Category Archives: Maneviyat

Ebeveynlerin Kanatları Altında

Manevi öğretmen, beni inşa eden, ayaklarımın üzerine basmamı sağlayan, bana yol gösteren ve hedefime ulaşana kadar bana yol gösteren bir sistemdir. Manevi öğretmen, tıpkı çocuğuna göz kulak olan anne-baba gibidir; zira onlar olmasaydı çocuklar hayatta kalamazdı. Çocuk sadece ebeveynleri sayesinde var olabilir; çünkü onlara iç güdüsel olarak tutunur ve bu sayede gerekli tüm ilgiyi onlardan alır ve başarılı bir şekilde büyüyerek bir yetişkin olur.

Dünyadaki bu rolü gerçekleştiren fiziksel anne babamızken; manevi dünyada bu rolü sağlayan Aba ve İma (üstteki anne-baba) sistemi vardır; kişinin manevi öğretmeni olan En Yüksek Partzuf.

Sadece İleri, Tek Bir Adım Bile Geriye Dönmek Yok

Soru: Yaradan’la yapmış olduğum anlaşma ile dostumla yapmış olduğum anlaşma arasında fark var mıdır?

Cevap: Hiçbir fark yoktur, ancak Yaradan’la olan anlaşma yalnızca gerçekçi ve sonsuz olma koşulunda mümkündür. Fakat bu durum bir dostla şimdilik bir oyun gibi olabilir. Bu bütünüyle zordur zira maneviyatta sadece kusursuz bir arzu kabul edilir, yani mutlak ve sonsuz ve kesinlikle geri adım atmayacağın bir arzu.

Eğer bir kişi bir sonraki dereceye yükselirse bu demektir ki bu kişinin talebi veya isteği bu durum için mükemmel kabul edilmiştir yani kişi gerçekten bunu istiyor.

Anlaşmamızı sürekli yeniliyoruz sanki yeni bir anlaşma yapıyor gibi. Ancak bir kişi anlaşmanın belli bir derecesine yükselirse o zaman artık bu kişi buradan düşmeyecektir. Bana düşüyormuşum gibi göründüğü zaman bu demektir ki daha zor şartlarda bir anlaşmayı, sanki yeni bir kontratı alıyorum. Ve bu kontratı devam ettirmek için olan yerde kayıbım.

Yaradan sürekli koşulları ağırlaştırırken bizler bu yeni koşullarda yenilenmiş kontrata adapte olmalıyız. Bununla beraber eğer kişi grubu, çalışmayı ve dağıtımı doğru bir şekilde kullanırsa o zaman bu kişi yeni güçler ve arzular bulur, kişi bu yeni koşula daha yüce bir durum olarak değer verir ve böylece zorlukların üstesinden gelir.

Hayatta olan her şeye bu noktadan bakmalıyız. Tüm en kötü ve en salakça olan durumlar bize bir amaç için gelir: Bizlere bir şeyler öğretmek ve ileriye doğru ilerlemek.

29.05.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Eksi ve Artı’nın Birleşimi

Soru: Derslerde birlik hakkında çok düşünüyorum ancak bunu hissetmem çok zor ise ne yapmalıyım?

Cevap: Bizim işimiz mantık ve duyguların arasında gerçekleşir, orta çizgide. Kişi bu orta çizgiyi, düşüncelerinde, arzularında, niyetlerinde ve ilişkilerinde yani her şeyin içinde tutmalı. Tek bir yola sapmak hangi yön olursa olsun kabul edilemez. Zira bütün bunlar yaratılışın içinde Yaratana zıt ifşa oluyor, bu orta çizgide ifşa olmalıdır.

Tüm doğa sadece orta çizgide var olmanın gerçeğine şükreder, orta durumlar mutlak eksi ve mutlak artı arasındadır, uç durumlar arasındaki dengenin içindedir.

Ancak insan seviyesindeki dengeye cansız, bitkisel veya hayvansal seviyelerdeki gibi ortalama suretiyle ulaşılmaz daha ziyade artı ve eksinin bir araya gelmesi sonucu gerçekleşir!  Sağ ve sol çizgiler ortanın dışında kendi başlarına dengeye gelmezler onlar ancak merkezde birleşirler ve işte bu yüzden orta çizgi onların (sağ ve solun) basit toplamlarından çok daha yüksek bir seviyede ortaya çıkar. İşte bizim dünyamızdaki ve manevi dünyadaki orta çizginin farkı budur.

