Category Archives: Dost

Dalga Hareketi

Soru: Düşüş ve gizlilik koşulundayken, aramızdaki karşılıklı garantiyi nasıl koruyabiliriz?

Cevap: Eğer düşüş ve gizlilik koşulundaysak, o zaman dostlarımızın yardımıyla kendimizi tutundurmalıyız. Ve düşüşte olmadığım zaman da, dostlarıma nasıl destek olabileceğimi düşünmeliyim.

Bizler bu şekilde kademeli olarak, dönüşümlü olarak, dalgalar halinde çalışıyoruz: Ben dostlar için, dostlar benim için. Kendimizi her zaman tüm olumsuz ve olumlu koşullarımızın karşılıklı olarak toplanacağı şekilde konumlandırırız ve doğrudan hedefe ilerleriz.

Mantık Ötesi Eylemleri Nasıl Gerçekleştirebiliriz?

Soru: Mantık ötesi eylemleri nasıl gerçekleştirebiliriz?

Cevap: Hayatı, bir grup içinde ihsan etme, bağ, sevgi ve karşılıklılık, önemseme niteliklerinde hayal etmelisiniz. Bu durumda dostlarınıza bunun için uğraştığınızı ve bunun içinde olduğunuzu gösterebileceksiniz. Bu, garanti koşulunu veya mantık ötesi inanç koşulunu gerçekleştirmek için zarurettir.

Yalnızlığı seven bir kimse, manevi yasayı hiçbir şekilde yerine getiremez, çünkü bu sadece başkalarıyla ilgilidir.

Bu nedenle, mantık ötesi inanç koşulunun yerine getirilmesine duyulan endişe, her biri kendi ölçüsünde ve onu hayal edebileceği biçimde tüm dostlar tarafından kabul edilmelidir. Bu, içinizdeki üst dünyanın ifşasına yol açacaktır.

Dostları Önemsemek, Kendi Islahını Önemsemek Demektir

Baal HaSulam, “Arvut [Karşılıklı Garanti]”: Olumlu yönden, eğer her biri Arvut’u dostunun ihtiyaçlarıyla ilgilenip karşılayana dek korursa Tora ve Mitzvot’u [emirleri] tam anlamıyla yerine getirebilirler, yani “Matan Tora” da belirtildiği gibi Yaradanlarına memnuniyet getirebilirler.

Yaradan, dostlarımın arkasında durandır. Dostlara nasıl davranırsam, Yaradan’a da öyle davranırım. Bunun aksi olamaz!

Eğer dostlarımı, mantık ötesi inancın ne anlama geldiğini anlamaları için önemsersem ve her zaman ihsan etme niteliğinde olduğumuzu, birbirimize çekildiğimizi ve birbirimizden itilmediğimizi, birbirimize yardım etmemiz gerektiğini ve yardım ettiğimi hayal edersem; eğer bu şekilde mantık ötesi inancı fark edersem; yani Bina’nın (inanç) niteliğini mantığın üzerine, Malhut’un (alma) niteliğinin üstüne yükseltirim, o zaman dostlarımı etkileyerek, onlar aracılığıyla kendimi tekrar etkilerim.

Bu yüzden dostlarınızı sürekli önemsemeniz çok önemlidir. Temelde, bu gizli bir biçimde kendini önemsemedir, çünkü ben bir egoistim ve kendimin özgecil olmasını istemem. Başkalarını sevemem ve ihsan edemem! Ve toplum da beni etkileyemez. Beni bu duruma hazırlayabilir ama daha fazlası değil.

Ve eğer ihsan etme, sevgi ve birlik değerlerini yayarak toplumu etkilersem, o zaman kendi çabalarım beni etkiler ve çevrede vasıtasıyla da kendimi ıslah ederim. Bu, bu şekilde işler.

Bana başka bir şeyi önemsiyormuşum gibi gelse de, bu aslında kendi ıslahımı önemsediğim anlamına geliyor. Herkese mantık ötesi inanca olan arzumu göstermeliyim, sanki gerçekten çok istiyormuşum gibi. Bu niteliğe sahip olmasam da, henüz gerekli ve zorunlu olarak görmesem de, bunu hiç bilmiyor olsam da ve mantık ötesi inancın, almanın üzerinde ihsan etmenin ve egoizmin üzerinde sevginin ne anlama geldiğini yeni yeni öğrenmeye başlamış olsam da, bunu yaparak dostlarıma ilham veririm.

