Yaratılan Varlıklar Uğruna

Soru: On Sefirot Çalışması‘nda Baal HaSulam, Yaradan’ın tekilliğinin mucizevi niteliği hakkında yazıyor. Nasıl bir tekillikten bahsediyoruz?

Cevap: Gerçek şu ki, Yaradan tüm eylemlerinde kesinlikle iyidir. O, sadece verir ve ihsan eder; O, her şeyi yalnızca yaratılışın mutlak yararı için düşünür ve yapmaya niyet eder.

Kendisi hakkında bir düşüncesi yoktur, sadece yarattığı varlıkları düşünür. Kendisi için hiçbir arzusu yoktur ve bu nedenle olumsuz eylemlerin kaynağı olamaz. Sonuçta, O’nun yaptığı her şey sadece yaratılanlar içindir.

Soru: Bu bizim de kendimizi hiç düşünmediğimiz bir duruma gelmemiz gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet, ıslahımızın bir sonucu olarak aynı duruma gelmemiz gerekecek. “Mucizevi nitelik”, kendimi düşünmek değil, başkalarını düşünmektir.

Yaratılış Nedeni

O’nun eylemlerinin mükemmelliğini, O’nun isimlerini ve unvanlarını gün ışığına çıkarmak için dünyaları yaratma ve yaratılan varlıkları ortaya çıkarma konusundaki basit arzusuna (30) yükseldiğinde, bu dünyaların yaratılışının sebebiydi (On Sefirot Çalışması, Kısım 1, Bölüm 1).

Soru: Bu, Yaradan’ın dünyaları ve varlıkları Kendi eylemlerinin mükemmelliğini göstermek için yarattığı anlamına mı gelir?

Cevap: Temel olarak, evet. Yaradan, O’nun eylemlerini edinebilecek ve bu eylemler aracılığıyla O’na ulaşabilecek varlıklara Kendi mükemmelliğini ve eylemlerinin mükemmelliğini göstermek için, dünyaları ve yaratılanları yaratmıştır. 

Yaradan’ın kendisi gizlidir, O ulaşılmazdır. Sadece O’nun eylemlerine ulaşılabilir çünkü O, kendini bunlarla ifşa eder. Yaradan’ın gerçek özü, bizim için ulaşılamaz olsa da, O’nun eylemleri aracılığıyla O’nun kim olduğunu hayal edebiliriz.

Yaradan’a Girişi Açan Anahtar

Manevi çalışmada, içine bir anahtarın sokulması gereken bu dar anahtar deliği nedir?

“Dar”’ın tanımı, Hasadim (merhamet) eksikliği anlamına gelir. Bu eksikliği gidermeyi başardıysam, bu kilidi açmaya hazırım demektir.

Önümüzdeki tüm yol bir kilittir. Her adımda, daha fazlasını ortaya çıkarmak ve böylece hedefe doğru ilerlemek için, onunla belirli bir anahtara yani ihsan etme niteliğine uymamız gerekir.

Her aşamada kendimizi daha fazla ifşa ederiz ve kendi içimizde artan bir ihsan etme niteliği tezahür ettiririz ve böylece Yaradan’a yaklaşırız. Ve bunun için kilide tam olarak uyan anahtarı bulmamız gerekiyor.

Bizden ihsan etme niteliğini gizleyen kilit gruptur ve anahtar, bu gruptaki ilişkiler, dostlar arasındaki bağ ve sevgidir. İnsan kendinden kopmalı, on dostuna bağlı kalmalıdır. Benim için onlu manevi bir Kli’dir. Bu Kli’ye girmek için kendimi doğru bir şekilde yeniden biçimlendirirsem, kilidi bir anahtarla açarım ve Yaradan’a ulaşırım.

Anahtarı bulmam, onu incelemem, kilide uydurmaya çalışmam ve anahtarı anahtar deliğine nasıl sokacağımı ve nasıl çevireceğimi öğrenmem gerekiyor. Anahtarı kilide sokacak güce sahip olduğumda kilidi açabilirim.

Sadece anahtarı kilide sokarken dostlarınızla çok güçlü bir bağ kurmanız gerektiğini hatırlayın. Eğer dostlarımla bağ kurarsam ve kendimi giderek daha fazla iptal edersem, sonunda anahtarı anahtar deliğine sokabileceğim ve onu çevirmeye hazır olacağım.

Ama kilitteki anahtarı çevirebilmek için, Yaradan’a dönüp bu kilidi açacak gücü O’ndan istemem gerekiyor. İşin üç aşaması vardır: Kendinizi kilide uygun bir anahtar olarak ayarlayın, ardından kilide girin ve son olarak kilidi açın.

Grubun Merkezi Nerededir?

Grubun merkezi, grubun hiçbir üyesinin içinde değil, yalnızca hepsinin arasındadır. Eğer hepimiz herkesi bir bütün olarak hissedecek şekilde birbirimizle birleşmeye çalışsaydık, burası grubun merkezi, aramızdaki tam bağlantı noktası olurdu.

