Dr. Laitman’ın CNN Şili Kanalındaki Söyleşisi

http://www.youtube.com/watch?v=b2Fy4hDCg3I

Gazeteci : Merhaba Şili. Profesör Michael Laitman, UNESCO eğitim danışmanı. Dr. Laitman dünya içinde  şimdilerde karşılaştığımız sorunları aşmamız konusunda bağ ve ahenk konularını bir metot olarak işleyen akademik bir sistemi destekliyor.

Kendisi ziyareti esnasında konferansta konuştu ”2012, Bizler nereye gidiyoruz?”, bütünsel bir toplum oluşturabilmek için insanlar arasında olması gereken düzgün ilişkilerin nasıl kurulacağı konusunu ele aldı. Bunu ve diğer konuları araştırabilmek için, CNN Şili, Dr. Laitman ile sohbet edecektir.

Dr. Laitman, bizlerle bu akşam bir arada olduğunuz için teşekkürler. Öncelikle, size Başkanımız Sebastian Piñera’nın verdiği eğitim ile ilgili ve vergi reformları hakkındaki önemli bilgiyi size aktarmak isterim. Bu reformların %100’ü eğitimi düzeltmek yönündedir. Başkan, gelişmemizde eğitimin önemi ve bunun etkisi ile ekonomide ve ekonomi bilgisinde iyi bir seviyeye ulaşmamız konusunda konuştu. Sizce Şili bu görüşü gerçekleştirmesi için hangi adımları atmalı, kendisini nasıl dönüştürmelidir ki barındırdığı yetenekleri ile bilgi toplumu arasına dahil olsun ?

Profesör Laitman: Açıkçası, Şili’nin gelişimi ve eğitimsel seviyeler arasında doğrusal bir bağlantı vardır ve bu nedenle olağan eğitimsel sistemin içinden eğitimsel gelişimin ayrı tutulması gerekir. Bu paralel sistem ulaşılabilinmesi için herkese açık olmalıdır. Yurttaşların toplum ile bağının nasıl olması gerektiğini ve onların diğer insanlar ile ahenk içinde nasıl ilişkide bulunabileceklerini göstermelidir. Böyle bir sisteme ihtiyaç duymamız fevkalade bir gereksinimdir  ve bizim organizasyonumuzun da sebebi budur: Yeni bir insan ortaya çıkarmak, toplumun içinde yer alan ve çevresi ile ilişkilerine hakim bir insan, global değişiklere karşı nasıl davranmasını bilen bir insan; birbirimiz ile bağ içinde olduğumuzu bilen yani yalnızca kendileri ile ilgilenmeyen insanlar ortaya çıkarmak. Kimse ülkenin diğer tarafındaki insanlarla veya dünyanın diğer tarafındakileri ile ilgilenmez fakat bu da insan olmanın bir parçasıdır.

Gazeteci: Profesör, yani bu sistemde önemli olan, demek istediğiniz, bu eğitim toplumun tüm seviyesindeki insanlar için herkese açık mı olmalı yoksa sadece belli bir grup için mi ?

Profesör Laitman: Bizler en temel seviyede başlayacağız, 3 yaşındakiler ile diyebiliriz. Daha sonra bunu takip eden seviyelere üniversitelere ulaşıncaya kadar devam edeceğiz. Açıkça temel ve oradan itibaren bunun devamı olarak başlayarak sıkı kurumlar ortaya çıkarmalıyız. Eğer bir ülke bunu idare edebilirse bu en çok hemfikir olunacak bir şey olur. Herkese açık olan eğitim yani 3 yaşından başlayıp üniversiteye gelene kadar olan eğitimi bir ülkenin üstesinden gelebilmesi gerçekten zordur.

Gazeteci: O zaman başkan Piñera’nın bahsettiği, sosyal eşitliğin okul öncesi eğitimde, çocuklar çok küçük olduğu zaman bir hedef  ile  başlangıçta ekilmesi  hususunda  aynı fikirde misiniz?

