Category Archives: Maneviyat

Düşüş Kazanılmalıdır!

Yukarıdakine ne kadar çok değer verirseniz, o kadar çok Işık’a yakınlaşırsınız. Yaradan’ı ispat ettiğiniz zaman, O’nu ifşa ettiğinizde, yükseklerden, ilave bir arzu alırsınız. (Aviut), bayağılık. Ne kadar çok Işık’a yakın hale gelirseniz, o kadar büyük bir yoğunluk sizinle çalışmaya başlar.

Işık’ın etkisi sizin yaklaşımınız ile daha yakına gelme girişiminiz ile genişler ve işte bu bilgi genlerinin (Reşimot), daha yüksek bir oranda ve sizin arzunuza göre Işık’a yakın bir karakterde açıkca gösterilmelerinin nedenidir.

Ve yoldayken, arzunuzun derinliği ve negatif hisleriniz size ifşa olurlar, fakat tüm bunlar görünen koşul bunun tam tersi olmasına rağmen, aynı pozitif trendin içindedirler. Karanlıkta bile düzeltme meydana getirmenizin nedeni budur.

29 Ağustos 2912’de yayımlandı

On sefirotun çalışması dersinin 3.bölümündeb 8/27/12

Korku, İfşayı Bize Değerli Yapandır

Bir kişi ile Yaradan arasındaki ilişkiyi anlatan iyi bilinen bir hikâye vardır: Bu hikâye misafir ve ev sahibi hakkındadır. Ev sahibi, misafir için masayı ve tüm yiyecekleri hazırladıktan sonra, misafir basbayağı kendini yakan çok büyük bir utanç hisseder. Misafir bu utancı hissetmemek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır. O zaman ev sahibi misafire acır ve gizliliği yaratır.

Ancak O neyi gizler? Eğer ev sahibi yalnızca kendini gizlerse, misafir masadaki tüm yiyecekleri rahatlıkla yer ve bu da onun sonu olacaktır. Misafir sadece nasıl alacağını bilen, tamamen ev sahibinden kopuk, sadece maddesel formda var olmaya devam eden hissiz bir egoist olarak kalmaya devam edecektir.

Bu durumda ev sahibinin gizliliğinin yeterli olmadığı ortaya çıkar. Hazlar da aynı zamanda gizli olmalı ve ev sahibinin küçük porsiyonlarda misafire ifşa ettiği kendi tavrını misafirin ev sahibine geri ödeme yaptığı dereceye göre ifşa olmak suretiyle oynamalı.

Tüm bu üç bileşen: Haz, ev sahibinin hissiyatı ve misafirin iştahı aşama aşama ifşa olmalı ve tüm bu üç bileşen birbiriyle uyumlu olmalı. O zaman doğru durumlar küçük parçalar halinde misafir için yaratılmalı, öyle ki Yaradan’ın ona davrandığı sevgi durumunun aynısını, aynı yaklaşımı oluşturabilsin.

Bu nasıl mümkündür? Ev sahibinin, yiyeceklerin içinde ifşa ettiği ve misafire olan kendi yaklaşımını gösterdiği en küçük derece, misafir için büyük bir derecedir. Bunun sebebi bu durum misafir için gizlilikte hiç hissetmediği yeni bir hayattır. Misafir kendi içerisinde ev sahibine, ilerleyiş içindeki davranış hazırlığı geliştirmeli ve ev sahibinin ona ilk seviyede davrandığının aynısını misafir de yapmalıdır. Yiyeceklerin tadı ifşa olduğunda, ev sahibi bu tatlarla ilgilenmeyecek ancak bunları şu şekilde kullanacaktır: Bu tatları almak ve bunların üzerinde ev sahibi için kendi sevgisini inşa etmek.

Böylece Yaradan’ın, Işık’ın ifşasını önde getirmesi gereken kısıtlama ve Masah (perde) ortaya çıkar. Bu demektir ki ilk önce ve en çok ihtiyacımız olan şey Yaradan korkusudur. Bir kişi bu yaklaşımı geliştirmelidir: Korku ile karışık hayranlık duygusu, Yaradan’a ihsan etmekte başarısız olmanın korkusu hakkında sürekli kaygı duymalı; peki ya Yaradan aniden ifşa olur ve ben egoistik haz alma arzumdan kendimi koruyamazsam ve tekrar O’nu sevmeyi başaramazsam? Yaradan’ın ifşası için gerekli olan hazırlık bu korkudur.

