“Zeka Paradoksu: Neden En Zeki Türler En Çok Zararı Veriyor?” (Linkedin)

İnsanlar gezegendeki en zeki türdür. O halde neden kendimize, diğer tüm türlere ve üzerinde yaşadığımız gezegene en çok zararı da biz veriyoruz? Nasıl oluyor da üstün zekamız, durumumuzu iyileştirmesi gereken ama her zaman daha da kötüleştiren planlar yapıyor? Cevap basit: Zihinlerimiz harika ama kalplerimiz o kadar çok kötülükle kirlendi ki, düşünme şeklimizi bozuyorlar ve bozuk düşüncelerimiz, kalbimizdeki kötülüğü yansıtan kirli ve bozuk bir dünya yaratıyor.

Çizdiğimiz her planı, önceki planların başarısızlığına dayandırıyoruz, yoksa yenilerini çizmemize gerek kalmazdı. Ancak tüm başarısızlıklara neden olan kökü – yozlaşmış kalplerimizi – düzeltmediğimiz için, sadece ıslahı “hızlandırma” niyetiyle bir öncekini çizdiğimiz aynı kötü zihniyetle yeni planlar çiziyoruz. Sonuç, bu nedenle, dünyamızın yozlaşmasının hızlanması olacak.

Şayet bugün çizdiğimiz planların bir faydası varsa, o da bizim beceriksizliğimizi ortaya çıkaracak olmasıdır. Her şeyi ve herkesi sömürmeye çalışan yozlaşmış kalplerimiz nedeniyle, zihinlerimiz başkalarını yok etmekten ve kendimizi geliştirmekten başka bir amacı olmayan planlar kurarlar. Bu tüm insanların doğası olduğundan, değişen derecelerde, planlarımız birbiriyle çarpışır ve her şeyi, üzerinde durduğumuz zemini, bizi besleyen bitkileri ve hayvanları ve nihayetinde bizi yok eder. Ego temelli bir medeniyet, yardım edemez  ancak yıkıma neden olabilir.

İnsanlık ile diğer türler arasındaki temel fark, biz yenmek isterken onların hayatta kalmak istemeleridir. Bu yüzden zekamızı geliştirdik: başkalarını geçmek ve yerinden etmek, başkalarının başarısını, varlığını sürdürmesini inkar etmek ve onları ya köleleştirmek ya da yok etmek.

O halde gezegenimizi ve kendimizi kurtarmanın tek yolu, üstün zekamızı kullanarak kalplerimizi değiştirmektir, böylece aklımız bencil kalplerimizden ziyade gerçek çıkarlarımıza hizmet eder. Bunu birbirimizi düşünmeyi öğrenerek, sadece kendilerini yükseltenlerden ziyade düşünceli olanlara değer vermeyi öğrenerek yapabiliriz.

Doğal hissettirmeyebilir, ancak kendi doğamız açıkça bizi hiçbir yere götürmüyor. Bu yüzden, aklımızı bize gerçekten fayda sağlayan bir şey için çalıştırmaya başlamanın zamanı geldi.

Her birimizin daha iyi bir insan olmaya çalışması yeterli değildir. Sosyal çevremiz bizden daha güçlü ve bizi herkes gibi davranmaya zorlayacaktır. Başarılı olmak için ortak bir çaba göstermeliyiz.

Birlikte çalışırsak başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. İnatçı insan doğası bile kolektif gücümüzle boy ölçüşemez. Düşünmenin ve empatinin sadece toplumumuz için değil, yaşamlarımız için de önemini anlarsak, dağları yerinden oynatabiliriz.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Sonraki yazı: