Category Archives: Maneviyat

Evrenin Yapısı, Bölüm 3

Arzunun Gelişiminin İlk ve Son Dereceleri Arasındaki Fark

Soru: Arzunun ilk ve son gelişim dereceleri arasındaki fark nedir? Ne de olsa her ikisi de almak istiyor.

Cevap: Elbette. Fakat gerçek şu ki, Hohma’nın ilk derecede alması içgüdüsel, yönlendirilmiş ve bağlayıcıdır çünkü Keter’den bu şekilde yaratılmıştır. Bu durumdaki yaratılış, basitçe hareket eder çünkü içsel nitelikler tarafından zorlanmaktadır.

Bina’da, kaynağı olan Keter’le iletişim kurmayı bıraktığında, Bina almayı reddettiği için, haz akışını, Keter’den çıkan kontrolü koparır, daha sonra yaratılış, kendisi için neyin önemli olduğunu belirlemeye başlar. Bu, kendi çabasıyla belirlenen yeni bir arzuyu, Malhut’u yaratır.

Soru: Yani, bu bağımsız bir arzu, ancak ilk derece öyle değil midir?

Cevap: Evet. Bu, sadece cansız bir şeyi doldurmanız veya kendisinin doldurulmasını isteyen, talep eden ve arzulayan bir şey ile karşılaştırılabilir.

Soru: Yemek örneğini verelim. Daha önce hiç yememiş olduğum bir yemek verildiyse, alma arzum olmasına rağmen, hala onu yemeyi denemem. Ancak denedikten sonra, bu yemek için kendi arzum oluşur.

Bu yüzden, anladığım kadarıyla, yaratılışın gelişiminin dört safhası tüm Kabala’nın özü müdür?

Cevap: Direkt ışığın dört safhası yaratılanların yaratılışından, arzudan bahseder. Ancak, bu varlık, prensipte, kendiliğinden arzuladığını hissetmektedir. Bina niteliği, yaratılışı kaynaktan ayırır: Bir tarafta dolduran Keter, diğer tarafta  alan Malhut. Bina bir anlamda onları ayırır.

Gerçek şu ki, yaratılış henüz bağımsız değildir. Keter’in ona vermek istediği şeye doğru koşmaktadır ama aynı zamanda arzularını kontrol edememektedir. Arzularınızı kontrol etmek, onların üzerinde olmak, daha yüksek bir seviyeye çıkmak demektir; kontrol ederken, arzularınızı siz yaratırsınız, arzularınız sizi kontrol etmez.

Bu nedenle, yaratılışın tamamı direkt ışığın dört safhası ile başlar. Dahası, son derece olan, tüm hazla dolu olan Malkut’a yani Keter’den gelen ışığa, Sonsuzluk Dünyasının Malkut’u denir çünkü onun gerçekleşmesi/doygunluğu kesinlikle sınırsızdır: Arzu ettiği kadarını  alır ve bununla doldurulur.

The Structure Of The Universe, Part 3

 

Kutsallık İle Bağ

Eğer doğru, gerçek bir değerlendirme yaparsanız, şu hemen netleşir ki kendiniz için talepte bulunamazsınız. Nihayetinde bunu yaparak, kendimi içinde Yaradan’ın bulunduğu ortak ruhtan, Kutsallıktan ayırmış olurum. Kendim için talepte bulunarak kendimi Kutsallıktan ayırırım. Herkes için talepte bulunmam gerekir ve Kutsallık ile bağ kurabildiğim ve bu birliğe girebildiğim ölçüde, Kutsallığın Yaradan’ın yaşadığı yer olduğunu hissedeceğim ve O’nu ifşa edebilir, O’na yakınlaşabilir ve hatta ona bağlı kalabilirim. Her şey genel Kli’ye giderek artan bir şekilde bağlanmama bağlıdır.

