Category Archives: Yaradan

Manevi Cansız Seviye

Soru: Cansız seviyenin kendisini korumak istediğini biliyoruz. Kişi, bu koşuldan bitkisel seviyeye nasıl geçebilir? İki arzuyu nasıl birleştiririz?

Cevap: Cansız seviye bütün doğayı ifade eder. İçimdeki manevi cansız seviye, içsel bir manevi hareketin olmadığı hissidir, ihsan etmenin, birini tamamlamanın, Yaradan’a biraz benzer olmanın imkânı yoktur. Aksine, Yaradan’ın bana verdiği egoist arzularımın kontrolü altında var olduğumu ve Yaradan’ın onları kontrol ettiğini anladığım bir anlayış vardır.

Manevi açıdan cansız seviye, bütün arzularımın Yaradan’dan geldiğinin, O’nun tarafından dikte edildiği ve onun tam otoritesi altında olduğumun fark edilmesidir. Ben bir egoistim çünkü O beni böyle yarattı ve o zaman Firavun’ un kontrolünde olduğumu söylerim. Bununla birlikte, bu aynı zamanda Yaradan’dır, sadece tersidir.

Yaradan’ın bana verdiği egoizm tarafından yönetildiğimi hissederim. Tüm arzularımı, tüm eylemlerimi, yaptığım her şeyi- nasıl oturduğumu, yürüdüğümü, davrandığımı ve düşündüğümü – Yaradan içimde oluşturmaktadır.

O zaman manevi olarak cansız seviyede olduğumu söyleyebilirim. Bu manevi bir seviyedir çünkü Yaradan ile bağlantılıdır ve cansız bir seviyedir çünkü eylemlerim benim değil, her şey sadece O’nundur.

Bu çok ilginç bir koşuldur. Bu, dünyamızdaki hiçbir insan için geçerli değildir çünkü onlar genel olarak manevi değildir.

“Maneviyat”, Yaradan ile bağ anlamına gelir. Dahası, net bir bağ: Yaradan’ın kollarımı, bacaklarımı, düşünceleri, duygularımı nasıl hareket ettirdiğini hissederim; etrafımda hissettiğim her şey aynı zamanda O’dur. Hayatım boyunca tüm “kuklalar” sayesinde, O benim üzerimde böyle bir etkiye sahiptir. Bütün bunlar manevi olarak cansız bir seviyedir.

Bu, evrenin ve Yaradan’ın edinilmesinde kolay bir adım değildir.

The Spiritual Inanimate Level

 

Yaradan’ın Özünü Neden Hissedemiyoruz?

Soru: Yaradan’ın özünü neden hissedemiyoruz?

Cevap: Bunun için araçlara sahip olmadığımızdan Yaradan’ın özünü anlayamıyoruz.

Bir hayvanın insan seviyesini anlayamadığı gibi, insan da Yaradan’ın seviyesini anlayamaz. Bunu yapmak için gerekli araçlardan, yani niteliklerden yoksunuz.

Artı ve eksi üzerine inşa edilmiş niteliklerimiz, Yaradan tarafından öyle bir yoğunluk ve O’nu anlayabileceğimiz bir düzeyde, ancak sadece O’nun biz yarattığı niteliklere dayanarak yaratılır. Onların üstünde olanı, anlayamayız.

Soru: Gerçekten neden bu mu yoksa başka bir şey olabilir mi?

Cevap: Belki başka bir şey vardır.

6.000 yılın sonunda ve belki de daha erken bir zamanda, niteliklerimizi tamamen düzeltiriz ve hem olumlu hem de olumsuz özellikleri doğru kullanırız, o zaman Yaradan’ın bizim için belirlediği seviyeye ulaşacağız: Bu 6.000 yıl içinde O’nu edinmek.

O zaman anlayabileceğimiz bir sonraki yoğunluğu, bir sonraki boşluğu keşfetmemiz oldukça mümkün çünkü biz kendimiz hakkında hala hiçbir şey bilmiyoruz.

Why Can’t We Sense The Essence Of The Creator?

 

 

İyiliğin Ortak Noktası

Soru: Yaradan her insan için her zaman farklıysa O, insanlar için nasıl bir bağlantı noktası olabilir?

Cevap: Meselenin gerçeği, bağlantının, Yaradan’ın bize karşı iyiliği noktasında gerçekleşmesidir. O’nun yaptığı her şeyin kesinlikle doğru, makul ve iyi olduğunu anlamaya başlarız.

İşte O’na dair izlenimimizin bu noktasında birleşir ve O’na benzer hale geliriz. Bu nedenle, bu iyilik noktası bizim için ortak hale gelir.

