak, gerçi şimdi ortadan kaybolmak üzere olduğunu söylüyorlar. Ben buna inanmıyorum. Size doğrudan söylüyorum, normal bir hayata başlayabilmemiz ve her şekilde normale dönebilmemiz aylar alacak gibi görünüyor. Bu nedenle, doğru etkileşime nasıl ulaşılacağı hakkında düşünmek zorundayız. Bu bizim tek sorunumuz.

Tüm doğa bütünsel, kapalı bir sistemdir. Biz insanlar, onunla niteliklerimiz veya bağlarımızla korele olmadığı sürece, doğa bize darbe üstüne darbe getirmeye, bizleri dışarıdan sıkıştırmaya devam edecektir. Sonuçta, ne kadar gelişmiş olursak, bizi o kadar aldatır ve ona doğru bir şekilde tepki vermeye ve aramızda nazik, karşılıklı insani ilişkileri yaratmaya zorlar.

Doğa Acımızı Hisseder Mi?

Soru: Bir Kabalist doğayı nasıl algılar? Onu, zeki, mantıklı ve duyarlı bir şey olarak mı hisseder?

Cevap: Tabii ki, çünkü bizler onun bir parçasıyız.

“Doğa” veya “Yaradan” olarak adlandırılan ortak bir alanın içindeyiz. Bu bağlamda, artık onun bir parçasıyız. Bu nedenle, bir Kabalist, Yaradan ile birleşmeye girdiği için, doğa ile nasıl bağ kurulacağını, kendini nasıl ayrılmaz bir parçası haline getireceğini düşünür.

Soru: Doğa acımızı hisseder mi?

Cevap: Elbette. Doğa bizi hassas ve mantıklı varlıklar olarak yarattıysa, neden bu özelliklerden mahrum edilmeli?

Yorum: Ama doğa insanın canını yakıyor.

Benim Yorumum: Doğanın da canı yanmaz mı? Sadece sizler hissetmiyorsunuz. Sonuçta, başka bir kişinin acısını da hissetmiyorsunuz.

Yeni Hayat 1071 – İnsan Beyinleri Arasındaki Bağlantı, 2. Kısım

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide.

Hepimiz doğal olarak tek bir sisteme bağlıyız ve tüm beyinlerimiz tek bir beyne bağlıdır. İki veya daha fazla insan beyni arasında senkronizasyon, ortak bir arzu gerektirir. Bir insanın düşüncelerini ve arzularını telepati yoluyla etkilemek mümkündür. Bir kişinin düşüncelerini okumak için onu çok sevmek ve kişinin kalbi ve ruhu ile iletişim kurmak gerekir. Sevgi kişinin sözde bilgisayarının şifresini çözer ve sınırları ortadan kaldırır. Sadece karşıtlar arasındaki bağlantıda yeni bir şey üretebiliriz.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1071-insan-beyinleri-arasindaki-baglanti-2-kisim/

Yeni İlişkilere Doğru

Baal HaSulam, “Zohar’ın Tamamlanması İçin Bir Konuşma”: Bilgelerimizin söylediği şey budur, “Tüm eylemleriniz Yaradan için olsun”, yani Yaradan ile birleşme için. Birleşmenin amacını yüceltmeyen hiçbir şey yapmayın. Bunun anlamı, tüm hareketlerinizin ihsan etmek ve dostunuza faydalı olması demektir. O zaman, Yaradan’la form eşitliğini gerçekleştirirsiniz; zira O’nun tüm aksiyonları ihsan etmek ve başkalarına fayda sağlamak içindir, öyleyse sizin, tüm hareketleriniz sadece ihsan etmek ve başkalarına yarar sağlamak için olacaktır. Bu, tam bir bütünleşmedir.

Ve bununla ilgili olarak şöyle sorabiliriz, “Kişinin tüm hareketleri nasıl başkalarına fayda sağlamak için olabilir? Sonuçta, kişi kendisi ve ailesini ayakta tutmak için çalışmalıdır.”

