Daily Archives: Ocak 8, 2022

Öfke İle Başa Çıkmanın Doğru Yolu

Soru: İsrail’deki insanlar arzuların çatışmasına sebebiyet veren ve öfkeyi arttıran çabuk sinirlenmeye sahipler. Öfkeye yanıt vermenin doğru yolu nedir?

Cevap: Bunun nedeni eğitim eksikliğidir. İnsanların sabrı yok ve kendilerini kontrol edemiyorlar. Onlar şımarıktır çünkü çocuklarımıza her istediklerini yapmalarına izin veriyoruz ki bu yasaktır. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren hayattaki farklı zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını öğretmeli ve onları eğitmeliyiz.

Soru: Gençlerimizi öfkeye doğru tepki verecek şekilde eğitmek istiyoruz. Onlara ne öğretmemiz gerekiyor?

Cevap: Onlara öfkelerini nasıl durduracaklarını öğretmemiz gerekiyor.

Soru: Karşımdaki kişiye cevap vermektense kaçıp gitmek daha mı iyi?

Cevap: Tabii ki daha iyi ama bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz.

Soru: Birçok evlilik danışmanı, nasıl kavga edileceğini bilmenin önemli olduğunu söylüyor. Nasıl doğru bir şekilde kavga edilir?

Cevap: Bu doğrudur. Kavgalar olmadan yakınlaşma ve barış olmaz, ancak birlikte gitmeleri gerekir. Birbirimize örnek olmayı öğrenmeliyiz.

Kendimi aşmak için çabalayarak örnek olurum ve öfkeli olsam da, diğeriyle sevgiyle ilişki kurarım: “Sevgi tüm günahları örter.”

Soru: Kavga ettiğimizde partnerimizle sevgi ile ilişki kurmak mümkün müdür?

Cevap: Bu bir deneyim kazanma meselesidir.

Soru: Birisi size kızgınken ve sizden nefret ettiğinde sevgiyi nereden getiriyorsunuz?

Cevap: Bu basit, biz kızgınlık ve öfkeyi sevgi ile örteriz yani sevgi içimizdedir bu yüzden bu ikisi arasında bir denge meselesidir.

İkisinden biriyle ne kadar çok oynayabilirsem, onlarla sürekli olarak o kadar çok oynamam gerekir. Öfke ya da sevgi duygusuyla tam olarak özdeşleşmemeliyim, bu iki ucu birlikte kontrol edebilmem için yalnızca iki duygunun bende işlemesini sağlamalıyım.

“Evren Nasıl Başladı?” (Quora)

Her şey ihsan etme arzusuyla başladı.

İhsan etme arzusu yaratılışın temelidir. Bu arzuda, zıt bir arzu ortaya çıkmaya başladı, yaratılışın başlangıcı olan alma arzusu.

Alma arzusu, ihsan etme arzusunun önemini vurgulamak için vardır.

İhsan etme arzusu nerede? Onu neden hissetmiyoruz?

İhsan etme arzusunu tek başımıza keşfedemeyiz. Bir ihsan etme arzusu geliştirirsek, o zaman bu arzuyu keşfedebiliriz ve onun ifşasına “Yaradan’ın ifşası” veya “üst gücün ifşası” denir.  Yani ihsan etme arzusu, evrende var olan ilk güçtür ve bizim (yaratılanların) özümüz olan alma arzusu ikincildir.

Evrenimizin bir başlangıç noktası olup olmadığı konusunda Kabala bilmi, başlangıç ve son olmadığını belirtir. Yeri bizim arzumuz belirler.

Kelimenin tam anlamıyla zaman ekseninde ileri geri gidebiliriz. Var olan tek şey ihsan etme arzusu olduğundan ve bizim egoist arzumuz ihsan etme arzusu içinde şekillendiğinden, o zaman onun hakkında düşünme ve ihsan etme arzusunun noktasını egoist arzumuzun içinden geliştirme yeteneğine sahibiz. Kendimizi, “Yaradan” olarak adlandırılan genel ihsan etme arzusuna uyumlu hale getirmeye doğru ilerleyebiliriz ve egoist gelişimimizin sonunda keşfedeceğimiz şey budur.

Böylece zaman yolculuğu, arzumuzu değiştirerek mümkündür. Alma arzumuzu, onun önemini azaltacak şekilde değiştirebiliriz ve ihsan etmenin önemini, alma sırasında artırabiliriz. Almanın önemini azaltmak ve ihsan etmenin önemini artırmak, zaman ekseninde ilerlememizi sağlar.

“İhsan etmek” ne demekti? Basit bir ifadeyle, başkalarına iyilik yapmak anlamına gelir. Başkalarının yararına niyet ederek, üst güce, yani dünyamızda etkili olan ve alma arzusu ortaya çıkmadan önce, yani bildiğimiz şekliyle zaman ekseninin başlangıcından önce etki etmiş olan güce girebiliriz.