Korku ve hayranlık karışımı duygu tüm seviyelerdedir ancak farklı formlarda ve farklı yoğunluklardadır fakat korku ve hayranlık karışımı duygu gerekli bir koşuldur. Eğer bir kişi bunu edinirse, o Yaradan’ın ifşasına hazırdır.

03.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Şamati 38

İfşa İçin Gizlilik

Soru: Dünya çok büyük ve bizden çok az insan var. İlk bakışta buna hiç ulaşma şansımız yok gibi duruyoruz. Fakat diğer taraftan Yaradan’dan gelen kurtuluş ‘bir göz kırpması anı içinde’ diye yazılır…

Cevap: Yaradan’ın etrafını sarar durumda oturmuyoruz. Bir kişi gördüğü ile ilerler. “Yaradan” (Bore), arzularımızı, kaplarımızı hazırladığımız ölçüde içimizde ifşa olan bir niteliktir. Ben O’nu kendim için ‘‘gel ve gör’’ (Bo – Re) prensibine göre inşa ederim.

İçimde hiçbir temel yok ve sadece içimde, çevremin içinde uyanan güçlere kendimi dayandırabilirim. Eğer onları uyandırmakta doğru form ve doğru zamanda başarısız olursam o zaman onlar olumsuz formda ifşa olurlar. Ancak öyle veya böyle, her şey benim içimdedir. Dışarıda hiçbir şey yok.

Sıralamaya uyar ve gelişimimizin programını takip edersek, Yaradan’ı ifşa ederiz. Ancak eğer geride kalırsak, tembellik yaparsak, bu gecikme O’nu bizden gizler, diğer bir ifade ile bu gecikme, ihsan etmenin karşılıklı güçlerinin içinde olduğu ıslah olmuş sistemi bizden gizler. Manevi dünya budur. Basitçe başka bir Yaradan yoktur. En kötü senaryoda, sen kendin için bir put yaratırsın, “dışsal” bir imaj.

Olanaklarımız içerisinde bazılarımız niceliklerinde ve diğerleri de niteliklerinde güçlüdürler. Ve işte bu yüzden az oluşumuz gerçeğinden korkmuyoruz. Esas şey insanlara mesajı getirmektir ki böylece onlar da bunu duyacaklardır. İşte bundan dolayı sınırları silen internete sahipsiniz.

Bu www bizim için ortaya çıktı. Eğer biz bunu doğru bir şekilde kullanırsak o zaman herkese ulaşacağız ve insanlar mesajımızı kabul edecekler. Unutulmamalıdır ki, realitede bunlar küçük, çaresiz arzulardır, çocuklar gibi ve bizler onlara dikkat etmeliyiz.

Soru: Öyleyse, doğru dağıtım neye benzemelidir?

Cevap: Bunu sürekli analiz etmeliyiz. Kabalist Abba sırrın içinde ifşa oldu ve bizler tam tersi ifşanın içinde kendimizi gizlemeliyiz. Gizliliğin içinde ifşa yerine ifşa için gizlilik, insanlara bu şekilde davranmayı öğrenmeliyiz..

05.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, ‘‘Mesih’in Borazanı’’

Dua Ve Güven

Baal HaSulam, ‘Mektup 24’: “Önceden bilmelisin ki dua ve güven el ele yürür. Ve bütün bir güven içinde inanmalısın ki Yaradan her ağzın duasını işitir. Ve bu inanç sayesinde Yaradan’ın yardımını elde ederiz ve o zaman güven içinde kurtarılacağımıza dair duamız bütün hale gelir. Ve daha sonra sanki zaten kurtarılmışız gibi tüm gün boyunca güven ve neşe ile ödüllendiriliriz.”

