Tarafsız Bölgede Bir Buluşma

Soru: “Ben” ve hatta “Biz” hissimi kaybettiğim “Bak, ne hissedebiliyorsun?” koşulu, kişiye örnek olarak mı verilmiştir?

Yanıt: Hayır, bu his bize Yukarıdan örnek olarak verilmemiştir. Bu zaten içimizden geliştirdiğimiz ve inşa ettiğimiz ve aşağıdan harekete geçirdiğimizdir. Biz bunu her gün tüm hareketlerimizde dersten derse, dostların buluşmasından, dostların buluşmasına meydana getiririz. Tüm bunlar aşağıdan yetişir ve bu zaten bizlerin ortak başarısıdır!

Bu yüzden bence şu anda gerçekleştirmekte olduğumuz hazırlık, özellikle kongreden önce son üç günde ve kongrenin kendisinin anında bizleri global boyutta bir araya getirmeli.

Eğer önceki tüm kongreler, Aralığın başındaki ilk olanından başlayarak, üç hafta önce İsrail’de gerçekleşen son olanına kadar, o zaman şu anda çok anlamlı bir şekilde dünyaya dışarıya çıkıyoruz. Avrupa’nın kuzeyine uzak bir yere gidiyoruz, Vilnius’a, böyle bir kongreyi organize etmek için alışık olunmayan bir yere. Ne Moskova ne de Viyana. Merkezi bir nokta olarak gözükmüyor fakat bu bizim için çok önemli. Ancak, esas itibariyle, neden hayatın daha yoğun olduğu başka bir yer değil?

Bu çok anlamlıdır. Bu çok güzeldir. Sanırım, bu buluşmamızın, tarafsız bölgedeki kongremizin farklı  bir özelliği, farklı bir tonu olacak.

Yorum: Gerçekten, Avrupa ciddi bir yerdir ve eğer bir şey başlarsa bu oradan başlar. Tarihten biliyoruz ki 1.Dünya Savaşı ve 2.Dünya Savaşı Avrupa’da başlamıştır.

Yanıt: Günümüzde büyük değişikliklerin Avrupa’da gerçekleştiğini görüyoruz. Ancak, her şeye rağmen, Avrupa, ayrılma yerine, daha büyük bir birleşmeye doğru geçmeye başlamıştır. İthal mallarına ağır vergiler getireceklerinden ve sonunda ayrılacaklarından oldukça kaygılıydım.

Fakat seçeneklerini iyi bir şekilde değerlendirdiler ve gördüler ki bu onlara başka bir hareketten çok daha pahalıya mal olacaktı. Doğal olarak bu sadece ekonomik düşüncelere temelindeydi. Fakat birleşmenin, ayrılmaya göre daha karlı olduğuna dair kanıt olması iyidir. Her şey, özel bir yolda olmasına ve Onlar özelliklerine rağmen buna doğru hareket ediyor.

Bunun bizim aktivitelerimizin sonucu olduğuna dair hiç şüphe yoktur.

23 Mart 2012’de yayımlandı.

“Biz Kültürü” Depresyona olan Genetik Eğilimi Dengeliyor

Görüş: (Joan Chiao, Psikoloji Assistan Profesörü Northwestern Üniversitesi Weinberg Sanat ve Bilim Koleji): “Northwestern Üniversitesindeki yeni bir çalışmaya göre, depresyona olan genetik eğilimin topluluk bilinç merkezli bir kültürde gerçekleşmesi, bireysel değerleri olan bir kültüre göre daha az muhtemeldir”

“Gelişmekte olan kültürel nörobilim alanından gelmekte olan bu çalışma, zihinsel sağlığa, sosyal gruplar ve uluslar arasında global bir bakış atmaktadır.”

Joan Chiao: “‘A.B.D. ve Batı Avrupa gibi yüksek bireysellik kültüründen olan kişilerin uyum yerine tek olmaya, anlaşma yerine ifade etmeye  ve kendilerini eşsiz ya da gruptan farklı olarak tarif etmeye daha çok değer vermeleri muhtemeldir” dedi.

Chiao: “Bunun karşısında, ortaklık kültüründen olan kişilerin bireysellik yerine, sosyal uyuma  değer vermeleri daha muhtemeldir. Bireysel kültürdeki kişilere göre, onların grup bağlılığını ve dayanışmasını arttıran davranışları uygun bulmaları daha muhtemeldir.” dedi.

Chiao: “Ortaklık kültürleri, genetik olarak depresyona eğilimli bireylere sosyal desteğin sözlü olmayan ya da belirgin bir beklentisini verebilirler. “Bu tarz bir destek öyle görünüyor ki savunmasız bireylere, depresif olayları tetikleyen çevresel risklere ya da stres kaynaklarına tampon sağlamaktadır.” dedi.