Soru: Çalıştay sırasında grubun merkezine konsantre olmak için, kendimize tarif ettiğiniz bu durumu tasvir etmemiz mi gerekiyor?

Cevap: Evet, elbette. Sonuçta, bağ kurduğumuzda, herkesin kişisel “Ben” i kaybolur ve “Ben” yerine “Biz” kalır.

Grup Homojen Olmalıdır

Soru: İnsan, birisine iftira atıldığını duyarsa ne yapmalı?

Cevap: Duymak istemediğinizi söyleyin, kesip atın ve bu şekilde bir dostunuza aynısını yapmayı öğreteceksiniz. Bu grup için harika bir ıslahtır.

Soru: Eğer kadınlar birisiyle tartışıyorsa, zümreler halinde gruplaşmaları doğal mı?

Cevap: İstediklerini yapabilirler, fakat o zaman bizimle manevi yolda yürümediklerini anlamaları gerekir. Kabalistik grup eşit, kesinlikle homojen olmalıdır.

Biri iftira atıyorsa, o zaman teoride kötülüğü çoğaltır, bu bir virüs gibi ayrışır. Bununla ancak herkesle iyi bir ilişki kurarak ve her şeyi sevgiyle örterek savaşabilirsiniz. Eğer kişi bir grupta ise, o buraya getirilmiştir ve onu en yakınımız olarak kabul etmeliyiz.

Soru: Dıştan eleştiri yapmamayı, eleştiriyi dile getirmemeyi kendime nasıl öğretebilirim?

Cevap: Alışkanlık, başkalarına örnek olma, sürekli öz eleştiri ve iç gözlem yoluyla.

Soru: Belli bir dönemden önce, kişinin yine de öğrendiğini söylediniz. İlk aşamada dedikodu yapmak kabul edilebilir mi?

Cevap: Hayır. Gruba bir kişi gelir gelmez bunu hemen ona bildirmeliyiz ve bir çocuk gibi ona öğretmeliyiz ve ona sürekli iftiranın kabul edilemez olduğunu göstermeliyiz.

Bu olmadan hedefe ulaşamayacağımızın önemi konusunda bir farkındalık olmalıdır. Umarım herkes bunu anlar ve sonunda hedefe ulaşır. En yüksek durumlarını ifşa edebilecekleri bu bağları kendi kendilerine koparırlarsa, o kadar çok üzülmeyeceğim.

Dostlarla Bağı Güçlendirmek

Soru: Klipot’a düştüğümüzde, onların içinde uzun süre kalmamak için nasıl hemen kalkabiliriz?

Cevap: Gruptaki dostlar arasında her zaman çeşitli sorunlar olacaktır. Ama grupla bağınız varsa ve her şeyin sadece dostlarla olan bağa bağlı olduğunu açıkça anlarsanız ve Yaradan’a karşı birlikte doğru davranırsanız, o zaman bu sorunların üzerine hızla yükselirsiniz.

Böylece, düşüşlerinizin her birine, egoizmden özgeciliğe geçen daha da büyük bir yükseliş, aranızda daha da büyük bir bağ eşlik edecektir. Sonuç olarak hedefinize hızlı ve kolay bir şekilde ulaşacaksınız.

Zohar’a Giriş

Soru: Kişi Zohar Kitabı’na giriş yaptığında kendisi için ne keşfeder?

Cevap: Kişi bu kitabın anlattığı uçsuz bucaksız dünyayı hissetmeye başlar. Dünya aniden küresel bir ekran gibi dört bir yandan önüne açılır.

Üstelik sadece bir ekran gibi uzaklaşarak hareket etmez, giderek buharlaşan karanlık ışıkla dolu bir küreymiş gibi yavaşça kaybolur ve sizinle genel güç olan Yaradan arasında karşılıklı bağ hisleri olan bir kozmosun içindeymişsin gibi bir his olur.

Bu arada, uzayda bulunmuş birçok insan bu şekilde hisseder. Dünya sakinlerinin etkisinden kopukturlar ve Dünya’nın sürekli baskısı altında olmalarına rağmen, hala insanlığın farklı bir amacı olduğunu, evrenin düşüncelerle dolu olduğunu hissederler ve bu büyük bir vizyondur. Bu his hakkında, uzayda var olduğu için değil, Dünya orada onlara baskı yapmadığı için bahsediyorlar.

Soru: İnsanlar defalarca manevi bir durumu görselleştirmeye ve bazı görüntüler veya 3D grafikler icat etmeye çalıştılar, ancak bunların hepsi çok sınırlı. Ve duyulara göre, kişi sadece ışığı mı algılar? Bunu kelimelerin ve görüntülerin yardımıyla aktarmak nasıl mümkün olabilir?

Cevap: Hiçbir şey aktarılamaz! İpucu yok! Makaleler var ve makaleye göre bir şeyler hissederseniz hissedersiniz; hissetmezseniz, o zaman yoktur.

