Category Archives: Maneviyat

Sağlıklı Egoizm

Yorum: Yaratılış planına aykırı olduğu için Kabala ile meşgul olmayan dış insanlara tüm sistemin tam bir resmini aktaramayacağınızı söylediniz.

Cevap: Onlar hiçbir şey anlamayacaklar! Mevcut nitelikleri göz önüne alındığında, onlara ne söylediğimi nasıl anlayabilirler? Ya da tamamen teorik olarak bile olsa, onunla nasıl bir şekilde aynı fikirde olabilirler? Peki o zaman ne olacak? Bu onların egoizmini yok edecek, bildikleri ve yaptıkları her şeyi yok edecektir.

Onların gözünde Einstein aniden küçük bir çocuğa dönüşecek, tıpkı farklı disiplinlerdeki diğer bilim insanlarının tamamen yüzeysel ve sığ görünmesi gibi. Sonra sırada ne var?

İnsanları küçük düşürmek neden? Ciddi katkıları, bağlılıkları için onlara saygı duyuyorum. Onlar sağlıklı egoizmlerinin farkına varırlar ve mümkün olduğunca çok şey bilmek ve elde etmek için çabalarlar. Bu, yine de Yaradan’a giden çeşitli yollar geliştirir. Bilim, üst gücün bir önsezisine giderek daha fazla yaklaşıyor.

Bu nedenle hiçbir şekilde müdahale etmek istemiyorum. Çünkü Kabala’yı öğrenirlerse hiçbir şey yapamayacaklar! Onlar bunu anında unutacaklar! Egoist kendini-savunma sistemi anında devreye girecek ve “Bilimsel alanıma geri döndüm, hiçbir şey bilmek istemiyorum!” diyecekler, hepsi bu.

“Tanrı Sizinle Nasıl İletişim Kurar?” (Quora)

Hayatımızın anlamı ve amacı hakkındaki düşünceler, Yaradan’ın bizi bir diyaloğa davet etme şeklidir.

Bu düşünceler, özel bir teslimatı bize bildirmek için kapımızı çalan kuryeler gibidirler.

Bizim yapmamız gereken sadece kapılarımızı açmak, paketleri kabul etmek, onları ambalajlarından çıkarmak ve içeriklerinden onları göndereni tanımak ve onlara nasıl yanıt vermemiz gerektiğini anlamaktır.

Birçoğumuz kapının sesini duyarız ama bekleriz, koltuklarımızda oturur, televizyon seyreder, telefonlarımıza bakar ve kuryelere paketleri kapının yanına bırakmalarını, onları daha sonra alacağımızı söyleriz.

Böyle bir tutum uyanışı yok eder ve kim bilir bir daha ne zaman kalbimizin kapılarının çalındığını hissedeceğiz?

Bu tür davetler aldığımızda, onları hemen hayata geçirmeliyiz. Paketleri açmak, Gönderici’nin adresini bulmak, O’nun en çok hangi özel teslimattan hoşlanacağını ve bu teslimatın karşılığını O’na nasıl gönderebileceğimizi hesaplamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.

Engellerin Özünü Nasıl Anlayabiliriz?

Soru: Karşılaşılan tüm engellerde Yaradan’ı nasıl görebilirsiniz?

Cevap: Sizi sürekli bu koşulda tutması gereken bir grup ancak size bu konuda yardımcı olabilir.

Fakat size gelenleri nasıl deşifre edebilirsiniz? Bir engelle nasıl çalışabilirsiniz? Önce bu engeli inceliyoruz ve sonrasında kişi kendi içine doğru giriyor.

Neden çalıştaylar, söyleşiler, soru-cevaplar yapıyoruz ve makaleleri neden okuyoruz? Sonuçta, bütün bunlar bizim tüm çalışmamızı tanımlamaktadır. Elbette insan çeşitli koşullardan geçtiği zaman, bunun daha önce hayal bile etmediği bir şey olduğunu anlamaya başlar.

Ancak daha sonra, her yeni koşuldaki birincil kaynakları okuyarak, bunun ne hakkında olduğunu anlamaya başlar. Bu hep daha sonradır, bunu önceden hissetmez ve sonra onlarda yazılanların gerçekten olduğunu görür.

Bu en yüksek psikolojidir, bir sonraki seviyeye, bir sonraki boyuta kademeli, yumuşak bir geçiştir. Yoksa doğanın genellikle yaptığı şeyi mi yapmasını istersiniz? Yani bir tür ölür ve yerine başka bir tür gelir. Bu böyle de olabilir. Bugün biz bir seçimle karşı karşıyayız.

Soru: Neden her şeyi hemen değil de daha sonra anlamaya ve fark etmeye başlıyoruz?

