Category Archives: Maneviyat

Kabalistlerin Kollarında

Soru: Benim dünyayı algılayışım, ruhu yani manevi algılayışı kazanana kadar, devamlı yenileniyor mu?

Cevap: Zamanla bu dünyanın kendi yüzeysel algılayışınızdan daha da karmaşık olduğunu keşfedeceksiniz. Hareketlerin arkasındaki kuvvetleri hissedeceksiniz ve görünmez dürtüler ile idare edilen oyunun içindeki oyuncak bebekler gibi, herkesin bu kuvvetlerin etkisi altında olduğunu göreceksiniz.

Soru: Bu neden bu kadar karmaşıktır?

Cevap: Bu hiç de karmaşık değildir, basit bir hesaplamadır : Ya bir ”hayvan” gibi yaşarsınız, ya da tüm gerçeği çekerek, ona ulaşarak yaşarsınız. Yolun üzerinde giderken bu karmaşık görünür fakat kendi başına anlayamayacağınız şeyi ancak bu şekilde çözersiniz. Nitekim bu şekilde genel resmi anlamaya başlarsınız.

Bu çalışma olmadan Üst Güç’ü bilmeniz ve ulaşmanız mümkün değildir. Karmaşıklıklar kendi aranızdaki iletişim sisteminde ortaya çıkar. Fakat daha derince, ”ruh ruhun içine” girip birleştiğinde, sorular kalmaz. Orada benzer olmaya, tüm dünyalara benzer olmaya başlar, yani bu demektir ki, gizli olanın tümü ortadan yok olur.

Öğrenme süreci hep kafa karıştırıcıdır. Kişi eğer öğrenmek için başlarsa, pek  bir şey anlaşılamaz ve çalışmanızda daha fazla ilerleme sağladığınızda ise daha fazla sorularınız olur. Hatta başarılı bilim adamlarının bile utanç hissetmeden dünya hakkında ne kadar az bildiklerini itiraf etmeleri de bir tesadüf değildir. Diğer taraftan, burnunun birkaç santim ötesini görmeyen ilgisiz ”uzmanlar”, herşeyin ”kristal berrak” olduğunu söylerler.

Soru: Fakat neden hala Kabalistler benim anlamadığım dili kullanıyorlar? Neden onlar herşeyi daha ayrıntılı, organize şekilde tanımlamazlar? Bütün bu ”sembolizm” ne içindir?

Cevap: Başka seçenekleri yoktur; bana inanın, sizin aklını karıştırmak istemiyorlar. Aksine, onlar yaşamlarına geç doğmuş bir bebek gibi ve bu bebeklerini seven, onlar için endişe duyan aileler gibidirler. Onlar sizin içşel yapınızı ve manevi yapınızı anladıkları için, sizi dünyanın içsel özü ile gerçek hakikat ile birleştirirler. Onların sizi bir bebekmişsiniz, henüz insanoğlu olmamışsınız gibi bir sonraki seviyeye kollarında taşımaları gerekir. Onlar sizi taşırken, siz büyürsünüz, izlenimler biriktirir, manevi hareketler ve tepkileri tecrübe edinirsiniz; ta ki onlar sizi manevi dünyanın ”çimenleri” üzerine bırakana kadar.

8.3.2013 tarihli  sabah dersinin 4. bölümünden, “Barış” 

Uzlaşmayan Yüksek Merhamet

Soru: Yaradan pek uzlaşma yapmadan, yaratılmışın önüne  neden  zor ve değişmez kanunları  koyar? O neden bir babanın oğluna olduğu gibi şefkatli olamaz?

Cevap: Bir çocuk hiç bir zaman babasının katı olmasını haklı bulmaz. Kendi çocukça aklı ile babasını anlayamaz ve geleceğin sonuçlarını ve babasının ona sunacağı eğitimin faydasını göremez. Çocuk sabahtan akşama kadar oynamak ister, şekerlemeler yemek ve televizyon seyretmek ister. Ailesinden gelen devamlı talepleri doğru bulmaz ve onları isteksiz şekilde dinler; bunun nedeni onlara olan bağımlılığını hissettiği içindir, aslında onları haklı bulmaz.

