Category Archives: Maneviyat

Binyan – Kelimenin Yapısı

Soru: Binyanim  – İbranice fiil yapım biçimleri – nereden geldi? Onlar manevi bir köke sahip midir?

Cevap: İbranice matematiksel bir dildir. Diğer dillerin zıttıdır.

Evrende iki güç vardır: Homa ışığı ve Hassadim ışığı. Onların etkileşimi gelecekteki Kli’nin (kabın) temelidir. Yani, ışık her şeyin kökündedir.

İbranice kelimelerin kökü bir, iki veya üç harften oluşabilir. Bu bir satır, iki satır veya üç satırdır. Harfler, kurallarına göre diğer dillerde olduğu gibi rastgele birbirleriyle birleştirilemez. Burada, doğanın yasaları, dünyanın yasaları hariç, hiçbir kural yoktur.

Binyan temelidir, kelime kökünün temelini her zaman açıkça ifade eden, kelimenin yapısıdır:  ışıkların ve arzuların bir kombinasyonudur. Sonuçta, orada başka ne vardır? Işık Yaradan’dan gelir ve arzu, yani niyet, yansıyan ışık, yaratılıştan gelir.

Her şey hangi koşul içinde olduklarına bağlıdır. Sadece bir, iki veya üç satır olabilir. Bu nedenle kural olarak iki çizgimiz var ve özel durumlarda – üç. Bu, kelimenin sadece temelinden bahseder.

Tüm bu meseleler açık bir biçimde matematikseldir. Orada rastgele hareket olamaz.

Binyan – The Structure Of The Word

 

Gücünüz Olmadığında Ne Yapmalı?

Soru: Gücünüz olmadığında ne yapmalısınız? Kendinizle mi savaşmalısınız?

Cevap: Neden kendinizle savaşıyorsunuz? Kendinizi asla yenemezsiniz çünkü o siz değilsiniz, sadece sizden daha güçlü olan egoizminiz ve bundan başka hiçbir şeyiniz yok. Bu zaten kaybedilmiş bir savaştır.

Yapmanız gereken tek şey gruba mümkün olduğunca bağlı kalmaktır. O zaman güce, bir yöne, sorunların üstesinden gelmek için ihtiyacınız olan her şeye sahip olacaksınız.

Soru: Gelişmekte olduğunuzu düşünerek nasıl kapana kısılmazsınız, ama gerçekte uzun zamandır yoldan çıkmış ve geriye gidiyorsunuzdur?

Cevap:  Sadece gruba yapışarak. Başka bir tavsiye veremem. Eğer bir onlunuz varsa, o zaman bir hayat çizginiz olur. Eğer yoksa o zaman boğulursunuz.

What To Do When There Is No Strength?

 

Savaşlar İlerlemeye Yol Açar Mı?

Soru: Karşılıklı yok etmenin, toplumun gelişmesinde gerilemeye yol açtığını söylemektesiniz ancak nihayetinde savaş genellikle üretici güçleri teşvik etmiyor mu?

Cevap: Evet, savaşlar üretim güçlerini canlandırır ancak asıl önemli şey olan, toplumun ve insanların içsel gelişimlerine katkıda bulunamazlar. Aksine, erkekleri bir sonraki çift sarmalın içine sokarlar ve bu nedenle teknik ilerleme, getirdikleri tek ilerlemedir.

Elbette bu, savaşlar ve tehditler için olmasaydı insanlık teknik düzeyde ve dolayısıyla bilimde ve diğer alanlarda çok daha yavaş gelişirdi ama sosyal alanda değil.

Savaşlar, toplumun gerilemesine neden olur, ilerlemeye değil. Savaştan sonra kalan yaraların iyileşmesi çok uzun zaman alır ve neredeyse tedavi edilemezler.  Onlarla ilgilenmemeye çalışırken içeride bir yerlerde gizlenirler ama gerçekte normal ilişkilerin kurulmasına izin vermezler.

Do Wars Lead To Progress?