Cevap: Eğer önceden bilseydiniz, egoistçe onun peşine düşmek isterdiniz. Bu nasıl mümkün olabilir?! Ve şimdi, yeni düşünceleriniz ve zihninizle anlıyorsunuz. Eskiden de aynı şeyi okuyordunuz ama şimdi onu yeni bir şekilde hissediyorsunuz çünkü içinizde yeni özellikler, yeni algılayıcılar, yeni duyumlar, değerlendirmeler ve içsel boyutlar doğdu. Kendinizi yeni bir seviyeden incelemeye başlıyorsunuz.

Tek Bir Manevi Alanda

Yorum: Sınıfta düzenli olarak uyuyan birkaç öğrenciniz var. Siz ne yaparsanız yapın, onlar uyuyorlar.

Cevabım: Bu onların doğası. Onlar için bu normal bir durum. Burada yapabileceğin hiçbir şey yok. Bu beni rahatsız etmiyor.

Soru: Ama siz sürekli “Birbirinizi uyandırın” diyorsunuz. Bu, böyle durumlar için geçerli mi?

Cevap: Hayır, bu durum için geçerli değil! Eğer bunu kronik olarak yapıyorlarsa, başka türlüsünü yapamazlar. Onlar tüm etkinliklere katılıyorlar: seminerler, kongreler, her şey, bu yüzden onlardan hiçbir şikâyetim yok.

Yorum: Bir keresinde ders sırasında bir kişiyi uyandırmaya çalıştım ama boşunaydı.

Cevabım: Zaten içsel olarak bağlantısı kesilmiş. Dersi duymaz. Konsantre olamaz veya bir radyo alıcısı gibi bu dalgayı yakalayamaz. Kişiye orda bulunma fırsatı vermek gerekir. Başka bir şekilde yapamıyorsa, bırakın öyle olsun.

Neden bundan bir şey almadığını düşünüyorsunuz? Arkadaşlarıyla birlikte aynı manevi alanda bulunuyor ve bu onun maksimum katılımı.

Onun koşulu böyle.

Onu bir hayvanla kıyaslamak istemiyorum, bizden daha kötü değil ama bir köpek ya da kedi getirin, yanınızda uyuklayacaklardır. Bu, hayvansal organizmasının normal halidir: çaba sarf etmek zorunda olmadığında, uyuklar.

Kabala Çalışmak Kolay Değildir

Soru: Kabalistik gruptan ayrılan insanlara ne olur? Bir şekilde bağlarını kesiyorlar mı, yoksa sistemde içsel olarak kalıyorlar mı?

Cevap: Ayrılanlar arasında hayatın bu dönemini fiilen unutan insanlar vardır. Sonuçta önemli olan insanın ne için yaşadığı ve ihsan etme dünyasına, üst dünyaya özlem duyup duymadığıdır.

İnsanlar bu arzuyu kaybettiklerinde, olağan maddesel değerler sistemine geri dönerler ve normal bir şekilde var olurlar ve başka hiçbir şeyleri yoktur. Bilinçaltında, beyinciğin arkasında derinlerde bir yerde, bir çeşit arka beyinle, başka bir şey olduğunu anlarlar, ancak : “Belki bir gün…” diyerek, bunu kendi içlerinde bastırırlar.

Ya da, insan bir güve gibi uçup sadece onun ışınlarının tadını çıkarmak istediğinde, hayat onlara artık o kadar düz görünmez. Aydınlanma devam ettiği için, zaten başka bir dünyanın ve başka bir yaşamın olduğunu hissediyorlar.

Bizden ayrıldıklarında, bu dünyada mutlak tam bir neşeye sahip olmadıklarını düşünüyorum. Bugün buna kim sahip ki? Daha yüksekte başka bir şey olduğu hissi insanı sürekli kemirir ama ulaşılması zordur: “Bunu sonraya bırakacağım.” der.

Ne yapabilirsiniz? Bu basit bir şey değil. 1975’ten beri Kabala’da olan biri olarak konuşuyorum. Burada gerçekten kalanlar, elbette ki kahramanlardır. Dünya grubunun ana kısmı, bu yüzyılın başında bize gelen insanlardır.

Üç Çizgide Nasıl Çalışılır?

Soru: Üç çizgide çalışmanın farklı yolları olduğunu söylediniz. Ne demek istediniz?

Cevap: Diyelim ki, ben bir babayım, kocayım, öğretmenim ve vatandaşım. Tüm ilişkilerimde orta çizgide davranmalıyım: kendimle ilgili, her şeyle ilgili ve bilim, sanat, teknoloji, ekonomi, finans, doğaya karşı tavrım vb. her şeyde uygulanmalıdır.