Soru: Gereksiz ekonomik sektörlerin, gereksiz mesleklerin ve ürettiğimiz fazlalığın yakında ortadan kalkacağını söylüyoruz. Kişi bu durumu nasıl kavrayabilir? Mesleği gereksiz hale gelirse kendini nereye koyabilir?

Cevap: Doğa dört seviyeden oluşur: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. İnsan ve hayvan doğası arasındaki fark nedir? Sonuçta,  vücudumuzun yapısına göre, kendimiz için belirli bir toplum ve koşullar yaratmamız gerektiğine dair ufak bir ilaveyle, kesinlikle hayvanız.

Sadece “derimiz” içinde yaşayamayız; giyinmek zorundayız. Hazır doğa ürünlerini yiyemeyiz, onları bir şekilde işlemeliyiz, pişirmeliyiz. Hastalanırız ve her türlü ilaçla tedavi edilmeliyiz. Başka bir deyişle, insan kendisine en yakın hayvan türlerinden daha gelişmiş olmasına rağmen, aynı zamanda, bu ölçüde ve hatta daha fazla kusurludur.

Hayvanların nasıl davrandıklarına bakarsak, çok geniş bir sosyal çevreleri vardır. Bizler sadece onların çevrelerini tam olarak anlamıyoruz.

Bir kişi kendi türüyle iletişim kurmaz. Sadece kendi ilgi alanları ile ilgilenir, örneğin, futbol ve benzeri şeyler, genel olarak ilişkilerini geliştirmek dışında başka her şey.

Hem genç hem de yetişkin hayvanlar, zamanlarının çoğunu ilişkilerinin, oyunlarının vb.nin gelişimine adamaktadır. Ve bu insanlar tarafından çok fazla gözden kaçırılır çünkü birbirleriyle karşılaşmamak için herhangi bir yere kaçarlar.

Kötü ilişkilerimizi irdelemediğimiz ve birbirimize yakınlaşmadığımız için acı çekiyoruz. Sonuçta, prensip olarak, doğanın gerekli gördüğü şeyi yapmıyoruz.

Hayatta bize verilen zamanın yüzde yüzünden fazlasını, tamamen gereksiz şeylere harcıyoruz. Örneğin, her gün işte 10 saat harcıyoruz ve doğada, düzenli iki ila üç saat.

Ama sonra geri kalan zamanda ne yapacağım? Hayvanlar bu zamanı ilişkilerine ayırırlar. Birlikte dinlenirler, güneşte uzanırlar, yol boyunca dolaşırlar, ağaçlarda otururlar. Biz ne yapıyoruz? Bizler sözde boş zaman olarak adlandırılan zamana vakit ayırmıyoruz, doğa ve birbirimizle olan ilişkilerin açıklığa kavuşturulmasına da zaman ayırmıyoruz ve bu nedenle durumumuz içler acısıdır.

Bu karmaşık, küresel ve integral virüs ortadan kalktığında ve bizlere, birbirimize yeni bir davranış tarzıyla yaklaşma fırsatı verdiğinde, dikkatlice düşünmemiz ve nasıl yaşayacağımıza karar vermemiz gerekiyor.

Doğa bütünseldir, boşuna hiçbir şey yapmaz, onun içindeki her şey hesaba katılır. Bu nedenle, şu anda gerçekleşen her şey, onun tüm parçalarının daha fazla etkileşimini netleştirmeyi amaçlamaktadır.

O, yalnızca daha mükemmel etkileşime doğru ilerliyor. Görünüşe göre uyumsuzluklarımıza ve nasıl daha doğru, daha iyi ilişkilere yol açabileceğimize dikkat etmeliyiz.

Umarım insanlık bunun için hazır olacaktır.

Koronavirüs Sonrası Sosyal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 2

Koronavirüs dünyayı büyük huzursuzluk, devrimler ve dünya savaşı ile tehdit ediyor. Giriştiğimiz, doğaya karşı çıkan ve bütüncül bir toplum için çaba göstermediğimiz acının yolu, bizlere yeni bir dünya savaşına kadar birçok sıkıntılar ve farklı sorunlar getirecek. Ne yazık ki dünya, hala esas olarak kendi yararları ve konumları ile ilgilenen, egoist hükümetler tarafından yönetilmektedir.

