Category Archives: Birlik

Fırfırsız Yaşam

Soru: “Diğerleri ile bağ içerisinde olmaktan hoşnut olmak” ne anlamına gelmektedir? Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Cevap: Bunu açıklayabilmek imkansız çünkü bunu dünyamızda hissetmiyoruz. Diğerleri ile bağ içerisinde olmaktan hoşnut olmak demek, aramızda varolan kuvvetin ortaya çıkarılması anlamına gelmektedir.

Halen bu bağ aramızda bencilce bir şekilde bulunur yani bunun zıttındadır; şimdi ben diğerlerinden daha yüce olmaktan hoşnut olurum, diğerlerinden daha iyi olmaktan, onların gözünde olumlu durmaktan, onların saygılarını hissetmekten vs. Bunun için bütün yaşamım boyunca çalışırım. Hayvansal varoluşumun karşılanması için gereken şeyler dışında; yaptığım herşeyin amacı diğer insanların gözü önünde muhteşem görünmek ve onların saygısı ve hürmetini kazanmak ile ilgilidir.

Eğer bu bana baskı yapan bencilliğimin gerekliliği olmasaydı, bir çift pijama alıp tüm yaşamım boyunca giyerdim ki, nitekim bu en rahatıdır. Tüm yaşamım boyunca terliklerimi giyer ve yaşamımı en rahat şekilde, komşularımın ne düşüneceğine önem vermeden yaşardım. Başka ekstra şeyler ile ilgilenmezdim çünkü herhangi bir tutum ve değerler yüzünden yani dış fiziksel dünyadaki mücevher, saç stili, araba vs. gibi şeylerden kendime fayda sağlamazdım. Bedensel ihtiyaçlarımın dışında pek başka ihtiyaçlarım olmazdı.

Eğer manevi ihtiyaçlarımızı sadece hayvansal ve fiziksel ihtiyaçlarımız için gerekenler ile birlikte geliştirebilirsek, bizler hemen çabucak gelişimimizin ifşası ile bir sonraki basamağına yani bir sonraki seviyemize ulaşırız.

KabTV’den, ‘’Bütünsel Toplumun Temel Kavramları’’, 5.2.2012

Bu makale Dr. Laitman’ın bloğunda 20 Mart 2012 tarihinde, 16:24’te yayınlanmıştır.

Avrupa: Entegrasyona Doğru

Düşünce: (Almanya Başbakanı Angela Merkel): “Merkel egemen borç krizini bitirmek için Avrupa Birliği bünyesinde bir araç olarak yeni politik entegrasyonu yardıma çağırdı. “Neslimizin şimdiki görevi, Avrupa’da ekonomik ve para birimi birleşmesini tamamlamak ve adım adım, politik bir birleşmeyi yaratmaktır.” Merkel, bir saatlik konuşmasında 1000’den fazla Hıristiyan Demokratik Parti delegesine. “Yeni bir Avrupa için devrim zamanıdır.” dedi.

Yorumum: En azından kısmi bir entegrasyona giderlerse, kazacaklar ve sonrasında entegrasyonun tamamlanması gerektiğinin farkına varacaklar.

18 Mart 2012  17:53’de yayımlandı.

Suç Tanrıları

İnsanlar eksik olan tek şeyin, beraberce dünyanın ıslah edilmesi ve birliği olduğunu anlayıncaya kadar bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Her insan birşey ister. Ne istedikleri pek önemli değil- her isteği karşılamak, tatmin etmek mümkün değildir. Birinin üzerine diğeri yığılarak zorlar ve başkalarının pahasına keyif sürmemizi sağlar. Şu şekilde herşey düzenlenir: Bizler bencilce sadece ufak bir parçayı elde ederiz, yaptığımız kalan herşey başkaları pahasınadır.

Şöyle ya da böyle, kişi bedeni için gereken yiyeceğin dışındaki herşeyi başkalarından alır. Bu, kısıtlama olmaksızın herkes için geçerlidir. Benim atmış olduğum ekmek parçası, bozulmuş bir domates, birinin eksiğidir, birinin ona ihtiyacı vardır.  Tanımını yaparsak, bencil olan kimse başkalarından çalarak yaşar.

İşte bu sebeple, dünyamızda kimse mutlu ve tatminkar olamaz. Sistem bütünseldir ve bu nedenle, kendim için birşey aldığımda, otomatikman başkalarından çalmış olurum.