Sonunda, yalnızca ihsan etme arzusu kalacak ve gerçekliği dolduracaktır. Ancak, alma arzusunun başlangıçta ve sonunda gerçeklik içinde nasıl işlediği arasında bir fark vardır. Aradaki fark, sonunda alma arzusunun tam olarak gelişmesi ve ihsan etme arzusuna değer verecek hale gelmesidir.

Alma arzusu, ihsan etme arzusunun önemini artırmamıza yardımcı olur. İhsan etme arzusu bizim için son derece önemli hale geldiğinde, onu kendimize çeker ve bu dünyada deneyimlediğimiz her şeyin ötesinde yeni bir gerçekliği hissederiz.

İhsan etme arzusunun önemini alma arzusunun üzerine çıkarmak, farklılıklarının üzerinde bağ kurmayı kabul eden ve ilişkilerinde ihsan etme arzusunu çeken bir grup insan arasında böyle bir takdiri canlandırarak mümkündür. Böyle bir grupta, aramızdaki boşluğu dolduran ve bizi kucaklayan ihsan etme gücünü çektiğimiz noktaya kadar bağımızı inşa ederiz. Daha güçlü bir kuvvet yoktur ve onu keşfettiğimizde, başka hiç bir kuvvetin var olmadığını anlayacağız.

Dini Mucizeler: Mitler Mi Yoksa Gerçekler Mi?

Yorum: Görünüşe göre Tora’da anlatılan mucizelerin doğa kanunlarına aykırıdır. Bunlar doğaüstü şeylerdir. Deniz ayrılabilir mi? Elbette gelgitler olabilir ama o ölçüde değil.

Cevabım: Yine de, bazen bir yerlerde bir şeyler olur. Bu doğal bir durum veya olaymış gibi her türlü açıklamayı kulaktan duyduğumuz şekilde algılamaya gerek yoktur. Elbette, o bir zamanlar doğal değildi ama oldu. Olabildi.

Ancak ben, denizin kendisi ya da bir grup Yahudi’nin Kızıldeniz’in dibinde nasıl yürüdüğü ile ilgilenmiyorum. Olanların içsel anlamı ile ilgileniyorum. Onlar, tam olarak kötülüğün toprakları ile iyiliğin toprakları arasında, Mısır ile vaat edilen topraklar arasındaki sınırı geçtiler.

Bu nedenle, Kızıldeniz’i geçmek, on Mısır vebası ve geri kalan şeyler doğaüstü olaylar değildir. Onlar sadece bizim dünyamızın çerçevesi içinde belirli bir zamanda gerçekleştiler.

Ancak, esas olarak, bütün Tora tamamen başka bir şeyden – tüm bunların hepsinin bir insanın içinde nasıl gerçekleştiğinden, bahseder. Tora genel olarak sadece kişinin içsel dünyasından bahseder. Mısır, Firavun, Musa, çöl ve Sina Dağı, bunların hepsi insanın içindedir, kişinin deneyimlerinde, edinimlerinde, manevi düşüş ve yükselişlerindedir.

Bu nedenle, tüm dini hikayeyi kulağa geldiği gibi alıp, bir tiyatro yönetmeni gibi sahnede somutlaştırmaya çalışmıyorum.

Yorum: Ama eğer bu eylemler gerçekleştiyse, o zaman orada yazılan her şey de doğrudur. Sonuçta, kişi bunun doğru olup olmadığını anlamak ister.

Cevabım: Tora’yı manevi seviyesinden dünyevi bir seviyeye indirerek bunu kanıtlamaya çalışmıyorum.

Soru: O halde sizin için orada yazılanların aslı nedir?

Cevap: Gerçek şu ki, ben kendim bu dereceye yükselebilir ve ona ulaşabilirim, bu eylemi kendim manevi bir şekilde, içsel vizyonumda yapabilirim,  suları ayrıldığında Kızıldeniz’in geçilmesinin tekrar somutlaşması için değil.

Soru: Yani sizin için mucize, Mısır’dan (egoizmden) çıkış yolu,  insanın benmerkezci düşüncelerinin, arzularının ötesine geçmesi mi?

Cevap: Kesinlikle, mucize tam olarak budur.

Soru: Peki orada gerçekten bazı olaylar oldu mu ya da gerçekleşmiş olabilirler mi?

Cevap: Bunların olup olmadığı önemli değil. Benim için Tora’nın bütün hikayesi, bir insanın egoizm derecesinden komşusuna ihsan etme ve sevgi derecesine kadar içsel, manevi bir yükselişinin hikayesidir.