Category Archives: Egoizm

Alma Arzusu, Egoizmden Nasıl Farklıdır?

Soru: Alma arzusu ile egoizm arasındaki fark nedir?

Cevap: Alma arzusu doğal bir arzudur ve egoizm bir başkasının zarar görmesi pahasına haz almayı ifade eder. Örneğin, aç bir aslan bir koyuna saldırır ve kahvaltı yapmak için onu öldürürse, buna arzu denir.

Bir kişi başkalarını küçük düşürmek, onlardan yararlanmak, onların zarar görmesi pahasına kazanmak ister. Kendisi, almanın sürecinden haz almaz, fakat gerçek şudur ki, bu sayede başkalarının üstünden yükselir. Bu egoizmdir.

Başka bir deyişle, doyurma için, doymuş olma için doğal bir arzu vardır ve egoist bir arzu vardır. Eğer sadece haz almak istersem, o zaman bu, benim varlığım için temel bir gereksinimdir. Ancak onlardan daha yukarı yükselmek için özellikle başkalarının zarar görmesi pahasına, onların aleyhinde bir şey alma arzusundaysam, o zaman bu egoizmdir.

How Is The Desire To Receive Different From Egoism?

Sorularınıza Cevaplar Bölüm 231

Soru: Yaradan’ın, Kendisinin haz duyması için kişinin Kabala çalışmasını istediğini söylemek mümkün mü? Başka bir deyişle, Kabala ile ilgilenir ve özellikle O’nu memnun etmek için çalışırsam, Yaradan’ın arzularını yerine getirecek miyim; O, hazzı yaşayacak mı (bunu bilmeyecek olsam da)?

Cevap: Evet. Bu özellikle, O’nunla ve O’nun seviyesinde, karşılıklı bağda egoizmin kirliliği olmadığı zamandır!

Soru: Transandantal meditasyon, Yaradan’a ihsan etmek olarak düşünülebilir mi?

Cevap: Hayır.

Soru: Mesih’in Roma’nın kapılarında oturması ne anlama geliyor?

Cevap: Egoizmle yapılan çalışmanın sonunda, Mesih, tam kurtuluşun gücü sizi karşılar. Mesih (Mashiach), “Moshech” kelimesinden gelir – çekmek, sizi egoizmden çeker.

Answers To Your Questions, Part 231

Egoizmden

Bizler egoizmden, sadece kendi iyiliğini önemseyen haz alma arzusundan oluşuyoruz. Fakat içimde olan ve kendisi için endişelenen bu güç ben değilim; o, bedende var olan dışarıdan gelen bir kuvvettir. Onu anlamıyoruz ve onunla özdeşleşiriz çünkü bizler onunla doğup büyüdük.

Bu yüzden egoist arzumun, gerçekten benim olmadığını hayal bile edemem. Onun üzerine çıkabilir veya ondan ayrılabilir ve onu dışımda var olan bir yabancı olarak hissedebilirim. Buna Firavun’un insan üzerindeki gücü denir. Eğer egoizmin benim dışımda olduğunu keşfedersem bu, Firavun’u ifşa ettiğim anlamına gelir.

Eğer gruptaki dostlarla sevgi inşa edersem ve onun vasıtasıyla saran Işığı çekmeye çalışırsam, o zaman bu Işık beni etkiler ve haz alma arzumdan çıkarır. O zaman bu gücün benim olmadığını, yabancı olduğunu hissederim. O üzerimde o kadar çok hükmetti ki onun ben olduğumu düşündüm.

Yavaş yavaş, egoizmin, ben olmadığının farkına vardım, ama o kadar kurnaz ve sinsi ki benim içime işledi ve her arzumu ve düşüncemi, kalbimi ve zihnimi kontrol altına aldı. Her şeye hükmetti, ama şimdi görüyorum ki yavaş yavaş kendimi özgürleştirebilirim, uzaklaştırabilirim ve dışında kalabilirim.

Ben onun hükmü altında değil tarafsız bölgede olmak isterim. Onun ne düşündüğümü ve ne isteyeceğimi belirlediğini hissederim. Ve bununla hem fikir değilim! Üzerimde hükmetmesi için farklı bir güç isterim- ihsan etme kuvveti, Yaradan’ın kuvveti. Bu iki kuvvet birbirine zıttır.

