Category Archives: Kabala

Yol Gösterici Yıldızımız

Yaradan’ın eylemlerini her yerde ve her türlü insanın arkasında: arkadaşlarımın, ailemin ve hatta işteki patronumun arkasında görmek için çaba harcarsam, o zaman anlarım ki, bunlar insanlardan ve hayattaki rastgele olaylardan gelmemekte, yalnızca üst yönetimden gelmektedir. Neticede O’ndan başkası yoktur, her türlü kıyafetlenme aracılığıyla evrende işleyen tek güçtür.

Bütün bu kıyafetlenmeleri bir araya getiririm, onları tek bir yerde toplarım ve sonra Yaradan’ı ifşa etmeye başlarım. Bu kıyafetlenmeler yok olmaz, fakat gitgide çeşitlenir. Eğer hepsini sadece Yaradan ile ilişkilendirmek için çaba harcarsam, O’nu gittikçe daha fazla ifşa etmeye başlarım.

Bu çalışma – her şeyi tek bir güçle ilişkilendirmek- beni Yaradan’a bağlanmaya ve O’nu anlamaya yönlendirir. Bu sayede kendimi değiştirir ve tüm günahları sevgiyle örterim.

Tüm bu engelleri rahatsızlık olarak değil, Yaradan tarafından O’nu her bir koşulda ifşa etmek için bana verilen alıştırmalar olarak görürüm ve onlar üst gücü ifşa etmek için gittikçe daha rafine ve karmaşık hale gelirler. Ancak önümde ortaya çıkan her durumu Yaradan tarafından bana gönderilmiş gibi algılamaya çalışırım ve bu durum aracılığıyla O’na seslenmeye çalışırım.

Sadece Yaradan’ın gücü vardır. Bu, Yaradan’ın dünyadaki her şeyi bizim için organize ettiği ve düzenlediği anlamına gelir.

Karşımızda çok sayıda çelişkili gücün olduğu devasa, çok karmaşık ve çok yönlü bir dünya görsek de, sonunda hepsini tek bir ilkeye indirgememiz gerekiyor: “Yaradan bizim üstümüzdedir, Yaradan tektir.”

Bu hedef bizim yol gösterici yıldızımız olmalıdır. O zaman tüm dünyamız ve tüm yaşamımız bize bu kavrama ulaşmamıza ve onu tam olarak ifşa etmemize yardımcı olacak egzersizler verecektir.

Şöyle yazılmıştır: “Gözleri var ama görmeyecekler; kulakları var ama duymayacaklar.” Tüm realitede hareket eden tek bir kuvvet olduğunu görmüyoruz. Bunu görmeye başladığımızda, önümüzde başka bir realite belirir, dostlarla birlikte dahil olduğumuz manevi bir realite.

Ardından bir sonraki, daha yüksek derece ortaya çıkar ve her birimiz kendimizi yeniden daha da büyüyen ve tüm dünyanın daha da yozlaşmış egoizminin pençesi altında hissetmeye başlarız. Yine de, Yaradan’ın bize bu resmi sunduğunu anlarız. Aslında değişen bir şey yoktur.

Yaradan, alma arzumuzla ilgili düzenleyiciyi sadece tersine çevirir ve sonra egoizm her birimizde ve tüm dünyada daha da alevlenir. Bütün bunlar, Yaradan’ın eşsizliğini tüm realitede daha da yüksek derecede, daha karmaşık ve çelişkili koşullarda ortaya çıkarmamız içindir.

Dünyada Neler Oluyor?

Soru: Dünyanın Armagedon’a doğru gittiğini hissediyorum. Kısa zaman içinde, sadece bir iki yıl içinde, tüm gezegene yayılmış olan virüsü bize sadece bir oyuncak gibi gösterecek bir şey olacak. Dünyada neler oluyor? Kabala bu konuda ne diyor?

Cevap: Yaklaşık 50 yıldır üzerinde çalıştığım için, sadece Kabala perspektifinden konuşuyorum.