Bu nedenle kendiniz için talepte bulunmak, kendinizi hayatın kaynağından ayırmanız demektir. Sadece bunu hissetmiyoruz ve kafamız karışıyor. Ancak sistemi gören bir kişi bunun çok basit olduğunu ve Yaradan’ın bunun içinde olduğunu anlar. Sadece tek bir şey için talepte bulunmalıyız: Kutsallığa, hepimizin dahil olduğu fakat gizlilikten dolayı fark etmediğimiz sisteme ait olmak. Kendiniz için talepte bulunmak aptalcadır çünkü bu taleple kişi kendini iyiden uzaklaştırırsınız.

Connect With The Shechina

 

Kılıç ve Kalkan: Arzular Üzerinde Çalışma

Soru: Kalkan ve kılıç, sağ ve sol çizgiler için bir benzetme midir? Öyleyse, ihsan etmek nedir ve almak nedir?

Cevap: Kalkan temelde arzularınızla çalışmanın kısıtlamasıdır. Kılıç, egoist arzularınızı özgecil olanlara dönüştürdüğünüz, düşmanlarınıza bununla vurduğunuz zamandır. Yani, onları yenersiniz, onları ele geçirirsiniz, böylece onlar almak için çalışmak yerine ihsan etmek için çalışırlar.

Soru: Onlu da  kalkan ve kılıcı edinir mi?

Cevap: Tabii ki. Bu, onları edinmeden önce kişilerin onluda toplanması gerektiği anlamına gelir. Ondan önce, kimseye ayrı olarak hiçbir şey verilmez.

Kabala tek bir kişi hakkında değil, bir vücut olarak bir araya gelen on kişi hakkında konuşur. Aksi takdirde, kendilerini birbirlerine karşı iptal edemezler ve bir şekilde Yaradan gibi olmaya başlarlar.

Shield And Sword: Work On Desires

 

Hayatın Anlamı İle İlgili Soruya Giden Uzun Yol

Soru: Kalkan ve kılıçla ilgili kısa bir hikâyede kral, oğluna ilk önce ona nasıl kullanılacağını öğretmeden bir silah sunar ve gizlenmeye gider. Neden oğluna, ona saldıracaklarını bildiği halde düşmanlarla nasıl savaşılacağını göstermemiştir?

Cevap: Bu dünyada da böyle hissetmiyor musunuz? Buraya atıldığınızı ve ne için, neden ve nasıl olduğunu bilmediğin hissine kapılmadınız mı? Birdenbire, kendinizi üst dünyada hissetmenize ve varlığınızın amacını öğrenmenize yardımcı olacak bir Kabala bilimi olduğu size söylenir.

Sonuçta, gerçekten sizler kayboldunuz ve hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bu gerçekten maddi dünyadaki durumumuzdur. Bu nedenle, her şeyden önce, gerçekten böyle bir durumda olduğumuzu belirtelim.

Şimdi başka bir soru: Neden bizlere, nerede olduğumuzu, ne için ve neden olduğunu bilmediğimiz, hayvanlar gibi var olduğumuz bir koşul verilmektedir?

Yavaş yavaş insan olana kadar, hayvanlar gibi binlerce yıldan beri gelişiriz. Daha sonra, binlerce yıl daha gelişmeye devam ederiz ta ki sözde insanlar olarak “Neden varım?” “Ben kimim?”, “Yaşamın amacı nedir?”, “Hayatın anlamı nedir?”, ”Doğumdan önce ve ölümden sonra bana ne olur?” gibi sorular sormaya başlayana dek. On binlerce yıl, insanlık bunun hakkında düşünmeye ve sorular sormaya başlayana kadar geçer çünkü her nesilde egoizm büyür ve bizi yavaş yavaş geliştirir. Şimdi, neden bütün bunlar gerekli? Gerçekten ihtiyacımız var mı? diye düşünüyoruz. Cevaplarını bulmanın çok zor olduğu birçok soru var.