Profesör Laitman: Evet, katılıyorum, herşey eğitime bağlıdır. Bizler kişiyi iyi olması için eğiteceğiz, toplum ile doğru şekilde bağ içinde olmasını global krize göre ve onun gördüğümüz gelişim yolu şeklinde ve evet, bu eğitim ile çocuklarımıza diğerleriyle  beraberce ahenk içinde yaşamayı öğreteceğiz. Bunun da üzerine bizler bir meslek, bir kapasite sağlayacağız toplum içine sunulan mükemmel bir dünya yurttaşı olacaktır. Bu istenen birşey ve eğitim sistemini geliştirmeliyiz çünkü ardından da tüm dünya sorunlarını çözebiliriz.

Gazeteci: Bu düşüncelerimiz ile devam edersek, Başkan  Sebastian  Piñera bugün bir vergi reformunu duyurdu. Halka açık bildiriminde bizlerin vergilerinde indirim olacağını, yaklaşık  %50 civarında indirim diyebiliriz bu da zaten düzgün eğitimin genellikle finansmanının zor olduğu  orta halli geçinen aileler için olacak. Sizce vergi indirimleri doğru bir yöne doğru ilerleme midir yoksa daha fazla imtiyazlara gereksinimimiz var mıdır?

Profesör Laitman: Sizler böyle şeyler yapan bir ülke için şükretmelisiniz. Bu şekilde gelişip, ilerleyip insanların iyiliği için doğru adımları takip etmeliyiz. Bu gerçekten çok iyi!

Gazeteci: Profesör, geçmiş makalelerinizde sık sık bahsettiğiniz önemli bir konu, sosyal hareketlerde büyüme hakkında ve onların dünyadaki önemi- örneğin- bugün duyurulan vergi reformu bile geçen sene belirginleşen öğrencilerin baskısı sonucu ortaya çıkmıştır. Burada ve dünyanın her yerinde gerçekleşen sosyal hareketleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Profesör Laitman: Tabii ki bu insanlar için büyük bir ayrıcalık yani bu zamanda sokaklara çıkabilmeleri ve hükümetlerinden değişiklik talep etmeleri! Olan budur ve bizi bu korkutur, hükümet ise gerçekte ne olduğu hakkında geribildirim alır. Bu insanlar ve hükümet arasında bir diyalog meydana getirir. Bizler şimdi burada bunun olduğunu görüyoruz ve gelinebilmesi kolay bir nokta değil. Bizler bunun boş yere olmadığını görüyoruz çünkü yapılan değişiklikler var ve bu da istenilendir.

Açıkçası bu diyalog derin, sanki özel yuvarlak masa gibi önemli şeylerin kararının alındığı ve bizler iyi bir yolda ilerleme sağlıyoruz. Ben sadece eğitim hakkında konuşmuyorum. Ben baş netice konusunda konuşmak istiyorum yani bizler sadece bir meslek sağlamıyoruz fakat insan olacak bir çocuk geliştiriyoruz. Bizler, bunun, kişinin hem ülkesine hem de tüm dünyadaki insanlar için ne kadar faydalı olacağını göstereceğiz. Bu en önemli olan şey, bütünsel bir alanda hissedilebilir yaşam duygusunu tamamıyla birbirine bağımlı ve bağ içinde yapabilmek. Önemli olan budur. Bu, insanlara sağlıklı bir aile ile gerçekten sağlıklı bir yaşam sürme fırsatını sağlar. Psikoloji sayesinde nasıl herkesin arkadaşı olabileceğimizi öğrenmemiz gerekir; farklılıklara nasıl yaklaşmamız gerektiğini ve kendimizi toplum ile nasıl bütünselleştireceğimizi öğrenmeliyiz. Bu çok önemlidir.

Gazeteci: Ve bu sistemin içinde bütünsel gelişimi tüm alanlar içinde desteklemeyi tasarlıyor musunuz-bu demektir ki, yalnızca okul ve üniversitede değil fakat teknik eğitimde de mi? Bu eğitimsel planda toplumun tüm hallerini dahil ediyor musunuz?

