Category Archives: Maneviyat

Twitter’da Düşüncelerim / 3 Ağustos 2020

Yeniden doğuş sürecini ancak birliğe yönelik arzuyla hafifletebiliriz!

Şu anda bizler doğum sancılarından geçmek, yeni bir nitelikte, alma niteliğinin dışında, ihsan etme niteliğinde doğmak zorundayız. Yani başka seçeneğimiz yok. Bu, doğa tarafından önceden programlanmıştır. Süreç devam ediyor! Ve bundan kaçamayız.

Bizleri bekleyen manevi doğumumuza doğru, birlikte çaba gösterelim.

Doğa, fetusu baş aşağı çevirir ve onu anneden dışarı iter. Yani bizler, dünyaya karşı tutumumuzu egoistten özgecile değiştirmeliyiz. Çevre bize yardım eder, ancak fetüsün kendisi doğum sırasında muazzam çaba gösterir.

Doğumdan önce baş aşağı dönmek, değerlerin kişiselden kolektife dönmesi demektir. Doğmak istediğim yeni dünyada, eski değerler (yemek, cinsiyet, aile, para, güç, bilgi) önemini yitiriyor.

Bağ, içinde yeni realitenin ifşa olduğu, en yüksek öncelik haline gelmekte.

Yaradan’ın darbeler gönderdiğinde, bununla O’nun iyileştirdiği yazılıdır. Bizim için egomuza darbeler göndererek, birlikte yakınlaşmaya özlemi sağlamak ve ona alan yaratmak için bizi zorlar. Ve bizler sadece darbelerin baskısı altında birbirimize yakınlaşabiliriz!

Ancak onları oldukları gibi kabul ederek ve anlayarak, zamanı hızlandırıyoruz ve acıyı hafifletiyoruz. Virüs iyileştirir!

Bu günlerde bir ıslah yapmak çok önemlidir. Dünya, yarın ne olacağını anlamadan, koşuldan koşula, kafa karıştırıcı durumlardan geçmekte. Bu, yüksek bir ilerleme hızına ve dünyanın nereye gittiğine veya nerede bitmesi gerektiğine dair anlayışımızın eksikliğine işaret ediyor.

Sadece Kabala, aydınlatılmış yolu gösterecektir.

Koronavirüs’ün yol açtığı kriz yeni bir dünyanın doğuşudur. Yeni dünyada doğuma hazırlanma sürecine, bir embriyo olarak girdik. Yaradan, Doğa hamile ve bizi doğurmalı. Bizler O’na yardım etmeli, bu sürece katılmalı, daha fazla birleşmeli ve doğum için hazırlanmalıyız.

Birleşerek, yeni doğan insanlığın bedenini inşa ediyoruz, sağlıklı bir şekilde doğmamız için birleşmeliyiz. Koronavirüs, manevi doğuma doğru ilerlememize ve sadece zorunlulukları bırakmamıza yardımcı oluyor. O, kriz için bir tedavidir, bir ceza değil. Yaradan’ın darbeleri, O’nun şifa vermesidir!

Manevi embriyo, -doğduğu Hasadim ışığında- annenin sularında yüzer. Sağlıklı bir embriyoda birleşirsek, merhamet denizinde, Hasadim ışığında olduğumuzu hissedeceğiz. Biz, ruh, embriyo büyüyecek ve yeni dünyayı anlamayı öğreneceğiz. Orada doğmadan önce!

Kabala bilimi doğanın iki zıt gücünün doğru kullanımını öğretir: alma ve ihsan etme, nefret ve sevgi. Hiçbir şey yok edilmemeli! Onları doğru bir şekilde birleştirir ve dengelersek, Yaradan’a benzerliğe ulaşacağız.

Dünyada gereksiz bir şey yoktur, sadece bu güçleri dengelememiz gerekir.

İbrahim (3500 yıl önce) öğrencilerine doğanın en yüksek yasasına göre yaşamayı öğretti, “Dostunu kendin gibi sev”, “Sevgi tüm günahları örter.” Bu yasalara uyulması, İbrahim’in grubunu, daha sonra bütün dünyaya yayılmış olan dünyanın diğer tüm uluslarından ayırdı. Ancak İbrahim’in grubu da 2000 yıl önce egonun içine geri düştü.