Maneviyatta herşey daha fazla karmaşıktır. Nitekim yüksek ilahi takdirin ne derecede bize şefkatle  davranacağını hissedemeyiz. Bir çocuğun dünyasında, onun zıtlığı ne olacağına dair bir öngörü değildir; eğer çocuk söz dinler ise, ev ödevini yapar ve  dağıttığını toplar ise,  aile ondan şikayetçi olmak için gelmez çünkü ondan talep edebilecekleri başka bir şey yoktur.

Manevi dünyada ise bu farklıdır: Orada siz hep suçlusunuzdur çünkü oraya parçalanmış kaplar ile gelirsiniz. Size iyi davranılır ve ıslah yöntemi size öğretilir; bir grup sizin için organize edilmiştir, aynı çocuk yuvasında olduğu gibi, kreş eğitmeni ve değişik oyuncuklar ile. Bu şefkattir ve yukarıdan gelen yardım ve şefkattir; tüm günahlarınız affedilmiş ve her yoldan size destek verilir ki, böylece siz bunu bir şekilde anlayasınız ve ıslaha ulaşabilesiniz..

Bizim dünyamızda ”eğitim”i,  çocuğa yönlendirilmiş bir zorlama  olarak anlıyoruz. Fakat manevi dünyada zorlama imkansızdır. Görüyorum ki, bir öğrenci senelerce değişmez, aynı hataları tekrarlar,  aynı tuzaklara düşer ve  ben bir şey diyemem. Ben de aynı yoldaydım ve tüm bu yolun üzerinde bu devam eder.

Bu bizim yolumuzdur ve bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur. Kişi dersi ve yöntemi, manevi çalışmayı kendi başına anlayana kadar ilerleme sağlayamayacaktır. Burada zorlama olamaz, yalnızca idrak olur.

Bu nedenle, kendi yaşadığımız kötü olayların yanı sıra, bizler zalim bir babanın baskısı altında olduğumuza dair şikayet edemeyiz. Şimdi onları haklı bulmayız fakat sonradan yüksek takdirin tüm hareketlerinin sevgiden kaynaklandığını görebiliriz. Şimdiki anımızda bunun doğruluğunu kanıtlayamasak da, nitekim bizler bundan uzağızdır, gerçeği keşfettiğimizde bizler bunun ne kadar yüce bir ıslahı getirdiğini görebileceğiz.

”O bize karşı gelinemeyen bir kural vermiştir”, demek bir kuralın var olduğudur. Işık ve birbiri ile zıt olan bir kap vardır ve bu kuraldır. Sonra onlar birbiri içine geçtiğinde, evrim kuralı bu birleşme ile görünür; buna form eşitliği kuralı denir. Bunun hepsi  bir düşünceden, bir kuraldan oluşur.

Aslında benim bu kurala kendi isteğimle, kendi başıma sanki başka kimse yokmuş gibi, Yaradan yokmuş gibi uymak isteyebileceğim bir seviyeye ulaşmam gerekir. Ben eğer Yaradan gibi, yaratılmış olanın var olma kuralını belirleyecek biçimde, aynı seviyeye gelebilirsem, o zaman Yaradan ile form eşitliğine ulaşmışım demektir.

6.3.2013 tarihli sabah dersinin 1. bölümünden, Baal HaSulam’ın yazıları 

Karanlığa Alışık Olan Gözlerinizi Işık Acıtır

Yaradan’ın tarafına göre, sizler her zaman ıslah edilmiş seviyedesinizdir. Fakat bazı şeyleri nasıl gördüğünüz ve anladığınıza göre, bu çok farklı görünür ve bu bir kusurdur. Bütünüyle iyi olan Yaradan’dan gelir fakat O’nun bunu saklaması gerekir ve size ihsan ettiğini bunun size o kadar kötü görünmemesi için azaltması gerekir. Nitekim siz O’nun zıttısınız ve zıt biçimde herşeyi alırsınız.

Yani Yaradan size sonsuz şekilde ihsan edemez çünkü siz sonsuz bir eksi hisseder ve bu berbat seviyeye dayanamaz olursunuz. Bu nedenle, Yaradan’ın kendi etkisini azaltması gerekir; neredeyse sıfır seviyesine kendisini indirgemesi, yalnızca ufak bir kıvılcımı yaşamı  muhafaza etmek için bırakır; ufak bir Işık damlası.