Değerlendirmem: Şüphesiz ki, birleşme sürecinde, iyi ve kötü grupta dağıtılmıştır; daha fazlası, kötü karşılıklı olarak çıkartılır ve iyi karşılıklı olarak eklenir. Bu doğanın kanunudur, çünkü birleşme doğal egoizme karşı gerçekleşir. Kabalistler bunu doğanın temel prensiplerinden biri olarak bilirler.

Bu yüzden Kabala, kişilerin birleşmesinin, hem özel hem umumi tüm problemleri çözdüğünü savunur, bireyi ve toplumu bir sonraki gelişimden kaynaklanan basamağa yükseltir. Bunun nedeni birleşmenin ileriye üst güçle olan niteliklerin benzerliğine davet etmesidir ve böylece onun etkisi altında birleşenleri getirir.

20 Mart 2012 ‘de yayımlandı

Din Dokuz Ülkede Etkinliğini Yitirebilir

Görüş (Jason Palmer, Bilim ve Teknoloji Muhabiri, BBC Haber) : ”Dokuz ülkenin sayım verileri kullanılarak sonucu ortaya çıkan çalışmada araştırmacılar dinin etkinliğini yitirdiğinden bahsediyorlar. Çalışma, dini inançlarına sahip çıkan kişilerdeki düşüşün, sabit şekilde yükseldiği ortaya çıktı. ”

”Ekibin matematiksel modeli, dindar muhataplar sayısı ile bunların arkasındaki sosyal niyetlerin karşılıklı etkileşimini tespit eder.” Dallas, Amerika’daki toplantıda Amerika Fizik Cemiyeti, sonuç olarak, dinin o ülkelerde tümüyle ortadan kalkacağı raporunu verdi.

”Araştırmacı ekip neredeyse bir yüzyıl eskisine ulaşan sayım verilerini şu ülkeler için baz alıp dini inançlarını sorguladı: Avustralya, Avusturya, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, İrlanda, Hollanda, Yeni Zelanda ve İsviçre. ”

”Modern laik demokrasilerin büyük bir çoğunluğunda halklar, kendilerini dini inançsız olarak özdeşleştiriyor… Ekip sonra doğrusal olmayan dinamikler modellerini uyguladı ve dinsiz kategorisinde olan sosyal ağırlıklı ve faydacı değerdeki üyelere göre de parametrelerini ayarladı. ”

”İnternette yayınlanan bir çalışmada, bu parametrelerin tüm araştırma yapılan ülkelerde birbirine benzer olduğu ve ortaya çıkan araştırmada, tümünün bir benzer davranışlar matematiği içinde olduğu iddiasındadır.”

Ve tüm ülkelerde ortaya çıkan belirtiler dinin etkinliğini yitirdiği yönündedir…

”Şüphesiz ki, bu modern toplumun ağ yapısında, toplumdaki her kişinin diğerlerinden aynı şekilde etkilendiğine inanmıyoruz” diye konuştu Dr. Wiener.

”Buna rağmen, BBC Haber’e bunun ortaya atılan sonuç olduğunu düşündüğünü söyledi.

”İlginç olan oldukça basit bir modelin verileri kaydettiği ve eğer o basit fikirler doğru ise, bunun nereye doğru gideceğini de ortaya atmasıdır. ”

”Şüphesiz ki, her bir birey için geçerli olanlar çok daha karmaşıktır fakat bunların çoğu ortalama alınarak içine dahil olur.”

Dr. Laitman’ın yorumu: İçimizde devamlı büyüyen bencilliğin dinamik sürecinde olduğumuz için, kişi sürekli kendi kendine hangi davranışının daha fazla kazanç sağlayacağını sorar. Eğer kişinin bencillik duygusuna göre kişi kendine kazanç sağlamazsa o zaman bu kazanç getirmeyen davranış reddedilir. Dolayısıyla, bizler hep yeni icraatlar, amaçlar, çevreler vs. seçeriz.

Bir zamanlar bencilliğimiz bizlere dini getirdi fakat bugün bencilliğimizi artırarak sınırların dışına taşırdı. Bugün ise bizleri gerçeklerden uzak şekilde inançlardan da uzaklaştırdı. Bir kanıta ihtiyaç vardır ve o kanıt yoksa kendisine belirgin şekilde fayda sağlamayan ortamda kendi kendine itaat edip duramaz ve yok olur.  Özünde bugün bile her din bilhassa şu veya bu milletin kültürüdür veya geleneğidir fakat bu inanç değildir.