Profesör Laitman: Evet, bizlerin herhangi bir yerde öğretilen tüm meslekleri dahil etmesi lazımdır. Bizler küçük yaşlarda takviyede bulunmalıyız ve çocukların farklı düşünmelerinin gerekliliğini anlamalarını sağlamalıyız, nefret ve çekişme üzerinde yükselip tüm bunların üzerinde sevgiyi inşa edebilmelerini sağlamalıyız. Bizler tüm farklılıkların üzerinde birleşip bağ kurarız ve çekişmelerle farklılıklarla dost olabileceğimizi anlamalıyız; yani bu ikilemde bile bizler birliği bulabiliriz.

Gazeteci: Daha önce bizler sosyal hareketler hakkında konuşmuştuk. Öğrencilere, Şili liderlerine, ulusal bildiriler ve hareketlerde seslerini yükseltmiş liderlerine, masaya mesajlar getiren ve uluslararası seviyede isminden bahsedilenlere ne gibi mesaj gönderebilirsiniz, sizin dediğiniz gibi, bu dünyada, bizim global alanımızda, daha fazla bağ kurmak mı?

Profesör Laitman: Beni iyi anlamanızı istiyorum. Bana kalırsa bu tarz yollar pek  işe yaramaz, baskı yolu ile yapılanlar uzun zamanda iyi neticelere ulaşmaz. Bizlerin oturup tartışması gerekir. Her insanın gayesi hakkında konuşmalıyız, ne yapılabilir ve nasıl yapılabilir. Her kişi masasını tartışmaya açmalıdır çünkü hepimizin insan kaynakları konusunda sınırlamaları vardır. Bizler herkesin başarmak istediğini yapmaya müsait değiliz. Bu nedenle sokaklara çıkma konusunun tümü iyi fakat tüm niyet ve gayeler için oturup tartışılması lazım ve nelerin yola koyulabileceği de görülür. Ben tüm bu tartışmalar içinde birçok başka organizasyonlar içindeyim ve bu baskının önemli bir nokta olduğu konusu doğru fakat toplumun iyiliği için kolay ve sıcak olan tartışmalarımız olsun. Umut ederim ki bunu Şili başarır.

Gazeteci: Profesör, çok teşekkürler! Son sorumuz internet sosyal paylaşımda yaşanan patlamalar, twitter, facebook vs. ve dediğiniz gibi sadece finansal değil sosyal bir birlik de oluşuyor. Buna nasıl bakıyorsunuz?

Profesör Laitman: Son senelerde bu yöne doğru geliştik fakat bizler birbirimizden daha da fazla ayrıldık. Günümüzde cep telefonları bizleri birleştirmek yerine ayırıyor. Twitter ve Facebook gibi şeyler birine fiziksel olarak yaklaşıp ulaşmak yerine, birine anında mesaj göndermemizi kolaylaştırıyor. Bu tarz bir bağ doğru olanı değildir. Zannedersem ki bu değişecektir. Bizlerin sanal ilişkiler ve fiziksel ilişkiler arasında dengesi olmalıdır. Birkaç sene bekleyelim ve denge kendini ortaya çıkarır eminim, şu anda birçok şey dengesini kaybetmiş durumda, bu da tüm yeniliklerde olduğu gibi fakat yavaş yavaş  değişecek ve bizler kendimizi dengede hissettiğimiz noktaya erişeceğiz, bilgisayarların ve cep telefonlarının arkasında saklanmayacağız.