Derece derece çalışma, dostların ve eğitmenin etkisi sayesinde, çabalarınıza göre, Işık gelir, sizi yeniler ve değişim içinizde etki etmeye başlar.  Daha sonra kademe kademe olarak aslında iyi bir seviyede olduğunuzu fark eder ve hissettiğinizin kötü olmasının yalnızca kendi ıslah edilmemiş niteliklerinizden dolayı olduğunu ortaya çıkarırsınız. Sonra elinizdekinin tümü ile kendinizi değiştirmek için çalışmaya başlarsınız: grup, çalışma, dağıtım ve eğitmen.

Şayet kendinizi ihsan etme, sevgi ve bağ seviyesinde görmek için doğru şekilde çalışır ve gayret harcarsanız, eğitmen sayesinde, çalışma ile ve Yaradan’a özlem duymanız sonrasında bunun sizin üzerinizde etkisi olur. Bu tabii ki hemen olmaz fakat derece derece ihsan edildiğinin, sevginin, en doğru davranışın sizi sardığını keşfedersiniz; sonunda bunu anlar, hisseder ve doğru şekilde izah edersiniz.

Nitekim ilk manevi seviyenize yükselirsiniz. Yaradan ile anlaşmışsınızdır ve biriktirdiğiniz  bütün gücünüzün kendi algılamanızın ıslahı için olduğunu, kaplarınızın ıslahı için olduğunu görürsünüz. Kimseye ödeme yapmanız gerekmedi fakat siz kendini ıslah ettiniz. Nitekim algılama kabınızı düzelttiniz ve şimdi bütün bir seviyeyi hissediyorsunuz.

Eyn Sof (sonsuzluk) dünyasını hissetmeniz gerekir, içsel tutumunuz dışında içinde herhangi bir şeyi değiştirmediğiniz aktüel seviyeyi. Eğer bunu hissetmezseniz, bu Yaradan’a teşekkür etmek ve O’nu kutsamak yerine lanet ettiğinize dair bir işarettir.

Ne kadar berbat olursa olsun, bunu her seviye hakkında söyleyebiliriz. Gerçekte değişen bir şey yoktur, yalnızca tutumumuz dışında; buna da algılama kabının ıslahı denir.

5.3.2013 tarihli Kabala sabah dersinin 1. bölümünden, Baal HaSulam’ın yazıları  

Yaradan’ın Çiftliğinde Çalışmak

Soru: Doğru niyet konusunda nasıl başarılı olunur?

Cevap: Doğru niyet için, öncelikli olarak bütün dünyaya kendinizi bağlamalısınız; bu Yaradan’ın hareketlerinin sonucudur.  Bu dünyanın içinden Yaradan size O’nun hareketlerini gösterir ki, böylece dünya ile olan doğru ilişkiniz ile kendinizi O’nun yanına çekebilesiniz.

Farz ediniz ki, ben büyük bir çiftliğe sahibim ve arazilerim, atlarım var. Sizi çalışmaya bu çiftliğe götürürüm çünkü fark ederim ki, siz bana iyi davranıyorsunuz ve siz sadık bir çalışan veya hatta sadık bir köle olacaksınızdır. Öyle olur ki, ben sizin bana olan davranışınız ile değil, benim evime, arazilerime ve bahçelerime yani ”benim dünyama” nasıl baktığınız ile sizi kontrol ederim.

Aynı  yöntem ile de bizler geliriz ve yukarıdan bize verilen arzuya şükrederek, bu arzu ile bizler Yaradan’ın çalışanları haline gelmek isteriz. Arzu bizi uyandırmadığı sürece bizler bu çiftlikteki atlar gibi yaşarız; ve Yaradan’ın bu arzuyu verdiği kimseler, bu çiftlikteki çalışanlar haline gelir. Buna ek olarak, farklı çalışanlar vardır: Yaradan’a köle gibi bağlı olan sadık çalışanlar ve pek sadık olmayan çalışanlar.

