Yaradan’a, Grup Aracılığıyla Hitap Edin

Soru: Gruba dahil olmanın anlamı nedir? Kişi, bu konuda başarılı olup olmadığını kontrol edebilir mi?

Cevap: Birincisi, bu, herkesi bir araya getirmek ve bu bağlamda Yaradan’ı ifşa etmek için gruba olan talebinizin sıklığına bağlıdır.

İkincisi, tüm engellerin üzerinde Yaradan’a kişisel olarak, kendisinden mi dönüyor, yoksa gruba dönüyor ve grup aracılığıyla Yaradan’a mı hitap ediyor? Bunlar farklı şeylerdir.

İlk başta, Yaradan’a bireysel olarak hitap ederiz çünkü bu çok daha kolaydır. Bu tür uygulamalar sürekli olmalıdır.

Daha sonra, aşağı yukarı bir alışkanlık haline gelirler ve bunu sürekli hatırlayarak, sanki kişi Yaradan’a otomatik olarak bağlanır gibi ve her saniye bir dur-başla hareketidir: “evet-hayır, hayır-evet”. Eğer kişi sürekli olarak bu titreşimli ritimle çalışırsa, kişi Yaradan’a grup aracılığıyla bağlanmış olur.

Kişi kendini gruba bağlar, onunla ilerler ve diğerlerinin, dostları “nehrin akıntısı” ndan (Hassadim Işığı ile ilgili) veya “zindan”dan (Hohma Işığı ile ilgili) çıkarmasına yardımcı olur.

Address The Creator Through The Group

 

Kendimle Mücadele

Baal HaSulam, Şamati 70, ‘‘Güçlü Bir El ve Taşkın Bir Gazapla’’: … Kral’ın sarayına girmek için, Yaradan’ın hizmetine girmek isteyenlerin hepsinin kabul edilmediğini bilmemiz gerekir. Aksine kişi sınanır; eğer başka hiçbir arzusu yoksa ve yalnız Dvekut (bir olmak, bağlanmak) istiyorsa kişi kabul edilir.

Peki, kişinin yalnız tek bir arzusu olduğu nasıl sınanır? Kişiye engeller verilir. Bu demektir ki; böylece bu yolu bıraksın ve ayaktakımının yolunu izlesin diye kişiye yabancı düşünceler yollanır.

Baal HaSulam, doğada her şeyin çatışma içinde elde edildiğini yazar. Hayat birisiyle ya da bir şeyle değil, kendinizle bir mücadeledir. Eğer kişi bunu doğru anlarsa, o zaman her şey yolundadır.

Her şey, dünyada iki gücün hüküm sürdüğünü anlamak için, buna nasıl uyum sağladığına bağlıdır: almak ve ihsan etmek. Alma gücü, bizim büyük egoizmimizdir ve ihsan etme gücü, içimizde yoktur. Bizler, bunu yavaş yavaş geliştirmeliyiz. Bu oldukça karmaşıktır.

Bunu yapabilmek için, bir şekilde grup içinde etkileşime girmeli, birbirimize yakınlaşmaya çalışmalıyız.  Bizler bunu istemeyiz. Tam da bu noktada, istemediğimi hissettiğimde ama kendimi dostlarımla bağ kurmaya zorladığımda; Yaradan’a dönmeli ve O’ndan bana bunu isteme olanağını vermesini talep etmeliyim. Bu konuda kendimin farkında olmam dışında, mücadeleden kaçmazsam; o zaman orta çizgide dengeye ulaşabilirim.

Soru: Yabancı düşünceler nelerdir?

Cevap: Bunlar, Yaradan ile yapışmaya, O’nunla eşitliğe ve ihsan etme niteliğine yönelik olmayan düşüncelerdir.

Struggle With Myself

 

Onlu — Orada Ruhumu Bulurum

Yaradan sürekli gerçeği benden gizler ve bana O’nu unutmama neden olan çeşitli olaylar gösterir. Bu nedenle, Yaradan kaybolur ve kendimi ve bu dünyayı görürüm; ancak her seferinde kendi gerçekliğimi, hakikate zorla geri getirmem gerekir. O’nun yaptığı her şeyin ötesinde, her şeyi ıslah olmuş forma geri döndürmem ve kendimin ve dünyanın her koşulunun, Yaradan tarafından düzenlendiğini belirlemem gerekmektedir.