Daha sonra, yine farklı yönlere dağılırız, yeni egoizmle, birbirimizden tekrar nefret ederiz ve tekrar toplanmaya başlarız ama bir sonraki, daha yüksek seviyede.

The Common Point Of Goodness

 

Üst Dünyayı Birlikte İfşa Edin

Soru: Bir dostun, kendisinin üzerine yükseldiğini, onlu içinde aramızdaki bağı ve Yaradan’ın ifşasını hissettiğini varsayalım. Diğer dost, şu anda bunu hissetmemektedir, farklı düşüncelere sahiptir.

Bu aynı anda mı yoksa sırayla mı olmalıdır; örneğin, bugün – biri, yarın – bir diğeri, yarından sonraki gün – ben şeklinde?

Cevap: Hep birlikte birliği hissetmeye başlayana kadar, herkes bunu farklı zamanlarda hissedecek ve ancak o zaman, Yaradan Kendisini birliğin içinde ifşa etmeye başlayacaktır. Kendi içinizde sürekli olarak, bu kolektif birlik içinde yaşadığınız o noktaya gelmelisiniz. Bu gruptur.

Sonuçta grup sadece yan yana oturan on kişi değildir. Grup, onların egoizmlerinden ayırdıkları şeydir; onun üstünde olmak, bunun içinde birleşmek ve O’na ihsan etmek için Yaradan’ı hissetmek, kendilerinin dışına çıkmak, birlikte bir olmayı hissetmek isterler. Şimdi, sanki O’na on tane gül buketi veriyormuş gibi, her şeyi O’na ihsan etmek için, O’nun nerede olduğunu arıyorlar.

Zohar Kitabı’nda, bu durum dikenler arasındaki bir güle benzetilir. Gül (İbranice: Shoshana) Malhut’tur. Shoshana, “dişleri tekmelemek” kelimesinden gelir çünkü tıpkı bir insanın dişlerine vurulması gibi, kendinizden çıkmak çok zordur. Dikenler, birbirleriyle bağ kuramayacağınız diğer niteliklerdir. Genel olarak, bu büyük bir iştir.

Ama bunun bugün seninle, yarın başka bir dostla, daha sonra bir üçüncü dostla, vb. olması mümkün olamaz. Üzerinde sürekli olarak birlikte çalıştığınız bir koşula gelmek zorundasınız ve topluluğunuz ve onun Yaradan’a olan yönü sizin için en önemli şeydir. Bu, varlığınızın, hayatınızın özüdür. Sadece bunun için yaşamaya değer. Geriye kalan her şey, öneme küçük bir katkı gibidir!

Soru: Onludaki günlük çalışmamızda, her birimizin bu konuda nasıl hissettiğini ve buna nasıl gelineceğini tartışabilir miyiz?

Cevap: Genel olarak yapabilirsiniz. Sadece birbirinize sevgiyle yaklaşmaya çalışın çünkü bir dost onluyla nasıl bağ kurmak isteğinden bahsederse, o zaman herkesin bunu hafife almamaya çok dikkat etmesi gerekir çünkü grubun müşterek çabalarını iptal edebilirsiniz.

Reveal The Upper World Together

 

Kabala İpuçları – 12/30/18

Soru: “Bir an” nedir?

Cevap: Bir an bir kapanıştır, Zivug de Hakaa’nın (çarpışarak çiftleşme) noktasıdır yani Yaradan’ın yaratılana olan niyetinin ve yaratılanın Yaradan’a olan niyetinin temas noktasıdır. Aralarında bu karşılıklı temas meydana geldiğinde: Benimle O ve O’nunla ben, işte bu özel temas “an” olarak adlandırılır.

Soru: Tam bir manevi koşulun döngüsü bir yıldır. Bir yıl neden oluşmuştur?

Cevap: Fiziksel bir yıl, fiziksel dönüşlerini tamamladıklarında Dünya’nın, Ayın ve Güneşin tam bir döngüsünden oluşur. Bu döngülerin her birinin ne kadar zaman alacağını ve birbirlerine nasıl bağlı olduklarını hesaplamak mümkündür. Bu astronomidir.

Soru: Hangi zamana göre hayatlarımızı düzgün bir şekilde ölçmeliyiz?

Cevap: İçsel zamana göre. Böyle yapın ki daima Yaradan’a doğru yönlendirilmiş olacaksınız. Bunu Şamati kitabından ve diğer makalelerden öğrenmekteyiz. Bunu yaparsanız, hayatınızı gerçekten fark edeceksiniz.

