Sıkı Kısıtlamalardan Kurtulmak

Soru: Bir insandaki egoizm ne kadar büyükse, yaşam çerçevesine o kadar çok uyması gerektiği anlamına mı gelir?

Cevap: Elbette.  Bir kişinin egosu ne kadar büyükse, dünyamızın çerçevesi içinde bu onun için o kadar kötüdür, bu onu itaat etmeye zorlar ve sınırlarına hapseder. Ek olarak, büyük egoizminin içinde hissettiği Yaradan’ın hükmünü tam olarak kabullenmek amacıyla yüksek dünyayı anlamak için, daha fazla çaba sarf etmesi gerekir.

Soru: Öyleyse, temel arzular (yemek, seks, aile) seviyesinde olan insanlar, en özgür olanlar gibi mi görünüyor? Ve daha yüksek arzu seviyelerinde olan insanlar, kendilerini sıkı kısıtlamalar içinde mi hissederler?

Cevap: Elbette. Biri diğerinden daha yüksekte olan herkesin egoizmi daha büyüktür ve buna göre onunla çalışması gerekir.

Soru: Doğa ve toplum kanunlarına uymak isteyen bir kişi, sistemde faydalı bir unsur olmak için ne yapmalıdır?

Cevap: Bu yasaları incelemek/çalışmak, sebep ve sonuçlarının gerekliliğini anlamak yani bu yasaların arzu edilir hale geldiği bir düzeye ulaşmak.  Ve o zaman, onların, üzerindeki baskılarını hissetmeyecektir.

Aile Kurmanın Temeli

Soru: Daha öncesinde bir aile kurmanın temeli, kişi için gerekli ihtiyaçları sağlamaksa, bugün tüm bu ihtiyaçlar karşılandığında, bir aile kurmak için daha yüksek bir hedef aramak gerekir. Böyle bir hedef ne olabilir?

Cevap: Bunu modern dünyada göremiyorum. İnsanlık da öyle.  Ancak Kabala ilmi, ailenin,  daha yüksek bir güç gibi olmak için gerekli olduğunu belirtir. Bir aile kurma, doğurma ve çocuk büyütme yükümlülüğü bize daha yüksek gereklilik tarafından dikte edilir, böylece Yaradan gibi oluruz.

Hayvanları yönlendiren içgüdülerimiz olmadığı için ve ailelerin sorunlarını bağımsız olarak yoluna koyabildiğimiz için, kendimizi belirli değerlere bağlamalıyız. Onlar, daha yüksek bir doğanın gücüne olan benzerliğimizden gelir.

Soru: Yaradan, doğanın tamamını geliştiren bir ihsan etme niteliğidir. Bu nedenle, bu niteliğin benim içimde tezahür etmesi için ve nerede ve kiminle bağlantılı olarak uygulanabileceğini anlayabilmem için, bir ailem olmalı. Bunu kendi evimde içgüdüsel olarak öğreniyorum ve sonra bunu başka insanlara uygulayabilir miyim?

Cevap: Evet. Ve sonra onu doğru bir şekilde tüm topluma aktarırsınız.

Hedef, Darbelerden Daha Önemli Olduğunda

Soru: Dünyamızdaki olumlu izlenimleri kötü bir şey olarak nasıl algılayabiliriz? Nede olsa kişiyi Kabala Bilgeliği’ne odaklanmaktan alıkoyuyorlar.

Cevap: Doğrusu,olumlu etkileri çok net bir şekilde algılamalı ve bizi ters yöne yönlendirebileceklerinden korkmalıyız. Tabii ki, her türlü haz ve rahatlama bize ciddi şekilde zarar verebilir.

Kötülük, kişiyi yaşamın amacını ve kişinin varoluş amacını fark etmeye iterken, olumlu bir etki kişiyi görünüşte başka yöne yönlendirebilir ve kişiyi hedeften uzaklaştırabilir.

Soru: Bu, piyangodan iki milyon dolar kazanmanın, polis tarafından çağrılmaktan daha kötü olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Elbette. Polis tarafından çağrılmak, kişiyi o kadar sarsar ki hemen: nerede, neden, nedir? diye Yaradan’ı aramaya başlar: Ama iki milyon dolar kazanırsa bu bir sorundur. Bir insan şimdi iki milyon doları sadece iptal etmekle kalmayıp aynı zamanda engele de çevirebilir?