Bu hisler aktarılamaz çünkü onlara yeterince uyum sağlayamıyoruz. Beş duyunuzda tuzlu, acı, tatlı veya bazı sesler, bazı kokular ya da dokunuşlar vb. hisler varsa, o zaman size bir şey aktarılabilir. Hatırlarsınız ya da anlarsınız.
Ve bu duyu organına ve arşivine sahip değilseniz, buna bağlı belirli bir dizi izlenim yoksa hiçbir şey yapılamaz.

İbrahim’in Grubunun Manevi Gelişimi

Bir seviyeden diğerine geçişin dört aşaması, on Sefirot’un durumuna veya Yaradan’ın dört harfli – “Yod-Hey-Vav-Hey” adına göre zorunludur. Yaradan tüm doğadır, onun dört gelişim seviyesi ve önceki durumdan sonraki duruma geçiştir. Ve böylece o, tüm adımların arasında ve her adımın içindedir.

Eğer bir geçiş durumu varsa, gelişimin en küçük aşamalarında bile mutlaka bu dördünden geçmelidir.

Bu nedenle, ileriye doğru hareket eden dört gelişim durumu vardır. Birincisi, mutlak hayvan durumundan insan seviyesine kısmi bir çıkıştır. İnsan, dayanışmaya, bağa, ihsan etme ve sevgiye yönelik bir harekettir ama yine de ilk koşulu içindedir.

Bu yüzden İbrahim, 5.000 kişiyi Babil’den çıkarıp ilk Kabalistik toplumunu örgütlediğinde, bu,  onun yönetimi altındaydı. Yani bu, herkesin farklı olmasına rağmen birbirine eşit davrandığı, herkesin sadece birbirini ve toplumu önemsediği, kendisini umursamadığı manevi bir toplumdu. Esas olarak, bu onların idealiydi.

İbrahim, bu temel üzerine, bu ideale doğru ilerlemeye hazır olanları Babil’den çıkardı.

Olumlu ve Olumsuz Kıskançlık

Yorum: Kıskançlığın, Kabala’da bizi ilerleten iyi bir nitelik olduğunu söylediniz.

Cevabım: Evet, eğer kıskançlık iyiyse bir grup oluşturur, kötüyse onu yok eder. Bu nasıl bir kıskançlık olduğuna bağlı. 

Başkalarının çalışma şeklini kıskanırsam, ben de onlar gibi çalışmak isterim, kendim de böyle ilerlemek isterim. Kıskançlığın zeki, gelişmiş insanlar yarattığı söylenir. Dünyayı bilgiyle zenginleştirir. Bu ancak en iyi, akıllı, yetenekli, başarılı insanlar gibi olmak istediğim zaman iyi bir kıskançlıktır. Bir çocuğun böyle bir hissi varsa, o zaman harika! Ya tersi olursa?

Olumsuz kıskançlık, küçük, dar kafalı bir bencillik niteliğidir.

Soru: Kişi için, birisini başkalarının gözünde küçültmek neden bu kadar kolay? 

Cevap: Çünkü bundan fayda elde eder, kendini yükseltmeye gerek duymaz. Eğer başka birisi aşağıda ise, bu demektir ki ona göre ben daha yüksekteyim ve benden üstün birine kıyasla kendimi yükseltmem çok zordur.

Yorum: Modern, devasa mega kentlerin kültürü öyledir ki, kural olarak başkalarını küçülterek kendilerini yükselten insan grupları vardır. Herkes onların ateşi altına düşmekten korkar.

Cevap: Elbette. Biz böyle yaşıyoruz.

Kabalistik Bilgi Aktarmak İçin Diller

Yorum: Zohar Kitabı‘nda pek çok farklı isim var, ancak Baal HaSulam, özellikle Talmud Eser Sefirot’ta daha fazla manevi terminolojiye sahiptir.

Cevabım: Fark nedir? Bu sadece bir tanımlama. Manevi dünyayı tanımlamak için dört dilimiz var: Tora’nın dili, Talmud’un dili, efsanelerin dili ve Kabalistik dil.

Kabalistik dil en doğrudur çünkü tüm seviyeleri, nitelikleri ve etkileşimleri matematiksel ve fiziksel olarak tarif eder. Elbette bu lirik bir dil değil; bu kuru bir dildir. Ama ne yapabiliriz? Bilimde bu hep böyledir!

Diyelim ki şimdi ağlıyorsunuz ve üzgün hissediyorsunuz. “Ona on gram filan şeyden verin” diyorum. Sana enjekte ediyorlar, sen sakinleşiyorsun ve ben diyorum ki: “Şimdi bu heyecan seviyesinden şu heyecan seviyeye indi.”

Zohar, ne kadar “enjeksiyona” ihtiyacınız olduğunu ve hangi seviyeden hangi seviyeye ineceğinizi işte böyle anlatır. Ama aynı zamanda, duyularınızı aktarmaz. Ancak farklı bir formda yani farklı bir tanımla bunları aktaracaktır.

Bu nedenle fark etmez çünkü aynı şeyden bahsediyoruz; sadece kişiye farklı açılardan yaklaşıyoruz.