Yaradan, sanki hepsini O yapmamış gibi kafamı karıştırır. O’nu her şeyin başına getirmek zorundayım. Hayal dünyası, hayali benlik, tüm bu yanılsamayı yaratan Yaradan’dır. Benim için en iyisi, Yaradan’ın, olan her şeyi yönettiğine karar vermektir. Buna ‘iyi’ denir. Bana olumlu hissiyatlar verdiği için değil, O’nu hükümdar yapmayı başardığım için, O’nu Kral olarak yükseltmekten mutluyumdur.

Gerçek şu ki, Yaradan, her şeyi yönetir ve bunu hislerimde hoş ve nahoş koşullar olarak nasıl algıladığım benim için önemsizdir.

Bir kişi kim olduğu, nereden geldiği ve neden yaşadığı gibi tüm temel soruların cevaplarını bilmek isterse, o zaman bu zaten insan derecesinin başlangıcıdır. Bir hayvan neden hayatta olduğunu sormaz. Bunun hakkında düşünmek istemeyen birçok insan da vardır çünkü  “ne kadar az bilirseniz o kadar iyi uyursunuz”.

Kişi bu hayatta başarılı olmak ister: öğrenmek, bir meslek edinmek vb. Bununla birlikte, bu yaşamın neden bize verildiğini, amacının ne olduğunu, insanın neden yaratıldığını bilmesi gerekirse; ne kadar araştırırsa araştırsın, bu hayatta cevabı bulamayacaktır. Biyologlara, zoologlara, fizikçilere dönebilir ve kimse ona cevap veremeyecektir.

Bilim adamları, maddenin nasıl çalıştığını bilirler. Yine de, maddenin niçin var olduğu, onlar için bilinmezdir; çünkü cevap yukarıdadır, maddenin yukarısında bir sonraki derecede, onun yaratılışından önce olan şeydedir. Eğer bu sorudan rahatsız olursam, o zaman bunu çözmem gerekir çünkü bu benim hayatımı mahvetmektedir. Ne için olduğunu anlamıyorsam, neden bu hayatı araştırmalıyım ki?

Sonunda, kendimi, yeni bir gerçeklik algısı seviyesine göre geliştirmem gerektiğini fark ederim. Eğer gerçekliğin derinliğine girebilseydim, onun sebebini veya kökünü ifşa edebilirdim. Sonra, Kabala Bilgeliği’ni bulurum. Beni yönlendirenin, Kendini ifşa edenin, hangi yöne gidileceğinin ipuçlarını verenin, olayların arkasındaki Yaradan olduğu açıktır.

Kişi, böyle bir çaba gösterdikten sonra, Yaradan ifşa olur. Burada katı yasalar vardır: Nicelik ve nitelik bakımından çabanın ölçüsüne ulaşılır ulaşılmaz, ne kadar yatırım yaptığımıza göre daha yukarı kökü ifşa ederiz. Daha fazla çaba, daha büyük ifşadır. Üst taraftan, gizlenme yoktur; gizlenme bizim yetersiz çabamızdan ileri gelmektedir.

Eğer üst ilahi takdir ifşa olsaydı, bu dünyanın bütün nüfusu otomatik olarak, tamamen erdemli olurlardı. Çaba, kişinin otomatik olarak hareket etmeme, Yaradan’a eşit olma ve sadece ihsan etme dışında kendini düşünmeme konusundaki vaadidir.

Bu yeni Kli, onluda, on Sefirot’ta var olur. O zaman, Yaradan’a dönmek, O’na yakınlaşmak, O’nu düşünmek ve çabalarımızı O’na yönlendirmek için başka bir fırsatımız olmadığını anlarız. Bağ ve iletişim kurabilmek için, Yaradan’a uyum sağlayarak kendimizi yeniden biçimlendirmeliyiz. Bu, ancak kendimizi onluya zorla sokmakla mümkün olur ve onun içinden Yaradan’la eşitliğe ulaşılır.