Gazeteci: Doğru, bu önemlidir, Profesör. İşte bu sebepten dolayı bizler birbirimizin karşısında böyle önemli konuları, ulusal ve uluslararası seviyede eğitim gibi konuları konuşuyoruz. CNN Şili adına bize ayırdığınız zamanınız için teşekkür ederiz.

http://www.youtube.com/watch?v=b2Fy4hDCg3I

Kendi Kendimin Eğitmeni Olmak

Bizler derece derece toplumda bir anlaşma seviyesine, bir duruma ulaşmayı umarız ve insanlar arasında iken, insanlar başkalarının onları değiştiremeyeceğini ve yalnızca kendilerinin değişmesi gerektiğini anlamaya başladıkları zaman; dünyayı değiştirmelerinin, kendilerini değiştirmeden mümkün olamayacağını yani dünyanın, bir insanın kendini algılayışı, kendi yansıması olduğudur ve işte bu yüzden sanki gelecekteymiş gibi rol yapması gerekir ki böylece gelecek bugün haline gelsin. Kozma Prutkov’un bir keresinde dediği gibi: ”Eğer mutlu olmak isterseniz, mutlu olun.” Genelde bu böyledir.

Bu sebepten dolayı bir eğitmen de aynı zamanda bir psikoterapist gibi olmalıdır. İnsanları çok iyi anlamalı ve bunların tümünü bilmeli. Eğitmenler kurslar tamamlamalı ve birçok deneyim sahibi olmalı. Onlar doğru davranış formüllerini, değişimi ve insan reaksiyonlarını öğrenmelidir. Yani başka bir deyişle, onların tecrübelerinin esasında doğru girdi ve çıktılar ile belli senaryolar yer almalı. Onlar insanlar ile ne yapacaklarını anlamalılar ve insanların nasıl reaksiyonları olabileceğini, çıktıyı başarabilmek için tam olarak neye ihtiyaçları olduğunu bilmeleri gerekir.

Bunun yanında, yetişkinler ile çalışırken bizler onlar ile birlikte çalışırken onları da eğitmene dönüştürmeliyiz çünkü her insan genelde kendi kendisinin eğitmenidir. Diğerleri ile etkileşim içinde iken görülür ki herkes hem diğerini hem de kendisini eğitir. Başka bir deyişle, bu çalışma iki taraflıdır, tüm insanlar arasındaki ortaklık çalışmasıdır.

Aslında eğitmenler, öğretmenler ve yöntembilimciler grup ile başta çalışma yapmalarına rağmen grup tüm metodu; deneyimlemesi gereken tüm değişimler zincirini, tüm programı, tüm belli davranış kurallarını, aralarındaki etkileme ve mübadele (değiş tokuş) kurallarını onlardan alır. Sonunda gruptaki herkes öyle bir noktaya erişir ki bu metodu hem kendilerinde hem de diğerlerinde uygulayabilirler, diğerleri ile aktif bir şekilde etkileşimde bulunup, grubun etkisi altında kendilerini nasıl değiştirmeleri gerektiğini tam olarak idrak ederler.

Başka bir deyişle, eğer bir kişi herhangi bir duruma hatta beklenmedik bir kaza senaryosu gibi bir duruma düşerse, tam olarak nasıl davranması gerektiğini, bu durumu nasıl düzene sokacağını, nasıl etkileyeceğini ve kendisi üzerinde doğru etkiyi bırakmasını nasıl sağlayacağını hemen hisseder.  Bu şekilde, kişi çevresi ile her zaman nasıl düzgün çalışacağını, bunu kendisi ve etkileyeceği grubu için de eşzamanlı şekilde nasıl vasıta haline getireceğini bilir.

Toplumun Beni Hürriyetimden Yoksun Bırakma Hakkı Var mıdır?

Baal HaSulam, ”Hürriyet”: Bizler, bireyin hürriyeti konusundaki cümleyi şimdi açık bir şekilde anlama noktasına ulaştık. Tabii ki bir soru oluştu: ”Topluluk bireyin hürriyet hakkına el koyma yetkisini nereden aldı ve yaşamındaki en değerli şeyini, hürriyetini, nasıl esirgedi?” Görünen şu ki, buradaki zorlayıcı kaba kuvvetten başka bir şey değil.

Toplu ilgi alanları bireysel ilgi alanlarından daha önemli ise ne yapmalıyız? Toplum beni bu şekilde yapmaya zorlamalı mı? Bunu zorla yaptırmanın bizlere faydası olur mu? Bu yüzden eğitime ihtiyacımız var.