Doğal olarak bir çelişki içeriyoruz çünkü iki zıt niteliğe sahibiz: tüm egoizm, Yaradan’a zıt bir formdayken, kökümüz Yaradan’dan gelir. Bu iki zıt arasındayız ve onları birleştirmeye çalışıyoruz, ancak bu bağlantı çarpışma yoluyla gerçekleşir.

Yaradan’ın kıvılcımının yardımıyla bir Sözleşme yaparız. En düşük, en korkunç durumdan, mükemmel, ıslah olmuş Kli’yi inşa ederiz. Av’ın 9’u bütünüyle kırılmanın günüdür ve aynı koşul, insanın, ıslahın yeridir .“Karanlık ışık gibi parlayacak” ve böylece kendimizi yeniden hayata döndüreceğiz.

Koronavirüs egoist gelişimimizi durdurdu çünkü biz kendimizi durduramadık. Her şeyde Yaradan’ın yol gösteren elini görmeli ve olan her şeyin bir ıslah olduğunu ve dünyada kötülük olmadığını anlamalıyız.

Egom, onun yalnız faydalarını aradığım sürece, geleceği görmeme izin vermez.

Sevgi, korku ve inanç, bizi birbirine bağlayan ağın nitelikleridir. Gezegenin üzerinde, tek bir ağla bağlıyız. Hayal edelim ve onun gerçekten var olduğunu ve güce sahip olduğunu hissetmeye başlayalım. Bizi bu bağa uyandıran, bize güç veren ve bizi destekleyen Yaradan’dır.

Koronavirüs’ten alınan darbeler, nihayetinde tüm insanlığın boyun eğmesine, bastırılmasına ve sakinleşmesine, burada çalışan, istediğimizi yapmamıza: ne sağda ne de solda, izin vermeyecek bir Üst gücün olduğunun fark edilmesine neden olacaktır.

Üçüncü gücün – Yaradan’ın etkisine boyun eğmek zorunda kalacağız.

Dünya kötülükten kaçmaya çalışıyor, ama sadece kaçmamalıyız – iyiliğe ulaşmalı, Yaradan’ın ifşa olduğu ilişkiler inşa etmeliyiz. Günümüzün krizi, yeniden inşa etmek için, Yaradan’ın ifşa olduğu bir kab olacak, bağların ağını düzenlememiz için bir fırsattır.

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 4

Yahudi Halkının Gelişiminde Üç Eğilim

Soru: Tarih boyunca, Yahudi halkında sürekli olarak üç ana eğilim ortaya çıkmıştır.

İlk eğilim, Tora’nın diasporadaki emirlerinin korunması ve sıkı bir şekilde yerine getirilmesidir. İkincisi, Yahudilerin asimilasyonu, etraflarını saran uluslara benzemeleridir. Üçüncüsü, küçük peygamber grupları, bilgeler veya Kabalistler (farklı dönemlerde farklı şekilde adlandırıldılar) kendi aralarında birliği sürdürmeye ve manevi metodolojiyi başkalarına aktarmaya çalışarak birliğin korunmasıdır. Bu eğilimler bugüne kadar var oldu. Bu tür farklı ideolojilerin temsilcileri birlikte var olabilir mi?

Cevap: Günümüzde, Yahudi halkı içindeki herhangi net bir bölünme hakkında konuşmak çok zor. Tabii ki, farklı eğilimlere ayrılan dindar Yahudiler de var.

Tüm bunlarla hiçbir ilgisi olmayan laik insanlar var, özellikle de zamanımızda, herkesin herkesle çok güçlü bir şekilde karıştığı bir zamanda. Onlar sadece sözde Yahudiler olarak doğdular ve bu temelde İsrail halkına aitler. Bundan geriye ne kalacağı söylenemez bile.

Dini ve laik insanlar arasında hala başka küçük gruplar da var.

Ancak genel olarak, bu sorun görünüşünü çok hızlı bir şekilde değiştiriyor. Kimse Amerikan Yahudilerinin bu kadar absorbe olunacağını, Amerikan halkıyla bu kadar karışacağını hayal etmiyordu. Bugün, dindar olmayan Amerikan Yahudilerin neredeyse % 70-80’i farklı dinden/ırktan olan kimselerle evli.