 

Yaradan’la Bağ, Eski Dillerin Temelidir

Soru: İbranice dili, harfler ve hiyeroglifler arasında bir tür orta çizgi midir?

Cevap: Hiyerogliflerin manevi kökenini çalışmadım. Tek bir şey söyleyebilirim: tüm eski dillerin temeli, kişinin Yaradan ile bağıdır. İbranice, en eksiksiz bağı iletmesine ve bu nedenle Tora ve diğer tüm manevi kaynakların onun üzerine verilmiş olmasına rağmen, Çin, Hint, Etiyopya, Mısır’a ait karakterler vb. vasıtasıyla, kişinin Yaradan ile bağı olmadığını söyleyemeyiz.

Her durumda, bir bağ vardır çünkü herhangi bir insan fikrini, duygusunu nasıl ifade edeceğini hissetmeye başlamadan önce, bu bilgiyi Yaradan’dan almıştır. Bu, aynen böyle bir anda ortaya çıkmadı.

Bu anlamda, tüm dillerin manevi kökleri vardır, sadece onların hepsi bozulmuş ya da kaybolmuştur. İbranice aynı kalan tek dildir ve bu nedenle Tora ve diğer tüm kitaplar, tüm insanlığın aşamalı olarak onun manevi köklerinin farkına vardığı, İbranice dilinde verilmiştir.

Biz sadece kökleri bilmiyoruz; Yaradan ile herhangi bir antik dilde, doğru bağı bilmiyoruz. Ama bu şüphesiz var, aksi halde hiçbir şey olamazdı.

Ayrıca, bilim adamları, onların kararları, bilimsel incelemeleri vb. dayanarak müdahale etmişler ve kendi anlayışlarına göre onları “parçalamaya/bozmaya” başlamışlardır. Ondan beri, elbette, tüm dillerin orijinal kaynaklarından gelen hiçbir şey kalmaz.

Connection With The Creator Is The Basis Of Ancient Languages

 

 

 

Mutlak Sıfır

Bir kişi kendini iptal etmeye nasıl karar verebilir? Çaresizlikten.  Bir tür problem gelir, stres, ne yapacağınızı bilmediğinizde çözülemez bir problemdir. Yaradan benim için her yönden çıkışları engeller, hiçbir yere kaçış yoktur ve hayat ölümden daha kötüdür. Ve sonra tek çıkış yolunun bu durum karşısında kendimi iptal etmek, bir şekilde onu çözme isteğimi gidermek ve bir şeyler yapmak olduğunu anlarım. Tüm bunları düzenleyen Yaradan’ın, her şeyi Kendi yoluyla çözmesine izin verin. Sadece kendimi iptal etmem gerekir.

Bu tür durumlarda kendimi nasıl iptal edeceğimi öğrenirim. Sanki bütün dünya üzerime çöküyor gibi, ve bu durumdan kurtulmanın ya da bir şekilde saklanmanın bir yolu yoktur. Sonra Yaradan bana şu düşünceyi gönderir: “Sana yardım etmek için her şeyi yaptım. Realiteyi kontrol etmeyi bırak! Senin işin, Ben’im tarafımdan yaratılan realitenin önünde kendini iptal etmek.” Böylece kişi, kendini nasıl kısıtlayacağını öğrenmeye başlar.

Bu eylemler hala egoisttir. Yalnızca kendimi düşünme konusunda başa çıkamam, fakat bu düşünceleri bırakırım çünkü bu benim tek kurtuluşumdur. Aynı zamanda bu, sadece darbelerden bir kaçıştır ama kendimden nasıl çıkacağımı bu şekilde öğrenirim. Yaradan, bana çaresizliğimden çıkış yolunu öğretmek zorundadır. O zaman bunun gerçekten doğru bir yaklaşım olduğunu anlarım.