Yani tüm çabamız, koşulsuzca gruba dahil olmak için olmalıdır. Kendimizi onluya sokarak tüm dünyanın, milyarlarca insanın, tüm evrenin ve manevi dünyaların orada var olduğunu keşfederiz. Dünyamız, onluda var olanlara kıyasla küçük bir kum tanesidir. Orada ruhumuzu buluruz.

The Ten—There I Find My Soul

 

Kabalist Bir Öğretmenin Arzusu

Soru: Edinimi olan bir Kabalistin, öğrencilerine manevi derecesini de ifşa etme arzusu var mıdır? Onları kendi seviyesine kadar çeker mi? Yoksa bunu kendini yükseltmek için mi yapar?

Cevap: Öğrencilerime öğreterek, buna göre yükselirim çünkü bu bilgeliği yayıyorum. Ve ortak gelişime katılan her potansiyel küçük ruh, genel ıslah sürecine bağlanır ve herkesi etkiler.

Başka bir deyişle, Adem’in ortak ruhunu, benim vasıtamla sizi içine dahil ederek, etkilerim. Böylece tüm evreni etkilerim.

Soru: Yani, açıkça ilerleme ile ilgileniyorsunuz?

Cevap: Şüphesiz hepinizin ilerlemesiyle ilgilenmekteyim. Ancak bu ilgi, bencil ya da egoist değildir çünkü ben şahsen, tüm sistemin Yaradan’la yapışmaya ulaşmasını isterim. Orada, ego tamamen ortadan kalkar. Sizin sorunuz bir anlam ifade etmez, çünkü Kabala’da özel ve kolektif tamamen eşittir.

The Aspiration Of A Kabbalist Teacher

 

Her Şeyin Yukarıdan Geldiğini Kabul Edin

Boyun eğmenin anlamı, yukarıdan gelen her şeyle hem fikir olmak ve sürekli olarak Yaradan’dan başka kimsenin olmadığını tespit etmeye çalışmak demektir. Daha sonra Yaradan’ın iyi ve iyilk yapan olduğunu göreceğiz: bu artık bir sonraki aşamadır. Manevi bir embriyo aşamasına geçmek için iki ıslaha ihtiyacımız vardır.

Tüm iç çalışmaların temeli onludadır: onun yapısında ve hissiyatında ve onludaki dostların bağındadır. Yaradan ile kişisel olarak, bireysel olarak çalışmayız. Eğer onlunun bağını düşünmeden onluyu egoist bir şekilde kullansaydım ve onluyu atlayarak Yaradan ile bağ kurmaya ümit etseydim, bu, Yaradan’dan kopuk kalmaktan çok daha büyük ve daha ciddi bir hata olurdu.

Bununla birlikte, benim Yaradan’la ve O’nun benimle olan bağının sadece onludan geçtiğini anlarsam, o zaman bir bütün halinde bağlanırız; ben, onlu ve üst güç, bir olan İsrail, Tora ve Yaradan gibi.

Lişma’ya geldiğimiz Lo Lişma’da olmak, herhangi bir yerde, herhangi bir koşulda ve düşündüğünüz, gördüğünüz ve hissettiğiniz her şeyde, Yaradan’ı, olan her şeyin kaynağı olarak konumlandırmaya çalıştığınız anlamına gelir. Buna da Lo Lişma olarak adlandırılır çünkü bu kişiye, düşmanlara, nefret edenlere veya kör talihe değil, Yaradan’a bağlı olduğu gerçeğinden dolayı iyi bir his, huzur ve neşe verir.

Kişiye, cansız, bitkisel ve hayvansal doğadan ve insanlardan gelen her şey Yaradan’ın bir etkisidir, başkasının değil. Bu nedenle, kişi, onu son ıslaha getirmeyi amaçlayan doğru yönetim altında olduğu için mutludur. O, sürekli Yaradan’a, annesine yapışan bir bebek gibi tutunur.