Eğer ben herkese ihsan edersem, bolluk da benim içimden geçer. Bu metodu ‘sindirmemiz’ zordur fakat çok basit bir metotdur. Gerçekte herşey bu sebepten dolayı vardır. Aynı zamanda bencilliğimize bağlı olarak varolan tek şey kalbimizde ve aklımızda akıp gidendir- fedakarlık gerçeği için zırva.

Bu sebepten dolayı bizlerin sadece bir çözümü bulunmaktadır: Birlik olabilmemiz için kendimiz ile ilgilenmek. Kalplerimizi en azından birkaç milimetre yaklaştırabilirsek, dünyamız hemen bir rahatlama yaşayacak. O zaman haydi yapalım.

Herşey kişinin içinde ne olduğuna bağlıdır. Bu onun hakikatı algılamasını ve hakiki gerçeği de belirlemesini sağlar.

Ben Ve Yaratan Grubun İçinde Buluşuruz

Bir kişi Yaratan’ın ifşasına yaklaştığı zaman, Sina Dağının önünde duruyor olduğunu hisseder. Bir taraftan onun tüm kötü arzuları oradadır ancak diğer taraftan ise kişi amacı edinmek ve Yaratan’ı ifşa etmek için bunun olduğunu anlar, kişi O’ndan kopye edilen ihsan etme niteliğini almak için arzusunu hazırlamalıdır. Tüm bunlardan sonra ‘Adam’ (Adem) kelimesinin anlamı: Yaratan’a ‘benzer’ (Domeh) demektir.

Ve böylece, bizler farklı ihsan etme formlarını almak için hep beraber arzumuzu hazırlıyoruz öyle ki bu arzu damgayı kabul edebilsin. Tora’nın (Işık) verilmesinin koşulu budur, şöyle yazılır: “Sizler bugün hepiniz …” Bir değil hepiniz: Çünkü ifşa edeceğimiz Üst Güç bizim ortak birliğimizin içindedir.

Aslında maddesel arzuyu hazırlamak için çok basit bir şeye ihtiyaç vardır. Bu arzunun hiç bir şekilde bizim bu dünyaya ait olmadığı doğrudur ve zaten işte bu yüzden bizim için zordur. Buna: Karşılıklı dahiliyet denir. Hepimiz birbirimize karşılıklı olarak dahil hale gelmeliyiz, arzularımız vasıtasıyla birbirimizle bağlanmalıyız, başka bir şeye ihtiyaç yoktur. O zaman kırılmanın öncesinde olduğu gibi Üst Işığın girebileceği ve kendi baskısını (damgasını) yapabileceği ‘yer’e ulaşacağız.

Ve bu sebepten ötürü, eğer birlik olmak, Yaratan’ı ifşa etmek için bu doğrultuyu tutuyorsak ne yaptığımız mesele değildir, yazıldığı gibi: “İsrail (Yaratan’a doğru arzusu olan), Tora (Işık) ve Yaratan birdir.” “İsrail” adam anlamındadır. “Tora” dostunu kendin gibi sevmenin noktasında bizleri birleştirecek olan Işığın gücüdür. Ve “Yaratan” bizler birlik olduğumuz zaman bize Kendi damgasını veren Köktür.

Bu şekilde ben grubun tarafında duruyorum ve Yaratan diğer tarafta durur. Ve eğer O ve ben grubun içerisinde buluşabilirsek o zaman ifşa gerçekleşir.

İlerleyişimiz bu şekildedir. İşin özü tüm çalışmamız buna hazırlanmaktır. Eğer hepimiz hep birlikte durursak bu durum gerçekleşecektir.

23.02.2012 Tarihli Arava Arvut Kongresinin 2. dersinden

Dostlara Bir Gülücükle Dön

Rabaş, Şlavey Hasulam (Merdivenin Basamakları), “Her biri dostuna yardım etti”: Bilakis, dostunun düştüğünü gören bir kişi dostuna yardım edebilir. Yazıldığı üzere “Kişi kendini zindandan kurtaramaz”. Aksine, kişinin ruh halini yükseltebilecek olan yine kişinin dostudur.