Soru: Bu sorunun Kabala açısından anlamı nedir?

Cevap: Kabala açısından böyle bir sorun yoktur.

Soru: Ancak tüm yaratılışın amacının birbirine karışmak olduğunu söyledik. Asimilasyon nedir?

Cevap: Manevi açıdan asimilasyon, gerçek, manevi Yahudilik fikrinin dünyanın diğer uluslarına nüfuz etmesidir. Ve onlar, Yahudiliğin, kendilerini ve tüm doğayı farklı bir şekilde, ihsan etme niteliğinde, bağ ve sevgi niteliğinde hissetmek için, insanın egoist doğasının üzerine, bu dünyanın doğasının üzerine yükselmekten ibaret olduğunu anlamaya başlarlar. Sonrasında tamamen farklı olaylar meydana gelir.

Soru: Yani birbiriyle karışma, kişinin, halkının herhangi bir dışsal geleneğini reddetmesi değil mi?

Cevap: Hayır. Bu sadece herkesin herkesle karışmasıdır. Burada özel bir şey yoktur, çünkü hem dindar, hem de dindar olmayan ailelerde ulusun birliğine, dayanışmasına dair hiçbir fikir yoktur. Karışma, sadece bir ulus içinde gerçekleşen çok ciddi içsel süreçleri göstermek için vurguladığımız bir gerçektir.

Yaradan Her Şeydir

Soru: Yaradan kavramı çok belirsiz. Yaradan doğanın gücü mü, O üst ışık mı, O biz miyiz, bunların hepsi mi Yaradan?

Cevap: Yaradan, her şeyden önce meydana gelen her şeyin kaynağıdır. O, içinde var olduğumuz şeydir.

Yaradan, beni dolduran ve özgür irade denilen,  Yaradan’dan başkası olup olmadığını veya O’nun dışında başka bir şey olup olmadığını belirlememizi sağlan, tek nokta dışında, içimde işleyen her şeydir.

Soru: O, bir güç mü yoksa yasa mı?

Cevap: Yaradan hem bir güç hem de bir yasadır ve var olan her şeydir, bu da gücün ifşa edilmesinin birlik olarak hissedilebileceği anlamına gelir. Birlik, birleşmiş birçok güç olduğu anlamına gelir. Bütün bunlar kişi ile ilgili olarak ifşa olur.

 

Üst Gücü Edinmek

Soru: Hayatın anlamı sorusu bireysel mi yoksa herkes için ortak mıdır?

Cevap: Hayatın kökünü anlamak herkes için ortaktır. Ama siz bireysel olarak fark ediyorsunuz.

Gerçek evrenin sonsuz, sınırsız olduğunu görmeye başlıyorsunuz ve siz de bu sonsuz, sınırsız hayatın içinde var oluyorsunuz. Bize görünenin dışında ölüm yoktur çünkü bu sadece bizim hayvansal koşulumuzun üzerine gelir. Daha yüksek koşul, hayvansal bedenin ölümünden etkilenmez.

Görüyorsunuz ki hayatın bilgisi, tüm doğayı yöneten gücün edinilmesindedir. Biz buna “Yaradan” diyoruz çünkü bizi yarattı. Fakat bu, dinlerde ima edilen şey değildir. Bu güç, tamamen net bir şekilde, tecrübe ederek elde ettiğimiz niteliklerin içinde edinilir. Etrafınızdaki her şeyin nasıl var olduğunu hissetmeye başlarsınız ve aynı zamanda bu seviyeye yükselirsiniz.

Bir insanın ne anlama geldiğini, cansız, bitkisel ve canlı dünyadan nasıl farklı olduğu size net hale gelir. Sonuçta, biz de dahil olmak üzere, onların hepsi küçük bir Dünyevi egoizm çerçevesinde var olmaktadırlar.

Ve eğer hayvansal egoizminizin üzerine çıkarsanız, o zaman bu dünyada, bu hayatta ebedi, mükemmel bir koşulu edinmeye başlarsınız. Ve maddesel var oluşumuz hiçbir şekilde bizi sınırlamaz.

