Category Archives: Egoizm

Başkalarının Arzularıyla Yaşamak

Soru: Eğer gerçek yaratılıştan hiçbir şey hissetmiyorsak, sevdiğimizde, yiyecek aldığımızda veya yıldızlara baktığımızda ne hissederiz?

Cevap: Biz önemsiz derecede küçük egoizmimizde haz hissederiz. Tüm dünyamız, tüm hayatımız, onun içindedir. Onun dışında hiçbir şey hissetmeyiz.

Soru: Yani, hayalcilik, azap ya da aşk hakkında şiirsel hiçbir şey yok mu? Şiir yok mu, romantik bir şey yok mu?

Cevap: Bu, bedensel maddenin hem insanlar hem de hayvanlar tarafından, yaşadığı şeydir. Ancak bunlar, manevi incelemeler değildir. Manevi sezgiler/anlayışlar, kendim dışında birisini hissettiğimde ve onların düşünceleriyle, duygularıyla, onları doldurma yeteneği ile yaşadığım zaman, kendimden farklı bir koşuldan gelir.

Bunu yaparken, kendimi, maddeyi yaratan ve onu yeniden oluşturmaya, onu sürekli olarak daha yüksek derecelere dönüştürmeye devam eden Yaradan’a benzer hissetmeye başlarım. Bir başkasını doldurabileceğimi hissettiğimde – onları doyurmak, daha iyi için değiştirmek ama onların arzularına göre benim anlayışıma göre değil – o zaman Yaradan gibi hissederim ve Yaradan’ın ne hissettiğini hissederim. Buna manevi hayat denir.

Soru: Manevi hayatın ana kuralı nedir?

Cevap: Başkalarının arzuları ile yaşamaktır.

Soru: Neden manevi dünyayı hissedemiyorum?

Cevap: Çünkü sen niyet, arzu, kendin yerine başkalarını hissetme isteği/dürtüsü geliştirmedin.

“Kendin yerine” ne anlama gelir? Bu diğerlerini bir nesne (amaç) ve kendinizi bir araç olarak hissetmektir, bu nesneyi, doğru, olumlu bir koşula getirmektir.

Living Through The Desires of Others

Facebook’tan Soru: Bir Kişi Öldüğünde, Ruhu Nereye Gider?

Cevap: Ruh, ilk etapta var olmadığı için hiçbir yere gitmez.

Bir ruh, Yaradan’a benzerlik olarak kabul edilir yani Yaradan’a belli bir ölçüde benzer şekilde oluşturabileceğim arzular “ruh” olarak adlandırılır. Bana bağlı olmayan her şey, ihsan etme ve sevginin bir niteliğidir.

Başka bir deyişle, egoda herhangi bir şekilde yazılmamış olanları önemsemeye doğru egonuzun ihsan etme ve sevgiye yönelik sınırlarını aştığınızda, o zaman tüm nitelikleriniz bu özel anda birlikte organize olduğunda (sürekli değiştikleri için) bir ruh olarak adnaldırılırlar.

Hatırlatma: Bir ruha sahip olduklarını düşünenler ve onları çevreleyenlere karşı böyle bir tutum sergileyenler, şüphesiz bunu duyduklarında mutsuz olurlar.

Benim yorumum: Sıradan bir kişinin ruhu yoktur. Bir kişi sadece bir hayvandır. Hayvan vücudunun hücreleriyle birlikte doğal olarak ölmekte olan hayati bir bileşene sahiptir.

Ruh yaşamımız esnasında edinilmelidir. Bu hayat ve onun çeşitli safhaları bize verildi, yani, gelecek hayatlar, böylece ruhumuzu elde ederiz.

Soru: Bu bir kişinin hayatının amacı mı?

Cevap: Hayatın amacı, kişinin egoistik arzularından, bir ruh olarak adlandırılacak özgecil arzular yaratması.

Where Does The Soul Go After Death?

En Yüksek Huzur

Soru: Biz egoizmden bağımsız fakat Yaradan’a bağlı olmalıyız. Seçme özgürlüğü O’nunla bağlantı kurmak ve bilinçli olarak O’nun kontrolünü gözlemlemek midir?

Cevap: Doğru! Eğer Yaradan’ın beni nasıl kontrol ettiğini hissedersem, o zaman aynı zamanda büyük bir manevi haz duyarım. Yaradan’ın içinizde olduğunu ve sizi kontrol ettiğini hissetmekten daha hoş bir şey yoktur.

Bu en yüksek huzurun koşuludur, çünkü Yaradan hem duyularda hem de akılda hissedilir. Ve sonra bu koşulun hakikati size ifşa olur, onun sonsuzluğu, mükemmelliği ki o kapalı bir sistemdir; üst uyumu anlarsınız.

