Daily Archives: Ağustos 16, 2023

Arınma Aşamaları

Maneviyattan sürgünümüz, dört yüz yıl olarak adlandırılır. Tüm eylemlerimizde, Yaradan’ın dört harfli ismine karşılık gelen yani üst niteliğin tam tezahürü olan dört aşamadan geçeriz.

Sürgünü takip eden aşama çok basittir: ihsan etmenin, sevginin niteliğini hissettiniz ve bu artık sizin için çok değerlidir. Neden? Egonuzun iyiliği için değil, değil mi? Tamam, bunun için değil. O zaman ne için, neden? Bu niteliği uygulamaya nerede hazır olabilirsiniz? Daha fazla nasıl tanımlayabilirsiniz?

Başkalarıyla birleşmeye başlamalısınız. Pratik uygulamaya bu şekilde başlarsınız. Tüm insanlık önünüzde. Harekete geçin! Herhangi bir dünyaya girmek zorunda değilsiniz. Vermek ve sevmek istiyorsanız her şey önünüzde. Neler olduğuna bir bakın – tüm dünya önünüzde: cansız, bitkisel ve canlı doğa, insanlar.

Öncelikle, en azından küçük bir grup içinde, dünyayı etkilemek ve diğer herkese yardım etmek için kendi içlerinde biriktirmek istedikleri ortak özgecil gücü kullanmak için, egonuzu yenerek başkalarıyla bağ kurma arzunuzu kanıtlamalısınız.

Ancak tüm bunlarda belirli bir kişisel egoizm vardır: Kendimiz için, kendim için değil, tüm dünya vb. için dileriz, isteriz. Arzularınızı, niteliklerinizi arındırır gibi, birkaç inceleme daha yapmanız gerekir.

Ve eğer egonun içinde kalırsanız, yine de acı çekecek ama yine de diğer insanlara iyilik yapmak için kendi koşullarınızın üzerine çıkacak mısınız? Yapabilir misiniz? Arzu eder misiniz? Kendiniz için değil, başkaları için – her konuda? Peki ya sizden nefret edenlere, sizin kötülüğünüzü isteyenlere iyilik yapmaya ne dersiniz?

Ve burada ihsan etme niteliğine ait olmaya ve yalnızca onu kendisi için sevmeye hazır olana kadar arınmanızın bir sonraki aşamasına başlarsınız. Bu durumda, egoizminizin kölesi olmaktan, özgeciliğin bilinçli kölesi olursunuz; yani sadece onu seçer, kabul eder ve arzularsınız.

Bu, bir kişinin sürgünde geçirdiği sözde 400 yıldır. Ve sonra, doğanın üst gücü veya Yaradan olarak adlandırılan, ihsan etme ve sevgi niteliğinin hissine girmekle ödüllendirilir. Mısır’dan çıkış veya manevi doğum bu şekilde gerçekleşir.

Egoizmin Sürekli Büyümesi

Yahudi halkının üç gelişim aşaması, sembolik olarak Atalar  -İbrahim, İshak ve Yakup- ya da sağ, orta ve sol çizgiler olarak adlandırılır. Babil’den ayrıldıktan bir süre sonra, bu toplumun ek bir gelişime ihtiyacı vardı, bu da ancak daha büyük egoizm ortaya çıktığında, ıslah edildiğinde ve daha da yükseldiğinde gerçekleşebilir.

Geçmişte İbrahim, sevgi ve ihsan etmenin mutlak niteliğine nasıl ulaşılabileceğini düşündü. Daha sonra bu sorunu ifşa etti ve çözümü buldu: grubunun, bu küçük ulusun üzerinde yükselmeye devam edeceği egoizmin sürekli olarak büyümesi gerekir.

Bu nedenle, gelişimin bir sonraki aşaması, bu grup içinde egoizmin artmasını ve üzerinde yükselmeleri gereken ikinci aşamasının (ilki Babil’de ifşa olmuştu) ifşasını gerektiriyordu.

Ancak bu o kadar basit değildir. İlk başta egoizm artar ve herkes bunu iyi karşılar, içine düşer ve onunla çalışmaya başlar. Yani her türlü bencil güdü insanlara egemen olur, onları etkiler ve boyun eğdirir. Mümkün olduğunca aynı metodolojiye, İbrahim’in ideolojisine, birleşmeye ve kendilerinden ziyade birbirlerini önemsemeye bağlı kalarak bunların üzerine çıkmaya çalışırlar.

Tora, bu mücadeleden, Mısır koşullarından geçen ulus hakkında, kendi aralarında ve birlikte egolarına karşı, Firavun’a karşı nasıl savaştıklarından, aralarında sürekli patlak veren yeni egoizm seviyesinden bahseder.

İbrahim’in grubu Mısır’da 210 yıl kaldı. Bu, zaman birimlerinin koşullu bir ölçümüdür, tıpkı Yaradan’ın dört harfli isminin temelindeki direkt ışığın dört safhası gibi yani her zaman birbiri ardına gelişen aşamaların dört bileşeninin olduğu bir formüldür.

Bu nedenle, içlerinde tezahür eden egoizm dört safhadan oluşuyordu ve Mısır sürgününün zamanına 400 yıl deniyordu. Aslında 210 yıl sürdü (geleneksel birimler) ve kalan sürgünler 190 yıla düştü.

Kurban Etmek Nedir?

Soru: Kabala’da manevi gelişimle meşgul olan herkesin geçtiği bir koşul vardır. Buna kurban etmek denir. Bu koşulun özü nedir? Neyi kurban ediyoruz?