Karakter Özelliklerini Değiştirmek Mümkün Mü?

Soru: İnsanın temeli DNA’dır, yani her şeyi belirleyen genlerimiz: fizyolojimiz, her türlü eğilimi ve hatta günümüzde söyledikleri gibi politik görüşleri. Buna katılıyor musun?

Cevap: Genler veya diğer bazı parçacıklar, dalgalar veya elementler eğilimlerimizi belirlerse ne fark eder ki? Elbette bize rehberlik eden ve sayesinde insanların karakterlerini, hayata karşı farklı yaklaşımlarını vb. ayırt ettiğimiz özellikler vardır. Buna gen denir.

Yorum: Genlerimiz kendilerini değiştirilebilen veya değiştirilemeyen nitelikler olarak gösterebilirler. Örneğin, bir çocuk para kültünün hüküm sürdüğü egoist bir ailede doğarsa, prensip olarak, onun bir özgecil olarak büyüme şansı yoktur.

Benim Yorumum: Hayır, buna katılmıyorum. Doğada zıt nitelikleri görüyoruz. Öğretmenimiz Baal HaSulam, tersine dönmenin çok sık gözlemlendiğini yazıyor. Rusya’da devrimcilerin soylu ailelerde doğduklarını biliyoruz. Bu, çocuklar ebeveynlerine karşı zıt gittiklerinde, babaların ve çocukların ebedi sorunudur. Bu nedenle, bu çocuklarda tersine dönen, ebeveynlerin özellikleridir.

Soru: Sizce karakter özellikleri değiştirilebilir mi? Kişinin cimrilik için bir tutkusu olduğunu varsayalım.

Cevap: Hiçbir şeyi değiştirmeye gerek yoktur. Bunun yapılamayacağına inanıyorum çünkü içimizdeki veriler, her insanda, her Partzuf’ta, her ruhta ilk dokuz Sefirot olarak adlandırılır. Bizim sadece onları doğru bir şekilde nasıl kullanacağımızı öğrenmemiz gerekiyor.

Bilginin Yolunda

Soru: Derslerinizden, bir insanın hayvansal, egoist bir doğası olduğunu anlıyorum. Aynı zamanda bizi özgecil doğamızın gelişimine götüren üst güç de vardır. Ancak, özgeciliği eylemde görmezsek, bu güce ulaşmak yine de mümkün müdür?

Cevap: Çok zor, neredeyse imkansızdır. Üst güçle gerçekten bağ kurmak için bir gruba ihtiyacınız var. Sizinle aynı gelişmeyi gerçekleştirecek, tercihen on kişiden oluşan küçük bir gruba.

Esas olarak, dışınızdakileri hissetmek için kendi içinizde ayrılmaz nitelikler geliştirmeniz gerekir. Bunu kendi türünüzle birlikte bir grupta yaparsanız, o zaman birbirinizle doğru bağ içinde, dış gücü yani Yaradan’ı algılamaya başlayan bu nitelikleri, tam olarak onlunuzda bulacaksınız ve O’nu aranızdaki bağda ifşa edeceksiniz.

Soru: Yaptığınız şey aynı zamanda insanlara hizmet etmenin belli bir yoludur, burada onlara Kabala yöntemiyle temas kurma fırsatı vermektesiniz. Başka bir deyişle, bu özgecil bir yoldur ve onlu ile sınırlı değildir. Bu on kişi olması gerekmediği anlamına mı geliyor? İnsanlık da olabilir mi?

Cevap: İster insanlık ister birkaç kişi olsun, buna yine de onlu denir.

Soru: O’nu tamamen anlayarak mutlakla bir tür bağa ulaşmak için çabaladığımız noktalardan biri olan bilgi, yolumuzun bir parçası mıdır?

Cevap: Evet. Bu, üst güçle tamamen bağ kurmak için, kendi güçlerinizi incelemenin ve doğru bir şekilde uygulamanın sonucudur.

Soru: Diğer bir nokta ise uyum bulmayı hedeflediğimiz nokta mıdır?

Cevap: Uyum sağlamak, bunun tam tersi durumda olduğumuz sürekli bir ifşa üzerine kuruludur. Bununla birlikte, özlem tam olarak uyum için olmalı; tüm güçleri, tüm nitelikleri, tüm düşünceleri birleştirilmiş bir bütün içine dahil etmelidir.