Dünya kendi ıslahına doğru ilerliyor. Belli bir gelişim programı vardır ve program istense de istenmese de az ya da çok kan dökülerek yürütülür ama yine de yürütülmektedir.

Şimdi büyük bir görevle karşı karşıyayız: Modern dünyada, sadece insanları birbirine yakınlaştırma konusunda iyi niyetimiz varsa var olabileceğimizi herkesin anlamasını sağlamak. Ne yazık ki, bu henüz gerçekleşmiyor. Bu nedenle, zıt sonuçlar görüyoruz.

Ama biliyorum ki, program bizi, ancak dünyadaki tüm insanların karşılıklı desteğiyle var olabileceğimiz anlayışına, darbeler veya havuçlarla yine de ileriye götürecek. Bu koşula gelmek zorundayız.

Yaradan’a Doğrudan Derece

Rabaş, “Madde 17”: Ancak, topluma bağlı değilse, yani onları takdir etmiyorsa, toplumun etkisini alması mümkün değildir. Yapabildiği ölçüde, herhangi bir çalışma yapmadan, sadece topluma bağlı kalarak onlardan etki alabilir.

Bu, herhangi bir çaba harcamadan anlamına gelir. Yapamayacağım bir çabayı göstermem gerekmiyor. Gruba karşı olan tavrımın bağlı olduğu çabayı göstermem gerekiyor. Yükselişimiz sadece grup içindeki bağımızın ölçüsünde gerçekleşir. Ve bağ, grubun büyüklüğüne bağlıdır.

Dostları takdirim ve onlara teslimiyetim ölçüsünde, onlarla olan bağım ölçüsünde manevi dünyaya, manevi niteliklere girerim. Bencilliğimi iptal edip dostlarımı kendime bağladıkça, Yaradan’a benzer hale gelirim ve her şey önüme açılır. Bu her derecede böyledir.

Kendimiz üzerinde bu şekilde çalışmalıyız: grupla bağ, Yaradan ile bağ. Çünkü grupla bağ bir Kli‘nin (kap) inşasıdır ve Yaradan ile bağ bu Kli‘nin ışıkla doldurulmasıdır. Ve ilerleriz! Bir sonraki derecede, aynı şey olur: grupla bağ, Yaradan ile bağ ve biz ilerleriz! Ve bu şekilde sürekli gelişiriz.

Soru: Dostlarımızı kendimizden daha büyük görmemizin miktarı, egomuza acı çektirmek için gerekli mi? Yaradan’ı ifşa edene kadar bu acının yoğunlaşması için daha fazla mı devam etmemiz gerekiyor?

Cevap: Bunun size acı çektirmemesi gerektiği fikrine kendinizi alıştırmalısınız, tam tersine, bunu size yaptığı için Yaradan’a şükran duymalısınız ve burada üzerinde yükselebileceğiniz doğrudan bir dereceniz olduğu için, O’ndan talep edebilirsiniz.

Gruba ne kadar yaklaşırsanız, Yaradan’a da o kadar yaklaşırsınız. Kendinizi ne kadar alçaltırsanız, onlara o kadar yaklaşabilirsiniz. Burada dua etmeli ve Yaradan’dan onların önemini sizin gözünüzde yükseltmesini istemelisiniz, o zaman bu sizin için artık zor olmayacak.

Sadece Yaradan Yardım Ederse

“Tüm eylemlerimizi Senin için yani Yaradan uğruna gerçekleştirebilmemiz için, Yaradan’dan bize güç vermesini talep ederiz. Aksi takdirde yani bize yardım etmezse, tüm eylemlerimiz sadece kendi menfaatimiz için olacaktır. Aksi takdirde, Sen bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz yalnızca kendi yararımız için olacaktır.” (Rabaş, “Çalışmada ‘Erdemlilerin  İyi İşleri, Nesillerdir’ Nedir?”)

Geleceğe karşı tutumumuz, kendi yararımıza mı yoksa Yaradan uğruna mı olup olmadığı fark etmeksizin, yalnızca Yaradan’ın yardımına bağlıdır.