Ebeveyn, çocuklarının hangi inanca ait olacağına dair kararlar alır, hangi okula gideceğine, nasıl bir eğitim alacağına dair ve hangi bakış açısı ile yontulacağına karar verir. Aslında onların yaşamlarını önceden belirleyip tanımlarlar. Böyle bir hakka sahip midirler?

Aynı zamanda, anne ve baba çocuklarının var olmasından itibaren onların geleceğini önceden belirlerler; daha fazlası, onlardaki belli karakter özelliklerini harekete geçirirler.

Aile, çocuk yuvası, okul ve çevre tüm bu faktörler birlikte bir bireyi oluşturur ve bu suretle, 15-20 yaşına gelen birey, herşeyin kendisi için önceden karar verilmiş kimse olur. Toplumun benimle ilgili ve kendilerinin benden talep ettiklerini benden elde etme konusunda hangi hakları vardır: Çörek, pasta, ekmek parçası veya simit gibi? Nitekim bu böyle yürür ki.

Bu tarz kurallar çoğunluğa uyma kanunundan ortaya çıkmıştır. ”Çoğunluk” bilinçli, hisseden ve anlayan bir toplum; genel refahın, her bireyin tüm bireylerin toplandığı bir bütün ile ilişkisine bağlı olduğunu kavrayan toplum anlamına gelir. Yani anlatılmak istenen, birey kendi bencilliğini ortadan kaldırır ve toplum ile bir bütün halinde bağ kurar.

Bu durumda, herkesin toplum veya ailenin kollektif ilgi alanları konusunda çalışma yapmasına ihtiyaç vardır. Daha fazlası, toplum, içinde barındırdığı üyelerine bu kurallar konusundaki eğitimi sunmakta da sorumludur. Bu nedenle, denir ki babası oğluna bir ”zanaat” öğretmelidir. Bizler burada aynı sistemden yani ihsan etmeyi öğretmekten bahsediyoruz.

Nitekim evrensel karmaşık sistemin kanunu kaçış olmaksızın gözlemlenir. Birey ne olduğunu başından bilir ”çarklar”dan biridir ve düzgün şekilde görevini yapmalıdır. Fakat kötülüğe meyilli olmasına rağmen ”çark” görevini yapan bireyin, tüm sistemi ifşa etme, gücünü elde etme, bilgelik kazanma ve  tüm çevreyi tamamıyla büyük bir kanalı idrak edebilme fırsatı vardır. Bu suretle Yaratan’ın seviyesine doğru yükselir.

Özünde ”çoğunluğa uyma” Yaratan’a uyma anlamına gelir. Çevre ve Yaratan aynıdır: Genel ihsan etme kuralı, herkesi kuşatan ve veren kuvvet. Fakat başlangıçta bizler, kırılamayan global bağ konusundaki açıklamalarımızı kısıtlarız; bu da bize bütünsel birlik dışında başka alternatif bırakmaz. Bizler Yaratan’a ihsan etme çalışmasını, şu anki şeklinde olduğu gibi, topluma ihsan etme çalışması olarak tanımlarız.

5.1.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nden 4. Bölüm, ”Hürriyet”

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 7 Ocak 2012,  19:10’da yayınlanmıştır.

Arvut’u (Karşılıklı Garantiyi) İstiyoruz!

Yaratan, Grup olmadan edinilemez. Bir diğer yandan, Yaratan’sız bir grup, grup değildir, fakat “küçük görenin yeridir”. Ben de aynı şekilde, grup ve Yaratan bir bütünü oluştururuz. Bu, “ İsrail, Tora ve Yaratan Bir’dir” ile denilmek istenendir.

Tora bizi, uzaklaştıran güce rağmen,  gruba birleştiren güçtür. Bu yüzden, Tora’nın verilişi ve karşılıklı garanti birleşmişlerdir. Ne de olsa, karşılıklı garanti kendi başına mümkün değildir. Onu yerine getirmeyiz fakat uygulanmasını talep ederiz. Bu “Mısır’dan çıkışın mucizesi” olarak adlandırılır. Bizler buna sadece katılırız. Değişimler bizim gücümüz tarafından gerçekleştirilmez fakat sadece bizim arzumuza göre gerçekleştirilir.