Kendi üzerimizde çalışıyor olduğumuz tüm bu konseptlerin bir dengede varacakları ve her çeşit problemin çözümünde bize doğru yaklaşımı sağlayacakları anlaşılmalıdır.

20.05.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, ‘Daha Önceki Kongreler Hakkındaki Konuşma’

Kötüye Karşı İyi Eğilim

Soru: Yaratan hem kötü eğilimi hem de iyi eğilimi yarattı. ”Ben kötü eğilimi yarattım” diye yazılmıştır. O zaman iyi eğilim nereden gelmektedir?

Cevap: Gerçekte iyi eğilim yoktur. Yalnızca kötü eğilim vardır ve bu da Yaratan tarafından yaratılmıştır. Bu sebepten dolayıdır ki O bizi O’nun kötü eğilimi yarattığı konusunda bilgilendirir. Fakat bizler bu kötü eğilimi Tora (Islah eden Işık) yardımı ile ıslah ederiz ve iyi eğilim haline dönüştürürüz.

”Eğilim” bir arzudur. Arzu değişmeyip olduğu gibi kalır. Fakat ”kötü” demektir ki, ben devamlı kendim için isterim ve bu bana zarar verir çünkü sanki küçük bir hayvanmışım gibi bu dünyaya kendimi kapatırım ve yaşamam gereken seneleri bu şekilde yaşarım.

İyi eğilim grup içinde birleşmeyi denemek anlamına gelir ve gördüğümüz bunu yapamadığımızdır ve ortak bir yakarış içerisinde haykırmaya başlarız. Sonra ıslah eden Işık gelir ve aramızdaki birliği meydana getirir ve bu birlik içindeki ihsan etme niyeti, Işık ifşa edilir. Daha sonra kötü eğilim yerine, bizlerin iyi eğilimi vardır; aynı arzuda fakat dost ile bağ kurma niyeti ile eğilim vardır.

New Jersey Kongresi’nin 3. seminerinden, 12.5.2012

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 14 Mayıs 2012 tarihinde saat 20:10’da yayınlanmıştır.

Arvut’u (Karşılıklı Garantiyi) İstiyoruz!

Yaratan, Grup olmadan edinilemez. Bir diğer yandan, Yaratan’sız bir grup, grup değildir, fakat “küçük görenin yeridir”. Ben de aynı şekilde, grup ve Yaratan bir bütünü oluştururuz. Bu, “ İsrail, Tora ve Yaratan Bir’dir” ile denilmek istenendir.

Tora bizi, uzaklaştıran güce rağmen,  gruba birleştiren güçtür. Bu yüzden, Tora’nın verilişi ve karşılıklı garanti birleşmişlerdir. Ne de olsa, karşılıklı garanti kendi başına mümkün değildir. Onu yerine getirmeyiz fakat uygulanmasını talep ederiz. Bu “Mısır’dan çıkışın mucizesi” olarak adlandırılır. Bizler buna sadece katılırız. Değişimler bizim gücümüz tarafından gerçekleştirilmez fakat sadece bizim arzumuza göre gerçekleştirilir.

Bizim işimiz çok şiddetlice istemektir, yapabildiğimiz kadar çok ve sonrasında yanıt gelir. Aynı zamanda zaten “altın buzağı”yı yapıyoruz , tıpkı Tora’nın verildiği zamanda olduğu gibi. Bu gerçekleşir, fakat bizler haykırmayı unutmuyoruz! Hazırlıklı olmalıyız ve yapabildiğimiz kadar en fazlasını talep etmeliyiz. Talep etmeli ve sonrasında ne olacağını düşünmemeliyiz. Genel istek burada gereklidir. Sonrasında, birliğin gücünü alacağız ve eğer egoizmimiz sonraki anda, sistemin programlandığı gibi yükselirse, bu bizim problemimiz değildir.

Bizim ortak problemimiz, bize şimdi verilen egoizmin düzeltilmesini talep etmektir, sadece bu ve daha fazla değil. Kişi mevcut koşullara göre değerlendirilir. Bizler sadece, saldırıya olan hazırlığımızda, mümkün olduğunca çok, gerekli olanı hissetmeliyiz.