Baal HaSulam dua ve güvenin aynı daldan kaynaklandığını söyler ve bu çok önemli bir prensiptir. Dünyevi hayatımızda bu tam tersidir: Dua kişide hiçbir güven duymadığı ve kafası karışık olduğu zaman ortaya çıkar. Kişi tamamen muhtaç, korku ve endişe durumunda Yukarıdan yardıma ihtiyaç duyar; kişi kendini hayatta kayıp hisseder ve nereye döneceğini ve ne yapacağını bilmez. Bu umutsuzluk ve kaygı içindeki kişinin içinde bir dua uyanır zira o gelecekten umudunu kesmiş ve dayanacak hiçbir şeyi kalmamıştır.

Ancak manevi bir dua tam tersidir: Manevi bir dua, dünyayı ve kişinin tüm hayatını yöneten ve her şeyi düzeltecek olan bir Ev Sahibi olduğunu hissettiği zaman kişinin içerisinde uyanır. Kişi anlar ki Yaradan her şeyi ilerleyiş içinde hazırlamış ve kişinin tek ihtiyacı sadece O’nunla bir temasta kalmakmış. Bu demektir ki kişi Üst Güç’ün içinde, Yaradan’ın içinde yani O’ndan başkası yok durumundadır, güven içindedir ve bu güvenle kişi O’na döner ve Yaradan’dan aklını ve kalbini açacak ve onu ilerletecek olan talepte bulunur.

Dünyevi hayatımızdaki beklentimizden tamamen zıttır, söylendiği gibi: ‘‘Işığın düşüncesi ile kiracının düşüncesi zıttır.’’

Bu yüzden dua sadece hazırlıktan sonra, ‘‘duadan önce dua’’ durumundan sonra olur. ‘‘Duadan önce dua’’ sayesinde kendimi kaynağa doğru hızlandırmalıyım. Kişi kaynak ile bir güven ve bağ hissettiği zaman, Yaradan’a bir yardım talebi yükseltebilir.

02.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Baal HaSulam’ın Yazıları

Kim için Dua Etmeli: Herbirimiz İçin mi? Ya da Herkes İçin mi ?

Soru: Yaradan’a herkes için dua ederek ve her birimizin zaten herkese Işık için istekte bulunacağını istemek suretiyle hareket ediyor muyum? Şunu istiyorum ki herkes kendini bu topluluk, Işık içinde bulacaktır ve Yaradan her birimize onu edinmek için yardım edecektir.

Yanıt: Neden “herbirimiz” için de hepimiz için değil? Herkes bir arada olursa daha iyi değil mi? Neden birleşme hakkında, birliğe şiddetli arzu duyma hakkında konuşuyoruz. Çünkü maneviyatta “Ben”, “O”, “Sen” ve buna benzer bir koşul yoktur. “Biz” için istekte bulunmak daha iyidir.

Deneyin ve göreceksiniz ki hayat anında daha anlaşılır ve herkes için daha iyi hale gelecektir. “Biz” içerisinde var olan tek koşulu keşfedeceksiniz. Ve mevcut koşul yavaş yavaş sizden uzaklaşacak ve gerçekten bir illüzyon olarak hissedilecektir; Tıpkı daha evvel bu şekilde amaçlandığı gibi.

30 Ağustos 2012 tarihinde yayımlandı

Bir Bebeğin Manevi Dünyadaki İlk Adımları

Eğer ihsan etmeye yönelik bir arzun yok ise o zaman manevi dünyayla da ilişkin yok demektir. Dünyamız sadece içgüdüsel arzulara şükrederek var olur ancak manevi arzuyu sen kendin ortaya çıkaracaksın. Ona özlem duyarak onu kendi başına ifşa edeceksin.

Sen, tutku, kıskançlık ve çevrenin etkisinin yardımıyla kendi içindeki ihsan etme arzusunu uyandırabildiğin ölçüde var olursun. Bu arzuyu kaybettiğin an, sen de anında yok olur ve varlığın sona erer. Basitçe bitersin.

Bizler böyle bir arzuyu ancak gruptan alabiliriz. Bu hiç birimizin içinde var olmayan ortak arzumuzdur.