Hareket yönünü daha iyi hale getirmek için ne yapılmalıdır?  Koronavirüs’ün doğanın bir ürünü olup olmadığı veya ABD’nin Çin’i suçladığı gibi, bir laboratuarda üretilip üretilmediğine dair süregelen ateşli bir tartışma var.

Ama doğanın tüm unsurları arasında, doğru bağ koşullarını yerine getirmeyen insanlığa karşı harekete geçmek istenmişse, virüsün tam olarak nereden geldiğinin çok önemli olduğunu düşünmüyorum.  Virüsün bir pazardan veya bir laboratuardan, nereden geldiği önemli değildir, bu, zamanında ıslahı kabul etmeyen insan egoizminin bir sonucudur.

İlk başta herkesin Çin’i suçladığı açıktır. Peki, bizler bu ülkeden gerçekten ne istiyoruz? Bu, egoist bir sistemdir, tüm diğerleri gibi aynıdır, ancak sadece kendine özgü karakteri vardır.

Onların yerinde olan herkes aynı şekilde davranırdı. Her ulus, Çin kadar güçlü ve büyük olmak ister. Kâra susamışlığımızdan kör olan biz kendimiz, tüm üretimi Çin’e devrettik ve böylesi bir güç kazanmalarına imkan verdik. Şimdi onları ne için suçluyoruz?

Çinliler bütün bunları aldı ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılamak için gayretle ve özverili bir şekilde çalıştılar, tüm işi onlara devrettiğimiz gerçeğini haklı çıkardılar. Bu ulusun kısa sürede yükselmesine bizler imkan verdik ve şimdi öfkeliyiz çünkü bu durum hoşumuza gitmiyor. Kendimiz dışında suçlayacak başka hiç kimse yok!

Şimdiye kadar, daha mükemmel bütünleşme tarafına dönmeksizin, onu egoistik yollarla düzeltme arzumuz nedeniyle, salgın daha daha fazla yayılmıştır. Bizler, dünya üzerinde entegre bir sistemde yaşıyoruz: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar.

Doğanın dört seviyesinin tümü, birbirleriyle iletişim kurmak ve birbirlerini desteklemek zorundadır. Cansız, bitki ve hayvan yaşamı, ortak yaşam içinde sürdürür ve birbirlerini besler. Ama üst seviye, bu dünyanın insanı, zihninde farklı şekilde davranmamız gerektiğini anlayabilse de, diğer tüm seviyeleri acımasızca yok eder.

Burada, daha özgecil bir şekilde davranma ve bütüncül bir toplum inşa etme ihtiyacını fark eden akıl ile bizi daha fazla fırsattan istifade etmeye ve kaçmaya zorlayan ilkel egoizm arasında bir uyumsuzluk vardır. Onlar sürekli birbirleriyle savaşıyorlar.

Ama sonra bir virüs aniden ortaya çıkar ve birleşik, küresel, kapalı ve karşılıklı yardıma dayalı olmak zorunda olan, insan toplumuna karşı tutumumuzu değiştirmemize yardımcı olur. Aksi takdirde, ister istemez dünya savaşına ve tamamen kendini yok etmeye ulaşacağız.

Bütünsel bir topluma giden yol, ancak kişiyi eğiterek, öğrenerek mümkündür, böylece herkes ne tür bir dünyada yaşadığımızı, doğanın bizden ne istediğini, doğanın üst integral gücünün bizi mükemmel bir duruma götürdüğünü ve ayrıca, doğanın talimatlarını takip etmemizi ve iyi bağlarla bağ kurmamızı engelleyen şeyi anlar.

