Category Archives: Maneviyat

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Ekim 2020

İngiltere’nin eski Tıbbi Baş Sorumlusu Sally Davies: Bundan sonra en az beş yılda bir salgın veya sağlıkla ilgili bir acil durumla karşılaşacağız. Benim yorumum: Yalnızca insanlar arasındaki bağ salgınlara karşı bir engel oluşturacaktır!

Hiçbir şeyi kaydedemem veya tutamam çünkü manevi kabım yalnızca bir nokta, bir pikseldir. Onludaki diğer piksellere bağlı olmalıyım. Aksi takdirde başardığımı hemen kaybederim. Maneviyat içimizde değil, sadece aramızdaki bağda tutulabilir.

Bir araya geldiğimizde, başardığımızı kaybetmekten korkmayın. Birliğimizi önemsediğimizde, bir kayıp bile eskisinden daha önemli, yeni bir şey almak için olacaktır. Daha da ilerlemek için önceki başarıları unutmalıyız.

Her seferinde sizin için her şey yeni gibi olacak.

Hepimize iyi bir Sukot bayramı diliyorum. Parlak, tatlı, başarılı ve sıcak olsun. Hep birlikte büyük bir çadırda oturalım – tüm insanlık.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Ekim 2020

Baal HaSulam, Mektup 49 Sizden tüm güçlerinizi, birbirinizi sevmeye ve birbirinizin acılarına katılmaya, mümkün olduğunca birbirinizin sevincine sevinmeye başlamaya sarf etmenizi rica ediyorum. Umarım bu sözleri yerine getirir ve bunlara tamamen ve kusursuz bir şekilde uyarsınız.

Baal HaSulam, Kişi kendisi için değil, bir bütün olarak tüm zincir için yaşar, öyle ki, zincirdeki her halka onun içindeki hayatın ışığını almaz, sadece onu bir bütün olarak tüm zincire iletir. Panim Meirot UMasbirot kitabına önsöz, madde 22

Baal HaSulam, Son Nesil Hayatın amacı, yalnızca O’nun yararına hareket etme koşulunu titizlikle uygulayarak Yaradan’a bağlılığı hak etmektir. Ya da birçok kişiye O’na bağlı kalabilmeleri için nitelik kazandırmak.

Baal HaSulam, Mektup 4 Ruhunuzdan kopan tüm parçaları toplamak ve onları tek bedende birleştirmekten başka eksikliğiniz olmasın. Yaradan, bu mükemmel bedene sonsuza dek varlığını yerleştirecektir. Ve büyük bilgeliğin pınarı ve üst ışık nehirleri sınırsız bir kaynak gibi olacaktır.

Baal HaSulam, Mektup 13 Dostların kusurlarını değil, erdemlerini görmeye; onlarla gerçek sevgide birleşmeye çalışın, ta ki “sevgi tüm günahları örter” safhasına kadar.

Bizim zamanımızda sadece sevgi bizi kurtaracak, yani bütün farklılıkların üzerinde birlik. Çocuğumda sevdiğim hiçbir şey olmasa bile onu hala seviyorum! Sevgi hiçbir kurala uymaz, “Sevgi tüm günahları örter” Bu, öğrenmemiz gereken sevgi türüdür!

Mantık Ötesi İnanç Nedir?

Mantık ötesi inanç nedir? Manevi dünyaya girmek için neden aklımızı ve duygularımızı iptal etmemiz gerekiyor ve bunun yerine ne alacağız? Bu mantıklı bir soru çünkü kişi kendisini değiştirmesi ve başka bir şeye dönüşmesi gerektiğini hissetmeye başlıyor.

Maddesel aklımızı ve hatta egoist kalbimizi, manevi dünyada kullanamazsak, geriye neyimiz kalır? Üst dünyayı hissetmek, Yaradan’ı hissetmek için bir Kli’yi nasıl inşa edebiliriz, yeni bir aklı ve daha üst derecede hisleri nasıl oluşturabiliriz?