Neden hemen cevap alamıyoruz? İlk önce sorumuzu anlamamız için. İnanın bana, o kadar basit değildir. Uzun bir süre, belki birkaç yıl boyunca bile, bu soru sizde tamamen olgunlaşana kadar acı çekeceksiniz. Ancak o zaman onun içinde cevabı göreceksiniz.

The Long Road To The Question About The Meaning Of Life

 

İnsanın Geleceğini Ne Belirler?

Soru: Bir insanın geleceğini ne belirler?

Cevap: Hiç kuşkusuz, herkes geleceğe ilgi duymaktadır. Zamanın her anında, o şimdiki zaman içinde ortaya çıkar ve şimdiki zamana dönüşür.

Bu nedenle, gelecek sürekli bize bağlantılıdır ve bugünümüzü belirler. Çok yakında olmasa da bir şeylerin gerçekleşmek üzere olduğunu biliyorsak, yine de onu bekleriz ve şimdiki durumumuz özellikle de ruh halimiz, dünyaya ve hayata karşı tutumumuz ona bağlıdır. Bu nedenle gelecek, yaşamlarımızı önemli ölçüde etkileyen bir faktördür.

Soru: İnsanı hayvandan ayıran şey bu mudur?

Cevap: Hayvanlar geleceği hisseder, ancak bir insanla aynı ölçüde değil ve onlar buna duyarlı değildirler.

Bir kişinin geleceği, şimdiki zamanda kendini ayarlama şekline bağlıdır. Sonuçta, gerçekte gelecek yok. Eğer pasif olarak yaşarsak o zaman geleceği, ne olacağını, diğer insanlara, koşullara ve diğer her şeye bağlı olarak belirleriz.

Manevi olarak yaşadığımız zaman, ne gelecek ne de şimdi vardır. Bir şekilde geçmiş hakkında konuşabiliriz çünkü zamanın aktığı bir koşuldaydık, içimizde bir takım değişiklikler oluyordu. Ancak, şu an şimdiki zamanın içindeysem kendimi açıkça, geleceği olmayan yaratılmış varlıktan, yaratabilirim.

Bu bizim dünyamızda kulağa çok tatsız gelmektedir “Geleceğiniz yok” ve bunu bir kişiye söylemek onu öldürmek demektir. Oysa Kabala bilgeliğinde, böyle değildir. Geleceğin yok çünkü şimdi onu, kendin yaratacaksın.

Git ve onu yap, şekillendir, resmini çiz ve olacak şey bu. Ve ne zaman olacak? Sen ne zaman istersen.

Ancak, geçmiş, şimdi ve gelecek yoksa hiçbir dünya yoksa ve bunlar bize sadece üst ışığın beyaz arka planındaki niteliklerimiz tarafından gösteriliyorsa, o zaman “İnsanın geleceğini ne belirler?” sorusunun anlamı nedir? Bu kişiye bağlıdır!

Ve sadece acınacak halde ifade ettiğimiz “Bir kişi kendi geleceğini yapar!” şeklinde değil. Hayır. Gerçek şu ki, kendisini etkileme algoritmasını bilen her insan, kendisini ve geleceği yaratır çünkü onun içsel arzuları, onu ve dışsal arzuları (etrafındaki dünyayı) yaratır. Bu nedenle, gelecek yalnızca kendisine, onun tüm unsurlarına ve ayrıntılarına bağlıdır.

Buna gelmek kolay değildir. Ancak, bizler buna muktediriz ve bir gün yapabileceğiz. Bu süre içinde, bize bu bir hayal gibi gelmektedir.

What Determines The Future Of A Person?

 

Kişi İfşa Eder, Metin Değil

Soru: Kabalistler kod içeren metinler yazıp, harfler veya kelimelerle sırlar sakladılar mı yoksa kitaplar yazıldığı gibi mi anlaşılmalıdır?

Cevap: Onları yazıldığı gibi anlamalısınız. O zaman metnin kendisinde değil ama sizin içinizde, metne bir tepki olarak, tamamen yeni ve farklı bir anlamın bulunduğunu göreceksiniz. Yani siz ifşa edersiniz, metin değil.

