Category Archives: Dost

Yemek Sırasında Sessizlik

Soru: Sessizlik unsuru Kabalistik yemeklerde sıklıkla kullanılır. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Anlam sessizlikte değil, niyettedir. Manevi yolda dostlarınızla yemek yerken, amaca doğru nasıl birlikte çabalayacağınıza, nasıl birleşeceğinize, şimdi ve sonra Yaradan ile bu bağdan ne kadar daha büyük bir bağ geliştirmek istediğinize dair çok güçlü içsel niyetleri derinlemesine araştırırsınız.

Bu nedenle, insanların sessizce oturmaları çok önemlidir.

Not: Kabalistik melodiler de yemeklerde sıklıkla kullanılır.

Cevap: Evet, İnsanların birlikte söylediği, genellikle sözsüz belirli melodiler vardır.

Tüm bu unsurlar, manevi kaynağa, Yaradan’a olan ortak içsel bağa yükseltmek için, onların içsel olarak bir araya gelmelerine yardımcı olur.

Yaradan Sevgisine Ne Zaman Ulaşırız?

Soru: Komşuya duyulan sevgi ile Yaradan’a duyulan sevgi arasında bir fark var mıdır?

Cevap: Bizim ıslahımızda, denildiği gibi bir fark vardır: “Yaratılan sevgisinden Yaradan sevgisine.”

Biri olmadan diğeri olamaz. İlk olarak, komşumuza olan sevgiyi yeniden oluşturmalıyız.

Ve o zaman Yaradan için sevgiye ulaşırız. O’nun aramızda olduğunu ifşa ederiz. Başkalarıyla, verme ve onların koşulları için sorumluluk hissiyatıyla ilişki kurmaya başlarsam o zaman sevme koşulu gelir. Yani, kişinin komşusuna olan sevgisi sebeptir ve Yaradan’a olan sevgisi sonuçtur.

Tek Bir Düşünceye Tutunmak

Soru: Tüm eylemlerimde ve yaptığım her şeyde Yaradan’a benzemek istediğim düşüncesine tutunmak doğru mu?

Cevap: Evet, ama bu düşünce size yardımcı olacak birçok başka düşünceye de yol açmalıdır. Örneğin, Yaradan’a benzemek için gruptaki dostlarımla bağ kurmak, herkesten aşağıda olmak ya da tam tersi, onları arkamda çekmek için herkesin üzerine yükselmek vb.

İlk düşünce ana düşüncedir, ancak onu bir ana düşünceye eklenen ikincil düşünceler takip eder. Kabala bilgeliğiyle ne kadar çok meşgul olursanız, Yaradan’a nasıl yakınlaştığınızı o kadar çok takip ederseniz, içinizde daha fazla ikincil düşünceler ve arzular ortaya çıkar, ama hepsi tek bir genel ortak integrale bağlanır.

Şans Eseri Değil

Dünyada hiçbir şey tesadüfen olmaz; her şey, bizi tek kalp tek bir adam olarak birleşmek ve Yaradan’la bağ kurmak hedefine doğru ilerletme amacına yönelik olarak gerçekleşir.

Bu, tüm gerçekliğin amacıdır. Ve bunu çok arzu edersek, herhangi bir sorunu ilerlememizi hızlandırmak ve bize en kısa ve en iyi şekilde rehberlik etmek için bir fırsat olarak algılarız.

Asıl mesele, onlunun merkezini tespit etmek ve bu merkezden, onlunun ilerlemesi için O’nun yardımını istemek ve talep etmek için, Yaradan’a özlem duymak, , bizi onluda birleştirdiği ve O’na doğru ilerlememiz için bize akıl ve duyguları verdiği için O’na teşekkür etmektir.

Dua minnet ve istek içermelidir. Yaradan’ın bizi dünyadaki diğer insanlar gibi bilinçsiz bir durumda bırakmadığı için minnettarım ki O, bize nerede olduğumuzun ve gerçeğe, hakikat dünyasına, gerçek duruma nasıl ilerlememiz gerektiği ve böylece kaderimizi kontrol etmeyi öğrenmemiz gerektiği anlayışını verdi.

Bütün bunlar, O’na daha yakın olabilmemiz ve bu dünyadaki tüm insanları yanımıza çekebilmemiz gerçeğiyle, Yaradan’a memnuniyet vermek içindir. Yaradan, tüm insanların bir onluda, Adam HaRishon’un ruhunun on Sefirot’unda birleştiğini görmek ister.