Bu dünyada bile insan, hayvan, bitki ve cansız maddelerin ne kadar değişik seviyelerde birbirlerinden farklılaştığını görüyoruz. Gelişimin her seviyesi kendi aklı, duyguları, formu, davranışı ve hareket özgürlüğü ile tanımlanır. Bir varlık ne kadar gelişmişse, aklı, duyguları ve çevresiyle bağ kurma yeteneği o kadar büyük olur. Ve maneviyata girdiğimizde, yeni bir çevreye, ihsan etme güçlerinin alanına giriyoruz; almanın değil.

Dünyamızda ifşa olan dört tür alma gücü vardır. Cansız, bitkisel ve hayvansal üç seviye vardır ve  ayrıca manevi dünyanın cansız, bitkisel ve hayvansal derecesine, bir sonraki seviyeye geçiş aşaması olan insan. Üst dünyanın insanı olan Adem, zaten Yaradan ile bir bağ halindedir.

Anlaşılan o ki bir dünyadan diğerine geçiyoruz ve bunu başarmak için önceki aklımızdan ve hislerimizden çıkmalıyız. Bu, aklımız ve kalbimiz olmadan kaldığımız anlamına gelmez – biz ihsan etme güçlerinin, Bina’nın üzerine inşa edilmiş manevi olan yeni akıl ve yeni hisler ediniriz. Bina, aşağıdan gelen alma arzusu ile yukarıdan gelen üst ışığın birleşimidir. Onlar birlikte, Keter ve Malkut arasında, ortada bulunan Bina adında yeni bir form oluştururlar.

Bu şekilde, mantığımızın, egoizmimizin, alma arzumuzun üzerinde, inanç (Bina derecesi) adı verilen yeni bir algı oluştururuz. Bu yeni aklı ve hisleri, aramızdaki her türlü bağ yoluyla inşa ederiz. Buna da “Her biri dostuna yarım etti.” denir.  Birbirimize yönelik egoizmimizden çıktığımızda, bu inanç derecesini ifşa ederiz yani kendi egoistik “Ben” hissimizin üzerinde, diğerine mantık ötesi ihsan ederek.

Sonunda, bu özlemde kendim dışındaki herkesi hissetmeliyim. Sanki kendi “Ben”im yokmuş; daha ziyade benden başka herkes varmış gibi. O zaman bu diğerlerinin içinde üst gücü, Yaradan’ı hissederim.

Bu tek üst güç, yalnızca bağda, tek Kli’de ifşa edilir. Bu çalışma, sanal iletişimle, görünüşte basit mekanik eylemlerle başlar. Yine de bunu yaparak, Yaradan’ın içimizde ifşa olması için mevcut aklımızın ve duygularımızın üzerine yükselme ve ortak bir akıl ve his edinme arzumuzu ifade ederiz, yazdığı gibi: “Kendi halkım arasında yaşarım.” O’na tek bir özlemle birleşenler arasında…

Rosh HaŞanah — Af Dileme Zamanı

Rosh HaŞanah, Yaradan’dan kişinin suçları için af dileme zamanıdır. Yani, Yaradan’ın önemini ve büyüklüğünü hissetmediğimi hissederim ve bunun için af dilerim. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, o zaman elbette farklı davranırdım. Anlaşılan o ki sadece Yaradan hissinden yoksunumdur.

Bu yüzden: “Seni hissetmeme izin ver ve ben farklı olacağım!” diye talep ederim. Bir insanın Yaradan’a söylemesi gereken budur; bu doğru bir talep ve doğru bir özürdür. Neden suç işlerim? Çünkü inanç denen Yaradan hissinden yoksunum. Yaradan’a dair hiçbir his yok, inanç yok ve bu yüzden beni durduracak kimse yok. Başka türlü davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilim, egoizm hükmeder.

Bu nedenle Yaradan’dan, bana hükmetmesini talep ederim.  Bu benim ana talebimdir ki sonrasında Roş HaShanah’ya, krala yani O’nun bizim üzerimizde hükümmetmesini istemeye geliriz.