Metinde kod yok, sır yok, şifre yoktur. Bütün şifre sizin içinizdedir. Aynı kelimelere verdiğiniz tepkileriniz tamamen farklı olacaktır. İçinizde ifşa olanlar tarafından adeta ele geçirileceksiniz.

Temelde, metin aynı metin olacak ve kitap aynı kitap olacak, sadece siz onu yeni bir şekilde algılayacaksınız. Örneğin, bir kitabı ilk kez okurken, akıllıca bir şey söylediğini hissedeceksiniz ve sonra, birkaç yıl sonra tekrar ona geri döndüğünüzde, onun üst dünyaların yapısını anlattığını ve onun içinde bulunduğunuzu anlayacaksınız.

The Person Is Revealed, Not The Text

 

Yolda Neye Tutunabilirsiniz?

Baal HaSulam, Şamati, 187, “Çaba Göstermeyi Seçmek”: Sınama, kişinin herhangi bir şekilde karar verememesi demektir. Bu, Yaradan’ın iradesini ve öğretmeninin iradesini belirleyemediği zamandır.

Kişi özveriyle çalışabilmesine rağmen, bu özverili çalışmanın yerinde olup olmadığını belirlemekten acizdir ve bu sıkı çalışma öğretmeninin görüşüne ve Yaradan’ın görüşüne karşı olabilir.

Soru: Bir şekilde, doğru çalıştığımızı görmek mümkün mü?

Cevap: Hayır, çünkü bu sizin egoistik ödülünüz olurdu. Eğer gerçekten ihsanda bulunuyorsanız, eylemlerinizin sonuçlarının sizin için kesinlikle bir önemi yoktur. Sadece onları doğru yapıp yapmadığınızı bilmek istersiniz.

Bu konuyla ilgili yapabileceğiniz bir şey yoktur. Bu ciddi bir sistemdir. Eğer ihsan etmenin içinde olmak istiyorsanız, kendinizin üstüne yükselmeli ve kendinizden çıkmalısınız. Size böyle bir fırsat verilir. Aksi halde olduğunuz gibi kalırsınız.

Basitçe Kabala’yı öğrenebilirsiniz. Bu bir bilgi kaynağıdır; tarihi, coğrafyayı ve dünyadaki insanların şimdiki ve hatta gelecekteki etkileşimlerini açıklayan bir metottur.

Dünyadaki tüm insanların, manevi gelişime girmeseler bile, Kabala’dan öğrenilebilecek bilgi setini, başka herhangi bir bilim gibi çalışarak öğrenmelerini isterim.

Soru: Kişi doğru ilerlediğine dair bir kanıta sahip değildir. O zaman kişi neye tutunmalı?

Cevap: Hiç bir şeye tutunmamalı. Havaya, Yaradan’a. Yalnızca grupta, dostlarla bağ kurduğunuzda, onlar için çalıştığınızda ve onlar da sizin için çalıştığında, Arvut (karşılıklı garanti) denilen koşula ulaşırsınız ve buna tutunabilirsiniz.

What Can You Hold Onto On The Path?

 

Gerçek Haz

Soru: Yaratılışın amacı Yaradan’a memnuniyet getirmekse, o zaman haz aldığımda neden yaratılış amacını yerine getiremiyorum?

Cevap: Yaratılışın amacı haz almak değildir. Ne de olsa, bir şeyden haz aldığınızda tatmin ettiğiniz hayvansal egoizminizdir daha fazlasını değil. Bu haz değildir. Tatlı bir şeyler yediklerinde kendilerini iyi hissettiklerini düşünen küçük çocuklar gibiyiz.

Gerçek haz, yalnızca mutlak, ebedi, kusursuz, erimiş, tüm dünyalara yayılmış olduğunuz ve hiçbir şekilde sınırlanmadığınız zaman mümkündür. Bu, mutlak yerine getirme halidir. Böyle bir koşula ulaşmak zorundasınız.