Fakat bunu nasıl yapabilirim? Egoist arzunun beni mezara götürdüğünü görüyorum. Sadece dünya üzerinde neler olduğuna, nereye gittiğine bir bakın. Zaten herkes, egoist doğanın bizi ittiği yeri anlamaya başlıyor.

Bu nedenle, beni haz alma arzumdan ayıracak olan, ıslah eden Işığa, Tora’nın gücüne ihtiyacım var. Bu arzunun kötü olduğunu ve ondan kurtulabileceğimi hissetmeye başlayacağım. Haz alma arzumdan, egoist bir şekilde, kapitalist olarak onun gelişiminin meyvesinden ve ilerlemenin tüm nimetlerinden haz alırken “tokluğun yedi yılını” yaşadım.

Ancak bugün, egoist arzunun bizi iyiye götürmeyeceğini ifşa etmekteyiz. Bu gücün kötü olduğu ortaya çıktı. O zaman ne yapacağınıza karar vermelisiniz. Yaradan’ı, üst dünyayı, hayatın özünü ve amacını ifşa etmek isteyen üst kuvvete yönelmiş kalpteki noktası olan insanlar, hayatta bir yöne sahiptir ve bunu gerçekleştirmeye hazırlardır.

Yukarıdan, bir gruba, ıslahlarının gerçekleşme yerine yönlendirilirler ve kişinin amacı bu iyi kaderi seçmek ve grup vasıtasıyla ıslah eden Işığı uyandırmaktır. Sadece Işığın yardımı ile kişi kendini, onu katılaştıran egoizminden ayrılmaya başlayabilir ve onu başka birinin kuvveti, Firavun’un gücü olarak hissetmeye başlayabilir ve ondan nefret eder. Firavun’un evinde büyüdüğüm halde, sonunda ondan kaçarım.

Tüm bu çalışmayı, her birimiz diğerlerine yardım ve destek vererek ve karşılıklı ihsan etme örneği göstererek, onlu içinde yapabiliriz. Bir olma çabalarımızın ölçüsünde, bizi egoist arzudan ayıracak ve Yaradan’ın mükemmel gücü altında bizi yeni bir yere getirecek olan ıslah eden Işığı çekeceğiz.

Bir yandan Firavun’un alanı, diğer yandan Yaradan’ın alanı ve bizler ikisinin arasında ortada duruyoruz. Sonuç olarak, Firavun sol çizgiye, ıslah eden ışık sağ çizgiye döner ve ortada bu kuvvetlerin ikisini de dahil ederiz.

Doğuştan itibaren haz alma arzusunu ediniriz, onu Firavun’dan ödünç alırız ki buna “birçok mülkle yola çıkarız” denir. Bunun üzerine, bir kısıtlama, bir perde ve yansıyan Işık, ıslah eden Işık’tan alınan tüm ıslahları yaparız ve bu şekilde özgür kalırız.

Bu nedenle, grup içinde çalışma/uygulama yapmadan, bu yolu takip etme şansımız kesinlikle yoktur. Her şey, kırılmayla, Bilgi Ağacı’nın günahıyla başlar. Adem’in Yaradan’a sorduğu gibi: “Ben ve eşek aynı yalaktan mı yemek yiyeceğiz?” – yani, sadece kendi bedenini doldurmaktan haz alan bir eşek mi olurum? Peki, içimdeki adam/insan nerede?

Yaradan buna cevap verir: Bekleyin, kırılmalar, kötülüğün ifşası olacak ve ardından “yüzünüzün teriyle ekmek yiyeceksiniz”, yani, sizler bilgelik kazanacak, Yaradan’ı ifşa edecek ve bir adam olacaksınız.

Firavun ilk önce, egoizmimin nasıl ayrıldığını, sıyrıldığını ve yabancılaştığını hissettiğimde ortaya çıkar. Egonun ve benim aynı şey olmadığımızı hissederim. Egoizm, üzerime yukarıdan yerleştirilen yabancı bir güçtür. Bu Yaradan tarafından belirlenmiş olmasına rağmen, onunla hem fikir değilimdir. O zaman bu kuvvete Firavun denir. Bu zaten önemli bir gelişmedir.