Tüm günahlarım için tövbe etmek, yani ıslahımı engelleyen her şeyi bilmek ve hissetmek isterim.  Yaradan’dan gözlerimi açmasını ve suçun nerede olduğunu ve emrin nerede olduğunu hissetmeme izin vermesini talep ediyorum, böylece O’nun emirlerini – ihsan etmek, sevmek, birlik olmak ve tam tersini yaptığımda- nerede yerine getirdiğimi anlayabileyim.

Ne de olsa şimdi hayatımın her anında bunu hissetmiyorum. Ve eğer hissetseydim, kesinlikle kendimi ıslah ederdim.  Sorun şu ki, karşısında kendimi kontrol edebileceğim, ihsan etme gücü olan Yaradan’ı hissetmiyorum. Bununla Yaradan’a dönerim ve O’nun, bana kendimi ihsan etme gücü karşısında kontrol etme fırsatı vermesini talep ederim ve o zaman asla suç işlemem.

Geçmişi hatırlamıyoruz ve onun için af dilemiyoruz. Olanlarla ilgili değil, ıslah için çabalamadığım ve Yaradan’dan bu konuda bana yardım etmesini istemediğim gerçeği için ağlamalıyım. İlerlemek isterim, geçmişi didikleyip, yaptığım şey üzerine gözyaşı dökmek değil.

Gerçekten bir şey yaptım mı? Bir şey yapmadım. Her şeyi Yaradan yaptı. Ve O, bunu bilerek yaptı, böylece şimdi neyi düzeltmem gerektiğini biliyorum. Yeni ifşa olmuş bu kötülüğü, bu suçu alırım ve ıslah etmeye başlarım. Bütün çabalarım ileriye yöneliktir, geriye değil. Aradaki fark budur!

Hayattaki Önemli Dokuz Kural

Yorum: İnsanlar toplum için bir takım evrensel kural geliştirdiler. Onlar, Kabalistik bakış açısından mı kaynaklanıyor? Kendimizi ayarlamız ve onları takip etmemiz mi gerekiyor?

İlk kural şudur ki: “Hayatınızı ve sevdiklerinizin hayatlarını sevgiyle doldurmaya çalışın. Bu şekilde uygun koşulları ve refahı çekersiniz. Bununla birlikte, herhangi bir biçimde saldırganlık sergilemek, yaşam kalitesinde sürekli bir bozulma ve genel olarak başarısızlıkla kendini gösterecektir.”

Cevabım: Bu kısmen doğrudur. Ancak şunu söylemek daha iyidir: sadece sevdiklerinize değil, hayatınız boyunca başkalarına da sevgi gösterin. O zaman hayatınız, tamamen yeni bir üst anlamla dolacaktır.

Yorum: “Hayatta kesinlikle tesadüfi hiçbir şey yoktur. Düşüncelerinizle, sözlerinizle, eylemlerinizle ve davranışlarınızla mevcut gerçekliğinizi ve geleceğinizi şekillendiriyorsunuz. ”

Cevabım: Bu doğru.  Ama sadece doğru şeyi nasıl yapacağımızı anlarsak. Aksi takdirde, doğru şeyi yaptığımızı düşünebiliriz ve hayat aniden hata yapmamıza neden olur.

Doğru şeyi yapmak demek, arzuladığımız ya da düşündüğümüz gibi değil, aslında doğanın programına karşılık geldiği şekilde, yaratılışın amacına açıkça ilerlemek demektir.

Yorum: Sıradaki kural, bir öncekiyle bağlantılı: “Düşüncelerimiz, her birimizin aksiyonlarını ve gerçekliğini şekillendirir. Olumlu düşünmeyi öğrenin, o zaman sizi tatmin edecek bir gerçeklik yaratırsınız. Ve bunun tersi de geçerlidir: hırs, öfke, nefret, kıskançlık ve gurur başarısızlıkları ve kötü şansı çeker. ”

Cevabım: Hayallerimle hayatımı yaratamam. Bunu, başkalarına doğru bir şekilde bağlanarak, başkalarıyla doğru bağ kurarak yapmak zorundayım: Ben onlarlayım, onlar da benimle. Hayatımı bu iyi bağdan yaratırsam, o zaman gerçekten iyi olur.

