Category Archives: 10’lu Gruplar

Her Koşulun Üstesinden Nasıl Gelebilirim?

Bana verilen her koşulun üstesinden nasıl gelebilirim? Dostlarımla ilişkilendirirsem her koşulda çalışabileceğimi görürüm. Kendinizi aşağıdan ve yukarıdan, her iki yönden de incelemelisiniz: bir yandan tüm dostlardan daha düşük hissetmek ve aynı zamanda grubun aktif bir üyesi olarak gruba yatırım yapmak.

Bu, aynı zamanda hem en düşük hem de en yüksek koşulda olduğum ve daha sonra kendimi onluya göre doğru bir şekilde inşa ettiğim anlamına gelir. Kendimizi her zaman inşa ettiğimiz manevi Partzuf’a göre kontrol ederiz.

Kendimi onlunun merkezine göre pasifize ederim. Onlu benim teknem, on Sefirot, grubumdur. İçinde birey yoktur, sadece Yaradan’ın kendi şartlarına göre ulaşmamızı istediği ortak bağımız vardır.

O her birimizin içinde sahip olduğumuz tüm nitelikleri keşfetmemiz için içsel koşullar, egoizm ve içsel nitelikler oluşturur ve tüm bu yükle dostlarıma katılırım ve onlarla bir çember, bir küre, bir tekne, manevi bir kap oluştururum.

Herkesin görevi, tüm dostları tek bir kapta birleştirmek, onları kendi nitelikleriyle doldurmak ve bunun kendisine bağlı olduğunu hissetmektir.

Herkesin görevi, tüm dostları kendi nitelikleriyle doldurmak için tek bir kapta birleştirmek ve her şeyin ona bağlı olduğunu hissetmektir. En düşük Sefira olan Malhut yerine, en yüksek Sefira olan Keter olabilirim. Kendimi ve onluyu bu şekilde inceler, dostlarımla bu şekilde çalışırım.

Elbette tüm bunları yapan ben değil, üst ışıktır. Kendimi Yaradan’ın önünde pasifize ettiğim ve benden istediğini yaptığım ölçüde, O’na tutunarak, her şeyi nasıl yaptığını ve bana neler olduğunu giderek daha iyi anlarım.

Manevi Dünyaya Bir Köprü

Neden onluya tutunup dostlarınıza garantör olmak istediğinizde, sanki Yaradan bunu yapmanıza izin vermiyor ve sizi bu yoldan itiyormuş gibi birdenbire bir problemler uçurumu ve bu kadar güçlü reddetmeler ortaya çıkar?

Bütün bunlar, bu engellerin fark edilemez hale geleceği ıslah için güçten hala ne kadar yoksun olduğunuzu anlamanız içindir. Bu duvarın üzerinden atlayabilir, tüm engellerin üzerine çıkabilir ve ıslahı başarabilirsiniz.

Bizler, “Yaradan ile savaş” denen bir savaşa giriyoruz. Yaradan’ın Kendisiyle doğrudan O’na karşı savaş halindeyiz çünkü O’na dönmek ve bize yardım etmesi için O’nu ikna etmek isteyelim diye yolumuza çıkan tüm bu engelleri yaratan O’ydu. Bu işi yapması için O’na dua etmeliyiz, babasını rahatsız eden dırdırcı bir çocuk gibi sürekli talepte bulunup, “Benim için yap, yap” diyerek, O’nu yalnız bırakmamalıyız. Yaradan’ın bizden beklediği budur.

Manevi dünyanın girişinin tam önündeyiz ve Yaradan bize kapıyı açsın diye nasıl haykıracağımızı kavramak istemiyoruz. Burada iki şart vardır: İstemek ve birlikte talep etmek gerekir. Daha fazla bir şeye gerek yok. Maneviyat, birlikte olduğumuz zamandır ve Yaradan, birliğimiz ölçüsünde Kendisini ifşa eder.

Önümüzde birbirimize yardım etmezsek tırmanmamız imkansız olan demir bir duvar var. Hiçbirimiz bizi manevi dünyadan ayıran çitin üzerinden atlayamayız. Sadece bizim bağımızla aşılabilir. Bu engeli aşmak ancak bu formda mümkündür.