Her an, yapabildiği kadarıyla, olan her şeyin nedeni olarak Yaradan’ı bırakmadığı ölçüde, kendisini iyi hisseder. Bu duruma “Lo Lişma” denir, çünkü hala kişinin kendi çıkarı vardır – kişinin kendisini iyi hissetmesine yardımcı olur.

Bununla birlikte, kişi, Yaradan’la kişisel çıkarı olmadan, hoş ya da nahoş duygularından bağımsız olarak, bağ kurmak isterse, o zaman Lişma koşuluna geçmek ister. Bu durumda, Yaradan’ın yüceliğini o kadar yükseltir ki, kendisi hakkında düşünmeyi artık bırakır. Kişinin nasıl hissettiği, O’nun için önemli değildir, asıl mesele Yaradan’ın, tüm realitenin kaynağı olduğuna karar vermek ve bununla, kendini hiç düşünmeden, O’na memnuniyet getirmektir. Bu, Lo Lişma’dan, Lişma’ya gelmek anlamına gelir.

Agree That Everything Comes From Above

 

 

Dostlar Arasında

Eğer dostumla bağ kurmak istersem, Yaradan’ın yardımına ihtiyacım olduğunu anlarım. Yaradan’dan ne kadar çok yardım istersem, O’na bağlılığımı o kadar fazla hissederim. Yaradan’ın dostlarla olan bağımı güçlendirdiği ölçüde, Yaradan’la bağ kurarım, O’nu anlamaya ve hissetmeye başlarım. Bütün bunlar,  Yaradan’ın soyut bir hissinde değil, dostlarla bağımın içinde, insan ilişkilerinde ifşa olur.

Yaradan’ı hissederim, O’na yakarırım, çünkü dostum ile aramda duran bir arabulucu olarak O’na ihtiyacım vardır. Dostumla farklı bağları ifşa edip, hepsini Yaradan’a atfederim. Ben ve dostum arasında, Üst Işığın, Yaradan’ın,  iki kutup arasında akan bir akım gibi doldurduğu, olası bir fark vardır.

Bu formda, Yaradan’a ulaşırım, yani, O’na değil, O’nun eylemlerine, yazıldığı gibi: ‘‘Sizi eylemlerinizden biliriz’’. Yaradan aramızdaki ilişkileri inşa eder ve yıkar, onları kırar, bizi mümkün olan bütün koşullara, karanlık ve kötülüklere yönlendirir, beni ağlatır ve O’na lanet ederim. Ama sonra anlayış, hissiyat, Işık gelir ve birinin diğeri olmadan var olamayacağını anlarım çünkü “….. karanlığın içindeki ışığın avantajı’’ ifşa olur. Bütün bu koşulların bir sonucu olarak, Yaradan’a ulaşmaya başlarım. O gizleniyor olmasına rağmen, varlığını koşullar arasındaki farka göre değerlendirerek ayırt etmeye başlarım.

613. cü emir Yaradan’a sevgisidir. 612 emri yerine getirebiliriz, ama 613. cüyü değil. Son emir yukarıdan gelir.

612 emir, kırılmış ruhun parçaları arasındaki bağın ıslahıdır. 612 ışık, yapıştırılır ve kabın kırık parçalarını onarır. 613. üncü emir, Yaradan’ın kendisinden gelen tam, eksiksiz Kli’ye – Yehida Işığı-  bir ektir. Biz kendimiz bu emir ile ilgili herhangi bir eylemde bulunma yeteneğine sahip değilizdir.

Manevi emir, kişinin komşusunu kendisi gibi sevmesidir. Bunu yaparsak, Yaradan sevgisine geliriz. Fiziksel emirleri ihmal etmem ama asıl mesele bununla ne elde etmek istediğimizi bilmektir. Örneğin ellerin yıkanması, alma işleminden sonra kurtuluş anlamına gelir çünkü tüm hayatımız sadece ihsan etmek olmalıdır.