Soru: Cehalet ve zaman yasalarına uymamak, fiziksel veya manevi yaşamımızı ve onun akışını ve gelişimini nasıl etkiler?

Cevap: Bu, çabalarınıza bağlı olarak, yüksek yönetimin sizi az çok yönlendirdiği bütün bir sistemdir. Ayrıca, bu aynı zamanda ruhunuzun yapısına, ruhların geri kalanının gerçekleştirilmesine ve ıslahına ne kadar katılabileceği ve katılması gerektiğine de bağlıdır. Bu kolay değildir.

Soru: Neden bir kongrede zaman binlerce kez sıkıştırılır ve üç gün “sıkıştırılmış” yıllar gibidir?

Cevap: Sıkıştırılmış olan zaman değildir, ancak algının yoğunluğu artar. Bir kongre boyunca algıladığınız şey, tüm bir çalışma yılına eşittir. Bu doğaldır.

Blitz Of Kabbalah Tips – 12/30/18

 

Işık ile Bağ

İnsan gelişiminde iki basamak vardır: en yüksek ve en düşük. Üstelik bizler (BİZ) yüksek olanı temsil etmekteyiz çünkü kalpteki noktaya sahibiz. Gelişim için endişeleniriz; onun önemini hisseder ve anlarız; umursarız; kayıtsız değilizdir; kendimizle ilgili bilmediğimiz, Işık ile bir bağa sahibizdir.

Öte yandan, insanlığın Işık ile doğrudan bir bağı yoktur ve insanlar medeniyetimiz çerçevesinde yaşamakta ve yiyecek, cinsellik, aile, para, onur, güç ve bilgi için ortak ihtiyaçlara dikkat ederler. Başka hiçbir şeye ihtiyaçları yoktur.

Ancak, günümüzde özel bir durum vardır: Dünya krizin içine girmektedir.  Neredeyse herkes bunu hissetmekte ve hiçbir şey yapamamaktadır. Burada bu krize, içimizde beliren, aile kurumunu sarsan, çocukların eğitimini yok eden, insanlar arasındaki ilişkilerde empatiden bizi yoksun bırakan ve bizi zayıflatan, Işığın sürekli yaklaşımının neden olduğunu anlamalıyız. Genel olarak krizin birçok yönü, bizi eski refah ve eski umutların “parmaklarımızın arasından su gibi kayıp gittiği” bir noktaya getiriyor. Bu oluyor çünkü gittikçe daha fazla ifşa olan Işık ile bağlantılı olarak, bizler bağ içine giremiyoruz.

Bu yüzden insanlara ulaşmak ve neden kendilerini kötü hissettiklerini açıklamak için bir sebebimiz var. Baal HaSulam bu konuda, insanlara ulaşmak ve onlara durumu nasıl düzelteceklerini, krizle nasıl başa çıkacaklarını söylemek için “önderler krallığı” olmalıyız, diye yazar. Sonuçta bunun çıkışı, integral eğitim (∫) yöntemiyle birlik (Σ) içindedir.

Eğer birleşirsek, kriz yok olacaktır çünkü birliğimizin içinde Işığı ifşa etmeye başlayacağız. Şu anda biz ona uygun değiliz biziz; o daha da gizlenmiştir ve sonuç olarak, büyüyen karanlığı hissediyoruz. Eğer Işığa uygun hale gelirsek, o zaman onu asıl niteliğinde tezahür ettiririz, hayatı iyilikle aydınlatırız, bu da aramızdaki tüm bağları inşa eder ve bizi tamamlar.

Bunun için sadece iki basit fırsatımız vardır:

  • Ya birleşmek, Işığa benzer olmak, böylece o bizim içimizde ifşa olur;
  • Ya da birleşmemek, o zaman yine de ifşa olacaktır, ancak onun zamanında, o ve bizim aramızda artan uzaklaşmanın sebep olduğu acı ve ıstırabın yolunda.

Bununla birlikte, insanlığın kendisi, ıslah metodunu anlayamaz veya bir şey hissedemez çünkü en önemli şeye, kalpteki noktaya sahip değildir.  Bu nedenle bu bize bağlıdır: kalpteki noktadan dolayı, Işık ile bir bağa sahibiz. Bu yüzden kesinlikle o ve insanlığın tümü arasında bir bağlantı hattı olmak zorundayız.