Bunu yapmak için sadece küçük geçici bedeninizden haz almamanız gerekir; bunun yerine, Yaradan’ın hepinizi bir araya getirdiği, diğerleriyle bağ seviyesine yükselmeniz gerekir.

Real Pleasure

 

Kabala İpuçları – 2/3/19

Soru: Bir kişinin düşüncesi tüm dünyayı değiştirebilir mi?

Cevap: Maalesef hayır, çünkü o zaman o kişi tüm dünyamızı değiştirirdi. Bu olamaz. Hepimiz birlikte arzularımızı birleştirmeliyiz, o zaman dünyayı değiştirecek doğru düşüncelere sahip olacağız. Ana şey arzudur.

Soru: Niyet arzu ve düşünceyi yönlendirir mi?

Cevap: Evet. Hem arzuları hem de düşünceleri yönetir. Ancak, niyet arzunun kendisinin ortaya çıkmasından sonra ortaya çıkar. Arzu düşünce üzerinden işlendiğinde, bir niyet ortaya çıkar ve bunun sayesinde eylem gerçekleşir.

Soru: Düşünceler ile ıslah eden ışık arasında bir bağlantı var mıdır?

Cevap: Kesinlikle.  Islah eden ışık, sizi etkiler ve içinizde belirli düşünceler uyandırır. Fakat her şey, sizin onlara nasıl tepki gösterdiğinize bağlıdır.

Soru: Tüm düşüncelerimi ve arzularımı Yaradan’a bağlarsam ne kazanırım? Bu düşünce ve arzulara doğru tepki ne olmalıdır?

Cevap: Tüm düşünce ve arzularınızın gerçek kaynağı ile bağı kazanacaksınız. Öncelikle kendinizi kaynağa doğru bir şekilde bağlarsınız, sonra her şey ondan ne istediğinize, ona nasıl, neyi geri verdiğinize ve ne tür bir arzu yükselttiğinize bağlıdır.

Soru: “O’ndan başkası yok” düşüncesi, nasıl bir hissiyata dönüşür?

Cevap: Sadece çabalarınız sayesinde, Yaradan’ın sizi tamamen yönettiğini, “O’ndan başkası yok”u sürekli olarak hissetmeye çalışmak için arzularınız sayesinde. Ve O’nunla olan bağınız mutlak ve eksiksizdir, vücudunuzun tüm hücrelerinden geçer.

Soru: Yaradan’a memnuniyet verdiğimizden nasıl emin olabiliriz?

Cevap: Çok basittir. Dostlara memnuniyet verirsem, bu Yaradan’a memnuniyet verdiğim anlamına gelir.

Soru: Düşüncelerimizin nasıl çalıştığını hemen görseydik, ne olurdu?

Cevap: Hayır, bu asla olmayacak. Sadece herkesin tek bir kitlede birleşecekleri doğru grupta çalıştığım gerçeğini ve bu kitlenin nasıl homojen hale geleceğini, herhangi bir fark gözetmeden birleştirildiğini, arzularımızın ve niyetlerimizin tek bir şeye tabi olduğunu düşünmeliyim: Tek bir güç olan Yaradan’ı edinmek.

Not: Öncelikle aklım, Yaradan’ı, herhangi bir kusur olmadan, tüm iyiliğin bir örneği olarak memnuniyetle algılar. Ama sonra hemen, bu hayatın çirkin gerçekleriyle temas kurar.

Yorumum: Doğrudur. Ancak, bana yönlendirilmiş olan hayatın bu çirkin gerçekliklerinin, ıslah etmem için gönderildiğini algılamaya hazır olmalıyımdır. Bundan daha fazlası değillerdir.

Blitz Of Kabbalah Tips – 2/3/19

 

Kabala İpuçları – 4/4/19

Soru: “Ubar” (Embriyo) ve “Zam” (Öfke) kelimelerinin birbirine bağlı olduğunu duydum. Aralarındaki bağı açıklayabilir misiniz?