Bu kolay değildir ve sadece ihsan etme niyetiyle alınırsa yapılabilir. Bu, burada Tsimtsum (Kısıtlama), Masah (Perde) vb .’nin zaten burada gerekli olduğu anlamına gelir. Çok karmaşık bir sistemdir.

Soru: Kişinin olumsuz bir güç olarak darbeler aldığını ve hemen Yaradan’a döndüğünü varsayalım. Sonuçta, bu egoist bir yakarıştır, peki bu onu nasıl ilerletir?

Cevap: Onu silkeler. Soru, Yaradan’a nasıl yakardığı ve onunla ne yaptığıdır. Öncelikle, ona Kendisini hatırlattığı için Yaradan’a teşekkür etmesi gerekir. Görünüşe göre darbe sayesinde Yaradan onu uyandırdı, o da karşılık verdi.

Soru: Böyle bir şey var mı, ne de olsa bu doğal değil?

Cevap: Eğer benim için hedef, darbelerden daha önemliyse doğaldır.

Manevi Gelişimimiz İçin Neye İhtiyaç Duyulur?

Soru: Manevi gelişimimiz için neye ihtiyaç duyulur?

Cevap: Manevi gelişimimizin temel koşulu, kim olduğumu, ne için yaşadığımı, her şeyin etrafımda nasıl döndüğünü ve buna nasıl katılabileceğimi, hayatımda sonsuz, bütün ve gerçek bir şeye nasıl ulaşmam gerektiğini ve dünyayı ve dünyanın sırlarını etkileyen güçler ağını nasıl açığa çıkaracağımı geliştirme ve anlama arzusudur.

İnsan tüm bunları yaşarsa, doğaya yani Yaradan’a kavuşma arzusu varsa, kişi sonrasında tüm gelişim yolunu belirleyecektir.

Bu, bir insanın çocukluğundan beri hayatın anlamı hakkında, neden var olduğumuz hakkında ne kadar düşündüğüne ve neden diğer insanların bunu düşünmediğine bağlıdır. Etrafına bakar ve insanların neden bu kadar kapana kısıldıklarını, küresel kargaşaya bu kadar karıştıklarını ve bunun içinde ne bulduklarını anlamaz. Bir insan nasıl bu kadar yüzeysel ve bedensel bir şeyle meşgul olmaz, bunun yerine bütün ve ebedi bir şeye tutunabilir?

Kişinin böyle bir arzusu varsa, maneviyata özlem duyar.

Soru: Hayatın anlamı hakkındaki sorular, manevi güçler ağıyla nasıl ilişkilidir?  Ne de olsa farklı bir boyut.

Cevap: Güçler ağı, ihsan etme, karşılıklı katılım, sevgi, kendinizden çıkma üzerine kurulduğu için doğrudan ilişkilidirler, ancak bu sorular temelinde işler.

Bu, soruların aynı kaldığı ve bu soruların çözümünü ancak içinizde ihsan etme niteliğini geliştirirseniz bulabileceğiniz anlamına gelir.  O zaman, var olan her şeyi yutmakla meşgul olmayacaksınız ama bunun yerine, herkesin olduğu yerde, kendinizden, egoist benliğinizinden çıkacaksınız.  Bu aslında nasıl davranmanız gerektiğidir.

“Pandemik Yorgunluk – Virüsün Bir Belirtisi Mi Yoksa Anlamsızlığın Bir Kanıtı Mı?” (Linkedin)

Görünüşe göre aşı ya da kesin bir tedavi olmadan ne kadar çok zaman geçerse, sabırsız insanlar o kadar artıyor. Karantina ve sokağa çıkma yasağı emirlerini reddediyorlar, virüs yokmuş gibi umursamazca toplanıyorlar, sosyal mesafeyi korumadan veya maske takmadan protesto ediyorlar ve restoranları, barları ve diğer eğlence yerlerini dolduruyorlar.

Ancak virüs değişmiyor. İnsanlar pervasızca davranırsa bulaş artar. Ve gerçekten de, tüm dünyada eve kapanmayı gevşeten tüm ülkelerde ve şehirlerde enfeksiyonlar yeniden yükseliyor. Görünürde virüsün sonu olmadığını anlamakla kalıcı bir karantinada kalamamak arasındaki gerilim artarken, insanlar umutsuzluğun ve çaresizliğin çökme noktasına doğru sürükleniyor. Bu noktada, sosyal düzen çökecek ve kargaşa sokakları ele geçirecektir.

