Category Archives: Maneviyat

“Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır”

“Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır ve Ayakkabılarını Ayağına Giymelidir” (Şabat, 129).

Soru: Manevi anlamda “evinin kirişlerini satmak” ne anlama gelmektedir?

Yanıt: “Evinin Kirişleri” arkadaşlarım ile birleşmek yerine, beni kendim için endişe duymama zorlayan tüm düşünceler, arzular ve hayata olan tüm bakış açımdır. Tek bir genel resim, tek bir sistem inşa edebilmem için, benim için çok değerli olan “ev”imi satmam gereklidir.

Fakat bu da yeterli değildir. Ayağa giymem için ayakkabılar da satın almalıyım; bu, beni oyunda tutacak savunma kuvvetlerine ihtiyacım olduğu  anlamına gelmektedir. “Evinin kirişlerini satmak” anlamına gelen, sadece düşüncelerimi sıfırlamam ve grubun önünde kafamı eğmem yeterli değildir. Aynı zamanda, içimde doğan tüm düşüncelerin üstünde, arkadaşlarıma bağlı kalmamı sağlayacak güçleri de almam gereklidir

Bu, kendimi sıfırlamamın yeterli olmadığı, aynı zamanda beni gruba bağlayacak ilave bir güce ihtiyacım olduğu anlamındadır. Bu, “anlaşma” ya da “ayağındaki ayakkabılar (raglan)” olarak adlandırılır, bu sayede egomun yararı için “casusluk yapma”mış (meragel, İbranice’de ayak için aynı köke sahiptir) olurum.

 Günlük Kabala Dersi 7 / 4 / 13, 1. Kısım, Rabaş’ın Yazıları

Nefretin Şeffaflığı İçindeki Egonun Kötü Meyili

Bizler sevgiyi kişinin içinde uyanan nefrete göre, kötülük kaynağı olarak inceleriz: Kötü hissinin yanı sıra, böyle  bir ızdırabın kaynağını sevip sevemeyeceğini. Bu şekilde, sanki bu onun doğası böyle değilmiş gibi, kişinin kendisini ızdırabı hissettiği yerden itibaren kötülükten izole etmesi gerekir.

Bu çok hassas bir noktadır. Sıradan bencilce olan doğamda, ben bana ızdıraplar getiren kimseden nefret ederim; kötülüğün kaynağı. Bu aynı, başını masaya vurup canını yakmış bir çocuğa, çoğunlukla masaya geri vurmasını söyleyerek onu teskin ettiğimizde olduğu gibidir. Bu doğal ve içgüdüsel hayvansal bir tepkidir.

Fakat manevi çalışma insanın ıslahı için olup, bütün ıslahın ancak  birinin benim kötü hissetmemi sağladığını hissederek, bana gelmiş olanın yalnızca sevgi ve iyilik olduğunu fark etmem ile mümkün olur. Yani tüm acı vermiş durumlar ile ilgili işaretler beni bu kötü hissiyatın kaynağına odaklandırmamalıdır; ama beni içimdeki kötülüğün kaynağına, kötülüğü hissettiğim noktaya, kötü meyilime odaklandırmalıdır. İşte  oradadır; ızdırapları, kötü ilişkileri hissettiğim yerdedir ve kendimi bundan ayırmalıyım, üzerine Masah’ı (perde) koymalıyım, bir kısıtlama ki, böylece kötülüğü zıt bir biçime dönüştürebilsin.

Bu masanın üzerinde önümde duran beş çeşit yemeğe benzer ve her yemeğin tadı çok berbat, kokusu kötü ve görünüşü bayattır. Yemeğin fazla tuzlu veya fazla baharatlı olması değildir konu. Fakat aslında zehirleyici olduğudur. Ben ise diğer yandan, algılama kaplarımı düzeltmeliyimdir ki, böylece bana başta mümkünmüş gibi gözükmeyen bu yemeği sevebileyim. Aynı şekilde bizler sevgiye kaplarımızın ıslahının üzerinde, nefreti hissettiğimizde ulaşırız.

Kabala sabah dersine hazırlık, 3.4.2013

Maneviyatı Fiziksellik ile Karıştırmayınız!

Soru: Grup içerisinde erkek ve kadın arasındaki en iyi bağ şekli nedir?

