Hayatın Anlamını Keşfetmeye Doğru Bir Adım

Soru: Kişi, hayatta bir anlama sahip olmadan var olduğunu anlarsa ama henüz bunu edinme ihtiyacı yoksa, nasıl bir adım atabilir ve bu anlamı bulmak, kelimenin tam anlamıyla kaderini kontrol etmek ister?

Kişi, bir koşuldan diğerine nasıl geçer?

Cevap: Bu ancak doğru çevre sayesinde mümkündür. Başka yolu yoktur.

Kabala biliminde bu, eğer insan hayatın anlamını anlamak, bu dünyanın üzerine, hayatımızın kontrol sisteminde en üst seviyeye çıkmakla ilgilenen özel bir grubun üyesiyse, o zaman kişi onu ifşa edebilir ve dünyamızdaki yaşamı boyunca bile, üst dünyayı anlayan biri haline gelir, diye açıklanmıştır.

Islahın Başlangıcının İşaretleri

Soru: Kabala’da eller, ağız, uzaklık gibi çok önemli semboller var. Şimdi, salgın sırasında kişinin ellerini yıkaması gerekiyor. Kabala’ya göre eller alma arzusudur. Birbirimize söylediğimiz çeşitli kötü şeyleri yaymamak için maske takmak gerekiyor. Ve tabi ki mesafe bir kısıtlamadır. Bu şeyler arasında bir bağlantı var mı?

Cevap: Hayır. Pek hoş olmayan her türlü durum aracılığıyla, bizler birbirimize karşı tutumumuzu istemeye istemeye düzeltmeye yeni başlıyoruz, bu da bize yavaş yavaş, metodik olarak, birbirimizle nasıl doğru bir şekilde etkileşim kuracağımızı öğretecek.

Umarım yavaş yavaş insanlık bu sonuca ulaşır. Bunu kaderin bir darbesi, savaşlar ve her türlü felaketle ıslah olarak görmek istemiyorum. Gerçi bu da olanaksız değildir.

Umalım ki, sadece virüs değil, tüm doğa, insanlar arasında egoistçe reddetmeye neden olan, karakter ve niteliklerimize rağmen, bize nasıl düzgün bir şekilde etkileşime girip, bir araya gelebileceğimizi öğretsin.

Soru: Bunların, doğanın bize öğretme şekline dair işaretler olduğunu söyleyebilir miyiz? Ellerimi yıkamak zorundayım yani kendi iyiliğim için, toplumdan almam gerekenden fazlasını almamalıyım. İftira etmemeliyim, bu yüzden konuşmayı ve nefes almayı zorlaştıran maskeler takıyoruz. Ve en önemlisi, herkes mesafesini korumalı. Bunlar, ıslahın başlangıcına dair işaretler değil mi?

Cevap: Hayır. Bunlar doğanın eylemleridir, dolayısıyla ıslah olarak adlandırılamazlar. Islah, egoizmimizin farkına varma ile başlar.

Henüz egoizmimiz üzerinde çalışmaya başlamadık. Umarım yakın gelecekte bunu açıklayabileceğiz ve insanlar, sorunun sadece egoizmimizde olduğunu anlamaya başlayacaklar.

Gerçek şu ki ellerinizi yıkayıp,  maske takmayı kendiniz için yapıyorsunuz. Bunu, egoizminizin üzerinde, başkalarının iyiliği için yaptığınızda, başkalarına bulaştırmamak için maske taktığınızda, o zaman ıslah başlayacaktır.

Virüs İçin Tedavi

Yorum: İnsanlar arasındaki bağın virüslere çare olduğunu söylüyorsunuz. Ama tam tersine, çarenin mesafeyi korumak, karantinaya almak olduğunu görüyoruz.

Cevabım: Karantina, virüs için tedavi değildir. Bunun yerine, virüsün tedavisi insanlar arasında sıcak bir bağdır,  virüsün aramıza, duygularımız arasına, ilişkilerimiz arasına yerleşmesini engellediğimiz zamandır. Tek kalp, tek adam gibi olmaya çabalayarak, aramızda virüse yer bırakmayız.

Ama şimdilik bir geçiş koşulundayız. Bu tür koşullar bize neyin iyi neyin kötü olduğunu, değişmeyi kabul etseniz de etmeseniz de, öyle ya da böyle yaparsanız ne olacağını öğretir. Burada henüz doğru sonuçları çıkaramayız.