Dünyayı kontrol etmediğime, ancak her şeyin Yaradan tarafından düzenlendiği sonucuna varırım, her şeyin nedenin O olduğunu kabul etmemi bekleyendir çünkü O’ndan başkası yok, O iyi ve iyilik yapandır. Bu nedenle, her şey daha iyisi içindir – maddi yararım için değil, manevi ilerlemem içindir. Şimdi, Yaradan’a doğumda emek vermek gibi, bana yardım eden zorlu durum için teşekkür etmek isterim. Aksi takdirde, egoizmden çıkamayacağız.

Alternatif olarak, haz alma arzusunun, ihsan etme arzusunu elde etmek istediğimizde bize gösterdiği çeşitli zor koşulları hayal ederek bir grupta çalışmaya başlamalıyız. Bu şekilde kendimiz şafağı uyandırırız.

The Absolute Zero

 

Arzu Değişir, Düşünceler Değişir

Soru: Bir arzu beni kapladığında, onun hakkında durmadan düşünebilirim. Arzu aniden daha yüksek bir düşünce seviyesini nasıl etkileyebilir?

Cevap: Arzu değişir, düşünceler değişir. Yeni arzuma nasıl hizmet edeceğimi düşünmeye başlıyorum.

Soru: Arzu değişene kadar düşünce değişmez mi?

Cevap: Tabii ki. Boş bir kafayla,  hiçbir şey düşünmeden, içinde dolaşan dalgalar dışında hiçbir şey olmadan ne kadar zaman harcıyoruz. Bir şey için bir arzu ortaya çıkar çıkmaz, işte budur, zaten onu nasıl ve ne zaman yerine getireceğimi düşünmeye başlıyorum.

Desire Changes, Thoughts Change

 

Böylece Acılık, Tatlılık Olur

Soru: Maddesel yanılsamanın tadının acı mı tatlı mı olacağını ne belirler? Kontrol edebilir misin?

Cevap: Sadece yukarıdan, Yaradan’dan geldiğini kabul ederek kontrol edilebilir ve bu nedenle herhangi bir acılık, tatlılık olur.

Gerçi realitede, evrende hiç tatlı bir şey yoktur.  O kötüdür, salt acılık, salt tuz, biber, asittir. Ancak, bu hisseleri Yaradan ile ilişkilendirmeye başladığınızda, tatlılıkla iç içe olurlar.

Aynı acı, tuzlu, ekşi ve diğer benzer durumlar, Yaradan’ın tatlılığıyla dolu hale gelir ve inanılmaz lezzetli olurlar! Buna benzer başka bir tatlılık yoktur.

Üst dünyanın tatlılığı, karşılıklı olarak birbirini tamamlayan iki karşıtlıktan oluşur. Bizim dünyamızda olduğu gibi: Diyelim ki tatlı ve ekşi bir şey var. Örneğin, çikolataya brendi veya votka eklenir. Onsuz, imkânsız, işe yaramayacaktır. Böyle bir şey olmalı yoksa tadı hissetmeyeceksiniz.

Soru: Veya dünyamızda Oscar ödülü veya Nobel Ödülü’nü almanın tatlılığı mı?

Cevap: Hayır, bunlar insanlar acı çektiği için eklenen, tamamen farklı tatlılık türleridir. Sonuçta, hala çaba harcamaktadırlar.

Not: Gerçekten, İsrail Oscar’ını alırken heykelciği elime aldım ve tüm hazzımın bittiğini hissettim. Uzaklaşıp gitti. Bu, sanki hiç bir şey için arzuya sahip olmamıştım gibiydi. Bir dakika ve hepsi kayboldu.

Yorumum: Sic transit gloria mundi! “Böylece geçiverir dünyanın ihtişamı!”

So That Bitterness Would Become Sweetness

 

Düşünce En Büyük Güçtür

Soru: Bizim dünyamızda bir düşünceyi ölçmek mümkün müdür? O elektromanyetik bir dalga mı yoksa başka bir şey midir?

Cevap: Düşüncelerimiz tamamen maddeden bağımsızdır. Doğal olarak, içimizde bazı maddesel tasvirler verirler. Beyin ensefalogramları vb. ile farklı potansiyelleri ölçebiliriz, ancak bunlar düşüncelerin kendileri değildir, düşüncelerde bir şey olduğunda, buna tepki veren maddesel taşıyıcıların bir sonucudur.