Yanıt: En iyi bağ, diğer arzularımız için değil, sadece Yaradan için arzularımızı birleştirmeye olan ortak özlemimizdir.  Birlikteyken en iyi olan, bedenlerimize dikkat etmemektir. Erkek ya da kadın, kiminle iletişimde olduğum önemli değil ancak eğer bu beni rahatsız ediyorsa bunu beni rahatsız etmeyecek hale getirmem gereklidir. Aslında, manevi dünyada, erkek ve dişi arzular hepimizin içinde mevcutturlar.

Bir alma arzusu vardır, AHP ve ihsan etme arzusu, GE. Bu, manevi dünyalarda olayların, fiziksel dünyamızda fiziksel bedenlerimizdeki gibi meydana gelmediği anlamındadır. Orada, sadece arzular birleşirler. Yaradan için olan arzular ve başka hiçbir arzu değil. Tüm diğer arzular egoistiktirler ve bu yüzden maneviyatta mevcut değillerdir.

Bir kişi öğle yemeğinde iki öğün birden yemek isterse, bu manevi gelişim yolunun önünde bir engel olmadığından bunu yerine getirebilir. Eğer belli bir kızı beğeniyorsa bu da onun manevi gelişimini engellemez. Asıl önemli olan, O’nun ana arzusunun neye odaklanmış olduğudur. Eğer arzuları Yaradan’a doğru odaklanmışsa diğer herşey bunun parçası haline gelir.

Grup içerisinde erkek ve kadın arasındaki ilişki öyle organize edilmeli ve düzenlenmelidir ki, hiç bir şekilde birbirlerinin manevi gelişimlerini rahatsız etmemelidirler.

Soru: Diyelim ki bay bir arkadaşımı kucaklıyorum fakat kendimi bunu doğru bir şekilde bir bayana yaparken hayal edemiyorum.

Yanıt: Bayanlar ile olan ilişkiniz onların manevi gelişimlerine zarar vermeyecek şekilde kurulmaldır. Bu sayede, manevi olan ve fiziksel olan birbirine karışmayacaktır. Manevi olan manevidir ve fiziksel olan fizikseldir.

Avrupa Kongresi, Almanya, 23 Mart 2013, Ders 5

Gerçekler ve Değerlerin Ahengi

Soru: Zohar kitabı veya On Sefirot Çalışması kitabından öğrendiğimiz niyetler arasındaki fark nedir?

Cevap: Aslında pek fark yoktur. İki kitap da Atsilut (O’nun yeri anlamında, Oluşumun, gelişimin kaynağı, başlangıç yeri)  dünyasının GAR  (ilk üç sefirot) seviyesinden yazılmıştır. Bu iki ifade tarzı birbirini tamamlar ve bu şekilde bize yardımcı olur.

Bizler yalnızca Midraş (ibranice kutsal metin tefsiri) dilindeki kitapları okursak eğer, o zaman bizim için onlara ne nitelik vereceğimiz belli değildir. Bir kişi, izole edilmiş ayrıntılar içerisinde kalarak onların içindeki anlamı araştırır, diğeri ise bununla bir paralellik kurar vs.

Bu nedenle, inşa etmek için, doğru yaklaşım ile bizi dengelemek ve Zohar kitabını, Tora ile yapılmış olana döndürmemek için, herkesin beğendiğini bulduğu: psikoloji, sosyoloji, tarih, hukuk vs., Baal HaSulam eğitimimize, öğretimimize bir çeşit karşılıklı manevi faaliyetler,  ”fizik” veya ”mekanik”  biçimde sokmuştur. Şükür ki, bunun sayesinde  onun ne bahsettiğini biliyoruz.  Kitapları,  bir manevi sistemi yöntemsel kavramlar ile anlatır ve ben henüz hissiyat açısından o noktada olmasam da, temelde hakikatı şimdiden tahmin ederim: on Sefirot, aralarındaki ilişki, üzerlerinde bulunan Üst Işık’ a istinaden hareketleri, nasıl bununla kendilerini tanımladıkları ve bununla içlerinin nasıl dolduğunu.