Dr. Laitman’ın blogunda 21 Mart 2012, 13:16’da yayınlandı.

Düşüşe Geçen 999 Kişiden Biri Olmayınız

Rabaş’ın bir dersinden: Maneviyatın önemli olmadığı bir yerde, kabuklaşma (Kli olabilme)   durur. Örneğin kişi sabah dersine kalkmak için niyetlendiğinde fakat “Neden kalkmalıyım?”, “Ne öğreneceğim?”, “Bunu yapmamdaki sebep nedir?” gibi düşünceler ve hesaplamalar zihnini kaplarsa.

Maneviyatın pek önem taşımadığı anda bu şekilde düşünceler ortaya çıkar ve kişiyi yatağına kalın ipler ile bağlar ki kalkması mümkün olmaz. Bu yüzden, “bize eşlik eden güce ihtiyacımız var ki bizim düşüşümüze mani olsun.”

Tüm grupların ve aslında her bireyin şöyle veya böyle eksikliği, bize eşlik eden güçtür. Nitekim bu güç olmayınca birer birer düşeriz, aynı şöyle denildiği gibi: “1000 kişi sınıfa girer ve bunlardan 1’i öğretmen olur”. Bu kalan 999 kişinin düşmesi demektir.

Gerçekte onların düşüşü fiziksel olmayabilir fakat içsellikte zayıflaşırlar ve bu şekilde “devam etmeye” hazır olabilirler yani yaratılış amacına ve yaşamın amacına tam ulaşamadan. “Yaşamımın anlamı” ile ilgili soruya cevap bulmanın gerekliliği konusunda tartışma çıkarmazlar ama büyüdüklerini ve bunu yapmalarının gerektiğine güçleri yetmeyeceğini düşünürler. Bunların hepsi, kendileri için destekleyici inşa etmemiş olmadıklarından kaynaklanır. Bir ”trabzan” oysa onlara destek olur, yükselmelerini sağlar ve düşmelerini önler. Bu çok önemlidir.

Bu sanki karşılıklı bir anlaşma yapmak gibi; dostlar arasında ve dostlar arasındaki ilişkiler ile ilgili bir taahhüt gibidir. Bu sebeple birbirimize yardım edebilmemiz için, her grubun içinde nelerin olduğu bilmemiz çok önemlidir.

Şöyle söylendiği gibi: “Kendi şehrinde peygamber olunmaz.” Başka gruplardaki uzaktaki dostlar bazen o kişiye daha fazla yardımcı olabilir ve yanında olan dostlarından onu daha fazla etkileyebilir. Yakın dostlarına, onların kişisel çıkarlarından kaynaklanan şüphe duyabilir ve onların bencilce oluşan niyetlerinden dolayı suçlayabilir. Fakat kişi diğer gruplar hakkında böyle hissetmez. Diğer gruplardaki başka yerlerdeki insanların kendisi hakkında konuştuklarını görür ve onların kendisini ne kadar önemli olarak gördüğünü göstermek istediklerini görür. Diğer yandan kişi kendi içindeki bazı şeyleri de düzeltmesi gerektiğini anlar, aynı şöyle denildiği gibi: “Hakimleri ve polisleri kendi görevlerine göre ayırarak kabullenip görevlendirmeliyiz.”

Bu çok önemlidir. Genellikle her kolektif yükselişten sonra birçok insan düşüşe geçer çünkü bir yükselişten sonra hep kalplerin katılaşması söz konusudur. Bizler buna karşı tedbirli olup korunmalıyız!

18 Mart 2012 tarihli günlük Kabala dersinin birinci bölümünden, Şamati #8
19 Mart 2012 tarihinde, 14:33’te blogda yayınlanmıştır

Internet Nesli: Gençler Sanal Hayatlarını Gerçek Dünyaya Tercih Ediyorlar

Daily Mail Haberlerinden: “Çocukların online hayatlarında gerçekte olandan genelde daha mutlu olduklarına dair bir araştırma yayımlandı.

“Kim olmak istiyorlarsa tamamen o olabileceklerini söylüyorlar ve herhangi bir şey artık eğlenceli olmadığında da çok basitçe iptal tuşuna basabiliyorlar.

“Çocukların yaklaşık yüzde 47’si online durumdayken, normal hayatlarında yaptıklarından daha farklı davrandıklarını söylediler ve birçoğunun iddiasına göre bu onların daha güçlü ve güvende hissetmelerini sağlıyor.”