Duamızın yardımıyla Islah Eden Işık bu arzuları etkiler ve onlar gerçek ihsan etmenin doğru manevi formunu edinirler. Bununla beraber grubun bir parçası olduğum halde bile bunu yanlış bir durumda talep ederim. Dostları sevmeyi, onlarla bağ kurmak istediğimi bağırırım ancak şunu anlamalıyım ki tüm bütün bunlar bir yalan. Fakat bu büyümek isteyen bir çocuğun gerçek bir yalanıdır! Çocuk basitçe bundan daha büyük bir şeyin olduğunu hayal edemiyor.

Ancak görünüşte de olsa ihsan etmeyi istemek gerçeğine şükür, bununla birlikte arzunu ıslah eden Üst Işık’ı üzerine çekersin. İşte bu yüzden denir ki: “Çaba harcadın ve buldun”. Amaca ulaşmak için çabanı eklediğinde, sadece o zaman Işık üzerinde işler ve sen başka bir şeyler bulursun: Maneviyat için gerçek bir arzu.

Aldığın bu arzuyu nasıl ve ne ölçüde doldurabilirsin; bunu incelemeye başlarsın. Akıllı olmaya başlar ve bu arzuyla çalışırsın. Bu arzuyu analiz eder ve bir bu şekilde bir başka şekilde çabalarsın, tekrar dua yükseltirsin; öyle ki üst olan sana öğretsin ve sana bir örnek versin.

Önceleri ihsan etmeyi gerçek anlamda istemedin ancak şimdi bu arzuyu istiyorsun; üst olanın bunun nasıl yapılması hakkında sana bir örnek vereceğini talep ediyorsun. O zaman Yaradan bu arzuyu senin için biraz da olsa ifşa eder ve nasıl hareket edeceğini sana gösterir ve sen O’nun aksiyonlarını taklit etmeye çalışırsın.

İlk aksiyonunu yerine getirdiğinde, göründüğü kadarıyla başarılı olmayarak, aniden her şey çöker ve düşer. Bu durum küçük bir çocuğun bir küpü bir diğerinin üzerine tam yerleştirememiş olması ve tüm yapının yıkılmasına benzer. Daha sonra biraz ağlarsın zira başaramadın ancak inatçılığına, çevreden aldığın desteğe, karşılıklı garantiye şükür ki her şeye tekrar başlarsın!

29.08.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. Bölümünden, On Sefirot’un Çalışılması

Sadece Yukarıya Doğru Çaba Göstermeliyiz

İhsan etmeye doğru daha güçlü olarak çekilirken, kendimiz için olan alma kablarımız genişler. Eğer alma kablarımız büyürse aniden düşer ve kendimizi karanlığın içinde buluruz ve bu arzuları düzeltmemiz gerekir. Ve işte bu yüzden tekrar ihsan etme kablarına ihtiyacımız vardır.

Böylece eğer bizler ihsan etmenin içine doğru bağlanmayı özlemlersek, bu bir salıncakta sürekli aşağı yukarı doğru salınmak için yeterlidir: Bir alma kabında ve bir ihsan etme kabında. Her seferinde ihsan etme ve alma kablarının her ikisinin de genişlemesi sonucu ilerlersin.

Ancak sen sadece kendi alma kablarını ve sürekli bu kabların içini kontrol ederek, bunların suistimalini düşünürsen, bu durum seni hiçbir yere götürmez. Bunların daha büyük boşluklarını sadece keşfedersin; daha başka bir şey bulamazsın.

Kırılmanın gerçekleşmesinin sebebi, ıslah için hiçbir umut olmaksızın egoistik alma arzularımıza düşmemiz değildi. Öyle ki sonuç olarak bu alma arzularının içerisine ihsan etmenin kıvılcımları girdi. Şükür bu kıvılcımlara, alma arzuları ihsan etme arzularına bağlanabilir ve kendi huzurunu rahatsız eder. Böylece onlar kendi egolarının içerisine ihsan etme arzularını, yani Galgalta ve Eynaim’i yerleştirirler.

Bu şekilde alma arzusu yani AHAP, aynı zamanda ıslah olmak için bir şans yakalar. Bunun sonucunda, Kabala Bilgeliği’nin esaslı dağıtımının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz.

30.08.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. Bölümünden, Şamati 45

Ağırlık Hissi İle Nasıl Mücadele Ederiz?