Eğer O bize yardım etmezse, egoist doğamız içinde her şeyi otomatik olarak yapacağız ve dünyamızın sınırları içinde yaşayacağız ve bu düşüncelerin ötesine geçmenin mümkün olduğunu bile fark etmeden sadece kendimiz hakkında düşüneceğiz. Bu, doğadaki en düşük, olabilecek en kötü durumdur.

Ve tam tersi, eğer  Yaradan ışığını üzerimizde parlatırsa, bağ kurmamıza yardımcı olur ve aramızdaki uzaklığı, boşluğu, reddetmeyi ve mesafeyi doldurmaya başlarsa, o zaman birbirimizi tam olarak O’nun aramızdaki varlığının yapacağı şekilde hissetmeye başlayacağız.

Başlangıç durumumuz çorbadaki ekmek dilimleri veya sebze parçalarıyla karşılaştırılabilir. Çorba, aramızdaki tüm mesafeleri doldurması gereken Yaradan’ın ışığı gibidir, biz de onun içinde olacağız. Buna, aramızdaki her şeyi dolduracak olan Yaradan’ın varlığı olan “Şehina’yı yaratmak” denir.

Buna bağlı olarak, birbirimize olan yaklaşımımız değişiyor. İçimizde hala egoist olarak, birbirimize zıt kalsak da, birbirimize ışığın, Yaradan’ın üzerimizdeki etkisine uyumlu olarak davranırız.

Egoizmimize bir kısıtlama getirerek ve egoyu ihsan etmeye, sevgi ve bağa dönüştürecek bir perde bularak, böylece birbirimizle 625 kat daha fazla bağ kurarız. Tüm eylemlerimizin artık kendi iyiliğimiz için değil, Yaradan ile aramızdaki herkesle olan bağımız uğruna olduğu ortaya çıkar.

Fakat eğer Yaradan’dan bize gücüyle yardım etmesini, herkesin niyetini almaktan ihsan etmeye, uzak olmaktan bağa ıslah etmesini isteyemezsek, o zaman hiçbir şey bize yardım edemez. Biz kendimiz birbirimize karşı tek bir doğru adım bile atamayacağız. Hiçbir şekilde! Sadece Yaradan yardım ederse!

Manevi Dünyanın Yasalarına Göre

Soru: Onluda dostların bazıları, Yaradan’ın dünyayı iyi ve iyilik yapan olarak yönettiğine inanmadığında ne gibi eylemler yapabiliriz?

Cevap: Eğer Yaradan’ı ifşa etmek istiyorsak ve bu yüzden bir gruptaysak, O’nu ifşa etmek için neler yaptığımızın farkında olmalıyız.

Sezgide ve anlayışta, yani hislerde ve bilgide gerçekleşen durum ve olaylara benzer olabildiğimiz ölçüde ifşa gerçekleşir. Bu aynı zamanda egoist dünyamız için de geçerlidir.

Bu nedenle, içimizde Yaradan’ın ihsan etme niteliğine benzer, O’nu ifşa edebileceğimiz ve hedefimize ulaşabileceğimiz bir organ yaratmalıyız. Hadi bunu yapalım.

Kabalistlere inanmalı ve onları takip etmelisiniz. Ve sonra başaracağınızı göreceksiniz. Her halükarda, size kötü bir şey öğretmezler, sadece sizin özel, küçük dost grubunuzla zaten ihsan ve sevgi niteliğindeymişsiniz gibi ilişki kurmayı öğretirler.

Bunu denerseniz, yavaş yavaş dünyamızın dışında başka bir dünya olduğunu, ilişki seviyemizin dışında başka ilişkiler olduğunu ve hepsinin bu nitelik üzerine kurulduğunu hissedeceksiniz.

Bunu yapmak için, dünyamızda, birbirinize manevi dünyanın yasalarına göre davranacağınız kapalı bir grup, bir alan yaratmalısınız. Sonra aranızda Yaradan’ı ifşa edeceksiniz.