Soru: Birçok insan Tanrı’ya inanıyor. Bugünlerde ateistler bile bizi kontrol eden bir şey olduğu sonucuna varıyorlar. Kişi üst evrene bağlı olabilir mi? Nasıl doğru bir şekilde bağlanabiliriz?

Cevap: Bizi kontrol eden kimse yok. Tanrı yok.

Uymamız gereken tek bir doğa kanunu vardır. O zaman, ona erişmeye başlayacağız ve onunla iyi bir bağ kurarak gerçekten kendi kaderimizin efendisi olacağız. Bu üst güce, ihsan etme ve sevginin niteliğine tamamen benzemek koşuluyla, Tanrılar haline geleceğiz.

Yorum: Başka bir kural: “Suçlarınız ne kadar ciddi olursa olsun, evren hala her birinizi seviyor. Bununla birlikte, bize tam da şu anda ihtiyacımız olanı verdiğini unutmayın, ki bu sadece onun bildiğidir. ”

Cevabım: Evet, bu doğru. Öyle diyebilirsiniz.

Yorum: Ana evrensel yasalardan biri, form eşitliği yasasıdır. Kendinizi sevmezseniz, başkaları sizi sevmeyecek veya ilgi göstermeyecektir.

Cevabım: Başkalarını, sadece başkalarını sevmem gerekiyor. Sadece onların iyiliği için ve sadece onlar için. Bu tek doğru kuraldır.

Soru: Bunun bir örneğini nerede bulabilirim?

Cevap: Aslında, şimdi kendinizi egoist olarak seviyorsunuz. Başkalarını da aynı şekilde sevmeniz gerektiğini hayal edin.

Yorum: “Bir insanın içinde kesinlikle her şey vardır: güç, ün, onur, para ve güzellik. İş, tüm bolluğu çevrenizdeki gerçekliğe yaymaktır. ”

Cevap: Gerçekten, kişi sahip olduğu her şeyi başkalarına verirse, en mutlu, en bilge, en ıslah olmuş kişi olacaktır ve her şey onun için iyi olacaktır.

Soru: “Sahip olduğu her şeyi başkalarına vermek” ne anlama geliyor?

Cevap: Onları, kendi arzuladıklarına göre değil, en rahat, en iyi, en mükemmel duruma, doğanın üstünde gerçekte var olana getmiş olacak. Tıpkı bir çocuğu eğitmek isteyen bir anne gibi: O çocuğun istediği her şeyi yapmaz ama en mükemmel duruma ulaşması için, onun için mümkün olanın en iyisini yapar.

Yorum: “Çevrenizdeki insanları iyi ve kötü olarak sınıflandırmayın.” İnsanların değerlendirilebileceği doğru bir ölçüt var mı?

Cevabım: Elbette. Her şeyi toplumun yararı için yapan bir insan iyidir ve bunun tam tersi.

Yorum: “Evren için günah ya da ceza vb. kavramlar yoktur. “Tüm bunlara ne için ihtiyacım var?” diye sormamak önemlidir. Ancak, “Tüm bunlara neden ihtiyacım var?”

Cevabım: Bu ıslahtır.

Soru: Evrende günah ya da ceza gibi kavramlar var mı?

Cevap: İyileşme. Islah. Bu, kişiyi herkese tamamen ihsan etme ihtiyacına yönlendirmektir.

Soru: Evrenin en önemli kuralı nedir?

Cevap: Sevgi.

Soru: İnsan sevmeyi nasıl öğrenebilir?

Cevap: Bunu öğrenemezsiniz. Bunu kendinize öğretmek zorundasınız. Kabala yöntemine göre, sürekli olarak, bir grup içinde, kendi cinsinizle bağ kurarak. Bu tam olarak Kabala yönteminin doğru uygulanmasının sonucudur.

Bir Annenin Kalbi

Bir annenin kalbi, hem fiziksel hem demanevil olarak tüm evrenin merkezi noktasında yer alır. Sonuçta, manevi ve bedensel doğum tam da bu noktadan meydana gelmektedir.  Bir annenin kalbinden daha güçlü hiçbir şey yoktur; gerçekliğin en hassas, en önemli noktasıdır. Yaradan, bir annenin kalbinin temeli olan, bir arzu yarattı.