Yaradan kalp noktası uyanmış ve Yaradan ile bir olmayı isteyen kişiyi bulur fakat kişi hemen elçi konumuna yükseltilemez. Bu nedenle, O kişiye her türlü fırsatı, küçük işleri kişinin yavaşça yükselmesi için verir.  Böyle bir fırsat muhakkak bize şimdi verilmiştir: Kendimiz üzerinde yerine getirdiğimiz hareketler ile bizler, Yaradan’ın yanına ne kadar yaklaşmak istediğimizi, birlikte bir olmayı, O’nunla bir düşünce ve bir niyet, bir hareket içinde yaşamak istediğimizi O’na gösterebiliriz.

1.1.2013 tarihli Kabala sabah dersinin 2. bölümünden, Zohar 

Lütfen Oyalanmayınız, İleriye Doğru Hareket Ediniz!

Soru: Yukarıdan emir gelmeden parmağımı bile kaldırmıyorsam, ıslahım için ne yapabilirim, benim özgür seçimim nerededir?

Cevap: Islahımız ile ilgili özgür seçimimiz yoktur. Özgür seçimimiz yalnızca ıslahı hızlandırmak içindir. İçinden geçtiğiniz seviyeleri araştırmanıza gerek yoktur. Onların içine daldığınızda oyalanacak ve ilerlemenizi geciktireceksiniz.

Yapabileceğiniz yalnızca tek faydalı hareket ıslahınızı hızlandırmaktır. Bu, size ifşa olmuş seviyelere kesinlikle bağlı değildir. Bu yalnızca sizin birlik olma hissiyatınız ve diğerleri ile olan bağ hareketlerinize bağlıdır.

Nitekim çalışmamız basittir ve bizler buna ilkel bile diyebiliriz. Yapmanız gereken tüm şey, size ne olursa olsun veya ne ile karşılaşırsanız karşılaşın, bunun üzerine yükselip devamlı bağı arzulamaktır. Bu çalışmanın sonucu olarak, yeni bir zihne, bilgeliğe, şükür ki hep tek yöne ısrarlı bir şekilde yöneldiğiniz için ilerleme sağladığınız hissine sahip olduğunuzu, aynı ”öküzün yükü ve eşeğin taşıdığı ağırlık” gibi kendinizi tek yöne odakladığınızı keşfedersiniz.

8.1.2013 tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, ”On Sefirot Çalışmasına Giriş”

Gizliliğin Gerilediği Yerden İhsan Etmenin Hazzı

Baal HaSulam, Şamati’de “Elul’un baş harflerinin çalışmadaki karşılığını” şöyle açıklar: Henüz, koşul şu şekildedir: Bir kişi, Yüz’ün Gizliliği’nin fark edilmesi olan Ahoraim’in anlayışını edinmeden ifşayı sağlamak ve bu kişiye Yüz’ün ifşasının önemini anlatmak imkansızdır.

Bu demek oluyor ki bir kişi, hiçbir yardım olmaksızın (grubun yardımı olmaksızın) bir koşula geldiğinde, onun koşulu, üst dünyadaki en düşük ifşa olan karanlık şeklinde tezahür eder ve bu durum ihsan etme kabı (yani arzusu) olan Keter’in kabıdır  ancak bu, bir düşük seviyede yer alır.

Yukarıdaki en düşük ifşa, hiçbir şeyi olmadığı anlamına gelen, kendisinin hiçbir şeyi olmayan Malhut’tur. Ve sadece bu davranış Malhut olarak adlandırılır. Bu şu demektir ki eğer birisi –hiçbir şeyinin olmadığı koşul olan- Cennet’in Krallığı’nı memnunlukla edinirse ardından bu, ihsan etme kabı ve saf arzu anlamındaki Keter olur. Başka bir deyişle karanlık içindeki Malhut’un alma kabı, arkasından ihsan etme kabı olan Keter’in bir arzusu olur.

Çok çalışmak ve yapabileceğimiz her şeyi yapmak zorundayız. Yazıldığı üzere: (Yaradan’ın yüzünün gizli olduğu ve gide gide Yaradan’ın “yüzü”nün eşit olarak önem arz ettiği bir koşula gelinceye değin) “gücünüz ölçüsünde her şeyi yapın”. Bu şu demektir ki hem gizlilikte hem de ifşada Yaradan’ın işlerini kendinde göreceksin. Eğer kendin için değil de Yaradan’a memnuniyet getirmek için çalışmak istersen, işte o zaman hem gizliliği ve hem de ifşayı memnunlukla alacaksın.