“[Psikoterapist Peter Bradley:]  “Bu tespitler çocukların siber uzayı, gerçek dünyadan ayrılabilecekleri, muhtemelen gerçek hayatta göstermeyecekleri davranışlarını ve kişiliklerinin parçalarını keşfettikleri bir yer olarak gördüklerini akla getiriyor” dedi. Siber dünyalara gerçek topluluklardan daha mutlu yerler olmalarına izin veremeyiz, aksi takdirde genç insanlardan kurulu toplumumuzda yeterince işlemeyen bir nesil oluşturmuş olacağız.”

“Gençler tarafından online iken alınan risklerin sayısından alarma geçtik” şeklinde konuştu.  “Güvenli online davranış, okullarda öğretildi, fakat gençlerin bu riskleri kendilerine ilişkilendiremedikleri görünüyor.”

Yorumum: Gelişim durdurulamaz ve bu yüzden sadece, kişiyi düzelterek siber uzayı yararlı hale getirebiliriz. Herşey bütünsel yetişme içinde yatıyor.

Genel olarak, insanlık sanal aleme geçiş içerisinde. İnsanlık, fiziksel duyularımızın taşıyıcılarından, enerji ve bilgiden uzaklaşıyor ve güç ve niteliklerin uzayına giriyor.  Madde yavaş yavaş, hislerimizde bir illüzyon olarak ortadan kaybolana kadar sertliğini kaybedecek.

19 Mart 2012 20:19’da yayımlandı

Fırfırsız Yaşam

Soru: “Diğerleri ile bağ içerisinde olmaktan hoşnut olmak” ne anlamına gelmektedir? Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Cevap: Bunu açıklayabilmek imkansız çünkü bunu dünyamızda hissetmiyoruz. Diğerleri ile bağ içerisinde olmaktan hoşnut olmak demek, aramızda varolan kuvvetin ortaya çıkarılması anlamına gelmektedir.

Halen bu bağ aramızda bencilce bir şekilde bulunur yani bunun zıttındadır; şimdi ben diğerlerinden daha yüce olmaktan hoşnut olurum, diğerlerinden daha iyi olmaktan, onların gözünde olumlu durmaktan, onların saygılarını hissetmekten vs. Bunun için bütün yaşamım boyunca çalışırım. Hayvansal varoluşumun karşılanması için gereken şeyler dışında; yaptığım herşeyin amacı diğer insanların gözü önünde muhteşem görünmek ve onların saygısı ve hürmetini kazanmak ile ilgilidir.

Eğer bu bana baskı yapan bencilliğimin gerekliliği olmasaydı, bir çift pijama alıp tüm yaşamım boyunca giyerdim ki, nitekim bu en rahatıdır. Tüm yaşamım boyunca terliklerimi giyer ve yaşamımı en rahat şekilde, komşularımın ne düşüneceğine önem vermeden yaşardım. Başka ekstra şeyler ile ilgilenmezdim çünkü herhangi bir tutum ve değerler yüzünden yani dış fiziksel dünyadaki mücevher, saç stili, araba vs. gibi şeylerden kendime fayda sağlamazdım. Bedensel ihtiyaçlarımın dışında pek başka ihtiyaçlarım olmazdı.

Eğer manevi ihtiyaçlarımızı sadece hayvansal ve fiziksel ihtiyaçlarımız için gerekenler ile birlikte geliştirebilirsek, bizler hemen çabucak gelişimimizin ifşası ile bir sonraki basamağına yani bir sonraki seviyemize ulaşırız.

KabTV’den, ‘’Bütünsel Toplumun Temel Kavramları’’, 5.2.2012

Bu makale Dr. Laitman’ın bloğunda 20 Mart 2012 tarihinde, 16:24’te yayınlanmıştır.

Çekici Olmayan Fakat Sevimli Kişi

Soru: Kişi eksikliklerini telafi etmek eğilimindedir. Örnek olarak, her radyo sunucusunun bazı konuşma eksiklikleri vardır; sıradan görünüşlü kişiler TV’de bir kariyer elde eder ve bu şekilde devam eder. Bu aynı zamanda bütünsel eğitim sisteminde çalışan kişilere de geçerli midir? Onlar telafi etmeye çalışacaklar mı, ya da belki de bütünsellik herşeyi dengeye getirecek midir?

Yanıt: Hayır, herşeyden önce, anlıyoruz ki, görünüş hiçbir fark yaratmamaktadır. Eğitmenlerimiz arasında, çoğu zaman çekici olmayan kişiler görüyoruz, hoş olmayan ve güzel görünüşlü olmayan. Hatta diyebilirim ki, görgü kuralları çok çok basittir.

