Kötülüğü Nasıl Islah Edebiliriz?

Soru: Kötü olan niteliklerin, arzuların, özlemlerin ve düşüncelerin ıslahı tam olarak nedir? Böyle bir istek ve düşünce ortaya çıkarsa bunu pratikte nasıl düzeltebilirim?

Cevap: Sadece onlu içinde. Kendi başıma hiçbir şey yapamam.

Bizler en iyi, en net ve doğru sisteme sahibiz, bu yüzden onu kullanmaya başlayın. Bu sisteme girin ve size neler verebileceğini, onluya katılmanın ve bağ kurmanın her bir kişiyi nasıl hemen düzeltmeye başladığını göreceksiniz. Bunu yaparsanız, başka bir hiç düzeltmeye ihtiyacınız olmayacaktır.

Bizler manevi yasaları bilmiyoruz, ancak kendimizi onluda bağ kurmaya zorlayarak, manevi durumun apaçık ve doğru formuna ulaşırız ve o zaman Yaradan onun içinde ifşa olur.

Manevi Tohumun Ortaya Çıkışı

Arzudan -ve orada yaydığı ruhun uzantısı ile- meleklerin “kişiler” denilen derecelerinden bir başka kuvvet çekilir ve her şey meninin uzantısına girer ve beden onlarla inşa edilir. Bu, o üç derecenin ilk, en alt gücüdür – Nefeş’tir. (Herkes için Zohar, “Lech Lecha,” Madde 97).

Bu, kişinin manevi derecesi ile ilgilidir.  Bizim dünyamızda şu dereceler vardır: yenidoğan, çocuk, genç, ergen, genç insan, yetişkin, orta yaşlı ve yaşlı insan.

Manevi dünyada ise, kişinin Yaradan ile tam eşitliğe ulaştığı yetmiş manevi yıl kadar olan, kişinin gelişiminin ve Yaradan seviyesine yükselmesinin dereceleri vardır.

İsh (adam) derecesi,  kişinin manevi gelişiminin birinci derecesi, Yaradan ile en küçük denkliği, Nefeş derecesidir.

Tıpkı bizim dünyamızda bir tohumdan küçük bir insanın doğması gibi, burada da her birimizin içinde mutlak surette var olan manevi tohumdan bir insan doğar. Gerçek şu ki, bu tohum insanın içinde kendini göstermeye başlayınca kişiyi uygun kitaplara, çevreye ve hocayı aramaya yöneltir.

Böylece kişi Kabala’ya gelir ve Zohar Kitabı’nı okuyarak çektiği ışığın etkisiyle bu tohumu yani kendi içindeki geleceğin insanının embriyosunu geliştirir ve ilk aşamaya, İsh derecesine yükselir.

Bu tohum, “kalpteki nokta”dır.

Öğrenme Yılı Oldu

İbrani takvimine göre, Pazartesi akşamı bir önceki yılın sonunu ve yeni bir yılın başlangıcını işaret eder. Geçen yılı birkaç cümleyle açıklayacak olursam, çok iyi ve verimli bir yıl olduğunu, doğanın bize daha önce hiç yapmadığı bir şekilde öğretmeye başladığını söyleyebilirim. Bize bir gücün tüm insanlığa etki ettiğini ve hepimizin ona bağlı olduğunu öğretti. Bu farkındalık, geleceğe dair bize biraz güven veren çok olumlu bir değişimdir.

Geçen yıl bize, hepimizin doğanın darbeleriyle “pişen” bir tencerede olduğumuzu öğretti. Hepimizi etkiliyor ve herkesin bize neler olduğunu derinlemesine düşünmesi gerekiyor. Bana en büyük umudu veren şey birbirimize ne kadar bağımlı olduğumuzu görmemiz. Hepimizin birbirimizden sorumlu olduğunu anlamamız konusunda beni umutlandırıyor. Bu aynı zamanda bizi bir bütün olarak doğa ile nasıl ilişki kurmamız gerektiğini anlamaya daha da yaklaştırıyor.

Yaşadığımız karışıklıklardan öğrenecek daha çok şeyimiz olsa da, darbeler yine de iyi dersler oldu. Bir kaç darbe daha olacak ama onlardan da geçip öğreneceğiz. Yine de, ne kadar erken hepimizin tek bir yapıya bağlı olduğunu fark eder ve kendi isteklerimize ek olarak, yaptığımız işlerde hesaba bu yapıyı da katmamız gerektiğini kabul edersek, hep birlikte o kadar çabuk iyi oluruz.