Soru: Ağırlık hissi ile nasıl mücadele ederiz?

Cevap: Kişi karanlık hissiyatından dolayı ağırlık hissederse, engeller, yol üzerindeki zorluklar ve ızdıraplar; herşey kişinin kendisini her şekilde gelen engelde ne kadar uyandırdığına, manevi anlamını ve manevi ayrıntıları ne kadar gördüğüne, özellikle bunlar hakkında ne kadar duada bulunduğuna bağlıdır.

Birey, ifşa olmaya başlayan, maddi mülkiyet arzusunun zıttı olan, manevi özellikleri tasavvur etmesi gerekir. Sonuçta, bana kötü görünen herşey içimde var olan kötünün değişik şekilde ortaya çıkışının, egomun, arzularımın şimdiki ifşasıdır. Birinden nefret ederim, diğerini kıskanırım, üçüncü kişi beni tedirgin eder-ben bu değerlendirmeleri, hem olumlu hem de olumsuz, yalnızca kendimle bağıntılı şekilde ortaya koyarım.

Nitekim tüm bu ayrıntıları farklı bir şekle çevirerek, onları ilişkiler, arzular ve düşüncelerimin zıt alanındaki bir yerde toplamaya başlayabilir miyim? Bunlar ile yüzleştiğimde, nasıl Yaradan’a, Işık’a dönebileceğimi, nasıl bunların bana inanç, ihsan etme gücünü vereceğini anlarım.

10.6.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 1. Bölümü’nden, Şamati  No.113

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 11 Haziran 2012 tarihinde, saat 09:09’da yayınlanmıştır.

Kongre Sonrası Yeni Bir Gün Başlar

Çalışmada ve grupta ilham aldığımızda veya belli hareketleri uyguladığımızda biliriz ki, yani çevre tarafından etkilendiğimizde, bizler hemen kendi değerlerimizi bu uyanışa göre değiştirmeye hazırızdır. Nitekim ”koşulsuz inanç” konusunda ilerlemeye, ihsan etme ve sevgi çalışmasına hazırızdır.

Bu uyanış yittiğinde, bizler sıradan değerlerimize geri döneriz. Soru, sıradan fiziksel, dünyasal değerlere tekrar düştüğümüzde ne yapacağımızdır. Sonuçta, bir önceki zamanda Üst değerlerden nasıl etkilendiğinizi hala hatırlarsınız. Nitekim çevrenin etkisi altında idiniz ve şimdi bulunduğunuz seviyeden birkaç seviye yukarıda idiniz. Neden size bu durum verildi?

Daha önce bulunduğunuz seviyenize basit bir şekilde dönmeniz için indirilmediniz. Fakat şimdi içinde bulunduğunuz bu duruma, sizi daha önce etkilemiş olan Üst değerleri takdir etmek için geldiniz. Üst durum yok olsa ve sizi artık aydınlatmasa da, grubun etkisi altında ulaşılmış değerler ile yaşamak istemelisiniz.

Aydınlanma, bizlerin fiziksel, dünyasal hatıralarımızdan yitmiş olsa da, yenileyebilirsiniz ve aynı Üst değerleri kendi çabalarınız ile kendinizi kışkırtarak tutmaya devam edebilirsiniz. Bu bizim çalışmamızdır.

Buna anlaşmayı devam ettirmek denir. Kişi daha önceki çıkış seviyesinde olmasa dahi, aynı Üst değerler ile hala birlikte, içiçe geçmiştir.

Bu sanki, belli bir seviyeye yükseltilmiş ve daha sonradan indirilmişsiniz gibidir ve şimdi aynı seviyeye kendi başınıza dönmeniz gereklidir. Daha sonra, daha da yüksek bir seviyeye getirilmişsinizdir ve tekrar alçağa düşürülmüşsünüzdür, kendi başınıza yükselirsiniz. Işık sizi artık aydınlatmasa bile, siz o seviyedeki tüm koşulları ”koşulsuz inanç” seviyesinde tutmak istersiniz. Aynı şekilde kendinizi, grup ve Yaradan’a adamaya, şimdi onlardan herhangi bir destek almamanıza rağmen devam edersiniz. Bu şekilde ilerleme sağlarsınız.