Eylemlerimizin her biri arzudan gelir ve bu nedenle egoizmimiz tüm eylemlerde yer aldığı zaman, onların hepsi en uygun şekilde orta çizgiye uymalıdır, kesinlikle ihsan etmeyi, sevmeyi ve çevreleyen sistemi dengeli, nazik ve sakin hale getirmeyi amaçlamalıdır.

Bugün mutlak bir uyumsuzluk içindeyiz çünkü aramızda üç çizgi sistemi veya bütünsel bir karşılıklı bağ sistemi tezahür ediyor ve bunu kendi içimizde fark edemiyoruz. Dolayısıyla doğanın bize gösterdiğinin tam tersi bir durumdayız. Bizim açımızdan ne algımızda, ne eylemlerimizde ne de düşüncelerimizde herhangi bir şeye ya da kimseye karşı üç çizgi davranışı olmadığı ortaya çıkıyor. Bu yüzden tüm faaliyetlerimizde kriz içindeyiz.

Orta çizgi, tüm iyi ve kötü niteliklerimi, düşüncelerimi, arzularımı ve hareketlerimi herkesle iyi bir ilişki kurmaya yönlendirmem anlamına gelir. Asıl peşinde koştuğum şey budur çünkü bunu başarabilirsem ve hayatımda böyle bir yol izlersem, o zaman kendimi, insanlığı ve dünyayı mükemmel, ebedi, sonsuz ve her bakımdan iyi yapacağım. Bu nedenle, orta çizginin ne olduğunu çalışıyoruz.

Kabala bilgeliği, Bina ve Malhut‘un birleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Masah de Hirik‘i, ikinci kısıtlamayı (Tzimtzum Bet) ve diğerlerini oldukça derinlemesine inceler.

Ancak ortalama bir insanın buna ihtiyacı yoktur. Ona ancak şunu söyleyebiliriz: “Egoist olmana rağmen, her şeyi ne kadar kendin için istesen de, bunun üzerine çıkmaya çalış ve başkalarının durumunu da hesaba kat. Yapabiliyorsan, onların durumlarını seninkinden daha yüksek hayal et. Dene! En azından bir şekilde, bir kez bunu yapabilir misin? Ve aynı zamanda insanlığın böyle bir durumda nasıl var olacağını düşün. Hepsi bu.”

İnsanların bunu anlamasının gerekeceği bir duruma doğru ilerliyoruz; aksi takdirde kelimenin tam anlamıyla birbirlerini diri diri yiyecekler. Her şey bir insanın doğasında vardır ve kendimizi farklı ilişkilere içsel olarak hazırlamaya başlamazsak, bu gerçekleşebilir.

Son Islahtan Sonra Dünya Nasıl Olacak?

Her birey kendi yararı ile topluluğun yararının bir ve aynı olduğunu anlayacak ve bununla dünya tam ıslahına gelecektir (Baal HaSulam, “Barış”).

Birisine burada komünizm veya sosyalizmden bahsediyoruz gibi gelebilir ama aslında Kabala bilgeliği doğanın genel yasasını açıklar, buna göre tüm doğa herkesin herkese bağlı olduğu bütünsel bir biçimde birbirine bağlı ve bağlantılıdır.

Kabala bilgeliği, doğanın her bir unsuruna ve Yaradan olarak adlandırılan, onun genel gücüne fayda sağlamak için genel doğayı nasıl etkileyebileceğimizi açıklar.

Buna ister sosyalizm ister komünizm deyin, fark etmez, ancak bütünsel doğanın genel yasası başlangıçta tüm evrende işler. Hareket eden, her şeyi birbirine bağlayan ve tam bir birliğe götüren tek bir güç vardır. Doğanın tüm parçaları birbirine bağlıdır ve onları doğada başlangıçta yerleşik olan bu bütünsel bağımlılıktan çıkarmaya hakkımız yoktur.

Bu nedenle, bu yasayı çalışmalı ve bize daha uygun ve faydalı görünen herhangi bir değişiklik yapmadan, onu nasıl uygulayacağımızı bilmeliyiz. Görevimiz doğa kanunlarını çalışmak ve onlara uymaktır. Bu tavsiye bize Kabala bilgeliği tarafından verilmektedir ve bu tavsiyeye uyanlar kesinlikle başarılı olacaktır.

Son ıslahtan sonra, tüm insanlık öyle bir şekilde birleşecek ki herkes kendi kaderini anlayacak ve tüm gerçeklik bize başından sonuna açıkça ifşa edilecek yani Yaradan herkese ifşa olacaktır. Açık, şeffaf bir dünyada yaşayacağız ve karşılıklı işbirliği ve birlik içinde, sadece insanlarla değil, genel olarak tüm cansız doğa, bitkiler ve hayvanlarla kucaklaşarak nasıl doğru bir şekilde var olacağımızı bileceğiz.