Dünyanın tüm nüfusu bunu öğrenmekle yükümlüdür. Eğer şimdi bunu öğrenmeye başlarsak, artık salgın hastalıklar görmeyeceğiz. Bu bütüncül bağlantıyı hala gerçekleştiremesek bile ve yeni öğrenmeye başlamış olsak bile, asıl şey başlamaktır ve o zaman bunun tüm hayatımızı nasıl daha kolay hale getirdiğini göreceğiz!

Bu hemen bize yardımcı olacak ve her şeyi tek bir kapalı sistem olarak düşündüğümüz için aniden ticaret, sanayi, iş ve aileleri korumak için yeni fırsatlar keşfedeceğiz. Ama başkalarının zararı pahasına kâr etmenin mümkün olduğunu düşünen egoist gibi davranmaya devam edersek, o zaman bu artık işlemeyecektir.

İyileşme/gelişme çok zaman gerektirmez ve bizler çalışmaya başlar başlamaz değişiklikler hemen gerçekleşecektir. Biz kendimiz değişeceğiz ve bundan dolayı neyin değiştirilmesi gerektiğini anlayacağız.

Birliğin Özü Ve Kökü, Bölüm 4

Neden Birleşmeliyiz?

Soru:  “Doğa” ve “Yaradan”, Gematria’da, aynı sayısal anlama sahiptir. Buna “doğa” diyebilirsiniz, buna  “Yaradan” diyebilirsiniz,  “doğa yasaları” veya “Yaradan’ın yasaları ya da emirleri” diyebilirsiniz. Bunların hepsi aynıdır. Doğanın amacı nedir?

Cevap: Doğanın tek bir amacı vardır: özellikle ondan kovulmuş gibi yaratılmış, doğa ile uyum içinde olmayan yaratılanları, doğa ile bütünsel bir sisteme getirmektir ki böylece onlar,  bu yolla gelişimleri vasıtasıyla kademeli olarak birbirleriyle ve doğa ile birlikteliklerinin en iyi durum olduğunu belirleyebilirler.

Soru: Görünüşe göre, bizi geliştiren iki eğilim veya iki güç vardır. İlk güç yayılır ve birleştirir, ikincisi alır ve özümser.  Ve her seviyede bu şekildedir.

Cansız seviyede, atomlar moleküllerle birleşir ve bu moleküller daha karmaşık organizmalara dönüşür. Aynı birleşme, küçük kabile oluşumlarından insanların, mega kentlere entegre olduğu, insan seviyesinde gerçekleşir.

Öte yandan, egoizmin sürekli büyümekte olduğunu görüyoruz. Yani madde sürekli olarak gittikçe karmaşık, çeşitli, bölünmüş ve gelişmiş bir hale gelmektedir. Bu iki eğilimi anlamak neden önemlidir? Bizler neden birleşmeliyiz?

Cevap: Birleşmeliyiz çünkü genel doğa gibi olmalıyız. O, tüm tezahürlerinde bütün ve küreseldir. Galaksiler parçalansa da, yıldızlar patlasa da, gezegenler oluşsa da, bunların hepsinin genel bir eğilim içinde olduğunu görürüz.

İlk olarak, hepsi birbirine bağlıdır. Bu nedenle, eğer evrenin her hangi bir yerinde en küçük parçacıkta bile bir şey olsa, o zaman neredeyse tüm evren bunu hisseder. Sonuçta, her şey tek bir kökten gelir ve “Büyük Patlama” adı verilen bir kuvvetin etkisi altındadır.

Her şey Big Bang’den dışa doğru yayılır. Bu nedenle, maddenin bizim tarafımızdan bilinen ve bilinmeyen tüm parçalar, her seviyede, tüm olaylar, tüm yasalar birbirine bağlıdır.

Kozmolojide, Büyük Patlama’dan sonra meydana gelen bu sürece, tüm elementlerin her türlü maddeyi birleştirmeye, entegre etmeye ve oluşturmaya başladığı andaki, büyük birleşme süreci olarak adlandırılır.