The Highest Peace

Rekabet ve Nefret

Facebook’tan Soru: İnsanlık tarihi, genellikle nefrete dönüşen rekabete dayanır. Bu genetiktir. Gerçekten hepsini değiştirmeyi umuyor musun?

Cevap: Hayır. Rekabet gereklidir. İlerleme için çok iyi bir araçtır.

Soru: Ve nefret?

Cevap: Nefret, ne için olduğuna bağlıdır. Eğer benim gelişmeme/ilerlememe yardım ediyorsa neden rakibimden nefret edeyim?

Her şey hedefe bağlıdır. Eğer amaç rakibimi ezmek değil sadece hedefe ulaşmaksa yani, üçüncü tarafa ve ben sadece rakibimi ilerlemek için kullanıyorsam o zaman o, bir yardımcı, bir ortak olur. Her şey rekabeti nasıl kullandığımıza bağlıdır.

Dünyadaki hiçbir şey gereksiz yere yaratılmamıştır. İçimizdeki tüm nitelikler gereklidir ve sadece doğru hedefe doğru şekilde ulaşmak içindir.

Amerikalılar amaçlarına göre şirketlerinde rekabeti getiriyor, çünkü çeşitli düşünceleri kolaylaştırıyor, insanları meşgul ediyor, uyuyamıyor, araştırma yapıyor vb. Eğer her şey yolunda olsaydı, o zaman “sosyalizmin çürüyüşü” olurdu.

Competition And Hatred

Bununla Yaradan’ın Ne İlgisi Var?

Facebook’tan Soru: Öğrettiğiniz her şey, insanlar arasındaki ilişkilerin saf psikolojisidir. Yaradan, Işık ve diğer tüm özelliklerin bununla ne ilgisi var?

Cevap: Gerçek şu ki Yaradan, aralarında ihsan etme ve sevginin özel bir ilişkisi olduğu zaman insanlar arasında edinilir. Dünyevi ihsan etme, dünyevi sevgi değil, fakat daha üst bir seviyede, yani bizim egoizmimizin üstünde.

Egomuzun üstünde bir sonraki seviyeye yükselmek için, prensipte yalnızca bununla ilgilenen Kabala Bilgeliği’ne gereksinim vardır. Yani, o psikolojidir ama bir sonraki, daha yüksek seviyede.

Dünyevi psikolojimizde bir kişinin kendini pratikte değiştirmesine gerek yoktur. Burada kişi üst gücü almalı ve Kabala ona bunu nasıl yapacağını açıklar. Bu gücü alarak kişi kendi benliği üzerine diğerlerini sevmek ve onlara ihsan etmek için çalışan tamamen farklı, kendinin dışında başka bir kişiyi inşa eder. Yani, materyal seviyede ‘Ben kendimin içindeyim’ ve manevi düzeyde ‘kendimin dışında’ davranırım.

Materyalistik psikoloji bununla ilgilenemez; bunun için araçlara sahip değildir, bir kişiyi tersine çevirebilecek Işık’ın gücü yoktur. Bu sebeple psikoloji, psikolojidir ve Kabala, Kabaladır.

Soru: Materyalistik psikolojinin bizi dünyevi gerçekliğe ve Kabalistik psikolojinin üst gerçekliğe adapte ettiğini söylemek mümkün müdür?

Cevap: Elbette, kendimi, egonun üstünde ve egoizmimden tamamen ayrılma üzerine inşa edilmiş farklı bir ilişkiler sistemine adapte ederim.

What Does The Creator Have To Do With It?

Sağ ve Sol Çizgi

Soru: Şamati (Duydum) kitabında; “sağ ve sol çizgi” terimleri ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Hangi safhalarda bizler sol çizgideyiz hangilerinde sağ çizgide?

Cevap: Bunlar oldukça zor kavramlardır.

Sağ çizgi, kural olarak, ihsan etme, sevgi, ortaya çıkma, Işıktır.

Sol çizgi egoizm, alma, kendini sevmektir.

Bizler, iki çizgide kalmalıyız, çünkü kişiyle ya da Yaratan bir bağ, ihsan etme ve almanın etkileşimi üzerine kurulmuştur.

Her iki çizginin kombinasyonu, bir orta çizgi yani verme ve alma niteliklerinin doğru kombinasyonunu yaratır. İçinde, dinamik bir ara sistemi kuruyoruz. Örneğin, ben size verdiğim kadarını alıyorum ve siz bana verdiğiniz kadarını alıyorsunuz. Bağlantımızı doğru bir şekilde ayarlayarak, Yaradan’ı iki çizginin arasında hissetmeye başlarız.