From Egoism

Mantığa Karşı

Soru: Neden Kabala hiçbir şey anlamamama rağmen, benimle akıl vasıtasıyla konuşmaktadır? Üst dünyayı hissetmeme rağmen, neden değişime ihtiyacı var ve duygular düzeyinde çalışır?

Cevap: Çünkü hislerimiz yeni bir akla yol açar. Mantık, yeni arzuların ve hislerin sonucudur.

Bazı nedenlerden dolayı, hislerin ve aklın birbirine zıt olduğuna inanırız. Öyle değildir! Duygularım, yani arzularım ve içlerinde hissettiğim şeyler gerçekte benim aklımı belirler. Var olmak, bilinci belirler.

Arzuları ve onların yerine getirilmelerini değiştirme yoluyla, aklım değişir. Ve eğer değişmezse, o zaman mantık ötesi inançla ona karşı gidebilirim. Akıl benim için kutsal değildir, ancak bazen duygulardan daha önemlidir, çünkü bana belli bir derece verir ve ben aklımı baskılarım ve onun üzerine çıkarım.

Mantık şöyle der: “Bilginizi, arzularınızı genişletin ve onlarla çalışın” ve ben cevap veririm: “Hayır, onlarla çalışmak istemiyorum, çünkü cevabı vermiyorlar. Farklı bir yoldan gitmek zorundayım. ”

Mantığa karşı, ne anlama gelir? Ben aklımı yok etmem; sadece gördüğümün beni sınırlandırmadığını söylerim. Ondan bir adım daha yükseğe tırmanmak zorundayım.

Aklın üzerinde bir adım ne, bilmiyorum. Kendimden daha yüksek bir şey düşünebilir miyim? Böylece hislerime başvururum ve şunu derim: “Egoist hislerim yanlış. Ben alma değil, ihsan etme niteliğine göre gideceğim. Sonuca ulaşmamın tek yolu budur. Ve sonra aklım değişecek. ”

Bizler akıl vasıtasıyla, yukarıdan etkileniriz. Ben hislere başvururum ve onların üzerinden ihsan etme niteliğine giderim. Ve sonra yeni bir seviyeye ulaşırım: yeni hislere ve yeni bir akla.

Counter To Reason

Mükemmel Bir Dünya Görmek İçin

Soru: Mükemmel bir dünyaya, sonsuzluğa girmek, kendinizi mükemmelleştirmek ve ıslah olmuş benliğinizden, mükemmelliği, sonsuzluğu görmek anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet, içinde değiştiğim ölçüde, çevremdeki dünyada değişiklikleri görebilirim.

Soru: Kendimi değiştirmek zorunda olduğum noktaya nasıl gelebilirim? Sonuçta, tüm hayatım boyunca başkalarını değiştirmeye çalışıyorum.

Cevap: Gerçekten, genellikle insan herkesi değiştirmek ister. Çevresindeki dünyayı “eğmekten” başka bir şey istemez. Ancak, gerçekte dünya eğilmez. O öyle yaratılmıştır ki eğer eğmek istiyorsan, kendini eğeceksin. Sonuç olarak, belki birinde değil ama birkaç yaşamınızda, eğilmesi gereken kişinin siz olduğunuzu anlayacaksınız.

Bu konuda aşağılayıcı bir şey yoktur. Bu çok heyecan verici bir oyundur, çok etkileyici, kavramsal bir yolculuktur: ben değişirken çevremdeki dünyanın da bir peri masalındaki gibi değiştiğini görürüm. Ve bu mümkündür.

Soru: Ancak, kişinin yaşamının 70 ila 80 yılı boyunca, insan bir şekilde değişiyor ki dünya hakkında bu söylenemez. Siz hangi değişikliklerden bahsediyorsunuz?

