Dünya Nüfusunun Yüzde Onu Depresyondan Müzdarip

Haberler: “12 Nisan’da Dünya Sağlık Örgütü dünyada depresyonda olan insanların sayısı hakkında bir rapor yayınladı.  Rapora göre, nüfusun onda biri, o ya da bu şekilde depresyonda. 
Hatta bugün, Amerika’da hastaneye yatırılma için ikinci, İsveç’te ise birinci neden.
2020’de depresyonun bir numaralı öldürücü olacağı öngörülüyor. WHO’nun ( Dünya Sağlık Örgütü’nün ) notuna göre dünyadaki intiharların %45-60 arasındaki oranı, depresyondaki hastalarca gerçekleştiriliyor. 
YORUMUM: Bizler alma arzusuyuz. Dahası bu arzu ve egoizm, içimizde giderek büyüyor. Bu bizi ilerlemeye zorluyor ve memnuniyetsizlik bize baskı yapıyor. Zamanımızda zevki bulmak gittikçe daha da zorlaşıyor. Böylece depresyon ve tatminsizlik büyümeye devam ediyor. 
Gelecekte, zevk kaybolacak ve kendimizi herhangi bir şeyle tatmin etmemiz mümkün olmayacak. Sonra, kendi doğamızı değiştirmemiz gerektiğini; almaktan ziyade ihsan etmenin hazzını kabul edeceğiz. Kabala Bilgeliği bunun için tasarlanmıştır. 

Bugün Çocuklara Kimin, Ne İçin İhtiyacı Var?

HABERLER: Hayvanların büyük çoğunluğu civcivlerini, köpek yavrularını, kedi yavrularını, kuzularını vs belli bir yaşa kadar (Kural olarak her birinin belli bir boy, kilo olgunluğuna göre ) büyütür ve sonra birden bire tüm aile hissini kaybeder. Bir kedi için, bir yaşındaki yavrusu artık herhangi başka bir kedidir.

Akrabalık ilişkilerini hesaba katmayı öğrenen sadece insanlardır ve onlar,  yavrularına isim koymayı ve sadece evlilik konusunda değil, daha yaşlı ve daha genç arasında da, kan bağına dayalı insanlarla genel ilişkilerde de, sayısız kural ve yasağı ortaya koymayı  icat etmişlerdir.  Şimdiyse toplumsal yapının temeli çatırdamaya başladı.

Çocuk haklarının genişlemesi, insanlara çocuk tacizlerine karşı büyük bir uyarı vererek aynı zamanda açık tek taraflı anlaşmalara önderlik ediyor. İlişkiler, çocukların önemli ölçüde daha çok hakka sahip olduğu, bir ebeveynin daha çok sorumluluğu olduğu bir şekle dönüşüyor.

En azından endüstrileşmiş, gelişmiş ülkelerdeki çocuklar, anne babaları için uzun vadeli yaşlılık garantisi olmaktan çıkıyorlar.

Bazı insanlar da doğal olarak bir soru oluşuyor: “Çocuklara neden ihtiyacımız var? Onları yetiştirmek neredeyse çeyrek yüzyıl alıyorsa ve sonra da gidiyorlarsa neden onlara sahip oluyoruz? O halde neden? Kimin çocuklara ihtiyacı var? “

Çok zengin ve çok fakir insanlar sorunu kendi başlarına çözerler. Zenginlerin umursamaları ve yaşlılıklarında desteklenmeleri gerekmez. Onlara moral desteği sağlayan çok sayıda torunu vardır ve seven insanları satın almak ya da kiralamak da onlar için mümkündür… Çok fakirler de genelde ailede, karşılıklı sorumluluklardan oluşan geleneksel yapı içinde daha büyük bağlılık ve kökleşmiş çok kuşaklı aileler olarak neredeyse topluluk olarak yaşarlar.

Ama orta sınıf, çocuğa fiziksel ve manevi bir sevgi kaynağı olarak ihtiyaç duyar. İlk gülüş, ilk “anne” sözü, ilk adımlarla çocuk, çok güzel biçimde ışık saçar… İlk sınıf, ilk defter… O’nun için kişi her şeyini verebilir!

Ancak son yıllarda ebeveyn sevgisinin, koşulsuz sevginin bedeli ekonomik olarak, zaman bakımından ve en önemlisi sonraki duygusal  hayal kırıklığı, içerleme ve yalnızlık bakımından çok ağır.