Bu kelimeleri hatırlayın, onları hissetmeye çalışın! Akıllı olmaya çalışmayın, yoksa sadece bundan uzaklaşırsınız ve kim bilir ne zaman geri dönersiniz.

Herkes Islah Olacak

Soru: Bir dost, çevresinin sonucunun ne olduğunu anlarsa, karmaşık koşulların olduğunu görüp ve bu nedenle işten uzaklaşırsa, ona karşı tutum ne olmalıdır? Ona nasıl yardım edebiliriz?

Cevap: Ona yardım etmek için her şeyi yapmalıyız ancak normal yollarla: onun bizimle olmasını ve ayrılmamasını ne kadar istediğimizi gösterin, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve Yaradan tam olarak her şeyin geldiği ve her şeyin geri dönmesi gereken merkezi nokta olarak birleşmemizde ifşa olduğundan, birliğimiz olmadan O’nu anlayamayacağımızı ve ifşa edemeyeceğimizi gösterin.Bütün bunları onunla birlikte öğrenmeli ve düşüncelerimizle, dualarımızla ve onunla da dahil olmak üzere sohbetlerimizle onu etkilemeliyiz ki grupta kalabilsin. Yine de, birkaç yıl bir yerlere uçsa bile uzağa gitmeyecektir.

Size, Rabaş’ın öğrencilerinin 10 ila 15 yıl onu terk ettikten sonra bir Cumartesi sabahı nasıl geri döndüklerini anlattım. Kapı açıldı ve adam sanki kendine bir fincan kahve doldurmak için dışarı çıkmış gibi içeri girdi. On yıldır uzaktaymış gibi hissetmiyordu! İnsan toplumunda bu nasıl olabilir ki? Ama Kabalistik grupta olabilir. Aynen öyle, yerime geri döndüm. Bu nedenle endişelenmemize gerek yok, herkes gelecek ve ıslahlarından geçecektir. Ama birbirimize yardım etmemiz arzu edilir.

 

Kabalistler Sevgiyi Nasıl Tanımlar?

Soru: Nörofizyologlar, bir kişinin kafası karışık bir hayvan olduğunu ve sevgi duygusunun feromon, dopamin ve oksitosin kokteylinin bir sonucu olduğunu söylüyorlar.

Psikologlar buna katılmıyor. Onlar, sevgiyi hissetmenin bileşenlerinin toplamından daha fazlası olduğunu söylüyorlar: zihinsel, sosyal vb.

Filozoflar kimseyle tartışmazlar. Sevginin bir insanı şaşırttığını ve insanlığın yaptığı tüm aptallıkların ve tüm keşiflerin nedeni olduğunu söylüyorlar.

Kabalistler sevgiyi nasıl tanımlar?

Cevap: Kabalistler sevgiyi, kişinin dışındaki her şeyle en yüksek bağlantısı olarak tanımlar ve onu Yaradan’a benzer kılar.

Sevgi, Yaradan gibi olmak için bir araçtır. Sevgi, bizim dışımızda var olan bir şeydir. Bir bireyin içinde sevgi yoktur. Ve bu nedenle, hiçbir fizyolog ve hiçbir psikolog bu konuda hiçbir şey bilemez. Her şeyi sadece feromonlar ve benzerleri temelinde düşünürler.

Sevgi, Yaradan’ın bize bahşettiği O’nun özel niteliğidir ve onun yardımıyla kendimizi canlıdan insan seviyesine yükseltebiliriz. İnsan, Adem’dir. “Edomeh” kelimesinden gelen “Adem” Yaradan’a benzer demektir.