Fakat hiç şüphe yok ki yakın gelecekte insanlık, insanlar arasındaki kişisel, doğru ilişkilerin toplumu iyileştirdiğini anlamaya başlayacaktır.

Bütün Mesele Bu!

Hepimiz bütün, mükemmel bağ ile bağlıyız. Bu, en başından böyle yaratıldı ama bu bağ bize sadece bozuk, kopuk bir biçimde ifşa olur ki böylece kendimizi bağlı, bağımlı, birbirimize yardım eden ve mükemmel, bütünsel bir sistemde çalıştığımızı görmek isteyelim diye.

Bunu kendimiz istemeliyiz ve o zaman karanlıktan ışığı ifşa edeceğiz, rızamıza, arzumuza ve ıslah eğilimimize göre mükemmel bir sistem bize ifşa edilecektir. Islahı, sadece kendi içimizde yapmalıyız, başka hiçbir yerde değil. Algımız dışında hiçbir şeyin ıslah edilmesine gerek yoktur.

Makinenin bir parçası bile düzgün çalışmıyorsa, o zaman makinenin tamamı çalışmaz. Bu nedenle, her birimizin onlusunu, Kabalistlerin tavsiyelerine göre ıslah etmemiz gerekiyor. Aramızdaki bağı ıslah edersek, Yaradan ile bağımızı bulacağız. Yaradan’dan bizi ıslah etmesini talep ederiz ve bizi bağlayıp bağlamadığını anlarız.

Birbirimizle ilişkiler kurarak ve genel sistemi ıslah ederek, Yaradan ile bağa geliriz.  Sonuçta, her zaman O’na dönmeli ve yardım istemeliyiz. Böylece, Yaradan ile giderek daha fazla bağlanırız ve bu en önemli şeydir! Asıl mesele aramızdaki bağ değil, bunun için Yaradan’a ihtiyacımız olması ve O’na bağlanmamızdır. Bütün mesele budur!

Aramızdaki bağı ıslah ederek, aslında Yaradan’ı ifşa ederiz, üst gücün var olduğunu ve her şeyi belirlediğini, her şeyin ona bağlı olduğunu ve sadece talep etmemiz gerektiğini keşfederiz. Ve bu üst gücün benim için belirlediği şey dışında, ben de kendim değilimdir. Ve dostlarıma karşı, dostlarımın bana karşı tavrı da benim veya onlar tarafından değil, Yaradan tarafından belirlenir.

Böylece, tüm realitede sadece Yaradan’ın var olduğunu ve O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığını anlarız.

Hanukkah — Yaradan’a Hizmet Etmek

Soru: MÖ 2. yüzyılda, İsrail Devleti’ndeki mevcut bölünme olan Makabiler ve Yunanlaşmış Yahudiler olarak ikiye ayrılan olayların izini sürmek mümkün müdür?

Cevap: Sanmıyorum. İsrail’de ıslah olmak isteyen insanlar olduğunu görmüyorum. Manevi bir soydan geldiğimize kimse inanmıyor.

Makabiler zamanında, bir ideoloji savaşı vardı: İnsanlar nasıl ilerlemeli, Yaradan’a nasıl hizmet etmeli, yani “Komşunu kendin gibi sev” ilkesine ulaşmalı.

Günümüzde bu manevi kuralı başarmak için, bir yöntemi olan var mı? Bunu, herhangi bir partinin veya toplumun herhangi bir bölümünün programında görüyor musunuz? Ama o günlerde vardı.

Rabbi Akiva ve 24.000 öğrencisi ve birçok diğerleri, “Komşunu sev” ilkesinin yerine getirilmesi gerektiğine inanıyorlardı. Ama egoizmlerine karşı koyamadılar çünkü insanların geri kalanı ters yönde ilerliyordu.

Kendini Sevmekten Dolayı

Soru: Hayattaki tüm sorunların sadece kendini sevme nedeniyle ortaya çıktığını söylüyorlar. Neden?

Cevap: Ne yaparsak yapalım, başlangıçta bunu sadece kendimizi sevmekten dolayı yaparız. Kendimi seviyorum ve bana yardım edebilecek, beni dolduracak ve beni memnun edecek her şeyi yapıyorum. Bu yüzden, kendi iyiliğim için doğayı yok etmeye, her şeyi yapmaya hazırım. Bütün sorunlar kesinlikle ortaya çıkıyor çünkü ben sadece kendimi düşünüyorum.