Düşünce, tüm dünyayı altüst edebileceğiniz en büyük güçtür. Bizim dünyamızın üstündedir ama buraya bir kontrol sinyali olarak iner.

Soru: Bu en görünmez olanın, en güçlü olduğu anlamına mı gelir?

Cevap: Kesinlikle. Örneğin, bir atom bombasında görülecek ne vardır? Bir kilogramlık az miktarda madde. Patladığında ona ne olur? Karşıt öğeleri, örneğin artı ve eksiyi birbiriyle bağlarsanız, hangi enerjiyi elde edersiniz ?!

Soru: Serbest bırakılan bu enerjiyi, bir düşünce ile karşılaştırabilir miyiz?

Cevap: Hayır, düşünce çok daha güçlüdür çünkü mesafe ve kuvvetle sınırlı değildir. Her şey yalnızca onu kullanan kişiye ve onu kullanış şekline bağlıdır.

Soru: Düşüncenin gücü olumsuz olabilir mi? Örneğin, nazar da bir düşünce midir?

Cevap: Evet, bunlar kullanılmaması gereken çok zararlı düşüncelerdir ama onlar vardır.

Soru: Maneviyatın, maddesellikten bağımsız olduğunu söyleriz. Fakat bir düşünce maddi olmamasına rağmen, yine de bizi etkiler. Bu tek yönlü bir etki midir?

Cevap: Hayır. Maneviyatın maddeselliği etkilemediğini söyleyerek, tamamen farklı bir şey kastederiz. Ancak, maddeselliği kontrol eden maneviyattır. Ruh değilse, maddeyi başka ne kontrol edebilir?

Soru: Bu, maddi olmayan düşüncelerin, maddeselliği kontrol ettiği anlamına mı gelir?

Cevap: Elbette. Dünyayı düşüncelerimizle ne kadar bozduğumuzu bilseydik, ne yapacağımızı hayal bile edemiyorum! İnsanların hangi fiziksel koşullara sahip olduklarına ve bedenlerinin ne kadar acı çektiğine bakın! Bu, sadece bizim kötü düşüncelerimiz yüzündendir.

Thought Is The Greatest Force

 

Kabala Bilimine İhtiyacım Var Mı?

Soru: Maddi hayatım için Kabala bilimine ihtiyacım olup olmadığını nasıl kontrol edebilirim?

Cevap: Maddi hayatınızda ne aradığınızı bilmiyorum.

Kabala bilimi, Yaradan’la, bizi yöneten doğanın üst gücü ile olan bağı ifşa etmek dışında,  bu hayatta size refah/konfor getirme anlamına gelmez. Kişi kendine “Nereden geliyorum? Ne için? Yaşamın anlamı nedir? ” diye bir soru sorarsa –  bu, kişinin bunu ifşa etmek istediği anlamına gelir.

Kabala, bir insana varlığımız, neden yaşadığımız ve öldüğümüz vb.ile ilgili sorulara cevapları verir. Bu dünyadaki hayatınızı daha iyi hale getirmek zorunda değildir. Bu onun amacı değildir.

Do I Need The Science of Kabbalah?

 

İyi Düşünceler Neye Bağlıdır?

Soru: Düşünceler yukarıdan geliyorsa, o zaman bana bağlı olan nedir ki, doğru ve güzel düşünceler bana gelsin?

Cevap: Bu sizin hazırlığınıza bağlıdır. Size yukarıdan gelen düşünce aslında ne iyidir ne de kötüdür. Sizin nasıl ayarlanmış olduğunuza bağlı olarak, sizi ya iyi ya da kötüye ikna eder. Sadece bu şekilde.

Yukarıdan belirli bir etki yoktur. Biz sadece bu şekilde söylüyoruz çünkü bizim için bu daha kolaydır. Bu etkiyi siz kendi içinizde belirlersiniz.

What Do Good Thoughts Depend On?