Dolayısıyla kadınlar birlik hakkında en azından biraz düşünmeye başlarlarsa, tüm insanlığın, ortak ruhun doğumunun başladığı yerden, tüm evrenin bu merkezi noktasına zaten dokunacaklar. Dünya ancak bir kadın sayesinde ıslaha gelecektir.

Bir kadın, doğuran, gelişen ve organize eden muazzam bir güce sahiptir. Ve tam tersi, bir kadın bu ıslaha katılmazsa o zaman o, bir çekişme nedenine, yabancılaşma ve kötülük alanına dönüşür. Bu nedenle gerçekten  kadınların birleşip insanlığa barış, huzur ve birlik getirmesini umuyorum.

Talebimiz Bağışlanma Değil Islahtır

Haber raporları, dünyanın uçuruma doğru ilerlediğini, her gün daha da aşağı battığını ve acilen gerçek bir tedaviye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.  Ancak böyle bir aşının bir laboratuvarda yapılamayacağına şüphe yok ve maalesef salgın daha da şiddetlenecek. Henüz Dünyanın iyi bir yönde değiştiği  belli değil.

Bizler realitenin tamamından sorumlu hissetmeliyiz ve tam olarak da bunun için Yaradan’dan af dilemeliyiz. Sonuçta, her şeyin bize bağlı olduğunu anlıyoruz. Yaradan bizi Kendisine yakınlaştırdı ve O’ndan, yüce hükümdar olarak tüm dünyayı talep etmemizi bekliyor. Işığın Kendisi ile tüm dünya arasında akacağı bir kanal olmamızı istiyor, ama biz yine de O’ndan bunu isteyemiyoruz.

Bu yüzden bunun için af diliyoruz çünkü bugün zaten onu uygulama yükümlülüğümüz var. Geçmiş suçlar için değil, dünyanın durumundan sorumlu olduğumuzu bildiğimizden, şimdi yapmamız gereken şey için af diliyoruz. Bu nedenle, dünyayı bugünkü böylesine korkunç bir duruma getirdiğimiz için Yaradan’ın önünde tövbe etmemiz gereken şeye sahibiz.

Tüm bu sorunlardan, Koronavirüs pandemisinden önce bile doğru bir şekilde davranmış olsaydık, dünyaya iyi güçler çekerdik ve dünya iyi bir yöne dönmüş olurdu.

Görevimizi, Yaradan ile bağımızı ihmal ettiğimiz için özür dileriz. Biz af dilemiyoruz; daha ziyade ıslah edilmek istiyoruz: Bırakın Yaradan bize bilgelik, hisler versin ve dünyayı düzeltebilmemiz için bizi O’na yakınlaştırsın. Dendiği gibi: “Yaratılan sevgisinden, Yaradan sevgisine.”

Roş HaŞanah — Yeni Bir Hayatın Başlangıcı

İnsan, egoizminin üzerine yükselerek “Mısır’dan Göç” ten çıkar. Egoizminden çıkana kadar, egoist doğasının kudreti altında olduğundan henüz bir insan olarak kabul edilmez. Egoizmin üzerine yükselerek, kişi en azından biraz Yaradan’a benzer hale gelir ve Adem olarak adlandırılır.

Bu nedenle, insan derecesi, Pesah ile başlar. Ama sonra, alma arzusundan ihsan etme arzusuna geçiş esnasındaki Sefirot sayısına göre, yedi aylık bir dönemden geçmemiz gerekiyor. Pesah Bayramı’ndan sonraki yedinci ayda Roş HaŞanah (yeni yıl) başlar; gerçekten yeni bir manevi derece inşa etmeye başladığımız, yeni bir başlangıç.