Soru: Şimdi dünyaya bir pandemi yayılıyor. Kendimi düşündüğüm için mi?

Cevap: Elbette. İnsanlar sadece kendilerini düşündükleri için bu tür “mikroplar” ortaya çıkar.

Soru: Aynı zamanda, insanın kendini sevmezse başkalarını da sevemeyeceğini söylüyorlar. Bu, başkalarını sevmek için kendini sevmenin gerekli olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet.  Aksi takdirde, kişi başkalarını nasıl sevmesi gerektiğine dair bir örneğe sahip olmayacaktır. Kişi, kendini sevmelidir. Bu yüzden “Komşunu kendin gibi sev” deniyor.

Yorum: Bu narsistik egoistler demektir

Cevabım: Çok güzel insanlar. Sadece onların kendi haz fikrini, başkalarına haz ihsan ederek, kendilerinin de haz alacakları gerçeğine dönüştürmek gereklidir.

Soru: İnsanlar neden bu kadar sık sevgiyi saklar ama açıkça nefreti ifade ederler?

Cevap: Sevgi mecbur kılar ve belki de bana zayıflığımı gösterir. Ve tam tersine nefret, önceden olduğu gibi, başkalarının üzerinde olduğum, onlardan korkmadığım ve bana göründüğü gibi, başkalarına karşı doğru tavrımı göstermeye hazır olduğum izlenimi uyandırır.

Soru: Bazen kişi, zaten herkesi sevdiğini düşünür. İnsan kendini aldatmasın diye, böyle bir aşk testi nasıl geçilir?

Cevap: Kişiye, birisi için bir gün çalışmasını teklif edin. Bırakın denesin ve gururunun tüm ufkunu/anlayışını nasıl kapattığını görün.

Bir Duyguyu Bir Diğeri İçin Değiştirmek

Soru: Sık sık sevgi ve nefretin aynı anda var olması gerektiğini ve sevginin nefreti örtmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?

Cevap: Bu, niteliklerimize göre Kabalistik çalışmada yükseldiğimizde, o zaman, tıpkı yürürken sol ve sağ bacakların birbirine yardım etmesi gibi, sevgi ve nefret birbirinin yerine geçmesi ve birbirlerine yardım etmesi, demektir.

Bu nedenle, ne kadar çok seversem, o kadar çok nefrete düşerim ve ondan yeniden daha da büyük bir sevgiye yükselir ve daha da büyük bir nefrete düşerim. Ve bu süreklidir.

Soru: Ama bu iki duygu aynı anda nasıl var olabilir?

Cevap: Aynı zamanda, ne şekilde? Bu, sözde Aviut’u (nefreti, zıtlığı) kısıtlayarak, perdeyle, kendimizi onun üzerine yükselterek ıslah etmemizdir. Böylece bu iki duyguyu her zaman dengeleriz ama ikisi de bizim gücümüz dâhilindedir. Biz onlara itaat etmeyiz, aksine onlar bize itaat ederler.

Soru: Yani bu aynı anda olmuyor mu? Eğer seviyorsam, sevgi hala hâkim midir?

Cevap: Siz, kendiniz, özellikle değişmek ve ilerlemek için bir duyguyu diğerine değiştirin: sol-sağ, sol-sağ.

Maneviyatta İlk Adımlar

İnsanın bu dünyadaki ve tüm dünyalardaki bütün çalışması, Yaradan’a yaklaşmaktır. Manevi merdiveni, 125 derecede, her biri beş Sefirot’a sahip, beş Partzufim içeren beş dünya boyunca çıkarız. 125 Sefirot en düşük durumu, en yüksekten ayırır.

Bu çalışmanın bir kısmı, bu dünyadaki hazırlık döneminde yapılır ve bir kısmı üst dünyalarda gerçekleşir. Bu, ruhun türüne, bu dünyaya ve manevi dünyaya yatırım yapmak için ne kadar çaba sarf etmesi gerektiğine bağlıdır, ancak çalışma sürekli olarak Yaradan’a yaklaşmak için çabalamaktır.