30 Nisan 2012’de yayımlandı. (76357) Vilnius Konferansı’ndan. 24 Mart 2012 Workshop 2

Mesafeyi kısaltmak

Yaratan ve benim aramdaki mesafe ile benim ve dostum arasındaki mesafenin ne kadar aynı  olduğunu tahmin edemeyiz. Bizler kendimize yakın olana ”dost” deriz nitekim o, Yaratan gibi aynı mesafedeki uzaklıktadır. Aynı mesafede !

Dostuna fiziksel değil fakat içsel olarak ulaşmaya çalış ve aynı derinliği keşfedersin. İşte bu sebeple bize verilmiş olanı bu kadar değerinin altında varsayarız. ”Peki, neden dosta ihtiyacımız vardır? Her çeşit şahıs buralarda dolanıyor…” Bizler tabiat içinde saklı olan davranışlarımızın, kesinlikle doğru göstergesinin, bu olduğunu tahmin edemeyiz. Yaratan nasıl benden saklı ise, aynı şekilde dostum da benden saklıdır.

Aramızdaki bu boşluğun ne kadarının hala ifşa edilmediğini tahmin ediniz. Bizler hep bunu sahte bir şekilde gizler ve bunu üstünkörü bir şekilde doldurmaya çalışırız, fakat bu kocaman siyah uçurumu bile görmeyiz.

Bununla beraber, eğer grup içinde ciddi bir şekilde çalışma yaparsanız, tabii ki çalışma derecenize göre, bu noktada buna dikkatle ulaşmalısınız; burada herşeyi ifşa edersiniz. Unutmamanız gereken, yalnızca dostlarınız arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalışmanız ile Yaratan ile olan ilişkinizi düzelteceğinizdir. Yapılan faaliyetin sonu O’nun içinde olmalıdır; sonra bizler yüksek Işık’a kavuşuruz.

Bu ise işte Kabala metodu ile başka bir metodun arasındaki farktır çünkü faaliyetin sonuna ulaştığımızda, üst kuvveti işaret ederek, bizleri değiştiren üst Işık’a ulaşırız. Unutulmaması gereken, tüm hareketlerimizin O’na yakınlaşabilmek, bu üst kuvvete doğru, O’na benzeyebilmek amacıyla olduğudur.  O’nunla bütünleşebilmek, O’nun gibi davranmak, O’nun seviyesine erişmek ve tüm içsel yanımızın O’na tamamıyla eşit olacağı şekilde bağ kurabilmek ve O’nu anlamaktır.

25.3.2012 tarihli Vilna Kongresi’nden,  5. Ders

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 24 Nisan 2012 tarihinde saat 09:31’de yayınlanmıştır.

Her yerde ve Her Zaman Oynayın

Soru: Gelişimimizi hızlandırmak adına zaten maneviyattaymışız gibi yapmamızı tavsiye edermisiniz? Bunu nasıl yaparız?

Yanıt: Çocuklar ile nasıl oynarız? Onlara işlerin nasıl yapıldığını gösteririz. Onlar büyük olmak isterler ve oynarlar! Ve bizler de sıkça onlarla oynarız.

Aynısını yapmamız gereklidir. Herşeyin doğası, kişinin tüm gelişimi sadece oyun üzerine kuruludur. Şimdi bile, Yaratan’a denk olan bizler, büyük insanlar, oynuyoruz. Bir derece yükselmek ve O’na eşit olmak istiyoruz. Bu davranışın saygısızlığını hayal edebiliyor musunuz? Evet, böyle olmak istiyorum!

Bir çocuk olarak doktor, sürücü ya da kovboy olmak istediğimde, -miş gibi yaptım. Şimdi de oynuyoruz. Her nereye giderseniz, oynamak gerçekten bir sonraki dereceye yükselmek için olan metottur. Kişi oynamayı bırakır bırakmaz yaşlanmaya başlar. Bu yüzden şimdi bile kim olduğumu bilmiyor ya da anlamıyor, neden gruba ihtiyacım var gerçeğinden utanmadan oynamaya ihtiyacım var. -miş gibi yapmalı ve oynamalıyız ve sonrasında herşeyi başaracağız.