Yaradan, bütün dostların arasındadır. Dahası bu, aramızdaki mesafe yüzünden, boşluk hissidir – bu Yaradan’ın hissiyatıdır. Bir dosta bakarım ve O’nun benden ne kadar farklı olduğunu, aramızda ne tür bir çelişki olduğunu, hangi eksikliklerin olduğunu görürüm –  bu, aramızdaki Yaradan’dır. Ve eğer doğru bir şekilde çalışırsak, Yaradan’ın bizi birleştirmeye başladığını görürüz. Yazıldığı gibi: “Kadın ve erkek, eğer ödüllendirilirlerse, Şehina (Kutsallık) onların arasındadır.”

Kırılmadan önce, Adam Harişon’ da arzuların birbirine karşılıklı dahil edilmesi yoktu. Fakat ortak ruhun kırılmasından sonra, onun tüm parçaları karıştı ve bir insanın Yaradan’ı derinden anlamasını ve hissetmesini sağlayan, sonsuz sayıda varyasyonda birbirine nüfus etti.

Bundan önce, Yaradan’ın, Adem tarafından hissedilmesi, küçük bir çocukta olduğu gibi “sünnet edildi”.  Yaradan’ın derinliklerine nüfus edecek araçlara sahip değildi. Ve kırılma ve onların ıslahı için çalışmayı ve Yaradan’dan yardım talep etmeyi gerektiren tüm parçaların içi içe geçmesi nedeniyle, kişi Yaradan’ın manevi dünyasıyla tanışır ve O’nun derinliklerine nüfus eder.

Kırılmadan önce Adem, ışığı sadece Partzuf’un bedenine Nefeş-Ruah seviyesinde aldı. Fakat kırılma sayesinde, yansıyan ışığı, perdeden başa (Peh de Roş) yukarıya, sanki Yaradan’ın içine giriyormuşuz gibi yükseltebiliriz. Ve sonra Işık, yukarıdan aşağıya, yansıyan Işığın bu yüksekliğine, Yaradan’a ulaşma yüksekliğine kadar yayılır ve O’na kendi içimizde ulaşırız. Bu Yaradan’la birleşmenin, ortak katılımımızın ölçüsünü belirler: başta Yaradan’a ulaştığımız ölçüde,  bu ölçüde manevi Partzuf’un formu vasıtasıyla O’nunla bütünleşiriz.

Ve bütün bunlar, dostlar arasındaki bağda başlar ve biter. Bu bizim tek hedefimizdir, aksi halde, yaratılışın amacı bu olmaz, ama bunun yerine başka tür bir şey olurdu. Bu bizim yaratılışa tavrımızı belirler ve son nesil olarak adlandırılma hakkına sahip olup olmadığımızı gösterir.

Çözüm sadece onlunun içindeki bağdadır. Bu arada, aramızdaki ayrılığın, karşılıklı reddetmemizin üstesinden gelemeyiz. Onludaki bağımızda tüm cevapları almak isteriz. Dünyada ne olursa olsun onluya bakarım ve oradan her bir cevabı alırım. Kendimi bu şekilde ayarlarım ve sonra birden bire sorularımın her birine cevap verebilecek gerçek bir sistem olduğunu hissederim.

Dünyada ve kişisel olarak bana olan her şey, onluda olanların bir sonucudur. Bu, daha sonra ailemde, işte ve bütün dünyada tüm sonuçları doğuran, içsel bir nedendir. Sadece onlunun içine bakmak gerekir: ne ölçüde birleştik ya da birlikten yoksunuz – dünyanın her bir köşesinde olan şeyler, kökünden gelen bir dal gibi, bağlıdır.

Between The Friends

 

Yaradan’ın Yönetimini Reddetmek Zarar Verir Mi?

Soru: Yaradan’ın yönetimini ne zaman reddettiğimi nasıl anlayabilirim? Bana maddi veya manevi zarar getirebilir mi?

Cevap: Bunu bilemezsiniz. Bilseydiniz, egoizmden asla çıkmazdınız, kendiniz için maksimum egoistik ödülü almak için her şeyi yapardınız ve bunu yaparak kendinize manevi olarak zarar verirdiniz.