Manevi Bir Bakış Açısından Dünya Coğrafyası

Soru: Tüm realitenin on Sefirot’a bölündüğü, bunların da yine on Sefirot’a bölündüğü ve bu şekilde devam ettiği bilinmektedir. Bu, dünyanın her yerinde Kudüs, Kinneret Gölü ve Celile’ye benzer bazı yerler olduğu anlamına mı gelir?

Cevap: Hayır. Kabalistler tüm dünyayı yalnızca İsrail topraklarına, ardından Ürdün, Lübnan, Suriye ve Babil olarak ayırırlar.

Bu topraklar özel bir manevi etki altındadırlar ve bahsettiğim gibi aşağıya doğru inerler: İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Babil yani bugünkü Irak.

Dünyanın diğer tüm bölgeleri, hemen hemen aynı seviyededir ve manevi olarak kesinlikle cansızdır. Ama oradan insanlar manevi köklerine yükselmeye başladıkları zaman, söylendiği gibi, İsrail toprakları ham bir deri gibi dünyanın tüm topraklarına yayılmaya başlayacaktır.

Yorum: “Ürdün, Suriye…” diyorsunuz, ki bunlar İsrail’in şu andaki düşmanları, bizi yok etmek isteyen ülkeler, İsrail’e en yakın ülkeler. Dünyamızda her şey alt üst olmuş durumda.

Cevabım: Çünkü bizler baş aşağı durumdayız. Köklerimize döndüğümüz ve kendimizi tersine ıslah ettiğimiz anda, komşularımızın ıslahı hemen gerçekleşecektir. Biz, kendimizi değiştirmeden onlardan herhangi bir değişim beklememeliyiz.

Umalım ki ilk önce bunu fark edelim, hissedelim ve uygulayalım.

Doğru Bir Bağa Sahip Olursak Her Şey İyi Olacaktır

Kişinin içinde bulunduğu durumu ne kadar zor olarak algıladığı, hangi hedefe doğru ilerlediğini anlamasına bağlıdır. O zaman, iyi bir sonuca götürdüğü sürece, herhangi bir koşuldan geçmekte sorun yaşamayacaktır.

Bize neler olduğunu ve ne olması gerektiğini anladığımızı düşünüyorum. Kötü ve iyi bir durum arasındaki fark, aslında sadece aramızdaki bağın niteliğindedir.

Eğer bağ, iyi ve doğruysa, o zaman her şey tıkanmamış borulardan serbestçe akan su gibi sorunsuz ilerler. Asıl mesele, içlerinde tıkanıklık olmaması ve hiç kimsenin diğerlerinin erişimini engellememesi, aksine onları birbirine bağlamak ve birleştirmek istemesidir.

Duyguların Hizmetindeki Akıl

Soru: Kabalistik bilgiyi yayarken, kişinin alınan materyali anlamayabileceğini, ancak içinde bazı mekanizmaların tetiklendiğini ve bunun, açıklamayı aklıyla anlamasından daha önemli olduğunu söylüyorsunuz.

Bu nasıl çalışıyor?

Cevap: Evet, asıl mesele bunun önce duygularda gerçekleşmesi ve sonra aklın anlamasıdır.

Öyleyse neden aklı önemsemem gerekiyor ki? O sadece duygulara hizmet eder. Önce bir resim görüyorum, onu hissediyorum ve sonra onun hakkında düşünmeye başlıyorum. Dünyadaki her şeyde ve algımızdaki her şeyde bu böyledir. Akıl sadece duygularımın hizmetkârıdır. Duyguları tanımlar, ölçer, sıralar, karşılaştırır, analiz eder ve bana bir fikir verir.

Bu nedenle, eğer duygularım hakkındaki fikrimi değiştirmem gerekirse, bu bir iştir ve eğer duygularımı aklın yardımıyla değiştirmem gerekirse, bu farklı bir iştir.

Soru: Fakat Kabalistik bilginin fiziksel olarak yayılması nasıl gerçekleşiyor?

Cevap: Sadece yukarıdan. Işığın daha da geniş bir alana yayılması, daha da derinlere nüfuz etmesi için bir koşul sağlıyoruz.

Diğer insanlarla dışsal olarak bağ kurduğumuz için, ışığın bizim aracılığımızla onlar üzerinde etki etmesini sağlıyoruz. Bu şekilde onlar da yavaş yavaş fikirlerini, bize, dünyaya, her şeye karşı tutumlarını değiştiriyorlar.