Çaba gösteren ve aynı Üst Işığı çağıran bir çocuk gibiyiz; en sonunda, aynı kuvvet hepimizi geliştirir. Sadece biz şimdi bunun için, içimizde bir sonraki seviyeyi geliştirmek için dilek dileyebiliriz, bizim dünyamızdan değil, üst doğadan alırız, örneğine bağlı olarak

Vilnius  Konferansı 23 Mart 2012 Ders 2

Kabalistlerin Adımlarının Peşinden Üst Dünyaya

Makaleleri okurken yazarın düşüncesini takip etmeyi öğrenmeli, hocalarımızın tarif ettikleri koşullara girmeyi özlemlemeliyiz. Kişi sürükleyici bir film izlediğinde tüm dünyayı unutur ve perdedeki kahramanlarla birlikte olur, onların geçtiği herşeyi deneyimler.

Bizlerin de metinleri okurken ilişkili olmamız gereken durum budur. Kendimizi iptal etmeli ve yazara bağlanmalıyız, makaleyi yazmış olduğu zamandaki konumlarına ve onun düşüncesine bağlanmalı ve sabit bir şekilde onun düşüncesiyle akmalıyız, kendimizi bunun içinde tutmalıyız. Sanki yokmuşum gibi yani bu kitaplara ve bu kitapların yazarlarına bağlanmışım gibi.

Hocalarımıza ulaşmanın başka bir yolu yoktur.  Bu esnada, ben öğrencilerde bu kısımda gönüllülük görmüyorum. Hatta dersten önce, metni okumadan önce, özel birşeyler yapmak üzere olduğumuzu düşünmeliyiz. Bir Kabalist tarafından yazılmış olan bir metni okuyarak veya dinleyerek onun düşüncelerine bağlanmak için sürekli çabalar harcayarak, Yaratana tutunuruz.

Herhangi başka birşey veya herhangi hesaplamalar düşünmemeliyiz sadece basitçe Kabalistle aynı dalgada akmalıyız. Metnin ne dediğini anlamış olmam veya olmamam önemli değil. Yetişkin birinin kollarındaki bir bebek gibi hissederim. Birisi beni kolluyor ve bana özen gösteriyor. Böylelikle, yavaş yavaş büyümeye herşeyin nasıl ve neden olduğunu anlamaya başlarım.

İlkönce,  basit bir şekilde ne olduğunu keşfederim ve daha sonraları sebeplerini anlayacağım. Makaleleri okurken bu yaklaşım özellikle gereklidir.

22.04.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Yeni Bir Oyun

Soru: Dediniz ki kendinizi  ıslah olmuş bir durumda hayal ediniz. Bunu doğru bir şekilde hayal ettiğimden nasıl emin olabilirim?

Cevap: Islah edilmiş bir durumu hayal etmeniz imkansızdır. Bu resmi bizim için Işık aşamalı olarak yaratacaktır. Bu durum yalnızca Işık tarafından yapılabilir!

Girişimlerimiz çocukların birşeyleri ısrarla yapmalarına benzer ve hatta bu işi beceremese  dahi, çocuk yine de devam etmeye çalışır. Bir çocuğun birşeyleri yapmaya çalıştığının ısrarını görmüşsünüzdür. Sonuçta çocuk hissiyatlar, düşünceler ve bazı tecrübeler edinir ve bu şekilde tecrübeli bir yetişkin olur. Bunun olabileceği tek yol budur.

Bizler burada yeni herhangi birşey ifşa etmiyoruz.  Çocukken yetişkin olmaya çalıştığımızda yaptığımız gibi yine aynı Işıktan yararlanırız. Yine doğanın içinde olan aynı prensiplerden faydalanıyoruz. Bu aynı kesin yasadır ve başka herhangi bir şey yoktur.

Denemelerde bulunuyorsunuz, yapı taşları ile oynuyorsunuz fakat bunlar yıkılıyor. Bir inşaat kurmaya çalışıyorsunuz ancak yapamıyorsunuz. Bir şeyler yapıyorsunuz, atlıyorsunuz, zıplıyorsunuz ve küçük bir maymun gibi etrafta koşuşturuyorsunuz. Oysa ki, bu çabalar gelişiminiz için gerekli olan üst Işığı,doğanın saklı gücünü uyandırıyor.

Bu güç bizleri hayvansal seviyede geliştirdi ve yetişkin olduk. Şimdi ise bizler bilinçli olarak bir sonraki dereceyi oynuyoruz  öyle ki bu aynı güç bizleri geliştirecek ve bizleri bu dereceye yükseltecektir. Her neyi oynarsan ona benzeyeceksin.  Bunun çalıştığı şekil budur.