Ve tüm bunlar, egoist haz alma arzumuzun direncine ve yaklaştıkça Yaradan’dan uzaklaştığımız hissine rağmendir. Ego büyür ve ben gruptan ve dostlardan daha da uzak hissederim. Ancak bu nedenle, grup ve onlu ile daha fazla çaba sarf etmek ve ilerlemek için daha fazla fırsatım olur.

Yavaş yavaş, onlunun tek başına var olmadığını, diğer onlulara bağlı olduğunu anlamaya başlarız. Yükseliş veya düşüşte olmak, çevreye bağlıdır. Çevre bir kişiyi etkiler ve bir onlu, diğer bütün onlulardan etkilenir. Bu nedenle, hepsini nasıl yükselteceğimizi ve onlara nasıl ilham vereceğimizi düşünmeliyiz.

Görevimiz Yaradan’a yaklaşmaktır ve bu çalışmanın ana birimi onludur. Bu nedenle, tüm onlular birbirini etkilemeli ve karşılıklı bağımlılığımızı hissetmelidir.

Manevi çalışma, Şehina’yı tozdan yükseltmekten; yani aramızdaki bağı, Adam HaRishon’un ortak ruhunu eski haline getirmekten ibarettir. Ortak ruh parçalara ayrılmıştır ve kendi çabalarımızla ve Yaradan’dan bütün farklılıklarımıza ve egoizmimizin direncine rağmen, kırık Kelimi bir araya getirme gücünü isteyerek Şehina’yı tozdan yükseltmemiz gerekir.

Yaradan bizi gitgide daha uzağa iter, kalplerimizi katılaştırır ve bizi karanlığa sürükler. Ancak bu, önceden olmuş olan Adam HaRishon’un kırılmasının bir sonucudur ve her seferinde bunun üzerinde çalışmamız ve ayrılığın üzerinde birleşmemiz gerekir.

Yaradan bize, daha da büyük bir düşüşü ifşa eder ve daha büyük bir birliğe yükselmemiz gerekir. Ve bir kez daha, daha çok aşağıya düşer ve daha çok birleşiriz – egoizm ve kutsallık birbirine karşı büyür. Yükselişler her seferinde daha da artar, ancak bunun nedeni düşüşlerin daha da derinleşmesidir. Bu nedenle, kişinin egosu, kırılmış arzusu ne kadar büyükse, kişi de o kadar büyük olur.

Son kongreden sonra, daha az ilham hissediyoruz, Yaradan için kongre sırasında olduğundan daha az çaba gösteriyoruz. Ve bu, Yaradan’ın Kendisini uzaklaştırdığı anlamına gelir, böylece bizler bu durumdan, yürümesi öğretilen bir çocuk gibi, O’na doğru bir adım atarız. Bizler bugün birbirimize ve Yaradan’a doğru bu ciddi, bilinçli adımı nasıl atabiliriz?

Öğretmene Bağlılık

Soru: Bağlılık olmadan, bir öğretmen ve öğrenci arasında nasıl bir ilişki olabilir? Öğretmeninize bağlı değil miydiniz?

Cevap: Bağlılığın mutlaka fiziksel olması gerekmez. Bu, aynı grupta olmak, karşımda oturmak zorunda olduğunuz anlamına gelmez.

Ayrıca birçok şey size bağlıdır. Şahsen, hiç bir öğrenciye bireysel yakınlaşmıyorum; ben herkese yakınım. Ancak, bir öğrenci bana yakınlaşarak bana bağlanmaya çalışabilir ve bağ bu şekilde oluşturulur.

Bu temasın görsel imgelerle hiçbir ilgisi yok, ne benim ne de onun. Kişi erkek veya kadın, yaşlı veya genç olabilir. Nasıl ve ne olduğu hiç fark etmez. Her şey sadece arzuya, arzularımızın ortak hedefe olan özlemlerinde ne ölçüde eşleştiğine bağlıdır.

“İyi Bir Yıl İçin – İnsanlık Bağına Tamamen İnanın” (Thrive Global)

Bu yeni 2021 yılında, realitemizin nasıl mükemmel bir şekilde çalıştığını keşfedeceğimizi umalım.