Bu, Yaradan’a ve tüm insanlığa karşı görevimizdir, çünkü onların ortasındayız ve Yaradan’ı diğer insanlarla birleştirmeliyiz. Ve bu nedenle, Yaradan’ın hizmetkârları olarak adlandırılıyoruz. Bir yandan fiziksel dünyadayız ve tüm insanlarla bağlantıdayız, diğer yandan Yaradan’a bağlıyız ve O’nun ile yaratılan varlıklar arasında bir geçiş yolu olarak hizmet etmeliyiz.

Bizler, Galgalta ve Einaim ve AHAP olarak içimizde birleştirmemiz ve ruhumuzu oluşturmamız gereken bu iki parçaya, Yaradan’ın bir parçasına ve yaratılan varlıkların bir parçasına sahibiz.

Yaradan bizi bu çalışma için seçti: O ve insanlık arasında bir bağ kanalı, bir iletişim aracı, bir geçiş yolu olarak hizmet etmek ve O’nun güvenini haklı çıkarmak istiyoruz. Zor bir iş çünkü sadece kendi kaderimizi değil, dünyanın kaderini de önemsememizi, herkesin acısını hissetmemizi ve arzularını hissetmemizi gerektiriyor. Aynı zamanda böyle bir görevi almak da ayrı bir onurdur.

Onlunun merkezi, herkesin onlunun önünde kendisini iptal edip, boyun eğmesinden dolayı, her zaman bağ kurduğumuz yerdir. Bu şekilde, birlikte Yaradan’a döndüğümüzde onlunun merkezine ulaşırız. Herkes kendini diğerlerinin önünde iptal ederse, o zaman ortada Yaradan’a döndüğümüz ortak bir noktadan başka hiçbir şey kalmaz. Aksi halde Yaradan, O’na söylemek istediklerimizi işitmeyecektir.

Dostlarımın yandığını ve kalbimin sağır olduğunu görürsem, o zaman büyüklerin arasında küçük biri gibi hissetmeli ve elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Sınıfta otursam ve hiçbir şey duymasam, hiçbir şey görmesem, hiçbir şey anlamasam bile, duygu ve düşüncelerim uyuşmuşsa da her şeye rağmen dostlarımın arasındayım. Bu, annenin içindeki bir çocuk gibi, onlunun içinde bir embriyo haline geldiğim anlamına gelir.

Annenin karnındaki çocuk kıvrılmış bir şekilde yatar ve hiçbir şey yapmaz, sadece kendini iptal eder ve üst güç onu geliştirir. Aynı şekilde onluda kendimi iptal etmeli, mümkün olduğunca buna dahil olmalı ve dostlarımın beni etkilemesini beklemeliyim. Bu çok yüksek bir koşuldur ve bu tür bir kendini iptal etme büyümemizi sağlar.

Kendimi iptal ederek ve onluya dahil olmayı isteyerek, onlara büyük bir iyilik yapıyorum, çünkü şimdi Yaradan’ın benim için belirlediği koşullara göre doğru eylemi gerçekleştiriyorum. Bizler, her zaman on Sefirot’u onluda temsil ederiz ve her seferinde bu on Sefirot’ta farklı bir rol oynarız. Dolayısıyla aralarında benim gibi kendini iptal eden hiç kimse yoksa dostlar ilerleyemeyeceklerdir.

Manevi Hayatın Nabzı

Herhangi bir durumu yalnızca onludaki dostlar arasındaki bağ veya kopukluk açısından ve mümkün olduğunca içsel olarak değerlendirmeliyiz. Bu, hedefimize doğru daha hızlı ilerlememize yardımcı olacaktır.

Dostlarla ne kadar yakın veya ne kadar uzak olduğumuzu sürekli kontrol ediyorsak, Yaradan’ın bize karşı tutumunu ve O’nun, Adam HaRishon’un tek ruhuna geri dönmek için edinmemiz gereken bağın temellerini bize öğretme şeklini çok çabuk keşfedeceğiz.

Buradan, dünyada olan her şeyin sadece aramızdaki bağa bağlı olduğunu ve dünyayı düzeltmenin sadece aramızdaki bağ yoluyla mümkün olduğunu anlayacağız. Bağımız aracılığıyla Yaradan’a ne kadar çok kontrol verirsek, dünya o kadar iyi olur. O zaman, onlular arasında bağ kurmaya başlayacağız: onluyla onlular, yüzler, milyonlar birlikte… Ama herkes, içimizde tek bir onlu olarak hissedilecektir.

Yaradan’ın her zaman aramızda daha büyük bir gizlenmeyle ya da daha büyük ifşayla var olduğunu keşfedeceğiz. Ve bu şekilde, manevi yaşamın nabzının bu atışını, sürekli bir daralma ve genişlemeyi, aramızdaki birliğe ve Yaradan ile bağa doğru giderek daha fazla ilerlediğimizi hissedeceğiz.