Geçtiğimiz yıl yaşadığımız darbeler cezalar değil, derslerdi. Eğer bu derslerden öğrenseydik, ortadan kaybolurlardı. Onlar doğanın bizim “günahkar” geçmişimize tepkisi değildir; onlar bizim iyi geleceğimiz için onun yönlendirmeleridir. Bir ebeveynin öğüdünün, çocuğu kendisi için daha iyi bir geleceğe yöneltmeyi amaçladığı gibi, doğanın gazabı da insanlığı yanlış yoldan doğru yola yönlendirir. Ne kadar erken yönümüzü değiştirirsek, doğanın bize karşı “yaklaşımı” o kadar çabuk değişecektir.

Geçen yıl olan hiçbir şeye üzülmemeliyiz. Doğa iyidir ve yaptığı her şeyi bize yardım etmek için yaptı. Geleceği düzeltmek yerine geçmiş üzerinde durursak, geçmişteki hataları tekrarlayacağımız ve doğayı bir kez daha bize ders vermeye zorlayacağımız kesindir.

Bu nedenle bakışlarımız daima ileriye dönük olmalıdır; bizler sadece birbirimizle olan bağlarımızı geliştirmeye odaklanmalıyız. Eğer iyi bağlar kurarsak, doğanın geri kalanına benzer hale geleceğiz – gerçekliğin yapısındaki bir dişli gibi, ama kendi isteğimizle. Eğer doğa gibi olursak, doğanın bize karşı nazik olduğunu hissedeceğiz ve hayatlarımız kolay, sakin ve güzel olacak.

Esas Düşmanınızı Nasıl Yenersiniz?

Kızılderili bilgeliği: Beni güçlendir, kardeşlerimin üzerine yükselmek için değil ama en büyük düşmanımı yenmek için, yani kendimi.

Bu doğru. Onlar doğanın ideolojisi ile yetiştirilmiş insanlardır.

Dağlarda yaşayan gerçek Kızılderililer ile tanıştım. Onlar birbirlerine bağlı hissederler, doğanın bir parçası gibi ve her biri diğerinin bir parçası gibi hissederler. Onların,  Avrupalılar gibi, özellikle bizim gibi büyük bir egoizmleri yoktur. Eğer birisi bir şeye sahipse bunu geri kalanlara sunar. Hiç bir düşünce/beklenti olmaksızın. Öylece çünkü o bizim. Bu biziz.

Soru: Lütfen söyler misiniz, bu fikre gelebilmek için on yıllara ya da yüzyıllara mı ihtiyacımız var?

Cevap: Sanırım bin yıla.

Soru: Fakat prensipte eğer biz bu ideale gelirsek, bir tür devrim mi yapacağız?

Cevap: Beni değil bizi düşünmeye başladığımızda kendi içimizde bir devrim yapacağız. Sadece dünya çapında bir ölçekte beni biz ile değiştirin, bu kadar. Başka bir şeye gerek yok. Bununla her şeyi değiştirirsiniz. Her şeyi! Dünyaya ilişkin hissiyatınızı ve algınızı.

 

 

 

Perdeyi Edinme – Kişinin Manevi Doğumu

Soru: Ruhun gebelik süreci ile perdeyi edinme süreci arasında bir bağlantı var mıdır?

Cevap: Elbette. Perdenin, kişinin egoizmi üzerinde gelişmesine bağlı olarak, kişi üst dünyayı hissetmeye başlar. Ve kişinin hissettiği bu seviyeye kişinin ruhu denir.

Ve ondan öncesinde, kişi gebe kalma sürecindeyken (İbur), kişi ne perdeye ne de ruha sahiptir. Maneviyatta doğmak ve perdenin ortaya çıkışı aynı anda gerçekleşir.

 

 

 

İnsanlığın Yükselmesine Yardımcı Olmak

Soru: Işığın yolunu seçersem, bu acı yolunu izleyen insanlara nasıl yansır?

Cevap: Işığın yolunu seçen her insan, onun dünyamıza iletkeni olur. Dünyamız büyük beslenmeler, ışıklar alır ve sonrasında daha fazla insan bilinçaltında bu yola özlem duyar.