Bu bilgiyi, özgecil bir şekilde, kendinizin üzerinde davranmaya başlamadan edinemezsiniz.

Does Denying The Creator’s Governance Bring Harm?

 

Bir Kabalistin Dereceleri

Soru: Son derecedeki bir Kabalist, orta veya daha düşük bir derecedeki Kabalist’in yapamayacağı neyi yapabilir?

Cevap: İhsan etme. Her şey sadece ihsan etme becerisi ile değerlendirilir ve ölçülür. Bir insanın egoizmi ne kadar büyük olursa, ihsanı da o kadar büyük olur ve bu nedenle, derece daha büyük. Bu şekilde, kişi, üst dünyadan daha fazlasını, Yaradan’ı ve Yaradan’ın derecesinde kendi koşulunu ifşa eder.

Soru: Egoizmimin gücünü nasıl belirlerim?

Cevap: Şimdilik, egoizminizin gücünü ölçemezsiniz. Bunu sadece üç çizgide bulunuyorsak belirleyebilirsiniz: sağ, sol ve orta çizgi. Daha sonra bir tarafı diğerine göre ölçme fırsatı elde edeceğiz ve manevi dereceler buna göre ortaya çıkacaktır. Egoizmin ölçüsü budur.

The Degrees Of A Kabbalist

 

Her Şey Sadece O’ndan

Baal HaSulam, “On Sefirot’un Çalışmasına Giriş”: Zohar’da ve tüm Kabala kitaplarında sıkça bahsedildiği gibi Mesih’in gelişinin neden büyük halk kitleleri tarafından Kabala çalışılmasına bağlı olduğunu çok iyi anlamamız lazım. Halk bunu çoktan anlamsızca tartıştı ve artık dayanılmaz hale geldi.

Tora’yı çalışanlar bile, yaptıkları her lütfu kendileri için yapmaktadırlar. O zaman, ruh ayrılır ve dünyaya geri dönmez. Bu, Mesih’in ruhudur.

Sorun, insanların üst kökte meydana gelen her şeyi ayırmaları ve üst gücün her şeyde hareket ettiğini görmek istememeleridir. “Yaradan’dan bağımsız bir yer yoktur”, O’nun katılımı olmadan gerçekleştirilebilecek hiçbir eylem yoktur. Bu hayatımızın her anında meydana gelir. Kişi tüm arzularının, düşüncelerinin ve eylemlerinin, hatta en kötüsünün bile Yaradan tarafından belirlendiğini anlamalıdır ve tutumunu O’nun eylemlerine göre belirlemelidir. Ardından, şu anki koşulunda, üst güçle yapışmaya ulaşacaktır.

Kişi, O’nun, olup bitene ilişkin kişinin tutumunu düzeltmek için hareket ettiğini fark ederek, Yaradan’ı haklı çıkarır. Yaradan, onu hayvansal, akılcı bir mantık açısından haklı gösterilemeyen her türlü koşuldan geçirir. Fakat her şeyi Yaradan’a “başkası yok” a bağlamaya çalışarak, kişi olanlara karşı tutumunu değiştirir. Kişi için asıl şey, O’nu memnun etmek için, her şeyi Yaradan’a bağlamaktır. Kişi,  hoş olmayan duygularını, korkularını, acısını, gururunu vb. dikkate almaz.

İlk olarak, her şeyin Yaradan’dan geldiğine karar verir, ancak O’nu acısı nedeniyle haklı çıkaramaz. Sonra gerekli olduğunu anlayarak, tatsız koşulla hemfikir olur. Yani, onu bu şekilde ıslah eden Yaradan’ı haklı çıkarır, ama yine de kendini kötü hissetmektedir. Ve sonunda, amacın öneminden dolayı, haz alma arzusundaki fiziksel acıları kapsayan acı hissinin üzerine çıkar. Bu şekilde Yaradan’a bağlılığa ulaşır.

Daha önceki tüm aşamalar “köle”, “hanımına yardım eden hizmetçi” olarak adlandırılan, ıslah edilmiş arzusu, Malhut’tur.