Ancak bundan önce dürüst bir hesaplama yapmak gerekiyor: Ben neyim, nereden gelmekteyim, neyi inşa etmeliyim, neyden uzaklaşmalıyım ve neye yakınlaşmalıyım? Bu nedenle Slichot (pişmanlık) olarak adlandırılan, yeni yıl öncesinde sorgulama yaptığım bir dönem vardır: nereden geliyorum, hangi nitelikten geliyorum ve hangi niteliğe ulaşmak istiyorum? Almaktan ihsan etmeye, hayvansal akıldan mantık ötesi inanca yani manevi akla, Yaradan’ın düşüncesine geçmek isterim.

Dünyayı hayvansal gözlerle görmek, hissetmek ve algılamak yerine, yeni bir gerçeklik algısına gelmek ve her şeyi ihsanın gözünden, inancın gücüyle görmek isterim. O zaman bu dünya yerine gelecek bir dünya göreceğim. Tüm bunlar Roş HaŞanah’ı – yeni değişikliklerin başlangıcını simgeler.

Bu yıl çok özel çünkü tüm insanlıkta büyük değişiklikler oluyor. İlk defa, tüm insanlık böyle radikal bir değişim yaşıyor; bu gerçekten Rosh HaŞanah’dır – yeni bir yılın başlangıcı, herkes için yeni değişikliklerdir.

Bunu, Yaradan’ın vaadinin gerçekleşmesi olarak görebilirsiniz. Bunu anlamaya çalışanlar ve insanlığın bunu doğru, hızlı, herkese sevgiyle ve Yaradan’a sevgiyle yapmasına yardımcı olanlar, Yaradan’a doğru (Yaşar El) anlamına gelen, İsrail olarak adlandırılırlar.

Bu koşula, ancak Adam HaRişon’un parçalanmış ruhunun ıslahıyla ulaşılabilir. Yaradan onu kasıtlı olarak kırdı, böylece onu, tıpkı çocukların LEGO bloklarını bir araya getirmesi gibi, şimdi bir araya getirebiliriz ve ve bundan da ulaşmamız gereken manevi hayatı daha iyi anlayabiliriz.

Bu nedenle her gün egoist doğamızın kötülüğünü açığa çıkarmak ve iyiyi tanımak yani sadece iyi bir bağın insanlığı kurtarabileceğini anlamak için, büyük adımlar attığımızdan dolayı memnunuz.  Koronavirüsün tek tedavisi budur.

Bu yüzden, değişimlerin başlangıcı olan Rosh HaŞanah’ın bu özel bayramını memnuniyetle karşılıyoruz.

Öyleyse neden bu bayramdan önce af dilemek gelenekseldir? Yaradan’ın bizim tövbemize ihtiyacı yoktur. Bağışlanmayı dilediğim bütün koşulları yaratan O’dur. Onlara doğru bir şekilde tepki verirsem, bu, Yaradan’ın benim üzerimdeki çalışmasını doğru bir şekilde anladığım ve O’nun ortağı olarak O’nunla çalıştığım anlamına gelir. Bu ortaklıkta birçok derece vardır: bir hizmetçi, bir günahkar, bir dost, sevilen biri ve diğer birçoğu.

Yaradan’ın bizim tövbe ve ıslahımıza ihtiyacı yoktur. Cehaletten, yanlış anlamadan ve bilgiye duyarsızlıktan çıkmak ve Yaradan’ın programını anlamak için, üst sistem ve onun işleyişi ile birlik için onlara ihtiyaç duyan bizleriz.

Bu programı sadece anlamıyoruz, aynı zamanda kontrol etmeye başlıyoruz. Bu, dünyadaki ilk ürkek adımlarını atan, içinde yaşamayı öğrenen ve sonunda büyüyüp onu kontrol etmeye başlayan çocuklara benzer.

Aynı şekilde, Yaradan’ın anlayışına ve O’nunla birliğe ulaşana kadar yavaş yavaş manevi gerçekliğe dahil oluruz ve hatta kontrolün dizginlerini O’ndan alırız, “Oğullarım Beni yendi.” diye yazılmış olduğu gibi. Aslında, sadece biz kötü eğilimi kontrol edebilir ve onu iyi bir eğilim haline getirebiliriz.