Bu, anlaşmanın koşullarını tutuyorsunuz anlamına gelir. Bu anlaşmaya imza attığınız zamanda, aşikar sevgi hisleri ile taşmış olsanız ve çokca etkilenmiş olsanız da, şimdi bu davranış ifşa olmamıştır. Fakat kendi içinizde, daha önceden olduğu gibi, anlaşmayı, içinde bulunulan koşullara uygun şekilde tutacak gücü bulursunuz.

Nitekim kişi ilerleme sağlar. Öncelikle kendisine bir örnek verilir ve bir sonraki zamanda kendisine gösterilmiş olanı kendi başına uygulaması gerekir. Zaman zaman bu durum gerçekleşir. ”Koşulsuz inanç” seviyesine ulaşmak ve aynı değerlere yükselmek için kişinin çaba harcayarak güç bulmasına, kendisi için ”bir gün” denilir.

21.8.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 1. Bölümü’nden, Rabaş’ın Yazıları

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 26.8.2012 tarihinde, saat 09:11’de yayınlanmıştır.

IŞIK ADAMI

Soru: On Sefirot Çalışması’nda (TES) denir ki, kişi kendini ıslah edince ”aydınlatmaya” başlar; bu hareket nedir ?

Cevap: Kişinin ”aydınlanmaya” başlayışı, kabının ihsan etmeye başladığı zamandır. Bu aydınlanma yalnızca bir insanın uygulayabileceği kişisel bir değişimdir. Başka hiçbir yaratılmış, yani cansız (durağan), bitkisel ve hayvansal doğa aydınlatamaz. Çünkü Yaratan ile herhangi bir şekilde bağlantıda değildir; bağımsız şekilde, Işık gibi, ihsan etme hareketlerini uygulayamaz.

Işık, yaratılmış olanı doldurur ve nitekim aydınlatır. Bir ”insan”, bununla beraber, Işık’a doğru kendini kışkırtan kişidir ve Işık aydınlatır, çünkü Işık geldiğinde, onun kendi doğal yoğunluğundan daha fazla yoğunluğu vardır. Kişi Işık için bollaştırıcı hale gelir: Işık kendisini doldurduğu için, kendi kendine aydınlatır.

Kişi tarafından oluşturulan Işık’a bir ek vardır! Bu böyledir, çünkü alma arzusunu dönüştürerek, yakıta çevirerek aşmıştır, bunu kolay tutuşabilir hale getirmiştir. Işık geldiğinde bu madde, bir mum gibi yanmaya başlar ! Böylece der ki: kişi aydınlatır.

Kişiye ”Işık’ın adamı” denir. Işık’ı yayabilir mi? Kişi alma arzusunu öyle bir şekilde hazırladı ki, Işık’a eşdeğer olacak şekilde oldu. Şimdi Işık, kişinin arzusunun içinden geçtiği zaman, onunla, sanki bir floresan lambası veya içi özel bir gaz ile doluymuş gibi veya fosfor ile doluymuş da Işık etkisi ile parlamaya başlamış gibi aydınlanır.

Işık geldiğinde, arzu etkilenir ve kendi içinden aydınlatmaya başlar. Kişi kendini Işık ile aynıymış gibi benimsediğinde, bu durum gerçekleşir. Bu böyledir, çünkü kişi kendi içindeki Işık’ı bencilce yutmaz ama onun etkisinin devam etmesini ister. Arzunuzun aydınlatması için bilmeniz gereken, onu kısıtlamanız gerektiğidir ve onu Masah (ekran) altına yerleştirmelisinizdir ki, Işık’ı kendiniz için yutmayı istememelisiniz; fakat bunun yerine ihsan edilmiş bu Işık hareketleri ile bağ kurup, herkes için bu Işık’ı çekmelisiniz. Daha sonra aydınlatırsınız ve size ”Işık adamı” denir !

Nasıl bir yoğunluk ile aydınlatacağınızı, sizin manevi seviyeniz belirler.

23.8.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 3.Bölümü’nden, On Sefirot Çalışması

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 26 Ağustos 2012 tarihinde, saat 11:16’de yayınlanmıştır.