Bu şu anlama gelir; kişinin dostu kişiyi içinde bulunduğu koşuldan çıkartıp, onu canlılık koşuluna yükseltir. Daha sonra kişi yeniden güç kazanır ve hayat ve bolluğun getirdiği güveni yeniden edinir. Ve kişi sanki amacı şimdi daha yakınmışcasına yola koyulur.
Rabaş, 34. Mektup: Tarz, dostunun bir etkinliğine giden kişininki gibidir. Kendini düşünmez – iyi ya da kötü bir ruh haline sahip olup olmadığını düşünmez – dostunun sevincine katılmak zorundadır. Somurtmamalı, mutlu bir yüz sergilemelidir.

Kişi, dostlarının birliği zaten hissettiklerini görmelidir. Ve eğer bir daire inşa ederse, grupla bağı amaçlarsa, eğer onun içinde olmayı isterse, o zaman neşe ile birlikte hem negatif hem de pozitif güçler edinir. Dostlarla birbirlerine olan bağda Yaratan’ı ifşa etsin diye her şey ona gereken güçle ve doğru miktarda gelir.

Dostlarla birleşmek, yardım almak için gerekli bir koşuldur. Fakat dostların bana gelmeleri gerektiğini düşünmek doğru değildir. İlk önce (a) ben onlara dönüyorum ve daha sonra onlardan güç alıyorum (b):
a – gruba dahil olmak.

b – güç almak.

Farklılıklarımızın Üzerinde Karşılıklı Sorumluluk

Kötü olmadan iyi yoktur ve iyi olmadan da kötü yoktur. Sadece ikisi dengede olduğunda, ikisi arasında yaşam hissi ve saadet büyür. Bunu her “yaratı”da görürüz. Müzikte bile, minör ve majör birbiri olmadan devam etmez. Notaların kesiştiği noktalarda müzik, her akordaki dirençle sürekli titreşir, ahenksizlik ve ahenk birlikte var olur. Armoni, uyumsuz sesler arasındaki doğru ilişkidir.

Hatta evde bile, eğer iki zıddı bir araya getirmezseniz, bir anlaşmaya ulaşamazsınız. Aile içi huzura nasıl erişebilirsiniz? Nihayetinde, barış bütünlüktür, orta çizgidir, iki karşıt şeyden oluşur. Onlar yavaş yavaş büyürler ve aralarındaki karşıtlık da daha güçlenir. Onları geçersiz kılmazsınız, aksine, onları birbirine bağlarsınız, onları birlikte yukarıya taşırsınız.

Bu karşılıklı sorumluluktur: Farklılıklara rağmen, bizi birbirimize bağlayacak ortak üst gücü ararız. Sadece o gücü çağırmayı, onu çekmeyi isteriz ki böylece o bizim aramızda olur.

Aslında “o”, gelecekteki “biz”dir. Şu an birbirimize doğru şekilde davranamıyoruz. Dolayısıyla, o karşılıklı ihsan etme gücünün bizde kıyafetlenmesini, bizim içimizde uyandırılmasını istiyoruz.

Günlük Kabala Dersi, 4. Bölüm, “Özgürlük”, 2.01.2012

Egonun Dipsiz Çukurunun Üzerinde Sevgiden Bir Köprü

Lizhensk’li Kabalist Elimeleh, “Işık saçan bir şey ve Güneş”: Esas olan, sevgi ile her bir dostla birleşmek, tek bir kalple Yaratan’a hizmet etmek, birlikte birbirine yardım etmek, aramızdaki bağı genişletmek ve tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir.

Genel olarak tüm çalışmamız tek bir eylemdedir, tek kalpli tek bir adam olarak birleşmektir, tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir. Birbirimizden kopukluğumuzun seviyesini ifşa etmemiz için özellikle yaratılmış olan o kırılmayı bu şekilde düzeltiyoruz ve onun üzerine sevginin köprüsünü bu şekilde inşa ediyoruz.
Yukarıdan verilen bir engelin yardımı ile egomuzun dipsiz çukurunun üzerinde uzanacak olan köprünün yüksekliği, müşterek manevi Partzuf’umuzu inşa edişimiz ve içinde yaşayacak olduğumuz ebedi realitenin ifşası bu şekilde bir çalışma ile oluyor. Böylelikle yol üzerinde birbirimizden kopukluğun daha çok darbelerini alacağız ve karşılıklı garantide, birlik içinde ve integral sistemin mükemmel bir şekilde akort edilmiş bir mekanizması gibi birbirini tamamlayıcılık nosyonu içerisinde sevginin bağını inşa edeceğiz. Her seferinde mükemmelliğe özlem duymamız gerek. Mükemmel olmak için sistemimize eklenmesi gereken yeni detaylar ve aksaklıklar bizlere ifşa olacak. Ve biz, bu detayları bulmaktan ve düzeltmekten dolayı mutluluk duyacağız. Çünkü ıslahlar bizi gerçek mükemmelliğe doğru götürüyor.