Dahası Adem’den bugüne kadar geçen tüm nesiller boyunca, Kabalistler sadece belirli grupları yarattılarsa da, günümüzde bu yeterli değildir. Geçmişte, grubun manevi gücü Işığı ifşa etmek için yeterliydi. Grupların yalnızca birkaç erkekten veya düzinelerce, yüzlerce veya binlerce kişiden oluştuğu çeşitli zamanlar olmuştur. Ancak, küçük gruplarımızı diğer herkesle birleştirmek zorundayız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bizler, grubumuz, tüm insanlığı hesaba katmazsak Işık ile bağı edinemeyiz. Çok büyük bir arzumuz var, ancak henüz onu fark edemiyoruz. Yıllar geçiyor ve bizler görünüşe bakılırsa “yararsız” gibiyiz. Gruplarımızda, kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan bir köpek gibiyiz. Çok fazla çaba var ve çok az etki var.

Neden? Çünkü biz ihtiyaç, eksiklik duygusu yoksunuyuz. Işığa ulaşabileceğimiz o büyük eksiye sahip değiliz. Ve ne kadar büyük bir gayretle çalışıyor olursak olalım, buna sahip olmayacağız.

Bu yüzden gruplar yıllarca “havanda su dövüyorlar”. Tüm insanlığın onlara bağlı olmaları gerekir, birdenbire milyarlarca insan değil, ancak bu yönde çalışmaya başlamak gereklidir. “Kitlelere gitmeleri” ve onları bize bağlamaları gerekiyor.

O zaman karşılık olarak büyük bir arzu ve büyük bir ihtiyaç elde edeceğiz. Evet, bu sıradan ihtiyaçlara dayanan, sadece basit bir  “dünyasal” doğal ihtiyaçtır; ancak bunu manevi bir dürtüye dönüştürürüz ve manevi tatmin için Yaradan’a talep ederiz. Onların arzularını yükseltir ve isteriz: “Bize Işık ver! Bize birlik ver!” Bu manevi arzu, yanıt olarak bizi etkileyen Işığı uyandırır, içimizde ifşa olur ve onu insanlara getiririz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Böylece, bu Işık tüm sorunları çözer. Dünyamızda insanlar arasındaki bağdan başka hiçbir eksikliğimiz yok. Doğru karşılıklı bağ sayesinde her şeyi düzeltebileceğiz. Tek şey, aramızdaki ilişkileri doğru bir şekilde inşa etmektir.

Connection With The Light

 

Düşüş Koşullarını Takdir Etme

Soru: Dostlarla çalışmaya gayret ediyoruz,  onluya girmek için ihsan etmek istiyoruz. Maneviyat için büyük arzu duyduğumuz ve tüm düşüncelerimizin ona yönelik olduğu yönünde bir his vardır.

Sonra aniden bu hissiyat kaybolur; her şeyi unuturuz ve bu koşuldan hiçbir şey kalmaz. Bu neden oluyor?

Cevap: Bunun nedeni egoizminizin sadece küçük bir kısmının size ifşa olmasıdır ki yukarıya yükselirsiniz ve en azından maneviyatta olup bitenlere kulak vermeye başlarsınız. Daha büyük bir egoizmi ifşa etmek için onu eklemek zorundasınız. Bu nedenle, egoizm size eklenmiştir ve buna bir düşüş hissi eşlik eder.

Diyelim ki belli bir koşuldan geçiyoruz, grup hakkında konuşuyoruz, bir şeyler hissediyoruz. Bir sonraki seviyeye yükselmek için, ek bir egoizm parçasına ihtiyacımız var. İlk egoistik seviyemizde 10 kg egoizmimiz varsa, o zaman 10 kilogram daha eklenir. Bu egoizm henüz ıslah olmadığından, eksi 10’un düşüşünü hissederiz.

Ama aslında bu bir artıdır. Egoizm olmadan büyümek mümkün mü? Şimdi, grup içinde çalışırken, bu egoizmi yükselişe çeviririm ve böylece bir sonraki basamağa çıkarım.

Bu nedenle, düşüş koşullarından geçeriz ve onları takdir etmeliyiz! En önemli şey, egoizmimizi takdir etmektir. Orada olmasaydı yükselemezdik, Yaradan’ı hissedemezdik. Bizim eksi sonsuzluk koşuluna ulaşmamız gerekir.

Sonsuzluk dünyasının bütün Malhut’unu, tüm muazzam Kli’yi (ruhun kabını), Yaradan’ın yarattığı her şeyi hissetmeliyiz. Ulaşmamız gereken büyük egoizmi hayal edebiliyor musunuz? Aksi halde bizler kendimizi, Yaradan’a karşı hissetmeyeceğiz. Sonuçta O’nun ile olan bağ yalnızca bizim egomuzdan geçmektedir.

Firavun’un, İsrail’i, yani Yaradan’a yönelen insanları, onlara egoizmlerini veren Yaradan’a yakınlaştırdığı söylenir. Bu nedenle, ifşa olan egoizmi en etkin biçimde uygulamak için düşüşün bütün koşullarının üstesinden gelebilmeliyiz.