Pozitif Gurur

Soru: Kendini sevmek gurur mudur?

Cevap: Kendini sevmek gurur bile değildir. O tamamen egoizmdir. Gurur, insanın kendinden bir şey çıkardığına ve bunun onu diğerlerinden üstün kıldığına inandığı zamandır.

Soru: Doğamın, doğal niteliklerimin üstesinden gelmekten gurur duyabilir miyim? Diyelim ki gruptaki çabalarım sayesinde güç kazandım. Böylece dostlarımın ve amacın önemini artıracak güce sahip olduğum için gurur duyarım, haklı mıyım?

Cevap: Eğer bu, dostun önemi, amacın önemi, Yaradan’ın önemi yani bizi yaratılışın amacına götüren her şeyle ilgiliyse, o zaman elbette bu pozitif bir gururdur. Bunun hakkında tam olarak şöyle yazılmıştır: “Ve onun kalbi, Efendi’nin yollarında yüksekti.”

Yaradan’ın Büyüklüğü Nedir?

Her şeyden önce, hayatımın her anını düzenleyen bu güç dışında, önümde hiçbir şeyin olmadığını hissetmeye çalışmalıyım.

O beni zıt yönlerden uyandırabilir, ondan ve onludan ne kadar kopuk olduğumu hissettirebilir ve beni bu dünyanın ucuz cazibelerinden uzaklaştırabilir. Ancak ben, bu üst gücü, olan her şeyin ardında tasvir ederim ve tüm bozukluklardan/sıkıntılardan bağımsız olarak, her zaman onunla bağı ararım.

Yaradan’ı ifşa etmemin ardındaki sıkıntılar ne kadar büyükse, Yaradan benim için daha önemli hale gelir. Sıkıntılar, sanki odağı bir mercekle ayarlıyormuş ve Yaradan’ı bana yaklaştırıyormuşum gibi, Yaradan’ı algılamak için daha fazla çaba göstermeme yardımcı olur. Sıkıntılar ne kadar büyükse görüntü o kadar bulanıktır ve Yaradan’ın bunu yaptığını anlamak için daha fazla çaba gerektirir.

Sonunda anlaşılır ki Yaradan dünyamı gittikçe daha fazla doldurmaktadır çünkü O’nun her yerde benimle oynadığını ve tüm dünya O’nun ihtişamıyla dolana kadar giderek daha ustaca kafamı karıştırdığını anlarım.

Dostlarla birlikte çalışarak, odak noktasında Yaradan’ı ifşa ettiğimiz bir mercek oluştururuz.

“Ters Bir Dünya Gördüm”

Soru: Birbirimizden nefret ettiğimizi hissettiğimizde, nefreti ortadan kaldıramazsak hangi pratik eylemleri gerçekleştirmeliyiz?

Cevap: Kabalist bilgelerimizin söylediklerine göre değerlendirirsek, gerçekleştirebileceğimiz sadece iki eylem olduğunu görürüz.

Birincisi; dostlar aralarında konuşmayı bırakmamalı ve en azından sözlü bağlantı düzeyinde kalmalıdırlar. Birbirlerini anlamaya ve desteklemeye çalışmalılar ve aldıkları tüm rehberliğin Yaradan’dan kaynaklandığını bilmelidirler. Manevi eylemden dışarı atıldığımız seviyeye batmamalıyız ve gördüğümüz her şeyin gerçekte doğru olduğuna ve ıslah uğruna işleri bu şekilde düzenleyenin sadece Yaradan olduğuna inanmalıyız.

İkincisi, nasıl ve ne şekilde olursa olsun, her birimiz dostuna yardım etmeye çalışırken kendimizin üzerinde, birlikte çalışmalıyız. Çünkü bu bataklıktan, kendi saçımdan çekerek, kendimi dışarı çıkaramam.

Prensip olarak, onlu Yaradan’a dönerek bu şekilde çalışır. Kabalistlerin 2.000 yıl önce yaptığı şeyin aynısını yapmalıyız.

Bununla ciddi bir şekilde ilgilenmeye başlarsak, yakında bunun bizi nasıl olumlu etkilediğini hissedeceğiz ve üst ışığın işleyişini yavaş yavaş anlayıp üzerimizde hissedeceğiz, mevcut hislerimizde değil, mevcut anlayışımızda. Hem bütünsel hem de küresel olarak, bizim içimizde ek duygular ve içsel görüler ortaya çıkacaktır. Yaradan’dan ve onludan gelen hisler içimizde kalacak ve dünyayı farklı şekilde görmeye başlayacağız.

Dendiği gibi: “Ters bir dünya gördüm”, zıtların birbirini desteklediği farklı yasalara ve kurallara göre işleyen bir dünya, nefretin, aslında nefret tarafından desteklenen ve sürdürülen sevgiyi ürettiği bir dünya.