Görünürde tıbbi bir tedavi olmadan, sahip olduğumuz tek çare birbirimizdedir. Bu aynı zamanda denemediğimiz tek tedavi. Bu, 6 fit uzakta durma emirlerine uymamak değildir ama. Aksine, sağlık yönetmeliklerine uyma konusunda çok katı olmalıyız, ancak bunun virüsü öldürmeyeceğini de unutmamalıyız. Ayrı kalırsak enfeksiyonlar azalacaktır; bağlantılarımızı sürdürürsek enfeksiyonlar artacaktır. Şu anda olan budur ve insanlar bu bir içeride bir dışarıda olma modunu daha uzun süre sürdüremeyecek. Aslında, zaten bunu yapamamaktalar.

Ancak bu örneğin bize gösterdiği şey, sorunun bağlantılarımızda yattığıdır. İyilik için ayrı kalmak çözüm değildir, bu yüzden enfeksiyonları devam ettirmeyecek bir şekilde bağ kurmanın bir yolunu bulmalıyız. Bunu yapmak için düşüncemizi tersine çevirmeliyiz. “Virüse yakalanmaktan kendimi nasıl koruyabilirim” diye düşünmek yerine, “Virüsün başka birine geçirmesini nasıl engelleyebilirim” diye düşünmeye başlamalıyız.

Dikkatimizin merkezini “ben” den “biz” e çevirmek her şeyi değiştirir: Davranışlarımızı, kendimize ve başkalarına karşı dikkatli olmamızı, başkalarına karşı tutumumuzu ve hatta başkalarına karşı duygularımızı bile. Daha önceden yapıp da bugün yapamayacağımız hiçbir şey yoktur; bunu yapmamızı engelleyen tek şey, başkalarına karşı tutumumuzdur. Tutumumuzu olumsuzdan olumluya çevirirsek, çevremizdeki herkesin sağlığını garanti altına alacağız ve onlar da bizim sağlığımızı garanti altına alacaklar ve o zaman yapamayacağımız hiçbir şey olmayacak. Sonuç olarak: Birbirimizi düşünelim; sağlıklı olan budur!

Yolu Seçin

Soru: İnsana karar vermeyi öğretmek gerekli midir yoksa bu, kişinin yetiştirilmesinin, eğitiminin bir sonucu olan doğal bir beceri midir? Bunu soruyorum çünkü doğru kararların nasıl alınacağına dair çok sayıda kurslar var.

Cevap: Evet, ancak hepsi maddi yaşam çerçevesiyle sınırlıdır. Bu nedenle onlarla aynı seviyede konuşamam. Onlar maddi çerçeve içinde kararlar almak için eğitilirler.

Yorum: Ama bizler aynı zamanda maddi çerçeve içinde yaşamaktayız.

Cevap: Gerçek şu ki, artık durum böyle değil. Bugün, en temel üretim problemlerinin çözümünde bile, evrenin genel görevi ile örtüşen bir yol seçmesi gereken bir nesilde yaşıyoruz. Aksi takdirde bu girişimden hiçbir şey çıkmayacaktır.

Bırakın insanlar bizim kursumuza gelsinler ve yavaş yavaş tek ruh, Adem, denen tüm sistemin nasıl çalıştığını ve bu sistemde nasıl doğru davranabileceğimizi anlamaya başlasınlar.

İbrahim’in Başarısının Sırrı

Merhamet niteliği, Hesed, İbrahim’in Yaradan hakkındaki bilgiyi başarılı bir şekilde yaymasının sırrıydı çünkü insanı tüm dünyaya açan şey sevgidir.

Bu nedenle İbrahim, Babillilere, Yaradan’ın seviyesine çıkmak için bu hayatta ne yapılması gerektiğini açıklamayı başardı. Onu işitenler peşinden gitti ama İbrahim herkesi kurtarmak istedi. Aynı şekilde, bugün bizler İbrahim’in işine devam etmeliyiz.

İbrahim’in yaptığı gibi kendimizi herkese açmak ve herkese, yaşamın amacını, yaratılışın amacını, insanın yapması gereken ıslahı anlatmak zorundayız. Bu, İbrahim’in başardığı, her insanın, tüm dünyanın ıslahının başlangıcıydı. Ve aynı şekilde devam etmemiz gerekiyor.

Bu merhamet olacaktır çünkü bizler herkese sonsuza dek yaşama, mükemmelliğe, sağlık ve bilgiye ulaşma, kişinin dileyebileceği her şeyi, tüm nimetlerle doldurma fırsatı olduğunu açıklayacağız. Ve her şey Hesed, merhamet niteliğiyle başlar. Bu, haz alma arzusunun ilk ıslahıdır.