En önemli şeyin bağımız olduğu, son nesilde Mesih çağında yaşıyoruz. Görev, kendi başımıza manevi dünyaya geçmek değil, başkalarının da oraya gidebileceği bir bağ kurmaktır.

Karıncalar gibi, bir engeli aşmaları gerektiğinde, önce kendilerinden canlı bir köprü kurarlar, birbirleriyle kenetlenirler ki arkalarından gelen diğer karıncalar da onların vücutlarına tırmanabilsinler. Yapmamız gereken şey bu. Biz öncüleriz ve kendimizden böyle bir köprü yapmalıyız ki başkaları üst dünyaya üzerimizden yürüyebilsin. Bu bizim işimizdir, kutsal işimizdir.

Yaradan’la Birleşilecek Tek Yer

Eğer başarı görmüyorsam bu, grupta çalışmadığım anlamına gelir. Yaradan’ı tek başına ifşa etmek imkansızdır. Bunu yapabilmek için onluda olmalısınız.

Kişi grubun, grup da Yaradan’ın içindedir. Grubu atlayıp Yaradan’a geçemem, önce grupla bağ kurmalıyım, ancak bundan sonra Yaradan’a ulaşabilirim. Sonuçta, Yaradan ile iletişim kurabileceğim kaplara, on Sefirot’a sahip değilim.

Sadece Malhut olan Sefira’ya sahibim, bu yüzden ilk dokuz Sefirot’um olan grubun önünde kendimi pasifize etmem gerekir. O zaman, tam on Sefirot’a sahip olacağım ve onlarla Yaradan’a ulaşabileceğim. Bu bir doğa kanunudur ve başka hiç bir şekilde işlemez. Eğer bir grup içinde çalışmıyorsam, Yardan’ın ifşasına gelemeyeceğim.

Her şey gruba pasifize olmamla başlar. Bu, bireysel algımdan çıkıp gruba dahil olduğum anlamına gelir ve sonra dostlarımla birlikte zaten Yaradan’la yüz yüze geliriz. Bu nedenle şöyle denilir: “Yaratılanların sevgisinden Yaradan sevgisine.”

Grup sadece Yaradan’a yükseleceğimiz bir sıçrama tahtası değildir,  Yaradan’ı içinde ifşa ettiğimiz kaptır. Dışsal arzulara dahil olarak ve kendimi iptal ederek, Yaradan’ı hissetmek için Kli’yi hazırlamalıyım. Kendimi gruba pasifize ettiğim ölçüde, Yardan’ın da tüm yaradılışa aynı şekilde nasıl pasifize olduğunu görürüm.

Bu, doğa sisteminin işlediği katı bir kuraldır ve biz bunu değiştiremeyiz. Bu kuralı kabul edersek Yaradan’ı ifşa edeceğiz, eğer etmezsek O’nu ifşa edemeyeceğiz. Grup Yaradan’ın ifşası için bir kaptır. Neticede ben sadece bir noktayım, bir pikselim ve tek başıma hiçbir şey yapamam. Dostlara ihtiyacım var, tercihen on tanesine.

Üst dokuz Sefirot olan dostlarıma Malhut olarak dahil olurum ve pasifize olmam vasıtasıyla onların egoist arzularını kabul ederim. Sonunda zaten egomun üzerinde dahil olduğum bir Kli’ye sahip olduğum anlaşılır ve böylece Yardan’ı ifşa edebilirim. Dostların geri kalanı, her biri çabasına göre Yaradan’ı ifşa edecektir. Belki ben Yaradan’ı 8. derecede hissederim ve birisi kendini daha fazla pasifize etmiş ve O’nu 15. derecede hisseder, hatta bir diğeri daha da fazla hisseder ve bu 125. dereceye kadar böyle devam eder.

Egoizmimin derinliklerine inerek kendi içimde arayacak hiçbir şeyim yok. Çünkü içimde egoizmden başka bir şey yok. Yardan ancak egoizmin üzerinde ifşa edilebilir. Bu yüzden, gruba dahil olduğumda, beni egoizmimin üzerine yükseltecek bir sıçrama tahtası edinirim.