Sadece bize neyin bağlı olduğunu sorabiliriz yani Yaradan’dan, bize bıraktığı doğru eylemleri gerçekleştirmemiz için bize güç, sebep, hissiyatlar ve yetenek vermesini isteyebiliriz. Bu şekilde, Yaradan’ın yarattığı dünyaya dahil oluyoruz ve onun son ıslahına doğru ilerliyoruz.

Dünyanın son ıslah aşamasındayız. Şimdiye kadar, dünya seçici olarak, küçük parçalar halinde düzeltildi, sanki bir arabada birbiri ardına parçalar değiştirilmiş gibi: motor, vites kutusu, şanzıman vb. Ama sonra tüm düzeltmeleri bir araya getirip tüm sistemi başlatırız.

Bu zamana kadar, geçmişin tüm Kabalistleri, Adam HaRişon’un ortak ruhunun sisteminde kişisel, kısmi ıslahlar yapıyor, parça parça ıslah oluyorlardı. Ancak şimdi, en önemli işin zamanı geldi: parçalar arasında iletişim kurmak ve tüm sistemi birlikte başlatmak.

Bu farklı bir iş. Çok özel. Sonuçta, ne olması gerektiğini anladığımız için tüm parçalar arasında bir bağ kurmamız gerekiyor. Bu nedenle bu ancak hafiften ağıra, içeriden dışarıya karşılıklı bağımızla mümkündür. Ama sonunda tüm sistemi başlatmak zorundayız.

Yaradan’dan, Kendisini ifşa etmesini istemiyoruz ama bizler Kli’mizi bir araya getirerek, O’nu ifşa etmek istiyoruz. Kli, Yaradan ile aynı şekilde çalışacaktır ve bu çalışmadan Yaradan’ı anlayacağız. Bu, arzuladığımız üst gücün ifşasıdır.

Bu sanki sadece hikayeleriyle değil, hayatımı onları anlayıp hissedecek şekilde organize ederek, babam ve annem gibi olmak istemem gibidir. Hayattan, onlara gerçekten ne olduğunu ve benimle nasıl ilgilendiklerini ve benim için her şeyi yaptıklarını anlayacağım. Buna “Seni Eylemlerinden biliriz” denir ve yeni bir dönemi, yeni bir yılı tanımlar. Dünya böyle bir ıslaha doğru ilerliyor.

“Öğretmenim ve Ben”

Facebook Sayfamdan Michael Laitman 22.09.2020

Şubat 1979’da soğuk ve yağmurlu bir akşam, arkadaşım Chaim Malka ile her zamanki gibi Kabala kitaplarını araştırırken, bunun umutsuz olduğunu anladım. “Chaim,” dedim, “hemen şimdi bir öğretmen bulacağız.” Arabaya bindik ve insanların Kabala çalıştığını duyduğum, Ortodoks bir şehir olan Bnei Brak’a gittik. Ön cama sanki yağmur boşalırken; arabayı sıfır görüş mesafesiyle neredeyse kör bir şekilde sürdüm. Ama içsel olarak sürüyordum; devam etmek zorundaydım.

Şehre girdikten sonra nereye gideceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Birden, kaldırımda karşıdan karşıya geçmek için bekleyen bir adam gördüm. Yağan yağmurda etraftaki tek kişi oydu. Pencereyi açtım ve selin içinden bağırdım: “Kabala’yı buralarda nerede çalışıyorlar ?!”

Adam ilgisizce bana baktı ve “Sola dönün ve meyve bahçesine doğru sürün. Caddenin sonunda karşıda bir ev göreceksiniz; Kabala’yı çalıştıkları yer orası.”

Meyve bahçesinin yanındaki evde, öğretmenimle tanıştım, Rav Yehuda Leib HaLevi Ashlag’ın ilk oğlu ve halefi Rav Baruch Shalom HaLevi Ashlag (RABAŞ), Zohar Kitabı üzerine yaptığı Sulam (Merdiven) yorumundan sonra Baal HaSulam (Sulam’ın yazarı) olarak bilinen 20. yüzyılın en büyük kabalisti.