Ancak, kişi içsel çalışma ile meşgul olduğunda, bu onu iğrendirmemektedir. Eğer onları sevmezse, o zaman en azından onları nazikçe sanki kendisine yakın bir kişi gibi kabul etmeye başlar. Hatta onun içinde bir çeşit sevimlilik görür. İşte bu ne olduğudur.

Aynı şey kadınlara da geçerlidir. Eğer samimiyet ortaya çıkarsa, bunun dışında herşey rafa kalkar.

18 Mart 2012  10:10’da yayımlandı.

Avrupa: Entegrasyona Doğru

Düşünce: (Almanya Başbakanı Angela Merkel): “Merkel egemen borç krizini bitirmek için Avrupa Birliği bünyesinde bir araç olarak yeni politik entegrasyonu yardıma çağırdı. “Neslimizin şimdiki görevi, Avrupa’da ekonomik ve para birimi birleşmesini tamamlamak ve adım adım, politik bir birleşmeyi yaratmaktır.” Merkel, bir saatlik konuşmasında 1000’den fazla Hıristiyan Demokratik Parti delegesine. “Yeni bir Avrupa için devrim zamanıdır.” dedi.

Yorumum: En azından kısmi bir entegrasyona giderlerse, kazacaklar ve sonrasında entegrasyonun tamamlanması gerektiğinin farkına varacaklar.

18 Mart 2012  17:53’de yayımlandı.

Suç Tanrıları

İnsanlar eksik olan tek şeyin, beraberce dünyanın ıslah edilmesi ve birliği olduğunu anlayıncaya kadar bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Her insan birşey ister. Ne istedikleri pek önemli değil- her isteği karşılamak, tatmin etmek mümkün değildir. Birinin üzerine diğeri yığılarak zorlar ve başkalarının pahasına keyif sürmemizi sağlar. Şu şekilde herşey düzenlenir: Bizler bencilce sadece ufak bir parçayı elde ederiz, yaptığımız kalan herşey başkaları pahasınadır.

Şöyle ya da böyle, kişi bedeni için gereken yiyeceğin dışındaki herşeyi başkalarından alır. Bu, kısıtlama olmaksızın herkes için geçerlidir. Benim atmış olduğum ekmek parçası, bozulmuş bir domates, birinin eksiğidir, birinin ona ihtiyacı vardır.  Tanımını yaparsak, bencil olan kimse başkalarından çalarak yaşar.

İşte bu sebeple, dünyamızda kimse mutlu ve tatminkar olamaz. Sistem bütünseldir ve bu nedenle, kendim için birşey aldığımda, otomatikman başkalarından çalmış olurum.

Eğer ben herkese ihsan edersem, bolluk da benim içimden geçer. Bu metodu ‘sindirmemiz’ zordur fakat çok basit bir metotdur. Gerçekte herşey bu sebepten dolayı vardır. Aynı zamanda bencilliğimize bağlı olarak varolan tek şey kalbimizde ve aklımızda akıp gidendir- fedakarlık gerçeği için zırva.

Bu sebepten dolayı bizlerin sadece bir çözümü bulunmaktadır: Birlik olabilmemiz için kendimiz ile ilgilenmek. Kalplerimizi en azından birkaç milimetre yaklaştırabilirsek, dünyamız hemen bir rahatlama yaşayacak. O zaman haydi yapalım.

Herşey kişinin içinde ne olduğuna bağlıdır. Bu onun hakikatı algılamasını ve hakiki gerçeği de belirlemesini sağlar.

Kendi Toprağında Hür Olabilmek

Soru: Doğa huzurunda bağımsızca kararlar alabilmek ve aynı zamanda bireyin kendini sıfırlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?

Cevap-Dr. Laitman: İkisi de aynı şeydir. Kişinin kendini yani bencilce niyetini sıfırlayabilmesi ve Yaratan’ın emirlerini tüm kalbiyle ve ruhuyla yerine getirmesi, hür olabilmesi anlamına gelir.

Neden böyle olduğunu kişinin düşünüp taşınması gerekir. Kişi kendinden bu durumda “kendi toprağındaki hür millet” şeklinde söz edebilmesi kaçınılmazdır. Çünkü kendi arzularının kölesi olmaya son verir.

Kişi fedakâr, yani başkalarını düşünen bir niyet içinde olmak ister ve buna “Yaratan’ın Kölesi” denilebilir. Kişi ihsan edenin kölesi olur, nitekim aynı zamanda kendisinin bağımsızca ihsan etmesi mümkün değildir.  Fakat bu zaten kişinin bağımsızlığa doğru attığı ilk adımdır. Daha sonra ise kişi tamamiyle bağımsız olacaktır.