Dostlarımın belki egoist olmalarına rağmen, eğer onların önünde kendimi pasifize edersem, benim için bir Kli’ye dönüşürler, içinde dışımdaki bir arzuya doğru, Yaradan’a doğru kendimi pasifize edebileceğim bir Kli’ye. Bu yüzden Yaradan’ı bu Kli’nin içinde ifşa ederim.

Yaradan dostların içinde ifşa olur. Dostların ıslah olup olmadıklarının bir önemi yoktur çünkü onlara pasifize olduğum ölçüde ifşa ettiğim dostların nitelikleri değil, Yaradan’dır.

Bu nedenle, grup sadece Yaradan’ın derecesine atlamak için bir araç değildir. Yaradan’la, grup içinde, gruba dahil olduğum ölçüde birleşirim! Sadece bu da değil. Evrende cansız, bitkisel, hayvan ve insan seviyelerinde var olan tüm ortak yaradılış arzusu, Yaradan’ı ifşa ettiğim maddeye dönüşür.

Bu nedenle, her zaman bunun aracılığıyla Yaradan’a ulaşma niyetiyle, mümkün olduğu kadar kendimizi gruba pasifize etmeye değer. Grup içinde herkes, üst gücün orada ifşa olabileceği şekilde, dostlara ilişkin kendi görüşünü inşa eder.

Yaradan’ın Eylemlerini İfşa Etme Koşulları

Onludaki dostlarımızla olan bağımızın içinde Yaradan’ı hissetmeye nasıl başlayabiliriz? Asıl çalışma, duygular düzeyinde birbirimize yaklaşmamızı ve uzaklaşmamızı tüm yönleriyle keşfetmektir. Dostlarımız arasında pratikte doğru ilişkileri kurmaya çalışırsak, Yaradan’ı bu eylemler içinde hissetmeye başlarız.

Bu girişimleri birlikte yapmazsak Yaradan’ı nasıl yaratabiliriz? Sonuçta, “Beni siz yarattınız” denir yani Yaradan’ı biz inşa ederiz. Birbirimizle o kadar yakından bağ kurmalıyız ki, “Yaradan” denilen şeyi anlamaya başlayalım.

Tıpkı Lego blokları gibi, arzularımızdan Yaradan’ı bir araya getirmeliyiz. Eğer birbirimizi reddetmemize rağmen, onun üstünde bağ kurmayı arzularsak, o zaman bu iki durum ile birlikte, eylemlerimizin sonucu olan kopukluk ve bağı, uzaklaşma ve yakınlaşmayı inceleyerek, Yaradan’ın kim olduğunu, kimleri bir araya getirdiğimizi ve inşa ettiğimizi ifşa etmeye başlayacağız.

Eğer bir onlumuz ve Yaradan’ı bu şekilde inşa etme fırsatımız yoksa, o zaman O’nun ifşa olacağına dair hiçbir şans ve umut yoktur. Dostlarım ve ben, bloklarımızdan O’nun suretini bir araya getiremezsek, O’nu ifşa edemeyiz. Yaradan’ı inşa etme fırsatının hemen yanında duruyoruz ama O’nu inşa etmiyoruz!

Yaradan’a “gel ve gör” (Bo-Re) denir. Birbirimizi tamamlama arzusu ve niyetiyle bağımızı kurduğumuzda ve ortak bir şeyi bir araya getirdiğimizde, onun nasıl canlanmaya başladığını hissederiz.

Doğadan cansız parçacıkları, içinde negatif ve pozitif yüklerden başka hiçbir şey olmayan atomları aldığımızı ve onları öyle bir şekilde bağladığımızı hayal edin ki, aniden canlı ve gelişen bir şey elde edelim. Atomlar birbirleriyle birleşerek organik bir moleküle, yani içinde hayat bulunan canlı bir maddeye dönüşürler ve hayatın sırrı onun içinde saklıdır. Yaratılışın tüm temelleri ve sırları DNA’nın içinde gizlidir ve bu yaşam gücü nereden gelmektedir?