İfşa olan kötülükten dolayı mutluluk duymalıyız. Baal HaSulam Igrot (Mektuplar) 5’te, zaten orada olan ve şimdi ifşa olan kusurlardan dolayı hoşnutum ve neşeliyim, diye yazıyor. Şöyle devam ediyor: Her ne kadar daha ifşa olmayan kusurların tümünden pişmanlık duysam ve üzgün olsam da, zira gizli bir kusur düzeltilemez. Bu nedenle kusurların ifşa olması çok önemlidir. Ve neşeyle kabul edilmelidirler. Kişi bir gruba doğru bir biçimde bağlandığında tüm engelleri, problemleri ve zorlukları sevinçle kabul eder. Çünkü bunları aşarak ve bunların üzerinde düzgün bir bağ inşa ederek, bilgi, bilgelik ve sevgi, kötülüğün üzerinde ifşa olur. Kişi, kötü dipsiz bir çukurun derinliği kadar yükseklikte bir manevi tepeye tırmanır ve Yaratan’ın sonsuz dünyasını algılar.

– 19.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü bölümünden alıntıdır, “Arava kongresi için tavsiye”.

Çok Güçlü Bir Arzu

Bütün kongreler tek bir düşünceyle yapılmalıdır. Düşünce oldukça basittir. Üst Işık, hiçbir değişime uğramadan sonsuz sükûnet içendedir. Eksiksiz ihsan etme halindedir ve onun tarafından yapılan hiçbir kısıtlama yoktur. Işığı almadaki tüm kısıtlamalar, Işığa olan zıtlığımız ölçüsünde bizden kaynaklanır.

Dolayısıyla, yapmamız gereken tek şey kendimizi değiştirmek ve bir dereceye kadar Işığa benzer hale gelmektir.  Işık sevgi, bağ ve denge sunar; bu yüzden en azından belli bir dereceye kadar bu niteliklere sahip olmak zorundayız. Bu nitelikleri edinerek, içimizdeki ihsan etme ve sevgi niteliklerini ve üst Işığı hissedebiliriz.

Bu nitelik, bu hissiyata Işık ya da Yaratan denir. Işığın niteliklerini edindiğimiz zaman, Işık içimize yerleşecek, biz onu hissedecek ve onun içinde olacağız. Kendimizi ve dünyayı bu niteliğin içinde gözlemleyeceğiz, çünkü üst dünya dediğimiz bir sonraki derecede var olacağız. Edinmemiz gereken şey budur.

Bu edinim sadece üst Işığın yardımıyla gelir çünkü bizi etkilemek ve ıslah etmek durumundadır. Ancak, eğer Işık sonsuz sükûnet içindeyse biz onun etkisini nasıl uyandıracağız? Bunu talep etmeliyiz işte o zaman Işık bizi ıslah eder. Işık sadece arzumuz ölçüsünde ve arzuladığımız şeyin özelliklerine göre bizi etkiler.

Eğer sadece kendimiz için almayı ve dünyayı egoistçe kullanmayı arzularsak, Işık bizi buna göre etkiler: Bizden uzaklaşır ve dolayısıyla durumumuzu kötüleştirir. Ancak eğer Işığa benzer hale gelmeyi ve ona yakınlaşmayı arzularsak, o zaman arzumuz ölçüsünde, ışık bize yakınlaşır. Temel olarak her şey, üst Işığın bizim ona yaklaşımımıza bağlı olarak etkisini göstermesine bağlıdır.

Dolayısıyla, kişiden istenen, sevgi ve ihsan etmeye arzu duymasıdır. Daha sonra, Işık bizi etkiler, Işığımız olacak ihsan etme ve sevgi arzusunu bize getirir. Diğer bir deyişle, üst Işık ihsan etme ve sevgiye olan bir özlemi yansıtır. Bu manevî kabın doyumunun ölçüsü, dediğimiz şeydir.

Öyleyse, ihsan etmek, sevgi ve birlik için büyük bir arzuya sahip olmalıyız. Işığa doğru olan bu özlem bizi, sevgi içinde olan ve veren yapar ve bir sonraki derecede, ihsan etme niteliğinde, üst dünyada var olmamıza izin verir.