Cevap: Egoizmin en güçlü ifadesi, yaratılış düşüncesine katılmadan ve dünyaya hükmetmek istediğinde, kişinin öfkesidir. Eğer kişi öfkesinin üstesinden gelir, ağzını ve gözlerini kapatır ve tüm egoist duygularını kısıtlarsa, bir embriyo haline gelir.

Soru: Her şey benimle içten, duygusal olarak meydana geliyor. Birisi bana dolaylı ya da bilinçli olarak hakaret etse bile, bunu nasıl hissettiğini bilmeden, üzülüyorum ve her zaman yardım için üst ışığa dönüyorum. Bunlar egoistik duygular mı?

Cevap: Egoist olması önemli değil. En önemli şey sizi etkilemesi ve bu şekilde manevi Kli’nizi genişletmenizdir. Egonuzu aşmak için, kendi içinizde birçok sınavı yıllarca deneyimlemek size bağlıdır.

Soru: Yaratılışı doğru kabullenmeye ulaşmaya başlamak için “korku”yu keşfetmemiz gerekli midir?

Cevap: Evet ama neden korktuğunuza bağlıdır. Doğru korku, dostlarımla yeterince bağ kuramayacağım korkusudur, çünkü birliğimiz aracılığıyla Yaradan keşfedilecek ve O’na memnuniyet vereceğiz.

Soru: Duygularımı, kendim çalışmaktan çok bir grupta çalışmaya mı yönlendirmeliyim? Yani, kendinizi çalışmaya gömer ve haz almaya başlarsanız, bu sizi kolayca uzaklaştıracak mı?

Cevap: Hayır. Duygular sadece dostlar arasındaki ilişkilerde gelişmelidir. Geri kalan her şey Klipa’dır (kabuk).

Soru: Sadece dostlarınızın maneviyatı ile ilgilenmek istediğiniz, bir teslimiyet durumunda çalışmak için doğru sebep nedir?

Cevap: Eğer çalışmanız Yaradan’a yönelikse ve O’nu grubun merkezinde keşfetmeyi istiyorsanız, O’na olan bağınız ve O’nun size olan bağı, doğru yöndür.

Soru: Şu anda dünya az çok rahat durumda ve onluda manevi çalışmayla, dağıtımla ve ders çalışmayla ilgilenme imkânımız var. Birdenbire önemli bir şey,  savaş veya büyük problemler olursa, yine de onluda çalışma, dağıtım ve çalışma ile ilgilenme imkanımız olur mu veya bununla ilgili problemler olur mu?

Cevap: Bunların hepsi kişisel olarak size, gurubunuza, somut bir şekilde her birimize ve birlikte hepimize bağlıdır. Hepsi bu, daha fazlası değil.

Soru: “Kabala İlmine Önsöz” çalışmasıyla ilgili olarak söylediğinize göre, onluda erimek, onunla bağlı hale gelmek son derece önemlidir ve aklımızda hiçbir şeyi anlamayacağız. Ancak, onluda bağ kurduğumu ve onun içinde eridiğimi varsayalım, hala çalışma materyalini anlamaz mıyım?

Cevap: İlk önce onlu içinde eriyin, daha sonra yapmanız gerekenler açıklığa kavuşacaktır. Atlamayın. İlk başta bir şey söylemek gerekli değildir, sadece yapın. Sadece bu sizin önünüzde olmalı.

Soru: Şabat’ın ve Tora’da anlatılan diğer adetlerin onluyla ilgili önemi nedir?

Cevap: Bu tatillerin herhangi bir anlamı yoktur, bunlar sadece manevi seviyelerdir. Zamanla, fiziksel bir takvime göre değil ancak bu seviyelere ulaştığımızda onları kullanmaya ve sürdürmeye başlayacağız.

Blitz Of Kabbalah Tips – 4/4/19