Cansız parçacıklar, protonlar, elektronlar, nötronlar ve mezonlar, bağlarıyla kendilerini nasıl öyle bir duruma getirirler ki, içlerinde birdenbire “yaşam” denen bir güç ortaya çıkar? Bunu anlamıyoruz, sadece çocukların bloklarından bir ev inşa etmemiz gereken inorganik tuğlalar yerine, kendi kendine inşa edilen ve kendi kendine büyüyen canlı bir şeyin aniden ortaya çıktığını görüyoruz.

Onların içlerinde Yaradan’ın gücü, yaratılışın gücü uyanır ve birbirleriyle bağ kurmaya başlarlar. Biz sadece onlar için koşulları yaratırız; Sanki Yaradan’a ifşa olma fırsatı veriyormuşuz gibi. Sonra kendilerini inşa etmeye başlarlar ve yaratma eylemi, Maase Bereshit gerçekleşir.

Bu nedenle bizim çalışmamız, Yaradan çalışmasına girip müdahale etmek değil, üst gücün eylemini ifşa etmek için koşulları yaratmaktır.

Erkek ve Kadın Onlular Arasındaki İlişki

Soru: Onlu, bir Partzuf’tur. Erkek ve kadın onlular arasında nasıl bir ilişki olmalıdır?

Cevap: Erkek ve kadın onlusu arasında fark yoktur, ancak kadın ve erkeği karıştırmaya gerek yoktur. Cinsiyet farklılıkları, iletişimimize belirli kısıtlamalar getirir. Kabala’da bu olamaz.

Bizim dünyamızdaki sevgi ve manevi sevgi, iki farklı şeydir ve onları karıştırmamalısınız.

Kadın grupları erkek gruplarına yardım etmeli ve erkek grupları, ilerlemeleri vasıtasıyla, kendilerine olan güvenleri ile kadınlara karşı sorumluluklarının farkına varmalıdır.

Onlular arasındaki doğru kombinasyon çok önemlidir. Sizlerden çok var ve tüm mesafelerin üzerinde bağlanırsanız büyük bir güç olursunuz.

Sonsuzluktan Uzatılmış Bir İplik

Kabalistler, Yaradan’ın Kendisini aramızdaki bağda, grubun merkezinde ifşa ettiğini yazarlar. Ve grubumuzun merkezinde aramızda olan her şey, Yaradan denilen üstümüzdeki derecede algılanır.

Üstümüzdeki bir sonraki dereceye, sonra bir başkasına ve daha da yükseğe tırmanmamız gereken manevi bir merdivenin üzerindeyiz. Ve her zaman üst dereceden talimatlar, ışıklar, sinyaller ve uyanışlar alırız.

Bu nedenle, üst derece ile bağ kurmaya ve ona dahil olmaya çalışmak gerekir. Bu bağa, üst derecenin büyüklüğü sayesinde elde edilir.

Alt dereceye göre üst derece, her zaman yaratılışla ilgili olarak, Yaradan olarak kabul edilir. Galgalta’nın Partzufim’i, AB, SAG aracılığıyla sonsuzluk dünyasından bu dereceleri beş dünya aracılığıyla bu dünyanın derecesine indirdik, her dünyada beş Partzufim ve her Partzuf’ta beş Sefirot ile toplam 5 x 5 x 5 = 125 derece yapar.

Aynı dereceleri tekrar tırmanırız. Ve alt dereceye göre üst derece, her zaman Yaradan olarak adlandırılır. Her şeyden önce bu böyledir, çünkü yukarıdan aşağıya inerken gerçekten alt dereceyi doğurmuştur. Ve ayrıca, Yaradan Bo-Re “Gel ve gör” olduğu için, onun içinden geri yükselip onu elde ediniriz. Ve ondan daha da yükseğe tırmanabileceğiz ve ilerleyeceğiz.

Her onlu için sonsuzluk dünyasından uzanan bir iplik vardır. Ve bu ip aracılığıyla sonsuzluk dünyasına, ıslahın sonuna yükselmeliyiz. Kabalistlerin tavsiyelerine uyarsak, o zaman her defasında Malhut’tan Bina’ya ve tekrar Malhut’tan Bina’ya derece derece yükseliriz.