Bu şekilde, kaçmadan doğru yöne bağlı kalırım; bundan sonra, yazarın niçin böyle yazdığını, bu tarz hisleri taşıdığını, dünyamızdaki gibi kelimeler kullandığını aydınlatmaya başlarım. Baal HaSulam benimle üst sistem ile iletişime geçer, alçak sistemde bulunan  şeylerin doğasına göre herşeyin belirlendiği yerde, ben, cansız (durağan), bitkisel, hayvansal ve aralarındaki karşılıklı bağın her şekildeki çeşitlilik ve zenginliğinin olduğu insan seviyelerini görürüm. Benim hislerim, içinde bulunduğum dünyadan çıkar, fakat  aynı zamanda Baal HaSulam bana üst dünyayı anlatır:  ”Nasıl inşa olmuş olduğunu gör.” Ve bu şekilde yapmayı seçmeden, bir çeşit teşvik (dürtü) almaya başlarım, görünüşte ayrı olan detayları birleştirmeye başlarım ve  böylece ilerleme sağlarım.

Orada saklı olan, bilmediğimiz çok şey var. Bizler birazcık daha hassas olmaya başladığımız zaman, şuur altından bile, daha yüce bir hissi, bizi geliştiren bir aydınlanmayı  alırız…

29.3.2013 tarihli Kabala dersinin 2. bölümünden, Zohar  

Yaradan’a Nasıl Teşekkür Ederiz?

Soru: Yaradan’a olan şükranımızı nasıl ifade edebiliriz?

Yanıt: Sadece onun ifşa olmasını isteyerek Yaradan’a olan şükranımızı ifade edebiliriz, bu sayede ona memnunluk getirmiş oluruz.

Bu sözler size sıradan, suni gelebilir, tam olarak anlaşılamayabilir fakat bütüne baktığımızda bu dünyanın sözlerini kullanarak bunu açıklamak için tek yol budur. Gerçekte, bu çok yüksek bir seviyedir ve bu sözlerin anlamını ancak Yaradan ifşa olduğunda anlamaya başlayacağız.

Herşeyi yöneten Üst Güce, Yaradan’ımıza, bizler bu gezegende birbirine çarpan böcekler gibi etrafta koşuştururken, memnuniyeti nasıl getirebiliriz? O’nu istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Ruh halimiz buna göre mi değişiyor? O sonuç olarak acı mı çekiyor yoksa keyif mi alıyor (Şehina’nın acı çekmesi ya da zevk alması)? Tüm bunları biz anlayamayız, biz birbirimizi dahi anlayamıyoruz.

Aslında, tüm insanlık üstsel varlıklardır, kendi egoistik özelliklerimizde gördüğümüz şekilde değil fakat gerçekten var olduğumuz genel bağlantıda olduğumuz şekilde.Yaradan ile tümüyle bağlantıda olmada. Bu seviyede tamamen O’na eşit ve denkizdir.

Bu yüzden, bu seviyeyi düşlememiz gereklidir, bunu gerçekleştirmek için, herkes kendisini ve arkadaşlarını bu seviyeye değer olarak görmelidir. Bu bizi yükseltmelidir.

Almanya’daki Avrupa Kongresinden,23 Mart 2013 Ders 3 

Bir Çoğu için Rol Model

Soru: İçimizde bu kadar darbe almış ve tamamen karanlık durumdaysak nasıl olur da bizler tek olarak birleşebiliriz? Herşeye rağmen, alma arzusu herşeyi yok ediyor. İçimizde sadece nefret varken, Yaradan’a nasıl bir talepte bulunabilir, nasıl bir dua edebiliriz? Bunun hakkında ne yapabiliriz? Evet, bir grupta olmam gerektiği konusunda hemfikirim ancak Fransa’da bu işler biraz karmaşık…

Yanıt: Hepimiz insan gelişiminde herşeyin daha sadece başlamakta olduğu bir safhadayız. Bizler herkesten önce yürümekte olan öncüleriz. Bu tabi ki çok zor. Etrafımızda bizim gibi düşünmekte olan kişiler bulabiliriz, birşekilde problemleri çözmemiz gerektiğini anlayan ancak bunu nasıl yapacağımız henüz bilmeyen. Bu biraz zaman alacaktır.   