Tüm kültürel kırıklık zemininde başka bir ilginç, kültürel değişimin ortaya çıkması mümkündür. Ebeveynler büyüyen çocuklarını anne kedinin yavrusunu algıladığı gibi “büyümüş kediler “ olarak algılayabilirler.

CEVAP: Gelecekte bir insanın dikkati, ilişkilerin dünyasal bağlarla tanımlanmadığı bireysel ruhlar  arasındaki  bağlantılara değil , daha yüksek seviyeye ve tek bir genel ruha ulaşmaya odaklanacak.

http://laitman.com/2016/06/who-needs-kids-today-and-for-what/

Doğru Komünizme Gidiş

SORU: Nesiller boyu, çok sayıda Yahudi Rusya topraklarında yaşadı. Rusya ve İsrail arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?

CEVAP: Her şeyden önce Rusya’dan gelen çok fazla sayıda, bir milyon civarında göçmen İsrail’de yaşıyor. Daha fazlasının geleceğini ve hala bir çok Yahudi Rusya’da yaşarken İsrail’e gelecek göçmen sayısının itiraf etmeseler de bir milyondan fazla bir sayıya yükseleceğini düşünüyorum.

Lubavitcher Rebbe, birinde Rusya’da resmi olarak 3 milyon Yahudi’nin olduğunu ancak gerçekte bu sayının 20 milyon civarında olduğunu söylemişti. Bu rakam, Amerika’daki ile aynı ve nerede oldukları bilinmeyen on kabileyi saymadan belirlenmiş. Bütün bunlar şimdilik gizli ancak gerektiğinde ifşa olacaktır.

Ben Rusya ile İsrail arasındaki ilişkilerin doğru Komünizmin gösterilmesini sağlamak üzere desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Doğru Komünizm SSCB’de başarısız biçimde inşa edilmeye çalışılan Komünizm değildir ancak doğru inşa edilmiş toplum bir komündür. Toplumun bu tarz bir yapıya eğilimi ve sosyalist yönlendirme, Batı ülkelerinde ve Amerika’da ortaya çıkmaya başladı. Dünya, otomatik üretimin güç kazandığı ve arkasından işsizliği getirdiği bir koşula yaklaşıyor.

Paraya dayalı ekonomi aşama aşama yok olacak ve toplum büyük bir problemle baş başa bırakılacak, böylece toplumun birleşmesi dünyadaki birinci dürtüdür ve bu dürtü günümüzde zaten uyanmaya başlamış durumdadır. Problem şu ki, kimse buna doğru nasıl ilerleneceğini bilmiyor, doğru ve birleşmiş toplum sadece Kabala Bilgeliği’nden gelen integral eğitim ile şekillendirilebilir.

Yani, Rusya’da Sovyet döneminde ortaya çıkan büyük sorunlara rağmen, insanlar yine de olumlu bir duygu içindeydi ve devlete karşı  belli bir yakınlık vardı, çünkü Ruslar’da bu tür ilişkiler için özel bir yatkınlık olduğunu düşünüyorum. Tam olarak İsrail Yahudilerinin çekildiği vakıflar gibi Rus toplumu da sosyalistik unsurlarla devam edecektir.

Gelecek doğru toplumun yaratılması, sadece İsrail için değil ama Rusya için de  kurtuluş olacaktır ve  aksi halde Rusya bugünkü krizden çıkmayacaktır. Dünyanın geri kalanı da, yeni bir toplum inşa ederek krizden kurtulabilir, teknolojik cihazları kullanarak değil.

http://laitman.com/2016/06/going-to-correct-communism/

ERKEK VE KADIN – BÖYLESİNE FARKLI DÜNYALAR – 3. BÖLÜM

SORU: Birbirine bağlanabilen iki nitelik vardır: Erkek ve kadın. Buna üçüncü bir faktör ekler misiniz?

CEVAP: Bu faktör en önemli olandır. Erkek ve kadın onunla birleşmek ve onun derecesine ulaşmak için özellikle onun için bağlanırlar. Dünyada bu amaç için var oluruz, farklı ıslahlar yaparız ve birbirimizle bağ kurarız.

Üçüncü faktör dediğimiz, Yaratan veya sevgi olarak adlandırılır. Sevgi duygusu, her birey kendisini tamamen eşine adadığında, karşılıklı tamamlamaya doğru ulaşır. Sadece birbirimizi tamamlamak adına varsak, sevgi gücünü ediniriz.

SORU: Bu, hayatımız boyunca aradığımız aynı güç mü?

CEVAP: Sevgi gücünü hayal ederiz ama onu ruhlarımız arasında değil, bedenlerimiz arasında bulmayı umut ediyorsak hata ederiz.