Dahası, başkaları üzerindeki etkim ortak Kli’den (kab) tüm ruhlardan geçer ve bana geri döner. Onu herkesten alırım. Nicelik olarak olduğu söylenemez çünkü seçici davranır, ancak nitelik açısından esas olarak Yaradan’dan gelir.

İyi Bir Başlangıç

Soru: Dostlara karşı kıskançlık, iptalin doğru bir göstergesi midir?

Cevap: Dostlara karşı kıskançlık bir iptal göstergesi değildir, ancak bu iyi bir başlangıçtır.

Onları kıskanırım. Bu, onlarda zaten bende olmayan bir şey gördüğüm ve bu yüzden onları kıskandığım anlamına gelir. Böylece onları zaten bir şekilde kendi üzerime çıkarırım.

Ve o zaman belki onlara yaklaşmak için bir karar vereceğim. Onlar benden daha akıllı ve manevi olarak benden üstünse, neden onlarla birlikte olmayayım ki. Bu iyi bir duygudur.

Her Şey Birlik Tarafından Belirlenir

Dostlarla birleşmede özel bir güç vardır. Aralarındaki birlik sebebiyle düşünceler ve fikirler birinden birine geçtiğinden, her biri bir diğerinin gücüyle kaynaşır ve bununla gruptaki herkes tüm grubun gücüne sahip olur. (Rabaş, Makale 14, (1988) “Dost Sevgisi İhtiyacı”).

Dostların sevgisine duyulan ihtiyaç; eğer onlarla bağ kurmazsam ve de iyi, doğru bir bağa sevgi denmekteyse, o zaman manevi Kli’mi (kap) alacak hiçbir yerim olmadığı gerçeğiyle açıklanır.

Doğal olarak Yaradan’ı ve üst dünyayı ifşa edemeyeceğim ve yalnız, kopuk halimde kalacağım ve sadece kişisel içsel egoizmimi yani mevcut dünyamızı hissedeceğim.

Dostlarla birleşmede özel bir güç (özel istisnai bir sonuç)  vardır. Gerçekten, görüş ve düşünceler, birleşmelerinden dolayı birinden diğerine geçer yani onların içinde birleşirler.

Bu nedenle, herkes dostlarıyla birleşmek istediğinde, onların içinde birleşen üst ışığın akışları onların içinden geçer. Ve herkes, küçük egoizmi dışında, herkesten etki alır ve tüm grubun mevcut niteliklerinden ve düşüncelerinden ibaret olur.

Her biri ve hepsi birlikte, Yaradan’ın daha sonra Kendisini ifşa ettiği bir kap olan ortak, birleşmiş, birleşik bir Kli’ye sahiptir.

Her biri bir diğerinin gücüyle kaynaşır ve bununla gruptaki herkes tüm grubun gücüne sahip olur. Yani, ilerlememiz sadece bizim birliğimize dayanır ve birliğimize bağlıdır. Başka bir şeye değil!

Kitaplarda ne yazdığını çok iyi biliyor olabilirsiniz, büyük bir Kabala bilgini-teorisyeni olabilirsiniz, ama bir grubunuz yoksa, herkesle birlik olmazsanız, siz asla bir uygulayıcı olamazsınız. Bu, “Arvut – Karşılıklı Garanti” makalesinde ve Baal HaSulam ve Rabaş’ın diğer makalelerinde belirtilmiştir.

Siz hiç bir şey yapamazsınız. Egoistler olarak yaratıldık, birbirimizden ayrıyız. Şayet bireysel egoizmimizin üzerine çıkarsak, o zaman her birimizin içinde üst dünyayı ifşa edebileceğimiz koşullar yaratırız.

İlerlememiz sadece birliğimize dayanır ve birliğimize bağlıdır. Bağın içinde üst dünyayı ifşa ederiz yani Yaradan’ı ifşa ederiz. Ve bağın büyüklüğü, ortak ruhumuz olan manevi bir Kli oluşturur.

Her şey sadece bizim bağımız tarafından belirlenir. Bu en önemli ve tek şeydir diyebilirim. Ama öte yandan, ana ve belirleyici faktör, bağımızın büyüklüğü, gücü ve kuvvetidir.