Bizim işimiz çok şiddetlice istemektir, yapabildiğimiz kadar çok ve sonrasında yanıt gelir. Aynı zamanda zaten “altın buzağı”yı yapıyoruz , tıpkı Tora’nın verildiği zamanda olduğu gibi. Bu gerçekleşir, fakat bizler haykırmayı unutmuyoruz! Hazırlıklı olmalıyız ve yapabildiğimiz kadar en fazlasını talep etmeliyiz. Talep etmeli ve sonrasında ne olacağını düşünmemeliyiz. Genel istek burada gereklidir. Sonrasında, birliğin gücünü alacağız ve eğer egoizmimiz sonraki anda, sistemin programlandığı gibi yükselirse, bu bizim problemimiz değildir.

Bizim ortak problemimiz, bize şimdi verilen egoizmin düzeltilmesini talep etmektir, sadece bu ve daha fazla değil. Kişi mevcut koşullara göre değerlendirilir. Bizler sadece, saldırıya olan hazırlığımızda, mümkün olduğunca çok, gerekli olanı hissetmeliyiz.

30 Nisan 2012’de yayımlandı. (76357) Vilnius Konferansı’ndan. 24 Mart 2012 Workshop 2

Herkez ile Sühunetle Bağ Kurmak

Soru: Kongre boyunca yeni katılımcılarla nasıl bağda olmalıyız?

Cevap: Yeni katılımcılarla deneyimli öğrencilerim arasında büyük bir fark olduğunu söyleyemem çünkü bütün insanlar birbirleriyle bağ içinde olduğu zaman, fark her zaman oradadır ve esas itibariyle bu durumda bir kişinin ne kadar bildiği önemli değildir veya hangi seviyede bulunduğu nitekim bu tüm insanlığın bir yansımasıdır; küçükten büyüğe kadar herkesi kapsar, bunu zaten anlamış olanları ve üst dünyayı belki kısmen bile hissedenleri de.  Bu yüzden, en önemlisi diğer insanlarla bağ içinde olmaktır.

Deneyimli öğrenciler yeni katılımcılara yardımcı olmalıdır. Onlar azimle çalışmalı, aktif olarak katılmalı ve seyir halinde olmalılardır. Biz çalıştaylarda nasıl bağ içinde olunacağı, herkesle bir araya gelmeyi, konuşmayı ve sühunetle bağ kurma hakkında onlarla ön konuşma yapacağız. En önemli olan onlara örnek oluşturmaktır.

Dünya Birlik Günü, ‘’ Kongreye Hazırlık Dersi’nden’’ 22/4/2012

Düşüncelerin Amacı

Soru: Çalıştay esnasında, “Ben”imin eliminasyonu hislerin seviyesinde mi gerçekleşir? Üzerine yükselmek için yaptığım çalışmada ortaya çıkan düşüncelerin beni duygusal olarak engellediğini hissettim.

Cevap: Herşey yalnızca hislerin içinde gerçekleşir. Eğer düşüncelerinin içinde engeller ortaya çıkıyorsa, yeterince his yoktur. Bu demektir ki halen daha ileriye, derine ve engelleri düzelteceğin düşüncelere ilişkilenmeye yani özleminin ıslahına ihtiyacın var.

Ancak asla düşünceler vasıtasıyla ilerleyemeyeceksin. Düşünceler, hisleri  yalnızca bir parça daha  odaklamak, dinlendirmek ve çıkarmak için vardır. Fakat herşey sadece arzunun içinde yer alır zira arzular maddedir. Bu yüzden, düşünceler yalnızca arzularla çalışmaya niyetlenir.

24.03.2012 Tarihli Vilnus Kongresi, 2. Çalıştay

En Önemlisi Bağ Ve Sevgidir

Soru: Kongredeki dostlar toplantısını nasıl düzenleyebiliriz?