Sonraki on iki yıl boyunca, RABAŞ’ın kişisel asistanı olarak hizmet ettim ve baş öğrencisi oldum. O’nunla sabah üç saat, akşam iki saat herkesle birlikte çalıştım. O’nu yalnız başımıza günlük gezilerine, sahile ya da parka götürürken dahi çalıştım. İkimiz hafta sonlarını birbirimizin şirketinde geçirdiğimiz her hafta sonu O’nunla çalışıyordum ve bir ay hastanede kaldığında uygun zamanlarda O’nunla çalıştım. İster ders sırasında ister araba sürerken veya başka bir fırsatta olsun, maneviyatla ilgili sorabileceğim tüm soruları sordum. O’na sordum çünkü bilmem gerekiyordu. O’nun,  bin yıl öncesine dayanan bir soyun son halkası, son Mohikan olduğunu biliyordum ve bu öğretiyi devam ettirmem gerektiğini de biliyordum.  Her dersi kaydettim ve sözlerini not aldım. O’ndan elimden gelen her şeyi, kelimelerin dışsal ve içsel anlamlarını özümsedim, böylece zamanı geldiğinde onları aktarabilirdim.

Birkaç yıl sonra, RABAŞ bana manevi çalışma yapacağım arkadaşlara ihtiyacım olduğunu söylediğinde O’na kırk öğrenci getirdim. Onlar için, kişinin sıradan bir insandan bir Kabaliste – insan doğasının en içsel inceliklerini ve Yaradan’la olan ilişkisini bilen – ilerlemesi hakkında paha biçilmez denemelerini yazmaya başladı.

RABAŞ’ın denemeleri sadece öğrencilerinin değil, hepimizin, her birimizin yolunu açtı. Şimdi bu denemeler, maneviyata ulaşmak isteyen herkese yolu gösteren bir deniz feneridir. Bize birbirimizle nasıl ilişki kuracağımızı ve yol boyunca içimizde keşfettiğimiz duygu ve durumlarla nasıl ilişki kuracağımızı öğretirler. RABAŞ, babasına çok benzer şekilde, bir öncüydü, sonsuz cesaret, şefkat ve insanlık sevgisinin öncüsüydü.

1991’de ölümünden sonra, insanlar benden öğretmenliğe başlamamı istediler. RABAŞ beni hala onunla birlikteyken öğretmeye teşvik etmişti, bu yüzden insanlar bana başvurduklarında kabul ettim ve Bnei Baruch (Baruch’un oğulları) adını verdiğimiz bir çalışma grubu kurdum. Gerçekten bizler o zaman çok arzu ettik, adı hak etmeyi ve öğretmenimin manevi çocukları olmayı arzuladık.

Bugün, O’nu vefatının 29. yıl dönümününde anarken, Bnei Baruch adını hak etmeye, O’nun sevgi ve birlik yolunda yürümeye ve dünyadaki tüm susamış ruhlara otantik Kabala bilgeliğini yaymaya devam edeceğimizi umuyorum.

“Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum… ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar” (RABASH, Mektup No. 8).

Twitter’da Düşüncelerim / 24 Eylül 2020

Bir öğretmen NE düşüneceğini değil, NASIL düşüneceğini öğretir. Başkalarından ve kendinden nasıl bağımsız olunacağını öğretir, yalnızca hedefe işaret ederek: Yaradan’ın ifşası

Bugün bir Partzuf oluşturmaya çalışacağız: bireysel egomuzdan ortak bir şey yaratmak, bir ruhu şekillendirmek için. Sadece kili suya (Hasadim) batırmamız gerekir, o zaman her şey 10 Sefirot’un tek bedeninde birleşecek ve ondan Yaradan uğruna ortak eylemler yapabileceğiz.

Doğa (Yaratan) bize, birbirimize doğru davranmayı öğrenene kadar, pratikte birbirimizden izole edilmemiz gerektiğini göstermek istiyor. Ve bir duaya da protestoya katılıp katılmamamız önemli değil. Bizim iyi tavrımız karantinayı kaldıracak!