Gerçekliğin Sıfır Noktasında

Dostlar, egoizmimi düşürmek için çalıştığımı görmeliler. Herkes onlunun merkezinde olmaya çalışır ve aynı zamanda diğerlerinin orada onun için yer açtığını hisseder. Bu şekilde hepimizin tek bir yerde olduğunu ve herkes için yeterince yer olduğunu hissedeceğiz. Hem düşünce hem de eylemlerle çaba harcayarak böyle bir duyguya gelmek çok önemlidir.

Hepimizin orada olması ve tüm dostlarımı ona çekmek için bağlantı noktasına dahil olmaya çalışırım. Maneviyatta yer yoktur; hepimiz bir noktaya sığabiliriz. Bu, Keter’den Malhut’a kadar on noktanın bir Partzuf’ta düzenlendiği ve realitenin merkezi olarak adlandırılan bir nokta üzerinde durduğu anlamına gelir.

Ari’nin şiirinde anlatıldığı gibi, oluşacaklar oluşmadan ve yaratılanlar yaratılmadan önce, tüm gerçekliği dolduran sadece saf, sonsuz bir ışık vardı. Sonra bu gerçekliğin içinde, ışığın kendisini kısıtladığı ve tüm yaratılışı onunla başlattığı merkezi bir siyah nokta belirdi.

On’lumu hepimizin içinde durduğu bu siyah noktada görmeye çalışırım. Üst ışık bizi çemberlerin Sefirot’u aracılığıyla dışarıdan etkiler ve bu içsel noktadan üst ışığı etkilemek isteriz.

Onu her yönden özgürce etkileyemeyiz. Tek bir imkanımız vardır: kendimizi kısıtladığımız ölçüde, kendimizi ihsan etmeye açabiliriz. Kısıtlama, etrafımızdaki her yöne 360 derecelik bir açıyla gerçekleşir ve üst ışıkla temas için açıklık sadece %1 veya dairenin bir derecelik bölümü olabilir.

Maneviyatta yer yoktur. Birbirimizle, hiç kimsenin yer kaplamayacağı ve hepimizin sıfır noktasına geleceği şekilde bağ kurmamız gerekir yani Yaradan’ın yarattığı noktada, ışığın ortasındaki karanlık noktadayız. Bu bizim merkezimizdir, daha sonra ışığa eşitliğimiz ölçüsünde gelişiriz ve sonra ışık bu daire içinde geliştirdiğimiz tüm Kli’yi doldurur.

Hepimiz bir noktaya sığmayı nasıl başardık? Hiçbirimiz yer kaplamıyoruz. Orada kendi önemime, egoizmime, gururuma ve fikrime yer kalmamasını istiyorum. Yoksa manevi değil, bedensel olacağım.

Eğer egoizmimle herhangi bir eylemde bulunmazsam, o zaman çemberin ortasında olurum, onlunun merkezinde. Başkalarıyla olan ilişkim aracılığıyla Yaradan’la bir ilişki kurmak için gerekli varoluş dışında, alma arzum için hiçbir şey almak istemiyorum. Diğerleri bu çemberleri dolduranlardır ve Yaradan bizi etkiler ve doldurur.

Dostların önünde kendisini iptal eden kişi, onlunun merkezindedir. Eğer hepimiz kendimizi iptal edersek, o zaman hepimiz tek bir yerdeyiz demektir. Manevi dünyada, yer, bir arzu olarak adlandırılır. Eğer tüm arzularımızı iptal edersek, o zaman kendimizi sıfır arzusunda, sıfırın yerinde buluruz – bu, onlunun merkezi, çemberin merkezidir.

 

Her Koşulun Üstesinden Nasıl Gelebilirim?

Bana verilen her koşulun üstesinden nasıl gelebilirim? Dostlarımla ilişkilendirirsem her koşulda çalışabileceğimi görürüm. Kendinizi aşağıdan ve yukarıdan, her iki yönden de incelemelisiniz: bir yandan tüm dostlardan daha düşük hissetmek ve aynı zamanda grubun aktif bir üyesi olarak gruba yatırım yapmak.

Bu, aynı zamanda hem en düşük hem de en yüksek koşulda olduğum ve daha sonra kendimi onluya göre doğru bir şekilde inşa ettiğim anlamına gelir. Kendimizi her zaman inşa ettiğimiz manevi Partzuf’a göre kontrol ederiz.