Cevap: Dünya da biraz değişiyor, ancak yalnızca insanların değiştiği cansız seviyede. Neden bugün dünya 100 yıl önceki dünyadan farklı? Çeşitli teknik ve teknolojik değişiklikler gerçekleşti, iklim koşulları farklılaştı, bazı hayvan ve bitki türlerinin nesli tükendi, vb. Her şey, değişim vasıtasıyla çevremizdeki dünyanın değiştiğini görüyor olmamız gerçeğinden gelir.

Ancak bunlar aynı, cansız seviyedeki çok küçük değişikliklerdir. Bu yeni bir dünya değil. Sonuçta aynı egoistler olarak devam ediyoruz.

Gerçek şu ki, maddi arzularımız değiştiğinde, görünürde yeni bir şey icat etmeye başlarız. Ancak, icat edecek bir şey yoktur, çünkü eğer bir insan doğasını, egoizmini, ihsan etme ve sevginin zıt özelliklerine, başkalarıyla bağ kurma özelliğine kökten değiştirmeye başlarsa, o zaman yeni özellikleri vasıtasıyla tamamen farklı bir dünya görür.

To See A Perfect World

Manevi Benliğimi Bulmak

Soru: Kendimden çıkmak ne anlama gelir? Bu, kendi davranışlarımı ve düşüncelerimi sanki dışarıdan gözlemlemem gerektiği anlamına mı gelmekte?

Cevap: Kendimden çıkmak, egoizminizden çıkıp, fiziksel benliğimden ayrılarak manevi benliğimi bulmak anlamına gelir. Tüm fiziksel dünyayı, egoizmimizin içinde hissederiz. Manevi dünya ihsan etme niteliği ile hissedilir. Alma niteliğinden çıkma ve ihsan etme niteliğine girme, “yeni bir dünyayı hissetmek/algılamak” olarak adlandırılır, var olan ancak daha önce göremediğimiz bir koşuldur. O kendini ifşa eder, çünkü siz bakış açınızı değiştirirsiniz.

Finding My Spiritual Self

Arzuların Kölesi

Soru: Ben, hazların mı kölesiyim yoksa arzuların mı kölesiyim?

Cevap: Ben arzularımın kölesiyim. Eğer bir arzuyu diğeri için değiştirirsem, o zaman hep bana daha iyi görünen, küçük bir arzuyu daha büyük bir arzu için değiştiririm. Ben her zaman sadece arzularımın içindeyim.

Soru şudur: Onların üzerine nasıl yükselebiliriz? Onları aşmak için, bu eylemi üzerimizde uygulayacak bir gruba ve üst Işığa ihtiyacımız vardır.

A Slave Of Desires

Sorularınıza Cevaplar, Bölüm 228

Soru: Kabala bilgeliğini tesadüfen buldum, sadece bana meditasyon yoluyla “astral” e nasıl girileceğini öğreten bir sihirbaz bana bunu önerdi. Bu büyücü son beş enkarnasyonunu hatırlamakta ve birkaç Kabalistik kitabı bile değerlendirmiş: Uygulamada, EtzChaim (Hayat Ağacı) ve Talmud Eser Sefirot (OnSefirot’un Çalışması)

Size iki sorum var:

  1. Üst dünyalara meditasyon yoluyla girme hakkında ne düşünüyorsunuz?
  2. Onlu grup olmadan ne yapacağımızı nasıl açıklarsınız? Belki bu onlular gerekli değildir? Sizce bu yol, insanları Kabala çalışmaktan korkutur mu?

Her türlü, muazzam çabalarınız için çok teşekkür ederim ve Tanrı sizi korusun!

Cevap: Kabala, egoizmin bizim doğamızın temeli olduğunu ve ondan ayrılıp daha yüksek bir doğaya doğru yola çıkarak, sevgiye dönüşene kadar, egoizmin üzerinde ihsan etme niteliğini edinmeyi öğretir. Soru şudur: Egoizminiz dışında, herkesi seven bir insan haline gelir misiniz?

Answers To Your Questions, Part 228

Neden İnsanlığın Yaratılışın Amacı Hakkında Bilgisi Yoktur?