Başka bir deyişle, ortadaki çizgi Yaratıcının kendisidir. Onun ifşası iki zıt nitelik üzerine inşa edilmiştir, ancak bu niteliklerin O’nunla hiçbir ilgisi yoktur.

Right And Left Lines

Bir Kabalist’in Algısı

Soru: Kabalist’lerin hepsi ‘ben ve benim egoizmim’ ikili algısına sahip midir?

Cevap: Bu, bireyin kendisiyle ilişkilendirdiği şeye bağlıdır: Kalpteki nokta veya kişinin egoizmi. Birbiriyle olduklarında ise, o zaman kişi kendini ikili safhada, ikiye bölünmüş hisseder.

Soru: Bu iyi bir safha mı?

Cevap: Çok iyi! Yaşamın herhangi bir noktasında, herhangi bir safhada, iki kısımdan oluştuğunuz düşüncesine tutunursunuz: Birincisi egoizmin arzusudur, diğeri ise bir insan olarak arzunuzdur.

En azından, kendinizi egoizminizden ayırmak, ona uzaktan bakarmış gibi bakmak ve kendinizi hepimizin ne kadar egoist olduğu konusunda ikna etmek en iyisi. İyi ile yan yana, hepimizin ne olabileceğini fark et. Her halükarda egoizm ortadan kalkmayacak ama biz biraz olsun ondan ızdırap çekmiyoruz. Tamamen objektif olarak tedavi ediyoruz. Bu daha da yükselmenize yardımcı olan harika ve doğal bir niteliktir.

A Kabbalist’s Perception

Evrenin İki Vektörü

Soru: Egoizm ve özgecilik nasıl tanımlanır?

Cevap: Baal HaSulam egoizmi öz-sevgi olarak tanımlar, bir kişi diğerlerine ragmen, mümkün olduğunca çok kendini doldurmak istediğinde, başka hiç kimseyi hesaba katmadan.

Özgecilik, bir başkasını doldurma arzusudur, kendine rağmen verebildiğin her şeyi vermektir- kendini tatmin etmek için değil, bir dostunun arzusunu tatmin etmek için.

Evrende sadece iki vektör vardır: Kişinin kendisine ya da başkalarına yönelik bir güç. Onların kombinasyonu doğada tüm seviyelerde var olan her şeyi meydana getirir: cansız, bitkisel, hayvan ve insan.

Soru: Neden böyle bir çok seviyeli sistem oluşturuldu?

Cevap: Doğanın dört seviyesi, direk ışığın gelişiminin dört safhasını temsil eder. Cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğası, arzunun birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü seviyelerine karşılık gelir.

Two Vectors Of The Universe

Bizim ‘Ben’ imiz nedir?

Soru: Bir kişinin var oluşunun farkında olan ‘Ben’ nedir?

Cevap: Sadece biraz egoizm. Bunu değiştirerek, sadece onun içindeki almanın özelliğini değil, aynı zamanda ihsan etme özelliğini de hissedeceğiz. İhsan etmek için ıslah olmuş egoizmde, bizim dışımızda gerçekten neyin var olduğunu hissetmeye başlarız.

Şimdi sadece duyularımıza giren şeyleri hisseder ve analiz ederiz: Görme, duyma, tat alma, koku alma ve dokunma. Eğer ek duyu organlarımız olsaydı, içimize girip ve adapte olduğu şeklinde değil, bizim dışımızda var olduğu şekliyle daha çok hissedebilirdik, nesnel olarak. Buna ruhsal algı denir.

What Is Our “I”?

Zihin ve Duygular

Soru: Bir kişi Kabala’yı akılla anlayamaz ancak sadece duygusal açıdan mı anlayabilir?

Cevap: Zihnimiz duyuların bir türevidir. Ruhsal dünya akıl ile anlaşılamamaktadır, çünkü Yaradan bir arzu yarattı yani duyguları ve arzularımızı değiştirmeye başladığımız zaman akıl onlarla birlikte değişir.

Bu nedenle duyulara dönüyoruz – değiştirilmek zorundalar ve akıl sırasıyla değişecek.

Akıl bizim egoist arzularımıza hizmet eder. Diğer bir deyişle, bencildir.

Soru: Niyetler değiştiğinde akla ne olur? Farklı olmaya mı başlar?

Cevap: Duygular sevgi ve ihsan etme için değiştiğinde, akıl da değişir. Akıl açıkça arzuların bir hizmetçisidir.

Soru: Bilim adamları, bir kişinin beynin potansiyelinin% 3-5’ini kullandığını tespit ettiler. Eğer kişi ihsan etmek için çalışıyorsa, kalan% 97’yi kullanacak mı?

Cevap: Evet. Ancak bunun için hala ihsan etme niteliğini elde etmek gerekir.

Mind And Feelings