Asıl soru şudur: Bizim gibi düşünmekte olan insanlarla gerçekten fiziksel olarak yakın olmaya ihtiyacımız var mı? Tüm dünyada bizimle çalışmakta olan ve birbirlerine paylaşımlar konusunda yardım etmekte olan birçok öğrencim var. Birlikte çalışmamız bizi birbirimize bağlar. Bu nedenle bir grup ve topluluk kurmamız gerekmekte.

Fransa’da bizim öğrencimiz olmayanlardan oluşan bir bölgede yaşıyor olabilirsin ama yine de bizimle bağlantıda olabilirsin. Diğer insanlar ile direk temas içinde olman gerekmiyor. Bu tabi ki önemli ancak bu olmadan da çalışmalarını yönetebilirsin.

Örnek olarak, İsviçre’de grup olmadan başarı ile gelişmiş olan bir arkadaşımız var. Mükemmel bir öğrenci! Ondan deneyimlerini sizinle paylaşmasını isteyebilirsiniz; o gerçekten birçoğu için rol model.

Almanya’daki Avrupa Kongresinden Ders 2 , 22 Mart 2013

Manevi Islahı Nasıl Hesaplamamız Gerekir?

Soru: Tüm 613 tane arzumuzu ıslah edebilmek için ne yapabiliriz?

Cevap: Ne yapmamız gerektiğini önceden bilemeyiz. Bu grup çalışmasındaki katılım payımız ile açıklığa kavuşur ve bu grup büyük bir bedende birleşir, daha büyük bir grupta;  vücudumuzdaki benzerliğe göre, hücreler belli bir organın içinde yoğun olup, organımız ise diğer organların içinde birleşmiş ve entegre olmuş haldedir.

Yani, bağ içindeki, karşılıklı ihsan eden ve karşılıklı yardım içinde olan güçler ve arzular sistemi derece derece şekillenir. Aramızda kuvvetli biçimde şekillenen sistemin bu yatağı üzerinde Işık’ı, bizi yaratan Üst gücü veya Yaradan’ı, yani aynı şeyi hissederiz.

Böylece bizler ileriye doğru olan hareketimizi hesaplayamayız. Bizler aramızdaki içsel artan bağa doğru hareket etmeliyiz; sözle ve hareketler ile değil, fakat niyetlerimiz ve arzularımız içinde ve içsel açıdan, bizlerin bir ağ içinde bağ oluşturduğunu hissetmeye çalışınız.

Bu aslında bugün dünyada ifşa edilen şeydir: bu birbirine bağlı olmak, bağdır. Bizler burada özel bir şey keşfetmiyoruz, fakat  bunun parçası olabilmek için bu bağı basit şekilde yerine getiriniz. Dünyaya bunun karşılıklı bütünsel hareket olarak ifşa olması yani tüm insanlığın karşılıklı bağ hareketi olması, herkes tarafından zorunlu ve arzulanmayan olarak algılanır. Bizler bunu arzulanacak şekilde, içinde var olacağımız ve girmemiz gereken, doğa ve Yaradan ile eşdeğer olunan yer olarak,  keşfetmek istiyoruz.

17.3.2013 tarihli sanal dersten

Dünyasal Utanç ve Manevi Utanç

Soru: Güncel yaşamımızda hissettiğimiz utanç ile manevi utanç arasındaki fark nedir?

Cevap: Dünyasal utanç bencil utançtır çünkü gururumun kırılmasını istemem. Manevi utanç kısıtlama sonrasında oluşur; kendim hakkında endişe duymaz, doğal niteliklerim hakkında artık utanç duymaz isem. Ben tamamıyla farklı bir şey hakkında endişe duyarım.

Benim utanç duymam lazım! Ben aslında bunu kendi manevi olgunlaşmam içinde ararım nitekim bu bana büyük  güç verir. Eğer şimdi utanç duyarsanız, ne kadar gayretli olabileceğinizi ve hareket etmeniz için hangi güçlerin size şevk vereceğini hayal ediniz. Siz şimdi yaptığınız  gibi yerinizde sessizce oturmaz ve kestirmezdiniz. Siz bu utanç hissinden sakinleşene kadar hareket etmeye başlardınız. Bir hafta öncesine kadar, tamamıyla sakinleşene kadar bu utanç konusunda  endişe duymaya devam ederdiniz.