Işık ve karanlık arasında bir fark görmeyeceksin; onların arasındaki fark, sadece almak için olan bozuk arzuda hissedilir ancak düzeltilmiş arzuda ikisi de eşittir. Böylelikle iyi tutumların dahil tüm tepkilerin kaybolur. Yaradan’ın yüzünün gizliliğinin tüm koşulları sana eşit önem arz eder ve senin için arzulanabilir olur; tıpkı O’nun ifşasında olduğu gibi.

O zaman hiçbir gizliliğin olmadığı bir koşula erişirsin. Her şey alan kişiye bağlı olarak senin algın tarafından belirlenir. Bu arada kendi alma arzundan baktığında  Yaradan’ın iyi ve iyiliksever olduğunu göz ardı edersin ve iyinin yerine her şeyi karanlık ve kötü olarak görürsün. Kendini düzelttiğin zaman her şeyin iyi ve düzeltilmiş olduğunu ve değiştirmek zorunda bulunduğun yegane şeyin kendi algın olduğunu keşfedersin.

Böylelikle tüm yoğunluğuyla, almanın gücünü ihsan etmeye (saflığa) dönüştürmek suretiyle Keter’in yüce ihsan edişine ulaşanın senin Malhut’unun olduğunu anlamaya gelirsin. Bu sadece almaktan ihsan edişe olan bir değişim değildir; bu aynı zamanda kötülüğü almanın, iyiliği almaya doğru olan bir değişimidir. Sen, tüm bencil maddenle birlikte içinde yer aldığın iyiliği keşfedecek, ihsan edişi ve Işık’ı hissetmek niyetinle arınmak suretiyle iyiliğin ifşasının içinde yer alacaksın ve onu, egonun yerine ihsan etmeye dönüştüreceksin.

Kendi katkın ve katılımını sağlarsın ve ifşayı kendin inşa edersin. Bu, Işık’ın küçük bir kıvılcımından ve arzunun küçük bir noktasından Ein Sof’un derecesine doğru uzanan, Yaradan’ın ihsan edişini artırdığın alma arzunun yoğunluğu tarafından olur.

(Günlük Kabala dersine hazırlık, 8 Ocak 2013)

İnanç ve Alçakgönüllülük

Soru: ‘’Mantık ötesi inanç’’ ve ‘’alçakgönüllülük’’ anlayışları arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?

Cevap: Mantık ötesi inanç egoizmin üzerinde asılı duran ihsan etmek niteliğidir. Alçakgönüllülük yukarıya giden yön ile olan antlaşmadır ve mantık ötesi inanca giden pasajdır. Alçakgönüllülük mantık ötesi inancın önünden yürür.

İnanç bir ihsan etme niteliğidir.

12.09.2012 Tarihli Novosibirsk Kongresinin 5. Dersinden

En Büyük Ceza

Soru: Bazen deriz ki dünyamız cehennem yeridir. “Cehennem” anlayışının maneviyattaki ve dünyevi anlamdaki izahları arasındaki fark nedir?

Cevap: Kabala’da, bir diğeri için nefret hissinin yanıp tutuşmasına cehennem denir. Bu hissiyat dostlardan ve Yaradan’dan uzaklaşma, yabancılaşmadır, öyle ki Malhut’un içinde (arzunun içinde) açıkça görünür; manevi kökümüze göre, bu bir ateş gibi hissedilir.

Şimdi bu şu şekilde hissedilmiyor: “ona bakmak istemiyorum ve onunla konuşmak istemiyorum; onu sevmiyorum, böylece, onu itiyorum.” Şöyle ki, bugün bir şeyden hoşlanmadığımız ve nefret ettiğimizde bu konuma sahip değiliz. Cehennem, manevi seviyede ortaya çıkan bir nefret hissiyatıdır.

Ancak nefretin daha derin algısı Yaradan’dan bağlantısızlık konumudur. En büyük ceza budur fakat şimdiki seviyemizle ilişkili değildir.