Alt derece, Bina olarak adlandırılan daha yüksek derece ile ilişkili olarak Malhut olarak adlandırılır. Yükseltici güce mantık ötesi inanç, ihsan etme gücü, Bina’nın gücü, Malhut’un gücünün üstünde alma arzusu denir. Eğer ihsan etme arzusunu ve dostlarla bağ kurmayı tercih edersek, o zaman Malhut’tan Bina’ya, aşağıdan en yüksek dereceye yükselebiliriz.

 

Yaradan’ı Neden Yumuşatamıyoruz?

Yaratılışın amacına yükseldikçe, bize ifşa edilen egoizm daha büyük ve daha saldırgan hale gelir. Yazıldığı gibi: “Dostundan daha yüce olanın eğilimi daha büyüktür.” Biz bu egoist arzuyu ıslah ederiz ve bu şekilde yükseliriz.

Yükselebilmemizin tek yolu, bilgi ağacının günahından yani Adam HaRishon sisteminin parçalanmasından miras aldığımız kırık arzular dağına tırmanmaktır. Yaradan, bize çalışma ve ıslah için bir yer vermek için bu sistemi kasten kırdı.

Düşüş bitmiyor, sadece yoğunlaşıyorsa o zaman onu yeterince ıslah edememişimdir. Bu düşüşle onluya daha da fazla dahil olmam ve bu düşüşü bir yükselişe dönüştürmek için herkesi dahil etmeye çalışmam gerekiyor.

Bizler bu şekilde ilerleriz: bir düşüş, sonra aynı yüksekliğe bir çıkış, sonra daha da derin bir düşüş, daha da yüksek bir yükseliş, ta ki en derin düşüşe gelene kadar ve sonra maksimum yüksekliğe, nihai ıslah seviyesine çıkana kadar yükseliş.

Bu nedenle yükselişin derecelerini tırmanabilmek ve düşüşlerde mümkün olduğunca az kalabilmek için grup içinde kendimizi daha çok güçlendirmemiz gerekiyor.

Mümkün olan her şeyi yaptıysam ama yine de düşüş durumundan çıkamıyorsam, Yaradan bana burada bir duanın eksik olduğunu gösteriyor demektir.

Yükseliş için iki koşul vardır:

  1. Grup içinde bağ;
  2. Yukarıdan yardım.

Yukarıdan yardım alabilmek için düşüşten bir dua yükseltmem gerekiyor, MAN ve yukarıdan yardım almam gerekiyor, MAD. O zaman yükselmek için gücüm olacaktır.

Bütün bunları grup içinde uygulamam gerekir. Eğer kişi bir grupta değilse ve MAN’ı dostlarıyla birlikte yükseltemiyorsa, yukarıdan yardım, MAD alamaz ve yükselemez. Sonra bu yörüngeden çıkar ve eski durumuna geri döner. Grup içinde bağ olmadan daha yüksek bir dereceye yükselmez.

Bu nedenle, egoizminin içinde kalır ve öğretmene, gruba ve Yaradan’a lanet okuyarak içindeki her şeyi tartar. Bunun neden başına geldiğini anlamak için, bu egoizm üzerinde her gün çalışması gerektiği üzerine doğru bir hesaplama yapabilirdi.

Yükseliş için özel bir asansöre ihtiyacımız var: grup içinde bağ ve Yaradan’a bir talep. Asansöre giriyorum yani gruba giriyorum, Yaradan’a dönüyorum ve O sadece beni değil hepimizi birlikte yükseltiyor.

Kabala bize doğanın kanunlarını açıklar. Onlarla hemfikir olsak da olmasak da değiştirilemezler. İlerlemek istiyorsanız, onları inceleyin ve tutun. Doğa yasalarını öğrenmez ve onları tutmazsak, hiçbir şey yardımcı olmaz. Yaradan onlarda hiçbir şeyi değiştirmeyecek. O’nu yumuşatamayacağız ve O’na doğanın kanunlarını değiştirmesi için yalvarmayacağız. Bu asla olmadı ve asla olmayacak. Sonuçta, Yaradan’ın Kendisi doğadır.