Kendimi onlunun merkezine göre pasifize ederim. Onlu benim teknem, on Sefirot, grubumdur. İçinde birey yoktur, sadece Yaradan’ın kendi şartlarına göre ulaşmamızı istediği ortak bağımız vardır.

O her birimizin içinde sahip olduğumuz tüm nitelikleri keşfetmemiz için içsel koşullar, egoizm ve içsel nitelikler oluşturur ve tüm bu yükle dostlarıma katılırım ve onlarla bir çember, bir küre, bir tekne, manevi bir kap oluştururum.

Herkesin görevi, tüm dostları tek bir kapta birleştirmek, onları kendi nitelikleriyle doldurmak ve bunun kendisine bağlı olduğunu hissetmektir.

Herkesin görevi, tüm dostları kendi nitelikleriyle doldurmak için tek bir kapta birleştirmek ve her şeyin ona bağlı olduğunu hissetmektir. En düşük Sefira olan Malhut yerine, en yüksek Sefira olan Keter olabilirim. Kendimi ve onluyu bu şekilde inceler, dostlarımla bu şekilde çalışırım.

Elbette tüm bunları yapan ben değil, üst ışıktır. Kendimi Yaradan’ın önünde pasifize ettiğim ve benden istediğini yaptığım ölçüde, O’na tutunarak, her şeyi nasıl yaptığını ve bana neler olduğunu giderek daha iyi anlarım.

Bağ Ne Kadar Güçlüyse, Arzu O Kadar Güçlüdür

Soru: Dostlarımız için doğru Hisaron’u (arzuyu) yaratacak gücü nereden bulabiliriz?

Cevap: Bunu kendi aranızda geliştirmelisiniz. Mesele şu ki, hem güç hem de arzu bir yerden değil, sadece yukarıdan, Yaradan’dan gelir. Ama hepsi ona ne kadar ihtiyacımız olduğuna bağlıdır.

Bazen: “Bize arzu ver!” diye talep ediyoruz. Ama elimizdekilerle düzgün bir şekilde baş edemiyoruz ve bu yüzden de bütün haykırışlarımız, yakarışlarımız, isteklerimiz, dualarımız hiçbir şey getirmiyor.

Bu nedenle, sadece bağınız ölçüsünde, bir talep için doğru dürtülerin veya yukarıdan bir arzunun, sizi geliştirecek ve büyütecek güce yükselme arzusu için, içinizde ortaya çıkacağını anlamalısınız.

Sadece aramızdaki ortak bir talebin tespiti ve onu Yaradan’a döndürmek bize bağlıdır.

Niyetin Doğru Olup Olmadığı Nasıl Kontrol Edilir?

Soru: Kişi, niyetinin doğru olup olmadığını nasıl kontrol edebilir?

Cevap: Bunu dostlarınıza karşı olan doğru tavrınızla kontrol edebilirsiniz. Dostlarınızla ilişki kurduğunuz gibi, Yaradan ile de ilişki kurarsınız.

Ve Yaradan’a farklı davrandığınız konusunda kendinize yalan söylemeyin: “O’nu seviyorsunuz ama dostları…”  Böyle bir şey yoktur çünkü dostlarınıza karşı tutumunuz içinde Yaradan’a karşı tutumunuzu şekillendirirsiniz. Başka türlü değil!

 

Kalbimi Nasıl Açarım?

Soru: Kalbimi nasıl açabilirim?

Cevap: Kalbinizi ancak çevre ile doğru iletişim kurarak açabilirsiniz. Başka yolu yok.

Dostlarınızla doğru iletişim kurmaya başladığınızda, daha yakın olmaya çalıştığınızda ve size iyi veya kötü görünen dış özellikleri ne olursa olsun onları sevmeye başladığınızda, o zaman ne kadar çok çevreye karşı tutumunuzun sadece egoizminiz tarafından belirlendiğini hissedeceksiniz.

Dostlarını sevmek için egoizmin üzerine çıkmak büyük bir iştir. Bizim yaptığımız şey bu. Kalbinizi açmak, egoizmi açmak değil, başkalarına karşı arzunuzu açmak anlamına gelir.

Şimdilik sadece nasıl kalbimizin üzerine yükseleceğimizi, egoizmimizden nasıl çıkacağımızı ve onun üzerinde olan her şeyi hissetmeye başlayacağımızı düşünmeliyiz.

Bunu yapmaya çalışın. Yol sadece çevreden geçer. İyi şanlar!