Yeni bir yılın arifesinde, dünya kesinlik için can atmakta, bir güvenlik kaynağı aramakta ve daha yüksek bir gücün daha iyi bir gelecek için gerçekte her şeyi yönetip düzenleyeceğine inanmaya devam etmektedir. İnsanlar, gezegene ve kişisel yaşamlarına çarpan güçlü dalgalara dayanmak için tutunacak, bağlanacak bir çapa olduğunu hissetmeye ihtiyaç duyar. O güvenli liman, uyumu geri getirebilecek kuvvetli bir gücün ifşa olması, aramızdaki bağda elde edilir.

Tamamen iyi bir dünyada olduğumuza inanmalıyız ve eğer kendimizi üst gücün ihsan etme niteliklerine göre ayarlarsak, realitemizi olumlu olarak hissederiz. Her şey, onunla ilişki kurma şeklimize bağlıdır. Tüm mücadelemiz, üst gücün bizimle ne yaptığını ve ne amaçla yaptığını anlamaktır. Anlamaya başladığımızda, aynı ölçüde biz de üst gücü, daha yüksek gücü, O’nu hissetmeye ve sevmeye başlarız.

Bir yıl sona ererken, yeni bir başlangıç beklenir. İnsanlar heyecanla gelme zamanına bekliyor ve 2020’nin üzüntü ve darbelerinin silinip gitmesini ve sonunda güneşin ufuktan dökülmesini umuyor. Gelecekle ilgili beklentilerimizin tümü, sadece başımıza gelenleri ne kadar iyi anladığımıza, geçmişte olanları nasıl kabul ettiğimize ve kullandığımıza ve baş gösteren şeylerden ne çıkardığımıza bağlıdır. Gözlerimizi açıp biraz daha ileriye, her şeyin olumlu bir amaç için gerçekleştiğine tam bir inançla, daha hedef-odaklı bir şekilde bakmaktan başka yapacağımız bir şey yok.

İnancın gücü muazzam bir güçtür. Aslında bu, çevremizdeki dünya ile ilgili olarak iki yola ayrılmış olabilir: Birincisi, insanlar, ağaçlar, dağlar, gökyüzü, ay, güneş, üst güç gibi doğanın cansız unsurlarının ardındaki güçleri ararlar – gerçekten bilmedikleri veya anlamadıkları bir şey ama kendilerinden daha üstün bir şeye karşı özel bir tutuma sahiptirler. Bu tür bir inanç bilinmeyenin büyüklüğündedir. İkinci tür inanç, yüce bir gücün algılanmadığı yerdir; sadece nasıl anlayacağımızı veya ele alacağımızı bilmediğimiz şeyler hakkında, bir korku ve endişe hissi vardır.

Gerçekte, egoizmimize (başkalarına neyin yararlı olduğuna bakmaksızın kendimiz için alma arzumuza) göre, bir şeyin iyi mi kötü mü, doğru mu yanlış mı olduğunu değerlendiririz. Fark etsek de etmesek de küresel ve kusursuz olan, bütün ve mükemmel bir doğa sisteminin parçasıyız.

Ama realitenin eksiksizliği ve mükemmelliğine dair bir inanç aniden gelmez; kademeli bir süreç içinde gelişir. İnanç birçok aşama içerir. Daha yüksek bir şeyle ilgili belirsizlik olarak başlar, bu üst güçle, onunla bir ilişki geliştirene kadar nasıl kavrayacağımızı bilmediğimiz bir şey. Bu bağ aracılığıyla özel muhakemeler/sezgiler elde edilir. Realitede gerçekleşen her şeye, iyi ve iyiliksever olarak algılanan, yüce güçle bağlantılı olarak bakmaya başlarız. O zaman, hayatın her alanındaki tüm koşullarda, bütünlüğü ve mükemmelliği görmeye geliriz.

2020 yılında yaşadığımız salgın ve tüm küresel sorunların bir sonucu olarak, gelişimimizde bizi yeni bir yaşam düzeyine, tek bir aile gibi, insanlığı yeni bir dünya görüşüne sevk edecek yeni bir aşamaya ulaştık. Karşılaştığımız sorunlar bizi ileri itiyor, yüce gücün bir olduğunu ve herkes için olduğunu keşfetmemize yardımcı oluyor. İnsanlık, aramızdaki bağda ifşa olan sevginin gücünü keşfediyor. Bölünmelerimizin üstesinden geldiğimizde ve birleşme isteğimizi ve bireysel egoizmimizin (bizi ayrı tutan tek faktör) ötesine geçme isteğimizi ifade ettiğimizde, böylece herkesin kaderini iyileştiririz.