Böylece, ıslahla meşgul olan her insan, herkesin yükselmesine yardım eder. Kişi, maddesellikte somutlaşmadan önce insanların kötülüğü anlamalarına ve böylece sorunlardan, darbelerden ve birçok savaştan kaçınmalarına yardımcı olur.

 

Baal HaSulam—Takip Ettiğimiz Öğretmen

Bugün özel bir gün—öğretmenimiz Baal HaSulam’ın bu dünyadan ayrılışının yıl dönümü. Bu bizi, içinde yaşadığımız son nesil için Kabala bilgeliğinin kapılarını açan Yaradan’a bağlayan ruhtur.

Onun öğretileri olmadan, halihazırda aldığımız ve gelecekte alacağımız şeyleri alamazdık. Bilgi, tüm yaklaşım ve metodoloji, kazanım dereceleri – bunların hepsi bizim için Baal HaSulam tarafından hazırlanmıştır. Elbette her şey bize Yaradan’dan ve bu büyük ruh aracılığıyla gelir.

Kabala (alma) biliminin böyle bir isme sahip olmasının nedenlerinden biri de nesilden nesile aktarılıyor olmasıdır. Her öğrencinin bir öğretmeni olmalıdır.

Sadece istisnai bireyler, yukarıdan gelen özel bir yardımla, Yaradan’ın kendilerine ifşasına doğrudan ulaşabilirler. Bu nedenle, maneviyatı edinmiş bilgelerle, büyük Kabalistlerle her zaman bağlantıda olmalıyız ve böylece nesilden nesile ilerlemeliyiz.

Her şey, kişinin öğretmeni ne kadar takip edebileceğine bağlıdır. Bunda herkesin kendine göre zorlukları vardır ve bu doğaldır çünkü dereceler yukarıdan aşağıya böyle düzenlenir. Aşağıdakilerin egoizmlerini yenmeleri ve üstle bağlantı kurmaları zordur.

Dünyamızda, hayvansal seviyede böyle bir sorun yoktur çünkü doğa çocuğu yetişkinlere bağımlı olmaya zorlar. Ama Kabala bilimini çalışmanın gerekli olduğu insani seviyede, artık böyle yapmak kolay değildir. Ondan bir şeyler öğrenmek için eğilmemiz ve öğretmenin büyüklüğünü maksimuma çıkarmamız gerekiyor.

Elbette bu öğretmeni onurlandırmak için değil, sadece öğrencinin yararınadır. Öğrenci kendini öğretmenden daha küçük hissediyorsa kendini daha fazla alçaltabilecek ve öğretmenden alabilecektir. Bu dünyanın bilimlerinde, bu gereklilik o kadar katı değildir çünkü öğrenci öğretmeni eleştirmeli ve onu kontrol etmelidir.

Ancak Kabala biliminde kişi Yaradan’ın önünde eğilmezse hiçbir şey edinemez.  Ve bu nedenle, tüm kuşakların öğretmenlerinden gelen kaynaklara göre kendisine öğreten öğretmenden aldıklarına boyun eğdiği ölçüde, kişi başarı elde eder. Sadece bu form içinde küçük olan büyük olandan alabilir.

Bu nedenle, Baal HaSulam’ın ne kadar olağanüstü ve büyük bir insan olduğunu anlamamız gerekiyor. Onun tüm eserlerini, tüm mirasını hiçbir eleştiri olmadan kabul etmek zorundayız ve o zaman ruhuyla bağ kurmaya başlayacağımızı ve onun aracılığıyla Yaradan’dan üst gücü alacağımızı umabiliriz.

“Kahramanlarınız Kimler? Size Kim İlham Veriyor?” (Quora)

Benim büyük olarak kabul ettiğim büyük insanlar,  Kabala bilgeliğini geliştiren büyük Kabalistlerdir. Onlar bunu eski Babil’den, yani insanlarda kötülüğün ilk ortaya çıktığı zamanlardan aldılar ve onu 5.000 yıldan fazla bir süredir bir nesilden diğerine taşıdılar.