Soru: Bilgi yolunda ilerleyen bir kişi, başka bir Kabalistik hakikat biçimiyle karşılaşırsa, onun ilerideki hizmeti diğer insanların da onunla tanışabileceği bir alan yaratmakla ilişkili midir?

Cevap: Elbette. Bu genel ilerlemedir, dünyanın genel ıslahıdır, onun amaca doğru gelişmesidir. Ve amaç iyi güçler vasıtasıyla aramızdaki ayrılmaz bir bağdır.

Bu Dünyada Yaşarken Cennete Ulaşın

Soru: Bağın hazzı bizim için cazip gelmiyor.  Neden?  Arzuların piramidine göre, bunun tam tersi olmalıdır.

Herkesin çemberlerde oturacağını ve sosyalleşeceğini söylediğinizde, kulağa şaka gibi geliyor.  Örneğin, cennet ve cehennem hakkındaki anekdotlarda cehennemde, hayatın şiddetli olduğu ve cennette her şeyin çok pastoral, sakin olduğu söylenir: huzurlu, keyifli, “manevi”.  Bu neden böyle?

Cevap: Bu bizim cennet ve cehennem hakkındaki fikrimiz değil, Kabala görüşüne göre cennet, insanlığın evrensel bağlantısı ve Şehina olarak adlandırılan, doğanın mükemmel, birleşmiş gücünün edinilmesidir.

Denir ki “Erdemliler oturur (yani onlar Katnut [küçüklük] koşulu içindedirler) ve birleşirler, Şehina’nın (birliğin görkeminin, mükemmelliğin, doğanın evrenselliğinin) tadını çıkarırlar.”  Bu, yaratılışın deneyimleyebileceği en büyük haz ölçüsüdür.

Ben kimseyi bana çekmeye çalışmıyorum.  İnsanların yaşamalarına ve sahip olduklarının tadını çıkarmasına izin verin.

Ama en azından bir insanın, hala bu dünyada yaşarken anlayabileceği gerçek bakış açısını ifade etmek istiyorum.  Bu insanın gücü dâhilindedir.  Ve ona bunu teklif ediyorum.

Soru: Bu, doğa tarafından, insanların bu tür tekliflerle cezbedilmemesi için özel olarak mı böyle yapılır?

Cevap: Kesinlikle.  Böylelikle bilinçli olarak buna doğru geliyoruz, gerçeği ortaya çıkarmak için soruyoruz, talep ediyoruz ve yatırım yapıyoruz.

Eyn Sof (Sonsuzluk) – Yaradan’ın Yaratılan Varlıklara Karşı Tutumu

Baal HaSulam, Şamati 3: “Manevi Edinim Meselesi”:  Eyn Sof yaratılışın düşüncesidir. Bu: “O’nun yaratılanlarına iyilik yapma arzusudur.” Bu koşula Eyn Sof denir ve Atzmuto ile ruhlar arasındaki iletişim noktası budur. Biz bu iletişimi: “Yaratılanları mutlu etme arzusu” olarak algılıyoruz.

Eyn Sof, Yaradan’ın yaratılan varlıklara karşı tutumu olarak belirlenir. Yaradan, O’nun yaratıklarına memnuniyet verme ve onlara sonsuz, bütün ve mutlak haz verme arzusunda sonsuzdur.

Yaratılan varlık bunu ancak nitelik ve nicelikten haz alma arzusu olduğu ölçüde anlayabilir. Kişi Yaradan’dan alır ve O’nun kişiye karşı tutumunu ve kendisinin Yaradan’a karşı tutumunu belirler.

Böylece, “Biz Seni yaptıklarınızdan biliriz” yani sadece O’nun içimizdeki eylemleriyle ilgili bazı şeyler dışında, Yaradan hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz. Bu eylemlerden O’na dair izlenimimizi oluştururuz.

Manevi dünyada olan insanlar, Yaradan’ı iyilik yapan İyi olarak hissederler ve O’na iyi olan her şeyin kaynağı derler. Öte yandan, doğru edinime henüz ulaşmamış olan bizler,  O’nu nasıl tanımlayacağımızı bilmiyoruz. Her biri O’nu her an farklı tanımlar.