Bugün bizler “Yaratana Benzer Hale Gelme”nin oyununu oynuyoruz. Eğer bu oyunu oynamaya devam edersek, başaracağız! İnsanlar oyun vasıtasıyla gelişir. Kendinizi orada hayal etmelisiniz. Kendinizi bir yetişkin olarak hayal edin; bu en önemli şeydir. Diyebilirsiniz ki “bir sonraki dereceye yükselmek ne demektir? Herşeyden öte, başarmak istediğimiz şey budur.” Devam edin ve arzunuzu fark edin! Bunun ne anlama geldiğini hayal edin ve bu oyunu oynayın ancak bunu edindiğiniz bilginin üzerine dayandırın.

Birçok makale okudunuz ve dersler seyrettiniz:  Üst derece, ihsan etme niteliği, egonun üzerine çıkmak, perde, Reşimot, Partzufim, Hassadim Işığı, Hohma Işığı ve benzerleri  ne anlama geliyor? Bu dönüşüm nasıl gerçekleşecek? Sürekli orada olduğunuzu hayal etmeye çalışın ve bunu elde edeceksiniz! Tüm doğa bu prensibe göre işler. Eğer bunu bir çocuğun gelişimi ile kıyas ederseniz eklenecek yeni bir şey yoktur.

Vilnus Kongresinden, 23.03.2012 tarihli Workshop 1

Yükselişe Davet, Her Yerde Mevcut

Kişi, bir sonraki seviyeye yükselmesi gerektiğini anlamadığı sürece, ıslah olamaz. Kişi, artık mevcut seviyesinde olmadığını ve bir sonraki seviyeye Islah Eden Işık sayesinde yükselmiş olduğunu, zihninde sürekli olarak resmetmelidir. Çabasına olan bu çözümü, sürekli olarak zihninde resmetmelidir.

Genelde, sürekli olarak bulunduğumuz seviyeyi düzeltmeye çalışırız. Mevcut seviyenin, biz o seviyeyi düzeltelim diye geldiğini düşünürüz. Ancak, bu tutum bizi durdurur!

Yeni bir koşul geldiğinde, ne yapmamız gerektiği konusunda aklımız karışır. Oysa, gelen tüm koşullar, o koşulların üstüne yükselelim diye gelir; o koşulların üstüne yükselip bir sonraki koşullara ulaşalım diye gelir.  Bulunduğumuz koşullarda düzeltecek hiçbir şey yoktur! Islah dediğimiz şey, mevcut seviyemizin üstüne yükselmektir!

Bunu kabul etmek çok zordur, çünkü bu tarz bir yaklaşım, dünyamızda yoktur; ancak maneviyatta işler bu şekilde işler. Bunun sebebi ise şudur: Gelen tüm koşullar, kişi bu koşulları düzeltsin diye verilmez; tüm koşullar, kişi kendisini düzeltsin diye verilir! Kendimizi düzeltmenin yolu ise, yalnızca her bir koşulun üstüne yükselmekten geçer ve buna, “mantık ötesi inanç” yoluyla ilerlemek denir.

Her ne zaman bir muhakeme yapmamın gerektiğini hisseder, hatalı veya gerçekçi olmayan bir nitelik keşfedersem, bunu, bu izlenimimin üstüne yükselmem için bir davetiye olarak görmeliyim. Bu sayede, yaşadıklarımın, yalnızca bana eksikliklerimi göstermesi için geldiğini anlarım. Bu eksikliklerimin tamamlanması ve düzeltilmesi, yani ıslahı, ancak bir sonraki seviyede gerçekleşir; asla mevcut seviyemde gerçekleşmez!

Kendimle ilgili, bu dünya ile ilgili, dostlarla ilgili ve Yaratan’la ilgili olaraktan bana kötü ve mükemmel değilmiş gibi görünen her şey, daha da büyük bir ihsan etme niteliğine kavuşmam için yapmam gereken muhakemeleri ve üstüne yükselmem gereken yerleri gösterir bana. Bütünü ile ihsan etme niteliğini edinene kadar, ancak bu şekilde ilerleyebilirim.

Rabaş’ın Yazıları konulu, 18.04.2012 tarihli Günlük Kabal Dersi’nin 1. Bölümünden