Dünyayı Dolduran İyi Güç

Bu demektir ki, kişi mantık ötesi inanmalı ve Yaradan’a inançla zaten ödüllendirildiğini organlarında hissettiğini, Yaradan’ın tüm dünyayı iyilik yapan iyi olarak yönettiğini gördüğünü ve hissettiğini hayal etmelidir. Mantık dahilinde baktığında tam tersini görse de yine de mantık ötesi çalışmalı ve bu durum ona, bunun gerçekten böyle olduğunu, Yaradan’ın dünyayı iyilik yapan iyi olarak yönettiğini organlarında zaten hissedebiliyormuş gibi görünmelidir. (Rabash, Makale 28, “Çalışmada Ekleme Yapmamak ve Çıkarmamak Nedir?”).

Anlayışınızın, düşüncelerinizin ve inançlarınızın aksine, mantık ötesi inanmalısınız ve sanki O’nu tüm organlarınızla hissediyormuşsunuz gibi Yaradan’a inançla zaten ödüllendirildiğinizi hayal etmelisiniz ve Yaradan’ın iyilik yapan iyi olarak tüm dünyayı yönettiğini görmeli ve hissetmelisiniz. Bu konuda net olmalıyız.

Ve şu anda tüm dünyayı O’nun iyi tutumuyla dolduran Yaradan’ı iyi olarak hissetmememe rağmen, etraftaki her şey iyi gücün ifşası ile dolduğunda, böyle bir fenomenin kendini gösterdiği bu dünyanın nasıl olduğunu hayal etmeye çalışırım.

Nereye dönersem döneyim, ne düşünürsem düşüneyim, ne yaparsam yapayım, neyle karşılaşırsam karşılaşayım, her yerde Yaradan’ın şefkatinin tezahürünü görürüm. O’nun varlığı tüm dünyayı doldurur.

Yaradan’ın (iyi, olumlu gücün) tüm dünyayı doldurduğunu ve sizin ve dostlarınızın iyilik niyetlerinizle bu gücü hissetmek istediğiniz şekilde birleştiğinizi hayal edin. Kendinizi, grup içinde kendi aranızda yaratmak istediğiniz ölçüde bu gücü ortaya çıkaran bir detektör yapmak istiyorsunuz.

Bunu yapmak için, veren, birbirini olumlu yönde etkileyen birkaç kişi olmalıdır ki birbirleriyle olan bağın içinde, her şeyi dolduran Yaradan’ı onlara gösterecek bir niteliği ortaya çıkarsınlar. Yaradan’ın ifşası için Kli’yi (kap) bu şekilde yaratırız.

Bunun için her şeye sahibiz. Henüz bir şey görmememiz veya hissetmememiz önemli değil. Asıl şey, birlikte olmamız. Bunun için elimizden geldiğince çaba göstereceğiz. Ve buna uygun olarak, hissiyatta kendi aramızda yapay olarak yarattığımız bağda, Yaradan’ı yavaş yavaş Kendini ifşa etmeye zorlayacağız.

Her Şey Birlik Tarafından Belirlenir

Dostlarla birleşmede özel bir güç vardır. Aralarındaki birlik sebebiyle düşünceler ve fikirler birinden birine geçtiğinden, her biri bir diğerinin gücüyle kaynaşır ve bununla gruptaki herkes tüm grubun gücüne sahip olur. (Rabaş, Makale 14, (1988) “Dost Sevgisi İhtiyacı”).

Dostların sevgisine duyulan ihtiyaç; eğer onlarla bağ kurmazsam ve de iyi, doğru bir bağa sevgi denmekteyse, o zaman manevi Kli’mi (kap) alacak hiçbir yerim olmadığı gerçeğiyle açıklanır.

Doğal olarak Yaradan’ı ve üst dünyayı ifşa edemeyeceğim ve yalnız, kopuk halimde kalacağım ve sadece kişisel içsel egoizmimi yani mevcut dünyamızı hissedeceğim.

Dostlarla birleşmede özel bir güç (özel istisnai bir sonuç)  vardır. Gerçekten, görüş ve düşünceler, birleşmelerinden dolayı birinden diğerine geçer yani onların içinde birleşirler.