Koronavirüs Sosyal Sorunları Belirliyor

Soru: Koronavirüs başka bir sorun daha ortaya çıkarmıştır. Bir yandan doğa bizi birbirimizden ayırmakta, öte yandan sevdiklerimizle daha fazla zaman harcamalıyız. Sonuç olarak, salgın sona erdikten sonra Çin’de boşanmalar başladı. Doğa bize ne söylemek istiyor?

Cevap: Çin’e pek aşina değilim ve sadece tek bir şey söyleyebilirim. Daha öncesinde insanlar günde 12 saat veya daha fazla çalışıyorlardı ki bu Çinliler için doğaldır ve salgın sırasında evde 24 saat geçirmek zorunda kaldılarsa, o zaman belki de bu onlar için ezici bir yük haline geldi.

Çinliler işkoliktir; Avrupalılar gibi yaşayamazlar. Bütün gün evde oturan ve televizyon kanallarını değiştiren Çinli bir adam hayal edemiyorum. Onlar, bazı hedeflere, yararlı olmaya çok uyum sağlamışlardır. Ve aniden hepsi ortadan kaybolduysa, o zaman bu elbette, boşanmalar veya intiharlar getirir, burada bir şeyler olmalıdır.

Soru: Sadece Çin ile ilgili de değil. Aile içinde çok sayıda sosyal sorun ortaya çıkıyor. Doğa bizi yabancılardan ayırdı, ama şimdi bütün günümü sevdiklerimle geçiriyorum ve onları her zaman görüyorum. Belki de bu, önce sevdiklerimle olan ilişkileri düzeltmem gerektiğine dair bir tür ipucu çünkü daha basit, daha kolay?

Cevap: Her şeyden önce, ne yapacağımızı anlamalıyız.

Bugün, insan doğanın tüm bu oyununa neden katıldığını bilmiyor. Bizimle ne yaptığını, amacının ne olduğunu anlamıyor. İnsan, uzun zamandır belirli bir olay zincirini takip ettiğimizi görüyor.

Peki, neden bu olaylar? Adam, ona ne olduğunu anlamıyor; bilmiyor. Teknolojik olarak geliştiğimizi ve aynı zamanda aile, sosyal ve devlet ilişkilerini geliştirdiğimizi görüyor. Ama doğanın niyetini fark etmiyor, neden ve ne için olduğunu göremiyor.

İnsanın gözlerinin açılması ve gelişimimizin bizi nereye götürdüğünün söylenmesi gerekir. Sonuçta, bu sadece bir tür mekanik yasaya göre gelişen, sözde, doğanın aptalca bir gelişimi değildir. Bunun içinde bir plan vardır ve başlangıçta az çok tamamlanmış koşulu hayal etmiyorsanız, herhangi bir eylem yapmak imkansızdır.

Bize, küçük çocuklar gibi: “Böyle bir şey yapacağım ve bir şey işe yarayacak.” gibi geliyor.  Doğada böyle bir şey yoktur. Onun nihai hedefi, ilk niyetindedir.

Bu, tüm doğayı,  içinde başlangıç, tüm eylemler ve sonun birbiriyle tamamen bağlantılı, birbirine bağlı olarak göründüğü bütüncül bir forma getirmekten ibarettir. Doğa, bütün parçalarında ve tüm seviyelerinde tamamen bağlı, bütünleyici olmaya çalışır. Bizler buna doğru gelişiyoruz.

Ve her şeyi denklik, bütünlük, karşılıklı bağımlılığa getirmek için doğa yasasına ara verdiğimizde, doğayı,  bize karşı yönlendirilmiş gibi hissetmeye başlarız. Bu nedenle, her türlü virüs ortaya çıkar, volkanlar uyanır, ormanlar yanar, kasırgalar oluşur, vb.

Sosyal Ağların Kalabalıklığı

Soru: Neden Facebook’ta bulunan bir milyar insanın, kendileri ve doğa arasındaki ilişkinin ve bağların açıklanmasının bir tezahürü olmadığını düşünüyorsunuz?