Birlik Günü Dersinden alıntı 29/01/2012

Evrensel Bir Dönüşüm

Arava kongresine gitmemizin nedeni birliğin ve birleşmenin gücüne çok acilen ihtiyacımız olmasıdır. Bize gücü ve dünyayı ıslaha getirmenin anlayışını verecekler. Dünyada birliğimizden daha büyük bir güç yok. Tüm diğer araçlar maddesel, bizim ise genel sistemi değiştirmemize ve evreni dönüştürmemize imkan sağlayan manevi gücümüz var.

Evrenimiz, örneğin ışık hızı gibi sınırlı sayıdaki konstantlara boyun eğer. Bu ana boyutlarda en ufak bir değişiklik meydana geldiğinde doğanın tümü farklı olur. Konstant değerler değiştiğinde, dünyamız var olduğu bir önceki formunda artık daha fazla var olamaz.

Bu nedenle biz manevi gücün yardımıyla bu konstantların korelasyonlarını bir parça düzeltebiliriz. Ve bunun ardından dünya yavaş yavaş “akar” ve formunu değiştirir. Kimse bunun farkında değil fakat birden herkes daha akıllı ve sezgileri daha kuvvetli bir hale gelir, herkesin gözleri açılır, insanlar daha fazla anlar ve hissederler ve her insan kendi bilincinde yükselir, birlik fikriyle daha büyük bir temasa girer ve değişim ihtiyacının farkına varır. Biz insanlar için ıslah eden ışığı açıyoruz ve ışık onları geliştiriyor. Ancak onları dünyevi bilgelikte değil, üst seviyedeki bilgelikte, yani birleşmenin bilgeliğinde geliştiriyor. Birliğimiz ile insanoğlu için açmak zorunda olduğumuz yol bu.

– 16.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

Köke Bak

Soru: “Yaratan’a memnuniyet vermek” ne anlama geliyor? Yaratan ihsan etme niteliği, ben kime memnuniyet veriyorum?

Cevap: Dünyanı bu şekilde hayal ediyorsun: Onlarla bir şey yapabileceğin ve karşılığında onlardan reaksiyon alabileceğin imajlar olarak. Tüm bu figürlerin arkasında Yaratan’ın olduğunu ve hepsinin sadece Yaratan’ın ayakta tuttuğu figürler olduğunu ve bu figürler vasıtasıyla Kendisini sana milyarlarca açıdan teşhir ettiğini hissetmiyorsun.

İhsan etme niteliği, ihsan edendir. Sonuçta, birine karşı yaklaşımını onun dışsallığına göre oluşturmuyorsun, yaklaşımını karşındakinin özüne uygun olarak oluşturuyorsun. Bir çok anlayıştan yapılmış gibi gözüküyor, fakat neredeler? Etin içinde mi ya da bir figürün mü içinde? Bir insan figürünü “havada”, bedenden arındırılmış bir şekilde hayal etmeye çalış. Tüm maneviyatı ondan al ve tüm arzularını, tutkularını ve aslında hayvansal bedenin dışında bulunan düşüncelerini ondan çekip al. Bedeni kıyafetlerinden arındır ve dikkatini o kişinin özüne ver.

Daha sonra aynı şekilde Yaratan’ın özüne bak. İkisi arasındaki fark, Yaratan’ın özünün bütün olması ve her şeyi içermesidir. Herkesi yönetir. O doğanın genel gücüdür, doğanın genel kanunudur, doğanın iyi ve iyiliksever olan genel aklıdır. Genel akıl iyidir ve yürüten güç de iyilikseverdir.

Gördüğümüz şeyden aklımız karışmamalı. Özleri dikkate almanın zamanı geldi. Beden yoktur. Kişinin özü aslında ebedidir ve ben onunla bağ kurmak istiyorum. Bu, gözümde sanki bir “hayalet”’miş gibi canlanıyor olabilir fakat aslında sonsuz ve sınırsızdır. Özlerimiz Eyn Sof’un Malhut’unun farklı bölümleridir. Bağ kurduğumuzda bu sanki, tüm bu farklı bölümlerin onun üzerine “yayılması”, en sonunda onun bir araya getirilmesi ve düzeltilmiş kabın yaratılması gibidir. Gruba içsel gözlerle bakmanız gerektiğini unutmayın.

– 14.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.