Not: Eğer kişi Rabaş veya BaalHaSulam’ı okumazsa, yaratılışın amacını bilemez. Tuhaf görünüyor, çünkü insanlık çok fazla ilerleme kaydetti ve çok fazla araştırma yaptı, ama yine de bu farkındalığa ulaşamadı.

Benim Yorumum: Bunun nedeni, insan aklının buna hazır olmamasıdır. İnsanlar, doğanın birbirine bağlı tek bir organizma olduğundan bahsederler; fakat bir insan buna adapte olamaz, çünkü ondan farklıdır. Doğaya ya da topluma bütüncül bir biçimde bağlı değildir, bu nedenle kendi başına bunu başaramaz. Bütüncül bir akla, bütüncül bir duyarlılığa veya algıya sahip değildir.

O, egoist bir algı, dünyanın geri kalanı ile egoist bir ilişki ile nitelendirilir: al, ele geçir, gasp et. Dünya ile bütüncül bir şekilde bağlantıda olmayarak, ondan ayrılır, kendi içinde kalır. Bu nedenle, doğayı bütünsel ve tamamlayıcı olarak anlamak, algılamak veya hissetmek çok zordur.

Kabala, yavaş yavaş içimizdeki bütünsel gerçeklik algımızı geliştirmeye başlar. Dahası, kendinizin yarattığı gerçekliği gördüğünüzü söyler. Burada modern psikoloji ile bir çatışma görürsünüz. Kendinizi gerçekliğin projektörü olarak algılamaya başlarsınız: Dünya yaratırsınız, onu tasvir edersiniz.

Sonunda, hiçbir gerçekliğin olmadığı, her şeyin içinizde olduğu ortaya çıkıyor. Bundan şu sonuç çıkar ki bunu incelemek/araştırmak için bir şekilde kendinizi değiştirmek zorundasınız. Kendinizi geliştirerek, bütüncül bir hale gelerek bunu yapma fırsatını elde edersiniz. Daha sonra kendinizi bir makine, bir laboratuvar gibi kullanmaya başlarsınız. Başka bir deyişle, niteliklerinizi değiştirerek, hissettiğiniz gerçekliğin nasıl değiştiğini anlarsınız.

Onu tasvir edersiniz, yaratırsınız ve kendi gerçekliğinizin, kendi hayatınızın Yaradan’ı olursunuz. Ayrıca, tüm insanların, hayvanların, bitkisel ve tüm kozmosu içeren cansız dünyanın,  nasıl içsel niteliklerinizin bir yansıması olduğunu görürsünüz: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan unsurları- egoizminizin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü aşamalarıdır.

Bu gerçekliğin düzeltilip düzeltilmediğini, yani diğer parçalarla bütünsel olarak bağlı olup olmadığını görebilirsiniz.

Why Does Humanity Have No Knowledge Of The Purpose Of Creation?

Manevi Metodu Takip Edin

Soru: Kabalistler ve bir grup kibirli arasındaki fark nedir?

Cevap: Günümüzde hepsi karmakarışıktır. Birini diğerinden ayıramam. Zohar Kitabı başlangıç ve sonrasında anlatıldığı gibi ruhsal gelişime karşı olan herkes, bizimle aynı yolda değildir.

Kendimize dikkat etmeli, öğretmenlerimizin yazdıklarına sürekli olarak danışmalı ve başkalarının yaptıklarına aldırış etmemeliyiz.

Burada irade özgürlüğü vardır. Bir kişi, başkalarına zarar vermezse, doğru ve iyi olduğunu düşündüğü şeyleri yapabilir. Küçük manevi topluluğumuzda kapalı olarak, kimseye zarar vermeyiz, bizler herkese açığız.

Asıl önemli olan sıkı bir şekilde programı, öğretmenlerimizin tavsiyelerini takip etmektir ve o zaman hedefe ulaşacağız.

Soru: Bir insanda egoizm her arttığında, dış toplum tarafından daha fazla etkilenmektedir. Bu zararlı etki nasıl önlenebilir?

Cevap: Metodun çalışmasına ve kendi içsel çalışmasına daha derinlemesine dalmak suretiyle. Bundan daha fazla bir şey yoktur.

Follow The Spiritual Method