SORU: Kadın ve erkeğin bir araya gelmekten zevk alması iyi bir şey değil midir?

CEVAP: Seksüel zevk, önem sırasında yemekten sonra, en temel bedensel zevklerdendir ve o olmadan var olmak mümkün değildir. Kişi bir kere varlığını güvence altına aldı mı, seks hakkında düşünür.

SORU: Üçüncü üst gücü de içeren, gerçek sevginin gücünden, zevki ayıran şey nedir?

CEVAP: Gerçek sevginin zevkine CENNET denir. O kadar birbirimize adanmış durumdayızdır ki Yaratan denen aramızdaki sevgi gücünü uyandırmak için sadece diğerini nasıl tamamlayacağımızı araştırırız. Ve günümüzde sevgiyi birbirimizden, sevginin tamamen zıddı olan egoistik biçimde talep ediyoruz. Egolarımızın üzerine yükselmek zorundayız ve böylece birbirimizden sevgi talep etmektense onu gösteriyor olacağız , alma arzusu niyetiyle değil ihsan etmeyle seveceğiz.

“Adam” üst gücün benzeri, mükemmellik içinde olan Yaratan’ın benzeri demektir. Ve bir erkek ancak kadınla bağ kurarsa mükemmeliğe erişebilir. Her biri diğeri önünde kendisini ve egoizmlerini iptal ederlerse karşılıklı ihsan etmede birleşirler.
Bu her tür işbirliği eyleminde ifade edilebilir ama burada biri, bir diğerine Yaratan’ın ifşasının aralarında gerçekleşmesi için “vermeyi” hedefler. “Bir erkek ve bir kadın ve aralarında kutsallık” denildiği gibi… Sadece bu tür bir yapı ile mükemmelliğe ulaşabiliriz ve bu bize Kabala Bilgeliği’nin öğrettiği şeydir.

SORU: Normal bir adam çevresinde gördüğü tüm kadınlara sahip olmayı hayal eder ve manevi bir adam da bunu istemez mi?

CEVAP: O da aynısını ister ama sadece bedensel biçimde değil. O evrende var olan tüm dişil gücü ve eril gücü almak birini diğeri ile tamamlamak ister.

Sonuçta tüm erkekler ve kadınlar sadece birbirlerini tamamlamak için çalışırlar ve bu karşılıklı tamamlama ve bağda, insanlığın merkezinde manevi dünya, manevi güç, Yaratan’ın üst gücü ifşa olur.

http://laitman.com/2016/06/man-and-woman-such-different-worlds-part-3/

YÜCE Mİ KUSURLU MU?

SORU: Yaratan’la form eşitliğine gelmek, bir kişiyi dostları gözünde mi yoksa Yaratan’ın gözünde mi yüce yapar? Form eşitliğini fiziksel bedenimiz içinde edinirsek, doğamız gereği bir insan için “üstünlük” hissinden kurtulmak zordur.

CEVAP: Hayır, O’nunla form eşitliğine gelmek üzere Yaratan’a benzemeye başladığımızda, dostlarımızın ya da insanlığın gözünde, ya da herhangi birine karşı, “üstün olma” arzumuz yok olur. Aksine sevgi, ihsan etme ve tevazu hatta alçakgönüllülük nitelikleri içimizde ortaya çıkar çünkü ne derecede çirkin ve kusurlu olduğumuzu kavramaya başlarız. Başka deyişle, gururlu olmak için hiç bir şeyimiz yok. İnsan dünyadaki en bozuk yaratıktır. İnsanlığa ve dünyada ne yaptığımıza bakarsak göreceğiz ki, gururlu olmak için hiçbir şeyimiz yok.

Aşama aşama Yaratan’a benzediğimiz zaman, kişi herhangi bir şeyden gurur duyma arzusunu yitirir. Özellikle, kişi, aslında gerçekten nitelikleri diğerlerinden yüce olmasına rağmen, sadece Yaratan’ın önemini edinmekle kalmaz aynı zamanda da tüm insanlığın en aşağılığı olduğunu hissetmeye başlar. Önemli nokta şu ki , Kabalistler hissederken; insanlık, kendi bozukluğunu veya ıslaha ihtiyacı olduğunu hissetmez. Böylece dünyamızdaki tüm insanlara duyulan saygı sayesinde kişi, kendi bozukluklarını hisseder.

SORU: Yaratan’ın niteliklerini edinmek, kusurlu olduğumuzu hissettiriyorsa bunun için niye özlem duyalım ki?