Bu nedenle, herkes dostlarıyla birleşmek istediğinde, onların içinde birleşen üst ışığın akışları onların içinden geçer. Ve herkes, küçük egoizmi dışında, herkesten etki alır ve tüm grubun mevcut niteliklerinden ve düşüncelerinden ibaret olur.

Her biri ve hepsi birlikte, Yaradan’ın daha sonra Kendisini ifşa ettiği bir kap olan ortak, birleşmiş, birleşik bir Kli’ye sahiptir.

Her biri bir diğerinin gücüyle kaynaşır ve bununla gruptaki herkes tüm grubun gücüne sahip olur. Yani, ilerlememiz sadece bizim birliğimize dayanır ve birliğimize bağlıdır. Başka bir şeye değil!

Kitaplarda ne yazdığını çok iyi biliyor olabilirsiniz, büyük bir Kabala bilgini-teorisyeni olabilirsiniz, ama bir grubunuz yoksa, herkesle birlik olmazsanız, siz asla bir uygulayıcı olamazsınız. Bu, “Arvut – Karşılıklı Garanti” makalesinde ve Baal HaSulam ve Rabaş’ın diğer makalelerinde belirtilmiştir.

Siz hiç bir şey yapamazsınız. Egoistler olarak yaratıldık, birbirimizden ayrıyız. Şayet bireysel egoizmimizin üzerine çıkarsak, o zaman her birimizin içinde üst dünyayı ifşa edebileceğimiz koşullar yaratırız.

İlerlememiz sadece birliğimize dayanır ve birliğimize bağlıdır. Bağın içinde üst dünyayı ifşa ederiz yani Yaradan’ı ifşa ederiz. Ve bağın büyüklüğü, ortak ruhumuz olan manevi bir Kli oluşturur.

Her şey sadece bizim bağımız tarafından belirlenir. Bu en önemli ve tek şeydir diyebilirim. Ama öte yandan, ana ve belirleyici faktör, bağımızın büyüklüğü, gücü ve kuvvetidir.

Küresel Bağımlılığın Kısır Döngüsünde

Yaradan, her birimizin çevresine bağımlılığını yarattı. İnsanlığın evriminde bile insanların nasıl yavaş yavaş birleştiklerini ve birbirlerine bağımlı hissettiklerini görüyoruz. Fetihler yoluyla, birbirleri arasındaki olumsuz ilişkiler yoluyla olabilir, ancak insanlar giderek daha fazla kültürel, bilimsel olarak birleşmeye başlıyorlar.

Günümüzde turizmin kazandığı öneme bir bakın. İnsanların içindeki bu bir yere gitme arzusu nereden geliyor? Bu yüz yıl öncesine kadar böyle değildi. İnsanların böyle arzuları yoktu. Ama içimizde yavaş yavaş gelişiyorlar.

Yaradan neden insanın, küçük çevresinden, evinden, ailesinden, şehrinden, ülkesinden başlayarak, tüm gezegeni, tüm insanlığı hissettiğim ve prensip olarak onlara bağımlı olduğumu anladığım devasa bir çevreye bağımlılığı yarattı?

Özellikle son zamanlarda bunu hissetmeye başlıyoruz. Petrol ve gaz kaynaklarına, bir yerde ne tür bir hasat olacağına vb. bağlıyız. Sonra tüm gezegene bağımlılık hissedeceğimiz şekilde hareket edeceğiz.

Ve bu bizi birbirimizle iyi ilişkiler kurma ihtiyacına götürecektir. Aramızdaki bağımlılığı ortadan kaldıramayacağız ama onu olumsuzdan olumluya çevirmek zorunda kalacağız. Ve o zaman tüm salgın hastalıklardan, bize zarar veren tüm sorunlardan ve virüslerden — her şeyden kurtulacağız.

Sonuç olarak, milyarlarca insana ihtiyacımız olacak noktaya geleceğiz ve tüm bunlar aslında benim kişisel ruhumun, sizin kişisel ruhunuzun, onun kişisel ruhunun ve ortak ruhumuzun yapısıdır çünkü o herkes için birdir.