Cevap: Egoizmimizi yani sadece hazları, kolay yaşamı ve mümkün olan her şeyde başarıyı arzulayan doğamızı (cansız, bitkisel ve hayvansal) kurban ediyoruz.

Böyle bir yaşam için arzumuz, egoizmin doğuştan gelen doğasıdır. Ve eğer kendimizi onun içinde kısıtlamak ve egoizmimizi kullanmak istemediğimiz, aksine ondan uzaklaşmak ve onu kullanmamak istediğimiz başka bir koşula gelmek istiyorsak, buna kurban etmek denir.

Talep Et Ve Al!

Bir grupta gerçekleştirilen birleşme girişimleri, her zaman yenidir. Sürekli hata yapan bir çocuk gibi, sonunda bir karara varır ve amacına kendisi ulaşır. Ancak manevi yolda, manevi hedefe kendimiz ulaşamadığımızı görürüz; yukarıdan güç ve açıklama, yardım ve destek almalıyız. Ancak bu zaten bir karardır. Ve o zaman talep ederiz ve alırız.

Bizim dünyamızdan bir kişi, metodoloji, bilgi ve güç anlayışını nereden edinebilir ki? Ne de olsa hepsi manevi seviyeye, bir sonraki boyuta aittir! Bu tamamen aklının ötesindedir: tamamen farklı düşünceler, kararlar ve doğa anlayışı, tamamen farklı akıllar. Onlar farklı bir prensibe göre çalışıyorlar.

Bizim dünyamızda birbiriyle uyumlu olmayan elektronik cihazlar var ve bunlar arasında bir iletişim oluşturmamız, onları birbirine adapte edecek devreler kurmamız gerekiyor.

Ve maneviyatta bu bile yoktur. Burada adeta niteliksel bir kuantum sıçraması var. Bir sonraki seviyeye yükselmek için ek bir ışık parçası almak gerekir.

Yorum: Bir keresinde bu çalışmada kahramanlığa gerek olmadığını açıklamıştınız. Başarılı olmak için çabalamamıza gerek yok çünkü sadece Yaradan kırık kalpleri iyileştirir.

Cevabım: Bize tamamen yeni nitelikler verecek olan, yukarıdan gelen bir ışık parçasına ihtiyacımız olduğunu anlamayı başarmamız gerekiyor.

Üst Işığın İki Türü

Hohma’ya “ışık” ve Hasadim’e “su” denir. Bina’ya “üst su” ve Malhut’a “alt su” denir (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Kısım 1, “İçsel Gözlem”, Bölüm 8, Madde 29).

İki tür ışık vardır: Hohma ışığı ve Hasadim ışığı. Hohma ışığı, ihsan etme niyeti ile ıslah olmuş olan alma arzularını doldurur. Hasadim ışığı ise, ıslah olmuş olan ihsan etme arzularını doldurur, ancak ihsan etmek için almayı değil, sadece ihsan etmeyi tercih eder.

Bu nedenle, Hasadim ışığı Hohma ışığına göre, yoğunluk ve güç bakımından çok daha zayıftır. Ama prensipte bu iki ışık, alma arzusu olan tüm evreni doldurur.

Alma arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürmek, çalışmamızın amacı olduğundan, önce almayı etkisiz hale getiririz. Buna “Tzimtzum” (Kısıtlama) denir, yani alma arzusuyla çalışmak istemeyiz, onun üzerine çıkarız.

Sonra “Or Hasadim” (Hasadim ışığı) arzumuzda yayılır. Ve o zaman, arzularımızın Hohma ışığıyla dolduğu seviyeye bile yükselebiliriz.

Yani her şey, yaratılmış olan tek şey olan “arzu”da gerçekleşir.

Maneviyattan Üçüncü Sürgün

İsrail halkı, İkinci Tapınak seviyesinde kendileri üzerinde çalışırken, bu seviyede kalmak için mümkün olan her şeyi yapmaya çalıştı, ancak insanlık hala egoist olarak geliştiği için, tüm insanlığı içeren ego ıslah edilemediğinden egoizm büyüdü.

Bu nedenle, gelişen egoizm Yahudileri etkiledi ve birbirleriyle aynı iyiliksever etkileşim düzeyinde kalamadılar. Bu koşul, Romalılar ve Yunanlılarla yapılan savaşlarla temsil ediliyor ama aslında bunlar İsrail halkının kendi içsel savaşlarıydı.

Düşüş, egoist arzuların etkisi altında gerçekleşti: Yunanlılar (ideolojide) ve Romalılar (eylemde). Elbette bu Yunanlılar ve Romalılarla ilgili değil çünkü bu sadece İbrahim grubunun kendi içsel koşullarını işaret ediyor.

Sonunda İkinci Tapınak seviyesinden düştüler: “Kendiniz için nefret ettiğinizi başkasına yapmayın”, her türlü karşılıklı eylemden tamamen koptular ve sıradan insanlar gibi oldular. Bu, onların Mısırlılar veya Babilliler tarafından değil, genel olarak tüm manevi kategorilerden kopuk insanlık tarafından ele geçirildiği anlamına gelir.

Bu, bir sonraki, en zor aşamadır – maneviyattan üçüncü sürgün. Yahudiler yavaş yavaş buna girdiler ve önceki derecelerini kaybettiler. Bu uzun yıllar devam etti ve 16. yüzyılda Ari zamanında sona erdi.