23.12.2012 Tarihli sanal Dersten

Algılamanın Anlayışları

Kabala bilgeliği çalışmasında, “Hakim sadece gözleri ile gördüklerine sahiptir” prensibine göre uygulanabilir bilimsel bir araştırma gerçekleştiririz. Başka bir deyişle, Kabala bilgeliğinde, doğamızı değiştirmemizin ölçüsüne göre, sonucu görebiliriz. Ancak, bu sonuçlar içimizde belirirler. Kişi bir laboratuvardır. Özelliklerini değiştirir ve sonrasında yeni bir gerçeklik keşfeder.

Şimdi, mevcut özelliklerimle belli bir boyut keşfederim ve özelliklerimi değiştirdiğim zaman, başka bir paralel boyut keşfederim ve sonrasında da başka bir tane ve başka bir tane daha. Bu özellikler, gerçekliğin bu katmanları “seviyeler” olarak adlandırılırlar ve Kabala bilgeliği bize tam olarak her seferinde daha geniş ve yüce bu yeni hislerimde ve aklımda, topluma göre daha yüksek bir boyuta yükselmem için aldığım, beni geliştiren bu kuvvet ile kendimi nasıl değiştirmem gerektiğini söyler.

Aynı zamanda, yeni algılayışım geçmiş “resmi” silmez. Sadece bilimin hakkında konuştuğu daha yüksek bir gerçekliği algılayarak ben de daha yükseğe yükselirim. Bu keşfettiklerim ve bilim arasında bir çelişki ya da tezatlık yoktur. Diğer yanda, bilim benim algılamamın bir parçası olarak görünür.

Aslında, geleceğin bilimi sizin manevi uzayı algılamanızdır. Bu, kişide beliren değişimler anlamında “manevi”dir

Bu nedenle, bir bütün olarak  doğanın ne olduğunu bilmesek de, “dünyalar”ı, yeni algılamaları keşfederiz. Kabalistler, bizlere algılamamızın bizden önce gelişmesi gereken 125 seviyesi olduğunu söylerler. Bunların her birini Reshimot (bilgi genleri, izlenimler, Masachim (perdeler) ve Aviut’(arzunun derinliğine) göre keşfederim. Herşey hesaplanmış ve ölçülmüştür; herşey saatin işlemesi gibidir; herşey bana içsel  olarak gerçekleştirdiğim değişikliklere göre ifşa olur. Ben değişirim ki bu idrak ettiğim anlamına gelir. Tekrar değişirim ve tekrar idrak ederim, bu şekilde tekrar ve tekrar devam eder.

Bu yüzden, “düzeltmelerin sonu” denen safhaya kadar süreç devam eder. Kabalistler, her ne kadar yedinci, sekizince, dokuzuncu ve onuncu binlik ve ötesindeki seviyeler hakkında konuşsalar da sonrasında ne olduğunu bize söylemezlar. Son düzeltmede açıklamalarını bitirirler çünkü sürecin geri kalan kısmı hakkında konuşmak imkansızdır.

125 seviyenin hepsinin sonuna kadar gitmeniz gereklidir ve sonrasında yeni bir değişime doğru geçeceksiniz, bu dünyamızdan manevi dünyaya yükselmeniz ile birlikte geçeceğiniz bir değişimdir bu. Bu algılamanın doğru bir değişimidir, içsel dönüşüm, tekrar düzeltmenin sonunda yer alacaktır ta ki tamamen entegre bir bütün haline geldiğinizde, tıpkı Yaradan gibi. Sonrasında, düzeltilmiş olmanızdan sonra, bugün kelimeler ile anlatılamayacak şekilde daha yüce birşeye hazır ve layık hale geleceksiniz. Bunun nedeni, manevi seviyelerde zaten zamanı aşarsınız. Yaşamı ve ölümü, yer ve hareketi ve dünyanın tüm sınırlamalarını aşarsınız. Daha fazlası ise bunun ilerisindeki safhalar hakkında konuşamayız. Mevcut zihnimiz ve hislerimiz bunları algılamaya yetkin değillerdir.

Bu yüzden, şimdi, farklı bir soruyu tartışmaya başlarız, bu soru insanlık hakkındadır ki, şimdilik dünyayı beş cismani, hayvansal duyularımız ile algılıyoruz. Nasıl, Keter, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malhut olarak adlandırılan beş ilave duyuyu daha edinebiliriz?