Cevap: Kongredeki dostlar toplantısı dünyadaki tüm grupları içermelidir. Selamlaşmaları dahil edebilirsiniz ancak fazla zaman almamalı. Bir selamlaşmaya vereceğiniz en fazla süre 15 saniye olmalı fazla değil. Tüm odak bağ ve sevgi üzerinedir.

Dostlar toplantısı ilk olarak dünya grubunu düşünmelidir yani en büyük hacmimizi. Küçük spotlar hazırlamanız gerekir öyle ki mesafe, zaman, farklılıklar ve tüm içeriklerin üzerinde bağ kurmuş, birleşik büyük global arzunun koca bir izlenimi olur; böylece biliriz ki bizden çok sayıda insan var; böylece karşılıklı bağımlılığı, bağı ve sevgiyi hissederiz.

Prensipte, dünya grubunun toplantısının anlamı budur – amacın yüceliği, gücümüzün ve özlemimizin büyüklüğü ile herkesin birbirinden etkilenmiş olması.

Soru: Kongrede kültürel geceleri nasıl görüyorsunuz?

Cevap: Kültürel gecelerin daha az kelimelerle olması gerektiğini ve daha ziyade müzik ve şarkılarla belirlenmesini, hatta kültürel geceleri uluslararası yapmak için kelimeler olmaksızın daha fazla bir ayar yapılmasını gerektiğini düşünüyorum. Bununla beraber kongrenin evsahipliğini yapan ülkelerin kendi heyecanlı ritimleriyle beraber Güney Amerika kültürleri var, onlar diğer tüm insanları bu yönde hesaba katmalılar. Böylece, melodileri beraber mırıldandığımız zaman hatta kelimeler olmaksızın, yarı zamanınızı yerel folklore diğer zamanı ise ortak ahenge ayırabilirsiniz.

Kongreye hazırlık

Kongre’de İstediğiniz Kadar Hoşça Vakit Geçiriniz!

Soru: Kongre müthiş bir sevinç kaynağı. Bencilce hazlara kaymamak için nasıl davranmalıyız ?

Cevap: Hiç tereddüt etmeyiniz. Bencilce hoşça vakit geçiriniz nitekim bu da iyi bir şeydir. Bir insanın hoşça vakit geçirerek yaşaması lazım yani onun hoşça vakit geçirmesini sağlayın. Bunun sonrasında kişi kademeli olarak bu zevkleri hesaplar.

Bu demektir ki, kişi hiçbir durumda depresyona girmemeli, eleştiride yer almamalı, eleştiri, görüş veya analizde bulunmamalı çünkü böyle bir hal reddetme, ayrılık ve bir düşüş ortaya çıkarabilir. Birey kendini yalnızca iyiliğe yaklaştırmalı ve yükselmeye gayret etmeli !

22.4.2012 tarihli dersten

Bu makale Dr. Laitman’ın bloğunda 29 Nisan 2012 tarihinde saat 09:03’te yayınlanmıştır.

Mesafeyi kısaltmak

Yaratan ve benim aramdaki mesafe ile benim ve dostum arasındaki mesafenin ne kadar aynı  olduğunu tahmin edemeyiz. Bizler kendimize yakın olana ”dost” deriz nitekim o, Yaratan gibi aynı mesafedeki uzaklıktadır. Aynı mesafede !

Dostuna fiziksel değil fakat içsel olarak ulaşmaya çalış ve aynı derinliği keşfedersin. İşte bu sebeple bize verilmiş olanı bu kadar değerinin altında varsayarız. ”Peki, neden dosta ihtiyacımız vardır? Her çeşit şahıs buralarda dolanıyor…” Bizler tabiat içinde saklı olan davranışlarımızın, kesinlikle doğru göstergesinin, bu olduğunu tahmin edemeyiz. Yaratan nasıl benden saklı ise, aynı şekilde dostum da benden saklıdır.