Bunlar arasında 2. yüzyılda yaşamış olan Zohar Kitabı’nın yazarı Rabbi Shimon Bar Yochai; modern Kabala biliminin kurucusu—15. yüzyılda yaşayan Haham Isaac Luria (Ari); ve zamanımızı göz önünde bulundurarak Kabala bilgeliğini geliştiren son Kabalist – 20. yüzyılda yaşamış olan Kabalist Yehuda Aşlag (Baal HaSulam) yer almaktadır. Özünde, tam olarak o bizim kuşağımıza Kabala bilgeliğini ifşa etti ve onun yardımıyla şimdi gerçekliğin, doğanın ve insanlığın karşı karşıya olduğu temel sorunun anlaşılmasına ilerliyoruz.

Ayrıca, bu bilgeliği bana aktaran öğretmenim Baal HaSulam’ın büyük oğlu Rav Baruch Shalom HaLevi Aşlag’a (Rabash) büyük saygı duyuyorum. O, bunu bana teslim etti ve onu insanlığa yaymam için beni görevlendirdi – ki ben de tüm gücümle bunu yapmaya çalışıyorum.

Bu yüzden büyük kabalistler – Rashbi, Ari, Baal HaSulam ve Rabaş – benim örnek olarak gördüğüm insanlardır. Bana göre onlar dünyanın kahramanlarıdır.

Doğanın İçsel Nabzını Hissedin

İnsanın Doğası: İyimser Felsefe Çalışmaları, Elie Metchnikoff:

İnsan yapısını değiştirmek için önce ideali çerçevelemek ve ardından bilimin tüm kaynaklarıyla çalışmaya başlamak gerekecektir.

İnsanları geleceğin bir tür dininde birleştirebilecek bir ideal oluşturulabilirse, bu idealin bilimsel ilkelere dayanması gerekir. Ve eğer, sık sık iddia edildiği gibi, insanın yalnızca inançla yaşayabileceği doğruysa, inanç bilimin gücünde olmalıdır. İnsan doğasını değiştirmek için, öncelikle kişinin çabalaması gereken idealin farkında olması ve ardından bunun gerçekleşmesi için bilimin sağladığı tüm araçları kullanması gerekir.

İnsanları geleceğin bir tür dininde birleştirebilecek bir ideal düşünürsek, o zaman bu, bilimsel verilerden başka bir yere dayandırılamaz. Ve eğer sık sık söylendiği gibi, kişinin inançsız yaşayamayacağı doğruysa, o zaman ikincisi, bilginin her şeye kadir olduğuna inanmaktan başka bir şey olamaz.

Cevabım: Elbette insan kendini değiştirdiğinde doğaya daha yakın olması için, mutlak bilgi olan gerçek inanç yönünde çabalamalıyız. O zaman içinde bir dönüşüm gerçekleşir ve uyumlu bir genel bütün gibi, doğanın içsel nabzını, hareketini ve onun içinde kendini hissetmeye başlar.

Soru: Yaptığı şey kişiyi doğaya bir damla bile yaklaştırıyorsa o zaman bu doğru yön, eğer uzaklaştırıyorsa yanlış yön müdür?

Cevap: Evet. Ve ayrıca “sağlam bir vücutta sağlam bir maneviyat” sloganına göre, ne kadar sağlıklı olursanız, doğaya o kadar yakın olursunuz çünkü onun bir parçasısınız.

Perde – İnsanın Yaradan İle Kişisel Etkileşimi

Soru: Perdeye sahip olan bir kişi topluma ne gibi faydalar sağlar? Onun kendini düşünmeme yeteneği bir şekilde diğer insanları etkiler mi? Yoksa bunlar tamamen içsel hesaplamalar mı ve kimse bununla ilgili bir şey bilmiyor mu?

Cevap: Aslında, insanlar böyle bir özelliğe sahip olmadıkları ve maneviyatı hissetmedikleri için perdenin varlığından tamamen habersiz olabilirler. Bu birincisi.

İkincisi, kişi bir perde edinmek istiyorsa, derslere gelmeli ve gruptaki alma ve ihsan etme niteliklerini incelemelidir.

Soru: Ve eğer zaten benzer düşünen bir grup insan içindeyse ve orada egoizminin üzerine çıkıyorsa, bu onunla birlikte çalışanlar tarafından bir şekilde hissedilir mi?

Cevap: Hayır. Neden? Bu sadece onları bozabilir. Perdeyle çalışmak, kişinin Yaradan ile bireysel etkileşimidir.