CEVAP: Bir kişi bozuk olduğunu hissettiği kadarıyla amaca doğru ilerler, aynı zamanda yüce nitelikler edinir, belli bir bilimi çalışan her insan anlar ki ; “bilmediğinin” hissiyatı olmadan bilgi edinilemez.

http://laitman.com/2016/05/great-or-defective/

MANEVİ VE BEDENSEL ARASINDA BİR BAĞLANTI VAR MIDIR?

SORU: Fiziksel dünya ile manevi dünya arasında ve beden ile ruh arasında bağlantı var mıdır?

CEVAP: Muhtemelen endişelenmediğimiz ve acı çekmediğimiz sürece bağlantı yoktur. Sonra baskı ve gerginlik altında belirli değişiklikler meydana gelir ama bundan fazlası değil. Bedenimiz hayvandır ve onunla ilgili manevi herhangi bir şey yoktur. Günümüzde bedenin tüm organlarını yerine koyabiliyoruz. Ruh içinse, ruh varsa o kalıcıdır ve ruh yoksa değişen hiçbir şey yoktur.

SORU: Beynin fonksiyonu nedir? O bizim mi yoksa biz mi ona aitiz?

CEVAP: Beyin; temel düzeyde minimal bir bağlantı ile , üst zihin ile bizi birbirimize bağlayan modem gibidir. Aslında beyinde gri madde dışında hiçbir şey yoktur.

SORU: Ama sonuçta biz beyine  “bilge adam” “doğanın tacı” deriz…

CEVAP: Bunu geçmişte söylerlerdi. Ancak buna benzer tabirleri günümüzde duymuyorum. Bizler zaten kendimizden utanmış haldeyiz. Elli yıl önce hala bilgelikle büyüyeceğimize ve büyük beceriler edineceğimize inanıyorduk ancak şimdi her şey yıkıldı.

http://laitman.com/2016/05/is-there-a-connection-between-the-spiritual-and-the-corporal/

YARATAN NEDEN KÖTÜLÜĞÜ YARATMAKTAN ÖVÜNÇ DUYAR?

SORU: NEDEN YARATAN ŞÖYLE DER; “KÖTÜ EĞİLİMİ BEN YARATTIM” (KİDDUSHİN 30B) VE NEDEN KÖTÜ EĞİLİMİ YARATMAKTAN ÖVÜNÇ DUYAR?

CEVAP: ÇÜNKÜ, MANEVİ DÜNYADAN TAMAMEN BAĞIMSIZ OLAN VE MANEVİ DÜNYADA VAR OLMAYAN KÖTÜ EĞİLİM OLMASAYDI, YARATAN’IN ZIDDI OLAN YARATILIŞ VE BİZLER DE OLMAZDIK.

YARATILIŞ, YARATAN’IN SEVİYESİNE YÜKSELİRSE BİR ARTI DEĞERE SAHİP OLACAKTI. YARATILIŞIN DOĞASI, YÜKSEK DOĞANIN ZIDDINA OLMAYA MECBURDUR. AKSİ HALDE BAĞIMSIZ OLAMAZDI.

AŞAĞIDAKİ VE YUKARIDAKİ DÜNYA ARASINDAKİ BU UZAKLIK, RUHUN KIRILMASI, BU DÜNYADA VAR OLUŞ BİÇİMİMİZ VE DENEYİMLEDİĞİMİZ HER ŞEY, YARATAN TARAFINDAN YAPILDI. BU NEDENLE BİRAZ  DA OLSA YARATAN’IN İÇİMİZDE YARATTIĞI KÖTÜLÜĞÜ HİSSEDİYORUZ.

KÖTÜLÜKTEN AŞAMA AŞAMA GEÇEBİLİRİZ VE ONUN İYİYE DOĞRU DEĞİŞİMİ İLE 125 MANEVİ DERECEYE TIRMANIRIZ.

 http://laitman.com/2016/05/why-does-the-creator-boast-of-creating-evil/

ORTAK RUHUN BAĞLANTI AĞI

SORU: TORAH “RAKAMLAR” 35:33-35:34’TE ŞÖYLE DER: “YAŞADIĞIN TOPRAKLARI BOZMAMALISIN ÇÜNKÜ KAN TOPRAĞI BOZAR VE TOPRAĞA DÖKÜLEN KANIN, KANI DÖKENİN KANI DIŞINDA KEFARETİ OLMAZ. VE İSRAİL’İN ÇOCUKLARI ARASINDA GEZEN BEN RABBİN YAŞADIĞI, OTURDUĞUNUZ BU TOPRAKLARI KİRLETMEYİN.”