Baal HaSulam makalelerinde bize, aslında hepimizin farklı olması gerçeği sayesinde, yüksek gelişim seviyelerine ulaşabileceğimizi, ama aynı zamanda hiçbir şeyi öldürmememiz veya iptal etmememiz gerektiğini, çünkü toplumdaki görüşlerin çeşitliliği ne kadar fazlaysa, o kadar yüksek gelişim düzeylerine ulaşabilineceğinden bahseder.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Aralık 2020

 

Yaradan’dan başka bir güç yoktur – bu, insanın da hiçbir güce sahip olmadığı anlamına gelir ve bir kişi dün kendi başına bir şey yaptığını düşünmekte yanılır yani dünyayı sadece Yaradan’ın kontrol ettiğine inanmıyor demektir. Kişi olanlardan pişman olmamalı …

Kişi her zaman Yaradan’a tutunmaya çalışmalıdır ki tüm düşünceleri Yaradan hakkında olsun. En kötü durumda bile, Yaradan’ın yolunu takip etmesini engelleyen başka bir güç olduğunu düşünerek Yaradan’ın alanını terk etmemelidir – çünkü her şey Yaradan’dan gelir.

Kişi dostların Yaradan’a daha yakın olduğunu görür. O Yaradan ile aynı hizada değilken, O’ndan tamamen kopuktur. Bazen Yaradan için bir uyanış alsa bile, Yaradan’ın birliğinden anında kopar. Ancak, bu onu Yaradan’a bağlılıkta bir çözüm talep etmeye zorlar.

Bağ ancak egoizmin üstüne çıkma ölçüsünde mümkündür. Ya da dağılır. Bunu dünyamızdaki tüm birliklerde görürüz. Bu nedenle, önce egomuzun üstüne yükseliriz ve bu ölçüde tek bir bütün halinde birleşiriz.

Dahası, egoizm aramızda kalır ancak fakat güçlendirici bir bağ rol oynar.

Herkesin bireysel, doğuştan gelen nitelikleri büyük bir değerdir ve değiştirilmemeli veya bozulmamalıdır. Aksine, dünyadaki her insanı doğal niteliklerini sürdürmesi için korumalıyız. Yaradan’ın hepimizi birleştirmesi, ihsan etme gücünü çekmek için birlikte çalışmalıyız.

Yaradan bizi birleştirir ve mükemmel kılar. Dünyayı O’nun ortakları olmamız için yarattı: Farklılıklarımızı ve ihsan etme gücüne duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmak, Yaradan’dan gelip tüm boşlukları doldurmasını, karşıtları birleştirmesini ve tüm artılar ve eksilerin mükemmel birliğini hissetmemize izin vermesini istememiz için.

Dostlar kalbime girerse, Yaradan’ın her birinin arkasında durduğunu göreceğim. Önümde ıslah olmuş niteliklerim olarak görünürler, ancak egoizmimde onları kusurlu olarak görürüm. Onların doğrudan kalbime girmesine izin verirsem, kendimi ıslah edeceğim.

Kendimi dostlara ve onlar aracılığıyla Yaradan’a karşı iyi bir tavıra uyumlu hale getirirsem; kendimi gitar telleri, seslerinde tam bir uyum için çabalayan bir müzik aleti gibi ayarlarım. Kendimi bu şekilde ayarlayarak, grupla uyum içinde ses çıkarırım ve tek bir ruh çalar gibi çalmaya başlarım.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Aralık 2020

Barış ve mükemmellik, Yaradan’ın ayrıcalığıdır. Bu, bir insanın sahip olmadığı şeydir. Yaradan bizi kötü bir eğilimle yarattı ve bize biraz iyilik verdi ki böylece onları birbirine bağlamanın yollarını arayalım. İki zıtlığı uzlaştırmanın imkansızlığı yüzünden umutsuzluğa kapıldığımız zaman…

Orta çizgiye yaklaşmak, dostlar, grup olmadan hiçbir şey olmadığımı fark etmektir. Ders hazırlığına geldiğimde kendimi ölü, boş hissederim, hiç bir şey hissetmediğimin, hazır olmadığımın hissederek. Dostların konuştuğunu, birbirlerini uyandırdığını duyduğumda uyanırım. Onların uyanışıyla canlanırım.

Dostlara karşı esnek olursak: onları destekler ve güçlendirirsek, çabalarımızla grubun nasıl daha da doğru şekillendiğini hissederiz. Grubu önemseyen her kişi kendini orta çizgi olarak inşa eder, tam olarak Yaradan’ı hedef alarak ve O’nu kendi içinde ifşa ederek.