Soru: Yaradan’ın iyi olduğunu söylüyorsunuz. Bu zaten O’nu edinenler için Yaradan’ın adı mıdır?

Cevap: O’nu edinenler için öyle. “iyilik yapan İyi” Yaradan’ın gerçek adıdır. Bu Yaradan’ın bir izlenimidir ve O’na özlem duyarak O’nu bu şekilde ifşa ederiz.

Kabalistik Terimler: “Gimar Tikkun”

Gimar Tikkun, egoyu zıt niteliğe dönüştürdüğümüz zaman, egoizmin, ihsan etme ve sevgiye tam ve son ıslahıdır.

Burada Kabala bilimi yardımımıza gelir. Bu metodolojinin yardımıyla üst ışık, egoist arzuyu yavaş yavaş yeni arzulara yükseltir: ihsan etme, sevgi ve başkalarıyla bağ kurma. Bu, özümüzün tersi yönünde ciddi bir değişikliktir.

Soru: Bunun dünyanın benmerkezci algısından, dünyanın bütünsel algısına bir değişim olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Tabii ki.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Temmuz 2020

Bugün aynen dünkü gibi ilham alamıyorum. Bu yüzden gündüz ve gece yaratıldı, safhalarımızdaki değişiklikler. Bunun için minnettar olmalıyız ve bir önceki güne eklemek için her günü yeni olarak algılamaya çalışmalıyız.

Kralın hazinesine küçük bir fincanla girip, onu dolduruyoruz. Dışarı çıktığımızda gardiyanlar fincana çarpıyor, her şey dökülüyor ve fincan boş kalıyor. Hatırlamalıyız ki, sıfırla başlarsak, bu sıfıra geri döndüğümüz anlamına gelmez – bu yeni bir derecedir.

Yukarıdaki yardım, dostlara olan sevgimizi, dün elde edilen birlik ve bağa olan arzumuzu artırmamız gerekmemesinde yatar ancak eklemek için, sıfırdan ve hatta olumsuz bir tutumdan başlayabilmemize izin verilir. Büyük bir miktar bu şekilde birikir.

Her gün dünkü safhayı unuturum ve dostlarımda gördüğüm önemi, grupta çalışmayı, aramızdaki ilişkileri hatırlamam. Sıfırdan başlarım, hatta daha düşük bir derecede, tamamen reddedilişte. Bu yüzden çalışmak benim için daha kolay. Her gün çabalarım yenidir!

Her gün her şeye yeniden başlarız.

Bunun nedeni, her zaman daha önce sahip olduklarımıza ekleyebileceğimiz temiz bir sayfadan başlamamızdır. Bugün dün elde edilen yükseklikte başlasaydık, onu devam ettiremezdik.

Maneviyatın önemi artar ve azalır ancak esas olarak kişinin gruba karşı tutumunda ifade edilir. Manevi kap (Kli) böyle inşa edilir. Bu ego arzumuza, doğamıza karşı gider, tüm edinimlerimiz bir anda kaybolur, silinir.

Bu dünyada, Yaradan’dan, manevi Üst dünyadan hiçbir şey görmüyorum. Ama Kabalistik gruba katılıyorum ve bunun bana girebileceğim Üst sistem olarak verildiğini anlamaya başlıyorum. Manevi dünyadan, beni oraya dünyaya taşıyacak iki tekerlekli bir araba bana doğru iniyor.

Dünyamızda grup dışında manevi bir şey yok. Katılmam, eğilmem, kendimi iptal etmem çok zorsa – dostlarımın yardımıyla gerçekten ciddi bir yükseliş yaşayacağım. Grup bir uçan daire gibi, bizi bu dünyadan manevi dünya seviyesine taşıyor.

Binlerce yıldır egoist bir gelişme yaşıyoruz. Eskiler yeniyi doğururken öldü. Bugün, egoist ilişkilerin gerçek düşmanımız olduğunu anlamalıyız. Onların yerine karşıtları gelmelidir. Eski doğamıza karşı olmalarına rağmen onları değiştirmemiz gerekiyor.