KAN, HOHMA IŞIĞIDIR. SU, HASADİM IŞIĞIDIR. BİRBİRİMİZİ DOĞRU EGOİSTİK BİÇİMDE ETKİLEMEZSEK UYUMLU BİR TOPLUMA VE ORTAK RUHUN PARÇALARI ARASINDAKİ BAĞA ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. EGOİSTİK PARÇALARIMIZ BİRBİRİNE UYUMLU ŞEKİLDE BAĞLANMAK ZORUNDADIR.

Ortaya çıkıyor ki, bir egoist olarak kalırken her bir kişi diğerleriyle aralarında sanki özgecil ağı genişleterek özgecil bağlantılar kurar. Ben, egoizmimden özgecillikle sana yönelirim, senin egoizminden aynı şekilde bana yönelirsin ama içimizde her birimiz kendi arzumuzda kalırız! Bu arzuyu hükümsüz kılar ve sadece onun üzerinde çalışır, egoizmin üzerinde köprüler inşa ederiz.

En önemli şey, kendi üzerimde kısıtlama yapmam, perde oluşturmam ve başkalarına karşı doğru tutumda olmamdır. Daha sonra, pratikte, eylemlerimizin başına kendimizi değil, aramızda zig zağlar çizen bağlantıları yerleştiririz.

BU BÜYÜK, ÇOK KATMANLI, ÇOK TAŞIYICILI BAĞLANTILAR AĞINA “ORTAK RUH” DENİR- BİRİMİZ HEPİMİZ İÇİN!

BİREYSEL OLARAK BİZLER HİÇBİR ŞEYİZ AMA “EVRENSEL  AĞ” OPERASYONUNDA YER ALARAK BİREY YARATANDIR…

http://laitman.com/2016/05/the-web-of-connections-of-the-common-soul/

POLİTİKACILAR NEDEN SÖZLERİNİ TUTMAZ?

SORU: Neden politikacılar asla sözlerini tutmaz?

CEVAP: Bir politikacı için sözünü tutmak karlı değildir. Bu sözlerin başkaları tarafından yerine getirilmemesi de avantajlıdır, böylece seçmenlerin önüne tekrar ve tekrar çıkıp seçimlerden önce onların taleplerini yerine getirmekten söz edebilir çünkü onun için temel konu “güç”tür.

Bu hükümetin artık seçmenlerinden yarar sağlamamasının nedenidir. Bu yüzden sadece Kabalistlere güven. Onlar sırlarını tutmak zorundadır çünkü güç onların amacıdır ama onlar için “güç” Yaratan’ı edinmek demektir…

http://laitman.com/2016/05/why-dont-politicians-keep-their-promises/

BİR KABALİST OLMAK KAÇ YIL ALIR?

SORU: Kabala’nın dünyamızdaki bilimsel çalışma alanını anlamak birkaç yıl sürer. Kabala bilim olduğundan itibaren gerçeğin doğru algısını edinmek ne kadar sürede oluyor?

CEVAP: Gerçek bir “Kabalist Bilimadamı” haline gelmek için, yaklaşık yirmi yıllık ciddi bir çalışma gerekir. Daha kısa bir zaman da alabilir ama insanların yanlış ümitlere ve illüzyonlara kapılmalarını istemiyorum.

Amaç, konferans salonlarını nedensiz doldurmak için ve meşgul insanları sıkmak değildir. Bir insan amacı gerçekten istiyorsa tıpkı bir bilim gibi Kabala Bilgeliği’ne yaklaşmalıdır; ki sonuçta, bir kişi, bilimi,  tez yazmak için, madalya almak için ya da doktora derecesine sahip olmak için  çalışmaz.

SORU: Akademik bir derece için çalışmak beş yıl alır, sonra master tezi yazmak için de beş yıl gerekir ve bir başka beş yıl da doktora için gereklidir. Sonra kişinin Nobel Ödülü kazanabilmesi için bir şans olur.

CEVAP: Sıradan bilim adamları, toplum tarafından desteklenirler ama Kabala Bilgeliği farklıdır. Hayatının yirmi yılını veya tüm hayatını Kabala Bilgeliği’ne adayan bir kişi, Kabala Bilgeliği’ni çalışarak en azından ne için yaşadığını bilecektir.

http://laitman.com/2016/05/how-many-years-does-it-take-to-become-a-kabbalist/