Appreciate States Of Descent

 

 

Kabalistik Kitapların Özelliği

Soru: Mistisizm veya dini mucizeler olmadan, Kabalistler tarafından yazılmış kitapları okumanın, niyetimizi düzeltmeye ve kişinin içsel durumunu değiştirmeye yardımcı olduğunu bilimsel olarak nasıl açıklayabiliriz?

Cevap: Mistisizm veya dinin bununla ne alakası var? İkisi de Kabala’nın bir parçası değildir.

Kabalistik kitapları okumak, sizi içsel olarak bir hedefe yönlendirmeye yardımcı olur çünkü onlar, ruhunuzun ona doğru nasıl hedeflenmesi gerektiğinden bahsederler.  Bir müzik aletini akort ederiz, aynı şekilde Kabalistik kitapları okuyarak kendimizi akort ederiz.

Bu diyapozon (akort çatalı), kitaplardan gelir. Onları okumayı deneyin ve bunu hissedeceksiniz. Hiçbir şekilde, her hangi dini emirlerle, yükümlülüklerle veya çeşitli mistik kafa karışıklıklarıyla onu sağır etmemelisiniz.

The Property Of Kabbalistic Books

 

Sorularınıza Cevaplar, Bölüm 236

Soru: Yaradan’a memnuniyet vermek, tüm yaratılan varlıklara birlikte mi yoksa yalnızca yaratılan varlıklardan birine ayrı olarak memnuniyet ve haz vermek anlamına mı geliyor?

Cevap: Yaradan, içinde her şeyi mutlak iyi ve karşılıklı birlik olarak kapsayan bir varoluştur.

Soru: Olağandışı bir sorunum var. Son zamanlarda hissetmeyi bıraktığım: yerlerin, insanların ve genellikle her şeyin enerjisini hissetmek. Dikkatim bir yerde kayıyor,  konsantre olamıyorum, her şey içimde değilmiş gibi oluyor. Ben şifa ve çeşitli tekniklerle uğraşan deneyimli bir insanım.  İlk defa böyle bir durumla karşılaştım ve bununla baş edemiyorum. Bana bir şey söyleyebilir misiniz ya da bir şekilde yardım edebilir misiniz?

Cevap: Dikkatinizi üst kuvvetin tanımına odaklamanızı tavsiye ederim: mutlak iyilik ve yaratılan tüm varlıklar arasında tam bağ. O’nunla bağda hissetmeye başlayana kadar bu tanımı derinlemesine araştırın.

Answers To Your Questions, Part 236

 

Yaradan’la Bağ, Eski Dillerin Temelidir

Soru: İbranice dili, harfler ve hiyeroglifler arasında bir tür orta çizgi midir?

Cevap: Hiyerogliflerin manevi kökenini çalışmadım. Tek bir şey söyleyebilirim: tüm eski dillerin temeli, kişinin Yaradan ile bağıdır. İbranice, en eksiksiz bağı iletmesine ve bu nedenle Tora ve diğer tüm manevi kaynakların onun üzerine verilmiş olmasına rağmen, Çin, Hint, Etiyopya, Mısır’a ait karakterler vb. vasıtasıyla, kişinin Yaradan ile bağı olmadığını söyleyemeyiz.

Her durumda, bir bağ vardır çünkü herhangi bir insan fikrini, duygusunu nasıl ifade edeceğini hissetmeye başlamadan önce, bu bilgiyi Yaradan’dan almıştır. Bu, aynen böyle bir anda ortaya çıkmadı.

Bu anlamda, tüm dillerin manevi kökleri vardır, sadece onların hepsi bozulmuş ya da kaybolmuştur. İbranice aynı kalan tek dildir ve bu nedenle Tora ve diğer tüm kitaplar, tüm insanlığın aşamalı olarak onun manevi köklerinin farkına vardığı, İbranice dilinde verilmiştir.

Biz sadece kökleri bilmiyoruz; Yaradan ile herhangi bir antik dilde, doğru bağı bilmiyoruz. Ama bu şüphesiz var, aksi halde hiçbir şey olamazdı.

Ayrıca, bilim adamları, onların kararları, bilimsel incelemeleri vb. dayanarak müdahale etmişler ve kendi anlayışlarına göre onları “parçalamaya/bozmaya” başlamışlardır. Ondan beri, elbette, tüm dillerin orijinal kaynaklarından gelen hiçbir şey kalmaz.

Connection With The Creator Is The Basis Of Ancient Languages