Siz utanç hissinin nedenini tesirsiz bırakmak için, herşeyi yapmaya hazır olurdunuz; herşey daha önceki duruma gelene kadar sakinleşmezdiniz. Belli bir kişi eğer sizi utandırırsa, öç almak için elinizden geleni yapardınız. Bazı insanlar daha az kızgın, bazıları ise daha fazla kızgın olur, fakat herkes aşağı yukarı aynı hisleri yaşar.

Soru ise, beni kişisel olarak etkilemeyecek seviyeye ulaşıp ulaşmayacağımdır, fakat ben utanç hissederim, çünkü gruba katkı sağlamadığım, içinde yer almadığım ve eklemem gerekeni veya daha da fazlasını eklemediğim için. Benim utanç duyduğum tek şey budur.

Bizler eğer birisine, ”kendinden utanmıyor musun?’ dersek, bu sanki ona diğerlerini dikkate almadığını göstermişiz gibidir. Benim ıslahımın başladığı nokta budur.

Yani benim kişisel niteliklerim tamamıyla gereksizdir nitekim bu benim hayvansal karakterimdir. Bir hayvanın herhangi bir şey nedeniyle utanç duyduğunu hiç gördünüz mü? Hiç bir kedinin krema çaldığı ve yakalandığı için kızarması ile karşılaştınız mı?

Bir hayvanın utanç duymasını gerektirecek bir şeyi yoktur. Ancak içimizde inşa etmeye başladığımız insan, utancı hisseder. Utanç  kişinin kendisi ile bağdaşır;  kişinin kendisine, diğerlerine verip vermediği konusunda endişe duyması, diğerlerine fayda sağlamak için katkıda bulunması ve genel sistemdeki görevini yerine getirip getirmediğine bağlıdır.  

18.3.2013 tarihli Kabala dersinin 1. bölümünden, “Matan Torah” 

Ruh Neyin İçine Kıyafetlenir?

Baal HaSulam, “Barış”: …nesilden nesile değişen bedenleri görmemize rağmen, bu yalnızca bedenler ile ilgili bir hususdur. Fakat ruhlar, bedenin kendi özleri olup, yok olmazlar, yeniden konumlandırılırlar, fakat bedenden bedene, nesilden nesile hareket ederler.

”Beden” alma arzusunu temsil eder. Şayet onun içinde ihsan etme niyeti var ise, o zaman tabiattaki benzerlik kuralına göre, Işık onun içinde kıyafetlenir. Işık’ın en küçücük temel parçacığına (ruhun ilk seviyesi) ”Nefeş” adı verilir. Genelde, ıslah edilmiş arzuyu kıyafetlendiren Işık farklı bir ruh seviyesine aittir ve ona ”Neşama” denir. Bizler hiçbir zaman en yüksek Işıkları, yani Haya ve Yehida‘yı, ıslahın sonuna ulaşana kadar tamamen ifşa edemeyeceğiz.

Aslında var olanın tümü kap ve Işık’tır. Işık’ın kabın içine çıkamadığı zaman da olur; bu nedenle, kabı  azıcık ”aydınlatır” ki,  böylece canlı kalabilsin. Aynı zamanda doğru niyeti elde ederek de kabın Işık’a benzer hale geldiği haller gerçekleşir. Alma arzusu ve Işık tanımları itibariyle birbirine zıttır; nitekim Işık devamlı ihsan eder. Bunun yanı sıra, alma arzusunun üzerinde ihsan etme niyeti var ise (”koşulsuz inanç” veya ”yansıyan Işık”),  o zaman alma arzusu Işık’a benzer hale gelir ve bu nedenle Işık ile dolar çünkü aralarında bir bağ vardır. Işık’ın alma arzusuna alçalmasına, ”Nefeş”, ”Ruah” veya ”Neşhama” denilir.

Kabala bilgeliği, ıslah olmuş alma arzusu ”beden”inden bahseder. Diğer yandan da, bizim güncel arzumuzda ruh yoktur, ”Nefeş” seviyesinde bile yoktur. Bizler burada fiziksel bedenlerden bahsetmiyoruz, nitekim bedenler bu ”aldatıcı” dünyanın bir parçasıdır.