Bunları arzumuzun beş seviyesinin kalınlığını düzeltmemizin seviyesine göre ediniriz ki bunlar kök safhası, faz bir, faz iki, faz üç ve faz dörttür. Bu beş duyumu nicelik ve nitelikte sürekli olarak büyümekte olan kalınlığın üzerinde geliştiririm. “Hayvansal” bedenim olduğu gibi kalır, aynı sırada, katman katman doğanın yeni parçalarını algılarım ve tanımlarım.

İlginç olan nokta ise genelde beliren en küçük parça dahil, belirsiz ölçekte, gerçekliği hala anlamama ve hissetmeme tüm 125 seviyenin sonuna kadar yardım eder.

 Günlük Kabala Dersi 23/12/12, 4.bölüm,  “Kabala Bilgeliği ve Felsefe”

Mısır’dan Çıkışın Anısına

“Çaba sarf ettim ve buldum!” Çaba sarf ettim demek manevi bir kabı inşa ettim demektir. Bu kabı inşa edene dek kendinizi yeterince bu çabaya vermediniz demektir ve bu çaba olmadan Mısır’dan çıkamayacaksınız.

Mısır’da çabanızı tamamladıktan sonra bu çabayı Sina Dağı önündeki birlik denen durumla biçimlendirmelisiniz. Mısır’daki kölelik kalplerimizi ağırlaştırdı ve birlik olmamıza izin vermedi. Mısır’dan çıkıştan sonra tüm çalışmamız birliğe yönelir.

Bu birliği Mısır’da yapmak istedik, birlik bir kap olduğu için bize bu durumda izin verilmemiştir. Mısır, egoistik arzunuzdan kaçmak için halen çaba sarf ettiğiniz bir seviyedir, bu (Firavun veya Yaratan’ın arkası olarak bilinir.) kabınızın inşasını tamamlamaya izin verilmediği zamandır.

Şimdilik, çaba eksik ancak şu an tüm ölçü birikir – yani bir sonraki hissedebileceğiniz derece için yeterince açık izlenim, anlayış ve hissiyatınız var demektir – ve daha sonra ayrılabilirsiniz.

Ancak Mısır’ı terk edeceğimiz zaman yanımızda olacak bir kap henüz yoktur. Sadece şimdi, Mısır’dan çıkıştan sonra, kaplarımızın tam olmadığı ölçüde olduğunu keşfedebileceğiz zira aramızda birliğin noktası eksik. Birlik olmamız için Islah Eden Işığa, Tora’ya ihtiyacımız vardır. Mısır köleliğinden kaçtıktan sonra, bize Tora verilir ve onu alırız.

Tora’yı, Islah Eden Işığı, aldıktan sonra bunun içinde kaplarımızı birleştirmeye yardımcı olacak Işığı alırız. Mısır’da birliği edinemedik. Birlik olmamıza izin vermeyen Mısır’ın egemenliğinin etkisi altındaydık. Ancak şimdi, kaplarımızın inşasını tamamlayabiliriz.

Daha sonra, çölde başıboş dolanırken, sürekli günah işleyeceğiz, defalarca ve günahları ıslah edeceğiz. Bunları ıslah ederek, her defasında ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’ diyeceğiz zira diğer tüm olayların hepsi bundan türer ve çölde bunları aşama aşama ıslah ederiz.

Sonradan ıslah edeceğimiz tam bir kabı edinmek için Mısır sürgününün 400 yıl süreceği farz edilmişti. Mısır’da yapılan hiçbir ıslah yoktur. Oysaki kötülüğü ıslah etmek için her defasında sanki aynı acıyı, aynı konumu diriltiyormuş gibi bu kötülüğü açıklığa kavuşturmamız gerekir.

Böylece, çölde kırk yıl başı boş dolaşma, sonu gelmeyen günahlar zinciridir. Hâlbuki işin aslı bunlar günah değillerdir, fakat kötülüğün ifşası için daha derine inmek gerekir ki bu günahı ıslah edelim. Bunun için hazırlık Mısır’da yapılmıştır ve bu yüzden sürekli kendimize hatırlatalım, ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’

25.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden ‘‘Kabala Bilgeliği ve Felsefe’’