Herkes, neden var olduğumuzu, hangi forma gelmemiz gerektiğini ve tüm bunları nasıl uygulayacağımızı öğrenmeli ki şimdi hissettiğimiz tüm darbeler bizi geçip gitsin.

 

Tek Motivasyon

Soru: Birçok kişi, çoğu insanın ücretlerle, bazılarının kariyer gelişimiyle ve bazılarının şirkette rahat bir atmosferde çalışmayla motive olduğunu söylüyor.

Çölde ağır bir taşı yuvarlayan bir adamla karşılaşan bir yolcuyu anlatan bir kıssa vardır. Gezgin ona “Ne yapıyorsun?” diye sorar. “Çalışıyorum, acı çekiyorum.” diye cevap verir. Daha sonra gezgin, aynı şeyi yapan başka biriyle karşılaşır. Sorusuna şu cevabı verir: “Ailemi geçindirmek için para kazanıyorum.” Ve üçüncüsü, “Bir tapınak inşa ediyorum” der.

Bu aynı eylemdir ama motivasyon, her biri için farklıdır. Kişi için en yüksek motivasyon ne olabilir? Diyelim ki çalışanlarınızı nasıl motive edersiniz?

Cevap: Sadece eğitim yoluyla. Dünyadaki en önemli işi yaptıklarını anlamaları gerekir. Her an, dünyayı iyileştiren ve tüm evreni bir sonraki varoluş derecesine yükselten çabalar gösterirler.

Bunun ötesinde hiç bir çalışma yoktur çünkü her bir parça diğerleriyle tek bir bütün olarak etkileşime girdiğinde, dünyayı bütünsel bir duruma getirir. Ve dünya giderek daha fazla tek bir organizma oluşturmaktadır. Ne yaptığımıza dair farkındalık, doğru gelişimimiz için gerekli bir teşviktir.

 

Koronavirüs Sonrası Meslekler

Soru: Özellikle Koronavirüs sonrası dönemde gençlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz? Hangi meslekler kalacak ve çabalarını nerede yoğunlaştırsınlar?

Cevap: Gelecekte en önemli şeyin tüm toplumun ihtiyacı olan şey olacağını düşünüyorum. Bu odak noktası olacaktır.

Herkes, kendisi için doğru işi, doğru becerileri ve eğitimi sağlamak için toplumun neye ihtiyaç duyacağını bilmelidir. Bu nedenle, uygun bir şekilde yetiştirilmekten ve başkalarını eğitebilecek bir kişi olmaktan daha önemli bir şey yoktur.

Başka bir deyişle, toplumun tüm üyelerini birleştirmeyi, toplumu bütünsel, doğru bir sisteme dönüştürmeyi amaçlayan sosyal hizmet en önemli şeydir. Böyle insanlara her zaman ihtiyaç duyulacaktır. Gençlere ve her yaştan insana, tam olarak bunu öğrenmelerini tavsiye ederim.

Bu, herkesin kişisel olarak ihtiyaç duyduğu bir meslektir, sadece iş için değil, kendilerinin ve diğer herkesin topluma uygun şekilde katılımı ve entegrasyonu için.

Yeni Hayat 1165 – Kamuoyunu Şekillendirmek

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Kamuoyunu egoist kandırmalarla şekillendirmek, en gelişmiş silahtır. İsrail karşıtı fikir kampanyaları yurt dışından başlatılmıştır. Sola veya sağa karşı bir savaşımız yok, ancak genel bağlantı gerektiren kalkınma yasasına uymalıyız. İsrailliler “komşunu kendin gibi sev” ilkesine göre bir ortam inşa ederlerse, dünya ulusları onlara zarar veremeyecek ve aramızdaki bağ, tüm insanlığı birbirine bağlayacaktır. Nefret sevgiye dönüşecektir. Diğer insanlara doğa, insan egoizmi, gelişim yasası ve bir bağ oluşturmanın herkesi nasıl koruduğu konularını öğretmemiz gerekiyor. Bağlantının gücünü doğadan nasıl çekeceğimizi öğrenirsek, kamuoyunu şekillendirmek için en güçlü silaha sahip olacağız. Bizim bağımız, tüm insan nefretini sevgiye dönüştürecektir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1165-kamuoyunu-sekillendirmek/