Tek Adam Olarak Onlu

Soru: Farklı onluları birbirleri arasında bağ kurabilme amacına pratik olarak ulaştırmak için onları nasıl bir araya getirebiliriz?

Cevap: Ben şimdilik her onlunun kendi başına çalışmasına izin verirdim. Onlunuzu ayrı kişiliklerin olmadığı, ancak on kişinin birliği aracılığıyla tezahür eden, kendi kişiliğine sahip bir birim olarak hissetmelisiniz. O zaman içinizde ışık yani ortak ihsan etme niteliği, sevgi niteliği ifşa olmaya başlayacaktır. Bu Yaradan’dır!

Dünyamızın üstünde bir üst koşul hissinin nasıl olduğunu göreceksiniz,  yönetim güçleri sistemi tezahür etmeye başlayacak. Yani, bir sonraki seviyeye yükselmeye başlayacaksanız.

Daha sonra, daha da yüksek bir seviyeye yükselmek için yanınızda bir onluya daha ihtiyacınız olacak. Böylece yavaş yavaş piramidin tepesine tırmanacaksınız.

Aynı zamanda sizin ardınızda diğer onlulara bağlı başka onlular olsun diye, dağıtımla meşgul olmanız gerektiğini hissedeceksiniz. Ancak bu sadece aranızdaki bağa ulaştıktan sonra olur.

İlerleme İçin Tek Kriter

Soru: Zaman zaman onludan kopup, sonra tekrar dahil oluyoruz, ve bunu yapma sıklığımız, çalışmamızın kalitesinin bir göstergesidir. Bunu hangi kritere göre ölçebiliriz?

Cevap: Onluya ve onun içinde ki Yaradan’a verdiğimiz öneme göre.

Onlarla sürekli bağ içindeyim çünkü onlar benim ruhum ve bu şekilde hayatta ilerliyorum. Fiziksellikte çalışırım, aileme bakarım, her türlü maddesel olaylara katılım sağlarım ama içsel olarak sürekli olarak onluya ve onun içindeki Yaradan’a tutunduğumu hissederim. Tek kriterim bu.

Soru: Bugün belli bir onluya, yarın başka bir onluya sahip olursam ne olur?

Cevap: Fark etmez. Tüm onlular eninde sonunda birleşecek. Genel anlamda yaratılan her şey, doğa, cansız, bitkisel ve canlı seviyeler de dahil olmak üzere tek bir onlukta birleşecektir.

Grubun Görevi

Soru: Bir içsel bağ, birbirlerini anlama ve aralarında ilişki duygusunu geliştirmek için gruba hangi talimatı verebiliriz? Bir grup görevi neye benzer?

Cevap: Grubun üyeleri şunları açıklamalıdır:

Bizi ileriye iten nedir?

Yaşamımızın anlamı ve gelişmenin anlamı.

Bireysel ve grup gelişimi arasındaki fark nedir?

Egoizmimiz neden gelişmemize izin vermiyor ama acı getiriyor?

Bağlanmakla ne kazanabilirim?

Her insanın diğerlerinin üstünde, diğerlerinden aşağıda, diğerlerine eşit olması arasındaki karşılıklı ilişki nedir?

Hepimizin bir çemberde eşit olarak birbirimize yöneleceği ve grubun merkezini belirleyeceği böyle homojen bir duruma ulaşıp ulaşamayacağımızı nasıl kontrol edebiliriz?

Merkez ne demektir? “Ben”imin artık olmayacağı, sadece ortak bir “Ben” olarak “Biz”in olacağı yer.

Yeni kimliğimizde ne hissederdik? Herkes kendini veya başkalarını değil, “bizi” hisseder. Buna nasıl özlem duyabiliriz?

Böyle kademeli eğitim, insanları yeni bir durumla tanıştırır.

Aynı zamanda, burada tamamen farklı bir algı düzeyi olduğunu hissetmeye başlarlar. Altıncı bir his ortaya çıkar: “Biz”in içinden gelen his. Ama bu “biz” kesinlikle ortak, kolektiftir ve bugün bunu hayal bile edemiyoruz. Bu sadece kendinden ayrılma değil, herkesin birbirine dahil olmasıdır.