Kabalistler tarafından yazılan kitaplar,  ne tıbbi  bilgiler klavuzu ne de anatomi ders kitapları değildir. Onlar maneviyat ve ruh hakkında bahsederler. ”Ruh” Yaradan’ın  bir parçasıdır,  yani yerine getirme ve memnun etme arzusu. Bunun bu dünyayı ”besleyen” güncel arzularımız, ”hayvansal” seviye ile alakası yoktur. Hayır kesinlikle! Bu bizim Yaradan’a olan arzumuz ile ilgili olup, ”konuşan” seviye  (insan) ile ilgilidir.

Bizler bu arzuları nerede buluruz? Bunlar bizim fiziksel hissiyatımızda değil, yalnızca dostlar grubunda bulunabilir. Bu bizim neden fizyoloji ve beden ile ilgili olanı neden atlamamız gerektiğini açıklar. Kabala bunlardan bahsetmez. Kabala Yaradan’ı arayışında iken içimizde meydana gelen arzuları, bunların ”iyi” ihsan eden arzular veya ”kötü” olan, O’ndan ”çaldığımız” arzular olup olmadığını inceler.

Bu ilişkiler misafir ve ev sahibi örneğinde çok iyi şekilde açıklanmıştır. Ben üzerinde yemek dolu masada oturduğumda, bu benim önümde ne olduğu değil, fakat kimin ev sahibi olduğu ile ilgilidir. Bunun dışında kalan, ”hayvansal” seviye ile ilgilidir ve sahnenin geri planında bırakılmalıdır.  Olay şu ki, ben ev sahibinin karşısında oturuyorum!  Onunla nasıl bağ kuracağım. O benimle nasıl bağ kurar? Aramızda devam eden nedir? Bu Kabala bilgeliğidir ve bunun hepsi maneviyat ile ilgilidir.

8.3.2013 tarihli Kabala dersinin 4. bölümünden,“Barış”  

Şimdiki Seni Reddetmek

Ve Musa onlara  dedi ki: “Hiçkimse onu sabaha kadar saklamasın.” Buna rağmen Musa’yı dinlemediler; bazıları onu sabaha kadar sakladılar ve onlar kurtlandı ve çürüdüler; ve Musa onlara öfkelendi.

Bu inanç eksikliğinden bahsetmektedir.  Eğer yarın için depolarsanız, o zaman daha fazla Yaradan’ın dünyasında değil, kendi dünyanızdasınızdır. Bu kişiye herşey ile olan ilişkisinde eşlik etmesi gereken değişmez bir mücadeledir: kişiye olan herşeyi değerlendirmek, kendisi ve diğerleri ile ilgili olarak geçmişi, şimdiyi ve  geleceği görmek için — bu ben ve benim herşeye karşı olan tutumumdur — kendimden nerede özgür hale geleceğim?

Adam, kişinin ihsan etme özelliğine olan özlemidir. Bu çok ciddi bir değişim gerektirir:  reddetmeden , kısıtlamaya, kendi üstüne yükselmeye ve başka bazı koşulları da içerir. Kendi portrenizi yere çizmeyi deneyin ve üzerinde zıplamaya başlayın; işte bu kendinizden ayırmak istediğiniz şeydir, şimdiki sizden uzaklaştırmak istediğiniz. Kendinizi bu koşullarda hissediniz. .

Yorum: Fakat farklı bir görüş de vardır, tıpkı fıkra da olduğu gibi: Adamın biri sel altında kalmış bir evin çatısında oturmakta ve yardım beklemektedir; bir bot gelir ve onu kurtarmak isterler ancak o “Hayır, Yaradan beni kurtaracak” şeklinde yanıtlar. Bir helikopter üstünden geçer , “ Seni kurtaracağız” ,” “Hayır” diye yanıtlar. “ Yaradan beni kurtaracak.” Böylece adam boğulur.

Yanıt: Bu müthiş bir gururdur. “Yaradan beni kurtaracak.” Bu kişinin kendisini dünya ile özdeşleştirmemesidir. Yaradan’ın herşeyin içinde olduğunu anlamamıştır: botun içinde, helikopterin içinde – heryerde. Bunu Yaratan ile ilişkilendirmemiştir, dünyayı çeşitli  aracılara, düşüncelere ve güçlere bölmüştür. Bu Yaradanı birlik olarak düşünememekten kaynaklanmaktadır.

KabTV’den “Sonsuzluk Kitabının Sırlarından”