Lo Lişma koşulunda, bütün eylemleri Yaradan’a bağlarım, dünyada meydana gelen her şeyi O’na bağlayarak, tüm düşüncelerimle ve arzularımla O’na tutunmaya çalışırım. Sonuçta, “O’ndan başkası yok.” Ama aynı zamanda hala hislerimi ona eklerim, hoş ve hoş olmayan olaylar hissederim, bazılarını isterim ve bazılarını istemem. Yani, olan her şeyde, kişisel çıkarım, bilinçli ya da bilinçsiz olarak mevcuttur.

Kendimi olayların farklı bir sonucunu istediğimi düşünürken bulurum ve olanlardan pişmanlık duyarım. Üzüntü ve pişmanlık, Yaradan’ın yönetiminden memnun olmadığımı kanıtlar. Hiç şüphe yok ki, sadece O beni yönetmektedir ama ben hala O’nunla aynı fikirde değilimdir, O’na bağlı değilimdir. Kötü ve iyi bütün durumlarda tamamen mutluluk içinde değilsem, Yaradan’la yapışmada olmadığım anlamına gelir.

Bu koşula Lo Lişma denir, çünkü hislerim ve anlayışım için her koşulu daha hoş bir yöne çevirmek isterim. Bu yapışmanın eksikliğini gösterir.

Uygulamada, hissettiğim tüm koşulların Yaradan’dan gelip gelmediğine karar vermem gerekir. Burada farklı aşamalar mümkündür: daha fazla gizlenme veya daha fazla ifşa. Bu karar akılda verilir. Ve ayrıca, hissiyatta tanımlamak gerekir: Bana hoş olan ya da hoş olmayan şeyler neler? Az ya da çok bununla hem fikir miyim? Mutlu muyum yoksa değil miyim?

Aklımda, kalbimde, hislerimde ve mantığımla her şeyin Yaradan’dan geldiğine ve her şeyin güzel olduğuna dair bir fikrim olmalı; yani, Yaradan, iyidir ve iyilik yapar ve O’ndan başkası yoktur. Hislerime göre, iyi ve iyilik yapar ve mantıklı kararıma ve eylemlerime göre O’ndan başkası yoktur. Tek yapmamız gereken şey budur.

Eğer henüz bunu başaramadıysak, onlu vasıtasıyla mümkün olduğunca fazla ıslah eden ışığı çekmeli ve Yaradan’a bir dua ile seslenmeliyiz. Ve asıl şey, Yaradan’ın önemini, her şeydeki tekliğini artırmaktır: O, ilk ve son olandır; her şey sadece O’ndandır.

Everything Is Only From Him

 

Manevi Koşulların Amaçlılığı

Soru: Kabala çalışırken coşku/mutluluk durumu kabul edilebilir mi?

Cevap: Elbette. İnsanlar bunu ister.

Soru: Bu bitmeyebilir mi?

Cevap: Bitecektir ve kişi iki çizgiyi (sağ ve sol)net bir şekilde kontrol etmeye başlayana kadar muazzam yıkım ve hayal kırıklığıyla ve yine memnuniyet ve coşkuyla,  birbirini takip edecektir. O zaman mutlu ve üzüntülü koşul, tamamlanma ve boşluk, onun için de aynı olacaktır çünkü kişi ikisine de ihtiyaç duyar ve her ikisi de hedefe götürür.

Soru: Kişi, insanlarla yapılan normal iletişimden dolayı neşe ve haz ile Kabala’daki birleşmeden dolayı haz arasında nasıl ayrım yapabilir?

Cevap: Kişi bunu anlam ve amaç olarak ayırt edebilir. Kabala’da, bütün koşullarda bir anlam vardır çünkü her biri sizi ilerletmektedir. Hangi eylemleri yaptığınız ve nasıl hissettiğiniz önemli değildir, onlar sizleri yine de milim milim hedefe yakınlaştırırlar. Bundan dolayı, hayat nafile geçmez.

Purposefulness Of Spiritual States