Aramızdaki bu boşluğun ne kadarının hala ifşa edilmediğini tahmin ediniz. Bizler hep bunu sahte bir şekilde gizler ve bunu üstünkörü bir şekilde doldurmaya çalışırız, fakat bu kocaman siyah uçurumu bile görmeyiz.

Bununla beraber, eğer grup içinde ciddi bir şekilde çalışma yaparsanız, tabii ki çalışma derecenize göre, bu noktada buna dikkatle ulaşmalısınız; burada herşeyi ifşa edersiniz. Unutmamanız gereken, yalnızca dostlarınız arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalışmanız ile Yaratan ile olan ilişkinizi düzelteceğinizdir. Yapılan faaliyetin sonu O’nun içinde olmalıdır; sonra bizler yüksek Işık’a kavuşuruz.

Bu ise işte Kabala metodu ile başka bir metodun arasındaki farktır çünkü faaliyetin sonuna ulaştığımızda, üst kuvveti işaret ederek, bizleri değiştiren üst Işık’a ulaşırız. Unutulmaması gereken, tüm hareketlerimizin O’na yakınlaşabilmek, bu üst kuvvete doğru, O’na benzeyebilmek amacıyla olduğudur.  O’nunla bütünleşebilmek, O’nun gibi davranmak, O’nun seviyesine erişmek ve tüm içsel yanımızın O’na tamamıyla eşit olacağı şekilde bağ kurabilmek ve O’nu anlamaktır.

25.3.2012 tarihli Vilna Kongresi’nden,  5. Ders

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 24 Nisan 2012 tarihinde saat 09:31’de yayınlanmıştır.

Amerika’daki Öğrencilerimiz İçin Özel Bir Davet

Soru: ABD’de Amerika gruplarını birbirlerine bağlayacak nasıl benzersiz bir kongre gerçekleştirebiliriz?

Cevap: Bizim başaracak olup olamayacağımızı bilemem; fakat benim büyük umutlarım var çünkü zaman geldi.

Maalesef Amerika’daki dostlarımız, hatta Öğrenim Merkezi’nde çalışmalarını tamamlayanlar ve farklı bölgelerde yaşayanlar, hala birliğe ihtiyaç olduğunu görmüyorlar ve anlamıyorlar. Tamamen imkan dahilinde, bazı noktada biz, onlar için ayrı bir kongre düzenlemeye ihtiyacımız var. Bizim St. Louis’daki Öğrenim Merkezi yönetimi bununla ilgilenmelidir. Muhtemelen insanlar birliğin önemine dair materyali yeterince çalışmadılar, üst dünya – nasıl yönettiği, nasıl ifşa olduğu ve kişinin içinde nasıl algılandığı hakkındaki öğrenmiş olduklarını keşfedebilecekleri gerçek hakkında – bu yalnızca birliğin içindedir, şöyle ki, ancak aramızdaki bağdadır.

Kongre nerededir? Buna özlem duyuyorlar mı? Eğer bunun için özlem duymazlarsa, kongreyi  hissedemeyecekler. Sonuç olarak bazı teorik kursları bitirdiler ve o tümüyle orada bitti.

En önemli olan şey pratiktir, kendi için üst dünyanın pratik bir ifşasıdır. Onlar bunu yapmıyorlar. Bu arada, hayat sürekli daha kötüye gidiyor. Bu bizleri birliğe iter; fakat Kabala bilgeliği vasıtasıyla değil, iyi yolla değil; ızdırabın vasıtasıyla itiyor. Şöyle düşünüyorum, teorik bir temele sahip olduklarını anlamalılar, bunu realize etmenin en iyi yolu pratiktir ve sonuç olarak kongreye gelin!

Ben, Öğrenim Merkezi’nde kursları bitiren ve ABD’de yaşayan herkesi davet ediyorum. Sizleri kongrede görmek beni çok memnun edecektir. Haydi, onu en iyi şekilde değerlendirelim!

Dünya Birlik Günü ‘’Kongreye Hazırlık Dersi’nden’’ 22/4/12