Cevap: Bizler kendi aralarında sürekli savaşan vahşi hayvanlara çok benziyoruz. Ancak bu insanlar, en azından bu ilişkiyi açıklığa kavuşturmaya sahipler ve bu sonuç Facebook’ta gözlemlenmemektedir. Her şey “kendinizi kandırma” prensibiyle çalışmaktadır.

İnsanların böyle bir iletişimden dolayı, daha akıllı ve daha iyi bir hale geldiklerini görmüyorum. Ne yazık ki, sosyal ağlar hala uyku halindedir.

Soru: İnsanlar arasındaki ilişkilerin gelişimi dediğinizde, ne demek istiyorsun? Başka bir alan mı, başka yasalar mı, yoksa başka değerler mi?

Cevap: Bütün bunları ve hatta daha fazlasını: insanlar arasındaki doğru ilişki, kişi niyetinde tek bir hedefi takip ettiği zaman,  diğer kişi de kendini iyi hissedecektir.

Bizim kapalı, bütünsel, insan toplumu sistemimiz buna göre ayarlanmıştır. Eğer herkes insanlarla bu şekilde etkileşime girerse, o zaman birlikte her şey iyi olacaktır.

Birleştirici Gelişimi Doğadan Öğrenin

Soru: Doğa hakkında konuştuğunuzda, onu rasyonel bir şeymiş gibi ele alıyorsunuz ve bu zaten “Yaradan”, “Tanrı”, “yüksek akıl” terimlerine yakın. Bunu Kabala açısından nasıl açıklayabilirsiniz?

Cevap: Kabala, doğaya, kendi yasaları olan, daha yüksek bir zihin olarak atıfta bulunur. Bu sistem kendi içinde mutlak bir dengededir ve bizim tüm küçük egoist doğamızı onun gibi olmaya, dengeye getirmeye çalışır.

Bu nedenle, doğanın tüm parçalarının (cansız, bitkisel, hayvansal ve konuşan) tam etkileşim yolunu kapattığımız an, doğada bazı kötü değişimler ve olumsuz belirtiler ortaya çıkar.

Onlar küçük olabilirler, o kadar küçük olabilirler ki onlara dikkat etmeyiz, ancak kasırgalar, depremler ve geçmişte gezegene çarpan büyük meteorlar gibi çok büyük de olabilirler.

Bizler yavaş yavaş aramızdaki iyi ilişkilere doğru ilerliyoruz, ancak düşüncesiz bir şekilde, doğa, entegrasyon ve iletişim yasalarına zorla uyuyoruz. Bu nedenle, söylenildiği gibi, sopa ile ilerliyoruz. Neyse ki: darbeler alıyoruz ve yolumuzu biraz değiştiriyoruz, başka bir darbede alıyoruz, yine yolumuzu değiştiriyoruz.

Egoizm sürekli bizi sola döndürmek ister; doğa bize vurur, biraz sağa dönüyoruz ve sağa veya sola doğru dengelenmekte böyle bir koşul içindeyiz. Yani, insanlık arkadan itilerek sürekli olarak mutluluğa ilerliyor.

Ama günümüzde, zaten bir çıkmazda olduğumuzdan daha fazlasını anlamaya başlıyoruz. Toplumun egoist gelişiminin tüm aşamalarından geçtik ve bugün, egoist doğamızla iyi olan hiç bir şeye varamayacağımızı fark edebiliriz.

İnsanlık neredeyse doğal gelişiminin çıkmazını fark etti. Bütüncül gelişimi, doğadan öğrenmelidir çünkü hepimiz aynı sistem içindeyiz. Bu sistemi incelemeli ve takip etmeliyiz.

Soru: Bugün dünyamızın küresel doğası, insanların doğa ile ilişkisi hakkında materyal bulmak sorun değil. Gerçekten incelenmesi/öğrenilmesi gerekiyor. Ama yine de, Koronavirüs hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Cevap: Bu aynıdır. Sonuçta, hareketimizin ortak küresel doğadan soyutlanması, kaçınılmaz olarak bizi normal bir duruma döndüren her türlü virüsün ortaya çıkması gibi sonuçlara yol açar.